Türkiye - Yunanistan gerilimi Ege Denizi’ne doğru genişletiyor

Türkiye geçen yıl İzmir yakınlarında tatbikat gerçekleştirdi. (Reuters)
Türkiye geçen yıl İzmir yakınlarında tatbikat gerçekleştirdi. (Reuters)
TT

Türkiye - Yunanistan gerilimi Ege Denizi’ne doğru genişletiyor

Türkiye geçen yıl İzmir yakınlarında tatbikat gerçekleştirdi. (Reuters)
Türkiye geçen yıl İzmir yakınlarında tatbikat gerçekleştirdi. (Reuters)

Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilim Ankara’nın Ege Denizi’ndeki arama kurtarma alanının genişletildiğini açıklamasının ardından yeni bir alana doğru ilerledi. Atina söz konusu adımın ‘daha fazla kaosa neden olacağını” öne sürdü.
Ankara yaptığı açıklamada Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki arama kurtarma sorumluluk alanını genişlettiğini duyurmuş, Yunanistan’ın bu adıma yönelik eleştirisinin de ‘uluslararası yasalara ve insani mülahazalara uymadığını’ belirtmişti.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın 18 Ekim’de yayınladığı bildiride şu ifadeler yer aldı:
“Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki arama kurtarma alanlarını mevcut şartlar uyarınca modernize ettik. Yunanistan, arama kurtarma alanının genişletilmesinin, yasalardan ve insani mülahazalardan uzak olduğunu iddia ediyor. Arama-kurtarma alanları egemenlik değil, hizmet sahalarıdır.”
Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu geçen cumartesi günü Türkiye’nin arama kurtarma operasyonlarından sorumlu olduğu alanın Ege Denizi’ne kadar uzandığı bir harita yayınladı. Bununla birlikte Ankara, Mikanos, Santorini veya Girit’e birkaç deniz mili mesafedeki acil durum mesajlarına yanıt vererek gerektiğinde kazazedelere yardımcı olmaktan sorumlu olduklarını duyurdu.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı 18 Ekim’de yaptığı açıklamada şu iddialarda bulundu:
“Türkiye provokasyonlara devam ediyor ve arama kurtarma faaliyetlerinde Ege Denizi’nin Yunanistan ile paylaşılmasını talep ediyor.”
Ankara’nın Ege Denizi’ndeki arama kurtarma çalışmalarına yönelik son adımlarının daha fazla kaosa neden olduğunu öne sürdü.
Türkiye geçen pazartesi günü Oruç Reis gemisinin Ankara ile Atina arasındaki denizcilik anlaşmazlığının odak noktası olan, Türk anakarası yakınında, Doğu Akdeniz’de bir keşif gezisine çıktığını duyurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da geçen cumartesi günü ülkesinin Akdeniz’de petrol ve doğalgaz aramaya devam edeceğini açıkladı.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in bürosu, Yunanistan’ın Türkiye ile kuzeydoğu sınırına göçü engellemek için demir bir duvar inşa edileceğini duyurdu. Başbakan’ın projenin tamamlanmasının beklendiği tarihte bölgeyi tekrar ziyaret edeceğine dikkat çekti.
Büro, geçen cumartesi günü yayınladığı bir bildiride hükümetin Yunanistan’ın kuzeydoğusundaki Meriç bölgesi için 400 ek sınır muhafızı istihdam etmeyi planladığını ve mevcut 10 km'lik sınır çitini güçlendireceğini kaydetti.
Yunanistan, Türkiye’nin topraklarındaki göçmenlerin Avrupa’ya gidebilmesi için kapılarını açması üzerine şubat ve mart aylarında artan göçmen akının ardından Meriç bölgesinde 26 km’lik bir sınır bariyeri inşa edeceğini duyurmuştu.
Bölge, göçmenlerin sınırları geçme girişimleri sırasında günlerce süren çatışmalara ve Yunan çevik kuvvet polisinin sert müdahalelerine sahne olmuştu.
Yunanistan’ın Ege Denizi’ne 2,7 km’lik bir yüzer sınır bariyeri kurma planı pek olası görünmüyor. Geçen ağustos ayında Yunanistan merkezli Kathimerini gazetesi, Sahil Güvenlik’in göçmen teknelerini engellemek için bu planı uygulama konusunda istekli olmadığını aktarmıştı.
500 bin euro civarında bir meblağa mal olan proje, büyük olasılıkla çevre kirliliğiyle mücadele tatbikatlarında kullanılacak gibi görünüyor. Yunanistan Göç Bakanı Notis Mitarachi yaptığı açıklamada “Kontrol noktası, uygun gördükleri şekilde kullanılmak üzere Sahil Güvenlik’e teslim edildi” açıklamasında bulundu.
İnsan hakları örgütleri de yüzen bariyere tepkili. Bariyerin çoğunlukla acil kurtarma operasyonları gerektiren girişimlerde şişme botlara akın eden sığınmacıların hayatlarını tehlikeye atabileceğini belirtiliyor.
Ankara, 1995 yılında Avrupa Birliği (AB) ile imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması’nı modernize etme sözünün yerine getirilmesi ve vatandaşlarını Schengen ülkelerine giriş vizesinden muaf tutulmasını istiyor. Mülteci kartını gündemde tutuyor.
Yunanistan, Ege Denizi ve Akdeniz’de Ankara ile Atina arasında yaşanan gerilim ışığında uzun yıllardan bu yana ilk defa Romanya ve Bulgaristan’ın yanı sıra ABD liderliğindeki NATO ülkelerinin katılımıyla Türkiye’nin batısındaki İzmir Körfezi’ne deniz mayınları için düzenlenen ‘Nusret 2020’ tatbikatlarında yer almadı.
Türkiye Savunma Bakanlığı geçen cumartesi günü her yıl İzmir Körfezi tatbikatlarına katılmaları için birçok ülkeye ev sahipliği yaptığı, Yunanistan ve İtalya’nın da bu ülkelerin başında yer aldığı tatbikatların belirlenen tarite başladığını duyurdu. Katar ve İspanya, Doğu Akdeniz’deki iki NATO müttefiki arasındaki çatışma ve gerginlik nedeniyle Yunanistan ve Türkiye arasındaki bağların kopması öncesinde, geçen yıl tatbikatlarda yer almıştı.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.