Çin, stratejik ortaklık konusunda Ruhani hükümeti ile değil, rejimle bir anlaşma istiyor

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İranlı mevkidalı Muhammed Cevad Zarif ile 11 Ekim’de Yünnan eyaletinde bir araya geldi (İRNA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İranlı mevkidalı Muhammed Cevad Zarif ile 11 Ekim’de Yünnan eyaletinde bir araya geldi (İRNA)
TT

Çin, stratejik ortaklık konusunda Ruhani hükümeti ile değil, rejimle bir anlaşma istiyor

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İranlı mevkidalı Muhammed Cevad Zarif ile 11 Ekim’de Yünnan eyaletinde bir araya geldi (İRNA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İranlı mevkidalı Muhammed Cevad Zarif ile 11 Ekim’de Yünnan eyaletinde bir araya geldi (İRNA)

İranlı kaynaklar, görev süresi gelecek Ağustos ayının başında sona erecek mevcut hükümet yerine Çin’in, 25 yıllık bir stratejik ortaklık anlaşması imzalama konusunda İran rejimi ile bir anlaşmaya varmak istediğini açıkladı.
İran Dini Lideri’nin Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti’ye yakın Farheekhtegan gazetesi, 22 Ekim tarihli sayısında “Çin, iktidar kuruluş ve rejim ile iş birliğinin hükümetten daha iyi olduğu sonucuna vardı” ifadelerine yer verdi. Gazete, Pekin’in tüm rejimle bir anlaşmaya varmak ve 25 yıla yayılması beklenen ortaklık stratejisi konusunda ilerlemek istediğini yazdı.
Tahran’ın davranışlarını değiştirmesi için artan ABD baskısı ve sıkılaştırılan yaptırımlar ortasında, Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in,
‘Çin’in ülke üzerindeki hegemonyasına ilişkin korkuları yatıştırmak amacıyla’ ayrıntıları yayınlama taahhüdüne rağmen İran hükümeti, İran medyasının 400 milyar dolar olarak tahmin ettiği anlaşma taslağını henüz yayınlamadı.
Milletvekili Kazım Dalhuş, geçen çarşamba günü yaptığı açıklamada, parlamentonun ‘Çin ile anlaşmanın veya Hazar Denizi’ni bölmenin ayrıntılarından henüz haberdar olmadığını açıkladı.
Anlaşma niteliğine ilişkin bilgiler, geçmiş aylarda İranlılar arasında yaygın bir bölünmeye yol açtı. Öyle ki İran hükümeti, iki cephede diplomatik hamle yapmaya çalıştı.
1. Dış cephe: Avrupa ülkeleri üzerinde baskı uygulayarak, bir yandan ekonomik ve stratejik olarak Çin ve Rusya’ya doğru hareket etmek, diğer yandan da nükleer anlaşma krizi ve ABD’nin Güvenlik Konseyi’ndeki hamlesi ışığında Çin’in pozisyonunu güvence altına almak
2. İç cephe: Dini Lider Ali Hamaney’e yakın çevreler, ABD ile müttefik olan Avrupa ülkelerine açılma karşısında ‘Doğu’ya yönelme’ stratejisinde ısrar ediyor. Strateji, Ruhani yönetiminin dış politika yönelimlerine ve Avrupa ülkelerine açıklığına karşı bir baskı kartına dönüştü. Bu kartın yanı sıra İran hükümeti iç baskı kartından bir fırsat yaratmaya çalışıyor.
Pekin ve Moskova ile ilişkilerin stratejik seviyeye yükseltilmesi, Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif için her zamankinden daha fazla öncelik haline geldi. Daha sonra özellikle Tahran, nükleer anlaşmadan önceki altı BMGK kararına benzer herhangi bir senaryodan, Rusya ve Çin vetosuyla çakışmadan kaçınmak isterken İran, nükleer anlaşmadaki taahhütleri askıya almaya karar verdi.
Farheekhtegan gazetesine göre, Çin hükümetinin ‘Ruhani hükümetinin, stratejik ilişkileri ilerletme isteğine’ inanmaması, 25 yıllık bir anlaşmanın imzalanmasında gecikmeye neden oldu. Harizmi Üniversitesi’nde ekonomi profesörü Vadih Şikaki, gazeteye yaptığı açıklamada “Çinli yetkililer, nükleer anlaşmanın imzalanmasından ve uygulanmasından sonra, ticaret rotamızı aniden Avrupa ülkelerine doğru değiştirdiğimize inanıyor. Normal şekilde bu, Çinlileri şaşırttı. Bunu beklemiyorlardı” ifadelerini kullandı. Şikaki, Çin’in, İran’ın Çin ile petrol projelerinden çekilmesinden duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi.
Gazete, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin ve Tahran’a yaptırımları yeniden uygulanmasının ardından İran’ın, Çin ile önceki iş birliğini yeniden kurma girişimi başlattığını belirtti. İran’ın ‘ilişkileri yeniden sağlamak amacıyla, Ruhani hükümetinden Çin ile ilişkilerde kabul edilebilir bir sicile sahip olmayan üst düzey temsilciler göndermek yerine Pekin’e iktidar düzeninden bir temsilci göndermek zorunda kaldığını’ yazan gazete, bu durumun elbette Çin tarafından hoş karşılanmadığını kaydetti.
Gazetenin haberinden iki gün önce İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Mahmud Vaizi, Ruhani’nin, müttefiki eski meclis başkanı Ali Laricani’yi stratejik anlaşmanın imzalanmasını takip etmek için özel bir göreve atadığını belirtti.
Vaizi, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Laricani parlamentodan ayrıldıktan sonra kendisinden, 25 yıllık anlaşma belgesini takip etme görevini sürdürmesini istedik” diyerek, bu günlerde de planı ilerletmek için çalıştığına dikkati çekti. Farheekhtegan gazetesi ise Laricani’nin, göreve devam etmek için İran Cumhurbaşkanlığında ve Dışişleri Bakanlığında birer ofis aldığını yazdı. Gazete, Vaizi’nin açıklamalarının ardından Laricani’nin dönüşünü ön sayfalarda ilan eden reformist gazetelere de örtük bir yanıt verdi. Geçen pazartesi günü İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, İran’ın Çin’deki varlıklarının ‘donmuş’ olduğunu duyurdu.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hatibzade, İran’ın donmuş varlıklarını Çin, Güney Kore ve Japonya’dan geri alması hususundaki bir soruya yanıt olarak, Çin’deki hesapları iki komşudan ayırma ısrarını sürdürdü. Hatibzade, “Pekin’de dondurulmuş varlığımız yok. İhtiyaçlarımızı karşılamak için kullandığımız finansal mühimmatımız var. Bu fonlar Japonya, Irak ve Güney Kore’deki donmuş varlıklardan farklıdır” dedi. İki tarafın ilişkilerini ‘mantıklı’ olarak nitelendirirken, iki ülke arasında yetkililerin görüşmelere devam ettiğini de kaydetti. Ancak bazı sorunların var olduğunu söyleyen Said Hatibzade, bunları, iki ülke arasındaki herhangi bir ilişkide ortaya çıkabileceği dolayısıyla ‘normal’ olarak nitelendirdi.
Eylül 2018’de ABD yaptırımlarının uygulanmasından bir ay sonra Donald Trump’ın, aynı yılın Mayıs ayında nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından eski İran Dışişleri Bakanı Kemal Harazi, stratejik iş birliğini güçlendirmek için yedi eksenli bir öneri sundu.
Öneriler arasında İpek Yolu projesini aktif hale getirmesinin ve iki ülke arasındaki iş birliği için bir kemer oluşturulmasının yanı sıra, İran’ın Çin’in Irak ve Suriye’nin yeniden inşasına katılımına açık olması da yer alıyordu.
Bu bağlamda İpek Yolu projesinin geliştirilmesi, beraberinde Umman Körfezi açıklarında Chabahar limanını geliştirerek ve Orta Asya ülkelerine bağlayarak, yollar inşa etmek ve demiryollarını geliştirmek için bir teklif getirdi. Teklif ayrıca, havalimanları, gaz ve petrol nakil hatları inşa etmenin ve modern şehirler kurmanın yanı sıra Şattülarap, Muhammara ve Basra limanlarında iş birliği için hızlı bir bağlantı yolunun inşasını içeriyordu.
Aynı şekilde Harazi, Çin’e Umman, İran, Pakistan, Irak ve Suriye gibi ülkelerde enerji yatırımının önemini düşünmeye çağırdı. Ülkesinin, doğalgazın Aseluye limanı üzerinden Irak ve Suriye’ye, oradan da Akdeniz ve Güney Avrupa’ya kadar taşınması projesine Çin ile katılmaya hazır olduğunu kaydeden Kemal Harazi, Pakistan topraklarından geçen bir boru hattı projesi aracılığıyla Çin’e gaz tedarik etmeyi önerdi.
Harazi, uzun yıllar boyunca Dış İlişkiler Yüksek Stratejik Komitesi başkanlığı pozisyonunu üstlendi ve Dinir Lider’in uluslararası ilişkiler danışmanı olarak görev yaptı.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.