Avrupa koronavirüse karşı tedbirleri artırdı

İspanyol yönetimi dün Madrid'de olağanüstü hal ilan etti. (EPA)
İspanyol yönetimi dün Madrid'de olağanüstü hal ilan etti. (EPA)
TT

Avrupa koronavirüse karşı tedbirleri artırdı

İspanyol yönetimi dün Madrid'de olağanüstü hal ilan etti. (EPA)
İspanyol yönetimi dün Madrid'de olağanüstü hal ilan etti. (EPA)

Avrupa’daki birok ülke, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) kaynaklı vakaların ve ölümlerin sayısındaki artış nedeniyle uyguladıkları tedbirleri sıkılaştırdı. AFP’nin dün resmi kaynaklardan aktardığı haberinde koronavirüs salgınının geçen yılın sonunda Çin'de ortaya çıkmasından bu yana dünya çapında bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olduğu kaydedildi. Dünya genelinde koronavirüsten etkilenenlerin sayısı 37 milyona yaklaştı. Yoksul ülkelerin çoğunda yeterli test yapılamıyor. Bazı ülkelerde ise sadece en ağır vakalara test yapılmasından dolayı söz konusu veriler gerçeği yansıtmıyor.
Son 24 saatte en fazla ölümün kaydedildiği ülkeler Hindistan (964), ABD (938) ve Brezilya (729) oldu. Johns Hopkins Üniversitesi’nin verilerine göre 7 milyondan fazla vaka 212 bin 789 ölüm kaydedilen ABD koronavirüsten en çok etkilenen ülke oldu. ABD’yi 148 bin 957 ölüm ve 5 milyondan fazla vaka kaydeden Brezilya, 106 bin 490 ölüm ve 7 milyona yaklaşan vaka sayısıyla Hindistan, Meksika ve İngiltere takip ediyor.
İspanya hükümeti dün yaptığı açıklamada yargı kararının iptal edilmesinin ardından başkentte kısmi kapatmanın yeniden uygulanmasına yol açacak koronavirüs vakalarındaki artışı durdurmak amacıyla Madrid bölgesinde olağanüstü hal ilan etti. İspanya Sağlık Bakanı Salvador Illa, ülkenin diğer bölgelerinde vakalar hızla yayıldığı için, "Madrid nüfusunun sağlığını korumak üzere önlemler alınmalıdır" açıklamasında bulundu. Hükümet, ana muhalefetteki muhafazakar Halk Partisi önderliğindeki yerel yetkililerin itirazlarına rağmen kapanma kararını aldı.
Olağanüstü hal,  2 Ekim'den bu yana uygulanan ve perşembe günü Madrid'deki bir mahkemenin kararıyla kaldırılan, Madrid ve çevresindeki 7 bölgede yürürlükte olan kısmi kapatmanın yeniden uygulanmasına izin veriyor.
İngiltere'de ise Ulusal İstatistik Ofisi tarafından cuma günü yayınlan bir rapora göre ülkedeki ortalama günlük Kovid-19 oranının bir hafta içinde iki katına çıkması, salgının yayılmasının yeniden önemli ölçüde hızlanacağı endişesini artırdı.
Ulusal İstatistik Ofisi, İngiltere'de yeni vakaların geçen hafta günde yaklaşık 17 bin 200 olduğu tahmininde bulunurken bu sayının önceki hafta günde 8 bin 400 olarak kaydedildiğine dikkat çekti.
Almanya'da başkent Berlin'deki öğrencilerin ve ebeveynlerin günlük yaşamları, yeni vakalardaki artış nedeniyle büyük olasılıkla yeniden önemli ölçüde değişecek. Berlin Belediye Başkanı Michael Mueller dün yaptığı açıklamada "Bu alışılmadık yöntemlere karşı anlayışınızı istiyoruz" dedi.
Mueller, sınıftaki havalandırma aralarına ek olarak okullarda sabah ve öğleden sonra olacak şekilde bir tür vardiyalı sistemin uygulanabileceğini ve bunun bir araya gelmeyi azaltacağını belirtti. "Sanırım böyle bir sistem kış aylarında oldukça gerekli olacak” ifadelerini kullanan Mueller, Berlin'in okullarda çeşitli havalandırma ve uyarı sistemleri uygulayacağını belirttiği açıklamasında "Artık bu amaçla teknik ekipman da alıyoruz" dedi.
Berlin Eyaleti Sağlık Bakanlığı önceki gün başkentin salgınının merkez üssü haline geldiğini, yeni vaka oranının 7 günde 100 bin kişi başına 50 vaka olduğunu ve uyarı sınırını aştığını bildirdi.
7 günde 100 bin kişi başına 50 vaka sınırı, federal hükümet ve eyaletlerin, bu oran aşıldığında ilgili yerlerde koronavirüsün yayılmasını engellemek için önlemlerin alınabileceğinin bir göstergesi olarak kabul ettiği merkezi bir standart sayılıyor.
Berlin eyaleti hükümeti, geçen salı koronavirüse karşı yeni önlemler alındığını açıkladı. Buna göre bugünden itibaren restoran ve barların kapatılmasına karar verildi. Özellikle geceleri kapalı salonlarda ve halka açık yerlerde toplanma yasağı sıkılaştırıldı.
İsviçre'de dün Kamu Sağlığı Ajansı'ndan alınan verilere göre ülkedeki ve Liechtenstein Prensliği'ndeki yeni koronavirüs vakalarının sayısındaki artış bir gün içinde bin 487 kişi arttı. Bunun rekor bir artış olduğu bildirildi. Ajans, böylece toplam sayının çarşamba günü kaydedilen 58 bin 881 vakaya göre artışa işaret ettiği, toplamda 60 bin 368 vaka kaydedildiğini duyurdu. Yaşamını yitirenlerin sayısının ise 3 yeni ölümle bin 794'e yükseldiği kaydedildi.
İsviçre’de ilk vaka şubat ayı sonlarında açıklanmıştı. Ülkede günlük vaka sayısı 23 Mart'ta bin 456 vaka ile zirveye ulaşmış ancak daha sonra sert bir düşüşle 1 Haziran'da yalnızca üç vaka kaydedilmişti.
Polonya ise ardı ardına üç gün boyunca vaka oranlarında benzeri görülmemiş bir artış kaydetti. Polonya Sağlık Bakanlığı, salgının başlangıcından bu yana en yüksek sayının kaydedildiğini belirterek son 24 saat içinde 4 bin 739 yeni vaka tespit edildiğini duyurdu. Polonya şu ana kadar 116 bin 338 koronavirüs vakası kaydederken, Kovid-19 kaynaklı ölümler ise 2 bin 929'a ulaştı.
Polonya hükümeti, vakalardaki artışın ardından restoran, sinema ve spor salonlarında izin verilen kişi sayısını sınırlarken açık alanlarda maske takma konusundaki uyarılarını da yineledi. Polonya’daki RMF Radyo, yönetimin koronavirüsle mücadele çabalarının bir parçası olarak üniversiteleri ve yüksek okulları kapatmaya ve öğrencileri uzaktan eğitim sistemlerine yönlendirmeye hazırlandığını bildirdi. Bloomberg haber ajansı, yeni kısıtlamaların üniversitelerden başlayarak daha sonra yüksek okullara uygulanmak üzere kademeli olarak hayata geçirileceğini ve hükümetin mümkün olduğu kadar uzun süre boyunca ilkokulları açık tutmaya devam etmeyi planladığını aktardı.



İspanya, 4 ülke ile aynı anda Filistin devletini tanımayı planlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İspanya, 4 ülke ile aynı anda Filistin devletini tanımayı planlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İspanya'da sol koalisyon hükümetinin Filistin devletini tanıma girişimini 4 ülke ile aynı anda ortak bir kararla yapmayı planladığı öğrenildi.

İspanya Dışişleri Bakanlığı kaynakları, AA muhabirine, Başbakan Pedro Sanchez'in ve Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares'in birçok kez dile getirdiği Filistin devletini tanıma girişiminin kısa zamanda gerçekleşmesinin planlandığını, İspanya'nın 4 ülke ile birlikte ortak hareket etmesinin öngörüldüğünü bildirdi.

İspanya'nın, daha önce yaptıkları ortak açıklamada uygun koşullar olması halinde Filistin devletini tanıma sözü veren Malta, İrlanda, Slovenya ve bu girişime destek verdiğini açıklayan Norveç ile birlikte hareket etmesi bekleniyor.

"Jamaika'nın ardından Filistin devletini dünyada tanıyan ülke sayısı 140 oldu. Bunun İspanya ve diğer ülkelerin de katılımıyla 145'e çıkacağını düşünüyoruz." diyen kaynaklar, bu kararı almalarının ardından beklentilerinin kalıcı ateşkes ilan edilmesi için taraflar üzerindeki baskıyı artırmak olduğunu aktardı.

Kaynaklar, "Filistin devletinin tanınması hem İspanyol hükümetinin hem de Başbakan Sanchez'in seçim öncesi ve sonrasındaki bir vaadidir. Bunun tarafları tekrardan müzakere masasına oturmasına hizmet etmesini umuyoruz. Bu büyük bir strateji ve şu anda doğru zaman. Daha fazla beklenmemeli." ifadelerini kullandı.

Kaynaklar, şunları kaydetti:

Kısa vadede öncelik acil kalıcı ateşkes, rehinelerin şartsız serbest bırakılması ve insani yardımların koşulsuz bir şekilde bölgeye girmesi olacaktır. Uzun vadede ise bölgede barış, refah ve güvenlik için tek yol olarak gördüğümüz iki devletli çözüme dayalı, geri dönüşü olmayan yol haritası oluşturmaktır. Filistin halkının umudu ve İsrail'in güvenliğinin garanti edilmesi için bu gereklidir. Biz Hamas'ı bu süreçte tamamen dışarıda görüyoruz. Hamas bölgede barışın ortağı değildir.

Siyasi cesaretin tek gerekli şey olduğunu vurgulayan kaynaklar, "Gazze'nin yeniden yapılanması için devasa ekonomik plan gerekmektedir. Buna İspanya ve AB kesinlikle katılacaktır. Gazze'nin bölgesel bağlantıları açılmalıdır. Hiçbir şekilde aceleci olmadan bunun üzerinde çalışılmalıdır. İsrail'in meşru hakkı olan güvenlik garantisi de sağlanmalıdır." diye konuştu.

Orta Doğu için mevcut durumda "genel görüşün savaşın devam edeceği" olduğunu belirten kaynaklar, "Gazze'de birinci sınıf insani felaket yaşandığının ve Lübnan'da her gün yaşanan olaylardan da büyük endişe duyduklarının" altını çizdi.


İngiltere Kralı, düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya sınır dışı edilmesine ilişkin tasarıyı onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İngiltere Kralı, düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya sınır dışı edilmesine ilişkin tasarıyı onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İngiltere'de düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya sınır dışı edilmesine ilişkin yasa tasarısı, Kral 3. Charles tarafından onaylandı.

SkyNews'ün haberine göre Kraliyet Sözcüsü, Ruanda Planı'nın Kral 3. Charles'ın onayıyla yasalaştığını doğruladı.

Ülkedeki düzensiz göçmenleri Ruanda'ya sınır dışı edecek yasa tasarısı, 23 Nisan'da Avam Kamarası ile Lordlar Kamarası arasında defalarca gidip gelmesinin ardından Parlamentodan geçmişti.

Başbakan Rishi Sunak, düzensiz göçmenleri Ruanda'ya sınır dışı edecek uçakların 10 ila 12 hafta içinde kalkacağını duyurmuştu.

- Tartışmalı "Ruanda Planı" nedir?

İngiliz hükümeti, Nisan 2022'de hazırlanan "Ruanda Planı" kapsamında düzensiz göçmenleri ve ülkeye yasa dışı yollarla girip sığınma talebinde bulunanları, Ruanda'ya gönderme hedefini açıklamıştı.

Ülkede muhalefet, insan hakları örgütleri ile Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun tepki gösterdiği karar, Yargıtay ve Yüksek Mahkemece yasaya uygun bulunmuştu.

Kararın ardından Haziran 2022'de Ruanda'ya 7 kişiyi taşıyan ilk uçuş ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararıyla durdurulmuştu. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı, Yüksek Mahkemede yeni dava açmış, mahkeme de 19 Aralık 2022'de Ruanda uçuşunun yasal olduğuna karar vermişti.

Mahkeme, temyiz yolunu açık tutmuş, insan hakları savunucularının bu mahkemede açtığı dava sonucu 29 Haziran'da Ruanda Planı'nın yasalara uygun olmadığına karar verilmişti. Hükümet ise Temyiz Mahkemesinin kararını Yüksek Mahkemeye taşımış, Yüksek Mahkeme de 15 Kasım'daki kararında Ruanda'ya yollanacak kişilerin kötü muameleye maruz kalma ve kendi ülkelerine gönderilme gibi risklerin bulunduğu gerekçesiyle planın yasaya uygun olmadığını açıklamıştı.

Bunun üzerine Ruanda'yla 5 Aralık 2023'te yeni anlaşma imzalanmıştı.

Bu anlaşmaya göre Ruanda'ya gönderilecek düzensiz göçmenler, İngiltere dışında başka bir üçüncü ülkeye sınır dışı edilemeyecek. Ruanda'daki diğer sığınmacılarla aynı haklara sahip olacak bu kişilerin yasal talepleri için destek verilecek. Ruanda'nın sorumlulukları bağımsız gözlemciler tarafından kontrol edilecek. Yasa tasarısıyla Ruanda, düzensiz göçmenlerin sınır dışına gönderilebileceği güvenli ülke kabul edilecek. Ruanda'nın güvenli olduğunu gösterir yasal adımlar ve uygulamalar da hayata geçirilecek.


Af Örgütü, ABD'deki üniversiteleri, öğrencilerin kampüslerdeki protesto haklarını korumaya çağırdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Af Örgütü, ABD'deki üniversiteleri, öğrencilerin kampüslerdeki protesto haklarını korumaya çağırdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Af Örgütü, İsrail karşıtı eylemlerin engellendiği ve öğrencilerin gözaltına alındığı ABD'deki üniversiteleri, öğrencilerin kampüslerdeki "barışçıl ve güvenli" protesto haklarını korumaya ve kolaylaştırmaya çağırdı.  

Af Örgütünden yapılan açıklamada, ABD'deki üniversitelerde İsrail karşıtı öğrenci protestolarının engellenmesi ve öğrencilerin gözaltına alınması kınandı.

İsrail hükümetinin eylemlerine yönelik eleştirilerin doğası gereği antisemitik olmadığı vurgulanan açıklamada, bazı protestolarda şiddeti yüceltmek de dahil olmak üzere nefret dolu söylemler kullanan kişilerin de olduğu aktarıldı.

Üniversite idarelerinin, öğrencilerin kampüslerdeki "barışçıl ve güvenli bir şekilde" protesto haklarını korumaya ve kolaylaştırmaya çağrıldığı açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden'a da İsrail'e yönelik tüm silah transferlerini askıya alması ve Gazze'de derhal ateşkes sağlanması için çalışma çağrısı yapıldı.

- "İnsan haklarının ihlalidir"

Açıklamada görüşlerine yer verilen Af Örgütü ABD İcra Direktörü Paul O'Brien, "Barışçıl olarak protesto etmek ve seslerini duyurmak için bir araya gelenleri susturmak, taciz etmek, tehdit etmek ya da başka bir şekilde sindirmek için atılan her adım insan haklarının ihlalidir." ifadelerini kullandı.

O'Brien, ABD'deki üniversitelerin Filistinlilerin haklarını savunan protestocuların gözaltına alınmalarını talep ederek öğrencilere baskıcı şekilde karşılık verdiğine dikkati çekti.

Akademik özgürlüğün eğitim hakkının merkezinde yer aldığını vurgulayan O'Brien, kampüs aktivizminin ise bu özgürlüğün önemli bileşeni olduğunu kaydetti.

O'Brien, nefret dolu söylemleri ve şiddeti mümkün olan en güçlü şekilde kınadıklarını belirterek, "Yönetimlerin farklı bakış açılarına izin veren atmosferi teşvik etme sorumluluğu vardır." değerlendirmesinde bulundu.

- ABD'deki üniversitelerde Filistin protestoları

Columbia Üniversitesinde Filistin destekçisi öğrenciler, okulun, Filistin işgalini ve Gazze'deki soykırımı destekleyen şirketlere devam eden finansal yatırımlarını protesto amacıyla kampüsün bahçesinde oturma eylemi başlatmıştı.

Polis, 108 öğrenciyi gözaltına almış, okul yönetimi de eyleme karışan 80 civarında öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası vermişti.

Columbia Üniversitesindeki Filistin destekçisi gösteriler, New York Üniversitesi (NYU), Yale Üniversitesi, Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT), Tufts Üniversitesi, The New School ve Kuzey Carolina Üniversitesi gibi ABD'nin diğer önde gelen yükseköğrenim kurumlarına da yayılmıştı.


BM: Gazze halkı artan salgın hastalık riskiyle karşı karşıya

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM: Gazze halkı artan salgın hastalık riskiyle karşı karşıya

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail’in zorla aç ve susuz bırakarak yardımların girişini engellediği Gazze’deki Filistinlilerin artan salgın hastalık riskiyle karşı karşıya bulunduğunu açıkladı.

UNRWA’nın X sosyal medya hesabından İsrail’in saldırılarının sürdüğü Gazze’de yol açtığı insanlık felaketine ilişkin açıklamada yapıldı.

"Gazze’de açlık, hastalık ve ölüm halkın peşini bırakmıyor" ifadesine yer verilen açıklamada, İsrail’in saldırılarından kaçan 1.5 milyon kişinin sığındığı Refah kentindeki derme çatma barınakların arasında çöplerin biriktiği vurgulandı.

Açıklamada, salgın hastalık riskinin yüksek olduğu, ishal ve hepatit A salgınlarında endişe verici artış yaşandığına dikkat çekildi.

- Bir yandan İsrail saldırıları, diğer yandan açlık ve salgın hastalıklar

İsrail 7 Ekim 2023'ten beri yaklaşık 2,3 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi'ne hava, kara ve denizden saldırılarını sürdürüyor.

Saldırılar nedeniyle bugüne kadar çoğu kadın ve çocuk 34 bin 262 Filistinli öldürüldü, 77 bin 229 Filistinli yaralandı.

Hava, kara ve denizden düzenlenen saldırılar nedeniyle Gazze'de 1,9 milyon Filistinli de yerinden oldu. İsrail'in çıkardığı zorluklar nedeniyle bölgeye yeteri kadar yardım da ulaştırılamıyor. Filistinliler bir taraftan İsrail saldırıları diğer taraftan da her gün daha derinleşen açlıkla mücadele ediyor.

BM, İsrail'in yoğun saldırısı altındaki Gazze Şeridi'nde 2,2 milyon kişinin kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmuştu.

BM'ye göre, Gazze'de 378 bin kişi Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) ölçeğine göre "felaket" olarak adlandırılan 5. seviye, 939 bin kişi de "acil durum" olarak bilinen 4. seviye açlıkla karşı karşıya bulunuyor.

Özellikle Gazze'nin kuzeyinde yaşayan Filistinlilerin un bulamadıkları için hayvan yemlerini öğüterek tüketmek zorunda kaldığı bildiriliyor.


Macron'a göre, dünyadaki silahlanma karşısında Avrupa "çok yavaş" ve "yeterince iddialı değil"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Macron'a göre, dünyadaki silahlanma karşısında Avrupa "çok yavaş" ve "yeterince iddialı değil"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa'nın askeri açıdan yeterince iddialı olamadığını ve dünyadaki silahlanma yarışının gerisinde kaldığını söyledi.

Macron, 6-9 Haziran'da yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesi Sorbonne Üniversitesinde "Avrupa" temalı konuşma yaptı.

Muhaliflerin bu konuşmayı kastederek "cumhurbaşkanlığı koltuğunu seçim kampanyası için kullanmakla" suçladığı Macron, konuşmasında, değişen uluslararası koşullar, Ukrayna'daki savaş, kıtanın güvenliği ve savunması gibi konuları ele aldı ve "daha egemen ve daha güçlü" bir Avrupa mesajı verdi.

Stratejik riskler ve uluslararası sistemdeki dönüşümler bağlamında, "Avrupa'mız ölümlü, ölebilir" diyen Macron, Avrupa'da birliğin ve gücün sağlanması için mücadele çağrısı yaptı.

Macron, Rusya'nın Ukrayna savaşını kazanmamasının Avrupa'nın güvenlik “koşulu” olduğunu kaydetti ve Rusya'ya karşı "otonom gerçek bir strateji" yürütülmesi gerektiğini savundu.

Öte yandan dünya genelinde artan silahlanma karşısında Avrupa'nın "çok yavaş kaldığını ve yeterince iddialı olmadığını" belirten Macron, "Güvenilir Avrupa Savunması" isimli bir konseptin inşası için Avrupalı ortakları ile harekete geçeceğini dile getirdi.

Macron ayrıca kıtanın "siber güvenlik ve siber savunma kapasitesine" sahip olmasını istediğini belirtti.

Sene başında Fransa dahil Avrupa geneline yayılan çiftçi protestolarına da değinen Macron, "çiftçilerin öfkesinin Avrupa'ya karşı değil aşırı düzenlemelere yönelik" olduğunu savundu.

Macron, 7 yıl önce, cumhurbaşkanlığı döneminin başında yine Sorbonne Üniversitesinde bir konuşma yapmıştı.

- Macron'a karşı protesto gösterisi

Macron'un Sorbonne Üniversitesine gelmesini protesto eden yüzlerce eylemci Pantheon Meydanı'nda toplandı.

"Macron kapat çeneni, Sorbonne senin değil" sloganları atan eylemcilere karşı polis yoğun güvenlik önlemleri aldı.

Polisin çevrelediği alanda Filistin bayrakları ve "Özgür Filistin" sloganları ile tempo tutan eylemciler İsrail'in Gazze’ye yönelik saldırılarını da protesto etti.


İsveç'te maskeli saldırganlar tiyatrodaki anti-faşist etkinliğe sis bombasıyla saldırdı

Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
TT

İsveç'te maskeli saldırganlar tiyatrodaki anti-faşist etkinliğe sis bombasıyla saldırdı

Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)

İsveç polisi, çarşamba gecesi maskeli birkaç saldırganın Stockholm'da düzenlenen anti-faşist bir etkinliğe ev sahipliği yapan tiyatroyu basarak oradaki topluluğa saldırdığını ve sis bombaları patlattığını belirtti. 

Sol görüşlü Sol Parti (Vansterpartiet) ve Yeşiller Partisi'nin (Green Party), İsveç başkentinin güney banliyölerinden birinde bulunan Gubbangen tiyatrosunda düzenlediği etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı. Etkinliğe bir üyesiyle katılan ırkçılık karşıtı Expo Vakfı, saldırı sonrasında üç kişinin hastaneye kaldırıldığını söyledi.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson saldırıyı kınayarak bunu İsveç demokrasisine yapılmış bir saldırı diye nitelendirdi. TT haber ajansına göre Başbakan, bu tür olayların ülkede yeri olmadığını da sözlerine ekledi.

Kristersson, "Demokratik bir toplantıya yapılan saldırı, tüm demokrasimize yapılmış bir saldırıdır" dedi.

Expo, maskeli saldırganların etkinlik başlamak üzereyken tiyatroya girdiklerini ve biber gazıyla sis bombası kullandıklarını belirtti. 

Vakıf, saldırganları "bir grup Nazi" diye tanımladı.

Expo, "Naziler, fiziksel şiddet kullanarak ziyaretçilere saldırdı" diye belirtti ve saldırganların "giriş salonunu dumanla dolduran bir tür sis bombası atmadan önce binayı tahrip ettiklerini" ifade etti. 

Expo tarafından yayımlanan görüntülerde panik içindeki katılımcıların mekandan kaçmaya çalıştığı görülüyor.

Saldırı tüm siyasi partiler tarafından kınandı. Henüz herhangi bir tutuklama yapılmadı.

SVT kanalına göre Sol Parti'den Nooshi Dadgostar, "bireyler arasında eşitlik" anlamına gelen etkinliğe "Nazi gibi görünen kişilerin şiddetle saldırıldığını" söyledi.

Dadgostar; ülkedeki "tüm siyasi güçleri", "demokrasimizi tehdit eden radikal sağa" karşı birlikte mücadele etmeye çağırdı.
Independent Türkçe


Ukrayna asker çağında erkeklerin yeni pasaport başvurusu yapmasını yasakladı

Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)
Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)
TT

Ukrayna asker çağında erkeklerin yeni pasaport başvurusu yapmasını yasakladı

Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)
Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)

Ukrayna, savaşın vurduğu ülkeyi terk etmek isteyenleri etkileyen yeni bir düzenlemeyle askerlik çağında erkeklerin yurtdışına pasaport başvurusunda bulunmasını geçici olarak yasakladı.

Artık 18 ila 60 yaşındaki erkeklere pasaportlar sadece Ukrayna'da verilecek.

Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba'nın Kiev'in 18 ila 60 yaşındaki erkeklere yönelik konsolosluk hizmetlerini 18 Mayıs'a kadar askıya aldığını açıklamasından bir gün sonra Ukrayna Dışişleri Bakanlığı çarşamba günü bu düzenlemeleri duyurup açıklığa kavuşturdu. Bakanlık, 23 Nisan'dan sonra alınan başvuruların 18 Mayıs'tan sonra ele alınacağını söyledi.

Kuleba, yurtdışında yaşayanları Rusya'nın 26 aydır süren istilasında askerlik yapmadıkları için eleştirdi. Zorunlu askerliğe tabi erkeklerin yurtdışında yaşamalarına rağmen hâlâ devlet hizmetlerinden yararlanmak istemelerinin tutarsız olduğunu söyledi.

gtnbyn
Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)

X'te, "Yurtdışında kalmak bir yurttaşı anavatana karşı görevlerinden muaf tutmaz" diye yazdı.

Bakanlık, Ukrayna'ya dönmek istediklerini beyan eden özel bir belge isteyen başvuru sahiplerine büyükelçilik ve konsoloslukların yardım sunması gerektiğini duyurdu.

Bakanlık ayrıca, özel ajansların ve satıcıların artık pasaport başvurularını yürütmesine izin verilmediğini açıkladı. Ukraynalı erkeklerin pasaport başvurularıyla sadece devlet misyonları ilgilenecek.

Bakanlık, engelliler dahil sıkıyönetim yürürlükteyken devlet sınırlarını geçmelerine izin verilen yurttaşlar için yeni kurallar dizisinin geçerli olmadığını da ekledi.

Devlet Başkanı Volodimir Zelenski duyuru hakkında yorum yapmadı ancak her gün yaptığı gece konuşmasında "Rus savaş makinesine" karşı koymaktan bahsetti. Zelenski, "Güçlü pozisyonlar ve güçlü eylemler yoluyla mümkün olan en kısa sürede barışa ulaşabilmemiz için her biçimde, her açıdan güce ihtiyacımız var" dedi.

Devlet Başkanı bu ay, Ukrayna'daki seferberlik kurallarını revize eden kritik bir yasayı imzalamıştı.

Yurtdışında yaşayan 18 ila 60 yaşındaki erkekler, Ukrayna konsolosluklarında kayıt belgelerini göstermeden pasaportlarını yenileyemeyecek. Yürürlüğe girecek olan yeni seferberlik yasası, gönüllüleri teşvik etme ve askerlikten kaçanları cezalandırma yoluyla asker sayısını arttırmayı amaçlıyor.

Askerlik çağında tahminen 86 bin Ukraynalı erkek Avrupa Birliği'nde yaşıyor ve savaşın vurduğu ülke, daha donanımlı ve daha büyük Rus ordusu tarafından yürütülen istilaya karşı mücadelede asker sıkıntısı çekerken yüzlerce binden fazlasının da yurtdışında yaşaması bekleniyor.

Independent Türkçe


Yerleşimciler neden Mescid-i Aksa'da kurban kesmeye çalışıyor?

Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)
Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)
TT

Yerleşimciler neden Mescid-i Aksa'da kurban kesmeye çalışıyor?

Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)
Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)

Tel Aviv'deki güvenlik kaynakları, dün (Çarşamba) Mescid-i Aksa'nın avlusunda kurban kesme girişiminde bulundukları için gözaltına alınan üç Yahudi yerleşimcinin serbest bırakıldığını duyurdu. Bu gelişme, söz konusu girişimlerin arkasındaki derneğe ve bu adımı tekrar tekrar atmalarının nedenlerine dikkat çekti.

İsrail medyasına göre yerleşimcilerin serbest bırakılması, aşırılık yanlısı görüşleriyle tanınan ve yakın çevresi Mescid-i Aksa'da kurban kesmeye çalışan yerleşimcilerin üye olduğu Dağa Dönüş Derneği’yle bağlantılı olan Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in müdahalesiyle gerçekleşti.

Yerleşimciler, Hamursuz (Fısıh) Bayramı için kurban olarak kesmeyi planladıkları keçilerle birlikte Mescid-i Aksa'ya giderken gözaltına alındılar.

2015'ten beri faaliyet gösteren Dağa Dönüş Derneği, Yahudileri Mescid-i Aksa'ya girmeye ve orada dua ve dini ritüelleri yerine getirmeye teşvik etmek için çalışan birçok Yahudi dernek ve hareketten biri. Bu hareketler Tapınak Tepesi'ndeki gerçekliğin değiştirilerek Yahudilerin inanç özgürlüğü çerçevesinde ibadet edebilmeleri için çağrıda bulunurken, Dağa Dönüş Derneği, Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girmesini engellemek ve burayı sadece Yahudiler için kutsal bir yer haline getirmek için çalışıyor.

Cazip meblağlar

Dağa Dönüş Derneği üyeleri her yıl Mescid-i Aksa'da kurban kesme girişiminde bulunuyor. Filistin lehçesinde Arapça öğrenmiş olan liderleri, tutuklanan her aktiviste 120 dolar, keçisini getirmeye çalışırken tutuklanan herkese 240 dolar ve keçisini Mescid-i Aksa'da kesmeyi başaran herkese iki bin 600 dolar ödül veriyor.

DVEF
Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurban getirmeye çalışan aşırılık yanlısı Yahudi yerleşimciler (Dağa Dönüş Derneği)

Dağa Dönüş Derneği, Mescid-i Aksa’ya girmelerine yardım edecek ya da Yahudiler gelip keçiyi Mescid-i Aksa'ya götürene kadar evinde saklayacak her Arap'a yüklü bir meblağ teklif ediyor. Polis, onları yolda gözaltına aldığı için keçileri Mescid-i Aksa’ya sokmayı başaramasalar da süreci tekrarlıyor. Dernek üyeleri ayrıca, provokatif yollarla dikkat çekmek için çeşitli faaliyetler yürütüyor. Örneğin, Yahudiler için en kutsal yer olan Ağlama (Burak) Duvarı avlusuna Arap kıyafetleri içinde bir grup giriyor ve defalarca ‘Allahu Ekber’ diye bağırıyor.

Derneğin Ben-Gvir ile ilişkisi

Haaretz gazetesine göre dernek Ben-Gvir ve ailesine yakın; sözcüsü derneğin lider kadrosunda yer alıyor ve eşi de dernek saflarında aktif.

Gazete, dernek üyelerinin dün, polisin kendilerini gözaltına aldığını ve Hamursuz (Fısıh) Bayramı boyunca soruşturma amacıyla gözaltında kalacaklarını bildirdiğini, ancak bir saat sonra soruşturma yapılmadan Ben-Gvir'in müdahalesiyle serbest bırakıldıklarını yazdıkları mesajlarını yayınladı.

Gazete, Ben-Gvir'in müdahalesinin yasalara aykırı olduğunu ve bakanın, polisin profesyonel çalışmasına müdahale etmesini yasaklayan Yüksek Adalet Mahkemesi kararıyla çeliştiğini vurguladı.

Ben-Gvir haberlerle ilgili yorum yapmaktan kaçınırken, kendisine yakın çevreler “yasadışı olanın, tek amaçları dua etmek olan aktivistlerin utanç verici bir şekilde gözaltına alınması olduğunu” söyledi.

Dağa Dönüş Derneği Başkanı Raphael Morris, “kurbanlık hayvanların kesilmesinin Hamursuz Bayramı'nın en önemli dini ritüeli olduğunu” söyledi. Morris ayrıca, 15 haham tarafından Başbakan Binyamin Netanyahu ve Ben-Gvir'in ofisine gönderilen ve yerleşimcilerin Tevrat yasalarının gerektirdiği şekilde Hamursuz Bayramı kurbanlarını Mescid-i Aksa'da kesmelerine izin verilmesini talep eden mektuba atıfta bulundu.

DFVB
İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Morris, “Bu yıl da görevimizde başarısız olduk ama şimdiden gelecek yıl için yeni bir girişimde bulunmaya hazırlanıyoruz. Sadece bir keçi değil, kızıl bir düve getirmeyi umuyoruz. Bu daha kutsal” ifadelerini kullandı.

Kırılmalar ve kapanmalar

703 yerleşimci, İsrail polis güçlerinin yoğun koruması altında dün el-Meğaribe Kapısı'ndan Mescid-i Aksa’ya girdi.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresi'ne göre yüzlerce yerleşimci, 35 kişilik gruplar halinde Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi ve işgal polisinin koruması altında provokatif turlar gerçekleştirdi. İslami Vakıflar İdaresi tarafından yapılan açıklamada, İsrail polisi korumasındaki Yahudi grubun, Harem-i Şerif'in avlularında dolaşıp çeşitli dini ritüellerini yerine getirdikten sonra Mescid-i Aksa'dan ayrıldığı kaydedildi.

İşgal güçleri, Yahudi yerleşimcilerle birlikte Filistinlilerin de Eski Şehir ve Mescid-i Aksa'nın girişlerine erişimini kısıtladı ve kontrollerini sıkılaştırdı.

Kudüs askeri bir kışlaya dönüştü; 3 binden fazla işgal polisi şehrin dört bir yanına konuşlandırıldı. Polis, Eski Şehir ve Mescid-i Aksa'ya giden cadde ve yollara onlarca kontrol noktası kurdu ve Filistinlileri durdurarak, kimliklerini ve eşyalarını kontrol etti.

CDFBRBG
Mescid-i Aksa'ya giren Dağa Dönüş Derneği üyeleri (Dağa Dönüş Derneği)

Harem-i İbrahim Camii Vakfı Müdürü Mutaz Ebu Suneyne, caminin kapatılmasını kınayarak, bunu kutsallığının açık bir ihlali ve Müslümanların ibadet yerlerine erişim hakkına yönelik provokatif bir saldırı olarak nitelendirdi.

Şarku’l Avsat’a konuşan görgü tanıkları, Yahudi bayramlarını kutlama bahanesiyle yerleşimcilerin El Halil şehrine ve arkeolojik alanlara erişimini güvence altına almak için güçlerin Harem-i İbrahim Camii'ne giden tüm girişlerde varlıklarını yoğunlaştırdığını ve Eski Şehir'deki bazı pazarları kapattığını doğruladı.

İsrail’in, Yahudi bayramları bahanesiyle, Yahudilerin dini ritüellerini ve siyasi festivallerini gerçekleştirmelerine izin vermek için Harem-i İbrahim Camii'ni her yıl 10 gün tamamen Müslümanlara kapatması dikkat çekiyor.


Tel Aviv, Güney Lübnan'ın tamamına yönelik ‘saldırı operasyonunu’ duyurdu

Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)
TT

Tel Aviv, Güney Lübnan'ın tamamına yönelik ‘saldırı operasyonunu’ duyurdu

Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Güney Lübnan'daki savaşın 200’üncü gününde, kuvvetlerinin güneyde bir ‘saldırı operasyonu’ yürüttüğünü ve Hizbullah liderlerinin yarısını ortadan kaldırdıklarını söyledi. Askeri bir gelişme olarak ise Tel Aviv, iki taraf arasındaki karşılıklı gerilimin ortasında güneyde ‘Ateş Kemeri’ stratejisini uygulamaya koydu.

Gallant, Lübnan'ın kuzey sınırında gerçekleştirdiği turun ardından yaptığı açıklamada, “Sınıra çok sayıda kuvvet konuşlandırıldı ve ordu güçleri şu anda Güney Lübnan'ın tamamında saldırı operasyonları yürütüyor. Güney Lübnan'daki Hizbullah liderlerinin yarısı ortadan kaldırıldı, diğer yarısı ise saklanıyor ve güçlerimizin operasyonları karşısında sahayı terk ediyor” ifadelerini kullandı.

İsrail ordusu dün (çarşamba) erken saatlerde, Lübnan'ın güneyindeki Ayta eş-Şaab civarında silah ve cephane depoları ile altyapı sistemleri dahil olmak üzere 40 Hizbullah hedefini hava ve topçu ateşiyle bombaladığını duyurdu. İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre Ayta eş-Şaab bölgesini terörist amaçlar için kullanan Hizbullah, bu bölgeye İsrail'in iç cephesine yönelik onlarca terör aracı ve altyapısı yerleştirdi.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA), Gazze'deki bombardıman stratejisine benzer bir gelişmeyle ‘İsrail'in Ayta eş-Şaab ve çevresindeki bazı köylerin yakınlarında Ateş Kemeri stratejisini uyguladığını’ ve Ayta eş-Şaab, Ramiya, Cebel Balat ve Halle Verde kasabalarının eteklerini hedef alan 13'ten fazla saldırı gerçekleştirdiğini bildirdi.

Söz konusu İsrail saldırıları, Hizbullah'ın dün akşam Lübnan'ın güneyindeki Hanin kasabasında bir eve düzenlenen İsrail bombardımanında aralarında 11 yaşında bir kız çocuğunun da bulunduğu iki sivilin öldürülmesine misilleme olarak İsrail'in kuzeyindeki Şumira’ya onlarca Katyuşa roketi fırlattığını ve ‘Avivim yerleşiminde İsrail askerlerinin bulunduğu bir binayı uygun silahlarla hedef alarak onları öldürdüğünü ve yaraladığını’ açıklamasının ardından geldi. Hizbullah, salı günü Akka'nın kuzeyindeki iki İsrail askeri bölgesine, İsrail saldırısında bir savaşçısının öldürülmesine karşılık olarak insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlediğini duyurdu.

İsrail topçusunun ed-Dahira ile Yarin arasındaki ormana yangın çıkarıcı işaret fişeği bombaları atması ve Alma eş-Şaab kasabası yakınlarındaki bir evi hedef alan hava saldırısı ile güney kasabalarına yönelik bombardıman gün boyunca devam etti.

Güney cephesindeki savaşın 200’üncü gününde İsrail'in kayıplarına ilişkin rakamlar yayınlayan Hizbullah, iki binden fazla kişinin yaralandığını ve öldüğünü, 186 yerleşim birimi, 176 sınır noktası, 51 hava saldırısı ve 55 geri mevzi olmak üzere toplam bin 650 askeri operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu. Hizbullah, bombardıman sonucunda 722 yerleşim biriminin imha edildiğini ve beş İHA’nın düşürüldüğünü, beş Demir Kubbe platformu, iki askeri fabrika ve 192 askeri aracın imha edildiğini belirtti.

Devam eden çatışmalar nedeniyle savaş kayıplarına ilişkin resmi istatistiklerin bulunmadığı Lübnan'da bin 200'den fazla konutun yıkıldığı ve beş binden fazlasının da kısmen hasar gördüğü tahmin ediliyor. Bombardıman altındaki bölgelerde 100 binden fazla kişi evlerinden olurken, Lübnan'da 252'si Hizbullah savaşçısı, aralarında çocuk, sağlık görevlisi ve gazetecilerin de bulunduğu 72 sivil olmak üzere en az 380 kişi hayatını kaybetti.


Çorlu'da 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazası davasında karar açıklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Çorlu'da 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazası davasında karar açıklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl, Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

- Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.

Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.

Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.

Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.