Tahran ve Bağdat askeri işbirliği belgesi hazırlıyor

İranlı yetkili, Irak ile görüşmelerinde ABD güçlerinin sınır dışı edilmesinde ısrar etti.

İran Yüksek Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şamhani dün Irak Savunma Bakanı Cuma İnad ile Tahran'da görüştü (Mehr)
İran Yüksek Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şamhani dün Irak Savunma Bakanı Cuma İnad ile Tahran'da görüştü (Mehr)
TT

Tahran ve Bağdat askeri işbirliği belgesi hazırlıyor

İran Yüksek Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şamhani dün Irak Savunma Bakanı Cuma İnad ile Tahran'da görüştü (Mehr)
İran Yüksek Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şamhani dün Irak Savunma Bakanı Cuma İnad ile Tahran'da görüştü (Mehr)

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri, dün Irak Savunma Bakanı Cuma İnad Sadun ile yaptığı görüşmede, ülkesinin yakın gelecekte Irak'la bir "askeri işbirliği" belgesi imzalayacağını duyurdu. Üst düzey İranlı yetkililerin bildirdiğine göre görüşmede Sadun, "ABD kuvvetlerinin Irak'tan çıkarılması gerektiği" konusunda ısrar etti. Tahran'da üst üste ikinci gün ikili askeri, güvenlik ve sınır güvenliği işbirliği tartışıldı.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şamhani, Iraklı yetkiliyi kabul etmesi üzerine, "İran ve Irak savunma ve güvenlik işbirliğinin iki ülke arasında istikrar ve güvenliğini sağladığını" belirterek ilişkilerin stratejik düzeye yükseltilmesi çağrısında bulundu.
IRNA Haber Ajansı, Şamhani'nin İnad ile görüşmelerinin bölgesel ve uluslararası konuları kapsadığını bildirdi. İranlı yetkili, ABD kuvvetlerinin Batı Asya'da mevcut olduğu yönündeki suçlamaları hatırlatarak bunun "bölge ülkeleri arasındaki farklılıkları ve çatışmaları kışkırtma" girişimi olduğunu vurguladı.
Şamhani, iki ülke sınırlarında "güvenliği sağlamanın" önemini vurgulayarak, iki ülke için tehdit oluşturabilecek bazı oluşumlar olabileceğini belirterek, "Bölgede barışın en önemli bileşeni Amerikan güçlerinin çıkışıdır" dedi.
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri ise ABD'yi “terörizmi desteklemek” ile suçlayarak İran-Irak savunma işbirliğinin “Irak için daha iyi güvenlik sağlayacağını” belirtti ve görüşmede Irak'taki ABD güçlerinin varlığına odaklandı.
İnad, Irak ordusu ve güvenlik teşkilatındaki liderlerin yanı sıra donanma, hava kuvvetleri ve sivil savunma liderlerini içeren yüksek rütbeli bir askeri heyete başkanlık etti.
Irak heyetinin İranlı askeri liderlerle görüşmelerinin oturum aralarında İran Savunma Sanayi Fuar’ını ziyaret edeceğini söyleyen Bagheri, iki ülkenin askeri işbirliği için bir belge imzalamaya yakın olduğunu belirterek, bu görüşmelerin "son aşamada olduğuna ve yakın gelecekte imzalanacağına" işaret etti.
Savunma ve silahlanma alanlarındaki sözleşmelerin sonuçlanmasına atıfta bulunan Yetkili, "Savunma Bakanlığı'nın Irak'ın ihtiyaç duyduğu ürünleri sağladığını" belirterek, aynı zamanda ülkesinin Irak tarafıyla "bölgedeki ihtiyaç ve şartlara" göre "istişari operasyonları" sürdürmek ve genişletmek konusunda anlaştığını belirtti.
Devrim Muhafızları sözcüsü "Sepah News" internet sitesine göre, İran Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, Irak heyetiyle görüşmesinde "General Kasım Süleymani'nin intikamını alacağını" söyledi.
Selami yaptığı konuşmada, “Irak evlatlarının bu yılın başında öldürülen Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in intikamını alacaklarından emin olduğunu” söyledi. Ülkesinin "Amerikan kuvvetlerinin Irak'tan çıkarılması gerekliliğine" inandığını söyleyen Selami, "Amerikan kuvvetlerinin Irak parlamentosunun kararlarına göre sınır dışı edilmesi gerekir, bu Irak halkının kararıdır” ifadelerini kullandı.
"IRNA"nın haberine göre, İran Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Yusuf Kurban,  Iraklı mevkidaşı Zeki Hüseyin'e ülkesinin "gelişmiş ülkelere benzer tarzda" Irak'la ortak bir helikopter üretmeye hazır olduğunu bildirdi.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.