Suriye rejimi, ‘savaş adamlarını’ saf dışı bırakarak ekonomi cephesini yeniden düzenliyor

Rejim, işadamı Rami Mahluf'un yokluğunun neden olduğu kargaşayı kontrol altına almaya çalışıyor

Suriye rejimi, ‘savaş adamlarını’ saf dışı bırakarak ekonomi cephesini yeniden düzenliyor
TT

Suriye rejimi, ‘savaş adamlarını’ saf dışı bırakarak ekonomi cephesini yeniden düzenliyor

Suriye rejimi, ‘savaş adamlarını’ saf dışı bırakarak ekonomi cephesini yeniden düzenliyor

Suriye rejimi, savaş yıllarında rejimin temellerinin istikrar kazanmasına katkıda bulunan finans ve iş adamlarının nüfuzlarındaki değişiklikler sürerken ekonomik cephesini yeniden düzenliyor gibi görünüyor, ancak beklentilerin aksine gelişmeler de yaşanıyor.
Son Şam Ticaret Odası başkanlığı seçimlerinde, savaş sırasında Suriye'deki iş sahasının önde gelen isimlerinden biri haline gelen işadamı Vesim Enver Kattan'ın yerine Muhammed Ebu el-Huda el-Lahham geldi. Suriye rejimine yakın önde gelen işadamları arasında bulunan Kattan, Şam Ticaret Odası seçimlerinde en fazla desteklenen aday olmasına rağmen adı, uluslararası yaptırımlar listesinde yer aldığından rakibinin 10 oy gerisinde kalarak ikinci sırada yer aldı. Suriye’nin ekonomi başkenti olarak bilinen Halep’teki Ticaret Odası seçimlerinde ise, savaş sırasında ortaya çıkan ve ulaşım, yatırım ve ticaret alanında faaliyet gösteren Katerji International Group’un sahibi Husam Katırcı’nın kardeşlerinden Muhammed Fadıl Katırcı’nın yerine işadamı Muhammed Amir Hamevi seçildi. Uluslararası yaptırımlar listesinde yer alan Katerji International Group, Suriye’nin petrolünü ve buğdayını, Fırat'ın doğusunda DEAŞ’ın ve Kürt Özerk Yönetimi’nin kontrolündeki bölgelerden rejimin kontrolündeki bölgelere taşıma alanında faaliyet gösteriyor.
Şam ve Halep’teki iki odanın başkanlığından ihraç edilmelerine rağmen, Vesim Kattan Şam Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyeliğini elde ederken, Halep Ticaret Odası sekreterliğini kazanan Katerji, Halep Ticaret Odası’nın galiplerinin çoğunun savaş sırasında ortaya çıkan ve etkilenenler olduğunu kaydetti.
Şam ve Halep ticaret odalarının başkanları değişse de Vesim Kattan Şam Odası Yönetim Kurulu üyeliğinde kalırken, Katırcı da Halep Ticaret Odası genel sekreterliğine getirildi. Bununla birlikte Halep Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyeliğini kazananların çoğu, savaş sırasında öne çıkan isimler olurken Muhammed Gassan el-Kalla, Şehbender et-Tuccar, Muhammed Hamşo, Ammar el-Berdan ve İrfan Derkel gibi Şam Ticaret Odası Yönetim Kurulu’nda her zaman yer alan geleneksel isimler yerlerini yenilerine bıraktılar.

Şarku’l Avsat’a konuşan Şam’a yakın kaynaklar, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in kuzeni Rami Mahluf'un (51) Suriye ekonomisinden dışlanmasına neden olduğu dalgalanmayı kontrol altına almak için rejimin, ekonomik cephesini, yeniden düzenlemek amacıyla bir kampanya yürüttüğünü söylediler. Kaynaklar, onca yıldır Esed ailesinin parasını ve işlerini yöneten Beşşar Esed’in dayısı Muhammed Mahluf'un ölümünden sonra görevi, Rami Mahluf karşıtı operasyonu yöneten eşi Esma Esed’in devraldığını’ belirttiler.
Kaynaklar, bu değişimin, İran ve Rusya arasındaki Suriye’de sağlamaya çalıştıkları güç dengesi zemininde, savaş sırasında ortaya çıkan ve ekonomik güç haline gelen işadamlarının nüfuzunu sınırlamanın yanı sıra Suriye lirasının dolar karşısında yüzde 80 oranında değer kaybederek çöküşüyle birlikte kış aylarında daha da şiddetlenmesi beklenen ekmek ve yakıt kıtlığı krizi çerçevesinde Esed'in kartlarını yeniden karmaya çalıştığı yeni bir süreç olduğunu vurguladılar.
Washington, geçtiğimiz Haziran ayında, Suriyeli kurumlara ve isimlere yönelik en ağır yaptırım paketini uygulamaya başladı. Ardından yaptırımlar listesine, Devlet Başkanı’nın en büyük oğlu Hafız (18) dahil olmak üzere 14 kişinin daha ismi eklendi.
Suriye rejimi, işadamları ve para üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmak, çökmekte olan ekonomiyi desteklemek ve çıkarlarını korumak amacıyla işadamlarından para toplamak için ticaret ve sanayi odalarını kullanıyor. Son olarak Suriye Kalkınma Genel Sekreterliği aracılığıyla Esma Esed tarafından başlatılan yangınlardan etkilenenlere yönelik bağış kampanyası çerçevesinde, işadamlarından yaklaşık iki hafta gibi kısa bir süre zarfında 6 milyar lira toplandı.
Bazıları rejimin, bütçe açığını, işadamlarının parasını alarak kapatmaya çalıştığını düşünürken, bazıları da Suriyelilerden büyük miktarda para çekip olası değişikliklere hazırlık için güvenli yerlerde toplamaya çalıştığına inanıyor.
Öte yandan dün rejimin Suriyeli işadamlarını hedef alan kampanyalarına bir yenisi daha eklendi. 2018 yılında Lübnan'dan Suriye'ye dönen ve rejim ile anlaştıktan sonra muhalefeti desteklemekle suçlanan Heysem Cud’un temsil ettiği el-Cud ailesine ait Abraj Souria (Suriye Kuleleri) Şirketi’ne el koydu. Şirket, yine 2018 yılında işadamı Nebil Tumeh ile ortak olarak ‘Suriye Kuleleri Projesi’ni başlattı. Rejim ise proje için tüm imkânlarını seferber etme sözü verdi. Ancak dün bu sözün vazgeçti ve şirketi feshetme kararı aldı. Şirket ve ona ait tüm mülklerin yönetimi, Suriyeli ünlü komedyen Dureyd Lahham’ın oğlu işadamı Sair Lahham’a verildi. Bu kararın, Heysem Cud’un Suriye’de ‘Marota City’ projesi dahil olmak üzere birçok yatırım yapmasından ötürü tamamen iflas etmesine yol açması bekleniyor.
Bununla birlikte rejim, Suriye’nin en ünlü işadamlarından olan ve bizzat Devlet Başkanı Esed’e yakınlıklarıyla bilinen Saib Nahas ve Hani Azuz’un mallarına da tedbir koyulması kararı aldı. Maliye Bakanlığı’nın Halep’in önde gelen iş adamlarından Azuz’a para cezası kesmesi de Şam’da büyük bir şok etkisi yarattı. Rami Mahluf’un yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Şam Holding’in de hissedarlarından biri olan Azuz’a, 186 milyon Suriye lirası tutarında mal ithalatı ve ihracatında kaçakçılık yaptığı gerekçesiyle yaklaşık 565 milyon Suriye lirası (350 bin dolar) para ceza kesildi.
Öte yandan Saib Nahas’ın 1980'lerin başlarındaki İran-Irak savaşının başlangıcına kadar uzanan Nahas ile Tahran arasındaki yakın ilişki nedeniyle İran'ın doğrudan ve güçlü baskıda bulunması sonucu rejim, Nahas’ın mallarına el koyma kararından vazgeçti.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.