Mısır ve Türkiye arasında güç gösterisinde bulunmaları ve karşılıklı mesajlar göndermeleri için yeni sahalar açılıyor

Mısır ve Türkiye arasında güç gösterisinde bulunmaları ve karşılıklı mesajlar göndermeleri için yeni sahalar açılıyor
TT

Mısır ve Türkiye arasında güç gösterisinde bulunmaları ve karşılıklı mesajlar göndermeleri için yeni sahalar açılıyor

Mısır ve Türkiye arasında güç gösterisinde bulunmaları ve karşılıklı mesajlar göndermeleri için yeni sahalar açılıyor

Mısır Donanması’nın bu yıl sonuna kadar Rusya Donanması ile Rusya’nın yanı sıra başta Türkiye, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan olmak üzere birçok ülkenin kıyısının olduğu Karadeniz’de ortak bir deniz tatbikatı düzenlemeye hazırlanması, Kahire ile Ankara arasındaki güç gösterisi sahaları için niteliksel bir sıçrama olarak kabul ediliyor.
Geçtiğimiz yıllarda Kahire ile Ankara arasındaki rekabet ve dolaylı yollardan karşı karşıya geldikleri sürtüşmelerin kapsamı, büyük ölçüde Doğu Akdeniz bölgesine ve Libya'ya uzanırken  daha az ölçüde Kızıldeniz'e uzanıyor.
Mısır-Rusya deniz tatbikatı, iki ülke arasındaki bu türde ikinci askeri tatbikat olurken ilki ‘Dostluk Köprüsü - 2019’ adıyla geçtiğimiz yılın sonunda Akdeniz'de yapıldı. Fakat bu kez tatbikat, Mısır ile Türkiye arasındaki anlaşmazlığın daha önce görülmemiş bir şekilde arttığı, rekabet ve sürtüşme mekanizmalarını değiştiren ve hızlandıran siyasi, stratejik ve askeri değişimlerin ortaya çıktığı yaklaşık bir yıllık sürenin ardından yapılıyor.
İki deniz tatbikatı arasında geçen sürede Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Mısır ve Doğu Akdeniz bölgesindeki birçok ülke tarafından reddedilen Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı Muhtırası ve Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzaladı. Kahire ise Libya'ya askeri müdahalede bulunmak üzere askeri, siyasi ve hukuki olarak harekete geçerek, UMH’ye bağlı kuvvetlerin ve Türkiye destekli milislerin, ulusal güvenliğini temsil ettiğini söylediği Libya’nın Sirte ve Cufra şehirleri arasındaki bir ‘kırmızı çizgiyi’ geçmelerine izin vermeyeceğini söyledi.
Bununla birlikte Kahire ve Doğu Akdeniz Bölgesi ülkeleri, tanınmış bir uluslararası organizasyon olarak ‘Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun kurulduğunu duyurdular. Türkiye bu foruma katılamazken, aynı zamanda Mısır'ın Akdeniz'deki çıkarlar konusunda ‘uzlaşı’ çağrılarını da önemsiz buldu. Mısır ve Türkiye’nin Akdeniz’deki coğrafi - stratejik kapsamı bu düzeyde bir gerginliğe tanık olurken iki ülke arasında Kızıldeniz çevresinde de dolaylı ve daha az ölçüde de olsa karşılıklı mesajların gönderildiği bir sürtüşme yaşandı. Mısır, geçtiğimiz Ocak ayında Kızıldeniz'e bakan güney sınırında Berenice Askeri Üssü'nün açılışını gerçekleştirdi.
Ankara ise aynı tarihlerde Somali’ye ‘Somali karasularında petrol arama faaliyetlerine’ başlama talebinde bulundu. Türkiye'nin 2017 yılında Somali’nin başkenti Mogadişu'da ‘Türkiye’nin sınırları dışındaki en büyük üssü’ olarak kabul edilen bir askeri eğitim üssü kurduğu bilindiğinden bu talep, Ankara ile Mogadişu arasındaki yakınlaşma çerçevesinde gelmiş görünüyor.
Geçtiğimiz yıl Mısır ile Türkiye arasında yaşanan rekabet çerçevesindeki bu gelişmeler açısından Kahire’nin Moskova ile deniz tatbikatları alanına girme çabalarının önünde durulması gerekiyor. Gözlemcilerin değerlendirmesine göre Mısır, sürekli tepki gösteren konumunda kalmayacağına dair bir mesaj göndermeye çalışıyor. Yine gözlemcilere göre Mısır, Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) gemilerine yönelik ‘tacizle’ başlayan, Libya ile yakınlaşma ve Mısır açıklarında daha çok Kahire'nin doğrudan münhasır ekonomik bölgesindeki sularda petrol arama faaliyetleri için meşruiyet yaratma girişimi ile devam eden ‘Türkiye’nin Doğu Akdeniz sularındaki provokasyonları’ konusunda yıllarca uyarılarda bulunduktan sonra Türkiye'ye daha yakın bir bölgede dolaylı çatışma ve rekabeti yeni bir sahaya taşıyor veya yeni bir saha açıyor.
Bununla birlikte Kahire, Yunanistan ile Doğu Akdeniz'de iki ülke arasındaki deniz sınırlarını belirleyecek bir münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalamasının ardından, geçtiğimiz yıllarda büyük bir gelişme kaydeden deniz gücünü sergiledi. Kahire, Yunanistan ve GKRY ile deniz sınırlarını ve münhasır ekonomik bölgelerini belirleyen uluslararası anlaşmalara bağlılığından ve artık, yürürlüğe giren anlaşmalara göre kararlaştırılmış olan deniz sınırları ve münhasır ekonomik bölge kapsamındaki herhangi bir müdahaleyi veya keşif girişimini püskürtmek için yasal ve uluslararası meşruiyete sahip olduğundan sınırlarını korumak için Türkiye’nin bu bölgedeki herhangi bir arama girişimine karşı ek engeller koyabiliyor.
Bu nedenle Türkiye Mısır'ın Rusya ile yapacağı deniz tatbikatı sırasında attığı bir önceki ve sonraki adımın, önemini kavramada tereddüt etmeyecektir.  Ankara'nın buna tepkisi, en az bir yıl boyunca bu alandaki tüm davranışlarının açıklayıcı unsuru olacaktır. Özellikle Avrupa Birliği’nin (AB), yaptırım uygulamadan önce Türkiye'nin Yunanistan ve GKRY ile yapıcı ilişkiler kurma yolunda kaydettiği ilerlemeyi gözden geçirmek ve değerlendirmek için Aralık ayı başına kadar bekleme kararı almasının bunda önemli etkisi olacaktır.



Esed rejimi döneminde kaybolan mahkûmların çocuklarıyla ilgili davada hayır kuruluşlarının başkanları tutuklandı

Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
TT

Esed rejimi döneminde kaybolan mahkûmların çocuklarıyla ilgili davada hayır kuruluşlarının başkanları tutuklandı

Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)

Suriye Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile koordinasyon halinde, Nada el-Gabra, Lema es-Savaf, Rana el-Baba ve devrik rejim döneminde gözaltına alınan ve kaybolan muhaliflerin kayıp çocuklarıyla ilgili dosyada yer alan diğer sanıkların tutuklandığını duyurdu. Kayıp Çocuklar Komitesi Sözcüsü, sanıklara yönelik tutuklama emrinin, çocukların aileleri ve yakınlarının kişisel iddiaları ve açılan davalar üzerine Şam Savcılığı tarafından çıkarıldığını bildirdi.

Kayıp Çocuklar Komitesi Sözcüsü Samir el-Kirbi Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Şam'daki Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi'ni yöneten Nada el-Gabra ve Lema es-Savaf ile Şam'daki el-Mubarrah Yetim Sponsorluk Derneği'ni yöneten Rana Muvaffak el-Baba'nın, ‘Şam Cumhuriyet Savcılığı tarafından çıkarılan bir tutuklama emrine göre, kaybolan çocukların dosyasının saklanmasına karışan diğer sanıklarla birlikte tutuklandığını’ belirtti.

El-Kirbi bu önlemin, önceki dönemlerde mahkûmların çocuklarının kaybolmasıyla ilgili davalara karıştıkları yönündeki suçlamaların arka planında geldiğini söyledi. El-Kirbi, “Resmi ve sivil makamların yanı sıra konuyla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olan herkesi, bu çocukların akıbetini aydınlatmak ve haklarını güvence altına almak için soruşturma komitesiyle iş birliği yapmaya çağırıyoruz” dedi.

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, çocukların dosyasıyla ilgili bir dizi kişi tutuklandı ve bu kişiler, ‘çocukların akıbetiyle ilgili olası suiistimal ve ihlallere karıştıklarından şüphelenildiği için resmi soruşturma altına alındı.’ Söz konusu adımlar, Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı’nın 2025 tarihli ve 1806 sayılı kararı uyarınca, bu dosyayı araştırmak ve çocukların akıbetini takip etmek üzere özel bir komite oluşturulmasını takiben atıldı.

3 bin 700 çocuk yetimhanelere yerleştirildi

İnsan hakları örgütleri ve medya raporları, eski rejime muhalif mahkûmların Şam'daki yetimhanelere veya çocuk esirgeme kurumlarına yönlendirilen 3 bin 700 çocuğu olduğunu gösteriyor. Esed'in devrilmesi ve kaçışından sonra yayınlanan gizli Suriye istihbarat belgelerine göre, yaklaşık 400 çocuk tutukluluk yılları boyunca muhaliflerin ailelerinden ayrılarak Şam'daki Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi, Daru’r Rahme Yetimhanesi ve Çocuk Köyleri de dahil olmak üzere dört yetimhaneye yerleştirildi.

 Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi (SANA)

Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi (SANA)

Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi bir televizyon röportajında, eski rejimin yıkılmasından önce 2015-2024 yılları arasında 27 çocuğun kendisiyle birlikte yetimhanede kaldığını ve güvenlik güçlerinin bu çocukları gizli notlarla şube mahzenlerinden yetimhaneye gönderdiğini itiraf etti. Güvenlik güçleri bu çocukları gizli emirlerle yetimhaneye gönderiyor, isimlerini değiştiriyor ve Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı'ndan yazılı onay almadıkça kimsenin onları ziyaret etmesine izin vermiyordu.

Esma Esed yetimlerle ilgilenmek üzere Şam kırsalındaki SOS Çocuk Köyleri’ni ziyaret etti. (SANA)Esma Esed yetimlerle ilgilenmek üzere Şam kırsalındaki SOS Çocuk Köyleri’ni ziyaret etti. (SANA)

Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi Müdürü Meys Acib bir televizyon kanalında yayınlanan açıklamalarında, kompleksin geçmişte özel durumları olan çocukları kabul ettiğini ve devrik Devlet Başkanı’nın eşi Esma Esed'in bu çocukların dosyalarını bizzat takip ettiğini itiraf etti. Öte yandan SOS Çocuk Köyleri yetkilileri de 2014-2018 yılları arasında resmî belge ve kayıtları olmayan 139 çocuğu kabul ettiğini ve bunların çoğunu Esed'in yetkililerine iade ettiğini ve o dönemde bakanlıktan bu tür vakaların gönderilmemesini istediğini kabul etti.

Samir el-Kirbi, çocukların akıbetinin belirlenmesi ve halen hayatta olup olmadıkları ya da toplu mezarlara gömülüp gömülmedikleri konusunda, bu çocuklar için özel toplu mezarların varlığının söz konusu olmadığını vurguladı. El-Kirbi, “Bugüne kadar yaptığımız dikkatli araştırma ve incelemeler sonucunda çocuklar için toplu mezarların varlığına rastlamadık, ancak bu çocukların yetimhanelere ve çocuk derneklerine yönlendirildiğini kanıtlayan belge ve kanıtlara sahibiz. Kayıp Çocuklar Komitesi, gerçeği ortaya çıkarmak ve çocukların ailelerine ve yakınlarına adalet sağlamak amacıyla bu dosyaları ilgili bakanlıklarla paylaşıyor” ifadelerini kullandı.

 Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) Suriye'de Çocuklara Yönelik İhlallere İlişkin 13’üncü Yıllık Raporu, Kasım 2024Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) Suriye'de Çocuklara Yönelik İhlallere İlişkin 13’üncü Yıllık Raporu, Kasım 2024

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Mart 2011'den bu yana Suriye'de Esed rejimi tarafından en az 23 bin çocuğun öldürüldüğünü, bunlardan 190'ının işkence altında hayatını kaybettiğini ve 5 bin 200 çocuğun da zorla kaybedildiğini belgeledi.

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Hind Kabavat tarafından kurulan Kayıp Çocuklar Komitesi'nde Adalet, İçişleri ve Vakıflar bakanlıklarından birer temsilci ile devrik rejim döneminde kaybolan kişiler ve mahkûmlar konusunda çalışan sivil derneklerin başkanları yer alıyor.