Siyasal İslam, davetçi imajı lehine hoca imajını ortadan kaldıracak mı?

Bugün dünya, beyinleri sabote edip yıkayarak kendisini yıkmaya çalışan siyasi olgularla alay etmesinin faturasını ödüyor (AFP)
Bugün dünya, beyinleri sabote edip yıkayarak kendisini yıkmaya çalışan siyasi olgularla alay etmesinin faturasını ödüyor (AFP)
TT

Siyasal İslam, davetçi imajı lehine hoca imajını ortadan kaldıracak mı?

Bugün dünya, beyinleri sabote edip yıkayarak kendisini yıkmaya çalışan siyasi olgularla alay etmesinin faturasını ödüyor (AFP)
Bugün dünya, beyinleri sabote edip yıkayarak kendisini yıkmaya çalışan siyasi olgularla alay etmesinin faturasını ödüyor (AFP)

Emin Zavi
Siyasal İslam, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da medeniyet döngüsünü yok etti ve oradan Avrupa ülkelerine uzandı.
Hoca, hem kırsal hem de şehir halkı için özel bir imaja sahiptir, çünkü o, belki de ansiklopedik bilgi birikimine sahip entelektüel olarak adlandırdığımız şeyin son tezahürüdür. Ortadoğu ve Kuzey Afrika Müslümanlarının zihninde onun görüntüsü, sadece dini görevi ile sınırlı olmayıp, başka alanlara, fitne ve bozgunculuğa yol açmadan temas ettiği alanlara da uzanır. Hoca, çocuklara ve gençlere ya da Kuzey Afrika’da denildiği gibi kunduzlara (mektep öğrencilerine verilen ad) Kur’an-ı Kerim’i öğretip ezberletmenin yanı sıra yazmayı ve hesap yapmayı da öğretir.
Organik bir entelektüel olarak hoca sosyal bir role de sahiptir. Kız istemeler ve düğünlerde hazır bulunup nikahı kıyan, küsleri barıştıran, boşanmanın iki taraf için etkilerini hafifletecek şekilde gerçekleşmesini sağlayan odur. Bunu yaparak kendisini ilgili kurumların ya da mahkemelerin, yani resmi kurumların yerine koymaz. Boşanma, evlilik gibi medeni hukuku ilgilendiren bir meseledir ve kayıt altına alınmalıdır. Hocalar bu kurumların alternatifi değil bu yoldaki duraklardan biridir.
Hoca aynı zamanda sosyal bir entelektüeldir. Kültürü dini metinlerle sınırlı değildir. En ünlü din alimlerinin şiir yazdıkları ve şair oldukları bilinir. Bazıları da çekinmeden ve cesaretle konuşmalarıyla bilinirler. Konuşmaları kimi zaman küstahlığa varacak kadar şakalara ve nüktelere açıktır. Hoca, konuşmayı bilen yani hoş sohbet biri olmalıdır. Sohbetlerinde kadınlar, tarım ve yolculuklar gibi insanların günlük yaşamlarıyla ilgili birçok konudan bahsedebilmelidir. Ebu Hayyan Tevhidi’nin deyimiyle “eğlendiren ve sosyalleştiren” sohbet halkalarının yapımcısıdır.
Hoca, genel olarak nüktedan, gülümseyen, gülen, kaşlarını çatmayan ve kadın erkek herkese açık bir kişiliğe sahiptir. Bu, beslendiği referanslardan kaynaklanır. O, dini metinlerin yanı sıra yerel ve evrensel edebi eserler de okur. Toprak, tarım, av, atlar, binicilik gibi kamusal yaşam kültürüyle de ilgilidir.
Bu nedenle hocaları son ansiklopedik bilgi birikimine sahip entelektüeller olarak tanımladık. Yani birçok bilim dalında bilgi sahibi olduğunu söyledik. Eskiler bunu “her bahçeden bir çiçek alan” şeklinde ifade ederler.
Yakın zamana kadar bir hoca, çocukları eğitmek için bir köye gittiğinde, köy sakinlerinin kendisine tahsis ettikleri bir evde ya da mektepte kalırdı. Köylülerin kendisine verdiklerini yerdi. Onlar gibi yer içer, onlarla birlikte sevinir ve üzülürdü. Aralarında yazılı bir anlaşma veya kendisine verdikleri belirli bir aylık olmazdı. Aralarındaki anlaşma, sembolik, etik ve aynı zamanda sosyaldi. Örneğin Kuzey Afrika’da, her çarşamba günü kunduzun (talebenin) muallimine el-rubiyye (çeyreklik) adı verilen küçük bir madeni para vermesi adettendi. Parası yoksa yumurta gibi başka küçük şeyler de verebilirdi.
Çiftçilere gelince, dersler bitip hasat zamanı geldiğinde her biri, isteyerek, doğal ve etik bir şekilde, buğday, arpa, bezelye, bakla, nohut o yılki mahsulü ne ise ondan kendisine bir pay verirlerdi. Bu etik-sosyal uygulamaya istisnasız herkes uyardı. Hiç kimse diğerinin ne kadar verdiğini araştırmaz ya da vermediği zaman ondan hesap sormazdı. Herkes övünmeden ve gösteriş yapmadan gizlice verirdi. Hoca da kendisine verilen payı mektepte biriktirirdi. Yaz sonunda da biriktirdikleri ile köyden ayrılarak ailesinin yanına geri dönerdi. Köylüler ona bir binek hayvanı ödünç vererek bunları taşımasında da yardımcı olurlardı. Bir süre ailesinin yanında kaldıktan sonra sonbaharın ve genellikle ekim mevsiminin başlangıcında geri dönerdi.    
Hocaların söylemleri, kendisi ile salt ideoloji arasında net bir mesafe koyan sosyal, medeni ve eğitici bir söylemdir. İdare, yargı, resmi okullar, siyasi parti, hastane veya doktor gibi diğer kurumların rolünü üstlenmez.
Siyasal İslam akımının yayılması ile ansiklopedik bilgi birikimine sahip hoca imajı, dinde siyaset yapan veya siyasal dinin sözcülüğünü yapan “davetçi” imajı tarafından tehdit edilmeye başlandı. İslamcı davetçinin söylemleri esasında ideolojik bir söylemdir. Gerektiğinde kendisini bir siyasi parti liderinin, bir hakimin veya sivil idari kurumun yerine koyar.
Klasik hocalar, basit, halk ve kültür dini ile toplumun birliğini korumaya çalışırken, davetçiler karşımıza en garip, ilginç fikirler ve fetvalarla çıkmak için eski metinleri araştırırlar. Uygulanmasını talep eder veya gençler ve diğer kesimleri bunlara özendirirler. Böylece insanların, eşlerin, farklı inançlardan olsalar da aynı ülkenin çocuklarının arasını bozar ve kargaşa çıkarırlar.
Hocaların söylemleri kapsayıcı iken, davetçilerin ki ayırıcıdır. Hocalar dayandıkları referanslar ile hoşgörü çağrısında bulunurken, davetçiler çekişmeleri, aynı millet, ülke ve aile fertleri arasında farklı olanlara karşı nefreti körüklerler.
Siyasal İslam partileri kendi ideolojik amaçlarına hizmet ettiği için, davetçilerin bu fikirlerine ideolojik ve popüler bir örtü sağladılar. Teknoloji de davetçilere fikirlerini yaymaları için geniş bir alan sundu. Bu Batılı teknoloji güzel bir imkan iken siyasal İslam davetçilerinin elinde bir felakete dönüştü. Bu davetçilerin Maşrık (Levant) ve Kuzey Afrika toplumlarında huzursuzluk ve ihtilaf çıkarmak için yararlandıkları televizyon ve YouTube kanalları, elektronik siteler ve platformların sayısı arttı.
Hocaların, yerel toplumsal kültürün belirlediği şekilde kadınlara, yaşam ve giyim tarzı, dil ve aile ilişkileri ile ilgili gelenek ve göreneklere saygı duyduğu ölçüde, siyasal İslamcı davetçiler, zaman içinde biriken birçok hata ve çarpıtma ile ortaya çıkan dinsel mirasta buldukları anormal her şeyi bulup öne çıkardılar. Oysa bunlar, yöneticilerin pozisyonlarını ve iktidarlarını korumak, halkı düşmanlarına karşı kışkırtmak için metinlere yerleştirilmesini dikte ettikleri şeylerdi. Bu metinler, olumlu her şeyi karıştırmak için kullanıldılar. Özellikle de kadınları ve bireysel hakları, sivil toplum kuruluşlarını hedef tahtasına oturttular.
Hocalar, insanların hayatlarına karışmayıp kendilerini ilgilendirmeyen konulara burunlarını sokmazken, davetçiler, giyim kuşamdan, yeme içme ve yatak odalarına kadar her şeye karışırlar. Her konuda fetva verirler. Kanser ve şeker gibi tedavisi zor hastalıkları iyileştirirler. Fizik konusunda bilgilidirler. Onlara göre dünya da dönmüyordur. Gök cisimleri, yemek, cinsel hayat ve ekonomi konusunda dahi bilgindirler.
Siyasal İslam, davetçi kişiliği aracılığıyla Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da medeniyet döngüsünü yok etti ve oradan Avrupa ülkelerine uzandı. Raydan çıkmış treni geri döndürmek kolay değildir.
Dünya bugün, beyinleri sabote edip yıkayarak dünyayı yıkmaya çalışan siyasi olgularla alay etmesinin faturasını ödüyor.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Sudan ve Çad: Geçmişten gelen düşmanlık ve kırılgan ittifak

Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)
Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)
TT

Sudan ve Çad: Geçmişten gelen düşmanlık ve kırılgan ittifak

Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)
Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)

Mina Abdulfettah

Sudan ve Çad'ı coğrafi olarak ayıran ortak sınırlara ve etnik yakınlıklarına rağmen, iki ülke istikrarlı ilişkiler üzerinde anlaşamadı. Her iki ülke de bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana rejimlerinin birbirlerinin muhalefetini desteklediği yönündeki suçlamalarla boğuşuyor. Darfur savaşı ve Çad rejiminin eski Cumhurbaşkanı İdris Deby İtno’nun 20 Nisan 2021 tarihinde ölümünden bu yana muhalefetle mücadelesinin yanı sıra Sudan’da Nisan 2023'ten bu yana devam eden savaş gibi her iki ülkenin kendi içlerindeki çatışmalar kaosu daha da artırıyor. Tüm bu gerilimler, suçlamalar arttıkça, uçurum genişledikçe ve yakınlaşma ve anlaşma noktaları daraldıkça yenileniyor.

Çad-Sudan ilişkileri, Çad’ın geçtiğimiz kasım ayında Sudan'ı kendisine saldırı düzenlemek üzere Çad muhalefetinden Sudan sınır kasabası Tine'ye askeri takviyeler yapılmasını kolaylaştırmakla ve Sudan'ın Çad'ı Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) desteklemekle suçlamasına karşılık olarak Orgeneral Abdulfettah el-Burhan komutasındaki Sudan ordusunu eski Cumhurbaşkanı Idris Deby İtno’nun öldürülmesine karışmakla suçlaması gibi inişler ve çıkışlarla dolu.

Tüm bu iniş ve çıkışlar, özellikle büyük güvenlik sorunları ve insani zorluklar yaratan mevcut savaş başta olmak üzere çeşitli çatışmalar sırasında mültecilerin akınıyla ikili ilişkileri etkileyen faktörler olarak hararetli kabile çekişmeleri ve alevlenen sınır noktalarında gerçekleşiyor. Bununla birlikte hem Sudan hem de Çad, çatışmaların çözümünde arabuluculuk yapma, birbirlerinin mültecilerine kapılarını açma ve insan kaçakçılığı ve insan ticareti gibi sınır ötesi tehditlerle mücadele çabalarını koordine etme konularında üzerlerine düşeni yaptı.

Geçmişi olan gerilimler

Çad'ın 1960 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana Sudan ve Çad arasındaki ilişkiler birçok gerilime ve luzeyden gelen Arap Müslüman liderler ile Sahra altı çölünden gelen güneyli Hıristiyan gruplar arasındaki çalkantılara sahne oldu. Her rejim değişikliğini bir karşı devrim takip etti. Bunun etkileri Sudan'a da yansırken 1982 yılında dönemin Çad Devlet Başkanı Goukouni Oueddei’ye karşı askeri bir darbe gerçekleştirdikten sonra 1980'lerde Çad'ı yöneten eski Çad Devlet Başkanı Hissene Habre’nin iktidarda kaldığı sonraki üç dönemde de siyasi ittifaklar ve dengeler açısından sorunlara sebep oldu. Sudan ve Çad arasındaki ilişkiler, özellikle Albay Muammer Kaddafi'nin Çad'ın kuzeyindeki Aouzou sınır şeridini kontrol etmeye çalıştığı Libya ile savaşının yansıması da dahil olmak üzere bölgedeki iç savaşlar ve değişen ittifaklar çerçevesinde siyasi, güvenlik ve bölgesel faktörlerden etkilenerek gerginlikler ve sert dalgalanmalar yaşadı. Libya ile Çad arasındaki bu savaşta Fransa ve ABD, bölgeyi geri almak için Libya'ya karşı savaşında Habre'yi destekledi.

ewfrgthy
Sudan'da savaş patlak verir vermez Çad, Darfur'a yakınlığı nedeniyle kendisini Sudan'daki çatışmaların yol açtığı insani krizin merkezinde buldu (UNHCR)

Habre’yi devirdikten sonra 1990 yılında Çad’da iktidara gelen Çad Devlet Başkan İdris Deby İtro döneminde, Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin muhalif güçlerine sığınacak liman sağlamasıyla ilişkiler yakınlaşma ve iş birliği ile başladı. Ancak Çad’ın Sudan ile ilişkileri iş birliği ve çatışma arasında ve her iki ülkedeki iç çatışmaları dengelemeye çalıştı. 2003 yılında Darfur'daki savaşın patlak vermesiyle Déby İtno rejimiyle olan gerilim daha da tırmandı ve Çad, Sudan'ı sınır kasabası Tine'ye saldırı düzenlemekle suçladı. Sudan ise Çad'ı Darfur’daki savaşa katılmak ve başta Adalet ve Eşitlik Hareketi (JEM) olmak üzere silahlı hareketleri desteklemekle suçladı. Buna karşın Çad da Sudan'ı 2006 ve 2008 yıllarında Çad'ın başkenti Encemine'ye saldırılar düzenleyen Birleşik Değişim Cephesi (FUC) liderliğindeki Çad muhalefetini desteklemekle suçladı. Bu durum, JEM’in 10 Mayıs 2008 tarihinde Sudan’ın Omdurman şehrine saldırmasıyla dramatik bir hal aldı. Hartum, Encemine’yi JEM saldırısını desteklemekle suçlarken Çad, buna Sudan'ı Çadlı isyancıların kendi topraklarından saldırı düzenlemesine izin vermekle suçlayarak karşılık verdi.

İki ülke arasında 2007'de Mekke Anlaşması, 2008'de Dakar Anlaşması ve 2009'da Doha Anlaşması başta olmak üzere çeşitli anlaşmalar imzalanmış, ilişkiler gelişmiş ve 2010 yılında itibaren Beşir rejiminin düşmesinden sonra güvenlik ve istihbarat alanında iş birliği Deby İtno’nun 2021 yılında ölümüne kadar devam etmiştir.

Tarihin miras bıraktığı bir ittifak

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği analize göre Çad Devlet Başkanı İdris Deby İtno’nun ölümüyle birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler oğlu Muhammed İdris Deby İtno (Kaka) liderliğinde yeni bir döneme girdi. İki ülke arasındaki iş birliği, siyasi ve güvenlik olaylardan etkilense de ortak sınırların izlenmesi ve silahlı gruplarla mücadele başta olmak üzere çeşitli güvenlik konularında devam etti.

Sudan ordusu ile HDK arasındaki silahlı çatışma patlak verdiğinde, Çad daha temkinli ve tarafsız bir duruş sergiledi. Ancak daha sonra Sudan hükümeti Çad'ı soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar da dahil olmak üzere suçların işlenmesinde HDK'yı desteklemekle suçladı.

Çad ise bu iddiaları şiddetle reddederek bunların temelsiz olduğunu ve barış çabalarını engellediğini vurguladı. Sudan'ı isyancı grupları destekleyerek Çad'ı istikrarsızlaştırmakla suçlayan Encemine, Sudan ordusunu Çad muhalefetini finanse etmek ve silahlandırmak suretiyle İdris Deby İtno’nun öldürülmesi kilit rol oynamakla itham etti.

Ayrıca Sudan yönetimini 600 kişilik isyancı bir güç oluşturmak ve silahlandırmakla suçladı. Bu güç, ülkede siyasi değişim çağrısında bulunan isyancı bir grup olan Çad için Halk Hareketi (MPT) lideri Abdülbaki Hamad'ın komutasına verildi. Hamad, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın yanı sıra başta JEM lideri Cibril İbrahim ve Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM) lideri Minni Arko Minawi olmak üzere Darfur'daki silahlı hareketlerin liderleriyle görüştü.

Diplomatik öncelikler

Çad'ın iç siyaseti, iktidardaki rejimin yaklaşımını ve hükümetin bir sonraki hamlelerinin neler olabileceğini yansıtıyor. Çad Cumhurbaşkanı Muhammed Deby İtno, Başbakan Allamaye Halina’nın ‘cumhurbaşkanının hükümeti yeni siyasi dengeler doğrultusunda yeniden şekillendirmesine izin vermeyi amaçladığını’ söyleyerek istifa etmesinin ardından onu yeniden başbakan olarak atadı. Bu gelişme, Sudan'a yönelik aynı politikanın devam edeceğini gösterdi.

Eski Dışişleri Bakanı Abderaman Koulamallah’ın yerine, özellikle Encemine’nin Paris ile ilişkilerinde stratejik bir değişimi temsil eden Fransa ile askeri anlaşmaların sona erdirilmesi konusunda önemli diplomatik kararların kilit isimlerinden biri olan Abdallah Sabir Fadıl getirildi. Gözlemciler, Koulamallah’ın görevden alınmasının dış politikada, belki de Fransa'ya karşı daha esnek bir duruşa ya da diplomatik önceliklerin yeniden sıralanmasına yönelik bir değişimin işaretçisi olabileceğini düşünüyor. Koulamallah, ayrıca geçtiğimiz ocak ayında başkanlık sarayına yapılan saldırı sırasında iletişimi kötü idare etmekle de suçlandı. Bu da onun görevinden alınmasını hızlandırdı. Abdallah Sabir Fadıl ise önceki tecrübelerinden ve Cumhurbaşkanı Muhammed Deby İtno ile birlikte mevcut rejime yaptığı hizmetlerden yararlanarak bu göreve geldi. Rejimde bazı önemli değişiklikler yapıldı ve bildirildiğine göre bu değişiklikler iktidar partisinin Çad'ın yönetimindeki hakimiyetini yansıtıyor. İktidar partisinin üyeleri birçok önemli makama getirildi.

Deby İtno’nun dengeyi sağlama çabalarına rağmen, etnik gerilimler ordu içinde firarlar ve Arap subaylar ile Zaghawa kabilesinden subaylar arasındaki anlaşmazlıklar gibi bazı olaylara yol açtı. Bu olaylar, Muhammed Deby İtno döneminde de tekrarlanarak Sudan'daki müttefiklere sıçrayabilecek bir sürtüşme ortamı yarattı.

Etnik gruplara gelince özellikle Çad ordusu ve güvenlik teşkilatlarındaki Zaghawa etnik grubu, çatışmaların Darfur'daki akrabaları için doğuracağı sonuçlar karşısında oldukça endişeli. Baba Deby İtno’nun kendi rejimine çektiği ve oğlunun yanında yer almaya devam eden Arap aşiretler ise HDK'ya sempati duyuyor. Dolayısıyla Sudan'daki savaştan etkilenen Çad siyasi sahnesinde bölünme yaşanıyor.

Bölgesel istikrarsızlık

Sudan'da savaşın patlak vermesinden hemen sonra Çad, Darfur'a yakınlığı ve sınırın her iki tarafındaki topluluk ve aile bağları nedeniyle kendisini Sudan'daki çatışmanın neden olduğu insani krizin ortasında buldu. Çad, mültecilerin geçişini düzenlemek ve silah taşınmasını önlemek için savaşın başında Sudan ile olan bin 400 kilometrelik sınırını geçici olarak kapattı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 2024 yılına kadar 930 bin fazla insanın Sudan’dan Çad'a geçtiğini tahmin ediyor. Bu rakam, savaştan kaçan toplam insan sayısının yaklaşık yüzde 40'ına denk geliyor. Bunların üçte ikisinden fazlasını Çad’a geri dönenlerin yanı sıra Sudanlı mülteciler oluşturuyor.

csdvfgbhtyju
Çad'daki savaştan kaçan Sudanlı bir aile (UNHCR)

Çatışmayı körükleyen yerel, bölgesel ve uluslararası faktörlerin değişken bir karışımına dayanan Sudan ve Çad arasındaki karşılıklı suçlamalar, iki ülke arasındaki bağların çatışmalar sırasında fitili tutuşturan kıvılcım olarak kullanılıyor. Bu durum, Afrika’nın doğusunu, batısını ve kuzeyini birbirine bağlayan bölgesel ve Afrika kıtasını Akdeniz üzerinden Avrupa'ya bağlayan uluslararası bir koridor olan bu önemli bölgede istikrarsızlığı besleyen verimli bir ortam yaratıyor. Bu aynı zamanda risklerin yalnızca Sudan ya da Çad'ın mevcut koşullarıyla sınırlı olmadığını jeopolitik tehditlere karşı savunmasız hale gelen toplumların siyasi tarihiyle de ilgili olduğunu gösteriyor. Bu unsurların en bilindik etkisi, Sudan krizi patlak verdiğinde, Afrika kökenli hareketlerin çoğunun, özellikle de Minni Arko Minawi liderliğindeki SLM ve Cibril İbrahim liderliğindeki JEM gibi 2020 Juba Barış Anlaşmasını imzalayan tarafların ilk başta tereddütlü bir duruş sergilemesi, ancak daha sonra, etnik kökenleri nedeniyle değil, eski rejim döneminden bu yana silahlı hareketlerin kendi deneyimleri çerçevesinde iktidarda kaldıkları süreye bağlı geçici ittifaklar olan siyasi kotalar nedeniyle Sudan ordusu saflarına katılmaları oldu.

Muhtemel senaryolar

Sudan ve Çad arasındaki gerginliğin tırmanması çerçevesinde olaylara ilişkin birkaç muhtemel senaryo söz konusu. İlk senaryoya göre bu gerginlik askeri bir çatışmaya yol açabilir, ancak başında diplomatik arabuluculuğun devreye girmesiyle kontrol altına alınabilir. Yoksulluk vakaları ve etnik gruplar arasındaki gerilimlerden mustarip olan iki ülke arasındaki bölge, uluslararası örgütlerin mültecilerin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalıştığı ve Darfur'daki durum kötüleştikçe faaliyetlerinin arttığı ve geniş bir uluslararası ilginin gösterildiği insani bir faaliyet alanı olarak sınıflandırılıyor.

İkinci senaryoda, Sudan'da kötüleşen savaş, iç siyasi ve güvenlik krizleri yaşayan Çad'daki rejimi zayıflatabilir ve Afrikalı ve Arap etnik gruplar arasındaki düşmanca duyguları artırarak Muhammed Deby İtno hükümetini hedef alma olasılığını artırabilir.

Çad'daki Zaghawa kabilesi ile bölünmelerle birlikte, Sudan ordusuyla müttefik olan silahlı hareketler tarafından temsil edilen Darfur'daki Zaghawa güçlerinin bir araya gelmesi Çad rejimiyle daha geniş bir çatışmaya girebilecek silahlı muhalif grupların ortaya çıkmasına yol açabilir.

Üçüncü senaryo ise Sudan'ın Çadlı isyancılara destek vermesi. Bu durum, Çad'ın doğrudan karşılık vermesini gerektirebilir ve Sudan'daki çatışmada yeni bir cephe açılmasına ve Fransa gibi dış tarafların Çad ve bölgedeki stratejik çıkarlarını korumak için çatışmaya müdahil olmasına neden olabilir. Aynı zamanda Batılı ülkelerden destek talep edilmesiyle durum daha da karmaşık hale getirebilir ve Sudan’ın başka güçlerden destek istemesiyle yeni bir jeopolitik kutuplaşma ortaya çıkabilir.