Başkanlık seçimleri: Trump’ın Amerikan siyasi hayatı üzerindeki etkisi

Halkın içerisinde kendi kitlesini oluşturarak milyonların sadakatini kazandı

Başkanlık seçimleri: Trump’ın Amerikan siyasi hayatı üzerindeki etkisi
TT

Başkanlık seçimleri: Trump’ın Amerikan siyasi hayatı üzerindeki etkisi

Başkanlık seçimleri: Trump’ın Amerikan siyasi hayatı üzerindeki etkisi

ABD Başkanı Donald Trump seçim yarışını kaybettiği takdirde bu, 28 yıldan beri görevdeki bir başkanın ilk yenilgisi olmuş olacak. Ancak kesin olan bir şey var o da; Trump kaybetse de kazansa da sahneden sessizce çekilmeyecek.
Hiç olmazsa Cumhuriyetçi Başkanın yetkisini uygun gördüğü şekilde kullanmak için 76 günü daha var. Yenilip öfkelenmesi halinde isteklerini arzuladığı gibi yerine getirmede başarısız olan Federal Soruşturma Bürosu FBI Direktörü Christopher A. Wray ve hükümetin en kıdemli bulaşıcı hastalıklar uzmanı Dr. Anthony Fauci gibi çeşitli üst düzey yetkilileri yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ortasında görevine son verebilir ya da açığa alabilir.
Trump, 20 Ocak’ta Beyaz Saray’dan ayrılmak zorunda kalırsa, muhtemelen beklenenden daha dirençli çıkacak ve kesinlikle Amerikan hayatının güçlü bir unsuru olarak hafızalardan silinmeyecek. Rakamlar, Trump’ın en az 68 milyon oy aldığını gösteriyor. Bu da Trump’ın 2016 seçimlerinde topladığı oyun 5 milyon fazlasına denk geliyor. Yani Trump halk oylarının neredeyse yüzde 48’ini elde etmiş oldu ki bu, dört yıllık skandallar, başarısızlıklar, azil soruşturması ve 233 binden fazla ABD’linin ölümüne yol açan Kovid-19 salgınına rağmen halkın neredeyse yarısının desteğini koruduğu anlamına geliyor.
Bu da Trump’a, Jimmy Carter ve George Bush gibi ikinci bir dönem kazanma çabaları boşa giden diğer başkanların oynamadığı bir rolü oynaması için güçlü bir destek kitlesi sağlıyor. Trump, Fox News’e rakip olacak kendisine ait bir televizyon ağı kurma fikrine her zaman değinmişti. Son zamanlarda 2024 yılı başkanlık seçimlerinde tekrar aday olma düşüncesi ortaya atıldı. Ancak kendisi o zaman 78 yaşında olmuş olacak. Bir başkan adayı olarak günleri sona ermiş olsa bile Twitter’daki 88 milyon takipçisi kendisini sağcıların üzerinde etkili bir ses kılmaya yetiyor. Bu da onu yükselen Cumhuriyetçi isimler arasında iktidarı belirleyen bir isim haline getiriyor.
Arizona’da son dört yılda Trump ile yollarını ayıran birkaç Cumhuriyetçi Ofis üyelerinden biri olan eski Senatör Jeff Flake “Seçim sonuçlarından çıkarılacak net bir şey varsa, o da başkanın çok sayıda destekçisi olduğu ve yakın zamanda sahayı terk etmeye hiç niyeti olmadığıdır” dedi.
Bu büyük sayılar, Trump’ın ekonomiyi yeniden inşa etmek ve Cumhuriyetçi Parti’yi kendi tarzına göre yeniden şekillendirmek için ikinci bir dönem ve bir dört yıl daha kazanmasını sağlayabilir. Bununla birlikte başkanlık koltuğunda oturmazken bile, Senato’da çoğunluğu koruyan Cumhuriyetçi senatörlere her fırsatta Biden’e direnmeleri için baskı yapmaya çalışabilir ve onları siyasi tabanını yatıştırma ya da kızdırma arasında seçim yapmaya zorlayabilir.
Yeni nesil Cumhuriyetçiler öne çıkıncaya dek Trump, gelecekteki adayların bir şekilde ulaşmak isteyecekleri destekçileri hakkında oldukça büyük bir bilgi veri tabanını kullanarak kendisini partinin fiili lideri olarak gösterebilir.
Başkanın bu seçim devresindeki ilk kampanya yöneticisi olan Brad Parscale, “Ne Twitter hesabı ne de haber devresini kontrol etme gücü duracak. Başkan Trump, bir siyasetçinin topladığı en büyük veriye sahip. Bunun önümüzdeki yıllarda rekabet ve siyaset üzerinde etkisi olacak” dedi.
Kamuoyu araştırmaları Trump’ın partisi içerisinde güçlü bir desteğe sahip olduğunu gösterdi. Nitekim Trump, Cumhuriyetçi seçmenlerin oylarının yüzde 93’ünü almayı başardı. Aynı zamanda, genellikle bazılarının ırkçı olarak gördüğü söylemlerine rağmen siyahi seçmenler (yüzde 12) ve İspanyol seçmenler (yüzde 32) arasında dört yıl öncesine göre bir dereceye kadar daha başarılı oldu. Çekişmeli seçim bölgelerindeki güçlü performansının ardından geç karar veren seçmenler Trump’ın tarafına kaydı.
Trump’ın bazı delillerinin, parti üyeleri arasında önemli bir ağırlığı vardı. Kovid-19 salgını ve bununla birlikte gelen ekonomik kayıplara rağmen, seçmenlerin yüzde 41’i Trump’ın göreve geldiğinden beri daha iyi durumda olduklarını söylerken, yalnızca yüzde 20’si şu anda daha kötü bir durumda olduklarını ifade etti. Trump’ın önceliklerini onaylayarak, seçmenlerin yüzde 35’i ekonomiyi en önemli sorun olarak nitelendirdi. Bu da pandemiyi en önemli sorun olarak görenlerin iki katına tekabül ediyor. Seçmenlerin yüzde 49’u ekonominin iyi ya da mükemmel olduğunu söylerken yüzde 48’i Trump yönetiminin virüs ile mücadele yöntemini onayladı.
Trump’ın 2016 seçim kampanyasında stratejik planlamacı olarak görev yapan Sam Nunberg, “Başkan yenilirse partinin seçmenlerinin ve partiye kazandırdığı yeni seçmenlerin daimi sadakatini koruyacak. Başkan Trump, Cumhuriyetçi seçmenlerin gözünde bir kahraman olarak kalacak ve 2024 Cumhuriyetçi Parti’nin başkanlık ön seçimlerinin galibi ya Başkan Trump ya da ona oldukça benzeyen bir aday olacak” açıklamasında bulundu.
Bununla birlikte bütün Cumhuriyetçiler aynı fikirde değil. Trump hiç şüphesiz açık bir şekilde konuşmaya ve kamu sahasında kendini göstermeye devam edecek olsa da bazı Cumhuriyetçiler Trump’ın kaybettiği takdirde partinin onu geride bırakmaya çalışmaktan mutlu olacağını ve yalnızca partinin doğal seyrinden sapmış biri olarak hatırlanacağını dile getirdiler.
Florida’dan eski Temsilci Carlos Curbelo, “Başka bir Trump asla olmayacak. Taklitçiler başarısızlığa uğrayacak. Trump yavaş yavaş kaybolsa da ABD tarihindeki bu çalkantılı dönemin izleri asla silinmeyecek” dedi.
Aslında Trump, halk oylarını Hillary Clinton’a kaptırdığında bile bir Seçici Kurul içerisinde zafer elde ettiği 2016 yılı seçimlerindeki başarısını yeniden elde edemedi. Şu an başkan olarak sahip olduğu bütün avantajlara rağmen, geçen dönem kazanamadığı eyaletlerin hiçbirini kazanamadı. Hatta çarşamba günü önceki seçimlerde kendisine destek veren 2-3 eyaleti de kaybetti.
Genelde bir dönem ya da daha kısa bir süre sonra Beyaz Saray’dan ayrılan diğer başkanlar -1976’da Gerald R. Ford, 1980’de Carter ve 1992’de Bush gibi- siyasi gölgelerde kaybolup kendi kabuklarına çekilmeyi tercih ettiler. Ford kısa bir süre geri dönmeyi düşündü. Carter zaman zaman haleflerini eleştirdi ve Bush oğullarını destekleyen kampanyalara katıldı ancak hiçbiri partileri içerisinde uzun süre etkili siyasi unsurlar olarak kalmadı. En azından siyasi açıdan hepsi farklı derecelerde bitmiş bir güç olarak görüldü.
Herbert Hoover, görevini bıraktıktan sonra kudret simsarı rolünü oynamaya çalışan son hezimete uğramış başkandı ve 1932 yılında Franklin Roosevelt’e karşı kaybettikten sonra tekrar aday olmaya hazırlanmış ve Cumhuriyetçi Parti’nin muhafazakar kanadının açık sözlü bir lideri olmuştu. Hoover’ın yıllarca büyük bir nüfuzu olsa da bu, partinin adaylığını tekrar kazanmaya ya da tarihin onun hakkındaki yargısını değiştirmeye yetmedi.
“Kazanmayı” neredeyse her şeyden daha çok önemseyen Trump’a gelince kaybeden olarak bilinmek onun için katlanılmaz olacaktır. Zira seçim günü, kampanya merkezini ziyaret ettiği sırada bunu yüksek sesle dile getirmişti. Basın mensuplarına ve çalışanlara yaptığı konuşmada “Kazanmak kolaydır. Kaybetmek ise asla kolay değildir. Benim için değil” demişti.

- New York Times



İtalya, Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi"nden çekildiğini bildirdi

(AA)
(AA)
TT

İtalya, Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi"nden çekildiğini bildirdi

(AA)
(AA)

İtalyan Corriere della Sera gazetesinin haberine göre, Giorgia Meloni liderliğindeki sağ koalisyon hükümeti, Çin’in tarihi İpek Yolu üzerinde ticareti büyük projelerle yeniden canlandırma projesi olarak bilinen "Kuşak ve Yol Girişimi"nden çekilmek üzere resmi bildirimini 3 gün önce Çin’in Roma Büyükelçiliğine resmi nota ile iletti.

Söz konusu notada, İtalya'nın bu girişimdeki varlığının süresini uzatmayacağını Çin'e aktardığı belirtildi.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani yaptığı açıklamada, "İpek Yolu, bizim önceliğimiz değil, istenilen etkileri yaratmadığını gördük. Buna dahil olmayanlar, daha iyi sonuçlar aldı." ifadelerini kullandı.

İtalya, "Kuşak ve Yol Girişimi"nde yer alan tek G7 ülkesiydi

İtalya, Giuseppe Conte’nin liderlik ettiği 1. Conte Hükümeti döneminde Mart 2019'da Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Roma'da imzalanan mutabakat zaptıyla "Kuşak ve Yol Girişimi"ne dahil olmuştu.

Bununla İtalya, "Kuşak ve Yol Girişimi"ne dahil olan ilk ve tek G7 üyesi ülke haline gelmişti.

1. Conte hükümeti, bu adımla hem ülkeye Avrupa dışında büyük yatırımlar çekmeyi hem de İtalyan ihracatının geniş Çin pazarına erişim imkanını artırmayı ve bu şekilde iki ülke arasındaki ticari ilişkiyi dengelemeyi hedeflemişti.

İtalya'da Ağustos 2019'da 1. Conte Hükümeti'nde koalisyonun bozulmasının ardından 2. Conte Hükümeti kurulmuş ve bu hükümet, "Kuşak ve Yol Girişimi"ne önceki hükümete nazaran daha az ilgi göstermişti. Şubat 2021'de kurulan Mario Draghi liderliğindeki geniş koalisyon hükümeti de bu girişime mesafeli yaklaşım sergilemişti.

İtalya'da Ekim 2022'de iktidara gelen aşırı sağcı Giorgia Meloni, Eylül 2022'deki seçimlerden önceki kampanya döneminde İtalya'nın "Kuşak ve Yol Girişimi"nde olmasını "hata" olarak nitelemişti.

Meloni ve kabinesindeki bakanlar, İtalya'nın "Kuşak ve Yol Girişimi"ndeki varlığını sorgulayan açıklamalarda bulunmuş ve İtalya'nın bu girişime dahil olarak beklediğini alamadığını öne sürmüştü.

İtalyan basınında ağustos ayında, İtalya’nın "Kuşak ve Yol Girişimi"nden ayrılmak için "ince bir çıkış yolu aradığı" haberleri çıkmıştı.


Nijerya ile Kuveyt arasında havacılık işbirliğini güçlendirmek için anlaşma imzalandı

(AA)
(AA)
TT

Nijerya ile Kuveyt arasında havacılık işbirliğini güçlendirmek için anlaşma imzalandı

(AA)
(AA)

Nijerya Havacılık ve Uzay Geliştirme Bakanlığı Sözcüsü Tunde Moshood, yaptığı yazılı açıklamada, iki ülke arasındaki anlaşmanın Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü toplantısı sırasında imzalandığını bildirdi.

Moshood, anlaşmanın, ticaret ve turizmi artırmak üzere havacılık işbirliğini güçlendirmek amacıyla imzalandığını aktardı.

Nijerya Havacılık ve Uzay Geliştirme Bakanı Festus Keyamo, anlaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada, anlaşmanın Nijerya ve Kuveyt arasındaki diplomatik ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti.

Anlaşmanın iki ülke arasındaki gelişmiş bağlantı ve ekonomik işbirliği için yollar açtığının altını çizen Keyamo, iki ülke arasındaki ticareti, turizmi ve insanlar arası değişimleri artırma potansiyeli taşıdığını vurguladı.

Keyamo, hükümetin Nijerya'nın küresel havacılık varlığını ilerletme ve ekonomik ilerleme için fırsatları teşvik etme konusundaki kararlılığını dile getirdi.


Kuzey Kore gizli lazer silahının sırlarını çalmış olabilir

16 Haziran 2017 tarihli bu fotoğrafta Kuzey Koreli kadın ve erkekler Pyongyang'daki Bilim ve Teknoloji Kompleksi'nde bilgisayar terminallerini kullanıyor (AP/Arşiv)
16 Haziran 2017 tarihli bu fotoğrafta Kuzey Koreli kadın ve erkekler Pyongyang'daki Bilim ve Teknoloji Kompleksi'nde bilgisayar terminallerini kullanıyor (AP/Arşiv)
TT

Kuzey Kore gizli lazer silahının sırlarını çalmış olabilir

16 Haziran 2017 tarihli bu fotoğrafta Kuzey Koreli kadın ve erkekler Pyongyang'daki Bilim ve Teknoloji Kompleksi'nde bilgisayar terminallerini kullanıyor (AP/Arşiv)
16 Haziran 2017 tarihli bu fotoğrafta Kuzey Koreli kadın ve erkekler Pyongyang'daki Bilim ve Teknoloji Kompleksi'nde bilgisayar terminallerini kullanıyor (AP/Arşiv)

Kuzey Koreli hackerların, Güney Kore'deki savunma ve araştırma firmalarından büyük bir veri önbelleğine eriştikten sonra yeni bir lazer silah sistemi ve Güney'in çok önemli savunma sırları hakkında gizli bilgileri çalmış olabileceği iddia edildi.

Polis, Andariel diye bilinen ve Kuzey Kore devletinin desteklediği bilgisayar korsanlığı grubunun, iddiaya göre Güney Koreli savunma firmaları, araştırma enstitüleri ve ilaç şirketleri de dahil 14 kuruluştan veri çaldığını belirtti.

Seul Büyükşehir Polis Teşkilatı ve ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI), grubun veri sızıntısının boyutunu belirlemek için çalışırken siber saldırı olayıyla ilgili soruşturma başlatıldı.

ABD Maliye Bakanlığı'nın yaptırım uyguladığı ve 2019'da Kuzey Kore devletinin desteklediği kötü niyetli siber grup diye tanımlanan Andariel, Kuzey Kore'nin başkenti Pyongyang'ın bir bölgesinden vekil sunucu kurdu.

Olayı soruşturan Seul Büyükşehir Polis Teşkilatı, grubun vekil sunuculara geçen aralık ve mart arasında 83 kez eriştiğini söyledi.

Yonhap haber ajansına göre devasa veri ihlalinde, hackerlar yaklaşık 250 dosya veya 1,2 terabayt bilgi ve veri çaldı.

Grup, kimliği açıklanmayan müşterilere sunucu kiralayan Güney Koreli bir hosting hizmetinden istifade ederek çeşitli firma ve kurumların internet sitelerine ulaşmak için bu sunucuyu kullandı.

Polis, grubun üç Güney Koreli ve yabancı firmaya fidye yazılımı saldırısı düzenleyerek 470 milyon won (yaklaşık 10 milyon 337 bin TL) değerinde Bitcoin elde ettiğini ve bu paraların bir kısmının Pyongyang'a geri gönderildiğini söyledi.

Hem yerel hem de uluslararası sanal varlık borsalarını içeren polis soruşturmalarına göre, yaklaşık 110 milyon won (yaklaşık 2 milyon 420 bin TL), yabancı bir kadının banka hesabı kullanılarak bir Çin bankasına gönderildi.

Bu para daha sonra Çin-Kuzey Kore sınırındaki bir bölgede bulunan bir banka şubesinden çekildi. Paranın sonunda Kuzey Kore'ye aktarıldığına inanıldığını belirten polis, kadının kara para aklamada rol oynayıp oynamadığını doğrulamak için mali kayıtlarını takip ettiklerini de sözlerine ekledi.

Uzmanlar, kapsamlı yaptırımların ortasında nükleer cephaneliğini finanse etmek için bir araç olarak kripto para hırsızlığına başvuran izole ülkeyle ilgili endişelerini dile getiriyor.

Pyongyang daha önce siber suçlara karıştığını reddetse de milyonlarca dolar çalınmasıyla sonuçlanan siber saldırılar Kuzey Koreli hackerlara atfediliyor.

Güney Kore'nin gizli servisine göre, geçen yıl Kuzey Koreli hackerların 1,2 milyar dolar değerinde sanal varlık çaldığı iddia edildi. Kuzey Kore hükümeti için çalışan siber suçluların son üç yılda 1,5 trilyon won (yaklaşık 330 milyar TL) ele geçirdiği belirtildi.

Independent Türkçe 


Kuzey Kore lideri, ülkedeki kadınlara daha fazla çocuk sahibi olmaları çağrısında bulunurken ağladı

TT

Kuzey Kore lideri, ülkedeki kadınlara daha fazla çocuk sahibi olmaları çağrısında bulunurken ağladı

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un ağladığını gösteren videodan bir kare
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un ağladığını gösteren videodan bir kare

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ülkedeki kadınlara daha fazla çocuk sahibi olmaları ve onları ‘komünist’ olarak yetiştirmeleri yönünde çağrıda bulunduğu duygusal bir konuşma yaparken ağladı.

Şarku’l Avsat’ın Fox News’ten aktardığı habere göre, Kim Jong-un, Pyongyang’daki Beşinci Ulusal Anneler Konferansı sırasında konuşma yaparken beyaz bir mendille gözyaşlarını silerek, “Doğum oranlarındaki düşüşü durdurmak, iyi çocuk bakımı ve eğitim sağlamak, annelerimizle birlikte çözmemiz gereken aile meselelerimizdir” dedi.

Kim, kadınlara daha fazla çocuk sahibi olarak ulusal gücü güçlendirme görevlerini yerine getirmeleri çağrısında bulundu.

Kuzey Koreli kadınlara çocuklarını komünist olarak yetiştirmelerini tavsiye eden Kim, konuşmasında ayrıca şunları söyledi:

“Tüm anneler, toplum ve aileler önünde üstlendikleri sorumluluk ve görevleri yerine getirmeli, sosyalist inşamızın ve yakın gelecekte ortaya çıkacak değişen ideal toplumun beklentilerine dair güven ve iyimserliğe sahip olmalıdır.”

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) verilerine göre, Kuzey Kore’deki doğurganlık oranı (Kuzey Koreli bir kadının yaşamı boyunca sahip olması beklenen çocuk sayısı) 2023’te yaklaşık 1,8 olarak hesaplandı.

Doğurganlık oranı, genç aileleri desteklemek için hükümet teşvik programlarına başvuran Kuzey Kore’nin bazı komşularından daha yüksek.

Güney Kore’de geçen yıl doğurganlık oranı 0,78 ile rekor bir düşüş yaşarken, Japonya’da bu rakam 1,26’ya geriledi.


"Tünellere deniz suyu pompalanması Gazze'nin içme suyunu nesiller boyu etkileyebilir"

Hamas'ın iddiasına göre Gazze'nin altında toplam uzunluğu 500 kilometreye ulaşan tüneller yer alıyor (İsrail ordusu)
Hamas'ın iddiasına göre Gazze'nin altında toplam uzunluğu 500 kilometreye ulaşan tüneller yer alıyor (İsrail ordusu)
TT

"Tünellere deniz suyu pompalanması Gazze'nin içme suyunu nesiller boyu etkileyebilir"

Hamas'ın iddiasına göre Gazze'nin altında toplam uzunluğu 500 kilometreye ulaşan tüneller yer alıyor (İsrail ordusu)
Hamas'ın iddiasına göre Gazze'nin altında toplam uzunluğu 500 kilometreye ulaşan tüneller yer alıyor (İsrail ordusu)

Çevre uzmanları, Gazze'deki yeraltı tünellerine deniz suyu pompalamayı düşünen İsrailli yetkilileri, böyle bir adımın yaratacağı uzun vadeli etkileri dikkatlice değerlendirmeye çağırdı.

Dün ABD merkezli Wall Street Journal gazetesi İsrail ordusunun planını yazmış ve bunun için Gazze'ye 5 büyük su pompası kurulduğunu belirtmişti.

Ancak uzmanlara göre böyle bir uygulama nesiller boyunca Gazze'deki içme suyunun kalitesini etkileyebilir.

Gazze'nin tek içilebilir tatlı su kaynağı, deniz kıyısına paralel akan bir yeraltı su tabakası. Ancak bu kaynağın da tarım ilaçları ve kanalizasyon sızıntıları nedeniyle kirlendiği biliniyor.

Gazze'deki suyun 97'si Dünya Sağlık Örgütü'nün temiz su standartlarını karşılamıyor. Bu nedenle savaş öncesi dönemde, Gazzelilerin birçoğu içme suyu için özel su tankerlerini ve küçük arıtma tesislerini kullanıyordu.

İsrail merkezli Ben-Gurion Üniversitesi'ne bağlı Zuckerberg Su Araştırmaları Merkezi'nden Prof. Eilon Adar, "Tünellere birkaç milyon metreküp deniz suyu pompalanır ve bu yeraltı içme suyuna sızarsa, yeraltı sularının kalitesi nesiller boyunca olumsuz etkilenebilir. Bu durum sızacak suyun miktarına bağlı" diye konuştu.

Adar, bu durumda İsrail'in çok az etkileneceğini çünkü suyun akış yönünün İsrail'den Gazze'ye doğru olduğunu söyledi.

İsrailli bilim insanı sözlerine, "Yine de büyük bir doğal kaynağı yok etme konusunda tereddüt edilmeli. Bir yurttaş olarak, 7 Ekim'de yaşadığımız felakete rağmen, susuz bir komşuya sahip olmanın siyasi ve ahlaki açıdan yanlış olduğunu düşünüyorum" şeklinde devam etti.

İsmini vermek istemeyen bir başka su uzmanıysa, tünellerin gözenekli kum zemine inşa edildiğini ve bu nedenle birkaç kez su pompalamak gerektiğini söyledi. Bu tünellerden bazılarının militanların İsrail'e girebilmesi için inşa edildiğini hatırlatan uzman, deniz suyu pompalanması durumunda Gazze sınırına yakın bölgelerdeki İsrail kuyularına da tuzlu su karışabileceğini belirtti.

Tel Aviv Üniversitesi'nde Çevre Mühendisliği Programı'na başkanlık eden Prof. Hadas Mamane ise, tünelleri yok etmek için değerlendirilen her seçeneğin çevresel etkilerinin de incelenmesi gerektiğini söyledi.

Mamane, tünelleri patlatmanın da çevresel etkileri olabileceğini ve zehirli maddelerle ağır metallerin bu yolla yeraltı suyuna karışabileceğine dikkat çekti.

Independent Türkçe


Netanyahu tüm rehinelere karşılık tüm Filistinli mahkumları serbest bırakabilir

Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)
Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)
TT

Netanyahu tüm rehinelere karşılık tüm Filistinli mahkumları serbest bırakabilir

Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)
Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)

Büyük hayal kırıklığı ve Hamas’ın elindeki tutukluların hayatlarına yönelik yoğun korkuyla sonuçlanan gergin bir oturum sırasında Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant, ‘herkese karşılık herkes’ ilkesine göre bir esir takası anlaşmasını müzakere etmeyi reddetmediklerini açıkladılar.

Söz konusu ilke, tüm Filistinli tutukluların serbest bırakılması karşılığında tüm İsrailli tutukluların serbest bırakılması anlamına geliyor.

Ancak Netanyahu, Hamas’ın bu anlaşmayı engellediğini, çünkü savaşı durdurmayı, yani öncelikle ‘Hamas’ın tasfiyesini önlemeyi’ şart koştuğunu iddia etti. Gallant ise anlaşmanın bugün artık mümkün olmadığını söylerken, “Hamas yalnızca güç dilinden anlar” dedi.

Hamas tarafından tutulan İsrailli mahkumların aile üyelerinden oluşan bir grup ve geçen hafta başlarında serbest bırakılan bazı mahkumlar, Savaş Komuta Konseyi üyeleriyle bir araya gelerek, çatışmalara devam etme ve Mısır- Katar arabuluculuğu kapsamında Hamas’la müzakereleri durdurma kararını protesto ettiler.

Herkes büyük bir özlem ve üzüntüyle konuşarak, tünellerdeki zorluklara dayanamayan yaşlı ve hasta insanlar olduğunu, oğullarının ve kızlarının esaret altında ölmesinden veya öldürülmesinden korktuklarını vurguladı. Ayrıca savaştan korktuklarını, siyasi ve askeri liderlerin kaçırılan insanlarla yakınlaşmak için Yahya Es-Sinvar’a yakınlaşma’ yönündeki açıklamalarından endişe ettiklerini dile getirdiler.

Konuşmacılar, Hamas liderlerini ve militanlarını boğmak için tünelleri Akdeniz’in suyuyla doldurma tehdidini içeren açıklamalardan duydukları dehşeti de belirtirken, “Savaş Komuta Konseyi üyeleri, bu boğma eyleminin ne anlama geldiğini anlıyorlar mı? Bu, onlarla birlikte 136 İsrailli esirin de boğulması anlamına geliyor. Liderlerimiz çocuklarımızı düşünüyor mu? Yoksa Hannibal Protokolü’ne göre onları kurban etmeye mi karar verdiler?” diye sordu.

Hamas üyeleri bazı İsrailli rehineleri Uluslararası Kızıl Haç’a teslim etti, 29 Kasım (Reuters)
Hamas üyeleri bazı İsrailli rehineleri Uluslararası Kızıl Haç’a teslim etti, 29 Kasım (Reuters)

Kaçırılan ve yakın zamanda serbest bırakılan kadınlardan biri, “Kaçırılan insanlara bugün ne olduğunu, çektikleri acıların derecesini bilmiyoruz. Ama tüm bu zaman boyunca korkudan öldüğümü söyleyebilirim. Siz tutsakların özgürlüğüne kavuşması için bir savaş içinde olduğunuzu söylüyorsunuz, ben de size ordumuzun gerçekleştirdiği bombalamanın onların hayatlarını tehdit ettiğini söylüyorum. Tünellerde patlama sesleri duyuyor, korkudan titriyorduk. Ancak Hamas mensupları, huzur içinde, etkilenmeden ve bombardımandan korkmadan uyuyorlardı. Şaka yapıyor gibiydiler. Bu nedenle, İsrailli esirlerin hayatlarının tehdit edilmesinden başka bir sonuç doğurmayacağı için bu savaşı terk etmenizi rica ediyorum” ifadelerini kullandı.

Hamas tarafından serbest bırakılan Yocheved Lifshitz ve halen Gazze’de tutuklu bulunan Oded Lifshitz'in torunu Daniel Lifshitz ise, “Sizi, ne pahasına olursa olsun gecikmeden derhal müzakere masasına dönmeye çağırıyoruz. Bizi küçümsemeniz, feryatlarımızı görmezden gelmeniz saygısızcadır. Bizi temsil etme konusunda bir çıkarınız yoksa, bunu yapmayı kabul eden uluslararası bir kuruluşa başvuracağız. Size yalvarmayacağız” açıklaması yaptı.

Tel Aviv’deki gösteriler sırasında eylemciler, ellerinde Hamas tarafından alıkoyulan rehinelerin fotoğraflarını taşıyor ve İsrail hükümetine rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunuyor (AFP)
Tel Aviv’deki gösteriler sırasında eylemciler, ellerinde Hamas tarafından alıkoyulan rehinelerin fotoğraflarını taşıyor ve İsrail hükümetine rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunuyor (AFP)

Rehinelerin aileleri, toplantıyı büyük bir hayal kırıklığıyla terk etti ve Netanyahu’yu ciddi olmamakla suçladı. Ayrıca Netanyahu’nın, sorularına cevap vermekten kaçındığını ve elindeki kâğıdı okuduğunu söyledi. Netanyahu, vatandaşlara duymak istedikleri her şeyi söylemedi, çünkü ordunun gerçekleştirdiği operasyonlarla ilgili sırları düşmanın faydalanmaması için açığa çıkarmak istemediğini dile getirdi. Ayrıca istisnasız tüm mahkumların serbest bırakılması için çalıştığını vurguladı.

Açlık grevi

Esirlerden oluşan bir heyet Knesset’i ziyaret etti ve bazı üyelerle görüştü. İki kadın akrabası Saher ve Erez Kalderon esaretten kurtulan, babası Ofer ise halen esaret altında olan Noam Dan, “Dürüst bir cevap istiyorum ve hoşuma gitmeyen bir cevap duymaya hazırım. Diyelim ki hükümet esirlerden vazgeçmeye ve Hamas’ı tasfiye etmek için savaşı tercih etmeye karar verdi. Durumun bu olduğunu bana açıkça söyleyin, harekete geçelim. Dürüstçe anlaşalım. Ama şunu bilin ki sessiz kalmayacağız. İnsanların nasıl açlık grevi yaptığını da biliyoruz. Bunu Tel Aviv’deki Kaçırılanlar Meydanı’nda başlatacağız ve insanlardan bizimle dayanışma içinde olmalarını isteyeceğiz” şeklinde konuştu.

İsrailli rehinelerin aileleri, Tel Aviv’de Savunma Bakanlığı önünde protesto gösterisi yapıyor, 21 Kasım (AFP)
İsrailli rehinelerin aileleri, Tel Aviv’de Savunma Bakanlığı önünde protesto gösterisi yapıyor, 21 Kasım (AFP)

Hamas’ın elinde ailesinden dört esir bulunan Ofri Bibas, hükümetin esirlerden vazgeçmenin ne anlama geldiğini anlayıp anlamadığını bilmek istediğini söyledi. Bibas, “Onların esir oldukları açık. İhmalkâr, hatalı ya da suçlu değiller. Daha doğrusu bu, devletin, hükümetin, ordunun ve herkesin Hamas saldırısından korunma görevini yerine getirmemesinden kaynaklanıyor. Ülkenin liderliği, onlardan vazgeçmenin ne demek olduğunu anlıyor mu? Bu sadece onların kanının israfı değil, aynı zamanda ordunun ve tüm devlet güvenliği kavramının israfıdır. Bu, gençlerimizin gelecekte askere gitmeyeceği anlamına geliyor. Çünkü düşmanın esir aldığı askerlerin serbest bırakılması için ordunun her şeyi yapacağına güvenmiyorlar. Güvenliği olmayan bir ordu; Çocuklarımızı fedakâr, hizmet eden savaşçılar olarak seviyor, ama onlar devlete muhtaç hale geldiğinde onlara sırt çeviriyor, onları DEAŞ, Nazi, suçlu dediğimiz acımasız düşmanın eline bırakıyor. Bunun gibi her söz yüreklerimizi derinden vuruyor ve üzüyor. Çünkü bize çocuklarımızı terk ettikleri yeri hatırlatıyor” ifadelerini kullandı.


İsrailli hak örgütü B'tselem: İsrail, Hamas'la değil Filistinli sivillerle savaşıyor

Gazze’deki hükümete göre, Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 7 bin 112’si çocuk ve 4 bin 885’i kadın olmak üzere 16 bin 248’e yükseldi (AA)
Gazze’deki hükümete göre, Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 7 bin 112’si çocuk ve 4 bin 885’i kadın olmak üzere 16 bin 248’e yükseldi (AA)
TT

İsrailli hak örgütü B'tselem: İsrail, Hamas'la değil Filistinli sivillerle savaşıyor

Gazze’deki hükümete göre, Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 7 bin 112’si çocuk ve 4 bin 885’i kadın olmak üzere 16 bin 248’e yükseldi (AA)
Gazze’deki hükümete göre, Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 7 bin 112’si çocuk ve 4 bin 885’i kadın olmak üzere 16 bin 248’e yükseldi (AA)

B'Tselem tarafından hazırlanan raporda, İsrail ordusunun 7 Ekim'den beri Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına yer verildi.

İsrail ordusunun 2 Aralık'ta Gazze kentinin Eş-Şucaiye Mahallesi'ne düzenlediği saldırıda Hamas mensubu Visam Ferhat'ı hedef aldığını savunduğu aktarılan raporda, "İlk bilgilere göre o saldırıda, konut olarak kullanılan onlarca bina yıkıldı ve onlarca kişi öldü ve hala yüzlercesi enkazlar altında duruyor. Bu sonuçlara bakıldığında söz konusu saldırının hukuka aykırılığı konusunda hiçbir şüphe kalmıyor." denildi.

Herhangi bir saldırının askeri faydalarından çok siviller arasında can kayıplara yol açması durumunda meşruiyetini kaybettiğine işaret edilen raporda, İsrail'in sivillere yönelik işlenen suçlara gerekçe olarak iki iddiayı öne sürdüğü ancak ikisinin de asılsız olduğu kaydedildi.

İsrail'in "sivilleri korumak için elinden geleni yapmaya çalıştığı ancak Hamas'ın sivilleri canlı kalkan olarak kullandığı ve sivillerin öldürülmesinden Hamas'ın sorumlu olduğu" iddiasında bulunduğu hatırlatılan raporda, "Bu iddia, İsrail'in saldırılarında sonuçlar ne kadar korkunç olsa dahi hiçbir sınır tanımadığı anlamına geliyor." değerlendirmesinde bulunuldu.

İsrail'in ikinci iddiasının ise bombaladığı yerlerde yaşayan sivillerin oralardan ayrılmaları ve güvenli bölgelere gitmeleri uyarısında bulunduğu, dolayısıyla "oralarda kimsenin kalmadığı varsayıldığı" aktarılan raporda, "Bu iddia da gerçeklikten kopuktur. Öncelikle bölgedeki sivil vatandaşların çoğu Gazze'nin güneyine gidemediği için evinden ayrılamıyor. Dolayısıyla oralarda sivillerin olmadığını varsaymak yanlıştır. Ayrıca siviller evlerini terk etmiş olsa dahi bölge kapsamlı bombardımana tutulacak anlamına gelmiyor. Çünkü aksi tespit edilmediği sürece oralar sivil hedeflerdir." ifadelerine yer verildi.

Netanyahu ilk günden beri "intikamın ağır" olacağını söylüyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ilk günden beri "intikamın ağır" olacağı tehdidinde bulunduğu hatırlatılan raporda, Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililerin sarf ettiği intikam sözlerinin Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıların politikasında açıkça görüldüğüne dikkati çekildi.

Bu politika doğrultusunda Gazze Şeridi'ne atılan yüzlerce ton bombalar sonucu 6 bini aşkın çocuk ve yaklaşık 4 bini kadın olmak üzere 15 binden fazla insanın öldürüldüğü hatırlatılan raporda, "İçinde yüksek binaların da olduğu bazı mahalleler tümüyle yerle bir oldu, birçok cadde harabeye dönüştü. Ayrıca hala enkazlardan çıkarılamayan çok sayıda insan var." denildi.

İsrail'in saldırıları sonucu Gazze Şeridi'nde şu ana kadar yaklaşık 1,8 milyon insanın yerinden edildiği, bu insanların yiyecek, içecek ve ilaçtan mahrum halde insanlık dışı koşullarda oldukları vurgulanan raporda, İsrail'in saldırılar öncesinde sivilleri uyardığı ancak o sivillerin kendilerini koruma imkanlarına sahip olmadıklarını göz ardı ettiği belirtildi.

İsrail'in Gazze'de sadece askeri hedefleri vurduğunu öne sürdüğü ancak savaşın başladığı günden beri binlerce evi sivillerin başına yıktığı hatırlatılan raporda, halihazırda Gazze Şeridi'nin güneyinde toplanan insanların gidebileceği hiçbir yer olmadığı vurgulandı.

Raporda, "İsrail, Hamas'la değil Filistinli sivillerle savaşıyor." denildi.

İsrail'in devam eden saldırıları sonucu binlerce sivilin daha hayatını kaybedebileceği uyarısı yapılan raporda, İsrail'e Gazze'de daha fazla insanın öldürülmesiyle insani felaketin derinleşmesine yol açacak politikadan vazgeçme çağrısı yapıldı.


İsrail ordusu Eilat bölgesinde bir füzenin imha edildiğini duyurdu

İsrail helikopteri Gazze üzerinde uçuyor (EPA)
İsrail helikopteri Gazze üzerinde uçuyor (EPA)
TT

İsrail ordusu Eilat bölgesinde bir füzenin imha edildiğini duyurdu

İsrail helikopteri Gazze üzerinde uçuyor (EPA)
İsrail helikopteri Gazze üzerinde uçuyor (EPA)

İsrail ordusu, Eilat kentinde sirenlerin çalmasının ardından, ülkeye doğru fırlatılan karadan karaya bir füzenin başarıyla imha edildiğini duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Alemu’l Arabi haber ajansından (AWP) aktardığına göre, Ordu Sözcüsü Avichay Adraee bugün sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, füzenin Arrow füze savunma sistemi tarafından durdurulduğunu belirtti.

Sözcü ayrıca, füzenin İsrail hava sahasını ihlal etmediği ve vatandaşlar için herhangi bir tehdit oluşturmadığı bilgisini de verdi.

İsrail i24 News televizyonuna göre, bugün erken saatlerde İsrail’in güneyindeki Eilat’ta sirenler çaldı.

Öte yandan, Times of Israel gazetesi, Gazze Şeridi sınırına yakın bir kasabaya düzenlenen füze saldırısı sonucu bir kişinin hafif yaralandığını bildirdi.

Habere göre, İsrail ambulans servisi Magen David Adom, yaralı kişinin yaklaşık 60 yaşında olduğunu ve gerekli tedaviyi gördüğünü açıkladı.


Boris Johnson, Kovid-19 soruşturmasında ifade verecek

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson. (Reuters)
Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson. (Reuters)
TT

Boris Johnson, Kovid-19 soruşturmasında ifade verecek

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson. (Reuters)
Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson. (Reuters)

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadeleyi yürütme politikasına ilişkin soruşturma kapsamında, ilgili komitenin karşısında iki gün ifade vermesi bekleniyor.

Johnson, ‘teknik bir sorun’ nedeniyle Kovid-19 soruşturmasına yönelik iletişimlerini sağlayamadığının ortaya çıkmasının ardından, Şubat-Haziran 2020 döneminde WhatsApp uygulamasındaki mesajları sildiğine dair iddiaları reddetti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre eski İngiltere Başbakanı’nın hükümetinin ölümcül virüsle mücadeleyi yürütürken hatalar yaptığını kabul etmesi, ancak hükümet kararlarının sonuçta hayat kurtardığı konusunda ısrar etmesi bekleniyor.

İngiliz medyasına göre, Johnson ayrıca uzman tavsiyesine uyduğu ve ülke çapında karantinayı çok hızlı bir şekilde uygulamadığı iddialarına karşı da kendisini savunacak.


İsrailli esirlerin aileleri, “tünellere su pompalama” yöntemine karşı Netanyahu’ya çıkıştı

(AA)
(AA)
TT

İsrailli esirlerin aileleri, “tünellere su pompalama” yöntemine karşı Netanyahu’ya çıkıştı

(AA)
(AA)

İsrail basını, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Gazze Şeridi'ndeki İsrailli esirlerin yakınlarının yaptığı görüşmede, yaşanan tartışmalara ilişkin yeni detaylar paylaştı.

Walla ve Ynet sitelerinin haberine göre, kendisi yakın zamanda serbest bırakılan ancak kocası hala Gazze’de esir tutulan bir kadın, görüşme sırasında, İsrail ordusunun Gazze’de esirlerin bulunduğu tünellere "deniz suyu pompalama" planına ilişkin çıkan haberler üzerine İsrailli yetkililere tepkilerini dile getirdi.

Adı belirtilmeyen İsrailli kadın, “İsrail'e geri dönmemden 3 gün önce kocam benden ayırılarak tünellere götürüldü. Onlar (İsrailli esirler) tünellerdeyken siz orayı deniz suyuyla doldurmaktan mı bahsediyorsunuz? Tam onların (esirlerin) bulunduğu yerdeki tünel yollarını bombalıyorsunuz.” ifadelerini kullandı.

“Siz siyaseti, kaçırılanların geri getirilmesinin önüne koydunuz. Hamas'ı devirmek dışında bir şey düşünmüyorsunuz.” diye konuşan kadın, “kimsenin kendileri için bir şey yapmadığını hissettiklerini” söyledi.

"Bizi Hamas'ın değil İsrail'in öldürmesinden korkuyorduk"

Gazze’den serbest bırakılan, ismi paylaşılmayan bir başka İsrailli kadın ise “Esirler İsrail ordusunun bombalamasından sağ çıkamayacak. Bizi Hamas'ın değil İsrail'in öldürmesinden korkuyorduk." diye konuştu.

Bir başka serbest bırakılan İsrailli esir de benzer şekilde, “"Esaretle karşılaştım ve zorluklarını anlıyorum. Tünellerdeydik, bizi Hamas'ın değil İsrail'in öldüreceğinden korkuyorduk. Sonra da (öldürülseydik) bizi Hamas'ın öldürdüğünü söyleyeceklerdi." ifadelerini kullandı.

Bu nedenle esir takası sürecinin bir an önce başlamasını ve herkesin evlerine geri getirilmesini önemle rica ettiğini” vurgulayan İsrailli ,“Herkes eşit derecede önemlidir." dedi.

Netanyahu ile İsrailli esir yakınları arasında tartışma

İsrail basınına dün yansıyan haberlere göre, Netanyahu ile esir yakınları arasındaki görüşmede tartışma yaşandı.

Haberlerde, Netanyahu'nun esir yakınlarına, "Şu anda herkesi eve getirme imkanı yok. Eğer bu bir seçenek olsaydı herhangi birinin bunu reddedeceğini gerçekten hayal edebilen var mı?" ifadesini kullandığına yer verilmişti.

Bu sözlere tepki gösteren esir yakınları ile İsrail Başbakanı arasında tartışma yaşandığı, Netanyahu'nun görüşmedeki konuşmasını elindeki kağıttan okuduğu ve hiçbir soruya cevap vermediği kaydedilmişti.

Bir kişinin Netanyahu'ya, "İsrailli esirlerin evlerine dönmesinin Gazze'ye yönelik saldırılardan daha öncelikli olması gerektiği" sözleriyle tepki gösterdiği aktarılmıştı.

"Hamas'ın tünelleri"ne deniz suyu pompalama planı

ABD basınında çıkan haberlerde, İsrail'in, Hamas'ın askeri karargah olarak kullandığı iddia edilen "tünelleri" deniz suyuyla doldurmayı planladığı aktarılmıştı.

The Wall Street Journal gazetesinin haberine göre, ABD'li yetkililer, İsrail'in Hamas'ın tünel ağını deniz suyuyla doldurmak için büyük bir pompa sistemi kurduğunu belirtti.

İsrail'in bu sistemle tünelleri yok etmeyi ve Hamas üyelerini sığınaklardan çıkarmayı hedeflediği kaydedildi.