Tunus’taki bekar anneler ‘yemeklerini yiyip ölümlerini bekliyorlar’

Resmi verilere göre Tunus’ta 2019 yılında evlilik dışı 2 bin çocuk dünyaya geldi.

Tunus toplumu bekar anneleri dışlıyor. (Getty)
Tunus toplumu bekar anneleri dışlıyor. (Getty)
TT

Tunus’taki bekar anneler ‘yemeklerini yiyip ölümlerini bekliyorlar’

Tunus toplumu bekar anneleri dışlıyor. (Getty)
Tunus toplumu bekar anneleri dışlıyor. (Getty)

Huda el-Trabelsi
Tunus’ta bekar anneler, kendilerini koruyan yasalar olmasına rağmen erken yaşta anneliğe ya da evlilik dışı çocuk yapmaya tolerans göstermeyen toplumun bakış açısı nedeniyle birçok sıkıntıyla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Ülkede “Bekar anne” nitelemesi, adetleri ve gelenekleri ihlal eden, şeriata ve yasaya aykırı bir şekilde cinsel ilişki kurup ardından da çocuk dünyaya getirenler için kullanılıyor.
Tunus’taki sivil toplum örgütleri ve kuruluşları, ülkede 2019 yılında evlilik dışı yaklaşık 2 bin çocuğun dünyaya geldiğini duyurdu. Söz konusu veriler, bu alanda faaliyet gösteren derneklere yapılan başvurulara ve kayıt altına alınan resmi bildirimlere dayanıyor.
Sayının çokluğuna rağmen sahada çalışmalar yürütenler ile bekar anneleri ve evlilik dışı dünyaya gelen çocukları korumaya yönelik sektörlerde çalışanlar resmi sayıların gerçeği yansıtmadığı görüşündeler. Zira temelde sadece bildirilen doğum vakaları esas alınıyor ve bekar annelerin büyük bir kısmı deşifre olma korkusu ve toplumun tepkisinden çekinmeleri nedeniyle susmayı tercih ediyorlar.

Yaşam hakkı sona erdi
Birçok bekar anne, hastanede yasal işlemlerin zorluğu, ailelerinin kendilerini terk etmesi ve yanlarında duracak birilerini bulamamaları gibi karşı karşıya kaldıkları sıkıntılara dikkat çekiyor. Bekar anneler doğum yaptıkları andan itibaren ailelerinden ve sosyal çevrelerinden kendilerini rezil etmeye yönelik hakaretlere maruz kalıyorlar.
26 yaşındaki Aide, yaşadıklarını şu sözlerle aktardı:
“Doğum yapmak için devlet hastanesine adımımı attığım andan itibaren aşağılanmaya maruz kaldım. Sanki suçlu biriymişim gibi hemşireler tarafından sert bir şekilde aşağılandım. Aynı zamanda aç ve susuz bırakıldım. Ailem maddi ve manevi şiddet uyguladı. Doğum yaptığım andan itibaren herkesin gözünde adeta bir hiçtim. Çocuğum yaşıtları gibi yaşamayı hak etmeyen, gayrimeşru bir çocuk olmuştu.”
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde açıklamalarda bulanan Aida “Çocuğumu derneğe götürdüm. Çünkü ne maddi ne de manevi olarak ona bakacak durumdaydım” ifadesini kullandı. Kırsal bir bölgede yaşayan ailesinden uzaklaşmaya karar verdiğini ve başkentte çok zor şartlarda, bir evde yardımcı olarak çalıştığını belirterek yaşadığı acıları dile getirdi.
Bekar anneler birçok acıyla karşı karşıya kalıyor. Bazıları suçluymuş gibi ailelerine geri dönüyor ve söz söylemeye hakları dahi bulunmuyor. Ailelerinin nazarında bazıları herhangi bir ücret ödenmeyen bir hizmetçiden ibaret.
25 yaşındaki Mona, bu kişilerin ailelerinin gözünde “ucuz bir fiyata ya da bedavaya kendilerini sattığı” sırada yaşama haklarını yitirdiğini söyledi. Mona yaşadığı durumu Tunus’taki bir atasözü ile aktardı:

“Yemeğimi yiyor, ölümümü bekliyorum”
Mona sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Hayatta bir hedefim yok. Sadece ölmek ya da hiç kimseyi tanımadığım uzak bir yere kaçmak istiyorum.”
Bekar annelerin bazıları, ailesinin şerefine leke sürdüğünü ve hapse girmesine sebep olsa bile ölümden başka hiçbir şeyi haketmeyen bir suçlu olduğunu düşünen aile bireylerinden birinin kendisinden intikam alacağından korksa da eve dönmeyi tercih ediyor. Söz konusu durumdaki bir genç kızın yolculuğu başka bir şehirde son buluyor ve tek başına kendisini ve çocuğunu geçindirerek onun tüm sorumluluklarını üstlenmek zorunda kaldığı azap dolu bir hikaye başlıyor. Böylece haklarını tanımayan bir toplumda istismar, tecavüz, sosyal dışlanma ve ötekileştirme gibi birçok soruna  maruz kalıyor.

Utançtan kurtulma
Sosyal Bilimler Uzmanı Naime Fakih, 2005 yılında yüksek lisans tezi için yaptığı ve yaşlılar ile evliliği konu aldığı araştırmasında “bekar annelerin kendilerini korumak ve ailelerinin ve toplumun içerisinde karşı karşıya kaldıkları eziyetten kurtulmak için yaşlılarla evlenmeyi bir sığınak olarak gördüğünü” ortaya koydu.
Fakih duruma dair şunları söyledi:
“Konuştuğumuz bekar annelerin büyük bir kısmı, ebeveynlerinin kendilerini mezara kadar takip edecek utanç ve rezaletten kurtulmak için kızlarını yaşlılarla evlendirmeyi bir çözüm yolu olarak gördüklerini aktardı.”
Tunus, son yıllarda diğer Arap ülkelerinin aksine bekar annelerin çocuklarına annenin kızlık soyadını veren ve onları karşılaştıkları tehlikelerden koruyan kanunlar çıkardı ve yasal düzenlemelere gitti. Ancak Naime Fakih, gösterilen tüm çabalara ve yürütülen çalışmalara rağmen durumun kötü olduğu görüşünde. Fakih sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bekar bir anne toplum içinde kadın kimliğinden ve haklarından soyutlanmış olarak yaşar. O, gayri meşru bir çocukla sonuçlanan, hayatının hatası olarak nitelenen durum yüzünden kendisini hakir gören, iş, sağlık, eğlence ve eğitim alanlarında haklarını çıkıp isteyecek cesaretten yoksun adeta yaşayan bir ölü oluyor. Tunus toplumunun çoğu, cinsel ilişkiye giren ve evlilik dışı çocuk yapan erkeği hatasından dolayı cezalandırmazken bütün suçu kadına yüklüyor. Erkek egemen zihniyet ve yanlış sosyal yetiştirme, erkeğe bu hakkı kadının pahasına veriyor. Günümüzde Tunus’taki bekar annelerin çektiği sıkıntılar gün yüzüne çıkıyor. Uzmanlar olarak toplumdaki bu savunmasız grubun yaşadığı olayları yakından takip ediyoruz.”
Naime Fakih hükümete, sivil toplum kuruluşlarına ve uluslararası örgütlere bekar anneleri destekleme, ekonomik ve sosyal açıdan güçlendirme ve kendi durumlarına içerleyerek toplumu tehdit eden, kalkınma akışını bozacak istenmeyen davranışlara yönelen bir tehlikeye dönüşmemeleri için onları toplumun aktif unsurlarına dönüştürme çağrısında bulundu.

Radikal İslamcı akım
Diğer taraftan Tunus Demokratik Kadınlar Derneği Ekonomik Haklar Komitesi Koordinatörü Reca ed-Dehmani, Independent Arabia’ya verdiği röportajda “Ne yazık ki radikal İslamcı akımın yayılmasının ardından Tunus’taki tüm haklar geriledi” dedi.
Dehmani, ülkesindeki bekar annelerin yaşadıklarına ilişkin şunları aktardı:
“Dernek olarak diğer derneklerle iş birliği yaparak çocuklarını korumak ve toplumun reddetmesine rağmen onları normal koşullarda büyütmek için bekar anneleri işe alıp hayat boyu takip ediyoruz. Böylece bu kadınları korumaya çalışıyoruz. Elbette her ne kadar evlilik dışı çocuk yapmak kişinin hür iradesine kalmış olsa ve bu kimseyi ilgilendirmese de hiçbir kadını buna teşvik etmiyoruz. Ancak bugün yaşadığımız şey kürtaja kanun tarafından izin verilmesine rağmen sağlık sistemi tarafından reddedilmesi ve haram ve helal doğrultusunda, şeriat ile din nedeniyle kesilen doğum kontrol araçlarının bulunmamasıdır. Tüm bu etkenler bazı kadınları toplum için kabul edilemez koşullarda doğum yapmaya ve gayri meşru cinsel ilişkilerinden hesaba çekilmeyen erkeklere hoşgörü gösterildiği için tüm sorumluluğu tek başlarına üstlenmeye mecbur bırakıyor.”
“Tunus’taki eğitim ve öğretim metotları halen farklı” diyen Dehmani yetkililere bu durumu derhal düzeltme çağrısında bulundu. Eğitimi “toplumu iyileştirmenin, farklı olguları kabul etmenin, insani ve hukuki çerçevede yaşamanın lokomotifi” olarak gören Dehmani sözlerinin sonunda bu konuda başarılı bulduğu Batı toplumunun tecrübesine ilişkin “Evlilik kurumu orada, çocuk doğurmak ve annelik hakkından yararlanmak için tek kurum olarak görülmüyor” dedi.



Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.


Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)

Akil Abbas

Irak seçimlerinin sonucu önceki genel seçimlerin çoğundan farklı olarak, bu kez açık ve net bir kazanan ortaya çıkardığı için dikkat çekici ve belirleyiciydi. Seçimlerin kazananı çeşitli seçim listeleriyle “Koordinasyon Çerçevesi”ydi. Seçimleri yönetmekten sorumlu Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından açıklanan sonuçlara göre Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin başkanlığını yaptığı liste de dahil olmak üzere, Koordinasyon Çerçevesi’nin çeşitli seçim listeleri 180'den fazla sandalye kazandı.

Çerçeve’nin güçlü seçim performansının işaretlerinden biri, 46 sandalye kazanan Sudani’nin “Yeniden İnşa ve Kalkınma Koalisyonu” listesinin, Koordinasyon Çerçevesi ile rekabet etme fikrinden vazgeçerek hızla bu yapıya entegre olmasıydı. Bu durum bilhassa Koalisyon’un, desteklediği ve aday gösterdiği başbakanların seçimlere katılmak için siyasi ittifaklar kurmalarını engelleyen bir taahhütte bulunmalarını şart koşan Çerçeve’nin isteklerine karşı kurulmuş olduğu göz önüne alındığında oldukça önemliydi. Çerçeve’nin bu şartının arkasında, başbakanların kendi siyasi güçlerini oluşturmalarını ve Şii oylarının çok sayıda rakip arasında dağılmasını önlemek yatıyor.

Bu halk desteği değil sadece bir seçim zaferidir

Ancak, bu seçim zaferini bazı Koordinasyon Çerçevesi gruplarının pazarlamaya çalıştığı yapay bağlamda değil, doğru ve dolaysız bağlamında anlamak önemlidir. Bu zafer, çeşitli taraflı yasal, teknik ve mali faktörlerin amacına ulaşmasıyla gerçekleşti. İyi yönetim performansıyla veya toplumun olumlu sonuçlarını hissettiği ve bunun sonucunda Koordinasyon Çerçevesi'ni seçimlerde ödüllendirdiği yönetişimdeki net bir iyileşmeyle ilgisi yoktu.

2023'te Koordinasyon Çerçevesi iktidarda olanlar başta olmak üzere, cömertçe harcama yapabilecek mali imkanlara sahip büyük partilerin çıkarlarına hizmet eden, daha küçük ve mali açıdan dezavantajlı partileri ise dışlayan adaletsiz bir seçim yasasını meclisten geçirdi.

Buna ilave olarak birçok gözlemcinin belirttiği gibi, bu etkili partiler tarafından seçim merkezlerinin önünde bile yaygın olarak oy satın alınması söz konusuydu. Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Ayrıca bu etkili partiler, ülke çapında başarılı kampanyalar yürütebilecek devasa, pahalı ve deneyimli kampanya aygıtlarına da sahip.

Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı

Irak'ta “Sivil Güçler” olarak adlandırılan muhalif güçler, bu avantajların hiçbirine sahip değil; bu da onları neredeyse her seçimde yapısal olarak zayıf bir konumda bırakıyor. Bu güçler, tek çatı altında birleşme ve sınırlı seçim etkisine sahip, sınırlı bir elit kitleye hitap eden mevcut muhalif söylem yerine, sıradan Iraklıların dikkatini çekecek net bir muhalif seçim söylemi oluşturmakta sürekli yetersiz kaldığı için daha da zayıflıyor.

Sivil Güçler ayrıca bu seçimlere yönelik boykottan da zarar gördü. Zira seçimleri boykot edenler genellikle iktidarın dizginlerini elinde tutan muktedir partilerden memnun değiller ve bu nedenle mantıksal olarak, oy kullansalar muhalefet partilerine oy verme olasılıkları daha yüksek olurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ise uluslararası standartlara aykırı ve hatalı bir formül kullanarak seçimlere katılım oranını (yüzde 56) şişirmeye devam ediyor. Seçim Komisyonu, oy kullanma oranlarını, oy kullanma hakkına sahip Iraklıların toplam sayısı yerine, kayıtlı seçmenlerin sayısına göre fiilen oy kullanan seçmenleri sayarak hesaplıyor.

Seçim sonrası hesaplar

Koordinasyon Çerçevesi’nin halihazırda yaşadığı ve iktidardaki tekeline herhangi bir rakibin olmadığı anlamına gelen zafer coşkusunun ötesinde, en zorlu meydan okumalar hükümetin kurulmasının ardından yakında başlayacak. Yeni hükümetin, Koordinasyon Çerçevesi’nin kontrolü altındaki yeni meclis tarafından, alışıldık ve “tek sepet” anlaşması olarak bilinen kota anlaşması yoluyla hızla onaylanması bekleniyor. Yani üç başkanlık (meclis, hükümet ve cumhurbaşkanlığı) için adayların aynı anda kabul edileceği ve onaylanacağı tahmin ediliyor. Bu süreç ayrıca Şii, Sünni ve Kürt siyasi grupları arasında, üç başkanlık pozisyonu için adayları ve diğer yüksek mevkilerin kota sistemine göre nasıl dağıtılacağını belirleyecek “büyük bir siyasi anlaşma” yapılmasını da içeriyor. Buna ek olarak, söz konusu gruplar arasındaki siyasi anlaşmaya dayanarak kurulacak hükümetin programı da belirlenecek (bu, hükümet kurulduktan sonra nadiren uyulan, ancak bu grupların seçmenlerine ihtiyaçlarının dikkate alındığı konusunda güvence vermek için halkla ilişkiler açısından faydalı bir anlaşmadır).

Çoğunluğu elde ettiği seçim zaferiyle, Çerçeve, gelecekte kendisine bir zorluk oluşturmayacak veya kendisinden bağımsız hareket edemeyecek, tamamen kontrolü altında, ona boyun eğmiş zayıf bir başbakan geleneğini yerleştirme yolunda ilerliyor (bu bağlamda, Ekim 2020 protestolarının devirdiği eski Başbakan Adil Abdulmehdi, Çerçeve’nin aradığı ideal model sayılıyor, ancak Sudani'de bu aradığını bulamadı). Çerçeve, Sudani'nin görev süresini ister yeni ve daha sıkı koşullar altında uzatmaya karar versin, ister yeni bir başbakan seçsin ki bu şu anda daha muhtemel görünüyor, yeni hükümet ve onu destekleyen Çerçeve, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması ve İslam Cumhuriyeti'nin Irak'taki baskın etkisine son verilmesi gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı.

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle) ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle)

Yeni hükümet, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı

Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı’nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya Bağdat'ı ziyaret edecek. Başkan Donald Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı ayrıntılı paylaşımdan da açıkça görüldüğü gibi, fraksiyonların dağıtılması konusunu gündeme getirecek. Savaya paylaşımında, Irak'ın silahın devletin elinde toplanması konusunda bir yol ayrımında olduğunu, Irak devletinin ekonomik refah beklentileri de dahil olmak üzere gelecekteki başarısının veya başarısızlığının, milis grupları silahsızlandırma gücüne bağlı olacağını belirtti. Irak'taki en önemli İran yanlısı silahlı örgüt olan Nuceba Hareketi'nin liderinin bu açıklamaya yönelik öfkeli tepkisi özellikle dikkat çekiciydi. Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi, Irak hükümetinin Savaya'nın “açık müdahalesi” olarak nitelendirdiği bu açıklamalarını reddetmemesi halinde, “İslami Direniş'in onu susturacağını ve efendilerine geri göndereceğini” açıkladı.

Washington ile muğlak ilişki

Savaya'nın ülkeye yapacağı beklenen ziyaretin önemi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Sudani arasında ekim ayında, Irak genel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan Amerikan bildirisinde belirtildiği gibi, “İran destekli milislerin silahsızlandırılmasının gerekliliği” ile ilgili Amerikan pozisyonundaki önemli bir boşluğu doldurması olasılığında gizli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu boşluk, Irak'ın bu milisleri dağıtma yönündeki ABD talebine uymaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların ne olacağının bilinmemesinden kaynaklanıyor. Eğer varsa bu sonuçların ne olacağının açıklanması bir fark yaratacak ve Irak'ın resmi tutumunu ve Amerikan talebine nasıl yanıt vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Trump yönetimindeki ABD, şu ana kadar Irak'taki İran nüfuzuna son verme gerekliliği konusunda net ve kararlı (ve önceki yönetimlerin aksine açık) bir dil kullanmakla yetiniyor. Bu nüfuzun temel direği olarak silahlı fraksiyonların dağıtılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ancak, bu doğrudan Amerikan talepleri, netliklerine rağmen Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar.

Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)

Bu doğrudan Amerikan talepleri netliklerine rağmen, Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar

Bu muğlaklık, Irak’ın olası bir reddiyle başa çıkmak konusunda gerçek bir Amerikan planının olmamasından ve ABD'nin ekonomik ve mali baskı uygulamak gibi daha ileri gitmeden siyasi ve medyatik baskısıyla yetinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu senaryo, Koordinasyon Çerçevesi ve ona bağlı silahlı fraksiyonlar için olduğu kadar, bu çatışmayı büyük bir bekleyişle takip eden İran için de en iyi seçenek olarak kabul ediliyor.

Önümüzdeki yeni Irak hükümetinin kurulmasına kadarki dönemde, belirsiz ABD-Irak ilişkilerinin geleceği, çatışmaya doğru mu ilerleyeceği yoksa mevcut muğlak durumunda mı kalacağı yönünde daha da netleşecektir. Bu durum, özellikle Trump yönetiminin bu ilişkinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde belirleyecek somut adımlar atmadan, siyasi açıklamalar, açık uçlu talepler ve aleni suçlamaların ötesinde Irak için hiçbir planı olmadığı ortaya çıkarsa geçerlidir. Koordinasyon Çerçevesi, iki taraf arasındaki ilişkinin olduğu gibi, yani muğlak, birçok olasılığa açık ve çözümsüz kalmasını istiyor, çünkü bu, İslam Cumhuriyeti ile özel ve haksız ittifakını sürdürmesine olanak tanırken, aynı zamanda Amerikan kayıtsızlığından da faydalanmasını sağlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.