İsrail’de Cemil Merdam Bey'in ‘çifte ajan’ olduğu iddiaları

Şamlı tarihçiler eski Suriye başbakanının hikayesini sorguluyor

Cemil Merdam Bey
Cemil Merdam Bey
TT

İsrail’de Cemil Merdam Bey'in ‘çifte ajan’ olduğu iddiaları

Cemil Merdam Bey
Cemil Merdam Bey

Yakında İsrail'de yayımlanacak bir kitapta, 1948'de Suriye başbakanı olan Cemil Merdam Bey, Fransa, İngiltere ve İsrail'in "çifte ajanı" olarak nitelendirildi. Kitapta aynı zamanda Merdam’ın İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion'a "bilgi" verdiği ve onu “Filistin’de Yahudi devletinin kurulmasını engelleyen İngiltere’dir” şeklinde uyardığı da yazıyor.
Öte yandan Şam’daki tarihçiler bu konunun yanlış bir şekilde gündeme gelmesindeki zamanlamaya dikkati çektiler.
Söz konusu kitap, istihbarat ve Suriye tarihi konusunda uzmanlaşmış bir tarihçi olan Profesör Meir Zamir tarafından kaleme alındı. Zamir, istihbaratın rolünü ortaya çıkaran yeni uluslararası ilişkiler teorisiyle tanınıyor. Yazar,  2010 yılından beri, Fransız istihbaratının 1944 Temmuz'undan itibaren Suriye hükümetine casuslar sokmayı başardığını ve İngiltere’nin 1941'den beri sömürgecilik bayrağı altında bulunan Suriye ve Lübnan ulusal hareketinin çok sayıda lideriyle işbirliği yapmayı başardığını söylüyor. Zamir’e göre bu isimlerin çoğu Şam’da ölümsüzleştirildi ve pek çok meydan ve caddeye isimleri verildi. Bunlar arasında Cumhurbaşkanı olan Şükrü el- Kuvvetli de bulunuyor. Yine 1936-1939 yılları arasında sonra da 1946 yılının sonuna kadar başbakanlık yapan Cemil Merdan’ın ismi de geçiyor. Adı casus olarak kitapta geçen bir başka isim de Lübnan başbakanı olan Riyad el- Sulh. Bu işbirliği büyük mali komisyonlar ve haraçla yapıldı. Yazara göre bu işbirliği, Batı’nın II. Dünya Savaşı’ndaki zaferi ve İngiltere’nin bu şahısları hükümete getirmek için verdiği destek nedeniyle gerçekleşti.
Zamir, "Bu insanları desteklemek konusunda İngilizlerin şartı,  ülkelerinin İngiliz hegemonyası altında olması ve Haşimi egemenliğini gizli olarak bile olsa kabul etmeleri ve Fransız mandasını reddetmeleridir" diyor.
Kitap birkaç bölümde Siyonist hareketin 1945’den beri bu hatta nasıl girdiğine odaklanıyor. Görünüşe göre Merdam Fransızların tuzağına da düşmüştü. Zira Fransızlar, onun İngilizlerle işbirliğinden haberdar olunca bunu açıklamakla tehdit etmişti. Ondan İngilizlere zarar verdiği gerekçesiyle Siyonist hareketle işbirliği yapmasını istediler.
Bazı bölümleri Haaretz Gazetesi’nde yayınlanan ve önümüzdeki yıl İbranice yayınlanacak olan kitabında Zamir, İngiliz dış istihbaratının Suriye, Irak ve Ürdün’ü birleştirmeyi öngören Haşimi egemenliği altında İngiliz “Büyük Suriye” planını desteklemek için Merdam’ı görevlendirdiğini iddia ediyor. Bunun karşılığında İngiltere, Fransa mandası altında olan Şam’ı hakimiyeti altına almak istiyor. Merdam bu konudaki onayına karşılık İngiltere’den para aldı ve onlara bu bölgeyi Ürdün Kralı Talal İbn Şerif Hüseyin’in emri altında yöneteceği sözünü verdi. Fransızlar bu planı öğrendi ve Merdam’ı belgeleri ifşa etmekle tehdit etti. Sonuç olarak Merdam, kendisinin Fransız şantajına teslim olduğunun farkında olmayan İngiliz istihbaratının da bilgisi dahilinde istifa etti.  "Çifte ajan"a dönüşen Merdam,  Fransa'ya İngiltere'nin niyetleri hakkında çok önemli bilgiler verdi.
Daha sonra Fransızlar, İngilizlerin Filistin’de bir Yahudi devleti kurdurmama planlarını öğrenerek Siyonist hareketle yakınlaşmaya karar verdiler. İngilizler, Siyonist liderliğin gereğinden fazla bağımsız olması nedeniyle orada bir devlet kurmalarını istemiyordu. Fransa, Merdam Bey ve Ben Gurion’u bir araya getirdi. İsrailli lider Merdam gibi bir bilgi hazinesine sahip olduğunu anladıktan sonra üst düzey İsrail istihbarat subayı Eliyahu Sasson’u Araplarla ilgili başdanışmanı olarak atadı.
Sasson Suriye kökenliydi ve Fransız istihbaratıyla koordinasyon görevini yürütüyordu.  Sonrasında Sasson ve Merdam Bey’in 1937 yılında tanışmış oldukları ortaya çıktı.
Kitapta Merdam'ın Ben Gurion'a Sasson aracılığıyla aktardığı en önemli bilgiler arasında “Arapların açtığı bir savaştan korkmaması gerektiği” vardı.  “Temmuz 1945'te Gurion, İsrail Devleti'nin kurulduğunu duyurur duyurmaz, kuvvetlerine Arap orduları tarafından bir saldırıya hazırlanmalarını emretti, ancak Merdam'ın kendisine ilettiği bilgilerden doğrudan bir tehdit olmadığını öğrendi. Buna göre asıl tehdit Ortadoğu'daki İngiliz ordusu ve istihbarat görevlilerinin planında yatmaktaydı. Bu plana göre İngiltere Büyük Suriye idealinde İsrail’in varlığı kabul edilse de bağımsız bir devlete izin verilmeyecekti. Merdam Bey, Yahudi temsilcisine, Arap liderlerin Sovyet girişiminden korkarak, bir savaş durumunda İngiltere'nin yanında olmaya karar verdiklerini bildirdi.
Yine Arapların başka bir korkusunun ise "Haganah"a 80 bin asker sağlayacak olan Yahudi göçünün Filistin'e doğru devam edeceği idi. Merdam,  Sasson’a Arap ülkelerinin "İngilizler bize yardım etse bile sizi asla nitelikli ve örgütlü bir hale getirmeyecekler” dedi.
Suriye kökenli Sasson, 1945 yılında Fransız istihbaratıyla işbirliği koordinatörlüğü görevini üstlendi ve Sasson ve Merdam'ın uzun zamandan beri tanıdık olduğu ve 1937'de ikinci görevdeyken tanıştıkları ortaya çıktı. Sasson, Şam'da Elias Sasson olarak biliniyordu ve orada siyasete Arap Milli Hareketi'nin lideri olarak çıktı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Araplara dayattığı Türkleştirme politikasına karşı savaştı. Bu iki isim birbirine yakınlaştı. Arap Ligi'nden bir heyetin başında, Merdam'ın Kudüs'e gelmesi de dahil olmak üzere birkaç kez bir araya geldiler. Kitap, Ben Gurion'un Sasson ile tanıştığını ve günlüğüne Sasson'un Merdam ile yaptığı görüşmelerin içeriğini yazdığını gösteriyor. Bu, Merdam'ın İbn Gurion için bir istihbarat kaynağı olarak öne çıktığı bazı zaman dilimlerini gösteriyor.
Suriye Devlet Başkanı Şükri el- Kuvvetli’nin de İngilizlere hizmet ettiğinden bahsedilen kitapta, Aralık 1946'da İngilizlerin isteği üzerine başbakaı Saadullah el-Cebri’yi görevden aldı ve yerine Cemil Merdam Bey'i getirdi.
Suriye tarihi konusunda uzman olan Suriyeli tarihçiler, Merdam Bey'in tarihiyle ilgili konuşmanın zamanlamasına şaşırdıklarını dile getirdi. Uzmanlardan bir tanesi Merdam’ın Arap dünyasında diğer eksenle tamamen müttefik olduğunu ve o sırada Irak ve Ürdün ile düşmanlık içinde olduğunu vurguladı. Nitekim Merdam, 1940 yılında Bağdat-Amman ekseninin destekçisi ve "Haşimi dostu" Abdurrahman el-Şahbandar'ın öldürülmesinin arkasında bulunmakla suçlandı. Şükrü el-Kuvvetli, Fahri el Baridi ve Lütfü el- Haffar ile Cemil Merdam “Ulusal Blok”ta kilit bir rol oynayacaktı.
Ancak uzmanlardan biri, Cemil Merdam Bey'in o dönemdeki diğer Arap yetkililer gibi Yahudi temsilcileriyle görüştüğünü belirterek, “Teşkilatın bir heyeti, Yahudilere destek karşılığında bağımsızlığı desteklemeye ikna etmek için Ulusal Blok ile görüştü. O sıralarda Cemil Merdam Bey, 1936'da Paris'teyken, teşkilattan bir heyetle görüştü ve özellikle Yahudi olan Fransa Başbakanı Leon Blum ile Suriye'nin bağımsızlığını ve Fransa'nın tahliyesini desteklemek için Fransa'daki Yahudi Temsilciliği'nin etkisinden yararlanmaya çalıştı” dedi.
Başka bir araştırmacı ise yaptığı açıklamada, "Anlaşılmaz tek nokta, 54 yaşında olmasına rağmen İsrail devleti 1948'de kurulduğunda neden siyaseti bıraktığıdır.  O, eğitimli ve aydın birisi olarak askeri vesayetin iktidara geleceğini anladı. Mısır’a gitmeye karar verdi ve ölünceye kadar Kahire’de yaşadı. Kendisinin yeniden siyasete döndürecek çağrıları reddetti” dedi.



İsrail, Güney Lübnan'da Hizbullah'ı hedef alan saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu

İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
TT

İsrail, Güney Lübnan'da Hizbullah'ı hedef alan saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu

İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)

Lübnan Sağlık Bakanlığı'nın İsrail'in saldırısında dört kişinin öldüğünü açıklamasının ertesi günü, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyindeki Hizbullah'a yönelik saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu.

Katz yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Lübnan hükümeti, Hizbullah'ı silahsızlandırma ve Lübnan'ın güneyinden çıkarma yükümlülüğünü yerine getirmeli. Hizbullah ateşle oynuyor ve Lübnan cumhurbaşkanı oyalanıyor.”

İsrail Savunma Bakanı sözlerini sürdürdü:

“Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma ve Lübnan'ın güneyinden çıkarma taahhüdü yürürlüğe koymalı. Uygulama azami yoğunlukta devam edecek ve hatta daha da yoğunlaştırılacaktır. Kuzey İsrail'de yaşayanlara yönelik hiçbir tehdide izin vermeyeceğiz.”

İsrail ordusu ise bugün, Lübnan'ın güneyinde düzenlenen hava saldırısında dört Hizbullah üyesini öldürüldüğünü duyurdu. İsrail Ordusu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ordu, Lübnan'ın güneyinde saldırı düzenleyerek Hizbullah'ın Rıdvan Birimi’nin aralarında gücün lojistik destek subayı da olmak üzere dört üyesini etkisiz hale getirdi. Ordu, Lübnan'ın güneyindeki Ramman bölgesine saldırı düzenleyerek terör örgütü Hizbullah'a bağlı Rıdvan gücünün lojistik destek subayını etkisiz hale getirdi.

Adraee, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Hizbullah'ın Rıdvan Birimi’nden üç terörist de baskında etkisiz hale getirildi. Teröristlerin faaliyetleri İsrail Devleti ve vatandaşları için tehdit oluşturuyordu ve İsrail ile Lübnan arasındaki mutabakatı ihlal ediyordu.”

Bu gelişme, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın cuma günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Lübnan'ın müzakere çağrılarına daha fazla ‘düşmanlık göstererek’ karşılık verdiğini söylemesinin ardından yaşandı. İsrail, geçtiğimiz hafta Hizbullah’ın üyeleri ve tesislerini hedef aldığını söyleyerek saldırılarını yoğunlaştırmıştı.

İsrail ile Hizbullah arasında bir yıl süren savaşı sona erdiren ateşkesin birinci yıldönümü yaklaşırken, özellikle Lübnan'ın güneyinde, silah naklettiği ve son savaşta zayıflayan Hizbullah’ın gücünü yeniden inşa etmeye çalıştığı iddiasıyla Hizbullah’ın üyelerini ve askeri tesislerini hedef aldığını söyleyerek saldırılarını sürdüren İsrail, Lübnan'ın geri çekilmesini talep ettiği beş sınır noktasında askerlerini konuşlu tutmaya devam ediyor.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Araştırma: İsrail, savaşlar ve krizler sırasında uzun süreli elektrik kesintilerine maruz kalabilir

İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
TT

Araştırma: İsrail, savaşlar ve krizler sırasında uzun süreli elektrik kesintilerine maruz kalabilir

İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)

Yeni bir araştırma, İsrail'in savaş ve kriz dönemlerinde tam bir karanlıkta kalabileceği konusunda uyardı. İsrail gazetesi The Jerusalem Post'a göre Ariel Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları ve Siyaset Bilimi Bölümü'nden Dr. Erez Cohen tarafından yürütülen bir araştırma, enerji sistemindeki bazı ciddi zayıflıklara işaret ediyor. Bu zayıflıklar arasında doğalgaza aşırı bağımlılık, depolama kapasitesinin yetersizliği ve elektrik sektöründe aşırı merkezileşme yer alıyor. Tüm bunlar kritik anlarda ciddi kesintilere yol açabilir.

xhy
İsrail'in Hayfa kentinde İran’ın füze saldırısının gerçekleştiği bölgeye giden acil müdahale ekipleri (Reuters)

Dr. Cohen, 2018 yılından 2024 yılına kadar olan dönemde üretim ve tüketim verilerinin nicel analizi ile politika ve düzenlemelerin niteliksel incelemesi yoluyla güvenlik acil durumlarında enerji sektörünün dayanıklılığını inceledikten sonra, son olarak Gazze’deki savaşı bir vaka çalışması olarak kullanarak, sonuçların ‘İsrail'in uzun süreli kesintilere hazırlıklı olmadığını gösterdiğini’ belirtti.

Bilim dergisi Energy Sources'ta yayınlanan araştırmaya göre İsrail'in enerji sektörü başlıca dört zayıflıktan mustarip:

1- Doğalgaza aşırı bağımlılık:

İsrail'in elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 70'i, rezervi veya stratejik stokları bulunmayan Tamar ve Leviathan doğalgaz sahalarından çıkarılan açık denizden gelen doğalgaza dayanıyor.

Cohen, bu bağımlılığın sistemi füze saldırıları, terörizm veya siber saldırılara karşı özellikle savunmasız hale getirdiğini söyledi.

2- Arz-talep açığı:

Devlet Denetleme Kurumu’nun 2024 yılı raporu, 2026 yılına kadar elektrik sektörü için doğalgaz sıkıntısı yaşanabileceği ve bunun da yüz milyonlarca şekel tutarında ekonomik zarara yol açabileceği uyarısında bulundu.

3- Yetersiz depolama kapasitesi:

İsrail, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 12'sine ulaşmış olsa da kriz zamanlarında arzın sürekliliğini sağlamak için depolama sistemlerinden yoksun.

4- Yüksek merkeziyetçilik:

Ulusal elektrik şebekesi oldukça merkezi bir yapıya sahiptir; bu nedenle, tek bir büyük elektrik santralinin veya gaz platformunun hasar görmesi, ülke genelinde yaygın kesintilere neden olabilir.

Acil bir durumda elektrik ve su tesisleri ile hastanelerin elektriksiz kalabileceği endişe verici bir senaryodan bahseden Dr. Cohen, “Gazze’deki savaşta, doğalgaza bağımlılığımızın bizi ne kadar savunmasız hale getirdiğini gördük. Merkezi bir tesisteki herhangi bir kesinti veya hasar, kritik bir anda tüm ekonomiyi felç edebilir” diyerek uyardı.

Dr. Cohen'e göre bu sorunun bazı çözümleri mevcut, ancak hükümetin kararlı bir müdahalede bulunması gerekiyor. Bu yüzden Dr. Cohen politika yapıcıları, az sayıda açık deniz gaz platformuna dayanan merkezi sistemi terk edip, daha merkezi olmayan ve esnek bir modele geçmeye çağırdı.

fgrt
İran'ın 15 Haziran'da İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentinde düzenlediği füze saldırısında hasar gören bir tesisten yükselen dumanlar (Reuters)

Dr. Cohen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ulusal elektrik ağı çökse bile hastaneler, su tesisleri ve uzak topluluklar gibi hayati öneme sahip alanların çalışmaya devam etmesini sağlayan küçük yerel elektrik şebekelerine ihtiyacımız var.”

İsrail'in enerji depolamaya yönelik yatırımları daha fazla erteleyemeyeceğini vurgulayan Dr. Cohen, “Çünkü bu çevresel bir lüks değil, ulusal bir güvenlik ağıdır. Depolama kapasitesi olmadan, kriz zamanlarında yenilenebilir enerji bile bizi kurtaramaz” diye ekledi.

Fiziki ademi merkeziyetçiliğin yanı sıra, İsrail'in kapsamlı bir dijital ve güvenlik savunma ağı kurması ve kriz durumlarında elektrik sektörünü anında yönetmek için savunma kurumları, Enerji Bakanlığı ve Siber Güvenlik Otoritesini bir araya getiren ortak bir acil durum koordinasyon birimi oluşturması gerektiğini söyleyen Dr. Cohen, “Elektriği bir tüketim ürünü olarak görme eğilimindeyiz, ancak aslında elektrik stratejik bir silahtır. Yedekleme, depolama ve ademi merkeziyetçiliği sağlamazsak, tam da ışığa ihtiyaç duyduğumuz anda kendimizi karanlıkta bulabiliriz” ifadelerini kullandı.