Ornitorenklerin siyah ışıkta parladığı keşfedildi

Soldaki fotoğraf normal ışıkta, ortadaki morötesi ışıkta, sağdakiyse sarı filtreli ultraviyole ışığıyla çekildi (Jonathan Martin/Northland Üniversitesi)
Soldaki fotoğraf normal ışıkta, ortadaki morötesi ışıkta, sağdakiyse sarı filtreli ultraviyole ışığıyla çekildi (Jonathan Martin/Northland Üniversitesi)
TT

Ornitorenklerin siyah ışıkta parladığı keşfedildi

Soldaki fotoğraf normal ışıkta, ortadaki morötesi ışıkta, sağdakiyse sarı filtreli ultraviyole ışığıyla çekildi (Jonathan Martin/Northland Üniversitesi)
Soldaki fotoğraf normal ışıkta, ortadaki morötesi ışıkta, sağdakiyse sarı filtreli ultraviyole ışığıyla çekildi (Jonathan Martin/Northland Üniversitesi)

Yumurtlayan, ördek gagalı, kunduz kuyruklu ve erkeklerinin arka ayağında zehirli bir mahmuzu olan ornitorenkler, bir kere daha şaşırtmayı başardı. 
Geçen ay Mammalia isimli akademik dergide yayımlanan çalışmaya göre, Avustralya'nın doğusu ve Tazmanya'ya özgü bu memeli hayvanın kürkü, siyah ışık altında yeşile bakan mavi bir renkte parlıyor. 
New York Times, morötesi ışıkların çok az sayıda memelide bu etkiyi yarattığını bildirirken bu özelliğin arkasındaki gerekçenin henüz ortaya koyulamadığını da aktardı. 
Şimdiye kadar, gece ortaya çıkan memelilerde parlama özelliği tespit edildi. 1980'lerde az sayıda bilim insanı keseli sıçangillerin parladığını fark etmişti. 
Birkaç yıl önce de ABD'nin Wisconsin eyaletinde yer alan Northland Üniversitesi'nde ormancılık alanında akademisyen olan Jonathan Martin, ultraviyole el feneriyle evinin etrafındaki ağaçlara bakarken bir uçan sincabın rengini parlak pembe olarak görmüştü. 
Bunun üzerindeki Şikago'daki Field Müzesi'ne giden Martin ve arkadaşları, üç farklı uçan sincap cinsinin de ultraviyole ışık altında parladığını keşfetti. 
Aynı üniversitede akademisyen olan Erik Olson'ın aklına ornitorenkler geldi. Müzede bulunan bu cinse de ışık tutan ekip, yine aynı parlamayı gördü. 
Bu yaz Avustralya'nın kuzeydoğusundaki bir yolda ölmüş ornitorengin de aynı sonucu vermesi, vahşi doğadan da bir örnek sunmuş oldu.
Olson, "Niye parlıyorlar?" sorusunaysa şu yanıtı veriyor:
Gerçekten bilmiyoruz.
Canlıların biyolüminesans diye de bilinen ışık üretmesi ve saçması, okyanusta avlanmalarına ve birbirlerini bulmalarını sağlıyor. 
Ancak Duke Üniversitesi'nden biyolog Sönke Johnsen'e göre, ornitorenklerde görülen ve floresans olarak da bilinen ışıma, ille de özel bir amaca hizmet etmek zorunda değil. 
Bir teoriye göreyse ultraviyole ışınlarını emerek onları değiştiren ornitorenkler, bu sayede bu ışınlara karşı hassas olan avcılardan daha iyi saklanıyor. 
Olson, şimdiki amaçlarının gece ortaya çıkan diğer hayvanları bu yönden incelemek olduğunu söylüyor.

Independent Türkçe, New York Times



Mars'ta bir zamanlar kar ve yağmur yağıyormuş

Bilim insanları Mars'ın yağışları mümkün kılacak bir iklime nasıl sahip olduğunu anlamaya çalışıyor (NASA)
Bilim insanları Mars'ın yağışları mümkün kılacak bir iklime nasıl sahip olduğunu anlamaya çalışıyor (NASA)
TT

Mars'ta bir zamanlar kar ve yağmur yağıyormuş

Bilim insanları Mars'ın yağışları mümkün kılacak bir iklime nasıl sahip olduğunu anlamaya çalışıyor (NASA)
Bilim insanları Mars'ın yağışları mümkün kılacak bir iklime nasıl sahip olduğunu anlamaya çalışıyor (NASA)

Mars'ta bir zamanlar yağmur ve kar yağdığına dair bulgular ortaya çıktı. 

Bilim insanları Mars'ta bir zamanlar büyük miktarda su bulunduğunu ve çarpıcı yüzey şekillerinin bu şekilde oluştuğunu gösteren kanıtlar keşfediyor. 

Özellikle 4,1 milyar ila 3,7 milyar yıl önce Kızıl Gezegen'de su olduğu üzerinde büyük ölçüde fikir birliği sağlanmış durumda.

Ancak bu suyun nereden geldiği ayrı bir tartışma konusu. Bazı bilim insanları gezegenin her zaman soğuk ve kuru olduğunu, suyu da buz tabakalarının sağladığını savunuyor.

Öte yandan diğer uzmanlar, gezegenin yağışları mümkün kılacak kadar ılıman bir iklime sahip olabileceği ihtimali üzerinde duruyor.

Bilim insanları bu soruya cevap vermek adına gezegenin bugünkü jeolojik yapısının nasıl meydana geldiğini anlamalarını sağlayacak bir bilgisayar modeli kullandı. 

Dünya'da yağışla şekillendiği bilinen bölgelerin Mars'ın bazı kısımlarına benzerliğinden yola çıkan ekip, yerbilimleri için geliştirilmiş bir modelden yararlandı.

Araştırmacılar yağışa dair en güçlü kanıtların bulunduğu ekvator bölgesine odaklanarak Mars arazisinin bir simülasyonunu oluşturdu. Ardından suyun birinde yağış, diğerinde buz tabaklarından geldiği iki ayrı senaryoyu yüzbinlerce yıl boyunca simüle ettiler.

Bulguları hakemli dergi Journal of Geophysical Research: Planets'ta 21 Nisan Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre iki senaryoda ortaya çok farklı iki gezegen çıktı.

Suyun buzullardan geldiği simülasyonda vadilerin en üst kısımları, buz tabakalarının yakınında, çok yüksek rakımlarda oluştu. Yağış senaryosundaysa su kaynakları çok daha geniş bir alana yayıldı. 

Colorado Boulder Üniversitesi'ne doktorasını tamamlayan Amanda Steckel, liderliğini üstlendiği çalışmayı "Buz tabakalarından gelen su, yalnızca dar bir yükseklik şeridinde vadi oluşumunu başlatıyor" diye açıklıyor: 

Oysa yağışlar geniş bir alana dağılmışsa, her yerde vadi başları oluşabiliyor.

Bilim insanları daha sonra NASA'nın Mars Global Surveyor ve Mars Odyssey araçlarının verilerini, elde ettikleri bulgularla karşılaştırdı. Buz tabakası senaryosu, bugünkü Mars'tan çok farklı bir manzara ortaya çıkarırken, yağış modeli çok daha yakın bir sonuç verdi.

Ekip bu nedenle Kızıl Gezegen'de bir zamanlar kar ve yağmur yağdığından şüpheleniyor. Steckel, "Kesin bir sonuca varmak çok zor" diyerek ekliyor: 

Ancak bu vadilerin çok farklı yüksekliklerde başladığını görüyoruz. Bunu sadece buzla açıklamak zor.

Ancak araştırmacılar, gezegende bu yüzey şekillerini oluşturacak yağışın nasıl gerçekleştiğini henüz bilmiyor.

Bulgular Mars'ın geçmişteki iklimine dair tartışmaya son noktayı koymuyor. Ancak ekip, yeni çalışmanın Dünya'nın geçmişi hakkında da fikir verebileceğini söylüyor.

Makalenin bir diğer yazarı Brian Hynek "Akan suyun yol açtığı erozyon durduğunda Mars adeta zamanda dondu ve muhtemelen 3,5 milyar yıl önceki Dünya'ya çok benziyor" diyor.

Independent Türkçe, Debrief, Phys.org, Journal of Geophysical Research: Planets