Sağlık Bakanı Koca: Her vaka, hasta değildir. Çünkü testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var ve büyük çoğunluğu bunlar oluşturuyor

Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, (AP)
Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, (AP)
TT

Sağlık Bakanı Koca: Her vaka, hasta değildir. Çünkü testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var ve büyük çoğunluğu bunlar oluşturuyor

Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, (AP)
Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, (AP)

Bilim Kurulu gündeminde eğitim konusunun da yer aldığını belirten Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Şu ana kadar hazırlık ve 1. sınıflar ile ilgili yüz yüze olan eğitimde ciddi herhangi bir sorun yaşamadık” dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı sonrası düzenlenen basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bakan Koca, toplantının ana gündeminin son zamanlardaki vaka oranları olduğunu, bunun yanı sıra salgının dünyadaki ve Türkiye'deki seyrinin, hastane kapasitelerinin ve aşı çalışmalarının ele alındığını bildirdi.

“Akıllı bileklik uygulamasını zorunlu olmadıkça kullanmaktan yana değiliz”
Geçen Bilim Kurulu toplantısı sonrası açıklanan “akıllı bileklik” uygulamasının herkese değil sıkıntı görülen, şüphe duyulan ve sorun yaşanabilecek kişiler için kullanılmasını hedeflediklerini belirten Sağlık Bakanı Koca, “Akıllı bileklik uygulamasını zorunlu olmadıkça kullanmaktan yana değiliz. Ama akıllı bileklikte GPS üzerinden çalışan, Google Maps ile ikisinin çakıştırıldığı ve kesildiğinde veya belli bir mesafeden sonra uyarı veren bir sistemden bahsediyoruz. Bununla ilgili yazılım yapıldı ve bir noktaya gelinmiş oldu. Ayrıca gerektiğinde evde sabit bir yere takılabilen mesafeyi bizim ayarlayabilir olduğumuz, aileden varsa birden fazla kişinin de takip edilebilir olduğu, yani 30-40-50 metre gibi nasıl bir aralık vermeniz gerekiyorsa onun tanımlandığı ve o mesafe aşıldığında yine uyarı sistemi ile devreye giren bir sistem üzerinde çalışıldı ve şu an yapıldı. Ben doğrusu şu uygulamadan yanayım, bu akıllı bilekliği daha çok evde izole olmak istemeyen veya evde bir şekilde izole olmasından endişe ettiğimiz, izole olmayan kişilere uygulanması gerektiğini, sabit olan uygulamanın ise akıllı telefonu olmayan kişiler için gerektiğinde devreye girerek kullanılmasını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

“Hazırlık ve 1. sınıflar için olan yüz yüze eğitimde ciddi bir sorun yaşamadık”
Eğitim konusunun Bilim Kurulu'nun gündeminde yer aldığını ve üzerine konuştuklarını belirten Bakan Koca, “Şu ana kadar hazırlık ve 1. sınıflar ile ilgili yüz yüze olan eğitimde ciddi herhangi bir sorun yaşamadık. Pazartesi günü Kabine Kurulu Toplantısında da Bilim Kurulunun önerisi gündeme alınmış olundu. Önümüzdeki haftalar, daha önce de biliyorsunuz Bilim Kurulumuzun düşüncesi hazırlık, 1. ve 2. sınıflar şeklindeydi. Muhtemelen 2. sınıflar, 8. ve 12. sınıflar için bununla ilgili Bilim Kurulunun bir önerisi var bunu netleştirip sunmuş olacağız. Gelecek hafta bu konu ile ilgili daha net bir karar alma sürecine gelinirse zaten açıklanmış olunur” açıklamasında bulundu.

“Önümüzdeki hafta Türkiye genelinde salgındaki durumu görmek adına çalışma başlamış olacak”
Son dönemde gençlerde yaşanan vaka artış seyrinin sorulması üzerine Bakan Koca, “Türkiye genelinde 153 bin kişi ile yaptığımız bir çalışma olmuştu. Hem antikor bağışıklığı hem de pozitifliği virüs tespit teme, PCR yöntemi ile bir çalışma yapılmıştı. O dönemde de rakamları açıklamıştık. Yani yüzde 0.28 taşıyıcılık yüzde 0.82 gibi de koruyuculuk bağışıklık söz konusu idi. Aradan 2 aydan fazla zaman geçmiş oldu. Biz bu çalışmayı yeniden tekrarlama kararı aldık. Önümüzdeki hafta zannediyorum başlamış olur. Aradaki farkı da özellikle taşıyıcılık ne durumda, özellikle de salgının arttığı şu dönemde, artı bağışıklık durumunda da aradaki farkı görmek istiyoruz. Önümüzdeki hafta da buna başlamış olacağız” şeklinde konuştu.

“İl Hıfzıssıhha Kurulları HES kodunun yaygınlaşması için karar alabilir”
Bilim Kurulunun daha önceki toplantılarında da HES kodunun yaygın bir şekilde kullanılmasını önerdiğini ve bu kapsamda ulaşımda da HES kodunun yaygın kullanılmasının önemini bildiklerini belirten Bakan Koca, özellikle şehir içi ulaşımda kart sistemine işlenerek pozitif ya da riskli olan kişilerin araçlara binmesinin önlenmesini amaçladıklarını söyledi. Ayrıca Bakan Koca, il bazlı veya bölgesel olarak salgının yoğunluğuna göre İl Hıfzıssıhha Kurullarının, HES kodunu daha da yaygınlaştırabilmek üzere karar alabileceğini ifade etti.
Din görevlilerine yüzde 100 oranında ek ödeme yapılacağı iddialarına cevap veren Bakan Koca, bu ödemenin vefat edenleri, özellikle de Covid-19 özelinde yıkayan gassallar için yapılan bir ödeme olduğunu ve bu oranın 200 - 250 liraya karşılık geldiğini kaydetti.
Öte yandan asemptomatik vakaların vaka, semptom gösterenlerin ise evde veya hastanede tedavi görmesi fark etmeksizin hasta olarak kabul edildiğini belirten Bakan Koca, “Bizim verdiğimiz günlük hasta sayısı, zaten 29 Temmuz'dan itibaren de günlük hasta sayısı olarak verdik” ifadelerini kullandı.

“Aşı için önümüzde 2-3 aylık süre kaldığına göre tünelin ucundaki ışık göründü”
Aşı için 2-3 aylık süre kaldığının bilgisini veren Koca, “Tünelin ucundaki ışık göründü. Bazıları bu tünelden emek vermeden sırf konuşarak başarılı çıkmak istiyor ve hazır alacakaranlıktayken yarın unutulacak bazı iddialar ileri sürüyor. Bu yolun emekçilerin hakkı vardır. Bu tedbirlere uyan ve devletine net güven duyanlarında hakkıdır. Herşey den önce kelimeleri yerli yerinde kullanmak gerekir. Salgınlar birlikte hayatımıza giren bazı kelimeler oldu. Aşı konusunda katledilen yol bu kelimelerde bazı değişikliklere yol açtı. Artık dalgalardan tiklerden değil tedaviden bağışıklıktan bahsediyoruz. Testten, vakadan ağır hastadan bahsediyoruz” diye konuştu.

“Her vaka hasta değil, çünkü testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var”
Testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenlerin olduğunu belirten Koca, “Her vaka hasta değil, çünkü testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var ve büyük çoğunluğu bunlar oluşturuyor. İz sürücüler olan filyasyon ekibimiz ağırlıklı olarak bunları tespit ediyor. Bu kişilere asonmatik pozitifler diyoruz. Bunların sağlık açısından önemi bulaştırıcı yani taşıcı olmalarıdır. Eğer tespit ile izole edilmezlerde salgının büyümesine yol açarlar. Gerekli destekle izole edildiğinde bu kişilerin testi ortalama 1 hafta sonra zaten negatif çıkmaktadır. Söz konusu şartlar yerine getirildiği için bu gruptakiler salgın için artık 1. öncelikle yeri yoktur. Her gün açıklanana ve üzerinde durduğumuz yeni hasta sayısı asıl dikkat konusu olmalıdır. O halde durumun özeti şudur: test sonucu pozitif çıkanların her biri bir vakadır. Bunların büyük kısmı belirti göstermeyen taşıyıcılardır. Kalan kısmı ise hastalık bulgusu olup tedavi altına alınan hastalardır. Bir kısmını evde önemli bir kısmını da hastanede takip ve tedavi ediyoruz. Hastanede tedavi altına aldıklarımızı ayrıca yatan hasta olarak raporluyoruz” şeklinde konuştu.

“Hayatta olanı ölmüş gösteremeyeceğiniz gibi, öleni de hayatta göstermeniz mümkün değildir”
Türkiye'deki veriler hakkında iddialara açıklık getiren Koca, bu konudan da bir tartışma galibiyeti bekleyenlere ise seslendi. Koca, “Sayısal bir galibiyet arıyorsanız lütfen ruhaniyeti çiğnemeyin kayıtlarımıza saygı gösterin. Ölüm sayılarıyla skor arayışında olanlar, sayıları gerçeğinden yüksek göstermeye çalışanlar nerede dayanak arıyor? Türkiye'de ölüm verileri 2 kaynakta toplanmaktadır. Biri belediyelerimizin e devlet veri tabanında yer alan defin sayılarıdır. Diğeri Türkiye İstatistik Kurumudur. Söz konusu 2 ayrı veri tabanının birlikte kullanımı yanlıştır. Ayrıca ölüm raporları bulanan bazı kategorik bilgiler yanlış yorumlanıyor. Öncelikle ölüm konusu sayısında açıklık getirmek istiyorum. Ölüm bildiriminde kullanılan form yeni değildir. 2013 yılından beri kullanılmaktadır. Bu belgede yer alan iki hane önemlidir. Bu hanelerden biri ölüm şekli diğeri ise ölüm nedenidir. Ölüm şeklinin ise amacı şu bilgiyi vermektedir. Ölen kişi mesela adli bir vaka veya normal ölüm mü ? Bu sorunun cevabı doğal ölüm ve adli vaka sonucu ölümdür. Bu haneye hastalığa bağlı diğer ölümün izahı için bulaşıcı hastalık veya bulaşıcı olmayan hastalık açıklaması da eklenmiştir. Kayıtlar bu yılki ölümlerin yaklaşık onda birinde ölüm şeklinin bulaşıcı hastalık sonucunda doğal ölüm olduğu göstermektedir. Onda 9'u ise bulaşıcı olmayan hastalık veya yaşlılık olarak işaretlenmiştir. Bu hanedeki bilgi ölümün nedenini hastalık bazında göstermez. Bunda kovid-19 ölüm sayıları anlaşılmaz. Bulaşıcı tek hastalığın kovid-19 olduğunu düşünen varsa yanılıyor. Raporda ölüm nedeni hanesi asıl bilgiyi veren kısımdır. Bu hanede hastayı takip eden doktorun kayıdır 2'inci bir hekim tarafından onaylayarak kesinleşir. Defin sonrası alınan kesin ölüm raporunda hastanın onaylanmış ölüm nedeni bu hanede yer almaktadır. İstatistiklerde kovid-19'un ölüm nedeni olarak gösterilebilmesi buradaki dayanır. Vefat sayılarına ilişkin yanıltıcı iddialar bazı belediyelerin açıklamalarına dayanıyor. Belediyelerin e devlet veri tabanında yer alan mezarlık bilgi sisteminde söz konusu ildeki defin sayıları yer alır. Defin raporları ise kişilerin öldüğü ilde verilir. Ölen kişi ya öldüğü ilde veya resmen ikametinin olduğu ilde ya da ailesinin uygun gördüğü yerde ilde defnedilebilmektedir. 3 ayrı yer 3 ayrı il söz konusudur. Belediyelerin verileri kendi illerinde defin sayılarını ortaya koyar. TÜİK verilerinde dağılım ölen kişilerin ikamet adresine göre yapılmaktadır. Yani kişi İstanbul'da yaşadığı halde ikamet adresi Sivas ise TÜİK onu Sivas olarak kaydeder. Dolayısıyla belediye ile TÜİK onu başka kaydeder. Bu farkı yılın 9'uncu ayında görürsünüz. Fakat 31 Aralıktan yeni yıla devir ettiyse toplam vefat sayıları 2 kaynakta eşitleri. 11 il belediyesi verilerine bakıp, sonuç çıkarmak yanlıştır. Yılın sonu beklenirse TÜİK verileri ile diğer verilerin çakıştığı zaten görülecektir. Şu bilinmelidir devletin ve salgınla mücadelenin itibarını zedelemek isteyen kendi itibarını zedeleri. Birinin ölümünü ise saklama imkanı yok, 2020'deyiz. Hayatta olanı ölmüş gösteremeyeceğiniz gibi, öleni de hayatta göstermeniz mümkün değildir. Yıllık öngörülen yüzde 2,2 artışla bunun şimdi 336 bin 518 olması beklenmektedir. Şu ana kadar Kovid-19 kaynaklı ölümler dahil 339 bin 26 ölüm gerçekleşmiştir. Aradaki fark 7 bin 244'tür. Kovid-19 kaynaklı tespit edilen ölüm sayısı ise 8 bin 62'dir. Kovid-19 ölümlerinin bulaşıcı hastalık başlığı altında verilmediği açıktır. Bunları sırf bulaşıcı hastalık sebebiyle ölüm diye Kovid-19 hanesine yazan varsa yanılıyor” açıklamasında bulundu.

“Ankara'da hasta sayısı son 2 hafta içinde yarı yarıya azaldı”
Ankara'daki vaka sayısının son 2 hafta içinde yarı yarıya azaldığının bilgisini veren Bakan Fahrettin Koca, “Salgın devletin vatandaşlarına karşı yükümlüklerini de hedef almaktadır. O yüzden mesuliyeti olmayan bazı kişilerin tenkitleri fotoğrafın bir noktasına mercekle bakıp leke aramaktan farksızdır. Yolun en güç kısmını açtığımızı inanıyorum. Tedbirleri titizlikle devreye soktuğumuzda korkunun yerini özgüven alıyor. Son 3 haftada yapılan bölgesel müdahalelerin sonuçlarını gördük. Yüksek artışlardan söz ettiğimiz birçok ilimizde başarı sağladık. Geçtiğimiz haftalarda Diyarbakır, Van, İzmir, Samsun'a değerlendirme ziyaretleri yapmıştık. Değerlendirmelere civar illeri de dahil ettik. Bir haftayı da İstanbul da yapılan gözden geçirmeye ayırdık. Böyle toplam 23 ilimizin sağlık altyapımızı inceleme fırsatı bulduk. 2 haftaki önceki toplantımız da Ankara'daki durumu değerlendirmiş sayılarda artışın yüksek olduğunu ifade etmiştim. Bu artış sadece Ankara'yla ile sınırlı değil Anadolu'nun birçok bölgesini etkileyen bir durumdu. En fazla dikkat çeken yer Ankara'ydı. Ankara'da hasta sayısı son 2 hafta içinde yarı yarıya azaldı. Bunu hastanelerimizdeki yoğunluk azalıştaki durumu anlamak mümkündür. Testlerin erken sonuçlanması, tedaviye erken başlanması, filyasyon ekiplerinin arttırılması, temaslı izolasyon semptomlulardan hızla numune alınması ve izolasyon etkili etkili olarak bilinen hususlardır” dedi.

“İstanbul'un 2 katı olan vaka sayısı, İstanbul'un da altına indi”
Ankara'daki vaka sayısı hakkında konuşan Koca, “Aile hekimlerinin yanı sıra Ankara üzerinde kurulan çağrı sisteminde 110 görevli evleri arayıp semptom takibi yapıyor. Son 1 ayda oluşturduğumuz 120 kişiden doktor ekipleri evlere giderek hasta takibi yapıyor. 3'er kişiden oluşan 780 filyasyon ekibimiz sahada sadece Ankara için söylüyorum. Bu tedbirlerle son 10 gün içinde günlük hasta sayısı yüzde 60'a yakın bir şekilde azaldı. İstanbul'un 2 katı olan vaka sayısı, İstanbul'unda altına indi. Buna paralel olarak yoğun bakımda yatan hasta sayımızda, ağır hasta sayımızda da azalmış oldu” diye konuştu.
“Yaş ve kronik hastalık önceliğini gözeten bir aşılama programı olacak”
Aşı konusunda önceliğin yaş ve kronik hastaların olduğunu aktaran Bakan Koca, “Aşı konusunda denemelerin çok ötesine geçildiğini vurgulamak isterim. Türkiye olarak tedarik girişimlerini başlattık. Yaş ve kronik hastalık önceliğini gözeten bir aşılama programı olacak. Bağlantılı olduğumuz ülkeler aşıdan sonuç aldıklarını rapor ettiler. Bu sürece paralel olarak yerli aşı çalışmalarımız devam ediyor. Halen 13 çalışma var. Bunlardan faz-1 deneylerine başlamak olanlar var. Hayvan deneyleri büyük ölçüde tamamlanmıştır. Çok yakında kendi aşımızın üretimine başlayacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.



İsrail'in kara harekatı: Refah'ta yeraltı tünelleri bulduk

IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)
IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)
TT

İsrail'in kara harekatı: Refah'ta yeraltı tünelleri bulduk

IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)
IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin Mısır sınırındaki Refah şehrinin "teröristlerin geçişi için kullanıldığını" savunarak, bu yüzden bölgeye operasyon düzenlendiğini bildirdi. 

İsrail Savunma Kuvvetleri'nden (IDF) bugün yapılan açıklamada, "Refah'ın doğusundaki sınır kapısının teröristler tarafından kullanıldığını gösteren istihbarat bilgileri doğrultusunda bölgeye operasyon düzenlendiği" savunuldu.

Açıklamada, pazar günü Refah sınır kapısı yakınından, Gazze Şeridi ve İsrail arasındaki Kerem Şalom sınır kapısı tarafına saldırı düzenlendiği, olayda 4 İsrail askerinin öldürüldüğü, üç askerin de yaralandığı hatırlatıldı. 

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları da kısa menzilli füzelerle saldırı düzenlendiğini açıklamıştı. 

IDF, Refah sınır kapısının Gazze tarafındaki kısmının ele geçirildiğini bildirdi. Ayrıca buradaki çatışmalarda en az 20 Hamas militanının öldürüldüğü ve aktif olarak kullanılan üç yeraltı tünelinin tespit edildiği öne sürüldü. Hamas'tan iddialara ilişkin henüz açıklama yapılmazken IDF, Kerem Şalom kapısının da kapatıldığını duyurdu.

Diğer yandan Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), ABD'nin İsrail'e göndermeyi planladığı 6 bin 500 Müşterek Doğrudan Saldırı Mühimmatı'nın (JDAM) satışını Refah'a yönelik büyük kara operasyonu sinyallerinin artışından sonra durdurduğunu aktardı.

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen yetkililer, Washington'ın bombaları güdümlü hale getiren JDAM ekipmanıyla ilgili süreci ilerletmediği için 260 milyon dolar değerindeki anlaşmanın duraksadığını söyledi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir Kongre yetkilisi, bunun "alışılmadık bir durum" olduğunu belirtti. Washington merkezli düşünce kuruluşu Ortadoğu Demokrasi Merkezi'nden Seth Binder, Joe Biden yönetiminin "ilk kez böyle bir adım attığına" dikkat çekti. 

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, dünkü açıklamasında silah satışlarının durdurulduğuna dair iddialara yönelik doğrudan yorum yapmayı reddederek, "İsrail'in güvenliğine desteğimiz sarsılmaz" demişti.

İsrail ordusu, dün Refah'ın doğusundaki sivilleri bölgeden çıkarmak için operasyon başlatmıştı. Ordu, broşürler ve telefon mesajlarıyla sivillerin tahliyeyle ilgili bilgilendirildiğini belirtmişti. IDF, en az 100 bin kişinin şehrin kuzeyinde hazırlanan Mavasi "insanı bölgesine" gönderileceğini açıklamıştı. Kaç kişinin buraya sevk edildiği henüz bilinmiyor.

Refah'ın doğusunda yaşayan Muhammed Ganim, ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarından CNN'e "Bize burayı terk etmemiz gerektiğini söyleyen broşürlerden verdiler. 17 yıldır yaşadığım evimi bırakmak zorunda kaldım. Çocuk, yetişkin, militan ya da sivil ayırmadan tüm bölgeyi bombalıyorlar" dedi.

Adını paylaşmayan bir başka Filistinli kadın da "Burada güvende değiliz. Gitmek zorunda kaldık" ifadelerini kullandı.

Refah'ın doğusuna düzenlenen kara harekatı, Hamas'ın dün ateşkes anlaşmasını kabul ettiğini duyurmasının ardından geldi. Tel Aviv yönetimiyse anlaşmayı onaylamadıklarını duyurmuştu. İsrailli bir heyetin bugün Mısır'ın başkenti Kahire'ye giderek anlaşmayla ilgili görüşme düzenleyeceği bildirilmişti.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel, Wall Street Journal, CNN


İsrail'e Refah'a yönelik saldırısını durdurması için uluslararası çağrılar sürüyor: Daha fazla sivili öldürecek

İsrail'in Refah’a gece boyunca düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin yakınları, Refah Sahra Hastanesi önünde yas tutuyor. (EPA)
İsrail'in Refah’a gece boyunca düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin yakınları, Refah Sahra Hastanesi önünde yas tutuyor. (EPA)
TT

İsrail'e Refah'a yönelik saldırısını durdurması için uluslararası çağrılar sürüyor: Daha fazla sivili öldürecek

İsrail'in Refah’a gece boyunca düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin yakınları, Refah Sahra Hastanesi önünde yas tutuyor. (EPA)
İsrail'in Refah’a gece boyunca düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin yakınları, Refah Sahra Hastanesi önünde yas tutuyor. (EPA)

İsrail'in Refah'a yönelik saldırı kararını geri alması için yapılan uluslararası çağrılar devam ederken, saldırının daha fazla sivilin ölümüne yol açacağı ve insani sonuçlarının yıkıcı olacağı uyarısında bulunuldu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell bugün (Salı) yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a yönelik saldırısının daha fazla sivilin ölümüne yol açacağını belirterek, İsrail'in AB üyesi ülkeler ve ABD'den gelen açık uyarılara rağmen bu saldırıyı gerçekleştirdiğini ifade etti.

Borrell gazetecilere verdiği demeçte, “Refah'a yönelik saldırı, uluslararası toplumun, ABD'nin ve AB üyesi ülkelerin tüm taleplerine rağmen yeniden başladı. Herkes İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'dan Refah’a saldırmamasını istiyor. Söz konusu saldırının siviller arasında çok sayıda can kaybına yol açacağından korkuyorum. Ne derlerse desinler Gazze Şeridi'nde güvenli bölge yok” şeklinde konuştu.

Guterres

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail'in Refah'ı işgal etmesinin ‘kabul edilemez’ olacağı uyarısında bulundu ve İsrail hükümeti ile Hamas'ı ateşkese varmak için ‘ekstra çaba göstermeye’ çağırdı.

Guterres, İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella'yı kabulü sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Refah'ın karadan işgali, yıkıcı insani sonuçları ve bölge üzerindeki istikrarsızlaştırıcı etkisi nedeniyle kabul edilemez olacaktır. Bugün İsrail hükümetine ve Hamas liderliğine, kesinlikle hayati önem taşıyan bir anlaşmaya varmak için ekstra çaba göstermeleri yönünde çok güçlü bir çağrıda bulundum. Bu kaçırılmaması gereken bir fırsat” ifadelerini kullandı.

BM Sözcüsü Stephane Dujarric, Hamas'ın arabulucuların ateşkes anlaşması önerisini kabul ettiğini açıklamasından kısa bir süre sonra neredeyse tamamen aynı sözleri sarf etti.

Dujarric gazetecilere şunları söyledi: “Bugün Refah'ın doğusu için verilen tahliye emirleri sivillerin çektiği acıları daha da arttıracaktır. Bu büyüklükte bir toplu tahliyenin güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesi mümkün değil.”

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk de Refah'ın doğusunda yaşayanlara yönelik tahliye emirlerini ‘insanlık dışı’ olarak nitelendirdi.

Çin

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian bugün yaptığı açıklamada İsrail'i ‘Refah'a saldırmaktan vazgeçmeye’ çağırdı. Jian, “Çin, İsrail'i uluslararası toplumun taleplerine kulak vermeye, Refah'a saldırmayı durdurmaya ve Gazze Şeridi'nde daha ciddi bir insani felaketi önlemek için elinden gelen her şeyi yapmaya çağırıyor” ifadesini kullandı.

İsrail ordusu dün (pazartesi) sabah Refah'ın doğu bölgelerinde yaşayanlardan bölgeyi boşaltmalarını ve Refah'ın kuzeybatısındaki el-Mevasi'ye taşınmalarını isteyerek, operasyonun 100 bin kişiyi kapsayacağını belirtti.

Hamas dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde arabulucular tarafından sunulan ateşkes önerisini kabul ettiğini duyurdu. Ancak İsrail, şartların taleplerini karşılamadığını söyleyerek Refah'a saldırmaya devam etti. Diğer yandan İsrail, bir anlaşmaya varmak üzere müzakereleri sürdürmeyi planlıyor.


Vladimir Putin’in beşinci dönemi başlıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
TT

Vladimir Putin’in beşinci dönemi başlıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bugün (Salı) Rusya'nın beşinci dönem başkanı olarak yemin edecek.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre, ülkeyi yaklaşık çeyrek asırdır yöneten 71 yaşındaki Putin, yeniden seçilmesinden yaklaşık iki ay sonra düzenlenen yemin töreniyle en az 2030 yılına kadar iktidarda olacak.

Putin, 2020 yılında anayasayı değiştirerek 83 yaşında olacağı 2036 yılına kadar iki altı yıllık dönem için daha iktidarda kalmasına olanak sağladı.

Rus basınında yer alan haberlere göre Kremlin'de, ülkenin siyasi elitlerinin ve aralarında Fransız Büyükelçisi’nin de bulunduğu yabancı temsilcilerin katılımıyla yapılacak yemin töreni yerel saatle 12:00'de başlayacak ve bir saat sürecek.

SCDVFRGTH
Putin Kremlin'de (Reuters)

Aralarında Polonya, Almanya ve Çek Cumhuriyeti'nin de bulunduğu diğer Avrupa ülkeleri, Kremlin'in politikasına karşı olduklarının bir işareti olarak törene temsilci göndermeyeceklerini açıkladılar.

ABD dün (Pazartesi) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bugün beşinci dönem devlet başkanlığı için yapacağı yemin törenine temsilci göndermeyeceğini açıkladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller gazetecilere yaptığı açıklamada, “Putin'in yemin törenine temsilci göndermeyeceğiz” dedi.

Miller, ABD'nin töreni boykot etmesinin Putin'i gayrimeşru bir başkan olarak gördüğü anlamına gelip gelmediği sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Biz kesinlikle bu seçimin özgür ve adil olduğunu düşünmüyoruz. Ancak Putin, Rusya'nın başkanıdır ve her zaman da öyle kalacaktır.”

Tören sırasında Putin, ulusa kısa bir konuşma yapmadan önce yemin ederek görevine başlayacak.

TH56J7
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (EPA)

Konuşma, 9 Mayıs'ta Nazi Almanya'sına karşı kazanılan Sovyet zaferinin yıldönümünden iki gün önce yapılacak. Bu yıldönümü anmaları, Ukrayna'da ‘neo-Nazilere’ karşı bir savaş yürüttüğünü vurgulayan Vladimir Putin'in güç ve nüfuz politikasının temel taşlarından birini oluşturuyor.

Sahte demokrasi

Yemin töreni, 2022 yılının ilkbahar ve sonbaharında Ukrayna'nın geniş çaplı işgalinin ilk aylarında yaşanan gerilemelerin ardından Rus ordusunun cephe hattındaki konumunun iyileştiği bir döneme denk geldi.

Son haftalarda Rusya'nın Ukrayna'nın doğusundaki saldırıları yoğunlaştı ve başta Şubat ortasında ele geçirdiği stratejik Avdiivka kenti olmak üzere birçok kentte art arda hakimiyet sağlandı.

Öte yandan Ukrayna güçleri 2023 yazında başarısızlıkla sonuçlanan karşı saldırılarının ardından mühimmat ve asker sıkıntısı çekiyor. Rus savunma sanayileri tam kapasite çalışırken, Ukrayna yeni ABD yardımının gelmesini bekliyor.

Moskova'nın merkezinde, 9 Mayıs'ın yıldönümünde yapılacak askerî geçit törenine hazırlık olarak ana caddeler boyunca çok sayıda barikat kuruldu.

Ukrayna töreni ‘sahte demokrasi’ olarak nitelendirerek kınadı.

Ukrayna Dışişleri Bakanlığı dün, Putin'in Rusya'yı ‘saldırgan bir devlete’ ve mevcut rejimi de ‘diktatörlüğe’ dönüştürdüğünü savunarak, törenin Putin'in devam eden iktidarını ‘meşrulaştırma izlenimi vermeyi’ amaçladığını belirtti.

Baskı

Mart ayı ortasında, resmi olarak oyların yüzde 87'sinden fazlasını alarak kazandığı bir seçimin ardından Putin, kendisinin ve ordunun arkasında ‘birleşmiş’ bir Rusya'dan söz etti.

Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, Rusya'nın önde gelen muhaliflerinden Aleksey Navalni'nin hapishanede esrarengiz bir şekilde ölmesinden birkaç hafta sonra herhangi bir muhalefet olmaksızın yapılan seçimi kınadı.

Rusya'nın başlıca muhalifleri sürgünde ya da hapiste olduğu gibi, Rusya'nın komşu Ukrayna'yı işgaline karşı çıkan pek çok sıradan vatandaş da hapiste.

Yetkililer, zaten ciddi baskıların hedefi olan ve Putin'in ‘geleneksel değerlerini’ desteklemenin bedelini ödeyen azınlıklara da baskı uyguluyor.

Putin geçtiğimiz yıl, Wagner Grubu'nun daha sonra bir uçak kazasında hayatını kaybeden eski başkanı Yevgeniy Prigojin'in isyan girişimini de bastırdı.

Ancak Putin, Ukrayna'daki savaşın sonucu halen çözülememişken, özellikle ekonomik alanda birçok zorlukla karşı karşıya.

Askeri harcamaların federal bütçede yol açtığı büyük artış nedeniyle enflasyon devam ediyor ve bu durum, Batı'nın ülkeye uyguladığı yaptırımların yansımaları nedeniyle alım gücü zaten etkilenmiş olan halkı endişelendiriyor.

Büyük ölçüde hidrokarbon gelirlerine dayanan Rusya ekonomisinin, bizzat Putin'in öncülüğünde Asya'ya yönelmesi bekleniyor. Ancak bunun için gerekli olan pahalı ve inşası uzun yıllar alan altyapı halen mevcut değil.


Holokost'tan sağ kurtulanlar Netanyahu'yu Hamas’ın elindeki esirlerin hayatlarını hiçe saymakla suçluyor

Kudüs'teki Uluslararası Holokost’u Anma Günü'nde yoldan geçenler iki dakikalık saygı duruşunda bulundu. (Reuters)
Kudüs'teki Uluslararası Holokost’u Anma Günü'nde yoldan geçenler iki dakikalık saygı duruşunda bulundu. (Reuters)
TT

Holokost'tan sağ kurtulanlar Netanyahu'yu Hamas’ın elindeki esirlerin hayatlarını hiçe saymakla suçluyor

Kudüs'teki Uluslararası Holokost’u Anma Günü'nde yoldan geçenler iki dakikalık saygı duruşunda bulundu. (Reuters)
Kudüs'teki Uluslararası Holokost’u Anma Günü'nde yoldan geçenler iki dakikalık saygı duruşunda bulundu. (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Uluslararası Holokost’u Anma Günü'nde yaptığı ve dünyadaki Yahudilerin hayatlarının sorumluluğunu miras almış gibi görünmeye çalıştığı, İsrail'i Gazze Şeridi'ne karşı yürüttüğü savaş nedeniyle eleştiren herkesi antisemitizmle ve Nazi katliamını tekrarlamakla suçladığı konuşmasından birkaç gün sonra, Holokost'tan kurtulan bazı Yahudilerden ağır bir darbe aldı. Söz konusu kişiler, Netanyahu’nun Batı Kudüs'teki Yad Vashem Holokost Müzesi'nde yaptığı konuşmayı yarıda keserek, onu Hamas tarafından esir alınan ve savaşın devam etmesi nedeniyle gerçek bir tehlike altında yaşayan 100'den fazla Yahudi'nin hayatını hiçe saymakla suçladılar.

Holokost'tan sağ kurtulan bazı Yahudiler, Netanyahu ve bakanlarının Hamas'ın bir Nazi hareketi olduğu ve İsrail'in güneyine yönelik saldırısının ikinci bir Holokost olduğu söylemlerini protesto ettiler. Ayrıca bu söylemi en sık kullanan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'e yüklendiler. Smotrich birkaç kez Batı Şeria'da ‘iki milyon Nazi olduğunu’ söyleyecek kadar ileri gitmişti. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz da dün (pazartesi) Kerem Şalom Sınır Kapısı yakınlarında askerlere yönelik roket saldırısı nedeniyle Hamas'ı Nazi olarak nitelendirdi.

SX
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs'te düzenlenen Uluslararası Holokost’u Anma Günü töreninde (AP)

Diğer taraftan hem devlet başkanı Isaac Herzog hem de muhalefet lideri Yair Lapid bu söylemi reddetti. Herzog, “7 Ekim bir Holokost değildi. Çünkü bugün İsrail Devleti'nin bir savunma ordusu var. Holokost'tan bu yana geçen on yıllar boyunca, Yahudi halkının bir daha asla savunmasız ve korumasız kalmayacağını tekrar tekrar vurguladık ve yemin ettik. Ancak Holokost'un dehşeti Ekim katliamları sırasında hepimizi sarstı ve hepimizin yüreğinde yankılandı” ifadelerini kullandı. Lapid ise “Holokost bize bu ülkenin iyi olması gerektiğini öğretti. Nefrete nefretle karşılık veremezsiniz. Onlar gibi olmayacağız. Onlara bu zevki tattırmayacağız” şeklinde konuştu.

Zor koşullarda hayatta kalanlar

Bugün İsrail'de, Nazi soykırımından sağ kurtulan yaş ortalamaları 86'nın üzerinde 133 bin kişi bulunuyor. Araştırmalara ve istatistiklere göre bu kişiler, Holokost'u en çok dile getiren lider olan Netanyahu'nun liderliğinde, her geçen yıl daha da kötü koşullarda yaşıyorlar. Nüfusun bu kesiminin refahından sorumlu fonun 2024 verilerine göre, yüzde 61'i Gazze savaşından sonra yaşam standartlarının düştüğünü düşünüyor, yüzde 51'i günlük yaşam masraflarını karşılamakta zorlanıyor ve yüzde 46'sı sirenler çaldığında güvenli bir yere ulaşamıyor. Yüzde 27'si ise bu süreçte evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yüzde 27'si yeterince yiyecek almaktan, yüzde 24'ü masraflarını karşılayamadığı için tıbbi tedavilerden, yüzde 21'i tıbbi yardımlardan, yüzde 8'i ilaç almaktan vazgeçmek zorunda kaldı ve üçte birinden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Netanyahu'nun “Holokost'tan Yahudilerin çıkardığı ders, İsrail'in yalnız olduğu ve kendisini savunmak için kimseye güvenemeyeceğidir” şeklindeki açıklamasını eleştirenler var. Bu açıklamayı, İsrail'in güçlü bir ülke, hatta dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olduğunu ‘güzel’ bir şekilde inkâr eden ifadelerden biri olarak görüyorlar. İsrail, askeri olarak Hamas'a savaş ilan etti ve Hamas, İslami Cihad ve diğer gruplardan 30-40 bin savaşçıya karşı yaklaşık yarım milyon asker topladı. Tüm Batılı ülkeler onun yanında yer aldı ve ona silah sağladı. ABD, İsrail’e yaklaşık 15 milyar dolar sağladı ve savaş gemileri gönderdi. İran, Şam'da bazı Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanlarının öldürülmesine tepki olarak saldırdığında, etrafında kendisine yöneltilen füze ve insansız hava araçlarının (İHA) yüzde 60'ını düşüren büyük bir koalisyon oluşturuldu. Netanyahu tüm bunları görmezden gelmeye nasıl cüret eder?

Esir ailelerinin tümü, Uluslararası Holokost’u Anma Günü münasebetiyle düzenlenen meşale yakma törenine katılmayı reddetti. Bu etkinliğe büyük saygı duyduklarını ancak hükümetin esirleri kurtarmak için ciddi ve samimi bir şekilde çalışmaması nedeniyle törenlere katılmayı reddettiklerini söylediler. Bazıları tutumlarını sert sözlerle ifade ederek, bugün bir kez daha Yahudilerin bu savaşta yalnız olduklarını ve hükümetin arkalarında olduğunu hissetmediklerini vurguladı.


Pentagon’un artan insansız deniz aracı savaşları karşısındaki kafa karışıklığı

Pentagon, özel şirketlerden ABD Donanması için küçük insansız deniz araçları üretmelerini istedi (Reuters)
Pentagon, özel şirketlerden ABD Donanması için küçük insansız deniz araçları üretmelerini istedi (Reuters)
TT

Pentagon’un artan insansız deniz aracı savaşları karşısındaki kafa karışıklığı

Pentagon, özel şirketlerden ABD Donanması için küçük insansız deniz araçları üretmelerini istedi (Reuters)
Pentagon, özel şirketlerden ABD Donanması için küçük insansız deniz araçları üretmelerini istedi (Reuters)

Şirket yetkilileri ve CEO'lar, ABD Donanması'nın insansız deniz araçlarından (İDA) oluşan bir filo kurma çabalarının, ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) büyük gemiler inşa etme projelerine bağlı kalması nedeniyle sekteye uğradığını ve İDA’ların deniz savaşlarının şeklini değiştirdiği bir dönemde bunun bir zayıflık olarak ortaya çıkardığını söylediler.

İDA'ların etkinliği, Ukrayna’nın bu araçları 2022 yılı sonlarından bu yana Karadeniz'de Rus savaş gemilerini ve mayın tarama gemilerini batırmak için kullanmasıyla kanıtlandı.

Yemen'deki Husiler de geçtiğimiz aylarda Kızıldeniz’deki ticari gemileri hedef almak için benzer araçlar kullanmış, ancak başarılı olamamıştı.

Pentagon Sözcüsü Eric Pahon, Reuters’a yaptığı açıklamada, bu taktiklerin Ukrayna savaşından ve Kızıldeniz’deki seyrüsefer özgürlüğünü hedef alan saldırılardan çıkarılan dersleri, Çin'in Pasifik Okyanusu’nda artan deniz gücüne karşı koyma planlarına dahil eden Pentagon'un dikkatini çektiğini söyledi.

Savunma Bakan Yardımcısı Kathleen Hicks’in Çin'in Pasifik’te artan askeri tehdidine karşı önümüzdeki 18 ila 24 ay içinde yüzlerce küçük, nispeten ucuz insansız hava aracı (İHA) ve İDA konuşlandırmak üzere ‘replicator’ adında bir girişim başlattıklarını duyurması Pentagon'un niyetinin bir işareti olarak görüldü.

Aralarında donanma subayları, Pentagon yetkilileri ve İDA üreten şirketlerin yöneticilerinin de bulunduğu, ABD'nin İDA planları hakkında doğrudan bilgi sahibi olan onlarca kişiyle yapılan görüşmeler sonucu alınan karar, ABD Donanması'nın deniz savaşlarının geleceğinde etkili olduğuna dair defalarca yapılan uyarılara rağmen İDA’lardan oluşan bir filo kurma konusunda yıllardır gösterdiği isteksizliğin üstünü örttü.

ABD Donanması’ndan iki kaynak ve denizcilik sektöründe faaliyet gösteren üç şirket yöneticisi, İDA filosu oluşturmanın önündeki en büyük engelin Pentagon’un bütçesinde geleneksel savunma sanayi üreticileri tarafından inşa edilen büyük gemilere ve denizaltılara öncelik verilmesi yönündeki eğilim olduğunu söyledi.

ABD Donanması'na WAM-V model İDA’lar tedarik eden New Jersey merkezli Ocean Power Technologies (OPT) şirketinin CEO'su Philipp Stratmann, Washington’daki karar mercilerine atıfla, “Bir noktada Washington sorunuyla karşı karşıya kalacaksınız” dedi.

Stratmann, sözlerini şöyle sürdürdü:

En iyi lobicilerin olduğu ve Pentagon’daki para akışının ve sözleşmelerin nasıl yapıldığını tam olarak bilen bir savunma sanayi ittifakı olduğu gerçeğiyle yüzleşeceksiniz.

ABD Donanması’ndan bir sözcü, Merkez Komutanlığı’nın donanma komutanlarından aldığı mesajlara atıfla ‘filoların talepleri doğrultusunda deniz yeteneklerini geliştirdiklerini’ söyledi.

Sözcü, Donanmanın bu yıl küçük ve orta ölçekli insansız araçlar için 172 milyon dolarlık bir bütçeye ayırdığını ve bu rakamın önümüzdeki yıl 101,8 milyon dolara düşeceğini açıkladı. Bu rakam, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin 2025 yılı için Donanmaya ayırdığı 63 milyar dolarlık bütçenin çok küçük bir kısmını oluşturuyor.

İDA’lar, füzelerle donatılmış hızlı botlardan, deniz mayınlarını imhaya yönelik küçük denizaltılara, yüksek çözünürlüklü casus kameralar, su altı sensörleri ve düşman gemilerine uyarı vermek için kullanılan hoparlörlerle donatılmış güneş enerjili yelkenlilere kadar çeşitlilik gösteriyor.

Ancak konunun hassasiyeti nedeniyle isimlerinin açıklanmasını istemeyen ABD Donanması’ndan iki kaynak, Donanmanın son birkaç yıl içinde keşif görevlerinde kullandığında İDA’lar konusunda yeterli deneyime sahip olmadığını söyledi.

Kaynaklar, İDA'ları kullanacak ya da aracın kameraları ve sensörleri aracılığıyla gönderilen büyük miktardaki verileri analiz edecek yeterli sayıda deniz piyadesi olmadığını belirttiler.

Buna karşın ABD Donanması Sözcüsü, Donanmanın veri toplama ve analiz yeteneklerini geliştirdiğini açıkladı.

Pentagon Sözcüsü Pahon ise Pentagon’un ‘son üç yıldır İDA’ların kullanımı da dahil olmak üzere yenilikçi yöntemlere hız vermeye odaklandığını’ söyledi.

Bütçe bakımından birtakım zorluklarla karşı karşıya olduklarını itiraf eden Pahon, Pentagon'un ‘ölüm vadisini’ aşmak için yenilikçi yöntemler kullandığını da sözlerine ekledi. Ölüm vadisi ifadesi, yeni araçların topluca satın alınmasına karar verilene kadar geçtiği zorlu onay sürecini tanımlamak için kullanılıyor.

Replicator Programı Girişimi

Pahon’un yenilikçi yöntemlere verdiği örneklerden biri, bürokrasiyi aşmak ve binlerce ucuz maliyetli İHA ve İDA'nın konuşlandırılmasını hızlandırmak için tasarlanmış, yılda 500 milyon dolarlık kısa vadeli bir proje olan Replicator Programı’ydı.

Girişim, ağustos ayında başlatıldığında Savunma Bakan Yardımcısı Hicks yaptığı açıklamada, insansız araçlar, Çin'in Asya-Pasifik bölgesinde hızla büyüyen hava ve deniz gücüyle rekabet için kullanılacak. Hicks, Replicator Programı’nın temelde Pentagon'un mevcut bütçesinden yeniden tahsis edilen fonlarla finanse edildiğini de sözlerime ekledi.

Pentagon, girişim çerçevesinde geçtiğimiz ocak ayında özel şirketlere Donanma için küçük İDA’lar üretmeleri talebinde bulunurken teslimatları 2025 yılının nisan ayında başlamak üzere yılda 120 adete kadar üretim yapılmasını istedi.

ABD'nin en büyük askeri gemi üreticisi Huntington Ingalls Industries'in Görev Teknolojileri Başkanı Duane Fotheringham, Pentagon ve Donanma'nın İDA'ların konuşlandırılmasını hızlandırma ‘niyeti’ olduğunu, ancak savunma sanayinin de savunma bütçesinde uzun vadeli finansman görmek istediğini söyledi. Fotheringham, “Bir talep olduğuna dair sinyaller görüyoruz, ama bu talebin ne olduğunu ve ne zaman hazır olacağını anlamak için hep birlikte çok yakın bir iş birliği içinde çalışmamız gerekiyor” yorumunda bulundu.

Donanma ve Pentagon ile sözleşmeleri olan kaynaklara göre her biri 1 milyon ile 3 milyon dolar arasında bir maliyete sahip olan İDA'lar, yeni bir fırkateyn sınıfı gibi birçok büyük geleneksel gemi inşası projesinin planlanandan yıllarca geride kalmış olması nedeniyle Donanmanın filosunu genişletmek için ucuz ve nispeten hızlı bir yol sunuyor.

ABD, gerçek savaş senaryolarında robotik gemilerin kullanımını test etse de en acil kullanım alanları, insanlı deniz filoları için çok pahalı ve çok sayıda olan görevler olmaya devam ediyor.

İDA üreticisi dört şirket, söz konusu görevler arasında deniz gözetimi, deniz mayınlarının yer tespiti ve doğalgaz boru hatları ve fiber optik kablolar gibi kritik denizaltı altyapısının korunmasının yer aldığını belirtti.

ABD Donanması İnsansız Araçlar danışmanı ve Washington merkezli düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü'nde araştırmacı olan Brian Clark, bu küçük boyutlu insansız araçların uçak gemileri ve denizaltılar gibi pahalı insanlı araçlar için bir kalkan görevi görebileceğini ve Çin'in Tayvan'ı işgal etmeye çalışması durumunda asker taşıyan gemileri durdurabileceğini söyledi.

ABD Donanması’nın okyanus yüzeyinde kullanılmak üzere 100 ve su altında kullanmak üzere 100 olmak üzere küçük İDA’lara sahip olduğunu tahmin eden Clark, Çin’in de benzer miktarda insansız araca sahip olduğunu ve sayılarının hızla arttığını belirtti. ABD Donanması Sözcüsü ise aktif hizmetteki insansız araçların sayısı hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Clark, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ukrayna, İDA’ların ne kadar etkili olduklarını ve mevcut operasyonlarda nasıl kullanılabileceklerini gösterdi. ABD Donanması'nın bundan ders çıkarması ve İDA’ları sahada kullanmak üzere derhal donatması gerekiyor.

ABD’nin Bahreyn'de konuşlu 5. Filosu, Görev Gücü 59 (TF-59) öncülüğünde üç yıldır İDA’ları test ediyor.

Projede, Lockheed Martin ve Huntington Ingalls Industries gibi savunma sanayinin ağır topları tarafından desteklenenlerin yanı sıra yeni kurulan şirketler de dahil olmak üzere özel şirketler tarafından üretilen İDA’lar kullanıldı.

TF-59’un Komutanı Tuğamiral Colin Corridan, “Kızıldeniz'deki durum TF-59’un çalışmalarını daha da acil hale getiriyor. Husilerin davranışlarını ele almaya yardımcı olacak çözümler bulmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” açıklamasında bulundu.

Roketlerin test edilmesi

ABD Donanması, geçtiğimiz ekim ayında Arap Yarımadası’da yüksek hızlı bir İDA’dan ilk gerçek füze atışı denemesini gerçekleştirdi.

Donanma tarafından bir video ile birlikte yapılan açıklamaya göre Florida merkezli Maritime Tactical Systems (MARTAC) tarafından üretilen Devil Ray T38 model bir İDA, kıyıda komut veren bir operatörün gözetiminde hedef tekneyi imha etmek üzere minyatür bir füze sistemini başarıyla fırlattı.

MARTAC Pazarlama Müdürü Stephen Ferretti, operasyonla ilgili soruları yanıtlamaktan kaçınarak sorunların muhatabı olarak Donanma'ya işaret etti.

ABD Donanması’nın İDA kullanımı geçtiğimiz yıl Orta Amerika'da konuşlu 4. Filosu'na kadar genişletildi. İDA’lar, Orta Amerika ülkelerinden Haiti'nin kuzey kıyılarında insan kaçakçılığıyla mücadelede kullanıldı.

Bu alanda faaliyet gösteren şirketlerden biri de Saildrone. Kaliforniya merkezli şirket, kameralar ve sensörler kullanarak görüntü ve veri toplayan rüzgar, güneş ve benzinle çalışan İDA'lar üretiyor.

Washington'un finansman politikasıyla ilgili engellerin üstesinden gelen Saildrone, kendi araçlarını kullanıyor, bakımını yapıyor ve topladığı veriler için bir hizmet bedeli alıyor. Bu sayede Donanma, İDA’ların kullanım bedelini İDA satın alma bütçesinden değil, operasyonel giderler için ayrılan bütçeden karşılayabiliyor.

Saildrone, geçtiğimiz mart ayında ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Lisa Franchetti’nin de katıldığı bir etkinlikte ABD ordusuna özel üretilen en büyük aracı Surveyor'u tanıttı.

Saildrone’un kurucusu ve CEO’su Richard Jenkins, Sahil Güvenlik ve Okyanus Araştırmaları Dairesi'ne hizmet veren şirketinin 130 araçlık bir filosu olduğunu ve her ay daha fazlasını ürettiğini açıkladı.

Saildrone’un ABD Donanması’ndan ne kadar ücret talep ettiği konusunda yorum yapmaktan kaçınan Jenkins, “Şu anda talebi karşılamakta zorlanıyoruz” dedi.

Ocean Aero Şirketi ise sensörler kullanarak veri toplayan ve deniz mayını taraması için hem su yüzeyinde hem su altında gidebilen Triton adlı bir İDA modeli üzerinde çalışıyor.

Lockheed Martin tarafından desteklenen şirket, geçtiğimiz ekim ayında Mississippi eyaletinin Gulfport şehrinde yılda 150 Triton üretme kapasitesine sahip 63 bin metrekarelik bir üretim tesisi kurdu.

Lockheed Martin, şirketin çalışmalarıyla ilgili yorum talebine yanıt vermedi.

Huntington Ingalls Industries, geçtiğimiz ekim ayında ABD Donanması'nın Lionfish Programı için dokuz adet küçük boyutlu sualtında gidebilen İDA üretmek üzere bir sözleşme imzaladı. Önümüzdeki beş yıl içinde bu sayının 200'e çıkması bekleniyor. Sözleşmenin toplam değeri 347 milyon dolara kadar çıkabilir, ancak kesinleşmiş değil.

ABD ve Çin'in nüfuz ve kontrol için rekabet ettiği Hint-Pasifik bölgesine odaklanan Lionfish Programı, Huntington Ingalls Industries'in mürettebatlı bir gemi ya da denizaltıdan torpido fırlatılabilen, deniz mayını taraması yapabilen ve sualtında gidebilen bir İDA modeli olan Remus 300'ü temel alıyor.

Tüm bu programların Pentagon'un İDA’lar konuşlandırmak için daha hızlı hareket etmeye çalıştığının kanıtı olduğunu söyleyen Pentagon Sözcüsü Pahon, “Bir adım önde olmak için ilerlemeye devam etmemiz gerektiğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.


Erdoğan: Tüm Batılı aktörleri İsrail yönetimine baskı yapmaya çağırıyorum

Fotoğraf: TCBB
Fotoğraf: TCBB
TT

Erdoğan: Tüm Batılı aktörleri İsrail yönetimine baskı yapmaya çağırıyorum

Fotoğraf: TCBB
Fotoğraf: TCBB

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Hamas’ın ateşkesi kabul ettiğini açıklamasından memnuniyet duyduk. Şimdi aynı adım İsrail tarafından da atılmalıdır. Tüm Batılı aktörleri İsrail yönetimine baskı yapmaya çağırıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Türkiye yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirme azmiyle yurt içinde ve yurt dışında canla başla çalışmaya devam ediyoruz. Bu sabah millî savaş uçağımız KAAN ikinci defa gökyüzüyle buluştu. Sabahki uçuşunda KAAN 10 bin fit ve 230 nat hıza ulaşmayı başardı. Yılbaşından beri iki kez milletimizin göğsünü kabaran TUSAŞ’ı ve Savunma Sanayii Başkanlığımızı tebrik ediyorum.

Gaziantep’in İslahiye ilçesinde meydana gelen minibüs kazasında vefat eden altısı öğrenci dokuz kardeşimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Son toplantımızdan bu yana özellikle dış politikada seçimler sebebiyle ertelediğimiz ziyaretlere ve kabullere ağırlık verdik. Tanzanya Cumhurbaşkanı Sayın Samia Hassan’ın resmî ziyareti devlet başkanı düzeyinde bu ülkeden 14 yıl sonra Türkiye’ye yapılan ilk ziyaretti. Tanzanya, ticaret ve yatırımlar açısından ülkemizin Doğu Afrika’daki ortakları arasında yer alıyor. Türk firmaları Tanzanya’da bugüne kadar yaklaşık 6,5 milyar değerinde 14 proje üstlendi. Tanzanya’yı baştanbaşa saracak standart aralıklı demir yolu projesinin büyük kısmı bir Türk şirketi tarafından inşa ediliyor. Görüşmelerimizde son 21 yılda 11 milyar dolardan 345 milyon dolara çıkan ticaretimizi süratle 1 milyar dolar seviyesine taşımayı kararlaştırdık.

“AFRİKA KITASI’YLA İLİŞKİLERİMİZİ 2005’TEN İTİBAREN TEKRAR YOĞUNLAŞTIRDIK”

Esasen Afrika Kıtası’yla kökleri 10. yüzyıla kadar uzanan çok boyutlu ilişkilere sahibiz. Bizden önce uzun yıllar ihmal edilen Afrika Kıtası’yla ilişkilerimizi 2005’ten itibaren tekrar yoğunlaştırdık. Diplomatik temsilciliklerimizin sayısını 12’den 44’e çıkardık. Ankara’daki Afrika büyükelçiliklerinin sayısı da 2008 yılı başında 10 iken bugün 38’e yükseldi. Ticaret hacmimiz 5,4 milyar dolardan 2023 yılında 37 milyar dolara ulaştı. Afrika’daki Türk yatırımlarının piyasa değeri 10 milyar doları aştı. Müteahhitlik firmalarımız kıta genelinde yaklaşık 87 milyar dolarlık 1885 adet proje üstlendi. Bugüne kadar kıtaya 50’den fazla ziyaret gerçekleştirdim, Afrika ülkelerinin liderlerini de çeşitli vesilelerle Türkiye’de misafir ettik.

Son dönemde bilhassa savunma sanayii ve güvenlik iş birliği alanlarında farklı bir ivme yakaladık. DEAŞ ve Eş Şebab gibi terör örgütlerine karşı mücadelelerinde Türkiye Afrika’daki kardeşlerine en güçlü destek veren ülkedir.

Eğitim ve kültür alanında da kıtayla iş birliğimizi geliştiriyoruz. Türk üniversitelerinin misafir öğrenciler için giderek bir eğitim üssü hâline geldiğini görüyoruz. Afrika Kıtası’nı ziyaretlerimizde Türkiye mezunu Türkçe konuşan, kendisini milletimizin gönül elçisi olarak gören bakanlarla, iş insanlarıyla, akademisyenlerle, siyasetçilerle karşılaşıyoruz. Elbette bu tablo yıllarca Afrika’nın kaynaklarını sömürmüş emperyalist güçleri rahatsız etmektedir. Uluslararası basında Türkiye karşıtı yayınların çoğalmasının arasında yatan sebeplerden biri de işte budur.

Kim ne derse desin kıtayla ilişkilerimizin kısa sürede bu kadar hızlı ilerlemesinde Türkiye mezunlarının çok büyük rolü vardır. Resmî kanallarının tıkandığı yerlerde gönül elçilerimiz devreye giriyor, düğümleri çözüyor, süreci kolaylaştırıyor. Dahası, Türkiye’nin ve Türk ürünlerinin tanıtımını yaparak ülkemize olan vefa borçlarını ödemeye çalışıyorlar.

Bugün dünyanın 198 farklı ülkesinden yaklaşık 340 bin öğrenci Türkiye’de yükseköğrenim görüyor. Uluslararası öğrenci hareketliliğinden aldığımız payın artması korkulacak değil, gurur duyulacak bir durumdur. İyi yönetilirse Türk ekonomisi, diplomasisi ve üniversiteleri adına büyük bir kazanım olacaktır. Yıllardır Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi ülkeler tabiri caizse bu işin kaymağını yiyor. Dünya genelindeki 7 milyonu aşkın uluslararası öğrencinin yüzde 70’e yakını hâlen bu ülkelerde eğitim alıyor. Bu öğrencilerin Amerikan ekonomisine katkısı 40 milyar doları, Birleşik Krallık ekonomisine katkısı ise 42 milyar poundu buluyor. Türkiye ekonomisi için bu rakam yıllık 3 milyar dolardır. ‘Türkiye’ye yabancı öğrenci gelmesin’ demek, ‘devletimizi nüfuz alanı büyümesin, ülkemiz kabuğunu kırmasın’ demektir.

“NEFRET SUÇU İŞLEYEN FAŞİST ÇAPULCULARA ASLA MÜSAADE EDEMEYİZ”

Hukuku çiğneyen, kanun, nizam ve genel ahlaka aykırı davranan varsa, böyle bir durumda devletin ilgili kurumları gereğini yapar ve yapacaktır. Hâl böyleyken, bazı beşinci kol elemanları tarafından medyada ve sosyal medyada körüklenen lümpen ırkçılığın asla iyi niyetli olmadığı açıktır. Türkiye’ye döviz getiren turisti, kendi nam ve hesabına okuyan uluslararası öğrenciyi, istihdam oluşturan tüccarı, girişimciyi, esnafı, emek yoğun işlerde alın teriyle çalışan gariban işçiyi, velhasıl Türk ekonomisine katkı veren herkesi düşmanlaştıran, herkese saldıran bu başıbozuk güruh, ülkemiz düşmanları tarafından maşa olarak kullanılmaktadır. Muhalefet çevrelerinin de bazı söylem ve eylemleriyle radikal faşizme meyletmesi Türkiye siyaseti adına gerçekten üzüntü vericidir. Son dönemde tekrar ayyuka çıkan Arapça alerjisinin gerisinde de aynı hastalıklı zihniyet vardır. Açık söylüyorum, bunların derdi Türkiye’dir, ne Türkçedir, bunlar içlerinde marazı ve nefreti sürekli birilerine yönelterek egolarını tatmin etmeye çalışan zavallılardır.

Yurt severlik, ülkemize sığınan mazlumlara zulmetmek değildir. Vatanına sahip çıkmak, ayrımcılık yapmak, yabancı turistleri, öğrencileri, sığınmacıları nefret objesi hâline getirmek de değildir. Devlet ve millet olarak nefret suçu işleyen, Türkiye’nin çıkarlarına zarar veren yıllık 54,3 milyar dolarlık gelirle ekonomimizin lokomotifi olan turizmi baltalayan bu faşist çapulculara asla müsaade edemeyiz, etmeyeceğiz. On yıllar boyunca ilmek ilmek dokuyarak inşa ettiğimiz Türk ve Türkiye algısını bozmaya kimsenin hakkı yoktur ve olamaz. Nefret suçlarıyla mücadele noktasında bundan sonra daha kararlı, cezai açıdan daha caydırıcı adımlar atacağız.

IRAK ZİYARETİ

13 yıllık aradan sonra geniş bir heyetle gerçekleştirdiğimiz Irak ziyaretimiz, hem sonuçları, hem de içerdiği mesajlar açısından tarihî öneme sahipti. Irak Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla güvenlik, ulaştırma, enerji ve su başta olmak üzere ortak gündemimizdeki konuları detaylıca ele aldık. Farklı alanlarda imzaladığımız 27 anlaşmayla ziyaretimizi taçlandırdık.

Bölgemizin geleceğini belirleyecek Kalkınma Yolu Projesinde imzalanan 4’lü mutabakatla kritik bir eşik daha aşılmış oldu. Hâlihazırda 20 milyar dolar seviyesinde seyreden ticaret hamimizi daha üst seviyelere taşımak istiyoruz.

Irak Hükûmeti’nin PKK’yı yasaklı örgüt ilan etmesi terörle mücadele bağlamında mühim bir adımdı. PKK’nın terör örgütü olarak ilan edilmesini beklediğimizi de ifade ettik.

Irak Türkmen’i kardeşlerimizle bir araya gelerek yanlarında olduğumuzu dile getirdik.

Bağdat’taki temaslarımızın ardından geçtiğimiz Erbil’de de son derece verimli, olumlu ve samimi istişareler gerçekleştirdik.

Bizi ve heyetimizi muhabbetle karşılayan tüm Iraklı kardeşlerimize tekrar teşekkür ediyorum.

“SURİYE’DE YARIM KALAN İŞİMİZİ SAATİ GELDİĞİNDE MUTLAKA TAMAMLAYACAĞIZ”

Burada şu noktayı belirtmek durumundayız: DEAŞ ve PKK fark etmeksizin terör belası Türkiye için olduğu kadar Irak için de büyük bir tehdit kaynağıdır. Bölgemizin ekonomik olarak gelişmesi, siyasi olarak huzura ve istikrara kavuşması, ancak terör tehdidinin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Kuzey Irak’taki terör bataklığını tamamen kurutana kadar mücadelemizi sabırla sürdüreceğiz.

Suriye’de müttefiklerimizce verilip tutulmayan sözler nedeniyle yarım kalan işimizi vakit ve saati geldiğinde mutlaka tamamlayacağız.

Şunun bilinmesini isterim: PKK, Irak ve Suriye’de hayat alanı bulduğu müddetçe kendimizi güvende hissetmemiz mümkün değildir. Kandil ve Suriye’deki terör baronları her fırsatta ülkemizi karıştırmaya, siyasete müdahale etmeye, vatandaşlarımız üzerinde baskı kurmaya devam edeceklerdir. Hiçbir devlet böyle bir tehdidi görmezden gelemez. Irak ve Suriye operasyonlarımız neticesinde manevra alanı iyice daralan bölücü örgüte neşteri önümüzdeki süreçte vuracağız. Evlatlarımızın terörün olmadığı bir iklimde yaşamaları için ne gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmeyeceğiz. Yakın dönemde Irak seyahatimizin etkilerini geniş bir yelpazede inşallah görmeye başlayacağız.

Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier’in resmî ziyareti Avrupa Birliği ekonomik ilişkiler, savunma sanayii kısıtlamaları ve artan yabancı düşmanlığı konularını tekrar gözden geçirmemiz için bir fırsat teşkil etti. Türkiye-Almanya dostluk anlaşmasının 100. yıldönümüne tekabül etmesi bakımından da Sayın Steinmeier’in ziyareti anlamlıydı. İki müttefike yakışmayan savunma kısıtlamalarının kaldırılması gerektiğini açıkça söyledik. Son olarak dört kardeşimizin hayatına mal olan ırkçı saldırıların engellenmesi ve faillerinin cezalandırılması konusunda da beklentilerimizi ifade ettik. PKK-YPG, FETÖ başta olmak üzere insanlarımıza ve temsilciliklerimize saldıran terör örgütleriyle mücadelenin önemini vurguladık. 50 milyar doları bulan ikili ticaretimizi dengeli biçimde 60 milyar dolara ulaştırmayı hedefliyoruz. Türkiye hakkaniyete ve ahde vefa ilkesine riayet edildiği sürece Avrupa Birliği ve Birlik üyesi ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye isteklidir. Ancak bunun için evvel emirde Avrupa Birliği’nin stratejik körlükten kurtulması ve Türkiye’yi dışlamaktan vazgeçmesi gerekiyor. Avrupa’nın doğusu ve batısındaki güçlerin rekabeti sebebiyle sıkıştığı mengeneden tek çıkış yolu Türkiye’dir. Avrupalı liderler bu gerçeği ne kadar erken görür ve kabullenirse kendileri için o kadar iyi olacaktır. Biz ortak coğrafyamızın daha kötüye gitmemesi, savaşların yayılmaması, yeni krizlerin patlak vermemesi için çalışmayı sürdüreceğiz.

“HAMAS’IN ATEŞKESİ KABUL ETTİĞİNİ AÇIKLAMASINDAN MEMNUNİYET DUYDUK”

Bu vesileyle bizim telkinlerimizle Hamas’ın ateşkesi kabul ettiğini açıklamasından memnuniyet duyduk. Şimdi aynı adım İsrail tarafından da atılmalıdır. Tüm Batılı aktörleri İsrail yönetimine baskı yapmaya çağırıyorum. Daha önce de pek çok kez ifade ettim, biz dostlarımızın sayısını arttırmanın peşindeyiz. Bölgemizdeki hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz yok. Diyalog ve müzakerenin açamayacağı kapı olmadığı inancındayız. Yeter ki hüsnüniyetle yaklaşılsın, diplomasiye imkân tanınsın. Gerisi biraz gayret, biraz fedakârlıkla mutlaka gelecektir.

Yarın çok ilişkilere sahip olduğumuz Kuveyt Emiri kardeşim Şeyh Sabah’ı ülkemizde misafir edeceğiz. Haftaya Pazartesi de Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis yine resmî ziyaret kapsamında Ankara’ya gelecek. Çift başlı Selçuklu kartalı misali doğuyla ve batıyla ilişkilerimizi ortak çıkarlarımız temelinde geliştirmenin yollarını arayacağız. Millî gelirinin büyüklüğü 1,1 trilyon dolar sınırını aşan, bölgesindeki etki alanı günden güne artan, krizlerin çözümünde anahtar rol üstlenen, çatışmaların ortasında istikrar adası olarak öne çıkan Türkiye’yi inşallah her alanda güçlendirecek, kalkındıracak, daha iyi seviyelere taşıyacağız.

AFAD ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz arasında imzalanan sel ve taşkın risk azaltma protokolü, yağış mevsimi öncesinde afet riskini en aza indirme yolunda atılmış kıymetli bir adımdır. AFAD envanterinde bulunan 111 adet iş makinesinin Devlet Su İşleri’nin kullanımına verilmesiyle her iki kurumumuzun etkinliğini arttırıyoruz. Derelerin temizlik ve ıslah çalışmalarına hız vererek yoğun yağış dönemi başlamadan gerekli tedbirleri alıyoruz. 2024 yılını can ve mal kaybı yaşamadan geçirebilmemiz devletimizin çabaları yanında vatandaşlarımızın da dikkatli olmasına bağlıdır. Dikkatsizlik, tedbirsizlik ve ihmaller sebebiyle son dönemde yüreğimizi yakan birçok hadise yaşadık. Beşiktaş Gayrettepe’de 29 işçi kardeşimiz göz göre göre hayatını kaybetti. Antalya’da bir insanımızın vefat ettiği, yedi kişinin yaralandığı teleferik faciası meydana geldi. Ardından İstanbul Küçükçekmece’de belediyenin açıp öylece bıraktığı su dolu çukura düşen beş yaşındaki bir evladımız boğularak can verdi. Öncesinde de benzer müessif olaylarla karşılaştık. Basit önlemlerle veya dönemlerde engellenebilecek insani dramları tekrar tekrar yaşamak istemiyoruz. Bu konuda hükûmetiyle, belediyesiyle, vatandaşıyla hepimize sorumluluk düşüyor. İlgili bakanlıklarımız denetimlerini bundan sonra yoğunlaştıracak. Milletin yüreğine ateş düşürenler, hukuk önünde hesap verecek. Başka türlü bu acıların tekerrürünün önüne geçemeyiz.

Açıkçası 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün Beşiktaş’taki gibi iş cinayetlerinin gündeme taşındığı bir gün olmasını beklerdik. Ancak birkaç vicdan sahibi kuruluş dışında bu konuları konuşan olmadı. 1 Mayıs, Türkiye’nin 78 ilinde 210 etkinlikle şölen havasında kutlandı. Lafa gelince emekçinin hakkını savunduğunu iddia eden kimi kuruluşlar, işçi bayramını polisimize taş ve sopalarla saldırarak kutlamayı tercih etti. Samimi çağrılarımıza rağmen Saraçhane’den yansıyan bazı görüntüler 1 Mayıs’ın ruhuna gölge düşürmüştür. Siyasette ve toplumda yumuşama istemeyen marjinal odaklara maalesef malzeme verilmiştir. Bundan kimsenin memnun olmadığına inanıyorum. Siyasetten emekliye sevk edilenler dâhil, kimi çevrelerin 31 Mart sonrası yapıcı atmosferi zehirlemek için yoğun bir uğraş içinde olduğu anlaşılıyor. 15 Temmuz sonrası oluşan Yenikapı ruhunu kontrollü darbe iftirasıyla kısa sürede dinamitleyenlere fırsat vermememiz gerekiyor. Muhalefetin de sorumluluk bilinciyle hareket ederek tek sermayesi gerilim ve kutuplaşma olanların oyunlarına gelmemesini bekliyoruz. Bu vesileyle bir kez daha Türkiye yüzyılının inşasına alın terleriyle destek olan tüm işçi kardeşlerimin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum.

Şehir eşkıyalarının azgınlıklarına rağmen soğukkanlı duruşlarını koruyan polislerimizi kutluyor, hepsinin tek-tek alınlarından öpüyorum.

“EKONOMİ PROGRAMIMIZI KARARLILIKLA UYGULUYORUZ”

Bölgemizdeki savaşlar ve krizler bizi zorlasa da, ekonomi programımızı kararlılıkla uyguluyoruz. İstihdam oranlarında olumlu haberler gelmeye devam ediyor. Şubat ayında işsizlik oranımız yüzde 8,7 olarak gerçekleşti, ancak işgücü piyasamızda bir dengesizlik oluştuğunu görüyoruz. Özel sektörümüzün en çok şikayet ettiği konuların başında işçi bulamamak geliyor. Bundan sonra iş gücü piyasasında ihtiyaç duyulan beceri ve yetkinlikleri geliştirmeye odaklanacağız. 5 yıl aradan sonra toplanan 13. Çalışma Meclisi sorunların tespiti ve çözüm yolları bakımından gayet faydalı oldu.

Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısını çözmek için gerekli adımları atıyoruz. Doğru politikalarla enflasyonu tek haneye düşürmekte kararlıyız. Bunu daha önce yaptık, inşallah yine başaracağız. Enflasyon geriledikçe milletimizin cebindeki paranın satın alma gücü de artacaktır. Bizim amacımız geçici rahatlamalarla sorunu ötelemek değil, 85 milyonun tamamı için kalıcı refah artışını sağlamaktır. Seçim döneminde popülizme meyil etmeyerek ekonomi politikamıza olan güvenimizi ortaya koyduk, bundan geriye dönüş olmayacaktır. Hedeflerimize ulaşmak için para, maliye ve gelirler politikalarımızı ahenk içinde yürütüyoruz. Verimliliği artırmak ve ekonomimizi daha rekabetçi kılmak için yapısal reformlara hız kazandıracağız. Teknolojik ve stratejik yatırımları teşvik için 3 yıllık periyotta toplam 300 milyar liralık yatırım taahhütlü avans kredisini devreye almıştık. Bugüne kadar toplam büyüklüğü 1 trilyon 281 milyar liraya ulaşan 210 yatırım için ön başvuru yapıldı. Enflasyon oranlarının genel olarak öngörülerimizle uyumlu, ancak gıda ve hizmetler gibi bazı alanlarda hâlâ yüksek seyrettiğinin farkındayız. Yıllık enflasyon yaz aylarından itibaren inşallah düşüşe geçecektir. Konut ve araç piyasasında oluşan fiyat balonu sönmeye başlamıştır.

Toparlanan büyüme sayesinde dış ticaret dengesi önemli ölçüde iyileşti. Şubat’ta yıllık cari işlemler açığı geçen senenin aynı dönemine göre 24,5 milyar dolar azalarak 31,8 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç cari denge ise Şubat ayında yıllık 36 milyar dolar fazla verdi. Turizmde ilk üç ayı rekorlarla tamamladık. 9 milyonu aşan ziyaretçi sayımızla yaklaşık 9 milyar dolar turizm geliri elde ettik. 2024 yılı için hedefimizi 60 milyon turist, 60 milyar dolar gelir olarak belirlemiştik. İlk 3 aylık rakamlara baktığımızda hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerlediğimizi memnuniyetle ifade etmek isterim.

Orta Vadeli Programımız hamdolsun başarılı bir şekilde çalışıyor. Ülkemizin risk primi 700 baz puan seviyelerinden 290 baz puan seviyesine geriledi. Politikalarımızı uyguladıkça risk primimiz daha da düşecek. Son 1 yılda ülkemize 16,8 milyar dolar net portföy girişi oldu. Bankacılık sektörü ve reel sektörün dış borç çevirme oranları yükseliyor. Geçen yıl Mayıs ayında 97,1 milyar dolar brüt rezervlerimiz 27 milyar dolar artışla 124.1 milyar dolara çıktı. Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, Asya Altyapı ve Kalkınma Bankası’yla önümüzdeki dönem de 50 milyar dolara yakın kaynağı kalkınma projelerimizde kullanacağız.

“TÜRKİYE EKONOMİDE BELİRLEDİĞİ HEDEFLERİNE DAHA ÇOK ÜRETEREK, DAHA ÇOK İHRACAT YAPARAK VARABİLİR”

Kredi derecelendirme kuruluşları da teker teker not artırımına gidiyor. Burada kritik bir hususu ifade etmek istiyorum. Türkiye ekonomide belirlediği hedeflerine ancak daha çok üreterek, daha çok ihracat yaparak varabilir. Biz çevremizdeki ülkeler gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahip değiliz. Petrolümüzü, doğal gaz ve madenlerimizi yeni yeni keşfetmeye, işlemeye, ülkemiz ekonomisine kazandırmaya başladık. Terörden temizlediğimiz Gabar’da petrol üretimimiz günlük 40 bin varili geçti. İnşallah yılsonuna doğru bu rakam 100 bin varile ulaşacak. Yenilenebilir enerjinin sepetimizdeki oranı da aynı şekilde artıyor. Ancak bunlar enerjide dışa bağımlı olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Enerji faturamız büyümemize paralel olarak kabarıyor. Dolayısıyla, bir taraftan üretip, yeni pazarlara ihraç ederken, diğer taraftan da içeride tasarruf kültürünü yaygınlaştırmamız gerekiyor. Daha az kaynak kullanarak, daha büyük etki oluşturacak projelere ağırlık vereceğiz. Buna kamu olarak inşallah biz öncülük ve rehberlik edeceğiz.

Kamuda taşıtlar, binalar, haberleşme giderleri, cari harcamalar, hizmet içi eğitimler, yurt dışı seyahatler, kamu istihdamı gibi pek çok alanda tasarruf kültürünü güçlendirecek adımlar atacağız. Burada amacımız kamuda verimlilikten taviz vermeden ülkemizin kaynaklarının katma değeri yüksek alanlara yönlendirilmesidir. Hem vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerin kalitesini artıracağız hem de bunu bütçeye yük oluşturmadan, hatta tasarruf ederek gerçekleştireceğiz. Ekonomi yönetimimizi bu konuda gerekli çalışmaları tekemmül ettirmek üzere talimatlandırdım.

“TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİNİN EĞİTİM SİSTEMİMİZİN NİTELİĞİNİ HER AÇIDAN YÜKSELTECEĞİNE İNANIYORUM”

Son olarak bugünkü Kabine Toplantımızda ekonomi ve dış politika yanında eğitimi ve müfredat konusunu da değerlendirdik. Bakanlığımızın kamuoyunun inceleme ve önerilerine açtığı Türkiye yüzyılı maarif modeli inşallah evlatlarımızı geleceğe çok daha donanımlı, erdemli, başarılı ve şuurlu bir şekilde hazırlanmasını sağlayacaktır. Tek tipçi, yasakçı, formatlayıcı, katı ideolojik eğitim anlayışı yerine, eğitim modelimizi soran, sorgulayan, sanata, bilime, spora, edebiyata önem veren millî ve manevi değerleri kuşanmış bireylerin yetiştirilmesi hedefiyle zaman zaman güncellenmemiş, güçlendirilmemiz temel bir ihtiyaçtır. Türkiye yüzyılı maarif modelinin eğitim sistemimizin niteliğini her açıdan yükselteceğine inanıyorum. Bakanlığımızın web sayfasından teklif, tenkit ve kıymetli fikirlerini bize ileten 57 bini aşkın kurum, kuruluş ve kişiye gönülden teşekkür ediyorum.

Bugün ayrıca atama bekleyen öğretmen adaylarımızın durumunu da mütalaa ettik. Millî Eğitim Bakanımız, Hazine Bakanımız ve ekonomi kurmaylarımıza son bir kez daha görüşecek, ardından öğretmen adaylarımızı bilgilendirecek Bakanlığımız yarın atamaya esas branş dağılımlarını, başvuru takvimini ve süreci paylaşacaktır. Fazla zaman kaybına tahammülümüz yok, kısa zamanda inşallah atamayı da bilhassa Bakanımız açıklayacaktır.”


UAEA İran'a ‘güveni yeniden tesis edecek’ önlemler alma çağrısında bulundu

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, dün (pazartesi) Tahran'da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi'yi kabul etti. (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, dün (pazartesi) Tahran'da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi'yi kabul etti. (Reuters)
TT

UAEA İran'a ‘güveni yeniden tesis edecek’ önlemler alma çağrısında bulundu

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, dün (pazartesi) Tahran'da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi'yi kabul etti. (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, dün (pazartesi) Tahran'da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi'yi kabul etti. (Reuters)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi, İran'ı iki taraf arasında ‘güveni yeniden tesis etmek ve şeffaflığı arttırmak’ amacıyla anlayışları yeniden canlandırmak için somut önlemler almaya çağırdı. Grossi, İran'a yaptığı iki günlük ziyaretin başında Tahran'da Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve İranlı baş müzakereci Ali Bagheri Kani ile bir toplantı da dahil olmak üzere üst düzey görüşmelerde bulundu. Grossi söz konusu görüşmelerin ardından İran Atom Enerjisi Kurumu'nun faaliyetleri hakkında düzenlediği uluslararası bir konferansa katılmak üzere İsfahan'a gitti.

Grossi'nin yarın (Çarşamba) sona erecek olan ziyareti sırasında iki taraf arasında çözüm bekleyen konular, özellikle de açıklanmayan nükleer tesislerle ilgili yıllardır süren soruşturma ve müfettişlerinin İran'ın iş birliği yapmamasından şikayetçi olduğu UAEA misyonlarının güçlendirilmesi konularında ayrıntılı görüşmeler yapması bekleniyor.

Grossi, Abdullahiyan ile görüşmesinin ardından X platformu üzerinden yaptığı açıklamada İran tarafını, UAEA Direktörü’nün geçen yıl 4 Mart'ta Tahran'a yaptığı son ziyaret sırasında varılan mutabakata geri dönülmesi için somut adımlar atmaya çağırdı.

Grossi'nin önümüzdeki haftalarda, 3 Haziran'da başlayacak olan UAEA Yönetim Kurulu'nun üç aylık toplantısı öncesinde İran'ın faaliyetlerine ilişkin üç aylık bir rapor yayınlaması bekleniyor.

ABD yönetiminin 35 ülkeden oluşan konseyde İran'la ciddi bir şekilde karşı karşıya gelme konusundaki isteksizliği Grossi'nin etkisi konusundaki kuşkuları arttırdı. Reuters'a konuşan Batılı bir diplomat, “Grossi bir şey elde edebilecek mi? Bilmiyorum, genellikle İran'ın neyi kabul etmeye hazır olduğunu net bir şekilde anlamadan oradan ayrılmaz” ifadelerini kullandı.


Netanyahu: İsrail esir görüşmelerini sürdürürken Refah operasyonu da devam edecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
TT

Netanyahu: İsrail esir görüşmelerini sürdürürken Refah operasyonu da devam edecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, Savaş Kabinesi’nin, esirleri serbest bırakması ve savaşın diğer hedeflerine ulaşması için Hamas üzerindeki baskıyı arttırmak amacıyla Refah kentinde bir operasyona devam etme kararı aldığını bildirdi.

Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada ayrıca, Hamas'ın son ateşkes önerisinin İsrail'in taleplerini karşılamamasına rağmen, kabul edilebilir bir anlaşmaya varmaya çalışmak üzere müzakerecilerle görüşmek için bir heyet gönderileceği belirtildi.

Refah'ın bombalanması

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre İsrail, Gazze Şeridi'nin güneyindeki kentin doğusunu boşaltma çağrısını yinelemesinin ardından dün akşam Refah'a yoğun hava saldırıları düzenledi.

AFP'nin Refah'taki muhabirinin bildirdiğine göre saldırılar yarım saat boyunca neredeyse aralıksız devam etti ve saat 22:00'den kısa bir süre önce sona erdi.

İsrail ordusu daha önce, Hamas'ın Mısır ve Katar tarafından sunulan ateşkes önerisini kabul ettiğini açıklamasının ardından, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın doğu mahallelerinde yaşayanlara ‘kara harekâtına’ hazırlık olarak bölgeyi boşaltmaları çağrısını yinelemişti.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari dün yaptığı kısa bir basın toplantısında, “Bu akşam (Pazartesi) bölge sakinlerinden belirlediğimiz alanları boşaltmalarını istiyoruz” dedi ve ‘Refah'ın doğu mahallelerinden sakinlerin tahliyesinin başlamasının bölgede bir kara operasyonuna hazırlanmanın’ bir parçası olduğunu açıkladı. Gün boyunca savaş uçaklarının ‘kara operasyonuna’ hazırlık olarak bölgeyi bombaladığını da sözlerine ekleyen Hagari, uçakların Refah bölgesinde ‘terörist’ hedefler olarak tanımladıkları 50'den fazla hedefi bombaladıklarını bildirdi.


İsrail ordusu Refah Sınır Kapısı'nın Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini duyurdu

 Refah Sınır Kapısı'ndaki İsrail tankları (X)
Refah Sınır Kapısı'ndaki İsrail tankları (X)
TT

İsrail ordusu Refah Sınır Kapısı'nın Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini duyurdu

 Refah Sınır Kapısı'ndaki İsrail tankları (X)
Refah Sınır Kapısı'ndaki İsrail tankları (X)

İsrail Ordu Radyosu'nun bugün (Salı) bildirdiğine göre Hamas'ın Mısır ve Katar'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes önerisini kabul ettiğini açıklamasına rağmen İsrail güçleri, Gazze Şeridi'nin güneyinde Mısır sınırında bulunan Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını kontrol altına aldı.

İsrail ordusu “Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafının operasyonel olarak kontrol altında olduğunu” duyurdu ve ‘özel kuvvetlerin bölgeyi taradığını’ bildirdi.

Ordu, kuvvetlerinin, dün geceden beri Refah'ın doğusunda, bölge sakinlerinin ve bazı uluslararası kuruluşların tahliye edildiği belirli bir bölgede faaliyet gösterdiğini belirtti.

Gazze Sınır Kapıları İdaresi'nden bir sözcü bugün Reuters'a yaptığı açıklamada, Gazze ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın İsrail tanklarının varlığı nedeniyle Filistin tarafında kapalı olduğunu söyledi.

Reuters'a konuşan üç insani yardım kaynağı, sınır kapısından yardım geçişinin kesintiye uğradığını bildirdi.

İsrail ordusu sabah erken saatlerde yaptığı basın açıklamasında, “Kerem Şalom Sınır Kapısı güvenlik nedeniyle bugün kapalı. Güvenlik durumu elverdiğinde yeniden açılacaktır” ifadeleri yer aldı.

İsrail daha önce önerilen anlaşmanın şartlarının taleplerini karşılamadığını açıklamış ve anlaşma müzakerelerine devam etme niyetindeyken, Refah'ta saldırılara devam etmişti.

Yedi aydır devam eden savaştaki gelişmeler, İsrail güçlerinin Refah'ı havadan ve karadan bombalamasıyla başladı. Bir milyondan fazla yerinden edilmiş Filistinlinin sığındığı kentin bazı bölgelerinin boşaltılması talimatı verildi.

Hamas tarafından dün yapılan kısa açıklamada, “Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve Mısır İstihbarat Şefi Abbas Kâmil ile yaptığı iki telefon görüşmesinde, Hamas'ın, ateşkes anlaşması önerisini onayladığını bildirdiği” ifade edildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi ise ateşkes önerisinin İsrail'in taleplerini karşılamadığını, ancak anlaşmaya varmak için müzakerecilerle görüşmek üzere bir heyet gönderileceğini açıkladı.

dfvevervfr
İsrail ordusunun saldırı tehdidi öncesinde, Gazze Şeridi'nin güneyindeki kentin doğu kesimlerinden sivilleri tahliye etmeye başlamasının ardından Refah’tan ayrılan yerlerinden edilmiş Filistinliler (Reuters)

Katar Dışişleri Bakanlığı, Doha'dan bir heyetin İsrail ile Hamas arasındaki dolaylı müzakereleri yeniden başlatmak üzere bugün Kahire'ye gideceğini açıkladı.

Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, Savaş Kabinesi'nin Refah'taki operasyonun devam etmesini onayladığı belirtildi. Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi ise X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, ‘Netanyahu'nun Refah'ı bombalayarak ateşkesi baltalama riskini aldığını’ ifade etti.

Gazze'deki sağlık yetkililerine göre İsrail askerî harekâtı 34 bin 600'den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. Birleşmiş Milletler (BM) ise Gazze'de kıtlığın eli kulağında olduğu uyarısında bulundu.

Gazze'deki savaş Hamas mensuplarının 7 Ekim'de İsrail'e saldırmasıyla patlak verdi. İsrail saldırıda yaklaşık bin 200 kişinin öldüğünü ve 133'ünün halen Gazze'de olduğuna inandığı 252 kişinin esir alındığını açıkladı.

Refah bombardıman altında

Herhangi bir ateşkes, kasım ayında Hamas'ın esirlerin yaklaşık yarısını serbest bıraktığı bir haftalık ateşkesten bu yana çatışmalarda ilk duraklama olacak.

O zamandan bu yana yeni bir ateşkese varma çabaları, Hamas'ın savaşı kalıcı olarak durdurma sözü vermeden daha fazla esiri serbest bırakmayı reddetmesi, İsrail'in ise sadece geçici bir duraklamayı görüşmekte ısrar etmesi nedeniyle sonuçsuz kaldı.

Heniyye'nin Basın Danışmanı Tahir en-Nunu Reuters'a yaptığı açıklamada, önerinin, hareketin Gazze'deki yeniden inşa çabaları, yerlerinden edilen Filistinlilerin geri dönüşü ve İsrailli esirlerin İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutuklularla takas edilmesine ilişkin taleplerini karşıladığını söyledi.

Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki başkan yardımcısı Halil el-Hayya, teklifin altı haftalık üç aşamadan oluştuğunu ve ikinci aşamada İsrail'in Gazze'deki güçlerini geri çekeceğini ifade etti.

dfvrbt
Eşyalarıyla birlikte araçların arkasında oturan yerlerinden edilmiş Filistinliler (Reuters)

İsrail dün, Gazze Şeridi'nin 2,3 milyonluk nüfusunun yaklaşık yarısının son sığınağı olan Mısır sınırındaki Refah'ın bazı bölgelerinin boşaltılması emrini verdi.

Sağlık görevlileri, İsrail'in Refah'ta bir eve düzenlediği saldırıda aralarında bir kadın ve bir çocuğun da bulunduğu beş Filistinlinin öldüğünü duyurdu.

Çok sayıda Hamas savaşçısının ve muhtemelen onlarca esirin Refah'ta olduğunu söyleyen İsrail, zafer için bu kilit kentin ele geçirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Diğer taraftan ABD, müttefiki İsrail'i Refah'a saldırmamaya çağırdı ve oradaki sivilleri korumak için henüz açıklamadığı tam bir plan olmadan ilerlememesi gerektiğini bildirdi.

ABD'li bir yetkili, Washington'un İsrail'in Refah'a yönelik son saldırılarından endişe duyduğunu, ancak bunların büyük bir askeri operasyon anlamına gelmediğine inandığını söyledi.

Bazı Filistinli aileler, kısa mesajlar, telefon aramaları ve Arapça broşürler aracılığıyla İsrail ordusunun yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki ‘genişletilmiş insani bölge’ olarak tanımladığı yere gitmeleri yönünde talimat aldıktan sonra, bahar yağmurları altında bölgeden kaçmaya başladı.


Çin ve Fransa cumhurbaşkanları iki devletli çözümün “somut olarak uygulanması” çağrısında bulundu

 Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Emmanuel Macron (AP)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Emmanuel Macron (AP)
TT

Çin ve Fransa cumhurbaşkanları iki devletli çözümün “somut olarak uygulanması” çağrısında bulundu

 Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Emmanuel Macron (AP)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Emmanuel Macron (AP)

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron, Çin resmi medyasında bugün (Salı) yayınlanan ve Reuters tarafından aktarılan ortak açıklamada, İran'ın nükleer meselesine siyasi çözüm arama konusundaki kararlılıklarını belirttiler.

İki lider ayrıca iki devletli çözümün "somut olarak uygulanması" çağrısında bulunarak, İsrail'in Batı Şeria'da yerleşim birimleri inşa etme politikasını "kınadı".

Ticari gerilimler ve Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupalı ​​liderlerin baskısı altında olan Şi, beş yıldır yaptığı ilk Avrupa gezisi kapsamında Fransa'ya iki günlük ziyarette bulunuyor.