Mısır’daki Libya anayasa müzakereleri başarısız mı oldu?

Libya’daki Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi heyetleri, görüşmeleri daha sonra tamamlamayı kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Libya’daki Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi heyetleri, görüşmeleri daha sonra tamamlamayı kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır’daki Libya anayasa müzakereleri başarısız mı oldu?

Libya’daki Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi heyetleri, görüşmeleri daha sonra tamamlamayı kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Libya’daki Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi heyetleri, görüşmeleri daha sonra tamamlamayı kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Ahmed Abdulhakim
Libya krizinin en karmaşık meselelerden biri olarak kabul edilen, anayasal süreç hususunda Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ve Trablus merkezli Libya Devlet Yüksek Konseyi heyetleri arasındaki ‘uyumsuzluk’, Kahire’nin Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde üç gün boyunca ev sahipliği yaptığı yoğun görüşmeleri neredeyse altüst etti. Bu durum, 11- 13 Ekim arasında planlanan görüşmenin son gününde, sabahın ilk saatlerinde kapanış bildirgesinin yayınlanmasını da geciktirdi.
13 Ekim gecesi geç saatlerde yayınlanan kapanış bildirgesinde, Libya’daki Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi heyetleri, ‘geçiş aşamasını sona erdirme, anayasa hususunda bir fikir birliği formülüne varma ve konuya ilişkin görüşmeleri daha sonra tamamlama’ konularında uzlaşı sağladı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Independent Arabia’ya konuşan Mısırlı ve Libyalı kaynaklar da görüş ayrılıklarının ardından son vakitlerin, katılımcı iki heyetin pozisyonlarında atılım yaşanmasını engellediğini söyledi.

Kısa açıklama
İki Libyalı heyet arasındaki görüşmelerin üçüncü günü, erken sona eren bir oturumla sınırlı olsa da katılımcılar, kısa kapanış bildirgesinde ‘anayasa konusundaki tartışmaların daha sonra tamamlanacağını’ vurguladı.
Açıklamada, “Mısır’ın cömert ev sahipliğinde, Temsilciler Meclisi ve Yüksek Devlet Konseyi temsilcileri, gelecek aşama için anayasal süreci tartışmak üzere 11-13 Ekim tarihleri ​​arasında Kahire’de bir araya geldi. Tüm katılımcılar, geçiş aşamasının sona erdirilmesi ve kalıcı düzenlemelerin başlatılması gerektiği konusunda hemfikir. Mevcut anayasa taslağına ilişkin referandum yapılıp yapılamayacağı konusunda hukuki tartışmalar yaşandı. Müzakere masasına çeşitli görüş ve öneriler sunuldu. BM misyonu UNSMIL, katılımcılara ‘kapsamlı siyasi anlaşmanın uygulanmasına izin veren ve anayasal düzenlemeleri garanti eden bir yasal anlaşma yapma çağrısında bulundu” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, “İki taraf, diyalogda büyük esneklik gösterdiler ve görüşmelere devam etme konusunda anlaştılar. İki heyet, anayasal düzenlemelere ilişkin yapıcı tartışmaları tamamlamak üzere Mısır’da ikinci bir tur düzenleme ve Temsilciler Meclisi’nin, ülkenin anayasal yolda ilerlemesine izin veren anayasal anlaşmalara ulaşmak için bir toplum diyaloğu yürütme arzularını dile getirdi” denildi.

Kahire’de neler yaşandı?
Mısır ve Libya’daki kaynaklara göre Libyalı iki taraf, taslağın 2017 yılında tamamlandığının ilan edilmesinden bu yana yeni bir Libya anayasası yazma veya askıya alınan anayasa taslağında değişiklik yapma olasılığına ilişkin önerilen fikirler hususundaki anlaşmazlığın üstesinden gelemedi. Kaynaklar, anlaşmazlığın, milli servetin ve petrolün dağılımı ve siyasi çözümün tamamlanması sonrasında Libya’nın gelecek dönemde tanık olması kararlaştırılan seçim kazanımlarının yanı sıra yerel yönetim ve belediye işlerinin idaresiyle ilgili madde ve formüller üzerinde yoğunlaştığını ifade etti.
Libyalı bir kaynak, “Görüşmeler, Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi temsilcileri arasında olumlu bir atmosferin yanı sıra, krize çözüm bulunana kadar görüşmeleri tamamlamaya yönelik net taahhütler ortasında başladı. Ancak zamanla iki taraf, seçim kazanımlarıyla ilgili noktalarda bazı uzlaşılara rağmen, anayasal sürecin anayasal temeli hususunda kapsamlı bir anlaşmaya varamadı. Taraflar, görüşmelerin son gününde de tutumlarına bağlıydılar. Nihayetinde her bir heyetin, neyin üzerinde uzlaşı sağlandığını görüşmek ve anlaşmazlık noktalarını sunmak için temsilci organa dönmesine karar verildi. Ayrıca heyetlerin, ülkenin gelecek anayasaya uzlaşısına dayalı bir formülasyonuna varma fırsatı sağlamak için daha sonra planlanacak başka bir toplantıya dönmesi kararı alındı” açıklamasında bulundu.
Bilgi sahibi bir Mısırlı kaynak da “Son gün yalnızca bir oturumla sınırlıydı. Oturumu takiben, dün gün ortalarında bir kapanış bildirgesinin yayınlanması planlanmıştı” dedi. Kaynak, görüşmelerin ilk atmosferinin de ‘anayasal yolda olası ve kapsamlı bir uzlaşıya’ işaret ettiğine dikkati çekti.
Kahire’deki anayasal süreç toplantıları, Libya krizini çözme mekanizmalarını ve yeni anayasa çerçevelerini tartışmak amacıyla gelişti. Libyalı taraflar arasında Fas’ın Bouznika şehrindeki görüşmelerden günler sonra egemen pozisyonların paylaşımı ve ülkedeki kuruluşların birleştirilmesi kriterleri açısından ilerleme kaydedildi.
Mısırlı kaynak, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, Kahire’nin anayasal süreci ele almak üzere ev sahipliği yaptığı yeni görüşmelerin, Mısır’ın ‘Libya krizinin en karmaşık meselelerinde atılım yapmak için’ ortaya koyduğu kapsamlı hamlesi çerçevesinde gerçekleştiğini belirtti. Müzakerelere aşina olan kaynak, “Yürütme sürecinin, egemen pozisyonlara ilişkin Bouznika görüşmelerinin yol açtığı atılımın yanı sıra Kahire’de devam eden görüşmeler ve daha önce Kızıldeniz kıyısındaki Hurgada’da yapılan güvenlik ve askeri görüşmeler… BM misyonu, nihayetinde ulaşılanları sonuçlandırmak için bunların her birinin çıktıları üzerinde çalışacak” dedi.

Krizi sonlandırma çabaları
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi de Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi ile 14 Ekim’de gerçekleştirdiği görüşme sırasında, “Libya’daki koşulların temel amacı, daha önce açıklanan hatlara göre sahadaki mevcut durumu stabilize etmektir” dedi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Bessam Radi’nin aktardığına göre Sisi,
siyasi süreç, Berlin Konferansı ve Kahire Bildirgesi’nin sonuçları aracılığıyla ülkesinin, Libya’da istikrar ve güvenliği yeniden tesis etmek için radikal ve kapsamlı bir çözüme ulaşmak istediğini söyledi. Sisi, Arapların ortak koordinasyonunun, iradesinin ve birliğinin de Arap ulusal güvenliğinin belirleyicileri ve hatlarını ortaya koyacağını ifade etti.
Öte yandan ABD’nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland, geçen salı günü BM Libya Özel Temsilcisi ve UNSMIL Başkan Vekili Stephanie Williams ile yaptığı telefon görüşmesinde, ABD’nin Kasım ayı başlarında Tunus’ta yapılması planlanan, BM sponsorluğundaki Libya Siyasi Diyalog Forumu sürecini tam olarak desteklediğini kaydetti. Norland, Kahire, Cenevre ve Tunus’un her birinin ev sahipliği yaptığı Libya- Libya diyaloglarını desteklemek için ülkesinin ana uluslararası ortaklarla uyum içerisinde olduğunu vurguladı.
BM de geçen salı günü ‘gelecek Kasım ayı başlarında, Libya çatışmasının iki tarafı arasında Tunus’ta yapılması beklenen diyaloğun, yalnızca ilk önce kendi ülkelerini düşünen ve hükümet pozisyonlarını elde etmeyi amaçlamayan liderlere açık olacağını’ kaydetti.
Tunus Devlet Başkanı Kays Said ile görüşmesi sonrasında Stephanie Williams, “Burada, siyasi geleceklerine hizmet etmek için değil, daha çok ülkeleri için bulunan insanları görmeyi umuyoruz” dedi.
Williams’a göre 26 Ekim’de videokonferans şeklinde başlayacak ve Kasım ayı başına kadar devam edecek olan Tunus diyaloğu, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (doğu) ve Trablus merkezli Yüksek Devlet Konseyi (batı) üyelerini, ayrıca BM tarafından seçilen katılımcıları içeriyor.
Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri Halife Hafter ve Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac’ın diyaloğa katılımına ilişkin bir soruya yanıt veren BM Temsilcisi, “Bu diyaloğa katılmanın koşulu, yüksek devlet pozisyonları talebinden vazgeçmektir” ifadelerini kullandı.
Basın toplantısı sırasında Fransız Haber Ajansı’na (AFP) açıklama yapan Williams, “Buna Başkanlık Konseyi, başbakan, bakanlıklar ve çeşitli yetkili makamlar dahildir” diyerek, toplantının amacının ulusal seçimler yapmak olduğunu kaydetti.
Libya’da halihazırda biri batıda Trablus merkezli UMH ve diğer doğuda Mareşal Hafter olmak üzere iki güç savaşıyor.
Aralık 2015’te Fas’ın Suheyrat kentinde imzalanan anlaşmadan bu yana iki taraf arasındaki siyasi müzakereler defalarca kesintiye uğradı. Daha sonra taraflar, BM’nin desteğiyle Eylül ayında müzakere masasına geri döndü ve çeşitli konularda görüşmelerde bulundu. Fas’ta egemen kuruluşlar hususunda, Mısır’da askeri ve İsviçre’de de siyasi görüşmeler yapıldı.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.