İran Meclis Başkanı Kalibaf, halkın yaşadığı zorluklara inanılmamasına tepki gösterdi

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Sistan ve Belucistan eyaleti yönetim merkezi Zahidan’da bir konuşma yaptı. (ICANA News)
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Sistan ve Belucistan eyaleti yönetim merkezi Zahidan’da bir konuşma yaptı. (ICANA News)
TT

İran Meclis Başkanı Kalibaf, halkın yaşadığı zorluklara inanılmamasına tepki gösterdi

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Sistan ve Belucistan eyaleti yönetim merkezi Zahidan’da bir konuşma yaptı. (ICANA News)
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Sistan ve Belucistan eyaleti yönetim merkezi Zahidan’da bir konuşma yaptı. (ICANA News)

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf dün, ülkesinin ‘ciddi iç zorluklarla’ karşı karşıya olduğunu kabul ettiği bir konuşma gerçekleştirdi. Halka inanç eksikliği olduğu ile ilgili endişelere dikkat çekti.
Halkın sahip olduğu yeteneklere inanmayarak ülke ekonomisini bu fırsattan mahrum eden bazı kesimleri eleştiren Kalibaf, ekonomik sorunların İranlı gençlerin yabancılardan talepte bulunmaması şartıyla çözüleceğini öne sürdü. İran’ın füze üretimi gibi savunma endüstrileri düzeyinde dünyada 5’inci sırada yer aldığına dikkat çekti. Kalibaf’ın açıklamaları, Haziran 2021’de düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olacağının bir göstergesi olarak eyalet merkezlerine yönelik düzenlediği ziyaretler kapsamında geldi. Kalibaf, Devrim Muhafızları’ndan yaşamını yitirenlerin anısına, ülkenin güneydoğusundaki Zahidan’da konuştu.
Kalibaf, muhafazakarların şubat ayındaki seçimleri ile parlamento koltuklarının kontrolünü ele geçirmesinin ardından birkaç ay önce meclis başkanlığını devralmıştı. Söz konusu seçimlerde 41 yıldır kaydedilen en düşük katılım gözlemlenmiş, yetkililer seçmen katılım oranının yüzde 43 olduğunu bildirmişti. Tahran’daki oy oranları ise yüzde 25’te kalmıştı.
Kalibaf yürüttüğü göreve rağmen, son zamanlarda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylıklarını koyacaklarına inanılan Devrim Muhafızları adayları arasında gsteriliyor.
İran cumhurbaşkanı ve hükümet başkanı için bazı standartlar belirleyen İran ‘Rehberi’ Ali Hamaney daha önceki açıklamalarında ülkesinin ‘devrimci bir başkana ve devrimci bir hükümete’ ihtiyacı duyduğunu söylemişti. Nitekim gözlemciler, din adamlarının uzun yıllar süren iktidarının ardından ülkenin Devrim Muhafızları’ndan bir başkan önderliğinde yönetileceği bir aşamaya gireceği görüşündeler.
Mehr’in haberine göre Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Kuvveleri Komutanı Emir Ali Hacızade, ülkedeki sorunların çözümünün devrimci bakış açısı ve ülke içinde atılacak adımlardan geçtiğini belirtti. ‘Kamuoyu analizi, beyanı ve iknası’ olarak tanımladığı başlıklara ilişkin ise gerçekleri aktarmak ve anlamak için bir mekanizma kurulması ve genç nesil ile iletişim kurma için yöntem ve araçların güncellenmesi çağrısında bulundu.
Devrim Muhafızları ile hükümet arasındaki gerilim geçen ay sonu itibariyle artmaya başladı. Zira Devrim Muhafızları liderleri, İran-Irak Savaşı’nın yıl dönümünde yaptıkları açıklamalarda özellikle ekonominin yönetimine eleştirilerde bulunarak kriz ile uğraşıldığı sırada ‘dışarı bakmamak’ gerektiğini vurguladılar.
İkinci görev süresinde muhafazakar kampın tavrına yaklaşmaya çalışan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise suçlamaları geri püskürtmeyi denedi. Hükümeti eleştirenlerden yurt dışına bakarak suçlamada bulunmamalarını istedi.
Hamaney ise doğrudan tartışmaya girmek yerine İran’ın karşı karşıya olduğu sorunları ülke dışına bağladı. Çözümlerin ise ülke içerisinde olduğunu belirtti.
Son zamanlarda İranlı yetkililerin konuşmalarında sıkça bahsettiği ‘akılcılığın’ sınırlarını çizen Hamaney kendi tabiriyle ‘meydandan kaçma’ ve ‘yanlış hesaplamadaki karışıklık’ konusunda uyarıda bulundu.
Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Kayhan gazetesi ise iki hafta içerisinde iki kez Cumhurbaşkanı Ruhani’ye eleştiriler yöneltti. Gazete, eleştirilerini “İnsanlar tarihin çarpıtılmasını değil, icraat görmek istiyor” manşeti ile yayımladı.
İran Cumhurbaşkanı’nı kamuoyunu ikna etmek için erken dönemdeki İslam dünyası olaylarını çarpıtmakla suçlayan gazete haberinde “Ülke, bir ekonomik büyüme yolu olarak görülen pazarlıklardan muzdaripken destekçilerin 7 yıllık kayıplara yanıt vermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Gazete özellikle İran Cumhurbaşkanı’nın son dönemdeki dış politika vizyonunda savaş yerine barışı savunmaktan tarihi söylemlere geçmesine karşı çıktı. Ruhani’nin bu söyleminin önceki nükleer müzakereleri savunma amacı taşıdığını belirten gazete, ‘tarihin ilk kez çarpıtılmadığını’ vurguladı.
Gazetenin haberinde ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“İnsanlar Cumhurbaşkanı’ndan tarihi meseleleri çarpıtmak yerine harekete geçerek ülkenin sorunlarını çözmesini bekliyor. İnsanların ABD ile müzakereleri kabul etmesine neden olan, başlangıçtaki ülke koşulları hakkındaki çarpıtma, 2013’te düşmanlara ülke hazinesinin boş olduğu yönünde mesajlar gönderilmesi ve sonradan halka müzakerelerin iyileştirileceği yönünde sözler verilmesiydi.”
İran Cumhurbaşkanı’nın 2013 seçimleri öncesindeki sözlerine, bilhassa ‘fabrika ve üretim çarkının merkezkaç sistemi çarkıyla eşit olduğu’ sözlerine atıfta bulunan Kayhan gazetesi, Ruhani’nin bu söylemden geri adı attığını öne sürdü. Bu sözlerin savaş değil barış zamanında verildiğine dikkat çekti.
Ruhani'yi turizmi destekleme, iş fırsatları oluşturma, kaçakçılığı önleme, ihracatı ve yabancı yatırımı destekleme ve ülkedeki savaş hayaletini kovma gibi ‘göz alıcı’ vaatler vererek halkı nükleer anlaşmanın yükümlülüklerine tek taraflı iltizam sağlamaya ikna etmeye çalışmakla suçlayan gazete, buradan yola çıkarak İranlılardan nükleer anlaşma öncesi ve sonrasındaki durumu karşılaştırmasını istedi. Ayrıca Ruhani’den uzlaşma reçetesi için İranlılara izin vermemesi uyarısında bulundu.
Ruhani ise çarşamba günü Bakanlar Kurulu’nda yaptığı açıklamada nükleer anlaşmayı eleştirenlere açık bir mesaj göndermiş, ülkesinin istediği herhangi bir ülke ile silah alım satım anlaşması imzalayabileceğini vurgulamıştı.
Açıklamalarında daha da ileri giden Ruhani savaş ve barış zamanlamasını açıklamak için İslam’ın ilk dönemlerindeki olaylardan anlatılara başvurarak ‘itidal’ ve ‘iyi idareyi’ savundu.
Diğer yandan İran riyali ise rekor düşüşler kaydetmeye devam etti. Dolar dün 322 bin İran riyalini aştı. Resmi altının fiyatı ise 162 milyon riyale ulaştı.
Bu durum, İran Merkez Bankası’nın döviz piyasasına günde 50 milyon dolar pompaladığını duyurarak yeniden sakinlik sağlama girişimlerine rağmen gerçekleşti. Hükümet ise Irak'a verilen 5 milyar doların iadesi için çalışıldığını ayrıca Japonya ve Güney Kore’deki donmuş fonların iade edilmesi için bağlantıların kurulduğunu açıkladı.
İranlı yetkililer, bilgisayar korsanlarının bu hafta ülkenin iki kurumuna büyük çaplı saldırılar düzenlediğini duyurdu. Hedef alınan kurumlara veya şüpheli kesimlere ilişkin ise ayrıntı verilmedi.
Reuters’ın İran devlet televizyonundan aktardığına göre pazartesi ve salı günleri, siber saldırıların gerçekleştirilmesinin ardından bazı devlet kurumları önlem almak için internet hizmetlerini geçici olarak kapattı.
Habere göre hükümete bağlı Bilgi Teknolojileri Örgütü’nden Ebu Kasım Sadıki, İran televizyonuna verdiği demeçte oldukça kapsamlı ve tehlikeli olduğunu belirttiği siber saldırılar hakkındaki soruşturmanın sürdüğünü bildirdi.
İran bir süre önce, ABD ve diğer yabancı devletleri suçladığı siber saldırıların tekrar etme olasılığı nedeniyle yüksek alarm seviyesine geçildiğini duyurmuştu.
ABD’li yetkililer, Suudi petrol tesislerinin hedef alındığı ve Washington ile Riyad’ın Tahran'ı suçladığı drone saldırılarının ardından Ekim 2019’da ABD’nin İran’a siber saldırı düzenlediğini dile getirmişti. İran yanlısı Husi milisler saldırının sorumluluğunu üstlenirken Birleşmiş Milletler’in konu hakkındaki raporlarında ise oklar İran’a yöneltmişti. ABD ve diğer Batılı güçler de İran'ı şebekelerini bozmaya ve savunma duvarlarını delmeye çalışmakla suçlamıştı.
Geçtiğimiz nisan ayında Reuters’a açıklamalarda bulunan kaynaklar, İran adına çalışan bilgisayar korsanlarının yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında Dünya Sağlık Örgütü personellerinin kişisel e-posta hesaplarını hedef aldığını öne sürmüşlerdi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın dünya güçleriyle 2015 yılında imzaladığı nükleer anlaşmadan çekildiği 2018’den bu yana Tahran ve Washington arasındaki gerilim artarak devam etti. Nitekim ABD, İran’ın bölgesel tutumunu değiştirmeyi ve balistik füze programlarını durdurmayı hedefleyen yeni bir anlaşmaya varmak amacıyla İran ekonomisini felce uğratan yaptırımları yeniden uygulamaya koymuştu.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.