Bilim insanları Amazon yağmur ormanlarının küresel ısınmadan olumlu etkilenebileceğini ortaya koydu

Amazon yağmur ormanları, dünyadaki oksijeninin yüzde 20'sini üretiyor (AFP)
Amazon yağmur ormanları, dünyadaki oksijeninin yüzde 20'sini üretiyor (AFP)
TT

Bilim insanları Amazon yağmur ormanlarının küresel ısınmadan olumlu etkilenebileceğini ortaya koydu

Amazon yağmur ormanları, dünyadaki oksijeninin yüzde 20'sini üretiyor (AFP)
Amazon yağmur ormanları, dünyadaki oksijeninin yüzde 20'sini üretiyor (AFP)

ABD’li bilim insanları, Amazon yağmur ormanlarındaki bazı nemli bölgelerin, kurak havalardan olumlu etkilenebileceğini ortaya koydu.
Araştırmacılar toprak ve havadaki nemin fotosentezi nasıl etkilediğini inceledi.
Araştırmalarda genellikle su stresinin, yani yıllık içme suyunun kişi başına 1.700 metreküpün altına düştüğü durumun, olumsuz bir senaryo yaratacağı düşünülüyordu.
Küresel ısınmayla birlikte kuraklaşan toprak ve havanın Amazon’daki bitki örtüsüne zarar vereceği, bunun da fotosentez seviyesini azaltarak karbon emilimini düşüreceği öngörülüyordu.
Ancak bilim insanları, dünyanın en büyük yağmur ormanında çok yağış alan bölgelerde, kurak havaya maruz kalan bitkilerin fotosentezle daha verimli şekilde yaprak açtıklarını gözlemledi.
Öte yandan, araştırmacılar bunun bir sınırı olduğunu, yüksek sıcaklıkların bu bölgelerde ciddi hasara yol açacağına dikkat çekti.
Columbia Üniversitesi’nden çevrebilimci Pierre Gentine, araştırmanı sonuçlarını şöyle açıkladı:
Bu çalışma, mevcut modellerin aksine, Amazon yağmur ormanlarının bol yağış alan bazı bölgelerinde, fotosentezin sınırlı su stresi dönemlerinde artış gösterdiğini kanıtlayan ilk araştırma.
Science Advances dergisinde yayımlanan çalışmanın yazarı Gentine, “Ağaçlar su stresinin etkisinde kaldıkça, bu su stresini telafi edecek daha etkili yapraklar çıkardı” dedi.
Araştırmada, bu özellikleri taşıyan bölgelerde, gelecekte yaşanacak sıcaklık artışı ve kuraklıklarda ormanların fotosenteze etkili bir şekilde devam edebileceği gözlemlendi.
 
Independent Türkçe, Daily Mail



Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
TT

Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)

Harriette Boucher 

Yeni bir araştırma, yakınını kaybedip yoğun ve uzun süreli yas semptomlarından muzdarip olan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde ölme ihtimalinin, neredeyse iki kata ulaştığını ortaya koydu.

Danimarka'daki araştırmacılar, yakınını kaybedip sürekli yüksek düzeylerde yas tutanların, yasını daha düşük seviyelerde yaşayanlarla kıyasla, sağlık hizmetlerini daha fazla kullandığını ve ölme olasılığının yüzde 88 daha fazla olduğunu buldu.

Araştırmacılar, sevdiklerini kaybedenlerin yaşadığı 5 yas güzergahını tanımladı ve en ciddi şekilde etkilenenlerin daha erken ölme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.

Araştırma makalesinin yazarlarından Dr. Mette Kjærgaard Nielsen şu ifadeleri kullandı:

Yüksek yas semptomu seviyeleriyle; kalp damar hastalıkları, akıl sağlığı sorunları ve hatta intiharda görülen daha yüksek oranlar arasında bir bağlantı olduğunu daha önce bulmuştuk. Ancak ölümle ilişkisi daha fazla araştırılmalı.

Bilim insanı, "yüksek" bir yas güzergahına dair risk altında olan kişilerin erken fark edilebileceğini de söyledi:

Bir pratisyen hekim akıl sağlığına dair diğer ciddi rahatsızlıklar ve depresyonun eski belirtilerini arayabilir. Daha sonra bu hastalara kendileri özel takip sunabilir veya onları psikologların özel muayenehanelerine ya da ikinci basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirebilirler.

Dr. Nielsen, "Pratisyen hekimler ayrıca yakınını kaybedenlerin ruh sağlığına odaklanılacak bir takip randevusu da önerebilir" dedi.

Bilim insanları, 2012'den bu yana yakınlarını kaybetmiş, yaş ortalaması 62 olan 1735 adet kadın ve erkeği 10 yıl boyunca Danimarka'da izledi. Bu süre zarfında bu kişilere, semptomlarını ve deneyimlerini değerlendiren bir dizi anket gönderildi ve araştırmacılar bunlarla katılımcıların sürekli olarak hangi düzeyde keder yaşadığını belirledi.

Grubun yüzde 66'sı yakın zamanda partnerini, yüzde 27'si bir ebeveynini ve yüzde 7'si de çok sevdiği bir başka kişiyi kaybetmişti.

Sürekli olarak yüksek düzeylerde yas belirtileri yaşayan yüzde 6'lık kesimin 10 yıl içinde ölme olasılığı, sürekli olarak düşük yas belirtileri gösterdiğini bildiren yüzde 38'e kıyasla yüzde 88 daha yüksekti.

Yüksek güzergahta olanların, yakınlarını kaybetmesinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra sağlık hizmeti alma olasılıkları da daha yüksek çıktı.

Bu grubun konuşma terapisi veya diğer akıl sağlığı hizmetlerini alma ihtimalleri yüzde 186, antidepresan reçetesi yazılma olasılıkları yüzde 463, yatıştırıcı ya da kaygı giderici ilaç reçetesi alma ihtimalleri de yüzde 160 daha fazla.

 Independent Türkçe,independent.co.uk/news