Rusya, Suriye’deki kazançlarını hesaplıyor

Rusya, Suriye’deki kazançlarını hesaplıyor
TT

Rusya, Suriye’deki kazançlarını hesaplıyor

Rusya, Suriye’deki kazançlarını hesaplıyor

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçtiğimiz günlerde ortaya koyduğu dikkat çekici söz, Suriye’ye beş yıl süren doğrudan askeri müdahalenin ardından sahadaki ve siyasi düzeydeki Suriye sahnesini özetlemek için yeterli olabilir. Lavrov, “Suriyeli yetkililer ve muhalefet arasındaki silahlı çatışma sona erdi” ifadelerini kullanmıştı. Biri İdlib’de ve diğeri Fırat’ın doğusunda olmak üzere sadece iki gerilim odağının geriye kaldığını söyleyen Lavrov, ancak tavrının, bu iki alanda ‘askeri bir çözüm olmadığı’ hususunda net olduğunu belirtmişti.
İfade, birden fazla tarafa hitap eden birkaç siyasi mesaj taşıyordu. Ve Rusya’nın bu krize tam olarak müdahil olmasından beş yıl sonra, kazanımlarını toplayan ve başarısızlıklarını takip eden Moskova’nın tavrını da özetledi.
Eylül 2015 sonlarında Rus ordusunun Suriye’deki kanlı sivil çatışma hattına girmesi, sahadaki güç dengesini tersine çevirdi. Yoğun askeri operasyonların ‘aktif’ bölümünde Moskova, silahlı muhalefeti parçalamayı ve onu Rus- Türk ortak gözetimi altında İdlib’e sıkıştırmayı başardı. Moskova, siyasi olarak ‘Astana sürecini’ başlattı ve Cenevre’deki siyasi çözüme alternatif olarak ‘çatışmasızlık bölgelerini’ icat etti. Bu durum, muhalefetin kontrolündeki topraklarda askeri operasyonları kademeli olarak kemirmesine olanak tanıdı.

Askeri ve jeopolitik kazanımlar
Askeri yetkililerin açıklamasına göre kazanımlar arasında ‘paha biçilmez’ olan savaş deneyimi birikimi de var. Durum, gerçek bir savaşta denenmemiş yüzlerce modern silah modelinin saha denemeleriyle sınırlı değil ve ülke genelinde tüm sektörlerde ve Suriye sahasında Rus askerlerinin rehabilite edilmesi ve eğitilmesine kadar uzanıyor. Rusya’nın 2008 yılında Gürcistan’da, 2015 yılında Ukrayna’da ve ardından 2020’deki ‘Suriye deneyimi’ sonrasında askeri yeteneklerini gösteren sahneler arasında basit bir karşılaştırma yapmak yeterli.
Savunma Bakanı Sergey Şoygu, 30 Eylül’de Rusya Savunma Bakanlığı'nın resmi gazetesi Kızıl Yıldız’da yayınlanan yazısında, Rusya’nın Suriye’deki askeri operasyonuna yönelik hazırlıkların heyecan verici detaylarına değindi. Şoygu, “Operasyonun başlamasından önce Hmeymim üssünde gizlice bir askeri güç oluşturuldu; Bu, 34’ü bombardıman uçağı ve 16’sı helikopter olmak üzere 50 modern ve modernize edilmiş uçağı kapsıyor. Üste, teknik destek birimleri, koruma ve özel harekat kuvvetleri konuşlandırıldı” ifadelerini kullandı. Şoygu, onlarca ekipman parçasının, yüzlerce askerin ve çeşitli malzemelerden oluşan beton stoğun, benzeri görülmemiş kamuflaj önlemleri altında 2,5 bin km mesafeye hızla taşındığına dikkat çekti. Sergey Şoygu, Rus topraklarından binlerce kilometre ötede böylesine güçlü bir oluşumun ortaya çıkmasının ‘birçokları için sürpriz’ olduğunu vurguladı.
Rusya Savunma Bakanı, Rusya’nın Suriye’deki askeri operasyonu sonucunda 865’i silahlı gruplarda lider olmak üzere 4,5 bini eski Sovyetler Birliği’nden, 133 binden fazla militanın ortadan kaldırıldığını doğruladı.
Şoygu, “Bizim açımızdan önemli olan sonuç ve avantaj, iki Rus askeri üssünün kalıcı olarak konuşlandırılmasıydı. Hmeymim’de her türlü uçağı karşılayabilen birinci sınıf bir hava üssümüz ve Rus Donanması için lojistik merkezi statüsündeki Tartus üssümüz var” dedi. Rus Bakan, Suriye savaşının ‘Rusya’nın pozisyonunu güçlendirdiğini, uluslararası etkisini artırdığını ve jeopolitik rakiplerin Rusya’yu siyasi ve diplomatik olarak izole etme girişimlerini etkisiz hale getirdiğini’ vurguladı.

Şam ile ayrılık
Moskova, Rus askeri operasyonlarının beşinci yıldönümünde kendisini yeni koşullarla ve ciddi yetkilerle karşı karşıya buldu.
Moskova’nın siyasi çözümü ilerletmek için önerdiği adımlar karşısında ‘rejimin uzlaşmazlığı’, Moskova’nın Suriye yaklaşımını kapsamlı bir şekilde gözden geçirmesine yol açtı. Rusya, geçen yıl Anayasa Komitesi’nin iki tur çalışmalarını engelleme çabalarıyla karşı karşıya kaldı. Ayrıca rejimi, çözüm sürecini ilerletmek için ‘iyi niyet’ çerçevesinde herhangi bir adım atmaya zorlamadı. Öyle ki rejim, tutukluların serbest bırakılması meselesinde inatçılığını sürdürdü ve mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşünü sağlamak için Rusya’nın hareketlerini kolaylaştırarak adımlar atmadı. Moskova, birçok durumda gönüllü olarak geri dönenlerin hedef alındığına dikkati çekmişti. Suriye rejimi, Kürt bileşenlerle müzakerelerde biraz esneklik gösterilmesi gerektiğine dair Rusya’nın ortaya koyduğu mesajı anlayamadı ve zorunlu askerlik konusu ile Rusya’nın hoşnutsuzluğunu uyandıran diğer birçok nokta da dahil olmak üzere Kürtlere karşı sert ve kabul edilemez koşullar belirledi. Bunun da ötesinde İranlıları, iki yıl önce güney bölgelerinden sınır dışı etme anlaşması gibi Rusya’nın desteklemiş olduğu yükümlülükleri ihlal etti. Tüm bunlarla eş zamanlı olarak ise yolsuzluk açısından ve Moskova tarafından defalarca teşvik edilen yaşam ve ekonomik durumu iyileştirmek için ciddi reformların uygulanması çerçevesinde iç durum kötüye gitti.
Bu gerçekle karşı karşıya kalan Moskova, Suriye’deki önceliklerini yeniden düzenlemeye başladı. Doğrudan askeri müdahalenin beşinci yılı, Rusya’nın Şam Büyükelçisi Aleksandr Yefimov’un Suriye ile ilişkilerden sorumlu Cumhurbaşkanı Özel Elçisi olarak atanmasından, ona küçük ve büyük her koşulda müdahale etmek için Kremlin’den geniş bir yetki vermesine kadar, Rusya’nın rejimle sahadaki ve siyasi düzeylerdeki ilişki mekanizmalarında kapsamlı bir yeniden yapılanmaya tanık oldu. Doğrudan Rus varlığının alanını genişleten ve Rus ordusuna karadan ve denizden daha fazla hareket kabiliyeti sağlayan yeni anlaşmalar yoluyla askeri varlığının özelliklerini yeniden çizdi. Ateşkes hatları düzeltildi. Aynı şekilde yeni düzenlemeler arasında ABD’nin saha hareketleriyle mücadele çerçevesinde Fırat’ın doğu bölgelerindeki ana oyunculara açılım da var.
Moskova, ‘Rusya liderliğinin Suriye’de yerleşim ve normal yaşamı geri getirmeyle ilgili çeşitli konulara ilişkin vizyonunu’ içeren 18 maddeden oluşmuş bir kaynağa göre önde gelen bir Rus heyetinin haftalar önceki ziyaretiyle Suriye liderliğinin önüne koyulan yaklaşımını yeniden düzenlemeyi başardı.

Tahran ile kronik sorunlar
Uzun vadeli ekonomik ve yatırım sözleşmelerinin kazanılması veya güvenlik ve askeri kurumlar üzerinde nüfuz açısından yoğun Rus- İran rekabet raporlarının artması ile Moskova, Astana eksenindeki ortakları olan Türkiye ve İran ile yakın çalışma arzusunu belirtmeye devam ediyor. Ancak Tahran’ın veya ona sadık silahlı grupların eylemleri hakkında bir kereden fazla açık bir Rus şikayetinden bahseden raporlar yoktu. 2016’da Suriye Uzlaşı Merkezi başkanlığını yürüten emekli Rus subay Sergey Chvarkov, İran’ın Suriye’ye yönelik devam eden ‘büyük müdahalesinin’, Şam hükümeti için iç sorunlar yaratacağını ve ABD, İsrail, Türkiye ve Arap ülkeleriyle ilişkileri bozacağını belirterek, Rusya’nın İranlılarla olan sorunlarının bir kısmına değindi. Chvarkov, Suriye’de geniş çaplı İran konuşlandırmasının artarak devam etmesinin, reformların ilerlemesi ve Suriye’deki siyasi sürecin gelişmesi önünde birçok tehlikeli engel oluşturacağını kaydetti.
Chvarkov’un, Rusya’nın ‘Suriye’deki ortak askeri harekat sırasında İranlılarla kronik sıkıntılarına değinmesi’ dikkat çekici.
Aynı şekilde yetkili, “Suriye’deki durumun barışçıl çözümüne yönelik amaç ve yaklaşımlardaki farklılığa rağmen, Rus Hava Kuvvetleri’nin İran kara kuvvetleri ve İran’a sadık Şii gruplarla işbirliği olumluydu. Ancak bununla birlikte İran askeri birimlerinin her zaman anlaşmaları yerine getirmemesi dolayısıyla teröristlerle mücadelede işbirliğinin etkinliğinin büyük ölçüde azaldığı kabul edilmelidir” ifadelerini kullandı. Sergey Chvarkov, bunun, genel olarak Suriye’deki durumu daha da kötüleştirdiğini ve Suriye ordusu ile Şii oluşumlar arasında haksız kayıplara yol açtığını vurguladı.
Chvarkov’a göre Rusya ve İran’ın Suriye’deki politikalarında görülen farklılık, Tahran’ın yetkililere bağlı olmayan ve Suriye devletine tabi olmayan paralel ve bağımsız askeri yapıların
kurulması politikasından da kaynaklanıyor.

Oyuncular arasında denge
Suriye iç sahnesinin aksine Moskova, Suriye meselesine müdahalesinde beşinci yılını doldururken, Suriye’deki diğer aktörlerle ilişkilerini yeniden ele alması gerektiğine de ikna oldu. Moskova, İsrail ile ilişkiler meselesini ele alma ihtiyacının yanı sıra mevcut haliyle sonraki tüm adımlarını engelleyen İran varlığının kazanımlarının karşısında duruyor. İsrail, Moskova’nın Suriye tesislerini ve üslerini hedef almaktan kaçınma çağrılarına bakılmaksızın, İranlılara ve Suriye askeri bölgelerine karşı askeri saldırılar düzenlemeye devam etmişti. Moskova, Washington’un planlı bir geri çekilme taahhüdünde bulunması halinde Fırat’ın doğu bölgelerindeki durumla mücadele etmek için daha fazla yetkinin yanı sıra yorgun Türk ortağıyla koordinasyon sorunu yaşıyor.
Bu bağlamda Moskova’daki uzmanlar, Rusya’nın krize karışan taraflarla ilişkilerinde yıllar içinde kurduğu hassas dengenin son aşamaya geldiğini söylüyorlar.
Uzmanlar, Moskova’nın bakış açısına göre ana kaldıraç rolündeki anayasal girişle sınırlı olmayan bir çerçevede, siyasi süreci ilerletmek için hamlelerin çemberini genişletme eğilimine dikkati çekiyor. Ancak uzmanlara göre Moskova, 2254 sayılı kararı tüm maddeleriyle uygulamak için yeni mekanizmaların geliştirilmesini içerecek şekilde genişleyecek. Bu bağlamda Rusya’nın tercihlerinin, şu anda kapılarını açtığı altıncı yılda siyasi çözüm açısından belirleyici olacağını gösteriyor.



Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Arap ülkeleri ve uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını ABD'nin veto etmesini üzüntüyle karşıladıklarını açıkladı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının X hesabından yapılan açıklamada, ABD'nin veto kararının "İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerinin devamını sağlayacağı" belirtildi.

Suudi Arabistan'ın 15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısının daimi üye ABD'nin "hayır" oyu ile reddedilmesini üzüntüyle karşıladığı kaydedilen açıklamada, "Filistin devletinin BM'ye tam üyeliğinin kabulünün engellenmesi, İsrail işgalinin inatçılığının ve uluslararası hukuk kurallarının caydırıcı olmaksızın sürekli ihlalinin sürdürülmesine katkıda bulunmakta ve bizi arzu edilen barış hedefine yaklaştırmamaktadır." ifadelerine yer verildi.

- Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı da BMGK'den Filistin devletinin BM'ye tam üye olmasını sağlayacak bir karar çıkmamasından üzüntü duyulduğunu açıkladı.

Bakanlığın açıklamasında, Filistin devletini tanımanın ve BM'ye tam üyeliğini onaylamanın, yaklaşık 75 yıldır İsrail işgalinden acı çeken Filistin halkının en doğal hakkı olduğu vurgulandı.

- Ürdün

Ürdün Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise ABD'nin veto yetkisini kullanması sonucunda BMGK'nin Filistin devletinin BM'ye tam üye olarak kabul edememesinden "derin üzüntü" duyulduğu belirtildi

Bağımsız Filistin devleti vurgusu yapılan açıklamada, BM'ye tam üyeliğin Filistin halkının sabit bir hakkı olduğu kaydedildi.

- İslam İşbirliği Teşkilatı

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan (İİT) yapılan yazılı açıklamada da ABD'nin vetosunun ve Filistin'in üye olamamasının üzüntüyle karşılandığı ifade edildi.

ABD'nin veto kararının meşru haklarını alabilmeleri önünde engel olduğu ve Filistin halkına dayatılan tarihi adaletsizliğin yaklaşık 75 yıldır devam etmesine yeni bir katkı sunduğu belirtildi.

- Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, X hesabından konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Gayt mesajında, "Vetonun, Filistin'in Birleşmiş Milletlere tam üye olarak katılımını kabul etme konusunda açık bir uluslararası iradeyi engellemek için kullanılması son derece talihsiz bir durumdur. Ancak bunun, Araplar tarafından ve uluslararası alanda desteklenen Filistin iradesinin zaferiyle kaçınılmaz olarak sonuçlanacak uzun bir siyasi mücadeleye giden yolda yalnızca bir adım olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin daha sonra 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 İsrail'in, Suriye'nin güney sınırlarında Beşşar Esed rejimi ordusunun hava savunma sistemlerinin bulunduğu birkaç noktaya roket saldırısı düzenlediği ileri sürüldü.

Suriye'deki haber ajansı SANA'nın askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, yerel saatle 02.55'te Suriye'nin güney bölgesinde bazı noktaların, İsrail güçleri tarafından roketlerle hedef alındığı iddia edildi.

Haberde, "Düşman İsrail, Filistin'in kuzeyinden Suriye'nin güney bölgesindeki hava savunma sistemlerini roketlerle vurdu. Saldırıda maddi hasar meydana geldi." ifadeleri kullanıldı.

Diğer yandan, İsrail makamlarından saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.

Suriye'nin güneyinde Şam ve kırsalındaki bölgelerde Suriye ordusu ve İran destekli terörist grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı unsurlarının bulunduğu biliniyor.

İsrail, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de zaman zaman İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

İran basını, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuştu.

İsfahan eyaletindeki patlama seslerinin ardından Tahran, İsfahan ve Şiraz ile İran'ın bazı bölgelerindeki uçuşların askıya alındığı bildirilmişti.

Amerikan medyası, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberlerinde, İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğini yazmıştı.


Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistin, ABD'nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etmesini şiddetle kınadı.

Filistin Devlet Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, "ABD'nin, Filistin'in BM'ye tam üye olmasını engellemek için BMGK'da veto yetkisini kullanmasını en güçlü ifadelerle kınadı." ifadesine yer verdi.

Devlet Başkanlığı, "ABD'nin vetosu haksız ve ahlak dışıdır. Filistin Devleti'nin BM'ye tam üye olmasını güçlü bir şekilde destekleyen uluslararası toplumun iradesine meydan okumadır" değerlendirmesinde bulunuldu.

ABD, BMGK Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etmişti.

15 üyeli BMGK'de ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy almıştı.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin "hayır" oyu kullanmaması ve toplamda 9 "evet" oyu alması gerekiyordu.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze'ye ulaştırılması için 3 bin 774 ton insani yardım malzemesiyle Türkiye'den uğurlanan "9. İyilik Gemisi" Mısır'ın El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Mersin Limanı'ndan 16 Nisan'da uğurlanan, Türk Kızılay tarafından temin edilen gıda, bebek malzemeleri, uyku tulumu ve un gibi ihtiyaç malzemeleriyle yola çıkan gemi, Akdeniz'deki yolculuğunu tamamlıyor.

Mısır açıklarında yakıt ikmali yaptıktan sonra rotasına devam eden 9. İyilik Gemisi, Gazze'ye en yakın bölge El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Gemi, işlemlerin ardından taşıdığı acil ihtiyaç malzemelerinin indirilmesi için limana yanaşacak.

İndirilecek 3 bin 774 ton insani yardım malzemesi, tırlara yüklenerek Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze'deki Filistin halkına götürülecek.

Türk Kızılay ile AFAD işbirliğinde bugünü kadar 13 uçak ve 8 gemiyle toplamda 39 bin 697 ton çeşitli insani yardım malzemesi Gazze'ye ulaştırıldı.


İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
TT

İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, New York’ta Filistin’deki son gelişmeler ile ikili ve bölgesel meseleleri görüştü.

İran Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) bakanlar düzeyinde düzenlenen "Orta Doğu" oturumuna katılmak üzere ABD’de bulunan Abdullahiyan ile Ürdünlü mevkidaşı Safedi bir araya geldi.

ABD’nin İsrail’e desteği ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun saldırıları sona erdirmek istememesinin “Filistinlilere yönelik soykırımın devam etmesinin temel nedeni” olduğu değerlendirmesinde bulunan Abdullahiyan, uluslarası toplumun, özellikle İslam ülkelerinin “bu soykırımı sona erdirmek için harekete geçip çabalarını sürdürmesi gerektiğini ifade etti.

Abdullahiyan, İran’ın İsrail’e yönelik saldırısının, ülkesinin Şam’daki konsolosluk binasına yapılan saldırıya karşı cevap olarak “meşru savunma” çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade ederek “hassas ve hesaplı” bir şekilde askeri ve istihbarat üslerini hedef aldıklarını kaydetti.

Bölgede barış ve istikrarın güçlendirilmesinden yana olduklarını belirten Abdullahiyan, İsrail’in saldırısına verilen karşılığın “sınırlı ve minimum” olduğunu, İsrail’in “herhangi bir maceracı eyleme girişmesi durumunda” ülkesinin cevabının “kesin, hızlı ve kapsamlı” olacağını yineledi.

Abdullahiyan, İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü saldırılara işaret ederek, uluslararası toplum, İslam İşbirliği Teşkilatı ve üye ülkelerin bu saldırıların durdurulması için harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.

Ürdün Dışişleri Bakanı Safedi de Filistin meselesinin ülkesi için yüksek öncelik taşıdığını belirterek Gazze’ye yönelik sürdürülen saldırıların sonlandırılması için çabalarının süreceğini ifade etti.

Filistin’deki durumu zor ve karmaşık” olarak nitelendiren Safedi, Ürdün'ün, Filistinlilerin komşu ülkelere yerleştirilmesine yönelik her türlü girişime kesin olarak karşı olduğunu kaydetti.

Abdullahiyan ile Safedi, bazı ikili ve bölgesel konuları da ele aldı.


Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)

Lübnan Hizbullah grubu dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Raheb bölgesi yakınlarında toplanan İsrail askerlerini top mermileriyle hedef aldığını duyurdu.

Hizbullahın açıklamasında saldırının tam yeri veya sonuçları belirtilmedi. İsrail'den ise  saldırı ile ilgili henüz bir açıklama yapılmadı.


Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
TT

Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)

Türkiye ve Irak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki Pazartesi günü Bağdat'a yapacağı ziyarette ilişkilerinde bir sıçrama bekliyor. Ankara ve Bağdat'ta yapılan duyuruya göre ziyarette güvenlik, ekonomi ve kalkınma konularının yanı sıra, su ve enerji dosyalarını da içeren stratejik çerçeve anlaşmasının imzalanması öngörülüyor.

Irak hükümetinden bir kaynak, Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler'in çarşamba günü açıkladığı, PKK’nın faaliyetleriyle mücadelede iki komşu ülke arasında iş birliğine ilişkin stratejik bir anlaşmanın imzalanması hakkındaki açıklamasını dün (Perşembe) doğruladı.

Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Zeki Aktürk dünkü (Perşembe) haftalık basın toplantısında, Türkiye ‘nin “Pençe Kilit’te” operasyonunu hızlandıracağını ve kilitin bu yaz kapanacağını, kilit kapanırken, Bakanımız açıkladığı gibi: Öngörülemez, alışılmadık, PKK’nin reaksiyon gösteremeyeceği şekilde kapanacağını belirtti.

Buna karşılık Iraklı kaynak, "konunun aynı zamanda iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğiyle, güvenlik ve ekonomik yönlerle ilgili birçok ortak çıkar konusuyla da ilintili olduğunu" ifade etti. Kaynak Şarku’l Avsat’a Türk tarafının Irak'a su paylaşımının sağlanması ve bir mekanizma kurulması konusunda iş birliği gösterdiğini, dosyanın Erdoğan'ın ziyareti sırasında görüşüleceğini belirtti.

 Erdoğan, salı günü yaptığı açıklamada, gündeminin en önemli maddelerinden birinin su meselesi olacağını, ayrıca Irak'ın doğalgaz ve petrolün Türkiye üzerinden taşınmasına ilişkin taleplerinin de bulunduğunu, her iki konunun da çözümü için çalışılacağını söyledi.

Irak'ın geçen yıl lansmanını duyurduğu "Kalkınma Yolu" projesi, Erdoğan'ın ziyaretinin gündeminde önemli bir madde oluşturuyor. Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada, geçtiğimiz aylarda bakanlar düzeyinde ve teknik görüşmelerde bulunularak, Türkiye ile Irak arasında, projenin takibi için "Bakanlar Kurulu" benzeri bir ortak mekanizmanın kurulması yönünde karara varıldığını söyledi. Projeye aynı zamanda BAE ve Katar’ın da katılması bekleniyor.

Türkiye-Irak meclisinden heyetler arasında, çarşamba ve perşembe günleri Ankara'da görüşmeler yapıldı. Terörle mücadele konusunda ortak hareket etmenin, ekonomi ve kalkınma alanlarında iş birliğini geliştirmenin iki ülkenin çıkarına olduğunu, Erdoğan'ın ziyaretinin çok önemli bir dönüm noktası oluşturacağı ifade edildi.


SOHR: İsrail saldırıları Suriye'nin güneyindeki bir askeri bölgeyi hedef aldı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
TT

SOHR: İsrail saldırıları Suriye'nin güneyindeki bir askeri bölgeyi hedef aldı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) açıklamasına göre İsrail saldırıları bugün (Cuma) şafak vakti Suriye'nin güneyindeki bir Suriye ordusu mevzisini hedef aldı.

Gözlemevi, "saldırıların As-Suveyda ile Deraa arasındaki bölgede meydana geldiğini ve İsrail uçaklarının herhangi bir hava savunması olmaksızın yoğun uçuş gerçekleştirdiğini bildirdi. SOHR, "Bölge, radar taburunun bulunduğu Zara ile Karfa arasında yer alıyor" bilgisini paylaştı.

SOHR, "İsrail savaş uçaklarının baskınlarında hava savunmasının karşı koymasını veya izlemesini engellemek için Daraa'daki bir radar taburunun hedef alındığını" doğruladı.

Suriyeli aktivistler daha önce cuma günü saldırılarının ülkenin güneyinde Suveyda'daki Suriye ordusunun mevzilerini hedef aldığını bildirmişti.

Suveyda haberlerinin yer aldığı Suveyda24 sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Rayan Maruf, "Suriye ordusuna ait bir radar taburunun bombalandığını" doğruladı.

İran resmi medyası bugün (Cuma) şafak vakti İsfahan'ın merkezinde patlamalar duyulduğunu bildirirken, Amerikan medyası yetkililerin, İsrail'in ezeli rakibine karşı misilleme saldırıları düzenlediğini söylediğini aktardı.


Darfur ve Kordofan'da askeri gerilim

Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)
Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)
TT

Darfur ve Kordofan'da askeri gerilim

Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)
Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)

Sudan'daki savaşın iki tarafı arasındaki askeri gerilimin seviyesi dün (perşembe) yeniden arttı. Orduya ait savaş uçakları ülkenin batısındaki Darfur bölgesinde Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) mevzilerine hava saldırıları düzenlerken, HDK kaynakları güneydeki Kordofan bölgesini ordunun elinden kurtarmak için ilerlemekten söz etti.

Günlerdir Darfur ve Kordofan bölgelerinde yoğun çatışmalar yaşanıyor. Bu durum insani acıları ve yerinden edilmeleri arttırıyor.

Ordu jetleri, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir ve Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala’daki HDK mevzilerini bombalarken, görgü tanıkları şehrin pazarlarında ‘yakıt fiyatlarındaki artışla birlikte genel fiyatlarda da önemli artış yaşandığını’ bildirdi.

Sudan'ın orta kesimindeki El Cezire eyaletinde Sivil Direniş Komiteleri, ‘ordunun dört ay önce eyaletten çekilmesinden beri HDK'nin en iğrenç ihlal türlerini; öldürme, yağmalama, tecavüz ve sindirme eylemlerini gerçekleştirmeden hiçbir yeri terk etmediğini’ söyledi. Komiteler, HDK'yi ‘eyalette 800'den fazla kişiyi öldürmekle’ suçladı.

Konuyla ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Sudan'daki hastanelerin çöküşün eşiğinde olduğu uyarısında bulundu. WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Hanan Hasan Balkhy de yaptığı açıklamada, salgın hastalıkların halk arasında yayıldığı dönemde ülkeyi bir ‘ilaç açığının’ kuşattığını söyledi. Balkhy, “Çatışmalardan etkilenen ülkelerdeki hastanelerin yaklaşık yüzde 70 ila 80'i ya kendilerine yönelik saldırılar ya da tıbbi malzeme ve işgücü eksikliği nedeniyle çalışmıyor” ifadesini kullandı.


BAE Dışişleri Bakanı, İranlı mevkidaşıyla bölgedeki gelişmeleri görüştü

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
TT

BAE Dışişleri Bakanı, İranlı mevkidaşıyla bölgedeki gelişmeleri görüştü

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahian ile yaptığı telefon görüşmesinde bölgedeki mevcut tehlikeli gelişmeleri ve bunların bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışa yansımalarını ele aldı.

BAE Dışişleri Bakanı, Ortadoğu bölgesindeki gerilim çemberinin genişlemesini önlemek ve mevcut gerilimi düşürmek için çalışmanın önemini vurguladı. Al Nahyan, farklılıkları çözmenin, bölgenin ve halkın güvenliğini sağlamanın yolunun diplomasi ve diyaloğa öncelik vermek olduğuna dikkat çekti.

Şeyh Abdullah bin Zayed, bölge ülkelerinin faydalanması ve hak ettiği şeyin barış, refah ve kalkınma olduğunu vurguladı.

Görüşmede, iki komşu ülke arasındaki ilişkiler ve bu ilişkileri iki ülkenin ve bölgenin ortak çıkarlarına hizmet edecek şekilde geliştirmenin yolları ele alındı.