Hamaney, Tahran’daki iyimserliğe rağmen Batı ile müzakerelerin faydalarından şüpheli

Ali Hamaney’in internet sitesinde 24 Kasım’da Tahran’da üst düzey yetkililerle gerçekleştirilen görüşmenin fotoğrafı yayınlandı.
Ali Hamaney’in internet sitesinde 24 Kasım’da Tahran’da üst düzey yetkililerle gerçekleştirilen görüşmenin fotoğrafı yayınlandı.
TT

Hamaney, Tahran’daki iyimserliğe rağmen Batı ile müzakerelerin faydalarından şüpheli

Ali Hamaney’in internet sitesinde 24 Kasım’da Tahran’da üst düzey yetkililerle gerçekleştirilen görüşmenin fotoğrafı yayınlandı.
Ali Hamaney’in internet sitesinde 24 Kasım’da Tahran’da üst düzey yetkililerle gerçekleştirilen görüşmenin fotoğrafı yayınlandı.

İran Dini Lideri Ali Hamaney’in ABD başkanı seçilen Joe Biden yönetimi ve Avrupa ülkeleri ile müzakerelerin fayda sağlayacağına dair şüpheleri sürüyor. Ancak diğer yandan müzakere masasına dönmeye ilişkin kapıları da kapatmış değil. Hamaney, Tahran hükümetinin ABD Başkanı Donald Trump’ın yokluğunda yabancı şirketlerin ülkeye geri dönüşü ve ‘azami baskının’ hafifletilmesi konusunda iyimser olduğunu açıklamasına rağmen ülkesinin bir kez yaptırımları kaldırmak için pazarlık etmeye çalıştığını ve bir sonuca varmadığını belirtti.
Joe Biden’in zaferi, ABD’nin İran’ın 2015 yılında büyük dünya güçleriyle imzaladığı ve nükleer programını kısıtlama karşılığında yaptırımların kaldırıldığı nükleer anlaşmaya geri dönme olasılığını artırdı. Trump, Mayıs 2018’de anlaşmadan geri çekildi ve Tahran’ın bölgedeki davranışını değiştirmek ve füze programını kontrol altına almak için ‘azami baskı’ stratejisinin bir parçası olarak yaptırımları yeniden uygulamaya koydu. İran ise anlaşmaya bağlılığını azaltarak yanıt verdi.
Biden’ın ekibi, İran’ın bağlılığı durumunda anlaşmaya geri dönmeyi hedeflediğini söylüyor. Ancak Reuters haber ajansının 24 Kasım’da diplomat ve analistlerden aktardığına göre iki tarafın ek taahhütler isteyeceği göz önüne alındığında, bunun bir gecede gerçekleşmesi olası değil.
Washington, İran’ın nükleer anlaşma kapsamında olmayan füze programlarını durdurmasını ve Ortadoğu’ya müdahalesini sınırlamasını istiyor. İran, her zaman füzeler hususunda pazarlık yapmayacağını, Washington nükleer anlaşmaya geri dönmedikçe ve yaptırımları koşulsuz kaldırmadıkça görüşmelere katılmayacağını açıkladı.
Hamaney, İran’da ABD’nin nükleer anlaşmaya geri dönme ve yaptırımları kaldırmak için Tahran ile Washington arasındaki müzakereleri yenileme olasılığına ilişkin tavrını dile getirdi. “Doğal olarak, yaptırım yolunu bir kez denedik, yıllarca görüşmeler yaptık ama işe yaramadı” diyen Hamaney, İranlı yetkililerin Biden’ın zaferi hususundaki iyimserliğine ilişkin de üstü kapalı olarak şunları söyledi:
“Sözlerine güvenilmez. İç koşulları net değil. Son sorunlar onlara, uluslararası konularda konuşma ve tavır alma izni vermiyor. Bazıları onlara iyimser gözle yaklaşıyor. Ancak dışarıdan hiçbir çözüm olmayacağını varsaymalıyız.”
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de daha önce Biden’ın zaferini, ABD’ye ‘eski hatalarını’ telafi etme fırsatı sağladığını belirtirken ülkesinin üzerindeki yaptırımları kaldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmayacağını vurgulamıştı.
Ali Hamaney, koronavirüs salgınının patlak vermesinden bu yana ilk kez 24 Kasım’da üst düzey rejim yetkililerinin bir toplantısına katıldı. Toplantı, mevcut krizin yönetimi hususunda rejim çevreleri arasındaki eşitsizlik çerçevesinde Cumhurbaşkanı Ruhani, meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ve yargı başkanı İbrahim Reisi’nin katılımıyla gerçekleşti.
Hamaney, yaptırımları aşmanın ve etkisiz hale getirmenin mümkün olduğunu dile getirdi. Başlangıçta zorluklar ve sorunlarla karşılaşılabileceğini ancak sonun mutlu olacağını belirten Ali Hamaney, “Bu suçlar, İran halkına karşı yıllardır işleniyor. Ama son üç yılda yoğunlaştı” dedi. Hamaney, ülkesinin iki yolla karşı karşıya olduğunu belirtirken bunların ‘yaptırımları etkisiz hale getirmek ve üstesinden gelmek’ ya da ‘yaptırımları kaldırmak’ olduğunu vurguladı.
Hamaney, yaptırımları ‘acı bir gerçeklik’ ve ‘İran halkına karşı Avrupa ülkelerinin ortaklığıyla ortaya çıkan bir ABD suçu’ olarak nitelendirdi. Dini Lider şunları söyledi:
“ABD’nin durumu net değil ve Avrupalılar İran’a karşı sürekli tavır alıyorlar. Bize, bölge sorunlarına çok yanlış şekilde müdahalede bulunduğumuzu ve bölgeye müdahaleyi durdurmamız gerektiğini söylüyorlar. İngiltere ve Fransa’nın yıkıcı nükleer füzeleri varken ve Almanya da bu yoldayken bize füzelere sahip olmamamız gerektiğini söylüyorlar.”
Ali Hamaney, Avrupalılara da temkinli bir tonla hitap etti. “Geliriniz ne kadar? Herhangi bir fikir vermeden önce kendinizi yenilemelisiniz” ifadelerini kullandı.
Hamaney’in açıklamaları, İran’ın nükleer anlaşmayı ihlal ettiği hususunda Berlin’de ‘Fransa, Almanya ve İngiltere dışişleri bakanları (E3 grubu) arasında yapılan görüşmeden sonra geldi.
Üç ülke, Biden ocak ayında başkanlık görevine başladığında, ABD ve Avrupa arasında İran’ın nükleer programına ilişkin ortak bir yaklaşıma geri dönme fırsatı olduğuna inanıyor.
Reuters’ın bir Alman diplomattan aktardığına göre üç Avrupa ülkesi, zorlu müzakerelerle karşı karşıya kalacakları bilinciyle yoğun bir diplomasi dönemine hazırlanıyor. Bu çerçevede Alman hükümeti, İran’ı nükleer anlaşmaya uymaya çağırdı.
Resmi ‘IRNA’ haber ajansının da geçen pazartesi günü İran Parlamentosu Dış Politika ve Ulusal Güvenlik Komitesi Sözcüsü Milletvekili Ebu Fadl Amui’den aktardığına göre komite, hükümeti ‘yaptırımları kaldırmak için acil ve stratejik adım’ atmaya zorlayan bir yasa tasarısı kapsamında, uranyum zenginleştirme seviyesini yüzde 20 saflığa yükseltmeye mecbur bırakan bir tasarıyı onayladı.
Yasa, hükümetin İran’ın nükleer faaliyetlerinin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından soruşturulması sürecini önlemesini gerektiriyor.
İran, nükleer anlaşmanın temel hükümlerine aykırı bir şekilde,uranyum zenginleştirme seviyesini yüzde 4,5’e çıkardığını duyurmuştu.

Sözcü: Şirketler geri dönüyor
İran Hükümeti Sözcüsü Ali Rebii, İran’ın, Joe Biden göreve geldikten sonra ABD’nin yaptırımları kaldırması halinde yabancı şirketlerin ülkeye geri dönmesini beklediğini ve bazı şirketlerin şimdiden ilk temasları kurduğunu söyledi.
Büyük yabancı şirketler, Trump’ın iki yıl önce ülkesinin İran nükleer anlaşmasından çekileceğini açıklamasından ve ekonomik yaptırımları yeniden uygulamasından sonra İran’dan ayrılmıştı. Washington, söz konusu dönemden bu yana onlarca yabancı şirketi İran ile iş birliği yapmakla suçlayarak kara listeye aldı.
Reuters’a göre Rebii düzenlediği basın toplantısında, “Son dönemde yabancı şirketler için ofis açmaya ve bunların İran’a dönüşlerine yönelik temaslar arttı” dedi. Yaptırımlara rağmen İran’dan ayrılmayan şirketlere gelecekte daha fazla fırsat sunulabileceğini belirten sözcü herhangi bir şirket ismi ise vermedi.
Reuters’ın Avrupalı bir diplomattan aktardığına göre şirketler, İran’daki şeffaflık eksikliğine karşı halen temkinli. Biden’ın yaptırımları kaldırması, bu şirketlerin geri dönmesi için yeterli olmayacak. Konuya dair değerlendirmelerde bulunan diplomat, “Finansal şeffaflığın çok az olduğu bir pazarda büyük bir şirketin faaliyet göstermesinin anlamı yoktur. Hiçbir yasal uyum yetkilisi böyle bir harekete izin vermez” dedi.



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.