Kovid-19’un bağışıklık sistemini kandıran bir mekanizması keşfedildi

Virüsün neden olduğu inflamatuvar sendromu kontrol altına almak için yapılan araştırma kapsamında

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)
TT

Kovid-19’un bağışıklık sistemini kandıran bir mekanizması keşfedildi

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)

İnsanlardaki T hücreleri vücuttaki patojenleri bulup öldürmek üzere devriye gezen “bağışıklık sistemi içerisindeki piyadeler” olarak tanımlanıyor. Peki yeni tip koronavirüs (Kovid-19), bu piyadelerden sıyrılıp onları kandırarak çocuklarda çoklu sistemik inflamatuvar sendromunun (MIS-C) oluşmasına nasıl yol açabiliyor?
ABD’de bulunan Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Cedars-Sinai Tıp Merkezi’ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen bir çalışma bu soruyu yanıtladı. Araştırma, çocuklarda inflamatuvar sendromun oluşmasının arkasında koronavirüse taç şeklini veren diken proteinleri olarak da bilinen ‘spike’ proteinin moleküler yapısı ve sekansının ne şekilde etkilendiğini ortaya koydu.
İki gün önce ABD merkezli Ulusal Bilimler Akademisi Bildirileri (PNAS) dergisinde yayınlanan çalışmada hayati tehlike oluşturan bakteriyel enfeksiyonların nadir bir komplikasyonu olan toksik şok sendromunda olduğu gibi bağışıklık sistemini aşırı hızda çalıştıran “süperantijen” işlevi görebilecek spike proteininin bir kısmına odaklanmak için bilgisayar modeli kullanıldı.
Kovid-19’a yakalanan çocuk hastalarda son zamanlarda tanımlanan ve MIS-C olarak bilinen semptomlar arasında, sürekli ateş ve vücut sisteminin bir kısmını etkisi altına alabilen şiddetli iltihaplanma yer alıyor. Nadiren de olsa bu sendrom tehlikeli ve ölümcül olabiliyor.
Bu duruma ilişkin Avrupa’dan gelen ilk raporlar, Cedars-Sinai Tıp Merkezi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve İmmünoloji Bölümü Müdürü ve çocukları etkileyen başka bir inflamatuvar hastalık olan Kawasaki Hastalığı Uzmanı Moshe Arditi’nin dikkatini çekti.
Arditi, Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilgisayarlı Sistem Biyolojisi Uzmanı Ivet Bahar ile temasa geçti ve ikisi MIS-C’den sorumlu olabilecek Kovid-19 virüsünün özelliklerini incelemeye başladılar. Araştırma ekibi spike proteini ve “bağışıklık sistemindeki piyadeler” olarak bilinen T hücrelerinde var olan reseptörler arasındaki etkileşimin bilgisayar modelini oluşturdu.
Normal şartlarda T hücreleri enfeksiyon ile savaşırken vücuda yardımcı olur. Ancak bu hücreler, süperantijenler ile anormal bir şekilde büyük bir miktarda aktive edildiği zaman çok sayıda inflamatuvar sitokin -bağışıklık sisteminin sinyal göndermesinde rol oynayan proteinler- üretirler. Bu da “hücre fırtınası” tepkisine ya da “aşırı bağışıklık tepkisine” neden olur.
Bu bilgisayar modelinin kullanılmasıyla ekip, süperantijenik özelliklere sahip spike proteinin üzerindeki belirli bir bölgenin T hücreleriyle etkileşime girdiğini görebildi. Bunun ardından araştırmacılar bu bölgeyi toksik şok sendromuna neden olan bakteriyel bir proteinle karşılaştırdılar ve hem diziliş hem de yapı bakımından çarpıcı benzerliklere rastladılar. Bunlardan en önemlisi ileri sürülen Kovid-19 süper antijeninin, T hücre reseptörlerini bağlamada yüksek bir benzerlik göstermesi oldu. Bu da kontrolden çıkmış bir bağışıklık tepkisini oluşturmaya yönelik ilk adım sayılıyor.
Araştırmanın önde gelen yazarlarından Bahar “Her sonuç peş peşe geldi ve her seferinde büyük bir şaşkınlık oldu. En nihayetinde bilmece oldukça iyi bir şekilde çözüldü” dedi.
Koronavirüs ile toksik şok sendromuna sebep olan bakterilerin bünyesindeki protein seviyelerinde benzerlikler bulan araştırmacılar, MIS-C hastalarının ve aynı zamanda sitokin fırtınası yüzünden şiddetli Kovid-19 semptomları gösteren yetişkinlerin tedavisi için yeni bir kapı araladıklarını söylediler.
Mısır Ulusal Araştırma Merkezi Viroloji Departmanında çalışan araştırmacı Dr. Mahmud Şehhate, onsuz insan hücrelerine yapışma gücünü kaybedecek olan Kovid-19’daki spike proteinin gücünün sır perdelerinden birinin kalkmasını sağlayan araştırmanın sonuçlarına övgüde bulundu. 
Şehhate, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:
“Aşı projelerinin birçoğu bu proteini hedef aldığından, bu araştırma ekibinden beklediğimiz şey ulaştıkları bilgiyi olası bir tedaviye dönüştürmeleri ve hatta şu anda kullanılan tedavi protokollerinde değişiklikler yapılması için tavsiyelerde bulunmalarıdır”



Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, yediklerimizin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde yakalanacağımız kronik hastalıkların miktarını belirleyebileceği konusunda uyarıyor.

Araştırma sebze-meyve, balık ve doymamış yağlar bakımından zengin Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme düzeninin yaşlılarda demans da dahil olmak üzere kronik hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya koydu. İşlenmiş et ve şeker açısından zengin, iltihabı artıran diyetlerse bu süreci hızlandırabilir.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar, 4 diyetin yaşlılardaki kronik hastalıklar üzerindeki etkilerini inceledi.

İncelenen diyetlerden üçü sağlıklı ve sebze, meyve, tam tahıl, kuruyemiş, baklagiller ve doymamış yağların alımına; şekerli yiyecekler, kırmızı et, işlenmiş et ve tereyağı/margarin tüketimininse azaltılmasına odaklanıyor.

Diğer yandan dördüncü diyet iltihaplanmaya yol açıyor ve daha az sebze, çay ve kahve; daha çok kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar ve şekerli içecek tüketimini içeriyor.

Araştırmacılar İsveç'teki 60 yaş ve üstü 2400 yetişkinin beslenmelerini 15 yıl boyunca izleyip kronik hastalıklarını takip etti.

Alınan besinleri, gıda sıklığı anketleri ve şu 4 diyet örüntüsüne bağlılıkla ölçtü: Ampirik Diyet İnflamatuar İndeksi (EDII), AHEI, Alternatif Akdeniz Diyeti (AMED) ve MIND (Nörodejeneratif Gecikme için Akdeniz - Dash Müdahalesi).

Multimorbidite, kronik hastalıkların sayısıyla tanımlanıp organ sistemlerine göre (kas-iskelet, kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik) gruplandırıldı.

Nature Aging adlı bilimsel dergide yayımlanan sonuçlar, sağlıklı diyetleri benimseyenlerde kronik hastalıkların daha yavaş geliştiğini ortaya koydu.

Örneğin, başta AMED, AHEI ve MIND olmak üzere sağlıklı beslenme örüntülerine uzun süreli bağlılık, yaşlılarda kronik hastalıkların daha yavaş gelişmesiyle bağlantılı çıktı.

Bu, kardiyovasküler hastalıklar ve demans için geçerli olsa da kas ve kemiklerle ilgili hastalıklarda böyle bir bağlantı görülmedi.

Ancak iltihaplanma oluşturan diyeti benimseyenlerde kronik hastalık riski arttı.

Karolinska Enstitüsü'ndeki Yaşlanma Araştırma Merkezi, Nörobiyoloji, Bakım Bilimleri ve Toplum Bölümü'nde doktora sonrası araştırmacı olan ortak birinci yazar Adrián Carballo-Casla, "Sonuçlarımız, yaşlanan popülasyonlarda multimorbiditenin gelişimini diyetin ne kadar önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor" diyor.

Diyetin koruyucu etkileri, yaşlanmaya bağlı hastalıklarda kilit önem taşıyan bir faktör olan iltihaplanmanın azalmasıyla açıklanabilir.

Araştırma makalesinin yazarları, uzun ömür üzerinde en büyük etkiye sahip olabilecek diyet önerilerini ve yaşlarına, cinsiyetlerine, psikososyal geçmişlerine ve kronik hastalıklarına göre bunlardan en fazla yararlanabilecek yaşlı gruplarını belirleyerek araştırmalarını ilerletmek istiyor.

Independent Türkçe