İsrail’den Batı Şeria’ya akaryakıt kaçakçılığı nereye?

İsrail işgal güçleri (AP)
İsrail işgal güçleri (AP)
TT

İsrail’den Batı Şeria’ya akaryakıt kaçakçılığı nereye?

İsrail işgal güçleri (AP)
İsrail işgal güçleri (AP)

Halil Musa
Batı Şeria’daki şehir ve kasaba girişlerinde, İsrail’den kaçırılan mazot ve benzinin satılması amacıyla ‘rastgele noktalar’ bulunuyor. Gözlemciler, İsrail ve Filistin’deki etkili taraflar arasında bu eylemi kolaylaştırmak için gizli bir anlaşma olduğunu öne sürüyor.
Söz konusu noktalar, Batı Şeria’da ‘C’ olarak sınıflandırılan, tamamen İsrail kontrolünde olan ve yüzölçümü Batı Şeria’nın yüzde 60’ından fazlasını oluşturan alanlarda yoğunlaşmış durumda.
Benzin ve dizel depolarına sahip mobil araçlar, sabit benzin istasyonlarının yanı sıra Batı Şeria’daki, kasaba ve köylerdeki ana yolların kenarlarına kaçak akaryakıtları satmak için sıralandı.
Kaçak akaryakıt fiyatının yarı yarıya olması nedeniyle Filistinliler, bazı yakıtların standartlara uymamasına ve araçlara verebileceği zarara rağmen araçlarını ve imalathanelerini bu rastgele noktalardan doldurmayı tercih ediyor.
Filistin Petrol Şirketi, İsrail’den sağlanan rafine yakıtı, katma değer vergisi uygulayıp Batı Şeria’daki ruhsatlı benzin istasyonlarına dağıtmadan önce, litre başına bir dolara kadar bir değerde ithal ediyor.

Eksiklik tazminatı
Filistin yönetimi, kaçakçılık operasyonlarındaki artışı İsrail ile geçişler üzerinde kontrolün bulunmamasına ve Batı Şeria'nın yüzde 60’ından fazlasının kendi kontrolünde olmamasına bağlıyor.
Filistin Ekonomi Politikaları Enstitüsü (MAS) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Batı Şeria’daki kaçak yakıtın, Filistinlilerin 120 milyon dolarlık değerindeki yıllık yaklaşık 60 milyon litre tüketiminin yaklaşık yüzde 25’ini oluşturduğu tahmin ediliyor.
Enstitüde araştırmacı Masif Masif, eksikliğin organize kaçakçılık operasyonları ile telafi edilmesi nedeniyle resmi yakıt tüketiminin artmak yerine azaldığını söyledi. Masif, İsrail mafyalarının, Filistin’in güvenlik kontrolü altında olmayan bölgelerde Filistinli tüccarlara yakıt kaçırdığına dikkati çekti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre kaçakçılık operasyonlarının ve rastgele satış noktalarının çoğu durumda ayrım duvarı ve yerleşim yerlerinin yakınında olduğunu belirten Masif, Filistin güvenliği tarafından bu operasyonları sürdürme zorluğunun, İsrail’in bunu yapmayı reddetmesinden kaynaklandığına dikkat çekti.
Filistin makamlarının, Batı Şeria’nın çoğu bölgesinde kontrolünün bulunmamasının yanı sıra akaryakıt depolayacak depolara ve yakıtı kontrol edecek ekipmana sahip olmadığını söyleyen Masif Masif, tüm bunların yakıt kaçakçılığı olgusunu ortadan kaldırmayı engellediğini belirtti.

İki taraf arasında gizli anlaşma
Dürüstlük ve Şeffaflık Koalisyonu Eman’da faaliyet direktörü İssam el-Hac Hüseyin, Filistin ve İsrail’de nüfuz sahibi taraflar olmadan her gün büyük miktarlarda yakıt kaçırmanın zor olduğuna dikkati çekerken, kaçakçılık operasyonlarının arkasında Filistinlilerle işbirliği dahilinde İsrailli emekli askerlerin olması muhtemel olduğunu ifade etti.
Bu sorunu çözmek için net bir Filistin planı olmadığını ve yakıt depolamak için depoların bulunmadığını söyleyen Hüseyin, “Kaçakçıların yakıtı rastgele satış noktalarına dağıtması dolayısıyla büyük kaçakçılık faaliyetinin suç ortağı yoktur” dedi.
Hac Hüseyin, Filistin Petrol Otoritesi’nin bu hususta bir yasasının olmamasının, milyonlarca doların boşa harcanmasına neden olan yolsuzluk vakalarının devam etmesine neden olacağını söyleyerek, en yolsuz bazı unsurların ceza almadan kurtulduğunu belirtti.

İssam el-Hac Hüseyin ayrıca, Petrol Otoritesi’nin, kurulduğu 1994 yılından bu yana 2003 yılında Maliye Bakanlığı’na bir departman olarak bağlanmadan önce Filistin Devlet Başkanı’nın ofisinin denetimi altında faaliyet yürüttüğünü söyledi.

34 bin litreden fazlasına el koyuldu
Eman yetkilisi, Petrol Otoritesi’nin bir yasası bulunmamasının, takibi zor bir süreç haline getirdiğini belirtirken, tüm kamu kuruluşlarının, diğer kurumlar gibi hizmetten çok ticari rol oynayan Petrol Otoritesi nezdinde fayda sağlamayan bir muhasebe programına tabi olduğunu kaydetti.
Kaçakçılık operasyonlarını yürütmekle görevli gümrük güvenlik birimi halkla ilişkiler sorumlusu İbrahim Ayyaş, son dönemde akaryakıt kaçakçılığının azaldığını vurguladı. Ayyaş, 2019 yılında 280 bin litrenin ele geçirilmesi sonrasında, zabıtanın bu yılın ilk yarısında 34 bin litreden daha fazla yakıt ele geçirdiğini ifade etti.
Gümrük polisinin onlarca kaçak akaryakıt satış noktasını kapattığını vurgularken, bununla birlikte İsrail’in Batı Şeria’nın çoğunda akaryakıt kaçakçılarının yargılanmasını ve bu olguyu ortadan kaldırmaya yönelik girişimleri engellediğini belirtti.
Ayyaş, yakıt kaçakçılığının, Filistin ekonomisine büyük bir zarar verdiğini söylerken, yakıtın Filistin kamu hazinesine büyük bir destek sağladığını ifade etti.
Kaçak akaryakıt kaynağına da değinen İbrahim Ayyaş, İsrail depolarından ve benzin istasyonlarının kalıntılarından şartnamelere ve standartlara aykırı olarak yakıt kaçırıldığını vurguladı.



ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
TT

ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)

Hizbullah, Lübnan’da silahların yalnızca resmi güvenlik kurumlarının elinde bulunmasına yönelik yerel ve uluslararası taleplere karşı ‘varoluşsal tehdit’ kartını öne sürdü. Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, ‘ulusal güvenlik stratejisinin’ tartışılmasına başlanmadan önce bu tehdidin ortadan kaldırılması şartını koştu. Bu durum, Lübnan devleti ile Hizbullah arasında bir ‘farklılaşmaya’ işaret ediyor. Zira devlet, ABD’li arabulucu Tom Barrack’ın önerisini ‘olumlu şekilde ele alacakken’ Hizbullah farklı bir tutum sergiliyor.

Kasım’ın son açıklaması, silahlarını teslim etme mekanizmalarının tartışılmasına karşılık daha önce öne sürdüğü şartlara eklenen yeni bir koşul olarak görülüyor. Bu şartların başında ise, İsrail’in ateşkes anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi koşuluyla Hizbullah’ın silah konusunu görüşmeye hazır olacağı yönündeki talep geliyor. Her ne kadar Lübnan’daki resmi çevreler, Hizbullah’ın bu dosyada ‘esnek davrandığını’ ve ‘ağır silahlarını (nokta atışlı füzeler ve insansız hava araçları) teslim etmeye hazır olduğunu’ ifade etse de, konuya yakın kaynaklara göre Hizbullah, İsrail’in önceden bazı adımlar atmasını şart koşuyor.

Hizbullah, ABD'nin İsrail'e son savaştan bu yana Lübnan içinde işgal ettiği beş noktadan çekilmesi, elindeki 16 kişiyi serbest bırakması, Lübnan topraklarına yönelik ihlal ve saldırıları durdurması ve son savaşta yıkılan yerleri yeniden inşa etme görevine başlaması için baskı yapmasını talep ediyor.

ABD elçisi yeniden geliyor

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Lübnanlı yetkililer tarafından geçtiğimiz pazartesi günü Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden teslim alınan ve Lübnan'dan önümüzdeki aralık ayında sona erecek bir süre içerisinde silahların geri çekilmesi için ‘net’ bir takvim taahhüt etmesini talep eden ABD belgesine resmi bir yanıt almak üzere üçüncü bir ziyaret için yakında Beyrut'a gelmesi bekleniyor. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevvaf Selam'ın temsilcilerinden oluşan komite, Lübnan'ın iki hafta önce Beyrut'ta ABD elçisine verdiği bir belgeye ilişkin gözlemleri içeren belgeyi inceliyor. Başbakan Selam'ın bu hafta Meclis Başkanı Berri ile bir araya gelerek Lübnan'ın vereceği yanıtın ayrıntılarını görüşmesi bekleniyor.

Hükümetin esnekliği

Lübnan makamları, Amerikan taleplerini içeren belgeye karşı esnek bir tutum sergiliyor. Bununla beraber Amerikan heyetiyle yürütülen temaslara aşina kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Lübnan makamları, Washington’un talep ettiği şekilde Karz-ı Hasen Vakfı ile ilgili tedbirleri artırmak, mali ve idari reformları uygulamak gibi kendisine düşen görevleri de yerine getiriyor. Hizbullah ise silah meselesinde daha katı bir tutum sergiliyor.

Kaynaklar, ABD'nin yanıtını incelemekle görevlendirilen komitenin görevinde önemli ilerleme kaydettiğini belirterek, Lübnan devletinin Amerikan anlaşmasına olumlu yaklaşacağını ve hükümetin silahlanmada tekelleşmeyi aşamalı olarak uygulama sözü vereceğini ifade etti. Kaynaklara göre Lübnan'ın resmi yanıtı Hizbullah'ın taleplerindeki sert tutumundan farklı olacak. Kaynaklar, Hizbullah'ın garantiler talep ettiğini ve Kasım'ın açıklamalarının da gösterdiği gibi son zamanlarda tutumunu sertleştirdiğini belirtti.

Varoluşsal tehdit

Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, “Hizbullah, Emel Hareketi, direniş ve Lübnan'ın bağımsızlığını isteyen ve Lübnan'ın Lübnanlılar için nihai bir vatan olduğuna inanan egemen bir hat olarak bizler, direnişe, çevresine ve bir bütün olarak Lübnan'a yönelik varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz” ifadesini kullandı.

Görsel kaldırıldı.Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada (Hizbullah medyası)

Kasım, “Lübnan'ın karşı karşıya olduğu üç gerçek tehlike var: güney sınırında İsrail, doğu sınırında DEAŞ ve Lübnan'ı kontrol etmeye, üzerinde vesayet kurmaya çalışan ve Lübnan'ın hareket ve yaşama kabiliyetini yok etmek isteyen Amerikan zorbalığı” dedi.

Kasım, Lübnanlılara hitaben şunları söyledi: “Sözümüz bir olsun ve öncelik için çalışalım. Tehlikeyi ortadan kaldırdıktan sonra savunma stratejisini ve ulusal güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız. Sizi İsrail'e iyilik yapmamaya çağırıyorum. Çatışma halinde ABD hedeflerine ulaşamaz.”

Hizbullah silahlarına sarılıyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi kaynaklarının Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamaya göre Kasım'ın son tutumu ‘silahlarına sarılma meydanından henüz ayrılmadığı, yani halen aynı noktada olduğu’ şeklinde değerlendiriliyor. “Bu tutum görünüşte çevresine yönelik ve üstü kapalı tavizler mi içeriyor?” diye soran kaynak, başkanlar (Avn, Berri ve Selam) tarafından dile getirilen bazı hususların işlerin kolay olduğuna işaret ettiğini hatırlattı.

Görsel kaldırıldı.Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşme sırasında (Reuters)

Kaynaklar, “Şu ana kadar görünen o ki, Hizbullah silah bırakmamakta ısrar ediyor. Hizbullah'ın maksimum yapabileceği şey Litani Nehri’nin güneyinden çekilmek. Savunma stratejisi diye bir şey yok. Ondan istenen, silahlarını teslim etmesi” ifadelerini kullandı. Kaynaklar, ‘Hizbullah'ın şimdiye kadar, varoluşsal tehditler konusunda aynı söylemleri sürdürdüğünü, hâlbuki bu silahlar ve destek savaşı aracılığıyla Lübnan’a varoluşsal bir tehdit teşkil edenin bizzat kendisi olduğunu ve silahları yüzünden savaşları ülkeye çektiğini’ ifade etti.

Kaynaklar, Hizbullah’ın yetkilileri aracılığıyla yaptığı açıklamalarda ‘ABD’ye İsrail sınırını korumaya hazır olduklarını, bunu da Litani’nin güneyinden tamamen çekilerek ve silah meselesini Litani’nin kuzeyinde hükümetle müzakere ederek yapabileceklerini anlatmak istediklerine’ dikkat çekti. Kaynaklar, ‘bu durumun ABD tarafından reddedildiğini, Washington’ın hamle karşılığında hamle ilkesine bağlı kaldığını, yani İsrail’in aşamalı olarak çekilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve hedef almayı durdurması karşılığında devletin de Hizbullah’ın askerî yapısını dağıtarak egemenliğini tesis etmesini istediğini’ vurguladı.

Lübnan Kuvvetleri Partisi’ne yakın kaynaklar, ‘Hizbullah’ın artık bu yönde bir adım atmazsa hem kendisini hem de tüm Lübnan halkını yeni bir savaşa sürükleyeceğinin farkında olduğunu, eylül ayında önceki ABD temsilcisi Amos Hochstein’ın sunduğu fırsatı değerlendirmediğinde savaşla karşılaştığını ve şimdi Tom Barrack’ın sunduğu fırsatı değerlendirmemesi halinde Lübnan’ı tehlikeye atacağını bildiğini’ ifade etti. Kaynaklar, Lübnan’ın yeni şiddet sahnelerine sürüklenmemesi konusunda uyardı.