İsrail'in Şam'a yönelik hava saldırılarında İranlı yetkilileri hedef almadığı duyuruldu

İsrail'in Şam'a yönelik hava saldırılarında İranlı yetkilileri hedef almadığı duyuruldu
TT

İsrail'in Şam'a yönelik hava saldırılarında İranlı yetkilileri hedef almadığı duyuruldu

İsrail'in Şam'a yönelik hava saldırılarında İranlı yetkilileri hedef almadığı duyuruldu

İsrail'in dün şafak vaktinde Suriye'de düzenlediği saldırılarında 3’ü Hava Savunma Kuvvetleri’ne bağlı Suriyeli subay olmak üzere 10 kişinin öldüğü bildirildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), diğer ölen diğer kişilerin yabancı uyruklu olduğu bilgisini paylaştı.
Tel Aviv'den yapılan açıklamalarda hava saldırılarında İranlı yetkilileri hedef almadığı kaydedildi. Gözlemciler ise bu saldırının İsrail'in ABD Başkanı Donald Trump'ın seçimlerdeki yenilgisine rağmen sınır ötesi saldırı politikasını sürdüreceğinin bir göstergesi olduğu görüşünde. SOHR’un bildirdiğine göre, ölenlerden 5’i Kudüs Gücü'e bağlı İranlılar. Uyruğu henüz belirlenemeyen diğer 2’sinin ise Irak veya Lübnanlı Şii savaşçılardan olabileceği görüşü hakim.
Şam'ı destekleyen bölgesel güçlerden bir komutan, ölenler arasında İranlı veya Lübnanlı olduğu iddialarını yalanladı. AFP’nin SOHR’dan aktardığına göre hava saldırılarında, biri Şam Uluslararası Havaalanı yakınları, diğeri de Şam'ın güneybatısında olmak üzere Hava Savunma Kuvvetleri’ne ait iki askeri bölgeyi hedef alındı. Saldırılar, İran yanlısı milislerin Şam'ın eteklerindeki Seyyide Zeynep ve el-Kisve bölgelerindeki cephane ve silah depolarını da etkiledi. Reuters'a konuşan eski bir Suriye ordusu komutanı, saldırının İran destekli Lübnanlı Şii Hizbullah'ın Suriye'nin Lübnan sınırına yakın bir üssünü, ayrıca Şam'ın güneyindeki üsleri ve Golan Tepeleri'nin Suriye kontrolü altındaki kısımlarındaki ön safları hedef aldığını bildirdi.
SANA haber ajansı, bir askeri kaynağın şu açıklamalarını aktardı:
“Siyonist düşman, güney bölgesinde işgal altındaki Golan yönünden bir hava saldırısı başlattı. Saldırıya karşılık veren hava savunmamız, füzelerden bazılarını düşürdü. Saldırı üç askerin ölümüne, birinin yaralanmasına ve bazı maddi kayıplara yol açtı.
Reuters’ta yer alan analizde, çarşamba günü düzenlenen saldırının her zamankinden çok daha geniş bir hedef yelpazesi olduğu, aynı zamanda İsrail ordusunun ayrıntıları açıklarken önceki zamanlarda olduğundan daha cesur göründüğü kaydedildi. Bu durumun İsrail’in kamuoyuna, İran'ın Suriye'deki müdahalesine yönelik mesaj gönderme niyetinin açık olduğunu gösterdiği vurgulandı.
İsrailli bir askeri kaynak dün yaptığı açıklamada, Suriye'deki 8 farklı noktada gerçekleştirilen saldırılarda Şam yakınlarında, kendi mahallelerindeki üst düzey İranlı liderlerin bilerek hedef alınmadığını ancak evlerin çevresine roketler atıldığını bildirdi. Zira ülkede yerleşik hale gelmek için özellikle Suriye’nin güneyinde, İsrail ile güçler ayrılığı sınırı yakınlarında yürüttükleri projelerin akıbeti konusunda uyarılmalarının istendiğini belirtti.
İsrail ordusunun bu saldırıları İran askeri operasyonlarına cevaben gerçekleştirdiğini ancak tırmanıştan kaçınmak için kendisine sınırlar koyduğunu söyleyen yetkili açıklamasını şöyle sürdürüldü:
 “Kim olduğunuzu, nerede ne yaptığınızı biliyoruz. İsrail, bu fiiller karşısında sonsuza dek sabırlı kalmayacak. İsrail ordusu, saldırı sırasında kışlada İranlı subayların varlığından haberdardı. Ancak onları veya binada bulundukları alanları hedef almadı.”
Saldırıları 68 günlük sakinliğin ardından gerçekleştiren İsrail, söz konusu dönemden önceki son hava operasyonlarını açık bir şekilde üstlenmemişti. Dün yaptığı açıklamada yeni saldırılara değinen ordu sözcüsü, uçakların yedi farklı bölgeyi hedef aldığını ancak Suriye güçlerinin İsrail uçağına füze atması nedeniyle buna sekizinci bir alanın daha eklenerek füze bataryalarının bombalandığını kaydetti. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“İsrail savaş uçakları bu gece İran’ın Kudüs Gücü ve Suriye ordusuna ait askeri hedeflere saldırılar düzenledi. Cephanelikler, karargahlar ve askeri komplekslerin yanı sıra karadan havaya füze bataryalarının da hedef alındığı saldırılar, İran’ın yönlendirdiği bir Suriyeli hücrenin Suriye ile sınır çiti yakınlarına ve İsrail topraklarına el yapımı patlayıcı yerleştirilmesine cevaben geldi. Patlayıcılarla dolu sahanın dünkü keşfi, İran'ın Suriye'deki pozisyonunun devam ettiğine dair ek kanıtlar oluşturuyor. Kendi topraklarından başlatılan her türlü eylemden Suriye rejimini sorumlu tutan İsrail ordusu, İran’ın Suriye'de bölgesel istikrara tehdit oluşturan pozisyonunu vurmak için gereken hamlelerine devam edecek. Nitekim İsrail ordusu olası herhangi bir senaryo ile baş etmek için tetikte duruyor.”
Açıklamadan, bu hafta Golan Tepeleri'nde engellenen bir saldırı girişiminin ardından çarşamba günü Suriye'de başlatılan bir dizi hava saldırısının İran'a ülkeden, özellikle sınır bölgesinden çekilmesi için bir mesaj niteliği taşıdığı sonucuna varıldı. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee  daha sonra yaptığı açıklamada şu bilgileri verdi:
“Sınırlarımızda, güney Golan Tepeleri'nde üç güçlü patlayıcı cihazın keşfedilmesinin ardından, İran ve Suriye mevkililerini hedef aldık. Söz konusu patlayıcıların İsrail sınırına yakın köylerde yaşayan Suriyeliler tarafından İran’ın yönlendirmesiyle yerleştirildiği anlaşılıyor. Nitekim Suriye içindeki 8 noktayı hedef aldık. Bunlardan en önemlisi, Şam Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki İran kuvvetlerinin ana karargahı olarak kullanılan bir İran komuta kampıydı. Şam'ın güneydoğusundaki üst düzey İranlı aktörlere ve misyonlara ev sahipliği yapmak için kullanılan, aynı zamanda Kudüs Gücü yetkililerinin kaldığı gizli bir mevkii, 7. Tümen’in Güney Golan Tepeleri'nde bulunan ve Kudüs Gücü görevlilerinin İsrail'e karşı terörist faaliyetleri yürüttüğü karargahı, ayrıca dün de gece uçaklarımızın vurulmasının ardından karadan havaya gelişmiş füze bataryaları hedef alındı.”
İsrail Ordu Sözcüsü Hidai Zilberman da şu açıklamada bulundu:
“Bu saldırıların iki net mesajı var. Bunlardan ilki, İran'ın genel olarak Suriye'deki, özel olarak sınırlarımızdaki pozisyonunu sürmesine, ikincisi de Suriye rejiminin bu konuma göz yummasına izin vermeyeceğizdir. İsrail, sınırlara patlayıcı yerleştirme girişiminin ardından, geçen ağustos ayında da İran ve Suriye'ye benzer bir mesaj göndermeye çalışmıştı. Ancak mesajın yerine ulaşmadığı açık.”
Zilberman ayrıca Demir Kubbe ve diğer hava savunma sistemlerini yüksek alarma geçiren İsrail ordusunun İran veya Suriye'nin yanıt verme olasılığına hazırlıklı olduğunu söyledi.



Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
TT

Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)

Filistin asıllı Amerikalı arabulucu Bishara Bahbah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının önümüzdeki ocak ayında hayata geçirileceğini söyledi. Bahbah, bu aşamanın ayın birinci ya da ikinci haftasında başlamasının beklendiğini belirterek, “Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin isimleri hazır. Büyük olasılıkla komitenin başkanlığını Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan üstlenecek” dedi.

fergt
Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, Gazze yönetim komitesinin başına aday gösterildi. (WAFA)

Gazze konusunda Beyaz Saray kulislerine yakınlığını sürdüren Bahbah, dün Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Washington, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama konusunda en yetkin güç olarak gördüğü için uluslararası istikrar gücü içinde Türk askerlerinin yer almasını destekliyor” dedi. Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması beklenen görüşmenin ikinci aşama açısından belirleyici olacağını belirterek, “ABD bu görüşmede, sürecin önümüzdeki ay başlatılması ve istikrar gücünde Türkiye’nin rolünün netleştirilmesi için baskı yapacak” ifadesini kullandı.

Görev tanımlama toplantısı

Bahbah, salı günü Katar’ın başkenti Doha’da Gazze Şeridi’nde uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasına ilişkin yapılan toplantının ayrıntılarını da paylaştı. Toplantının hedeflerinden birinin, Washington’un katılıma hazır ülkeleri açık ve net biçimde belirlemesi olduğunu söyleyen Bahbah, her ülkenin katkı türünün de netleştirilmesinin amaçlandığını ifade etti. Bu katkıların asker gönderilmesi, eğitim sağlanması ya da uluslararası güce teknik ve lojistik destek verilmesi gibi başlıkları kapsadığını belirtti.

as
Amerikalı ve İsrailli askerler geçtiğimiz kasım ayında İsrail'in güneyinde bulunan ABD liderliğindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'nde bir araya geldi. (Reuters)

Bahbah, toplantının ikinci hedefinin bu güçler arasındaki işleyiş mekanizmasının ve komuta zincirinin netleştirilmesi olduğunu söyledi. Bu çerçevede, uluslararası gücün komutasının bir ABD’li general tarafından üstlenilmesine yönelik bir önerinin gündeme geldiğini bildirdi.

Bahbah’a göre görüşmelerde, söz konusu güçlerin konuşlanacağı bölgeler de ele alındı. Bu kapsamda, güçlerin İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran sarı hattın dışında mı, içinde mi yoksa hâlihazırda yoğun nüfuslu bölgelerde mi konuşlanacağı ile bu güçlerin finansmanının hangi taraflarca sağlanacağı konuları tartışıldı.

İsrail'in yaklaşımının reddi

Bahbah, olası konuşlanma planının ayrıntılarına ilişkin olarak konunun hâlen tartışıldığını, ancak ‘İsrail’in istediği şekilde bir konuşlanmanın, katılımcı güçlerin temsilcilerinin çok büyük çoğunluğu tarafından reddedildiğini’ söyledi.

Görevlerin niteliğine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Beşara Bahbah, katılımcı ülkelerin çoğunluğunun “silahsızlandırma” gibi bir rol üstlenmek istemediğini vurguladı. Bu ülkelerin, sivilleri korumak amacıyla İsrail güçleri ile yerleşim alanları arasında tampon bir güç olmayı hedeflediğini ifade eden Bahbah, söz konusu güçlerin varlığının nihai amacının “İsrail’in Gazze Şeridi’nden kademeli olarak çekilmesi” olduğunu kaydetti.

sy65
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Bahbah, “Bu güçler özellikle silahsızlandırma meselesinde İsrail adına ya da onun yerine bir rol üstlenmeyecek. Nitekim Hamas içindeki bazı liderler bu konuda müzakereye açık olduklarını bana iletti. Ancak güç kullanımı işe yaramaz; zira İsrail iki yıl boyunca hareketi zorla silahsızlandırmayı başaramadı ve hiçbir uluslararası taraf da bunu güç kullanarak başaramaz” dedi.

Türkiye'nin katılımı çok önemli ve Trump da bunun kabul edilmesi için baskı yapıyor

Bahbah, Türkiye’nin olası katılımına ilişkin olarak Ankara’nın rolünü ‘kilit’ olarak niteledi. Türkiye’nin Hamas’a en yakın ülke olduğunu ve silah dosyası konusunda onunla en sağlıklı şekilde uzlaşabilecek aktör konumunda bulunduğunu söyleyen Bahbah, bunun birçok ülke için zor olduğunu vurguladı. Bahbah, “Türk güçlerinin Gazze’de bulunması temel öneme sahip olacak, daha iyi bir istikrar sağlayacak. Washington da bu yönde fikir beyan ediyor” ifadelerini kullandı.

Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump’ın ay sonunda ABD’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapması beklenen görüşmede, Türk güçlerinin kabul edilmesi için Netanyahu’ya baskı uygulamasını beklediğini dile getirdi.

Ancak Bahbah, İsrail’in bazı şartlar öne sürmeye çalışabileceğini, olası uzlaşının Türk güçlerinin niteliği üzerinden şekillenebileceğini belirterek, bu rolün silahlı değil daha çok teknik bir çerçevede tanımlanmasının gündeme gelebileceğini ifade etti. Bahbah, “ABD yönetiminin baskısı belirleyici unsur olacak” dedi.

İkinci aşama taahhütleri

Barış Konseyi’ne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bahbah, Trump’ın birçok dünya liderinin bu yapıya katılma isteğinden söz ettiğini aktardı. Ancak Bahbah, bu üyeliğin ‘ücretsiz olmadığını’, konseye katılan ülkelerin finansman sağlama, güvenlik gücü tahsis etme ya da başka yükümlülükler üstlenmek zorunda kalacağını ifade etti.

Konseyde yer alması öngörülen isimlere değinen Bahbah, adaylar arasında ABD’li özel temsilciler Steve Witkoff ve Jared Kushner’ın yanı sıra Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair’in de bulunduğunu söyledi. Ayrıca eski ABD Büyükelçisi Richard Grenell ile eski Bulgar diplomat Nikolay Mladenov’un da aday isimler arasında yer aldığını kaydetti.

Gazze Şeridi’nin yönetimine ilişkin olarak Bahbah, Hamas, El Fetih ve Mısır arasında üzerinde uzlaşılan ve teknokratlardan oluşan komiteye üyelik için 42 ismin yer aldığı bir listenin bulunduğunu doğruladı. Bahbah, Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan’ın bu komitenin başkanlığını üstlenmesinin muhtemel olduğunu ifade etti.

İkinci aşamaya geçişte yaşanan aksamalara dair değerlendirmelere rağmen ABD’li arabulucu Bahbah, ikinci aşamanın önümüzdeki ocak ayının birinci ya da ikinci haftasında başlatılmasını beklediğini söyledi. Bahbah, bu sürecin, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak zirvenin ardından, askıda kalan dosyaların karara bağlanmasıyla netleşeceğini belirtti. Bahbah, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin bu zirveye katılımına yönelik herhangi bir düzenlemeden haberdar olmadığını da sözlerine ekledi.

cdfrg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile ABD Başkanı Donald Trump arasında geçtiğimiz ekim ayında Şarm eş-Şeyh'te düzenlenen barış zirvesi sırasında gerçekleşen görüşmeden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Bahbah, Trump’ın anlaşmanın başarısız olmasına asla izin vermeyeceğini vurgulayarak, “Bu yüzde 100” dedi. Ayrıca, Hamas’ın İsrail’in sürekli ihlallerine rağmen ateşkese bağlı olduğunu belirtti. Bahbah, Hamas’ın, İsrail’in Gazze’deki operasyonları sürdürmek için her türlü bahaneyi aradığını bildiğini ve bu nedenle fırsatı kaçırmamak için daha sabırlı bir tutum sergilediğini ifade etti.


Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda
TT

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, güneydeki ayrılıkçıların ilerlemesinin ardından Yemen'deki tüm taraflara azami itidal çağrısında bulundu. Bu gelişme, uzun bir sakinlik döneminin ardından on yıldır süren iç savaşı yeniden alevlendirme tehdidi taşıyor.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Guterres, uluslararası örgütün faaliyetlerinin, özellikle Yemen'in başkenti Sana'a ve ülkenin yoğun nüfuslu kuzeybatısı olmak üzere, Husi grubunun kontrolündeki bölgelerde sürdürülemez hale geldiğini belirtti.

Öte yandan, Yemen Enformasyon, Kültür ve Turizm Bakanı Muammer İryani, bazı medya platformları ve sosyal medya sitelerinde yer alan, geçici başkent Aden limanına gemi giriş izinlerinin askıya alındığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını belirterek, bu iddiaların asılsız olduğunu ve ülkedeki ekonomik ve denizcilik ortamını bozmayı amaçlayan söylentiler çerçevesinde kaldığını vurguladı.


Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)

Lübnan basını, Lübnan ordusunun Mekanizma Komitesi’nin talebi üzerine yapılan soruşturma sonucunda, ülkenin güneyindeki Tulin beldesinde Hizbullah tarafından inşa edilen tünellerden birini keşfettiğini bildirdi. Basında yer alan haberlerde, bu bölgenin daha önce İsrail tarafından bombalandığı belirtildi.

Lübnan ordusu, daha önce de Mekanizma Komitesi ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) arasındaki koordinasyon çerçevesinde Mekanizma Komitesi'nin talebi üzerine ve İsrail'in tehdidi sonrasında bazı yerleri ortaya çıkarmıştı. Bu son olay ise geçtiğimiz hafta İsrail'in bir evi bombalamakla tehdit etmesinin ardından Lübnan ordusunun güneydeki Yanuh beldesinde bir binayı kapsamlı bir şekilde aramasının ardından geldi. Yapılan aramada evde herhangi bir silah bulunamadı.

Bu olay, İsrail’in Lübnan’ın güneyinde bombardımanlarına devam ettiği ve çarşamba günü Kefer Kila beldesini hedef alan bir hava saldırısı düzenlediği bir dönemde meydana geldi. Ulusal Haber Ajansı (NNA), saldırının el-Aziziye ve eş-Şahrub beldeleri arasındaki Sari Tepesi’ni hedef aldığını bildirdi, ancak herhangi bir can kaybından bahsetmedi.

Başbakan Yardımcısı Mitri: Lübnan Ordusu sonraki aşamalara geçmeye hazır

Öte yandan Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, Mekanizma Komitesi’ni bir tartışma forumu ve anlaşmalara uyumu denetleme ve doğrulama çerçevesi olarak nitelendirdi.

Beyrut'ta düzenlenen Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin sekizinci konferansının ilk oturumunun açılışına katıldığı sırada İsrail'in sık sık tekrarlanan ihlallerine karşın, Lübnan'ın ilk günden itibaren bu anlaşmalara bağlılığını teyit eden Mitri, Hizbullah'ın silahlarına ilişkin olarak “Genelkurmay Başkanı Rudolf Heykel, ordunun kapasitesinin güçlendirilmesiyle başlayan beş aşamalı bir plan önerdi” dedi. Litani Nehri çevresindeki bölgede devlet otoritesinin genişlemesinin kademeli bir ilerleme kaydettiğini ve ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki görevini tamamlamak üzere olduğunu ve sonraki aşamalara geçmeye hazırlandığını vurguladı.

jgıu
Sınır kasabası Alma eş-Şaab'da bir askeri aracın üzerinde duran Lübnan askerleri, 28 Kasım 2025 (Reuters)

Yeniden yapılanma konusunda uluslararası toplumun desteğinin ön koşulu olarak devletin otoritesini tesis etmesini istediğini belirten Mitri, Arap ülkelerinin uluslararası ilişkiler yoluyla destekleyici bir rol oynayacağını umduğunu ifade etti.

Lübnan ve İsrail'den sivillerin katıldığı ikinci oturum

Olay, Lübnan-İsrail müzakerelerinde Lübnan heyetinin başkanı Büyükelçi Simon Kerem'in, aralık ayı başlarında gerçekleşen önceki oturumda İsrailli bir sivil ile birlikte iki ülke arasındaki ilk doğrudan görüşmelerde bulunduktan sonra katılacağı ikinci oturum olacak olan ateşkesin izlenmesinden sorumlu Mekanizma Komitesi'nin 19 Aralık'ta yapılması planlanan yeni oturumundan iki gün önce yaşandı. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, çarşamba günü Kerem ile bir araya geldi ve komitenin yaklaşan toplantısı öncesinde kendisine talimatlarını iletti.

Ateşkes İzleme Komitesi'nde Lübnan, İsrail, Fransa, ABD ve BM yer alıyor. Ateşkes anlaşması, düşmanlıkların durdurulmasını ve Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmesini, bunun sonucunda Lübnan genelinde silahsızlandırılmasını ve İsrail ordusunun son savaş sırasında ilerlediği mevzilerden çekilmesini öngörüyor. Ancak İsrail, Lübnan topraklarındaki beş stratejik noktada askeri olarak varlığını sürdürürken, Hizbullah silah bırakmayı reddediyor.