İran'ın nükleer programının mimarlarından Fahrizade Tahran’da düzenlenen saldırıda öldü... Hedefteki isimler nükleer fizik alanında çalışmalar yürüten bilim insanları

İran, saldırıda İsrail’in parmağı olduğunu öne sürerken Devrim Muhafızları da intikam sözü verdi.

İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade. (Reuters)
İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade. (Reuters)
TT

İran'ın nükleer programının mimarlarından Fahrizade Tahran’da düzenlenen saldırıda öldü... Hedefteki isimler nükleer fizik alanında çalışmalar yürüten bilim insanları

İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade. (Reuters)
İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade. (Reuters)

İran’da yürütülen gizli bir nükleer programın beyni olduğu belirtilen İran Savunma Bakanlığı Araştırma ve Geliştirme Teşkilatı Başkanı Muhsin Fahrizade’nin arabası dün Tahran’ın yakınlarında, kimliği belirsiz kişiler tarafından hedef alındı. İran söz konusu olayda İsrail’in parmağı olduğunu öne sürerken üst düzey askeri komutanlar “intikamın acı olacağı” sözü verdiler. Bu durum, Donald Trump’ın ABD başkanı olarak geçirdiği son haftalarda İran ve düşmanları arasında bir sürtüşme yaşanma ihtimalini gündeme getirdi.
İran Savunma Bakanlığı konuya ilişkin yaptığı açıklamada, kendisine bağlı Araştırma ve Geliştirme Teşkilatı Başkanı Muhsin Fahrizade’nin Tahran’ın yakınlarında “terör unsurları” olarak nitelendirdikleri şahıslar tarafından hedef alındıktan kısa bir süre sonra hastaneye kaldırıldığını ancak sağlık ekibinin tüm müdahalelerine rağmen aldığı aldığı ağır yaralar sonucu yaşamını yitirdiğini bildirdi.
Bakanlık, İran devlet televizyonu tarafından yayınlanan açıklamada Fahrizade’nin saldırganların arabayı hedef alarak korumaları ile çatışmaya girdiği, ardından bilim insanının “ağır yaralandığını” bildirdi. İran merkezli medya kuruluşlarının bazıları Fahrizade’den “roket bilimci” diye söz ederken bazıları da “nükleer bilimci” titrini kullandı.
İran Devrim Muhafızları’na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansı ile Fars haber ajansı, suikast girişiminin Tahran’ın doğusunda kalan Demavend şehrinin yakınındaki Abserd ilçesinde gerçekleştiğini duyurdu. İki ajans, Fahrizade’nin “arabasına ateş açılmadan önce” bir patlama sesi duyulduğunu aktardılar. Fars haber ajansı, “çapraz ateş” arasında kalan üç ya da dört kişinin daha yaşamını yitirdiğini bildirdi.
Resmi medya kuruluşları, DMO Komutanı ve İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Askeri Danışmanı General Hüseyin Dehkan’ın Fahrizade’nin katillerinden intikam alınacağına dair söz verdiğini bildirdi. Dehkan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Bu katillere gök gürültüsü gibi saldırıp yaptıklarından pişmanlık duymalarını sağlayacağız” ifadelerini kullandı.
DMO Komutanı Hüseyin Selami, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Hiç şüphe yok ki bu büyük suçun failleri cezalandırılacak ve Fahrizade’nin yoluna öncekinden daha hızlı bir şekilde devam edilecek” ifadelerini kullandı. İran medya kuruluşlarının Selami’den aktardığı bilgilere göre “acı bir intikam alma ve cezalandırma kararı” alındı.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de bilim insanının öldürüldüğünün duyurulmasından kısa bir süre sonra Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Teröristler bugün seçkin bir bilim insanını öldürdüler. Korkakça yapılan bu eylem -İsrail’in rolünün olduğuna dair ciddi bulgular olmasıyla birlikte- faillerin ümitsiz saldırgan niyetlerini gösteriyor. İran uluslararası toplumu özellikle de Avrupa Birliği’ni (AB) utanç verici çifte standartlara bir son vermesi ve bu devlet terörü eylemini kınaması çağrısında bulunuyor.”
New York Times’a göre iki istihbarat yetkilisi ile birlikte bir ABD’li yetkili “bilim adamına yapılan saldırının arkasında İsrail’in olduğunu ve ABD’nin operasyon hakkında önceden ne kadar bilgi sahibi olabileceğinin belli olmadığını” aktardılar.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 2018 yılının nisan ayında düzenlediği bir basın toplantısında İsrail’İn İran’ın nükleer arşivini açarak belgeleri ele geçirmek için Tahran’da özel bir operasyon yaptığını söylemişti.
Netanyahu, İran’ın gizli nükleer silah üretme projesine ilişkin belgelere atıfta bulundu. Fahrizade, Netanyahu’nun sunumundaki kilit isimlerden biriydi. İsrail Başbakanı Fahrizade’yi “İran’ın askeri nükleer programının babası” olarak nitelendirmiş, “Bu ismi unutmayın… Fahrizade” demişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı, “İran’ın nükleer programının geliştirilmesine katkıda bulunan faaliyetleri ve operasyonları” nedeniyle 2008 yılında Fahrizade’nin ismini yaptırım listesine almıştı. İsrail ise daha önce Fahrizade’yi İran’ın varlığını inkar ettiği “askeri” nükleer programın arkasında olmakla suçlamıştı.
İran her ne kadar Netanyahu’nun elindeki bilgilerle alay etse de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) söz konusu dökümanlara  dayanarak İran’dan şüpheli bölgelere girilmesine izin vermesini ve sorularını yanıtlamasını talep etmişti. Tahran aylarca kuruma cevap vermekten kaçınmıştı. Ancak İran sonunda, UAEK ile Tahran arasında yapılan görüşmelerin ardından iki bölgeden örnek alınmasına müsaade etmişti.
AFP’nin haberine göre İran televizyonu, İsrail’in “eski ve derin bir düşmanlığı” olduğunu bildirdi. Fahrizade’nin UAEK ve ABD istihbarat kurumlarının koordineli bir nükleer silah programı olduğunu düşündükleri projeye başkanlık ettiği öne sürülüyor. Tahran ise 2003 yılında bu programın durdurulduğunu savunuyor.
İran Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, Fahrizade’nin suikastından sorumlu olanların bulunması için güvenlik birimlerine talimat verdi. İstihbarat Bakanı Mahmud Alevi, bakanlığın saldırıya karışanları aramaya başladığını söyledi. Diğer taraftan İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Emir Hatemi de Twitter hesabından yaptığı paylaşımda olayın “düşmanların İran’da iktidarda olan rejime duydukları nefretin derinliğini” yansıttığını söyledi. Saldırının sorumlusunun kim olduğu bir yana, Reuters haber ajansı olayın, Trump’ın başkanlık döneminin son haftalarında İran ile ABD arasındaki gerilimi artırmasını bekliyor.
3 Kasım’da yeniden seçilme şansını kaybeden ve 20 Ocak’ta görevi bırakacak olan Trump, İran’ı defalarca nükleer silah edinmeye çalışmakla suçlamıştı.
Trump, İran’ın nükleer programına kısıtlamalar getirme karşılığında üzerindeki yaptırımları kaldıran anlaşmadan ABD’nin geri çekildiği duyurmuştu. Trump dün Fahrizade suikastıyla ilgili haberlerin yer aldığı paylaşımları yorum yapmadan kendi Twitter hesabından paylaştı.
ABD’li bir yetkili bu ayın başlarında Trump’ın İran’a olası bir saldırı düzenlenmesine ilişkin askeri yardımcılarından bir plan oluşturmasını istediğini ancak daha sonra bu kararından vazgeçtiğini öne sürmüştü.
Olay, ABD Başkanı seçilen Joe Biden’ın görevi teslim almasından iki ay önce meydana geldi. Seçilmiş başkan seçim kampanyası sırasında anlaşmaya geri döneceğini söylemişti.
2010 yılındaki suikast saldırılarının hedefinde nükleer alandaki  İranlı bilim insanları vardı. Tahran bu olayların tamamında İsrail’i suçlamıştı.
Netanyahu haziran ayında Tahran’ın bölgesel “saldırganlığını” durdurma taahhüdünde bulunarak İran’ın “tesislerini gizlediğine, fizyon maddelerini zenginleştirmeye ve diğer yollardan sistematik bir şekilde yükümlülüklerini ihlal ettiğine” işaret etmişti.
İsrail sürekli olarak İran’a nükleer programından dolayı “sert uluslararası yaptırımlar” getirilmesine yönelik çağrıda bulunuyor.
ABD merkezli haber sitesi Axios bu hafta İsrail hükümetinin, askerlerine Trump’ın görev süresinin geri kalanında ABD tarafından İran’a yapılabilecek olası bir saldırıya karşı hazırlıklı olma talimatı verdiğini aktardı. Bununla birlikte haber sitesi söz konusu bilgilerin istihbarata ya da ABD’nin saldırı emri vereceğine dair bir değerlendirmeye dayanmadığını belirtti.
İran, ABD tarafından kendisine tekrar yaptırımlar uygulanmasının ardından altı büyük ülke ile imzalanan ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararı ile desteklenen nükleer anlaşmadaki temel yükümlülüklerinin birçoğunu kademeli bir şekilde terk etti.
Zarif, ABD’nin geçtiğimiz hafta, iki yıl önce tek taraflı bir şekilde geri çekildikten sonra getirdiği yaptırımların Joe Biden yönetimi tarafından kaldırılması halinde İran’ın nükleer anlaşma uyarınca yükümlülüklerine “kendiliğinden” dönmeye hazır olduğunu duyurmuştu. Aynı zamanda  Washington’ın anlaşmaya geri dönmesinin İran için bir “öncelik” teşkil etmediğini vurgulamıştı.
New York Times gazetesi 14 Kasım’da yabancı istihbarat yetkililerine göre El-Kaide örgütünün iki numarası Ebu Muhammed el-Masri kod adlı Abdullah Ahmed Abdullah’ın 7 Ağustos’ta İran’ın başkentinin kuzeyinde bulunan Pasdaran bölgesinde kimliği belirsiz motosikletli iki silahlı saldırgan tarafından öldürüldüğünü bildirmişti. Gazete söz konusu haberinde “İsrailli ajanlar ABD’nin isteği üzerine operasyonu gerçekleştirdi” ifadelerine yer vermişti.



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe