Bilim insanlarından zaman yolculuğu teorisi: Dede paradoksunu atlatmak mümkün mü?

Filmlere, dizilere ve romanlara sık sık konu olan zaman yolculuğu, beraberinde ünlü bir paradoksu da getiriyor (Pikrepo)
Filmlere, dizilere ve romanlara sık sık konu olan zaman yolculuğu, beraberinde ünlü bir paradoksu da getiriyor (Pikrepo)
TT

Bilim insanlarından zaman yolculuğu teorisi: Dede paradoksunu atlatmak mümkün mü?

Filmlere, dizilere ve romanlara sık sık konu olan zaman yolculuğu, beraberinde ünlü bir paradoksu da getiriyor (Pikrepo)
Filmlere, dizilere ve romanlara sık sık konu olan zaman yolculuğu, beraberinde ünlü bir paradoksu da getiriyor (Pikrepo)

Avustralya'daki araştırmacıların geliştirdiği yeni bir teori, zaman yolculuğunun, sıkça dile getirilen klasik paradoksu yaratmayabileceğini ortaya koydu. Teorinin ardındaki araştırmacılar, geleceğe giden yolda bazı değişiklikler yapılsa bile normalde yaşanacak olayların kaçınılmaz olduğunu öne sürdü.
Sinemada ya da romanlarda sıkça işlenen zaman yolculuğu, genellikle ünlü bir paradoksu da beraberinde getiriyor. Bu paradoksa göre zamanda geriye giderek herhangi bir şeyi değiştirmek, gelecekte farklı olayların yaşanmasına sebep olabiliyor. Bu da zaman yolcusunun, geçmişe gitmesine sebep olan olayları değiştirerek, yolculuğun gerçekleşmesini engelliyor.
Söz konusu paradoksa geçen ay vizyona giren, yönetmen koltuğunda bilimkurgu filmlerindeki başarısıyla tanınan Christopher Nolan’ın oturduğu Tenet filminde de değiniliyor. Filmde bahsi geçen paradoks, genellikle “dede paradoksu” diye biliniyor.
İlk kez bilimkurgu yazarı René Barjavel’in "Le Voyageur Imprudent" (Tedbirsiz Seyyah) romanında bahsettiği dede paradoksuna göre, zaman yolculuğu yapan birinin geçmişe gidip dedesini, babaannesiyle tanışmadan önce öldürdüğü durumda o kişinin doğumu mümkün olamaz. Haliyle geriye dönüp dedesini öldürmesi de imkansız hale gelir.
Queensland Üniversitesi’nden ve teorinin açıklandığı makalenin yazarlarından Fabio Costa, “Diyelim ki Kovid-19’a yakalanan ilk hastanın, virüsle temas etmesini engellemek için geçmişe gittiniz. O kişinin enfekte olmasını engellerseniz geri dönüp pandemiyi en başından durdurmanız için neden kalmayacaktır” dedi ve ekledi:
İşte bu paradoks yüzünden insanlar, evrenimizde zaman yolculuğunun mümkün olmadığını düşünüyor.
Ancak mevcut koronavirüs pandemisi örneğinden ilerleyen araştırmacılar, dünyadaki önemli olayların ne denli kaçınılmaz olduğunu ortaya koydu. Makalede imzası bulunan German Tobar, bunu şöyle açıkladı:
Sıfır numaralı hastanın enfekte olmasını engelleyebilirsiniz. ancak bunu yaparken virüse temas eder ve ilk hasta siz olursunuz. Ya da bir başkası… Ne yaparsanız yapın, bu olaylar, kendilerini yeniden düzenler ve meydana gelir.
Sahte Bellek ve Karanlık Madde gibi çok satan kitaplarıyla bilinen bilimkurgu yazarı Blake Crouch da çalışmayı yorumladı.
Comic Book’un aktardığına göre ünlü yazar, “Evren deterministiktir ve Geçmiş Olay X'i değiştirme girişimleri, Geçmiş Olay X'i meydana getiren kuvvetlere dönüşür” dedi.
Böylece gelecek geçmişi etkileyebilir. Ya da belki zaman sadece bir illüzyondur.

Independent Türkçe



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news