Avrupa “yorucu” bir aya hazırlanıyor

Almanya Kovid-19 vaka sayılarında “oldukça tehlikeli” bir artışla karşı karşıya… Fransa sokağa çıkma yasağının kapsamını genişletiyor

Avrupa “yorucu” bir aya hazırlanıyor
TT

Avrupa “yorucu” bir aya hazırlanıyor

Avrupa “yorucu” bir aya hazırlanıyor

Avrupa ülkeleri dün kış mevsiminin yaklaşması ile birlikte yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ikinci dalgasının tehlikesine ilişkin uyarıda bulundu. Bazıları “durumun ciddiyetine” işaret ederken bazıları da önümüzdeki ayın “yorucu” olacağına dair uyarıda bulundu. Robert Koch Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü’nün Başkanı dün yaptığı açıklamada Almanya’nın vaka sayıları açısından “oldukça tehlikeli” bir artışla karşı karşıya olduğunu belirterek hastalığın yayılmasını engellemek için sosyal mesafe kurallarına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Lothar Wieler “Genel durum oldukça kötüleşti” dedi. Uyarılar Almanya’da son 24 saatte vaka sayılarında rekor bir artış yaşanarak 11 bin 287 kişinin daha Kovid-19’a yakalandığı bir sırada geldi.
Fransa Başbakanı Jean Castex, dün yaptığı açıklamada Kovid-19’un ikinci dalgası ile mücadele etmek amacıyla Fransa’nın büyük şehirlerinde gece uygulanacak olan sokağa çıkma yasağının kapsamının cumartesiden başlayarak yaklaşık 46 milyon insanı kapsayacak şekilde genişletildiğini duyurdu. Bu da her üç Fransa vatandaşından ikisine tekabül ediyor. Akşam saat 21.00 ila sabah 06.00 saatleri arasında uygulanacak olan sokağa çıkma yasağının kapsamının genişletildiğine dair açıklamalarda bulunan Castex, “Önümüzdeki haftalar zor geçecek ve hastane hizmetlerimiz ağır bir baskıya maruz kalacak” şeklinde uyarıda bulundu. Castex aynı zamanda kasım ayının “yorucu” geçeceğini ve ölü sayısının da “artmaya devam edeceğini” belirtti.

Sokağa çıkma yasağı altı hafta sürecek
Sokağa çıkma yasağı cumayı cumartesiye bağlayan gece başlayarak altı hafta boyunca sürecek. Bu da kararın geçerliği olduğu bölgelerde bulunan barların, restoranların ve mağazaların saat 21.00’da kapanacağı anlamına geliyor. İlk dalganın ardından ilk baharda 30 binden fazla kişi hayatını kaybetmişti. Şimdi ise Fransa birkaç haftadan beri ikinci dalga ile boğuşuyor. Ülke genelinde Kovid-19 yüzünden toplamda 34 binden fazla insan hayatını kaybetti. 2 bin 239 hasta yoğun bakımda yatıyor ki bu da mayıs ayından beri görülen en yüksek sayı olarak kayıtlara geçti.
Jean Castex “Salgını toplu olarak kontrol altına alma konusunda başarısız olursak trajik bir durumla karşı karşıya kalacağız ve daha sıkı önlemler alma seçeneğini gözden geçirmek zorunda kalacağız” dedi. Fransa ilkbaharda iki aylığına ulusal düzeyde genel bir karantina uygulamıştı. Hükümet, mevcut epidemiyolojik duruma göre en az 1 Nisan 2021 tarihine kadar ulusal toprakların tamamını ya da bir kısmını kapsayacak şekilde seyahat ve toplanmalara ya da tesislerin ve kurumların açılmasına yönelik kısıtlamaları onaylamaya çalışıyor.
İngiltere hükümeti dün bir aydır ilk kez, getirilen kısıtlamalardan zarar gören şirketlere yönelik yardımlarını artırmaya karar verdi.
Fransız haber ajansının (AFP) dün hazırladığı verilere göre Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) aralık ayının sonlarında Çin’de bir hastalığın çıktığına dair bildiri yayınladığından beri Kovid-19 yüzünden dünya çapında en az 1 milyon 133 bin 136 kişi hayatını kaybetti. 41 milyon 300 binden fazla vaka kaydedilirken bunların içerisinden en az 28 milyon 300 hasta iyileşti. ABD 222 bin 220 ölü ile dünya çapında salgından en çok zarar gören ülke konumunda bulunuyor. Bunu sırayla Brezilya (155 bin 403), Hindistan (116 bin 616), Meksika (87 bin 415) ve İngiltere (44 bin 158) takip ediyor.

Fransa’nın en büyük pazarı olan Noel pazarı bu yıl kurulmayacak
Sağlık durumunun kötüleşmesi karşısında Strazburg (kuzeydoğu) şehri Noel münasebeti ile kurulan ünlü pazarını bu yıl kurmayacağını duyurdu. Fransa’nın en büyük pazarı olan Noel pazarı, ışıklarla süslenmiş 300 ahşap kulübenin arasında gezmek için genellikle dünyanın dört bir yanından iki milyon turisti ülkeye çekiyor.
İrlanda’da çarşamba günü gece yarısı altı hafta boyunca uygulanacak tecrit kararı yürürlüğe girdi. Ancak karar okulları kapsamıyor. Temel ihtiyaçlara hizmet etmeyen dükkanlar kepenklerini kapatacak ve vatandaşların ikamet ettikleri yerden beş kilometreyi geçmeyecek şekilde sadece egzersiz için evlerinden çıkmalarına izin verilecek. Karara uymayanlar para cezasına çarptırılacak.
Çek Cumhuriyeti, insanların seyahat etmesine kısıtlamalar getirerek eczaneler ve gıda mağazaları dışındaki tüm mağazaların faaliyetlerini dünden itibaren bir sonraki ayın üçüne kadar askıya aldı.
Kuzey İtalya’da ekonominin bel kemiği sayılan ve ülke çapında salgından en çok etkilenen bölge olarak Lombardiya, dün akşamdan itibaren üç haftalığına sokağa çıkma yasağı kararı aldı.
Ülkenin güneyindeki Campania’da da cuma akşamından itibaren aynı uygulamaya geçilecek. İtalya’da bir haftadır her gün 10 binden fazla yeni vaka kaydediliyor.
Avrupa Birliği’nin en az gelişmiş ülkesi Bulgaristan, açık alanlarda maske takılmasına karar verdi. Sağlık Bakanı Kostadin Angelov, sağlık personellerinin durumuna ilişkin uyarıda bulunarak “Hepsi yorgun, büyük bir kısmı virüse yakalanıp hasta oldu. Bazıları da resüsitasyonda. Yardıma ihtiyacımız var” dedi.
Diğer taraftan Polonya, salgının yeniden artmasını önlemek için geçtiğimiz hafta bölgenin neredeyse yarısında yürürlüğe giren kısıtlamaların kapsamını tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletmek istediğine dair açıklamalarda bulunan başbakanın açıklamalarından hareketle önlemlerini sıkılaştırabilir.
Hırvatistan hükümeti dün sağlık durumunun “ciddi” olduğuna dair uyarıda bulunarak son günlerde rekor sayıda vaka kaydedilen ülkede vatandaşların “sorumsuz bir şekilde davranmasını” kınadı. Nüfusu 4,2 milyon olan Hırvatistan’da son 24 saatte bin 563 kişide daha Kovid-19 tespit edilirken, 13 kişi de hayatını kaybetti. Ülke genelinde toplam vaka sayısı 30 bine yaklaşırken ölü sayısı da 406’ya çıktı.



Trump'ın yeni stratejisi: ABD'nin dünyadaki öncelikleri nedir?

Trump'ın yeni stratejisi: ABD'nin dünyadaki öncelikleri nedir?
TT

Trump'ın yeni stratejisi: ABD'nin dünyadaki öncelikleri nedir?

Trump'ın yeni stratejisi: ABD'nin dünyadaki öncelikleri nedir?

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, dün Washington'un küresel rolüne ilişkin bakış açısında derin dönüşümü yansıtan, uzun zamandır beklenen yeni bir stratejiyi duyurdu. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana hakim olan ve “tek süper güç” konumunu korumaya dayanan geleneksel model yerine belge, ABD'nin odağının, yönetimin doğrudan çıkarlarıyla daha yakından bağlantılı gördüğü bölgelere, özellikle de Latin Amerika bölgesine ve göç meselesine kayacağını ortaya koyuyor.

Ulusal Güvenlik Strateji belgesi, Trump'ın, daha önceki yönetimlerinkinden kökten farklı, “Önce ABD” sloganına dayanan, uluslararası sistemin artık dünyanın her bölgesinde geniş bir Amerikan katılımı politikasına izin vermediği inancını temel alan bir vizyon benimsediğini gösteriyor. Belge, Çin'i göz ardı etmeyip, en büyük rakip olarak görse de son dönemdeki Amerikan stratejilerine hâkim olan geleneksel “Asya'ya odaklanma” yaklaşımından uzaklaşıyor.

Trump, belgenin girişinde, “Yaptığımız her şeyde ABD'yi ön planda tutuyoruz” ifadesini kullandı. Belge, bu stratejinin uluslararası ilişkiler ve ittifakların kökten yeniden değerlendirilmesini gerektirdiğini de belirtiyor. Amaç artık geniş kapsamlı bir liberal dünya düzenini desteklemek değil, dış yükleri azaltıp “doğrudan gelir” alanlarına yoğunlaşarak Amerikan gücünü korumak. Belge ayrıca, “kitlesel göç çağının sona ermesi gerektiğini” ve ABD sınırlarına doğru göçü engellemek için Avrupa ve Latin Amerika içinde adımlar atacağını da vurguluyor.

Geleneksel Amerikan söyleminden açık bir şekilde kopan strateji, “ABD'nin meşum küresel egemenlik ilkesini sürdürmeyi reddettiğini” vurguluyor. Bu açıklama, son Amerikan belgelerinde eşi benzeri görülmemiş bir şey, zira küresel hegemonyayı sürdürmenin maliyetlerinin fahiş ve sürdürülemez hale geldiğini dolaylı olarak itiraf ediyor.

Strateji, Washington'un başta Çin ve Rusya olmak üzere büyük güçlerin aşırı nüfuz kazanmasını önlemek için çalışacağını ifade ediyor, ancak bunun “dünyanın tüm büyük ve orta güçlerinin nüfuzunu sınırlamak için kan dökeceği ve servet harcayacağı anlamına gelmediğini” vurguluyor.

Strateji, Latin Amerika'yı Amerikan gündeminin en üst sıralarına taşıyor. Bu, belgedeki en önemli bölgesel dönüşüm

Belge, son on yıllardaki en önemli askeri dönüşümlerden birini içeriyor ve kaynakları Batı Yarımküre'ye yönlendirirken, “acil tehditlerle başa çıkmak için küresel askeri duruşumuzu revize etme” sözü veriyor. Bu, Ortadoğu gibi bir zamanlar hayati önem taşıyan bölgelere olan Amerikan ilgisinin fiilen azalması anlamına geliyor.

Stratejik belgenin temel küresel meseleler hakkındaki duruşu şöyle:

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve aralarında Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in de bulunduğu Avrupalı ​​liderler, 18 Ağustos 2025'te Washington'daki Beyaz Saray'da (Reuters) ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve aralarında Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in de bulunduğu Avrupalı ​​liderler, 18 Ağustos 2025'te Washington'daki Beyaz Saray'da (Reuters)

Avrupa: Müttefik bir bölge, ancak eşi görülmemiş eleştirilerin konusu

Belge, Avrupa'ya yönelik sert bir dil kullanıyor; bu dil, önceki ABD ulusal güvenlik belgelerinde nadiren kullanılmıştır. Avrupa'nın göç nedeniyle “kültürel erozyon” ile karşı karşıya olduğunu iddia ediyor ki bu söylem, Avrupa aşırı sağının söylemine çok benziyor. Belge, bazı Avrupa ülkelerinin on yıllar içinde “Avrupalı ​​olmayan çoğunluk” haline gelebileceğine ve bunun kıtanın demografik ve siyasi doğasını değiştirebileceğine işaret ediyor.

Belge, “Avrupa ülkeleri içinde Avrupa'nın mevcut gidişatına karşı direniş geliştirilmesi” çağrısında bulunuyor; bu ifade, milliyetçi ve sağcı partilerin lehine Avrupa'daki iç siyasi tartışmalara doğrudan müdahaleyi yansıtıyor. Avrupa'da aşırı sağ söylemlere getirilen kısıtlamalara atıfta bulunarak, “ifade özgürlüğünün baskı altına alınmasını” eleştiriyor. NATO’nun genişlemesine karşı çıkışını yineliyor ve bu da Rusya ile savaş halindeki Ukrayna'nın ittifaka katılma umutlarını suya düşürüyor.

Strateji, Çin, Hindistan ve gelişmekte olan ekonomilerin yükselişi nedeniyle Avrupa'nın küresel ekonomideki payının azalmasının “daha karanlık bir olasılığın, Avrupa medeniyetinin aşınmasının” habercisi olduğunu savunuyor. Güçlü tepkiler içeren bir duruş ile Almanya, “dışarıdan tavsiyeye ihtiyacı olmadığını” belirtti.

Latin Amerika: Trump Doktrini’ndeki yeni ağırlık merkezi

Strateji, Latin Amerika'yı Amerikan gündeminin en üst sıralarına taşıyor. Bu, belgedeki en önemli bölgesel dönüşüm, çünkü Monroe Doktrini'ni “Trumpçı” bir yorumla yeniden canlandırmaya yönelik yeni bir vizyon sunuyor. Bölgedeki rejimlerin istikrarını sağlayarak göç dalgalarını önlemeyi amaçlayan ve belgede “Trump Doktrini” olarak adlandırılan bir öneriye yer veriliyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre başta Çin olmak üzere bölge dışı güçlerin asker konuşlandırmasının veya kritik altyapıları kontrol etmesinin engellenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Belge, ABD'nin Ortadoğu'daki müdahalelerinin azaltılması çağrısında bulunuyor ve bunu, Washington'un Körfez petrolüne olan bağımlılığının azalması ve bunun bölgenin ABD ulusal güvenlik hesaplarındaki önemini azaltmasıyla gerekçelendiriyor

Belgede, denizdeki uyuşturucu kaçakçılığı şebekelerinin hedef alınması, sol görüşlü liderlere müdahale edilmesi ve Panama Kanalı gibi hayati önemdeki kaynakların kontrol altına alınması gibi önlemler ayrıntılı olarak ele alınıyor.

ABD Başkanı Donald Trump ve Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, 14 Ekim 2025'te başkent Washington'daki Beyaz Saray'da (AFP) ABD Başkanı Donald Trump ve Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, 14 Ekim 2025'te başkent Washington'daki Beyaz Saray'da (AFP)

1823'te açıklanan Monroe Doktrini'nin bu yeniden canlandırılması, Washington'un son yıllarda uzak durduğu “arka bahçe” politikasına geri döndüğünü gösteriyor; tek fark, yeni versiyonun daha açık ve daha az diplomatik olması.

Asya: Askeri tehditten önce ekonomik bir rakip olarak Çin

Asya'nın stratejik önemine rağmen, belge önceki belgelerden farklı bir yaklaşım sunuyor. Çin'i askeri bir tehditten önce birinci ekonomik rakip olarak görüyor. Tedarik zincirleri ve teknoloji de dahil olmak üzere Çin ile ekonomik ilişkilerin yeniden dengelenmesi gerektiğini vurguluyor. Tayvan'daki “statükoyu” korurken, Japonya ve Güney Kore'den adayı korumaya yönelik savunma katkılarını artırmalarını talep ediyor.

Trump ABD’si, Hindistan ile ilişkileri derinleştirmeye ve Hint-Pasifik güvenliğinde öncü bir rol oynamasını teşvik etmeye açık olduğunu da ifade ediyor.

Bu değişim, Trump'ın dünya görüşünün temel bir özelliği olan ekonomik rekabeti genişletme lehine doğrudan askeri odaklanmayı azaltma politikasına işaret ediyor.

Ortadoğu ve Afrika: ABD'nin rolünün azaltılması ve önceliklerin belirlenmesi

Belge, ABD'nin Ortadoğu'daki müdahalelerinin azaltılması çağrısında bulunuyor ve bunu, Washington'un Körfez petrolüne olan bağımlılığının azalması ve bunun bölgenin ABD ulusal güvenlik hesaplarındaki önemini azaltmasıyla gerekçelendiriyor.

Belge, ABD ve İsrail saldırılarıyla “İran'ın zayıflatıldığına” işaret ediyor, İsrail'in, “güvende” olması gerektiğini vurguluyor ama Trump yönetiminin daha önce kullandığı sert söylemlerden uzak duruyor.

Belge, Suriye ve Irak gibi geleneksel çatışmalardan çok bahsetmiyor. Ayrıca, Afrika'da “yardım yaklaşımından” uzaklaşılarak, hayati önem taşıyan maden ve minerallere odaklanılması çağrısında bulunuyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


İrlanda'daki anne ve bebek tesisinde mezarlık bulundu: "796 ceset olabilir"

İrlanda'nın Tuam bölgesindeki bir anne ve bebek evinde yaklaşık 800 çocuğun öldüğünü keşfeden Catherine Corless tarafından yapılan bir maket (AP)
İrlanda'nın Tuam bölgesindeki bir anne ve bebek evinde yaklaşık 800 çocuğun öldüğünü keşfeden Catherine Corless tarafından yapılan bir maket (AP)
TT

İrlanda'daki anne ve bebek tesisinde mezarlık bulundu: "796 ceset olabilir"

İrlanda'nın Tuam bölgesindeki bir anne ve bebek evinde yaklaşık 800 çocuğun öldüğünü keşfeden Catherine Corless tarafından yapılan bir maket (AP)
İrlanda'nın Tuam bölgesindeki bir anne ve bebek evinde yaklaşık 800 çocuğun öldüğünü keşfeden Catherine Corless tarafından yapılan bir maket (AP)

Maira Butt 

Geçmişte İrlanda'nın Galway Kontluğu'nun Tuam bölgesinde bekar anneler ve çocuklarının kullanımına ayrılmış bir kuruluşta, bir mezara dair kanıtlar bulundu.

Anne ve bebek evi, yerel tarihçi Catherine Corless'in başını çektiği araştırmanın, 796 bebek ve küçük çocuğun defin kaydı olmadan orada öldüğünü ortaya koymasının ardından, 2014'te uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmişti.

Temmuzda tesisteki çalışmalarına başlamasından bu yana dördüncü güncellemesini yapan Tuam Yetkili Müdahale Direktörlüğü (Office of the Director of Authorised Intervention, Tuam/ODAIT), "Bu bölgedeki mezarların varlığı artık doğrulandı" diye yazdı.

1925'ten 1961'e kadar faaliyet gösteren tesisin kenarında "çocuk veya bebek büyüklüğünde mezarlar" bulunduğu yeni güncellemede belirtildi:

Mezarların yerleşimi ve büyüklüğü, tesisin bu bölümünde anne ve bebek kurumunun faaliyet gösterdiği zamandan kalma bir mezarlık bulunduğuna dair tutarlı bir kanıt.

İlk değerlendirmelere göre kazıda 4 grup bebek kalıntısı bulundu ve bunlar hepsi geçen ay keşfedilen tabutlara gömülmüş 7 grup insan kalıntısına eklendi. Adli analiz çalışmaları sürdürülüyor.

ODAIT'in aktardığına göre, tarihi belgeler bir mezarlık olasılığını işaret etse de bunun varlığına dair ilk işaretler zemin veya yüzey seviyesinde görünmüyordu.

2017'de yürütülen resmi bir soruşturmada, tesisin başka bir yerine sadece 100 metre mesafedeki yeraltı odalarında "önemli miktarlarda" insan kalıntısı bulunmuştu.

ODAIT Direktörü Daniel MacSweeney, cesetlerin kimlere ait olduğunun belirlenmesi için en az 160 kişinin DNA örnekleri vermeyi teklif ettiğini RTÉ'ye söyledi:

Deneyimlerimden biliyorum ki bazen kalıntıların keşfi, insanların öne çıkması için bir katalizör görevi görebilir.

Görsel kaldırıldı.Pembe dikdörtgenle çevrilen alan, kazı çalışmalarında mezarlara dair kanıtların bulunduğu çadırı gösteriyor (ODAIT)

2021'de İrlanda lideri Micheal Martin, ülke genelindeki anne ve bebek evlerine yerleştirilen kadın ve çocuklara gösterilen muameleden dolayı devlet adına özür dilemişti.

Bu özür, evlilikdışı hamile kalan anneleri barındıran 18 anne ve bebek evinde 9 binden fazla çocuğun öldüğü sonucuna varılan bir soruşturmanın nihai raporunun ardından gelmişti.

İrlanda parlamentosunda "Orada olmamalıydılar" demişti:

Devlet sizi, bu evlerdeki anneleri ve çocukları hayal kırıklığına uğrattı.

Bu evlerdeki tüm çocukların yüzde 15'inin hastalık ve mide gribi gibi enfeksiyonlardan öldüğü, raporda belirtilmişti. Bu rakam, ülke çapındaki bebek ölüm oranının neredeyse iki katı.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news/uk


Papa: İnsan hakları ihlalleri karşısında sessiz kalmayacağız

Papa XIV. Leo Vatikan'da konuşuyor (AP)
Papa XIV. Leo Vatikan'da konuşuyor (AP)
TT

Papa: İnsan hakları ihlalleri karşısında sessiz kalmayacağız

Papa XIV. Leo Vatikan'da konuşuyor (AP)
Papa XIV. Leo Vatikan'da konuşuyor (AP)

Papa XIV. Leo, bugün yeni atanan büyükelçilere, Vatikan'ın dünya çapındaki insan hakları ihlalleri karşısında kayıtsız kalmayacağını söyledi.

Bu, Papa Francis'in ölümünün ardından mayıs ayında Katolik Kilisesi'nin başına seçilen Amerikalı Papa'nın felsefesini ortaya koyan en net açıklamalardan biri.

Papa, 13 büyükelçiden oluşan gruba hitaben yaptığı konuşmada, "Kutsal Makam'ın, giderek bölünen ve çatışmalarla dolu küresel toplumumuzda yaşanan ciddi eşitsizlikler, adaletsizlikler ve temel insan hakları ihlalleri karşısında kayıtsız kalmayacağını bir kez daha vurgulamak isterim" ifadelerini kullandı.

Kutsal Makam, Papa başkanlığındaki Kilise'nin yönetim organıdır ve 1,4 milyar Katolik üzerinde manevi otoriteye sahiptir.

Papa, "Kutsal Makam'ın diplomasisinin, özellikle vicdanlara hitap ederek ve yoksulların, güvencesiz koşullarda yaşayanların ve toplumun dışına itilenlerin seslerini dinleyerek, sürekli olarak insanlığın iyiliğine hizmet etmeye yönelik olduğunu" ifade etti.

Leo, eşitsizliğe odaklanarak, papalık dönemi boyunca göçmenlerin ve diğer savunmasız grupların haklarını savunan selefi Papa Francis'in önceliklerini temel alıyor.

Peru'da yaklaşık 20 yıl misyonerlik yapan Leo, Başkan Donald Trump döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nde göçmenlere yönelik "saygısız" muameleyi eleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Vatikan tarafından bugün kabul edilen yeni akredite büyükelçiler arasında Özbekistan, Moldova, Bahreyn, Sri Lanka, Pakistan, Liberya, Tayland, Lesotho, Güney Afrika, Fiji, Mikronezya, Letonya ve Finlandiya vardı.