İran, üst üste iki gündür rekor sayıda vaka kaydediyor

İran’ın başkenti Tahran'ın merkezinde bir ambulans (EPA)
İran’ın başkenti Tahran'ın merkezinde bir ambulans (EPA)
TT

İran, üst üste iki gündür rekor sayıda vaka kaydediyor

İran’ın başkenti Tahran'ın merkezinde bir ambulans (EPA)
İran’ın başkenti Tahran'ın merkezinde bir ambulans (EPA)

Günlük koronavirüs vakalarında 5 bin 600’ün üstüne çıkan İran, üst üste iki gündür rekor sayıda vaka kaydediyor. Sağlık Bakanlığı, 31 eyaletten 27’sinin salgın bakımından kırmızı (tehlikeli) durumda olduğunu bildirdi. Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Sima Sadat Lari, Çarşamba 5 bin 616, Perşembe ise 5 bin 471 vakanın, Çarşamba 312, Perşembe ise 304 yeni can kaybının kaydedildiğini duyurdu.
Bakanlık verileri, 2 bin 340 hastanın hastanelere nakledildiğini, 4 bin 895 vakanın yoğun bakımda bulunduğuna işaret ediyor. İran’da şuana kadar toplamda 550 bin 757 vaka, 31 bin 650 can kaybı kaydedildi.
Belucistan eyaletinin de alarm durumundaki illere katılmasıyla sayıları 4 eyalete çıktı.
İran Koronavirüs Komitesi bilimsel ekibi üyesi Mesud Merdani, dün yaptığı açıklamada gerçek can kayıplarının resmi istatistiklerin iki buçuk katına eşit olduğunu öne sürdü.
Sağlık Bakanlığı ise bir sonraki tatilde seyahat etmekten kaçınma çağrısını yineledi. IRNA haber ajansının Tahran'daki salgın durumuyla ilgili haberinde “Salgın kaynaklı vaka ve can kayıpları artmaya devam ederken, sağlık standartlarına ve sosyal mesafeye iltizam ise azalıyor. Bir evden diğerine yayılan koronavirüs, eskisinden daha acımasız bir hale geldi. Kurbanları davranışlarına göre seçerek hastaneleri ve Behişt-i Zehra Mezarlığını dolduruyor” ifadelerine başvuruldu.
İran Sağlık Bakan Yardımcısı Kasım Can Babai ise hastaların hastaneye kaldırılma koşullarının düzelmekte olduğunu öne sürerek İranlılara güvence vermeye çalıştı. Şarku’l Avsat’ın İran üniversite öğrencileri haber ajansı ISNA’dan aktardığı habere göre semptom gösterenlerin sağlıkları bozulmadan hastaneleri ziyaret etmesi gerektiği belirtildi. İki hafta önce semptom gösteren kişilerin müracaatlarının artmasıyla hastanelere girişlerin de arttığı ifade edildi.
Aile içi salgın olgusuna değinen Babai, tek bir ailede iki veya üç kişinin kaydının ev karantinasının gerektiği gibi yapılmadığına işaret ettiğini söyledi. Aynı zamanda kritik vakalardaki artışı sağlık merkezlerine geç müracaat edilmesine bağladı.
Babai’nin açıklamalarından saatler önce İran medyasında çıkan haberlere göre, Sağlık Bakanı Said Nemeki Sağlık Bakanlığı yetkililerine insanlara tıbbi yatakların olmadığını söylememek gerektiğini, zirâ bu minvaldeki açıklamaların endişeye mahal verdiğini söylemişti.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Pazartesi günü yetkililere yaptığı açıklamada, insanları koronavirüse karşı korkutmamak konusunda uyarıda bulunmuş, yetkililere duyulan güvenin azalabileceğini söylemişti. Aynı zamanda yetkilileri medyada açıklamada bulunurken tek bir literatür kullanmaya teşvik etmişti.
Mesih Danişveri Hastanesi Epidemiyolojik Hastalıklar Bölümü Başkanı Payam Tabersi, İran televizyonuna yaptığı açıklamada hastanelerin her tatil sonrası koronavirüs hastaları akını ile karşı karşıya kaldığını belirtti. Aynı zamanda hastaların yanında refakatçilerin oluşunu da eleştirdi.
Tahran'daki Koronavirüsle Mücadele Komitesi, Tahran'ı daha fazla kısıtlamaya tabi tutma taleplerini yeniledi. Aynı zamanda salgının kontrol altına alınması için hükümetin daha fazla müdahale etmesi çağrısında bulundu. Komite Başkanı Ali Rıza Zali ise başkentin sağlık personeli sıkıntısı ile karşı karşıya olduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanı Ruhani, dün Sağlık Bakanı huzurunda, eyaletlerdeki hastanelerin yönetiminden sorumlu tıp üniversiteleri başkanlarının sunduğu önerileri dinledi. Toplantıda söz alan yetkililer, bürokratik icraatların kaldırılması, sağlık personeli saflarının güçlendirilmesi, salgın karşısında savaş durumuna geçilmesi talebinde bulundu.
Sağlık Bakanı Said Nemeki'nin salgınla mücadelede sunduğu talep üzerine İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, hükümetin rejim lideri Rehber Ali Hamaney’in onayıyla egemen fondan aldığı 1 milyar Euro harcamayla ilgili mali bir rapor sunacağına söz verdi.
Bütçe harcamaları ve devlet tahsisatlarının denetleme organı olan Sayıştay, Salı günü yaptığı açıklamada, 1 milyar dolar değerindeki harcamayı belirlemek için soruşturma açıldığını bildirmişti. Zirâ Sağlık Bakanı, miktarın yaklaşık yüzde 30’unun bakanlığa ulaşmadığı eleştirilerinde bulunmuştu.
İran’da pandemi başladığından bugüne kadar 550 bin 757 kişi Kovid-19’a yakalandı. 31 bin 650 vaka hayatını kaybetti. 442 bin 674 hasta ise iyileşti.



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.