Pompeo, İran’a uygulanan BM silah ambargosunun ihlal edilmesine karşı uyardı

İran, silah ambargosunun ‘otomatik olarak bittiğini’ duyurdu

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo
TT

Pompeo, İran’a uygulanan BM silah ambargosunun ihlal edilmesine karşı uyardı

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İran ile yapılacak herhangi bir silah anlaşmasının yaptırımlarla sonuçlanacağı konusundaki uyarısını dün bir kez daha yineledi.
Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı, Nükleer programıyla ilgili anlaşmayı onaylayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2231 sayılı kararı uyarınca Birleşmiş Milletler’in (BM) konvansiyonel silah satın alma ve satma yasağı ile askeri komutanlara yönelik seyahat yasağının dün itibarıyla ‘otomatik olarak sona erdiğini’ duyururken BMGK’dan veya nükleer anlaşmanın taraflarından, bu konuda herhangi bir açıklama talep etmedi.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından yapılan açıklamada, “ABD, İran'a gelişmiş silahlar tedarik edilmesine, satışına ve transferine somut olarak katkıda bulunan herhangi bir kişi veya kuruluşa yaptırımlar uygulamak için ulusal makamlarını kullanmaya hazırdır” ifadeleri yer aldı. Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı’ndan (AFP) aktardığı haberine göre Pompeo açıklamasında ayrıca, “Ortadoğu'da barış ve istikrar isteyen ve terörizmle mücadeleye destek veren tüm ülkeler, İran'la silah kaçakçılığı yapmaktan kaçınmalıdır” dedi.
Pompeo sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkeler, son on yıldır, BM’nin çeşitli kararları çerçevesinde İran'a silah satmaktan kaçındı. Bu yasağa uymayan her ülke, barışı ve güvenliği teşvik etmek yerine açıkça çatışmaları ve gerilimleri körüklemeyi seçiyor demektir.”
Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı’ndan Pompeo’nun yukarıdaki açıklamaları öncesinde yapılan açıklamada, silah satın alma ve hem siyasi hem de askeri yetkililere uygulanan seyahat yasağının kaldırılmasının ‘BMGK’dan herhangi bir yeni açıklama veya herhangi bir yeni adım gerektirmediği’ belirtildi.
AFP’nin haberine göre İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “İran’a silah satışı ve İran'dan silah satın alınması ile ilgili faaliyetlere ve mali hizmetlere ilişkin tüm kısıtlamalar ve bir dizi İran vatandaşı ve askeri yetkiliye uygulanan BM üyesi ülkelerin topraklarına giriş veya geçişlerine yönelik tüm yasaklar otomatik olarak kaldırılmıştır” ifadelerine yer verdi.
Reuters’ın aktardığı, Tahran’dan yapılan açıklamada ise Tahran’ın ‘savunma konusunda kendine güvendiği ve BM’nin konvansiyonel silah yasağının sona ermesiyle silah satın almak için acele etmeye gerek görmediği’ vurgulandı. BMGK’nın 2231 sayılı kararı ile onaylanan nükleer anlaşma kapsamındaki silah ambargosunun kaldırılmasına yönelik madde uyarınca 18 Ekim 2020 tarihi itibarıyla nükleer anlaşmanın imzalanmasından beş yıl sonra ambargonun kaldırılması kararlaştırılmıştı.
ABD, Mayıs 2018'de İran’ın balistik füze programını kontrol altına almayı, bölgesel davranışını değiştirmeyi ve nükleer anlaşmaya yeni kısıtlamalar getirmeyi amaçlayan 12 koşul belirleyerek tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekildiğini duyurdu.
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, BM silah ambargosunun uzatılması için girişimde bulundu. Ancak, BMGK üyelerinin çoğunluğu ambargonun uzatılmasına karşı çıktı. Bu durum ABD'yi geçtiğimiz ay, ‘snapback’ mekanizmasını etkinleştirdikten ve diğer ülkeleri yaptırımları görmezden gelmemeleri konusunda uyardıktan sonra BM yaptırımlarını eski haline getirerek azami baskı stratejisinin seviyesini yükseltmeye itti.
İran Dışişleri Bakanı Zarif Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “ABD'nin tüm kötü niyetli girişimlerine karşı çıkıp BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararı ve (Viyana'da imzalanan nükleer anlaşmanın resmi adı olan) Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı (KOEP) koruyan uluslararası toplum için çok önemli bir gündür” ifadelerini kullandı.
İran Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Washington'a ‘BMGK’nın 2231 sayılı kararına yönelik yıkıcı yaklaşımından vazgeçmesi, BM’nin meşruiyeti altındaki yükümlülüklerini yeniden tam olarak uygulaması, uluslararası hukuku ihlal etmeyi bırakması, uluslararası düzeni görmezden gelmeye ve Batı Asya bölgesini istikrarsızlaştırmaya bir son vermesi’ çağırısı yapıldı.
İran, ABD yaptırımlarına yanıt olarak başlangıçta anlaşmadan kademeli olarak geri çekilme olarak nitelediği ve izlediği yol çerçevesinde, geçtiğimiz yıl içinde altı aşamada nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerinin bir kısmını askıya aldı. Buna karşın İran’a mali taleplerinin karşılanması ve yaptırımların kaldırılması için nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini yeniden uygulamaya başlaması şart koşuldu.
Tahran’dan yapılan açıklamada, ambargonun kaldırılmasına karşı herhangi bir adım atılmaması konusunda uyarıda bulunuldu. Açıklamada, aksi takdirde bunun ‘BMGK’nın 2231 sayılı kararına ve KOEP’e yönelik önemli bir ihlal’ olacağı ve böyle bir durumda İran’ın ulusal çıkarlarını korumak için gerekli karşı önlemleri alma hakkını saklı tuttuğu’ vurgulandı.
BM’nin İran’a uyguladığı ve 2007'de başlayan silah ambargosunun kaldırılması, İran'ın tanklar, zırhlı araçlar, savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve ağır toplar dahil olmak üzere konvansiyonel silahları alıp satmasının önünü açacak.
Dışişleri Bakanı Zarif açıklamasında, “İran bugünden itibaren herhangi bir yasak ve engel olmadan kendi savunma ihtiyaçları doğrultusunda silah satın alabilecek ve yine kendi politikasına uygun olarak savunma silahları satabilecektir” ifadelerini kullandı.
AFP’nin haberine göre Zarif, Twitter'da Arapça paylaştığı mesajında ise şunları söyledi:
“BMGK’nın 2231 sayılı kararı uyarınca ülkemize uygulanan silah ambargosu bugün (dün) otomatik olarak sona eriyor. Ayrım gözetmeksizin silahlanmalara karşı çıkmamız garip değil. Çünkü İran'da silahlar savunma amaçlı olmuştur. Diğer ülkelerdeki gibi, ne savaş başlatmıştır ne de yolsuzluğa yol açmıştır. Güvenliğin halkımızın iradesi ve kendi kendine yeterliliği ile sağlandığına inanıyoruz. Hedeflerimiz her zaman barışçıl ve savunma amaçlıdır” dedi.
Zarif, İran'ın savunma gücünü sürdürmeye yönelik tüm hamlelerinin arka planındaki başlıca nedenin bu olduğunu ve bu olmaya devam edeceğini söyleyerek, İranlı yetkililerin ülkenin ‘savunma doktrini’ hakkında ileri sürdükleri iddiaları bir kez daha tekrarladı. Zarif tweetinde, “İran'ın savunma doktrininde geleneksel olmayan silahlara, kitle imha silahlarına ve konvansiyonel silah satın alımında aşırılığa yer yoktur” yazdı.
Reuters ise haberinde Batılı askeri analistlerin, Washington'ın nükleer anlaşmadan çekilmesine katkıda bulunan uzun menzilli balistik füze programı hakkındaki endişelere rağmen, İran'ın silahlarıyla ilgili konuşmalarda genellikle abartılı bir tutum sergilediğini söylediklerini aktardı.
Reuters’ın haberine göre Zarif dünkü açıklamasında ayrıca, “İran'ın dünya ile savunma iş birliğinin normalleşmesi, bölgemizde çoğulculuk, barış ve güvenlik davası için bir zaferdir” dedi.
Moskova’da ise Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, TASS Haber Ajansı’nın aktardığı açıklamasında, Rusya’nın alıştığı için artık ABD yaptırımlarından korkmadığını söyledi. Ryabkov, ülkesinin, İran ile çok taraflı iş birliğini geliştirmeye çalıştığını, askeri-teknik alanda iş birliğinin de, tarafların ihtiyaçları ve bu iş birliğine karşılıklı olarak hazır olma durumuna göre sakin bir şekilde devam edeceğini belirtti.
Rusya'nın Tahran Büyükelçisi Levan Jagaryan ise dün Rus Interfax Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, BM silah ambargosunun kaldırılmasının, ülkesinin Tahran ile askeri iş birliği alanındaki etkileşimini ‘kolaylaştıracağını’ söyledi. Bu alanda ‘belirli ufukların açılmasını’ beklediğini kaydeden Büyükelçi Jagaryan, “Rusya'nın uluslararası hukuk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olarak hareket ettiği ve yükümlülüklerini sıkı bir şekilde yerine getirdiği vurgulanmalıdır” diye konuştu. ABD'nin bu alandaki yaptırımlarıyla ilgili olarak ise Jagaryan, Washington'ın ‘bu tür tehditlerle Rusya’yı korkutamayacağını’ belirtti.
Bölgedeki mevcut gerilimi, ABD’nin bölgedeki askeri varlığına ve askeri ittifaklarına bağlayan Jagaryan, mevcut İran yönetiminin ‘ABD’nin düşmanca yaklaşımı’ konusundaki ciddi endişeleri olduğuna işaret etti. Jagaryan, bu ay BMGK dönem başkanlığı yapacak olan ülkesinin görev yaptığı süre boyunca bölgedeki aktörler arasında yapıcı bir diyalog oluşturma girişimlerini harekete geçirme niyetinde olduğuna işaret ederek, “Ortadoğu ülkelerinin iyi niyetlerinin küresel güçlerin olumlu katkısıyla bir araya geleceğine inanıyoruz. Böylece dünyanın bu değişken bölgesinde durumun istikrara kavuşturulması sürecinde önemli ilerlemeler kaydedilebilecektir” ifadelerini kullandı.
Öte yandan İran’ın nükleer anlaşmayı imzalayan ülkelerde ve diğer Avrupa ülkelerindeki büyükelçilerinin, dün silah ambargosunun sona ermesini desteklemeye yönelik ortak çabaları dikkat çekti. Konuya ilişkin basında yer alan açıklamalarda büyükelçiler, ‘tek taraflı politikalara karşı duruş’ ifadesini sık sık dile getirdiler.
İran'ın Paris Büyükelçisi Behram Kasımi, yaptığı açıklamada, İran'ın ‘uluslararası barışı, istikrarı ve güvenliği savunmak için çalışacağını ve haklarını tanınmış uluslararası mekanizmalar yoluyla koruyacağını’ söyledi.
Büyükelçi Kasımi, ABD’nin İran’a uygulanan silah ambargosunu uzatmaya yönelik girişimlerini yoğunlaştırmasını ‘mantıksız, yasadışı ve BMGK’da tek taraflı politikaları geliştirmeye çalışma’ olarak değerlendirdi. Kasımi, ABD’nin bu girişimlerinin ‘dünyadaki çoğu ülkenin gerçekçi vizyonu karşısında başarısız olduğunu’ kaydetti.
İran'ın Londra Büyükelçisi Hamid Baeidinejad ise açıklamasında ülkesinin ‘politikasına ve savunma ihtiyaçlarına göre’ silah ihracatı ve ithalatı yapmaya başlayacağını söyledi. Bir yılı aşkın bir süre önce ABD'nin silah ambargosunun sona ermesini engellemek için ülkelere karşı adımlar atmaya ve baskı uygulamaya yöneldiğini belirten Büyükelçi Baeidinejad,  ancak, uluslararası toplumun desteği ve BMGK üyelerinin muhalefeti ile ABD'nin bu çabalarının başarısız olduğunu kaydetti.
Son olarak İran Moskova Büyükelçisi Kazım Celali, Twitter hesabından Rusça olarak paylaştığı mesajda, “Tek taraflı eylemden rahatsız olan uluslararası toplum, uluslararası anlaşmaların uygulanmasında  kararlı” ifadelerini kullandı. Büyükelçi Celali, İran'a yönelik silah ambargosunun kaldırılmasını ‘tek taraflılığa karşı diplomatik bir zafer’ olarak değerlendirdi.



Trump, Maduro'ya karşı gerilimin yeni bir aşamasını başlattı

"Gerald Ford" uçak gemisi Karayip Denizi'nde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
"Gerald Ford" uçak gemisi Karayip Denizi'nde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Trump, Maduro'ya karşı gerilimin yeni bir aşamasını başlattı

"Gerald Ford" uçak gemisi Karayip Denizi'nde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
"Gerald Ford" uçak gemisi Karayip Denizi'nde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, yeni bir dizi yaptırım yoluyla Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya karşı yeni bir gerilim aşaması başlattı.

ABD Hazine Bakanlığı, Maduro'nun baldızı Cilia Flores'in üç oğluna ve Venezuela hükümeti için petrol ürünleri sevkiyatını kolaylaştıran Panamalı iş adamı Ramón Carretero Napolitano'ya yaptırımlar uyguladığını duyurdu. Ayrıca altı petrol tankeri ve bunlara kayıtlı şirketler de ABD yaptırım listesine eklendi.

Amerikan kaynakları, Washington'un Venezuela kıyılarında "Skipper" adlı petrol tankerine el koymasının, ekonomisi gelirinin yüzde 90'ını petrol gelirlerinden sağlayan Venezuela rejimine yönelik yeni baskı aşaması bağlamında, benzer gemilerin daha fazlasının alıkonulmasının sadece bir başlangıcı olduğunu öne sürdü.

Kolombiya Dışişleri Bakanı Rosa Villavicencio ise şu açıklamayı yaptı: "(Maduro'nun) iktidardan ayrılması başka bir ülkeye taşınmasını veya koruma aramasını gerektiriyorsa, Kolombiya'nın ona ret cevabı vermesi için hiçbir nedeni olmayacak."


Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
TT

Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koyup Karakas yönetimine yeni yaptırımlar getirmesiyle Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savunmuştu. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelenmişti.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

Amerikan medyasında yer alan haberlerde, el konan tankerin adının Skipper olduğu yazılmıştı. ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

80 milyon dolarlık petrole el kondu

Wall Street Journal'ın analizine göre el konan tankerde yaklaşık 80 milyon dolar değerinde petrol var, bu da Venezuela'nın aylık ithalatının yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.

ABD'nin tankere baskın düzenleyerek Venezuela yönetimini ekonomik felce uğratmak istediği yazılıyor. Ham petrol satışları Latin Amerika ülkesinin ihracat gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor.

Diğer yandan Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenini, Maduro'yla bağlantılı bir iş insanını ve Venezuela petrol sektöründe faaliyet gösteren 6 nakliye şirketini yaptırım listesine eklediğini de dün duyurdu.

ABD'nin son hamleleriyle bölgedeki gerginlik tırmanırken Maduro, dün yaptığı açıklamada ülkede uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu Tren de Aragua kartelini etkisiz hale getirdiklerini savunarak, Trump'ın asıl amacının Venezuela petrolünü çalmak olduğu iddiasını yineledi.

Trump petrolün peşinde mi?

ABD Enerji Enformasyon Dairesi'ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD'nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği ve devlete ait enerji şirketi PDVSA üzerindeki kontrolün sıkılaştırılması nedeniyle bu potansiyeli tam olarak kullanamıyor.

Ülkede faaliyet gösteren tek Amerikan şirketi olan petrol devi Chevron'un üretimi de Washington'ın yaptırımları nedeniyle düşmüştü.

Beyaz Saray, Karayipler'deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela'nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunuyor.

Ancak BBC'nin analizinde, Venezuela'daki petrol üretimini yeniden artırmanın on milyarlarca dolara mal olabileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD'nin yaptırımları hafifletmesi halinde Chevron'un kârının hızlıca artabileceği yazılıyor.

Bunlara ek olarak petrolün gelecekte önemini yitirmeye başlayacağı öngörüsü paylaşılıyor. Ekonomi analiz şirketi Capital Economics'ten David Oxley şunları söylüyor:

Petrol talebi bir anda düşüşe geçmeyecek ancak eskisi gibi artmaya da devam etmeyecek. Talebin zayıfladığını görüyoruz ve 2030'ların sonlarında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz. Venezuela petrol sektörüne yatırım yapan herkes şunu düşünmek zorunda: Buna değer mi?

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, New York Times


İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.