Gizli taşıyıcılar karantinaya rağmen Kovid-19’u yayıyor

Gizli taşıyıcılar karantinaya rağmen Kovid-19’u yayıyor
TT

Gizli taşıyıcılar karantinaya rağmen Kovid-19’u yayıyor

Gizli taşıyıcılar karantinaya rağmen Kovid-19’u yayıyor

ABD’de yapılan yeni bir çalışma yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) gizli taşıyıcılarının etkisini ortaya koydu. Zira çalışmaya göre bu kişiler “ABD Donanması’ndaki diğer acemi erlerin virüs kapmasına” sebep oldu.
Virüsün “gizli taşıyıcıları” hastalığın belirtilerini göstermeyen ancak başkalarına hastalığı taşıyabilen kişilerdir. Temel eğitimleri başlamadan önce karantinaya alınan yaklaşık iki bin acemi asker üzerinde yapılan bir araştırma karantina uygulamalarına rağmen virüsün yayıldığını ortaya koydu.
Manhattan’da bulunan Mount Sinai Hastanesi’ndeki Icahn Tıp Fakültesi ve Deniz Tıp Araştırmaları Merkezi’nden araştırmacılar, iki hafta boyunca denetime tabi tutulan karantina altındaki acemi denizci askerleri inceledi. İki gün önce New England Tıp Dergisi’nde yayınlanan araştırmanın sonuçlarına göre “Hastalık kapan askerlerden çok azının virüsün semptomlarını göstermeden önce enfekte olduğu tespit edildi. Hastalığın bu şekilde bulaşması en iyi sağlık önlemlerinin birçoğunun uygulanmasına rağmen yaşandı ve teşhisler de semptomlara yanıt olarak uygulanan testlerle değil, programlanmış testlerle konuluyordu.”
Mount Sinai Icahn Tıp Fakültesi’nde Nöroloji Profesörü olan Stuart Sealfon “ABD Donanması bize denizci askerler üzerinde yapılan virüs araştırmasında işbirliği yapma fırsatı verdi. Teyit ettiğimiz sonuç; maske takma ve sosyal mesafenin korunması gibi önlemlerin hassas bir şekilde denetlenmesi durumunda bile bu enfeksiyonun gençler arasında kontrol altına alınmasının oldukça zor olduğudur. Semptomlara dayalı olarak yapılan düzenli testlerin enfeksiyonu bulaştırabilecek taşıyıcıları belirlemediğini keşfettik. Bu bilgilerin askeri tesislerin ve okulların güvenliğini sağlama konusunda daha etkili önlemlerin geliştirilmesine yardımcı olacağını ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Araştırma bulguları virüsün, karantina için verilen sıkı askeri emirler ve halk sağlığı önlemleri altında bile semptomlar görülmeden yayıldığını ve bu emirlere üniversite kampüsleri gibi gençlerin bulunduğu diğer ortamlarda mümkün olabileceğinden daha iyi bir şekilde bağlı kalındığını ortaya koydu. Araştırmacılar ateş ve semptomlar için günlük yapılan testlerin acemi erler arasında enfeksiyon olduğunu göstermediğini ve virüsün eğitim gören askerlerin birbirine yaklaşma eğiliminden dolayı belirli bir grup içerisinde büyük ölçüde yayıldığını fark etti.
Çalışma, 15 Mayıs ile Temmuz sonu arasında her biri 350 ila 450 asker içeren dokuz ayrı gruptan kayıt olan bin 848 katılımcıya odaklandı. Katılımcılar çalışma kapsamında temel eğitime girmeden önce evlerinde iki haftalığına karantinaya tabi tutuldu. Eğitime gelir gelmez ise kendilerinden iki haftalığına iki kişilik odalarda uygulanan katı toplu karantina prosedürlerini takip etmeleri istendi. Denetime tabi olan toplu karantina, sadece bu amaçla kullanılan bir kolejde gerçekleştirildi. Her acemi er grubu farklı binalarda tutuluyordu ve farklı yemek saatleri ve eğitim programları vardı. Bu nedenle gruplar arasında etkileşim yoktu.
Çalışmaya göre acemi erlerin hepsi kumaştan yapılmış maskeler taktı, aralarında 1,83 metreden az olmayacak şekilde sosyal mesafe bıraktı ve ellerini düzenli şekilde yıkadı. Her acemi erin yurtta bir oda arkadaşı vardı. Her grubun karantinası sona erdikten sonra bir sonraki grup gelmeden önce tüm odalarda ve koğuşlarda halka açık yerlerin yüzeylerinde ağartıcı malzemeler kullanılarak köklü bir temizlik yapıldı. Denetime tabi tutulan karantina sırasında virüsün semptom ya da semptom olmadan yayılıp yayılmadığını belirlemek için katılımcılara birliklerine ulaştıktan iki gün sonra, yedi gün sonra ve 14 gün sonra Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından acil durumlarda kullanılmak üzere izin verilen nazal sürüntü testi (PCR) yapıldı. Enfekte olmuş erlerden alınan viral genomların analizi, zamansal, mekansal ve epidemiyolojik olarak ilişkili olan çok sayıda grup olduğunu tespit ederek karantina sırasında çok sayıda bulaşma vakası olduğunu ortaya koydu.
Kaliforniya Üniversitesi Genetik ve Genomik Bilimler Yardımcı Doçent Doktor Harm van Bakel konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Farklı mutasyonlarla belirlenen altı bağımsız bulaşma grubunun tanımlanması, denetime tabi tutulan karantina sırasında virüsün birden fazla girişi ve salgını olduğunu gösteriyor. Bu, virüsün daha geniş bir topluluğa yayılmasını engellemek için semptom olup olmadığına bakılmaksızın tüm bireylere geniş çaplı tekrarlanan başlangıç gözetim testleri yapılması gerektiğini gösteriyor” dedi.
Diğer taraftan Mısır’da Göğüs Hastalıkları Danışmanı Dr. Muhammed Avad “Bu çalışma, kamu kurumlarına girmeden önce ateş ölçülmesi gibi klasik takip prosedürlerinin hiçbir şekilde yeterli olmadığı konusunda uyarıda bulunuyor. Hala virüsün toplumda yayılmasını engellemek için çalışan sayısının olabildiğince azaltılması gerekiyor çünkü çalışmanın da gösterdiği gibi tedbirler alınsa dahi gibi gizli taşıyıcılar virüs bulaştırabilir” ifadelerini kullandı.
Bu tür önlemlerin alınmasına rağmen virüsün yayılma sebebine ilişkin Avad iki ihtimalden söz ediyor:
“Bunlardan biri iyice temizlenmemiş kirli yüzeylerden bulaşma, diğeri ise virüsün bulaşmasını önlemede yeterli düzeyde etkili olmayan maskeler.”



Bilim insanlarından solaryum uyarısı: İki etkiye dikkat çektiler

Araştırmacılar, solaryum kullanımının cildi genetik olarak yaşlandırdığını ve güneş ışığıyla bronzlaşanlara göre daha çok ölümcül mutasyona yol açtığını söylüyor (AFP)
Araştırmacılar, solaryum kullanımının cildi genetik olarak yaşlandırdığını ve güneş ışığıyla bronzlaşanlara göre daha çok ölümcül mutasyona yol açtığını söylüyor (AFP)
TT

Bilim insanlarından solaryum uyarısı: İki etkiye dikkat çektiler

Araştırmacılar, solaryum kullanımının cildi genetik olarak yaşlandırdığını ve güneş ışığıyla bronzlaşanlara göre daha çok ölümcül mutasyona yol açtığını söylüyor (AFP)
Araştırmacılar, solaryum kullanımının cildi genetik olarak yaşlandırdığını ve güneş ışığıyla bronzlaşanlara göre daha çok ölümcül mutasyona yol açtığını söylüyor (AFP)

Solaryum seansları yalnızca 5 dakika sürebilir ancak araştırmacılar, ultraviyole radyasyona maruz kalmanın cildi gerçekten de onlarca yıl yaşlandırabileceği ve ölümcül cilt kanserine yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Solaryuma gidenlerin cilt kanseri riskinin daha yüksek olduğu uzun zamandır bilinse de Kaliforniya Üniversitesi San Francisco kampüsü ve Northwestern Üniversitesi'nden araştırmacıların yeni çalışması, kapalı alanlarda bronzlaşan genç kişilerin cilt hücrelerinde, kendilerinin iki katı yaşındakilerden daha fazla mutasyon yaratabilecek genetik değişiklikler yaşadığını ilk kez ortaya koydu.

Bu mutasyonlar, nadir ve ölümcül melanom gibi cilt kanserlerine yol açabilir.

Kaliforniya Üniversitesi San Francisco kampüsünden Dr. Bishal Tandukar, "Solaryuma giden 30'lu ve 40'lı yaşındaki kişilerin, genel nüfusun 70'li ve 80'li yaşındaki üyelerinden daha fazla mutasyon taşıdığını tespit ettik" diyor.

Başka bir deyişle, solaryuma gidenlerin cildi genetik düzeyde onlarca yıl daha yaşlı görünüyordu.

Yanlış UV ışını türü

32 binden fazla dermatoloji hastasının tıbbi kayıtlarını ve 26 donörün deri örneklerini inceleyen araştırmacılar, solaryuma giden kişilerin bel bölgesinde de daha fazla cilt mutasyonu olduğunu saptadı.

Solaryum, güneş ışığından çok zarar görmeyen bu bölgenin ultraviyole radyasyona daha fazla maruz kalmasına neden oluyor.

Ultraviyole ışınlar sağlığımıza bazı faydalar sağlasa da (örneğin D vitamini kaynağıdır), solaryumdaki ışık bununla aynı değil.

Amerikan Dermatoloji Akademisi Derneği'ne göre, "Solaryumda kullanılan ampuller çoğunlukla UVA ışığı yayarken, vücudun D vitamini üretmek için UVB ışığına ihtiyacı var".

UVB ışınlarının pek çok cilt kanserine yol açtığı ve güneş yanıklarına neden olan başlıca ışınlar olduğu düşünülse de UVA ışınları da hücre yaşlanmasına, kırışıklıklara ve bazı cilt kanserlerine yol açabilir. Amerikan Kanser Derneği, UVA ışınlarının cilde daha derinlemesine nüfuz ettiğini belirtiyor.

Melanom riski üç katına çıkıyor

Araştırmada solaryumun, en ölümcül cilt kanseri türü olan melanom riskini üç katına çıkardığı tespit edildi.

Bronzlaşma endüstrisinin ana müşterileri olan genç kadınlar gibi belirli alt gruplar en yüksek risk altındakiler.

Cilt kanseri en çok 50 yaşın üzerindekilerde, güneş yanığı olan veya güneşte çok zaman geçirenlerde, ailesinde cilt kanseri geçmişi olanlarda ve teni, saçı ve gözü açık renkli kişilerde görülüyor.

35 yaşından önce kapalı alanda bronzlaşmaya başlayan kişilerde melanom riski yaklaşık yüzde 60 daha yüksek.

Melanomun yaygın belirtileri arasında düzensiz kenarlı, kahverengi veya siyahın çeşitli tonlarında, diğer benlere kıyasla daha koyu renkte olan ve zamanla boyutu, şekli, rengi ya da kabarıklığı değişen lezyonlar yer alıyor.

Bu yıl ABD'de 8 bin 400'den fazla kişinin melanom nedeniyle hayatını kaybetmesi bekleniyor.

Independent Türkçe


Yeni Superman filminin kötüsü bulundu

Pearl ve The Greatest Hits gibi yapımlarla da tanınan 32 yaşındaki Amerikalı aktör David Corenswet, ikonik süper kahraman Superman rolünde (Warner Bros.)
Pearl ve The Greatest Hits gibi yapımlarla da tanınan 32 yaşındaki Amerikalı aktör David Corenswet, ikonik süper kahraman Superman rolünde (Warner Bros.)
TT

Yeni Superman filminin kötüsü bulundu

Pearl ve The Greatest Hits gibi yapımlarla da tanınan 32 yaşındaki Amerikalı aktör David Corenswet, ikonik süper kahraman Superman rolünde (Warner Bros.)
Pearl ve The Greatest Hits gibi yapımlarla da tanınan 32 yaşındaki Amerikalı aktör David Corenswet, ikonik süper kahraman Superman rolünde (Warner Bros.)

James Gunn, Superman'in devam filmi Man of Tomorrow için kilit bir oyuncuyu kadrosuna kattı.

Yazar ve yönetmen Gunn, cumartesi günü X hesabından yaptığı paylaşımda, "Man of Tomorrow için Brainiac'ı bulmak adına dünya çapında yürüttüğümüz arayışta Lars Eidinger en üst sıraya yerleşti. DC Evreni'ne hoş geldin Lars" ifadelerini kullandı.

Bu açıklamayla Brainiac'ı kimin canlandıracağına dair haftalardır süren söylentilere de son nokta kondu.

Alman oyuncu Lars Eidinger, ağırlıklı olarak Avrupa'daki çalışmalarıyla tanınıyor. Özellikle beğeni toplayan Alman dizisi Babylon Berlin'deki performansıyla öne çıkan 49 yaşındaki Eidinger, ayrıca Shawn Levy'yle Netflix mini dizisi Göremediğimiz Tüm Işıklar'da (All the Light We Cannot See) ve Noah Baumbach'la Beyaz Gürültü'de (White Noise) çalışmıştı. 

Oyuncu, kısa süre önce yine Baumbach imzalı ve ödül sezonunda öne çıkması beklenen Jay Kelly'de rol aldı. Eidinger'ın son dönem projeleri arasında Dead Language, The Light ve 2024 Berlin Uluslararası Film Festivali'nde en iyi film dalında aday gösterilen Ölmek (Sterben) de bulunuyor.

İlk kez 1958'de yayımlanan bir çizgi romanda görünen Brainiac, Superman'in klasik düşmanlarından biri. Yazar Otto Binder ve çizer Al Plastino tarafından yaratılan karakter, Metropolis'i küçülten bir ışın kullanarak, şehri koleksiyonunda sakladığı şişelenmiş uzay kentlerinin arasına yerleştiren, son derece zeki bir uzaylı olarak tanıtılmıştı. 

Superman'in başlıca düşmanlarından biri kabul edilen Brainiac, tehdidinin büyüklüğüyle zaman zaman Lex Luthor'ı bile Çelik Adam'la iş birliği yapmaya zorlayan bir karakter.

Bu yaz izleyiciyle buluşan Superman'de David Corenswet ve Nicholas Hoult'un canlandırdığı Superman ve Lex Luthor karakterleri, Man of Tomorrow'da de geri dönecek. Filmin 9 Temmuz 2027'de vizyona girmesi planlanıyor. 

Gunn, vizyon tarihini eylülde duyurmuş ve Lex Luthor'la Superman'i yan yana gösteren bir fotoğraf paylaşmıştı. Bu da iki ezeli düşmanın, yeni ve galaksiler arası bir tehdide karşı güçlerini birleştirebileceği ihtimalini akıllara getirmişti.

Man of Tomorrow, Temmuz 2027'de izleyiciyle buluşacak. 

Pandemi ve sektörü sarsan grevler nedeniyle son yıllarda devam filmlerinin hayata geçmesi genellikle iki yılı aşkın süreler alırken, bu yapımın görece hızlı bir takvimle ilerlemesi dikkat çekiyor. 

Filmin senaryosunu yazan ve yönetmen koltuğunda oturan Gunn, yapımcılığı ise DC Stüdyoları'nın eş başkanı Peter Safran'la birlikte üstleniyor.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety


İzleyiciler beğendi: Avatar 3 gişede umduğunu bulabildi mi?

Serinin üçüncü filmi, Jake ve Neytiri'nin yaşadıkları kaybın yasını tutarken, Pandora'da savaşın büyümesini ve ailenin agresif bir Na'vi kabilesi olan Kül insanlarıyla yolunun kesişmesini anlatıyor (20th Century Studios)
Serinin üçüncü filmi, Jake ve Neytiri'nin yaşadıkları kaybın yasını tutarken, Pandora'da savaşın büyümesini ve ailenin agresif bir Na'vi kabilesi olan Kül insanlarıyla yolunun kesişmesini anlatıyor (20th Century Studios)
TT

İzleyiciler beğendi: Avatar 3 gişede umduğunu bulabildi mi?

Serinin üçüncü filmi, Jake ve Neytiri'nin yaşadıkları kaybın yasını tutarken, Pandora'da savaşın büyümesini ve ailenin agresif bir Na'vi kabilesi olan Kül insanlarıyla yolunun kesişmesini anlatıyor (20th Century Studios)
Serinin üçüncü filmi, Jake ve Neytiri'nin yaşadıkları kaybın yasını tutarken, Pandora'da savaşın büyümesini ve ailenin agresif bir Na'vi kabilesi olan Kül insanlarıyla yolunun kesişmesini anlatıyor (20th Century Studios)

James Cameron'ın merakla beklenen filmi Avatar: Ateş ve Kül (Avatar: Fire and Ash), açılış gününde 36,5 milyon dolarlık hasılat elde etti. 

Hızlı bir başlangıç yapan bilimkurgu, Kuzey Amerika'da 85–95 milyon dolarlık bir açılışa doğru ilerliyor. Cuma günkü gişe gelirinin yaklaşık 11 milyon doları ön gösterimlerden geldi.

Dünya genelinde ise bazı pazarlarda hafta ortasında gösterime giren film, şimdiden 100 milyon dolar barajını aştı. Bu rakama, Çin'deki 17 milyon dolarlık dikkat çekici açılış günü hasılatı da dahil. 

Erkek izleyici ağırlıklı filme yönelik seyirci geri dönüşleri son derece olumlu. Yaklaşık üç buçuk saatlik süresine rağmen film, önceki iki yapımda olduğu gibi izleyici anketi şirketi CinemaScore'dan A notu aldı.

Cameron'ın çığır açan serisinin üçüncü halkası, 2022 yapımı Avatar: Suyun Yolu'ndaki (Avatar: The Way of Water) olayların ardından yeniden Pandora'ya dönüyor ve "Kül Halkı" diye bilinen Na'vi kabilesini tanıtıyor. 

Avatar: Suyun Yolu, 2022'de 134 milyon dolarlık bir açılış yapmıştı. Ancak bu rakamda, ilk Avatar'ın 2009'da gösterime girmesinden bu yana biriken yoğun talebin de payı vardı. 

İlk Avatar filmi, 2009'da 77 milyon dolarlık açılışına rağmen başlangıçta sert eleştirilerle karşılaşmıştı. Ancak bu tepkiler kısa sürede yerini güçlü bir ivmeye bırakmış ve film, 2,97 milyar dolarlık küresel hasılatla tüm zamanların en çok kazanan filmi olmuştu. 

Avatar hâlâ bu unvanı elinde tutarken, onu Marvel imzalı Avengers: Endgame ve Cameron'ın diğer iki filmi Suyun Yolu'yla Titanik (Titanic) izliyor.

Ateş ve Kül'de Sam Worthington, Zoe Saldaña, Stephen Lang, Sigourney Weaver, Joel David Moore, CCH Pounder ve Giovanni Ribisi yeniden karşımıza çıkıyor.

Suyun Yolu'nda rol alan Kate Winslet ve Cliff Curtis de yeniden kadroda. Seriye bu filmle katılan Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı; David Thewlis ise Peylak'ı canlandırıyor.

Seride Avatar 4'ün 2029'da, Avatar 5'in ise 2031'de vizyona girmesi planlanıyor.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter