Biden döneminde Mısır’ı neler bekliyor?

Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)
Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)
TT

Biden döneminde Mısır’ı neler bekliyor?

Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)
Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)

İnci Mecdi
Mısır sokaklarında ABD başkanlık seçimleri için yaygın bir beklenti hali mevcut. Sosyal medya organları, daha çok yerel seçimleri takip etmeye benzeyen bir sahnede oy sayma sürecine ilişkin yorumlarla doldu. Ancak Ortadoğu’dan binlerce mil uzaktaki bir ülkede yapılan seçimlere yönelik bu tutku, eski Başkan Barack Obama yönetiminden sonra aynı partiden kazanan adayın geçmişiyle ilgili. Genel olarak Arap halklarının ve özel olarak da Mısırlıların kalbinde ‘Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Teşkilatıyla ilgili tutumundan dolayı tepki duyulan Obama yönetimi, Temmuz 2013’te İhvan yönetiminin devrilmesine karşı çıkmıştı.
ABD medyası tarafından zaferi ilan edilen yeni ABD Başkanının İhavn konusunda nasıl tavır alacağı ise gelecek 4 yıl içerisinde ABD ile Mısır arasındaki ilişkilerde yaşanabilecek değişiklikle ilgili birçok soruyu gündeme getiriyor. İki taraf arasındaki ilişkiye, seçim sonucuna itiraz etse bile Beyaz Saray’dan gitmeye hazırlanan Başkan Donald Trump yönetimindeki sakinlik ve işbirliği dönemi damgasını vurmuştu.

Eski ilişkiler
ABD Senatosunda senatör, ardından başkan yardımcısı ve iki kez başkan adayı olarak siyasi geçmişi 48 yıl öncesine dayanan Biden, Ortadoğu ve Mısır’a yabancı değil ve Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile ondan önceki Cumhurbaşkanı Enver Sedat’la çok sayıda fotoğrafa sahip. Hillary Clinton’un, bir bölümü Arap Baharı devrimlerine ayrılan ‘Zor Seçimler’ kitabına göre Ocak 2011 protestoları sırasında Biden, ‘Mübarek’in ani ayrılışının, düpedüz kaosa olmasa bile dostça olmayan bir İslamcı yönetime yol açabileceğine dair endişelerini dile getiren’ Beyaz Saray’daki diğerleri arasındaydı.
Joe Biden, Mübarek’in ABD ile birlikte terörizme karşı koymada ve İsrail ile barışı ve diğer stratejik çıkarları korumada iyi bir iş çıkardığına inanıyordu. Bunun yanı sıra karşı bir halk devrimi gerçekleştiren eski Mısır Cumhurbaşkanını diktatör olarak tanımlamayı reddetmişti. Biden 27 Ocak 2011 tarihinde BBC’ye röportaj veren Biden, “Mübarek pek çok konuda müttefikimizdi. Bölgedeki jeopolitik çıkarlara, Ortadoğu’da barış çabalarına ve Mısır’ın İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda aldığı önlemlere karşı son derece sorumluydu. Ben, ona diktatör demezdim” dedi.

Stratejik ilişki
Başkan Obama’nın ikinci döneminde Mısır ile ABD arasındaki ilişkilere hakim olan gerilime rağmen gözlemciler, iki ülke arasındaki çıkarların ve stratejik ilişkinin, çeşitli ABD idarelerinin Mısır’a yönelik yönelimini kontrol eden ana aktör olduğuna inanıyor. Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Cemal Bayumi, yaptığı özel açıklamada, “ABD’de dış ilişkiler konusunda karar alma dört departman etrafında döner: Başkan, Kongre ve Dışişleri ve Savunma bakanlıkları” ifadelerini kullandı.
Bayumi, ABD’li siyasetçilerin özellikle ABD’in ulusal güvenliği açısından stratejik olarak Mısır ile ilişkilerin önemine inandıklarını ve anlaşmazlığın 2013’te Müslüman Kardeşler yönetiminin devrilmesinden sonra ortaya çıkmasıyla bile Kongre’nin ekonomik yardımlarını kesmediğini dile getirdi. Büyükelçi, Obama yönetiminin iki yıl boyunca 260 milyon dolarlık askeri yardımı dondurmasına ve Kahire’ye baskı yapmak amacıyla Mısır ile ortak askeri tatbikatları da askıya almasına rağmen bu yardımların devam ettiğini kaydetti.
Biden’ın, bu çalkantılı döneme göre yargılanamayacağını söyleyen Cemal Bayumi, “Mısır’daki manzara, o zamanlar net değildi. Mısır’ın kuruluşuna ortak olduğu Afrika Birliği (AfB) bile yaşananların bir halk devrimi olduğu anlaşılana kadar üyeliğimizi askıya aldı” dedi. Aynı şekilde Bayumi, Obama yönetiminin, Müslüman Kardeşler’e verdiği desteğin inandırıcı olmadığını söylerken, “Muhammed Mursi’yi seçenler bizdik. Daha sonra ABD’liler, bu grubun o zamanlar popüler olduğunu gördüler ve bu yüzden onu desteklediler. Hepimiz, bu suçu işledik” değerlendirmesinde bulundu.

Yasal dosya
Birçok gözlemci, birbirlerini takip eden ABD yönetimlerinin müttefikleriyle devamlı ve aleni şekilde ele aldıkları insan hakları meselesinin yeni yönetimde değişeceğine inanıyor. Biden, 12 Temmuz’da bir tweet atarak, Mısır’da hapsedilen bir ABD’li- Mısırlı vatandaşın serbest bırakılması hakkında yorum yaparken, dış politikada öncelik olarak demokrasiyi ve insan haklarını teşvik etme taahhüdünde bulundu.
Adaylarının ön seçimleri kaybetmesi sonrasında Biden’ı destekleyen, Demokrat Parti’nin radikal sol kanadı gibi bir dizi ilerici açısından Biden’in taahhüdü, heyecan verici ve önemli. Ancak Politico gazetesine göre Washington merkezli ulusal güvenlik alanında aktif olan ‘Savaşsız Zafer’ grubu müdür Steven Miles, Biden’ın başkan olarak yaptıklarıyla başkan adayı sıfatıyla yaptığı konuşmalar arasında fark olduğunu vurguladı.

Çıkar önceliği
Carnegie Kuruluşu’nda Araştırma Birimi Başkan Yardımcısı ve Ürdün’ün eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Mervan el-Muaşer, dünyadaki herhangi bir ülkenin dış dünya ile ilişkilerinde değerlerini çıkarlarının üstüne koymasının nadir bir durum olduğunu dile getirdi. Muaşer, “ABD de bu konuda diğer ülkelerden farklı değil. Ancak Trump’ın iktidardaki varlığı, insani değerlerin ve insan haklarının kendisinde herhangi bir ilgi uyandırmadığı konusunda dünyaya kesin bir izlenim verdi” dedi. ABD’nin, dışsal olarak çıkarlarını insani değerlere göre önceliklendirmeye devam ettiğini söyleyen Muaşer, en azından bölgedeki birçok ülkenin bazı politikaları derinleştirmek için varsaydığı yeşil ışığın azalacağını kaydetti.
ABD medyasına göre ise eski ABD’li yetkililer, yeni ABD Başkanının Trump’ın uzağında ve bir dereceye kadar Obama’nın solunda bir orta yol bulmasını bekliyor. Ancak bu yol, bazı ilericilerin görmek isteyeceklerine yakın olmayacak. Mısır açısından ise Biden’ın, askeri yardımın tamamını veya önemli bir bölümünü keserek ilişkiyi kökten değiştirmesi pek olası değil. Ama bazı iç politikaları muhtemelen daha fazla eleştirecek.
Foreign Policy dergisi, daha önce Senatör Bernie Sanders liderliğindeki ilerici radikal sol kanadın ‘yeni yönetimde radikal politikalar ve kişilikler için’ baskı yapma girişimleri konusunda uyarıda bulunurken, Politico ise bu kanadın veya sözde ‘ilericilerin’ homojen bir grup olmadığına dikkat çekti. Dergiye göre ilericiler, dış politikadaki en endişe verici ikilemlerden birinde kendi aralarında ayrışıyorlar. 

Ekonomik ilişkiler
İlericilerin, son aylarda diplomasi için daha fazla kaynak ayırma karşılığında ‘ABD’nin savunma harcamaları ile ABD’nin küresel askeri müdahalesini azaltmak ve sınır ötesi zorluklar hususunda müttefikler ve ortaklarla daha fazla etkileşim kurmak’ gibi, en önemli önceliklere karar verdikleri belirtildi. Ilımlı Demokratlar veya geleneksel Cumhuriyetçilerle karşılaştırıldığında ilerici dış politika düşünürleri, ticaret anlaşmalarının etkisi gibi ekonomik konuları stratejilerinin merkezine koyma eğilimi gösteriyor.
Bu durum, özellikle Doğu Akdeniz bölgesindeki gaz keşifleri ve Mısır’ın bölgesel bir enerji ihracat merkezine dönüşmesi çerçevesinde, Mısır’ın ABD ile ilişkilerinde sahip olduğu özel ekonomik önemle de tutarlı.
Bu bağlamda Bayumi, ‘Örneğin Mısır’ın ABD’den yaptığı ithalat hacminin, Washington’un yıllık olarak sağladığı ekonomik yardım hacminin 66 katına eşit olduğunu göreceğiz. Bunun yanı sıra Mısır, ABD çıkarlarını ve bölgenin istikrarını korumada önemli. Bundan daha da fazlası Doğu Akdeniz gazı açısından önemli. Hatta Washington, geçen yıl Mısır ve bölgedeki yedi ülke tarafından kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na gözlemci üye olarak katılmayı talep etti” dedi.
Mısır Ticaret ve Sanayi Bakanı Nevin Camia’nın Ekim ayında yaptığı bir açıklamaya göre Mısır’daki ABD yaptırımları, çeşitli sanayi, hizmet, inşaat, finansman, tarım, turizm, iletişim ve bilgi teknolojisi sektörlerinde yaklaşık 21,8 milyar doları buluyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ekonomik Büyüme, Enerji ve Çevre Bakanı Yardımcısı Keif Karak liderliğindeki bir ABD heyetiyle yaptığı görüşme sırasında Camia, geçen yıl ticaret hacminin, 2018 yılındaki 7 milyar 530 milyon dolara kıyasla, 8 milyar 618 milyon dolar olduğunu belirtti.



Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi’nde halen tıkanmış durumda olan ateşkes anlaşmasını ilerletmek amacıyla arabulucuların temasları sürüyor. Kahire ve Ankara, anlaşma maddelerinin uygulanmasına ilişkin iki ayrı toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu görüşmeler, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde yeni bir ilerleme sağlanması amacıyla yapılan kapsamlı toplantının ardından gerçekleştirildi.

Mısır ve Türkiye’de yapılan bu yeni toplantıların, Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre, tıkanan anlaşmanın önündeki engelleri aşmaya yönelik girişimler niteliği taşıdığı belirtildi. Uzmanlar, İsrail’in ABD baskısı altında anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeye itiraz etmeyebileceğini, ancak çekilmeler ve benzeri konulara ilişkin müzakereleri uzatarak uygulama sürecini aksatabileceğini vurguladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, “Başbakanın talimatıyla, Esirler ve Kayıplar Koordinatörü Gal Hirsch, ordu, iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet ve Mossad yetkililerinden oluşan bir heyetin başında Kahire’ye gitti” denildi.

İsrail heyeti, üst düzey yetkililer ve arabulucu ülkelerin temsilcileriyle bir araya geldi. Görüşmelerde, Ran Gvili’nin cesedinin geri alınmasına yönelik çabalar ve bu sürecin ayrıntıları ele alındı.

Filistinli gruplar, 10 Ekim’de başlayan ateşkesin ilk aşamasından bu yana 20 İsrailli esiri sağ olarak, 27’sinin de cesedini teslim etti. Ran Gvili’nin cesedi ise henüz bulunamadı. Hamas, Gazze’deki büyük yıkım nedeniyle aramaların zaman alacağını belirtirken, İsrail anlaşmanın ikinci aşamasını başlatmaya yönelik müzakereleri, söz konusu cesedin teslim edilmesine bağlamış durumda.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak Hamas, yaptığı açıklamada, Halil el-Hayye başkanlığındaki bir heyetin Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştüğünü duyurdu. Açıklamada, söz konusu görüşmede ‘Gazze Şeridi’nde savaşı sona erdiren anlaşmanın uygulanma süreci ile sahadaki gelişmelerin’ ele alındığı ifade edildi.

Heyet, Gazze Şeridi’nde ‘İsrail’in süregelen hedef alma eylemleri ve tekrarlanan ihlallerine’ karşı uyarıda bulunarak, bunların ‘anlaşmanın ikinci aşamasına geçişi engellemeyi ve mevcut mutabakatları boşa çıkarmayı amaçladığını’ ifade etti.

Söz konusu iki temas, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde ateşkes anlaşmasının arabulucularını bir araya getiren toplantının ardından gerçekleşti. Toplantı sonrası yayımlanan ortak açıklamada, anlaşmanın uygulanmasına yönelik yolların ele alındığı bildirilmişti.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail uzmanı olan Dr. Said Ukkaşe, Kahire ve Ankara’daki görüşmelerin, anlaşmanın uygulanmasını hızlandırmak, engelleri somut biçimde aşmak ve Washington’u İsrail üzerinde baskıyı artırarak tıkanan ikinci aşamaya geçmeye zorlamak açısından kritik bir zamanda yapıldığını söyledi. Ukkaşe, son kalan ceset meselesinin ise Hamas ve İsrail’in karşılıklı kazanım elde etmeye çalıştığı bir oyuna benzediğini dile getirdi.

Ukkaşe’ye göre, kulislerde dile getirildiği üzere Hamas cesedin yerini biliyor, ancak arabulucuların ve zaman baskısının etkisiyle ikinci aşamaya girerken elinde bir pazarlık unsuru tutmak istediği için teslim etmiyor. İsrail ise bundan yararlanarak, çekilmelerle bağlantılı yeni taahhütler üstlenmeden ilk aşamayı sürdürmeye devam ediyor.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava ise bu toplantılarda, özellikle cesedin ciddi bir engel oluşturması nedeniyle mevcut boşlukların nasıl kapatılacağının ele alındığını belirtti. Mutava, Hamas’ın Türkiye’deki temaslarının silahsızlanma düzenlemeleri ve uluslararası güçlerin sahaya girişi gibi konulara odaklandığını, Ankara’nın bu süreçte rol üstlenmeyi ve Washington ile ilişkilerini güçlendirmeyi hedeflediğini ifade etti.

r
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

İsrail, anlaşmayı zorlaştıran tutumlarını sürdürmeye devam ediyor. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ülkesinin ‘Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat’ın Ynet internet sitesinden aktardığına göre Katz, yerleşimleri korumak amacıyla Gazze Şeridi içinde bir güvenlik kuşağı oluşturulacağını belirterek, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini, aksi takdirde ‘İsrail’in bu görevi bizzat üstleneceğini’ ifade etti.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, salı akşamı Refah’ta patlayıcı infilakı sonucu bir İsrail subayının yaralanmasından Hamas’ı sorumlu tutmaya çalıştı ve ekim ayında yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini öne sürdü. Hamas ise patlamanın İsrail’in tamamen kontrolü altındaki bir bölgede meydana geldiğini, olayın ‘savaş kalıntılarından’ kaynaklanmış olabileceğini belirtti.

Netanyahu’nun Hamas’a yönelik suçlamaları, ABD’de Başkan Donald Trump ile yapması beklenen görüşmeden birkaç gün önce geldi. İsrail basınında yer alan haberlere göre Netanyahu, Trump’ı İsrail ile Hamas’ın kontrol alanları arasında kalıcı sınır olarak sarı hattın kabul edilmesine ikna etmeyi hedefliyor. Bu durumun, Gazze Şeridi’nin yüzde 58’inin İsrail tarafından işgal edilmesi anlamına geleceği ifade ediliyor.

Ukkaşe, İsrail’in Trump ile yapılacak görüşmenin ardından ikinci aşamaya geçilmesine karşı çıkmadığını açıklayabileceğini, ancak bunun teorik düzeyde kalacağını belirterek, uygulamada müzakere takvimini ve maddelerin hayata geçirilmesini uzatacağını, bu süreçte belirleyici unsurun ABD baskısı olacağını söyledi.

Mutava ise İsrail’in engelleyici tutumunu sürdüreceğini, Trump’ın da tüm sorunların tek seferde çözülemeyeceğinin farkında olduğunu dile getirdi. Mutava’ya göre, devam eden toplantılar engelleri aşamalı olarak çözmeyi amaçlıyor ve Trump, anlaşmanın çökmediğini göstermek için ikinci aşamanın gelecek ocak ayında başlatılmasını istiyor.


İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu bugün Gazze Şeridi'nde iki Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı.

İsrail ordusu, iki "teröristin" Gazze'nin güneyindeki "sarı hat"ı geçerek İsrail güçlerine yaklaştığını belirtti.

Açıklamada, iki adamın "acil bir tehdit" oluşturduğu ve kimliklerinin tespit edilmesinin ardından "etkisiz hale getirildiği" belirtildi.

İsrail güçleri, Filistinli Hamas grubuyla 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkesin ardından Gazze Şeridi'ndeki sarı hattın gerisine çekildi.

Beton bloklar ve sarı işaretlerle belirlenen hat, Gazze Şeridi'nde yeni bir toprak bölünmesini temsil ediyor ve kıyı şeridine doğru 1,5 ila 6,5 ​​kilometre uzanıyor. Böylece İsrail, Gazze'nin alanının yarısından biraz fazlasını kontrol ediyor.

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyyal Zamir, geçtiğimiz günlerde Sarı Hat’ı Gazze Şeridi ile yeni sınır olarak ilan etti.

Ateşkese rağmen, Gazze'de ara sıra yaşanan olaylar can kayıplarına yol açmaya devam ederken, İsrail ordusu da Hamas liderlerini ve merkezlerini hedef almayı sürdürüyor.


Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
TT

Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)

İsrail televizyon kanalı i24NEWS, dün Suriyeli kaynaklara dayandırdığı haberinde Şam'ın, İsrail ile bir güvenlik anlaşmasına varmak için topraklarındaki Türk ve Rus varlığı arasında denge kurmak istediğini bildirdi.

Kanal, Suriye'nin ülkenin güneyinde ve Golan Tepeleri yakınlarında Rus güçlerinin konuşlandırılmasını İsrail ile müzakereleri güçlendirmenin bir yolu olarak gördüğünü belirtti.

Televizyon haberinde, İsrail'in Suriye'deki Rus varlığının devamı konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile görüşmeler yaptığı ifade edildi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya yakın bir kaynak, İsrail ve Suriye arasında güvenlik anlaşması konusunda son haftalarda önemli ilerleme kaydedildiğini ve yakında imzalanmasının mümkün olduğunu bildirdi.

İsrail'in i24NEWS haber sitesine konuşan kaynak, bu son atılımın ABD Başkanı Donald Trump'ın önemli çabaları sayesinde gerçekleştiğini belirterek, diplomatik bir ilave içerecek olan anlaşmanın, yakın gelecekte bir Avrupa ülkesinde yapılacak üst düzey bir Suriye-İsrail görüşmesinde imzalanmasının muhtemel olduğunu kaydetti.

Suriyeli kaynak, Eş-Şara ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak bir görüşmede doğrudan imzalanma olasılığını da göz ardı etmediğini ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail kanalından aktardığına göre Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani geçen ay, Şam'ın 1974 Ateşkes Anlaşması'na dayalı, bazı küçük değişikliklerle ve tampon bölgeler olmaksızın, yıl sonuna kadar Suriye ve İsrail arasında bir güvenlik anlaşmasına varılmasını beklediğini söyledi.

İsrail ise eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra İsrail ordusunun Suriye'de ele geçirdiği tüm mevzilerden İsrail'in çekilmesi yönündeki Suriye'nin talebini reddediyor.

i24NEWS'e göre İsrail kaynakları, İsrail ordusunun Suriye topraklarında şu anda kontrol ettiği dokuz noktadan bazılarından çekilmesinin ancak Suriye ile tam bir barış anlaşması karşılığında gerçekleşeceğini, güvenlik anlaşması karşılığında olmayacağını belirtiyor.