Fransa, Ermenistan-Azerbaycan çatışmasını liderliği ele geçirmek için bir fırsat olarak görüyor

Paris, Dağlık Karabağ'daki çatışmayı, Avrupa Birliği (AB) içindeki konumunu güçlendirmek için kullanmaya çalışıyor

Dağlık Karabağ'da barışın sağlanması için yapılan girişimler, Fransa Cumhurbaşkanı’na ülkesinin diplomatik potansiyelini hatırlatmada büyük bir fırsat tanıyor (AFP)
Dağlık Karabağ'da barışın sağlanması için yapılan girişimler, Fransa Cumhurbaşkanı’na ülkesinin diplomatik potansiyelini hatırlatmada büyük bir fırsat tanıyor (AFP)
TT

Fransa, Ermenistan-Azerbaycan çatışmasını liderliği ele geçirmek için bir fırsat olarak görüyor

Dağlık Karabağ'da barışın sağlanması için yapılan girişimler, Fransa Cumhurbaşkanı’na ülkesinin diplomatik potansiyelini hatırlatmada büyük bir fırsat tanıyor (AFP)
Dağlık Karabağ'da barışın sağlanması için yapılan girişimler, Fransa Cumhurbaşkanı’na ülkesinin diplomatik potansiyelini hatırlatmada büyük bir fırsat tanıyor (AFP)

Basil el-Hac Casim
Rusya’nın Ermenistan ile Azerbaycan arasında iki kez bulunduğu ateşkes girişiminin başarısız olmasının ardından ABD himayesinde gerçekleştirilen üçüncü ateşkes girişimi de dün başarısızlıkla sonuçlandı.  
Dağlık Karabağ sorunu sürerken Bakü ile Erivan arasındaki silahlı çatışma Azerbaycan’ın 1991’deki bağımsızlığından bu yana devam ediyor. Bölge, fiilen bağımsız olsa da halen Azerbaycan'ın bir parçası. Ancak Bakü, 1991'den bu yana bölge üzerindeki kontrolünü tam olarak sağlayamadı.
Bakü ile Erivan arasında 1994 yılında yapılan ateşkes anlaşmasının ardından, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) himayesinde ve Rusya, ABD ve Fransa'nın eş başkanlığını yaptığı, Türkiye, Almanya, İtalya, Finlandiya, Portekiz ve Belarus’un ise üyeleri olduğu Minsk Grubu’nun girişimiyle yapılan barış görüşmeleri ‘başarısızlıkla’ sonuçlandı.

Karşılıklı tavizler
Rusya ve Batılı ülkeler, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki anlaşmazlık tarihi boyunca Dağlık Karabağ çatışması çerçevesinde birbirlerine karşı çıkarken, Washington, Paris ve Moskova arasında bu çatışmanın kapsamı dışında kalan ortak temas noktalarında çok daha önemli anlaşmazlıklar olduğunu görüyoruz. Çatışan tarafların karşılıklı tavizler verme konusundaki isteksizliğinin, tüm barış girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olacağı herkes tarafından bilinen bir gerçek. Bugün ne Erivan’ın ne de Bakü’nün herhangi bir tavizde bulunma niyetinin olmadığı ve hiç şüphesiz bir çözüme varma düşüncesinin, hem Azerbaycan’da hem de Ermenistan'da bölünmelere yol açacağı açıktır. Azerbaycan, 1990'lardaki savaşlarda yerlerinden edilen bir milyondan fazla mültecinin geri dönmek istedikleri bölgeleri de dahil olmak üzere, yaklaşık 30 yıl önce Ermenistan'ın kontrolüne geçen topraklarının tamamını geri alamazsa sıkıntıya düşeceği bir gerçek. Ermenistan ise, Dağlık Karabağ'ın nüfuzunun çoğunluğu oluşturan Ermeniler, bölgenin yasal statüsü üzerinde herhangi bir siyasi kazanç elde etmeden, 1991’deki savaşta elde edilen tüm kazançları kaybetmeyi kabul etmeyeceği de ortada.
Azerbaycan 28 yılı aşkın bir süredir Minsk Grubu tarafından sürdürülen, ancak hiçbir sonuç vermeyen müzakerelerden bıkmış durumda. Bununla birlikte Ermenistan, AB’nin onun çıkarlarıyla ilgilenmediğini düşünüyor. ABD ise, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve etkilerinin yanı sıra birkaç gün sonra yapılacak başkanlık seçimleriyle daha çok ilgileniyor.

Fransa’nın liderliği ele geçirme girişimleri
Bir kez daha alevlenen bu krizle birlikte AB, bölgede belirleyici bir rol oynamayan, sadece diplomatik seviyede kalan ve herhangi bir baskı uygulamak için çok sınırlı bir imkanları bulunan dişsiz bir kaplan gibi görünürken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Minsk Grubu eş başkanı sıfatıyla, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump ile ateşkes için Azerbaycan ve Ermenistan üzerinde baskı kurmaya çalışıyor.
Ancak ne AB ne de Paris olayların seyrini değiştiremez veya Azerbaycan ile Ermeniler arasındaki çatışmaları durduramaz. Macron kendisini Kovid-19 salgını gölgesinde gerçek birlik ideallerinden uzaklaşmış gibi görünen ‘birleşik Avrupa’nın’ gerçek lideri olarak göstermeye çalışıyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, AB, Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan'ın bir parçası olarak tanıyan uluslararası hukuk açısından Bakü'nün yanında duruyor. Bununla birlikte uluslararası toplum, bölgede aylar önce yapılan seçimleri ve sonuçlarını tanımadığını duyurmuştu. Aynı şekilde İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından da tanınmadı. Ancak öte yandan her ne kadar herhangi bir etkisi olmasa da Avrupa başkentlerinde yaygın olarak kabul gören Dağlık Karabağ'daki Ermenilerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı olduğu düşüncesinin var olduğunu görüyoruz.
Bugün Fransa'da yaşayan Ermenilerin sayısının 500 bin olduğu tahmin ediliyor. Fransa bu rakamla, Rusya ve ABD’den sonra dünyanın en fazla Ermeni yaşayan üçüncü ülkesi konumundadır. AB içerisindeki en büyük Ermeni topluluğunu da Fransa’da yaşayan Ermeniler oluşturuyor. Diğer yandan Fransa Parlamentosu’nun üst kanadı olan Senato’nun bazı üyeleri, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının tanınmasına yönelik bir takım girişimlerde bulundular. Ancak böyle bir tanıma, Paris'in konumunda bir değişiklik ve Güney Kafkasya'da uzun süredir devam eden yasal, siyasi ve etnik çatışmayı çözme sürecinde Fransa için yeni bir rol anlamına gelecektir.

Kafkasya çatışması
Minsk Grubu'nun diğer üyelerinin ne düşündükleri dikkate alınmadan Dağlık Karabağ'ın statüsüyle ilgili herhangi bir tek taraflı değişiklik yapılması, grubun eş başkanlarından biri olarak Fransa'nın mevcut durumunu sorgulamak anlamına gelecektir. Bununla birlikte Paris’in attığı adımlar, Kafkasya’daki etnik çatışmasının yasal çözümü bağlamında değil, Fransa-Türkiye rekabeti çerçevesinde gibi görünecektir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Dış Politika Dairesi Başkanı Hikmet Hacıyev yaptığı son açıklamada, Paris’in çatışmanın gerçek nedenini anlamadığını söyledi. Fransa’nın Ermenistan'ı destekleme eğiliminde olduğunu öne süren Hacıyev, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, özellikle Fransa'dan Ermenilerin, Ermenistan silahlı güçleri saflarına katıldığını söyledi.
Öte yandan Paris'in Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası dönemde Bakü ile ilişkiler kurmaya çalıştığını ve Azerbaycan tarafının da bu konuyla ilgilendiğini görüyoruz. Bu bağlamda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, göreve gelmesinin ardından ilk yurt dışı ziyaretini Ocak 2004'te Paris'e yaptı. Çünkü Bakü, Fransa'nın Ermenistan'la olan anlaşmazlığın çözümüyle ilgilenen Misnk Grubu’nun eş başkanlarından biri olarak öneminin farkında.
Fransızların Kafkasya anlaşmazlığına yönelik diplomatik girişimlerinin sadece Fransa'daki Ermeni lobisinin etkisiyle olduğunu düşünmek doğru olmaz. Zira Macron'u Doğu Akdeniz'de, Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklarda, karmaşık Kıbrıs sorununda ve Libya'daki çatışmada Ankara’nın tutumlarına karşı bir konumda görüyoruz. Görünüşe göre Paris, Dağlık Karabağ'daki çatışmayı, AB içindeki konumunu güçlendirmek için kullanmaya çalışıyor. Paris’in Dağlık Karabağ'da barışın sağlanmasına yönelik eylemleri ise, Fransa Cumhurbaşkanı’nın ülkesinin diplomatik potansiyelini hatırlatmak ve bir pan-Avrupa lideri olarak rolünü vurgulamak için büyük bir fırsat sunuyor.



Macron ve V. Ağa Han, Suriye'de geçiş sürecini desteklemek için anlaşma imzaladı

 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve V. Ağa Han daha önceki bir görüşmelerinde (Arşiv)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve V. Ağa Han daha önceki bir görüşmelerinde (Arşiv)
TT

Macron ve V. Ağa Han, Suriye'de geçiş sürecini desteklemek için anlaşma imzaladı

 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve V. Ağa Han daha önceki bir görüşmelerinde (Arşiv)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve V. Ağa Han daha önceki bir görüşmelerinde (Arşiv)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İsmaili Şiilerin İmamı V. Ağa Han dün, Suriye'deki geçiş sürecini ve aralık ayında bir kasırga nedeniyle harap olan Fransız toprağı Mayotte'nin yeniden inşasını desteklemek üzere anlaşmalar imzaladı.

Suriye'deki iş birliği, Suriye halkının sağlık, eğitim ve enerji alanlarındaki acil ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra 14 yıllık savaşın ardından tarihi mirasın restorasyonunu da amaçlıyor. Fransız bir diplomatik kaynak iş birliğinin Suriye toplumunun tüm bileşenlerinin çıkarına olacak şekilde ‘barışçıl ve kapsayıcı bir geçiş süreci’ çerçevesinde ‘Suriye'nin istikrara kavuşturulmasına’ yardımcı olacağını vurguladı.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, 8 Aralık 2024 tarihinde, şu anda Şam'da iktidarı elinde bulunduran Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) liderliğindeki silahlı muhalif gruplardan oluşan bir koalisyon tarafından yıldırım saldırısıyla devrildi. Ancak yeni hükümet, farklı bağlılıklara sahip silahlı grupların varlığı nedeniyle otoritesini ülke topraklarının tamamına yaymakta zorluklarla karşılaşıyor.

Suriye'de yaklaşık 200 bin İsmailî yaşıyor; Sağlık merkezlerinden oluşan bir ağa sahipler ve sekiz hastane, okul ve bir üniversite projesinde destekten faydalanıyorlar.

Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamaya göre Fransa, Mayotte'nin yeniden inşası ve Hint Okyanusu'nda iş birliği için Ağa Han Kalkınma Ağı ile bir anlaşma imzaladı.

Anlaşma çevre koruma, tarım, su ve atık yönetimi gibi alanları kapsıyor. Mayotte Adası’nı vuran Chido Kasırgası’nda 40 kişi hayatını kaybetmiş ve Hint Okyanusu'ndaki en yoksul Fransız toprağında tahmini 3,5 milyar euroluk zarara yol açmıştı.

Geçtiğimiz şubat ayında Rahim el-Hüseyni, Lizbon'da 88 yaşında hayatını kaybeden zengin bir hayırsever olan babası IV. Ağa Han'ın yerine geçti. IV. Ağa Han, 2015 yılında Lizbon'da İsmaili Şiiler için küresel bir merkez kurmuştu.

IV. Ağa Han, dünya çapında 96 bin kişiyi istihdam ettiğini ve özellikle Asya ve Afrika'da kalkınma programlarını finanse ettiğini söyleyen devasa bir vakıf olan Ağa Han Kalkınma Ağı'nı kurdu.