ABD’de ‘burun buruna’ seçim yarışı

Florida’nın Miami kentinde yer alan bir seçim merkezine oy kullanmak için gelen seçmenler (AFP)
Florida’nın Miami kentinde yer alan bir seçim merkezine oy kullanmak için gelen seçmenler (AFP)
TT

ABD’de ‘burun buruna’ seçim yarışı

Florida’nın Miami kentinde yer alan bir seçim merkezine oy kullanmak için gelen seçmenler (AFP)
Florida’nın Miami kentinde yer alan bir seçim merkezine oy kullanmak için gelen seçmenler (AFP)

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Demokrat aday Joe Biden'in kampanyası, kamuoyu yoklamaları halen Biden’i Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’ın önünde göstermesine rağmen, destekçilerine başkanlık yarışının son haftalarında rahatlığa kapılmama çağrısında bulundu. Trump’ın kampanyası ise sattığı mallarda büyük indirimler yaparak daha fazla para toplamak için acele ettiği görülüyor.
Biden'ın Kampanya Müdürü Jen O'Malley Dillon, destekçilere hitaben yayınladığı mesajda, Trump’ın bu yarışta halen kazanma imkanı olduğu yönündeki acı gerçeği kabul ettiğini belirterek, “Bu yarış, Twitter'da ve televizyonda gördüğümüz bazı uzmanların önerebileceğinden çok daha yakın birbirine. Savaş meydanı olarak isimlendirilen ve bu seçimi belirleyecek olan ana eyaletlerde halen Trump ile burun burunayız” ifadelerini kullandı.
Karşı tarafta ise Başkan Trump ve kampanya ekibi iyimser bir fotoğraf veriyor. Cumhuriyetçi bağışçılarla toplandıklarında, Biden’e karşı zafer kazanabilecek güçte olduklarını vurguluyorlar. Cumhuriyetçi Parti’nin kıdemli isimlerinden ve Trump’ın kampanya müdürlüğünü yürüten Bill Stepien, Trump’ın yarışta ilerlemek için bir yolu olduğunu söyledi. Stepien ve kampanyanın önde gelen strateji analistlerinden Jason Miller, Arizona ve Pennsylvania dahil olmak üzere bazı kritik eyaletlerin seçimin kazananını belirleyeceğine işaret ederek, “kamuoyu yoklamalarının üstüne çıkmayı beklediklerini” ifade ettiler. Stepien ve Miller, Trump’ın ekibinin son 4 yılda oluşturduğu kabul mekanizması ve seçmen kayıtlarının, en nihayetinde rekabetin birbirine yakın geçeceği eyaletlerde seçim günü kendilerine avantaj sağlayacağını kaydettiler. Fakat işin doğrusu, kamuoyu yoklamaları ve bazı uzmanlar, Biden’ın potansiyel seçmeler arasında ülke genelinde büyük bir farkla önde olduğuna işaret ediyor. Pennsylvania, Michigan ve Wisconsin gibi kritik eyaletlerde iki rakip arasındaki farkın çok az olduğu belirtiliyor. Kuzey Carolina ve Florida gibi bölgelerde erken oy verme işlemi başlarken, bu bölgelerde Biden’in destekçilerinin yoğun bir şekilde sandığa gittikleri gözlemlendi.
Trump’ın kampanyası, destekçilerine sınırlı bir süreliğine ‘Colombos’ parolasını kullanarak yüzde 30 indirim alabileceklerini duyurdu. Trump’ın kampanyasında ayrıca destekçilere Trump ve Yardımcısı Mike Pence imzalı futbol topu kazanma veya 100 Club üyeliğine sahip olma gibi daha önce hiçbir seçim kampanyasında görülmeyen fırsatlar sunuluyor. Etkinliklerle dolu bir hafta sonu geçiren Trump, Michigan, Wisconsin, Nevada ve Arizona’ya gitti. Trump’ın kampanyası, 2016 seçimlerinde Trump’ın halk oylamasında yani anketlerde kaybetmiş görünmesine rağmen kazandığına atıfta bulunarak, o dönemki rakibi Hillary Clinton’un da kamuoyu yoklamalarında kazanma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekti. Kampanya yayınladığı mesajda, “2016'dan öğrendiğimiz bir şey varsa o da Donald Trump'ı ya da kampanyanın son günlerinde yarışa geri dönme yeteneğini hafife almamaktır. Trump destekçilerinin komitelerine son dönemde milyonlarca dolar aktarıldı. Trump’ın kampanyası, mali avantajlarını kolayca bir kalemde silebileceklerini dile getirdi.
Biden’in kampanyası, sadece Eylül ayında 383 milyon dolar bağış aldığını bildirdi. Bu miktardan 432 milyon dolar kaldığına işaret eden kampanya, 240 milyon doları 6 ana eyalette televizyon reklamları için harcadığını kaydetti. Biden'in Kampanya Müdürü Jen O'Malley Dillon, kampanyanın sahadaki organizasyonlara 100 milyon dolardan fazla harcadığını söyledi.
Çok bağış yapmak daima seçim sandığında zaferi getirmez. Ancak Biden ve Trump’a yapılan bağışlar bize tek bir şeyi anlatıyor o da son birkaç ayda paralarıyla bir nevi oy kullanan seçmenlerin ezici çoğunlukla Biden’i seçtiğidir.



‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.


İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”


İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
TT

İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)

İran'ın Tesnim haber ajansının haberine göre İran'ın güneydoğusundaki sınır bölgesinde "terörist gruplar" tarafından düzenlenen bir saldırıda üç Devrim Muhafızı öldürüldü.