Bilim insanları, Büyük Macellan Bulutu'nun Samanyolu Galaksisi'sini "aşırı şiddetle" bükerek deforme ettiğini keşfetti

Samanyolu Galaksisi, Pegasus takımyıldızına doğru bükülüyor (NASA / Nina McCurdy - Nick Risinger)
Samanyolu Galaksisi, Pegasus takımyıldızına doğru bükülüyor (NASA / Nina McCurdy - Nick Risinger)
TT

Bilim insanları, Büyük Macellan Bulutu'nun Samanyolu Galaksisi'sini "aşırı şiddetle" bükerek deforme ettiğini keşfetti

Samanyolu Galaksisi, Pegasus takımyıldızına doğru bükülüyor (NASA / Nina McCurdy - Nick Risinger)
Samanyolu Galaksisi, Pegasus takımyıldızına doğru bükülüyor (NASA / Nina McCurdy - Nick Risinger)

Gökbilimciler, Samanyolu Galaksisi'nin, Büyük Macellan Bulutu’nun çekim kuvveti (BMB) tarafından büküldüğünü ve zarar gördüğünü iddia ediyor.
Adını, Dünya’nın çevresini dolaşan ilk kişi olan Portekizli kaşif Ferdinand Macellan’dan alan uydu galaksisi, bilim insanlarına göre Samanyolu sınırını yaklaşık 700 milyon yıl önce geçerek içine düştü. Söz konusu zaman aralığının, kozmolojik açıdan yakın bir zamana denk geldiği de belirtildi.
Bundan sonra BMB, Samanyolu’nun uydu galaksisi haline geldi. Hatta Güney yarımkürede geceleri soluk bir bulut olarak izlenebiliyor.
Önceki araştırmalar, BMB’nin (Samanyolu ve muhtemelen diğer galaksiler gibi) bir karanlık madde halesiyle çevrili olduğunu ortaya koymuştu.
Karanlık madde, galaksileri bir arada tuttuğu varsayılan bir çeşit yapıştırıcıya benzetilebiliyor. Işığı yaymadığı, yansıtmadığı veya emmediği için hiçbir zaman doğrudan gözlemlenemeyen karanlık maddenin miktarı diğer maddeler üzerindeki kütle çekim etkileriyle hesaplanıyor.
Bilim insanları, BMB’nin bu madde sebebiyle, içine düştükten sonra Samanyolu’nun dokusunu ve hareketini büyük ölçüde etkilediğini düşünüyor.
Daily Mail'de yer alan habere göre, Edinburg Üniversitesi’ndeki gökbilimciler yaptıkları araştırmada, Samanyolu’nun en uzak yıldızlarının ve galaktik komşusu BMB’nin hızını hesaplamak için istatiksel model kullandı.
Ortaya çıkan bulgular, Samanyolu Galaksisi'nin görece durağan olduğu düşüncesini yıktı. Zira Samanyolu’nun, BMB’nin çevresindeki karanlık madde halesinin çekim kuvveti tarafından saatte yaklaşık 115 bin kilometre hızla çekildiği ve zarar gördüğü keşfedildi.
Araştırmanın baş yazarı Dr. Michael Peterson ve ekibini şaşırtan olay, Samanyolu’nun önceden düşünüldüğü gibi BMB’nin şu anki konumu doğrultusunda değil geçmiş yörüngesine doğru hareket etmesi ve ters yönde bükülmesi.
Bunun nedeninin, devasa çekim kuvvetinden güç alan BMB’nin saatte yaklaşık 1 milyon 300 bin kilometre hızla uzaklaşması olduğu düşünülüyor.
Dr. Petersen, nispeten yeni çarpışmanın etkilerinin bugün hâlâ sürdüğünü ve bunun Samanyolu’nun ortaya çıkışı hakkında yeni çalışmalar yapılmasını zorunlu hale getirdiğini belirtti.
Artık gökbilimciler, BMB’nin ilk düştüğü yönü ve bunun ne zaman gerçekleştiğini öğrenmeyi bu sayede Samanyolu’nun ve BMB’nin karanlık madde miktarını ve dağılımını ortaya çıkarmayı planlıyor.
Araştırmanın yazarlarından Profesör Jorge Penarrubia, keşiflerinin, galaksinin bir tür dengede olduğu inancını bozduğunu ve BMB’nin Samanyolu’nda büyük karışıklıklara neden olduğunu söyledi.
Öte yandan, geçen yıl Durham Üniversitesi’nden bilim insanları, 2 milyar yıl içinde BMB’nin Samanyolu’nun uykudaki kara deliğini uyandırıp Dünya’yı yok edeceğini öne sürmüştü.
Araştırma, hakemli bilim dergisi Nature Astronomy'de yayımlandı.
 
Independent Türkçe, Daily Mail



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news