ABD’den Körfez’in güvenliği için BM’ye çağrı

ABD’den Körfez’in güvenliği için BM’ye çağrı
TT

ABD’den Körfez’in güvenliği için BM’ye çağrı

ABD’den Körfez’in güvenliği için BM’ye çağrı

ABD’nin İran’ın mevcut uluslararası kurumlar çerçevesinde gecikmeden hesap vermesi ısrarı ışığında ve uluslararası toplumun Tahran ile nasıl başa çıktığına dair üyeleri arasındaki derin anlaşmazlıklar ortasında İran’ın Basra Körfezi bölgesindeki eylemleri ve müdahaleleri, 20 Ekim’de Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) gerçekleşen tartışmalara konu oldu. Bu çerçevede Rusya ve Çin, Soğuk Savaş dönemindeki Avrupa Helsinki Anlaşmasına benzer yeni bir bölgesel güvenlik sistemi kurulması çağrılarında bulundu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, BMGK’da videokonferans aracılığıyla Rusya’nın aylık başkanlığı altında düzenlenen tartışma oturumunu, ‘BMGK’nın Körfez bölgesinde barış ve güvenliği güçlendirmek için ortaya koyduğu mükemmel uyum da dahil uluslararası toplumun nasıl bir faaliyet gösterdiğini derinlemesine düşünme’ çağrısıyla başlattı. Yemen’deki koşulla ilgili derin endişelerini dile getiren Guterres, tek gerçek savaş olan Kovid-19’a karşı acil bir küresel ateşkes çağrısını yineledi. Antonio Guterres, “Saat işliyor ve insanlar ölüyor” uyarısı yaparken, 70’li yıllarda Soğuk Savaş’ın zirvesindeyken Helsinki’de olduğu gibi, bölgenin istikrarını ve barışı korumaya dayalı yeni bir bölgesel düzen kurmayı önerdi.
Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri Dr. Naif Falah Mübarek el-Hacraf, konsey ülkelerinin güvenliğinin ‘ayrılmaz bir bütün’ olduğunu vurguladı. ‘İran’ın, KİK devletlerinin ve bölgenin içişlerine sürekli müdahalesini, KİK devletlerine ve halkına vesayetini dayatma girişimlerini reddettiklerini’ söyleyen Hacraf, BMGK’da yaptığı açıklamada, Tahran’a çatışmaları körüklemeye ve uzatmaya katkıda bulunan milislere, teröristlere ve mezhepçi örgütlere desteğini durdurma çağrısında bulundu.
Genel Sekreter, İran’ın herhangi bir surette nükleer silah elde etmesini engellemeyi garanti eden kapsamlı bir uluslararası anlaşmanın varlığının önemine dikkati çekerken, “İran’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait Büyük Tunb Adası, Küçük Tunb Adası ve Ebu Musa Adası’na yönelik devam eden işgali, Körfez’in güvenliğini ve istikrarını tehdit ediyor” dedi. Dr. Naif Falah Mübarek el-Hacraf, “İran’ın, özellikle 2011’den beri siyasi hedeflerine ulaşmak için bölgede düşmanlık, şiddet ve istikrarsızlık yöntemini benimsemesi üzücü” ifadelerini kullandı.
Hacraf, “Suudi Arabistan Krallığı’ndaki sivilleri hedef alan balistik füze ve insansız hava araçları saldırıları ve bazı KİK ülkelerinde İran’ın desteğiyle gerçekleşen terör faaliyetleri gibi bazı konsey devletleri, bölgede İran ve vekilleri tarafından defalarca saldırıya uğradı. İran, bölgedeki bazı ülkelerde şiddet eylemlerine destek sağladı, buradaki teröristleri ve mezhepçi örgütleri eğitti, finanse etti ve silahlandırdı, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen gibi bölgedeki bazı ülkelerde yaygın şiddet ve istikrarsızlığa neden oldu” değerlendirmesinde bulundu.
Oturuma başkanlık eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Körfez bölgesinin ‘hala istikrarı bozmak için tehlikeli eğilimlere tutsak olduğunu’ söylerken, BMGK’yı bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmeye çağırdı. “Oturumu düzenlediğimizde, Körfez bölgesinde sükuneti sağlamanın tüm uluslararası toplum için önemli ve acil bir konu olduğunu temel aldık” diyen Lavrov, bu meselenin dünyada barış ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu olan BMGK’nın sürekli ilgi odası olması gerektiğini kaydetti. Sergey Lavrov, Körfez’in güvenliğini sağlamak için istikrarlı bir sistemin uygulanması çağrısı yaparken, bu hedefe giden yolun hızlı ve kolay olmayacağını ifade etti. Daha önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından ‘tırmanışı durdurmak ve Körfez’de etkin bir toplu güvenlik sistemi kurmak’ amacıyla ortaya koyulan girişimi yineleyen Lavrov, “Rusya, İran ve Körfez’e komşu tüm Arap ülkelerinin katılımıyla çeşitli zorluklara ve tehditlere yanıt vermek için kolektif bir mekanizmanın oluşturulmasını gerektiren, Körfez bölgesindeki güvenlik sistemi vizyonunu uluslararası topluma sundu. BMGK beşlisi, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer ilgili taraflar bu hedeflere ulaşmak için pratik adımlar atacaklardır” diyerek, Moskova’nın, tüm ortaklarıyla diyalog çerçevesinde bu sürece katkıda bulunmaya hazır olduğunu vurguladı.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise, Basra Körfezi’ndeki durumu, ‘dünyanın dikkati çeken en büyük durum’ olarak nitelerken, Körfez’de ortak barış inşa etmek için hukukun üstünlüğüne bağlı kalma önerisinde bulundu. Aynı şekilde ülkesinin, tek taraflı yaptırımların, güçlü baskıların ve uluslararası hukukun uygulanmasında çifte standartların benimsenmesine karşı olduklarını söyleyen Yi, KİK ve diğer bölgesel kuruluşlarla işbirliğini teşvik ederek, ortak güvenliğin sağlanması için iyi komşuluğun korunması çağrısı yaptı. “Körfez bölgesi, ülkelerine aittir” diyen Wang Yi, krizleri diyalog yoluyla yönetmek için Körfez’de çok taraflı diyalog için bir platform oluşturulması gerektiğini söyleyerek, ‘istikrarı ortak şekilde güvence altına almak için, eşitlik ve istikrar’ çağrısı yaptı.
Öte yandan ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Kelly Craft, Ortadoğu’da barış için imzalanan ‘İbrahim Anlaşması (The Abraham Accord) ve tarihi vizyonun’ önemine dikkati çekerken, “İsrail ve Filistin arasında barışı tesis etmek için şimdiye kadar sunulan en ciddi ve ayrıntılı plan” ifadelerini kullandı. ABD’nin İran’ın Ortadoğu’da barış ve güvenliğe yönelik en büyük tehdit olduğuna inandığını ifade eden Craft, İran’ın, terörist gruplara ve vekillerine verdiği destekten balistik füzelerin geliştirilmesine kadar istikrarı bozucu faaliyetler ortaya koyduğunu kaydetti. Kelly Craft, Rusya’nın ‘Körfez için bölgede istikrarı artıracak bir güvenlik yapısı oluşturulması’ önerisine değinirken, “Çözüm çok daha kolay: Bu konsey, İran’ı mevcut uluslararası yükümlülüklerinden sorumlu tutma cesaretini toplamalıdır. İran, bu konseyin kararlarının metnine veya ruhuna uyum sağlamıyor. Tahran, bu ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürükleyen Husi isyancıları desteklemeyi sürdürüyor. İran, 2216 sayılı kararda yer alan silah ambargosunu ihlal ederek savaşı körüklemek için Husilere silah göndermeye devam etti” dedi. Esed rejiminin İran’a ve askeri vekillerine ‘terör kampanyalarını genişletmek ve Ortadoğu’nun derinliklerinde askeri gücünü vurgulamak için’ güvenli bir sığınak sağlamaya devam ettiğini belirten ABD’li yetkili, “İran güçleri, kalıcı barış sağlanması için Suriye’den çekilmelidir” dedi. Craft, İran’ın 1701 ve 1559 sayılı kararları açıkça ihlal ederek, Hizbullah’a silah sağlamayı sürdürdüğünü söylerken, İran’ın Lübnan’a silah ve gelişmiş fonlar yönlendirdiğini vurguladı. İran’ın desteğiyle Hizbullah’ın, Irak’ta yasadışı faaliyetler yürüttüğünü de ifade eden Kelly Craft, Lavrov’a hitaben ise “Önerdiğiniz çözüme katılmıyorum. Çünkü uluslararası toplum, Körfez’in güvenliğini artırmak için başka bir mekanizmaya ihtiyaç duymuyor” dedi. ABD’li yetkili ayrıca, BMGK’nın gecikmeden İran’ın eylemlerinin hesabını vermesini sağlayacak tüm araçlara sahip olduğunu vurguladı.
Rusya’nın Körfez siyaseti
Rusya, Körfez bölgesindeki toplu güvenlik vizyonunu içeren bir plan ortaya koymuştu. Plan, ‘uluslararası yasalara ve BMGK kararlarına bağlılık, bölgesel aktörlerin ve diğer kilit aktörlerin güvenlik çıkarlarına saygı ve çok taraflı bir yaklaşımla karar alma ve kararları uygulama’ ilkelerine dayanıyor. Moskova, öncelikli konular olan uluslararası terörizmle mücadelenin yanı sıra Irak, Yemen ve Suriye’deki krizleri ve İran’ın nükleer programıyla ilgili anlaşmaları uygulama meselesini ele almanın gerekli olduğuna inanıyor. Nihayetinde Körfez bölgesinde,
‘diğer ülkeler ve önemli aktörlerin yanı sıra bölge ülkelerini, Rusya’yı, Çin’i, ABD’yi, Avrupa Birliği’ni (AB) ve Hindistan’ı içeren’ bir güvenlik ve işbirliği örgütü kurmayı amaçlıyor.



ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)

ABD ordusu, bugün (Çarşamba), Ortadoğu’da konuşlandırılacak ilk tek yönlü saldırı tipi (kamikaze) insansız hava araçları (İHA) filosu için yeni bir görev gücü oluşturduğunu açıkladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Savunma Bakanı Pete Hegseth’in dört ay önce düşük maliyetli ve hızlı temin edilebilen İHA teknolojilerinin edinilmesi ve konuşlandırılmasını hızlandırma talimatının ardından Scorpion Strike (TFSS- Akrep Sokması) adlı görev gücünü hayata geçirdi.

CENTCOM’a göre bu görev gücü, sahadaki birliklere hızlı şekilde düşük maliyetli ve etkili saldırı İHA kapasitesi sağlamak amacıyla tasarlandı. Yeni görev gücü, Ortadoğu’da konuşlu olan “FLM–136 Lucas” tipi düşük maliyetli saldırı İHA’lardan oluşan bir filoyu şimdiden kurmuş durumda.

Lucas İHA’ları geniş menzile sahip ve otonom çalışacak şekilde tasarlandı. Fırlatma yöntemleri arasında “mancınık/katapolt”, roket destekli kalkış, yer sistemleri ve mobil platformlar bulunuyor.

CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, “Bu yeni görev gücü, yeniliği caydırıcılık unsuru olarak kullanmamızı sağlıyor. Müttefiklerimizi gelişmiş İHA yetenekleriyle donatmak, Amerikan askeri gücünü ve yeniliğini ön plana çıkarıyor, kötü niyetli aktörleri caydırıyor” dedi.

ABD basınına göre FLM-136 İHA’sı, İran’ın yaygın olarak kullandığı “Shahd 136” İHA’larını model alıyor. İran ve desteklediği milisler, bu İHA’larla ABD güçlerini ve ticari gemileri hedef aldı; Rusya ise aynı modeli Ukrayna’daki şehir ve birliklere saldırılarda kullandı.

Bu adım, İran’ın ABD’ye ait imha edilmiş İHA’ları taklit edip yeniden mühendislik yoluyla kendi versiyonlarını üretme taktiğini andırıyor. ABD’ye ait “RQ-170 Sentinel” gibi İHA’lar bu yöntemle kopyalanmıştı.

Yeni “FLM-136” İHA’sı tamamen otonom kontrol özellikli olup, insan müdahalesine neredeyse gerek duymuyor. Hedefe yönlendirme için sensörler ve yapay zekâdan yararlanıyor ve yaklaşık 6 saat boyunca uçabiliyor.

ABD’nin Ortadoğu’ya saldırı tipi İHA filosu konuşlandırması, yaklaşık iki yıl önce üç Amerikan askerinin, Ürdün’ün kuzeydoğusundaki bir üsse İran yapımı bir saldırı İHA’sı ile düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından geldi.

ABD ordusu, mali yıl 2026 sonunda tüm birimlerin küçük, tek yönlü saldırı İHA’larıyla donatılmasını hedefliyor.


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News


55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
TT

55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)

Meksika gizli operasyonlarla yakaladığı kartel liderlerini Donald Trump'ın baskısıyla ABD'ye teslim etti. 

Wall Street Journal'ın haberinde, çete liderlerinin gönderildiği operasyonlardan ilkinin 9 ay önce gerçekleştiği belirtiliyor. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin (DEA) eski direktörü Derek Maltz'ın mahkumları "Amerika'ya hoş geldiniz!" diye karşıladığı aktarılıyor. 

İkinci operasyonsa ağustosta yapıldı. Meksika yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın baskısıyla toplamda 55 kartel liderini gönderdiği belirtiliyor. 

Mahkumlar arasında Meksika'nın en büyük suç örgütleri olan Sinaloa, Jalisco Yeni Nesil Karteli ve Zetas çetelerinden üst düzey isimlerin yer aldığı ifade ediliyor. 

ABD'ye iade edilenlerden biri de 1985'te DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'yı öldürmekle suçlanan Rafael Caro Quintero. 

Amerikalı yetkililer, mahkumların çoğunun Meksika'daki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ağına dair ilk elden bilgiler paylaşabileceğini bekliyor. Kara para aklama operasyonlarından uyuşturucu kaçakçılığında rüşvet alan siyasetçiler, ordu görevlileri ve finans sektörü yetkililerinin adlarının öğrenilebileceği ifade ediliyor.  

Tutukluların, ceza indirimi veya daha rahat hapishane koşulları karşılığında işbirliğine yanaşabileceğine dikkat çekiliyor.

55 kartel liderinin ABD'ye teslim edilmesi için yürütülen gizli operasyonlarda binlerce Meksikalı özel harekatçının görev yaptığı aktarılıyor. 

20 Ocak-2 Mayıs'ta DEA'in direktörlüğünü geçici olarak üstlenen Maltz, "Ajansımızın tarihinde hiç bu kadar çok sayıda kötü adamın Meksika'dan çıkarıldığını görmemiştik" diyor. ABD'ye teslim edilenler arasında paramiliter Zetas uyuşturucu çetesinin liderleri Miguel Angel ve Omar Trevino kardeşlerin de yer aldığını belirtiyor. 

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele önlemlerinin artırılmaması halinde gümrük tarifelerini yükseltme tehdidinin, Meksika'nın mahkumları iade etmesinde önemli rol oynadığı yazılıyor. 

Meksikalı yetkililer, devlet başkanı Claudia Sheinbaum'un bu hamleyle "ABD müdahalesinden kurtulduğunu" söylüyor. Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarının artırılmaması durumunda Amerikan ordusunun, Meksika'daki fentanil tesislerini ya da kartel liderlerini hedef alan drone saldırıları düzenleyerek ülkeyi "kaosa sürükleyeceğinden" endişelenildiği belirtiliyor.

Kaynaklar, ABD ve Meksika arasında üçüncü bir mahkum transferiyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini de bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times