Suriye hükümeti Cenevre’de Rusya ve İran dışında herkese ‘ateş açtı’

Cenevre’deki Suriye hükümet heyetinin sunduğu belge (sağ) – Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in Şam’a düzenlediği ziyaret sırasında (EPA)
Cenevre’deki Suriye hükümet heyetinin sunduğu belge (sağ) – Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in Şam’a düzenlediği ziyaret sırasında (EPA)
TT

Suriye hükümeti Cenevre’de Rusya ve İran dışında herkese ‘ateş açtı’

Cenevre’deki Suriye hükümet heyetinin sunduğu belge (sağ) – Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in Şam’a düzenlediği ziyaret sırasında (EPA)
Cenevre’deki Suriye hükümet heyetinin sunduğu belge (sağ) – Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in Şam’a düzenlediği ziyaret sırasında (EPA)

Suriye hükümet heyeti başkanı Ahmed el-Kuzberi’nin, Cenevre’deki Anayasa Komitesi toplantılarında sunduğu ve Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı belgenin, hükümetin daha önce sunduğu belgelerden daha detaylı ve daha sert bir tutumun yer aldığı görülüyor. Nitekim hükümet, bu belgede, muhalif Suriye Müzakere Heyeti ve sivil toplumun temsilcilerinden “DEAŞ ile İhvan-ı Müslümin’i (Müslüman Kardeşler) eşit görme” dahil olmak üzere “ekonomik terörü” ve “terör eylemlerini reddetmelerini” ve Rusya ile İran’a hiçbir şekilde işaret etmeden “ABD, İsrail ve Türkiye’den yapılan yabancı işgalini kınamalarını” talep ediyor. Hükümet, belgede ayrıca “her türlü ayrılıkçı gündemleri” reddettiğini belirterek, Özerk Yönetim’e karşı olduğunu dile getiriyor.
Suriye hükümeti, muhalefeti ve sivil toplumun katıldığı Anayasa Komitesi toplantılarının dördüncüsü dün sona erdi. 5’inci toplantı 2021’in başlarında yapılacak. Ekim 2019’da Anayasa Komitesi’nin kurulmasının ve “çalışma kriterleri” üzerinde anlaşma sağlanmasının ardından, hükümet heyeti “ulusal parametreleri” tartışmakta ısrar etti. Hükümet heyeti, önceki toplantılar boyunca bu parametrelerin nelerden oluştuğunu, anayasayı tartışmaya geçmeden önce “terör ve işgalleri” reddederek ve Suriye’nin egemenliğine ve birliğine bağlı kaldığını dile getirerek gösterdi. Hükümetin bu tutumu, Komite çalışmalarının Ağustos’ta yapılan üçüncü toplantıdan bu yana donmasına sebep oldu.

‘Ulusal ilkelere bir daha dönülmesin’ talebi reddedildi
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, geçen ay Moskova, Şam ve diğer bazı ziyaretlerinin ardından ilgili taraflarla yazılı bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmada, dördüncü turda, üçüncü turun gündeminin aynısının takip edileceği kabul ediliyor. Anlaşmanın ilgili maddesinde, dördüncü turda “Komitenin yetkilerine, Anayasa Komitesi tüzüğünün referans kriterlerine ve temel unsurlarına göre ulusal temeller ve ilkeler tartışılır” ifadeleri kullanılıyor. Ancak beşinci turun gündemi ile ilgili maddede “(150 kişilik komiteden 45 üyenin bulunduğu) Küçük grup Anayasa Komitesi’nin yetkilerine, tüzüğün referans kriterleri ve temel unsurları ile uyumlu olarak, anayasal ilkeleri (anayasanın temel ilkeleri) tartışacak” deniliyor.
Hükümet heyeti, süre noktasında bir üst sınır olmadan görüşmeleri “ulusal ilkeler” çerçevesinde sürdürmeyi isterken, Müzakere Heyeti ise anayasanın giriş kısmıyla ilgili görüşmelere geçmeyi istiyor. Pedersen’in taraflar arasında yaptığı son anlaşma, muhalefetin, dördüncü turdan sonra “ulusal ilkelerin” tartışılmasına bir daha dönülmemesi talebiyle ilgili onaylama ibaresi içermiyor.
Bununla birlikte, Kuzberi’nin önceki gün sunduğu ve Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı iki sayfalık belgedeki 8 madde, “ulusal ilkelerin esaslarını” detaylı bir şekilde açıklıyor. Belgenin birinci maddesinde, “DEAŞ, En-Nusra ve İhvan-ı Müslimin dahil olmak üzere terör örgütlerinin ve Suriye topraklarının tamamında bu örgütlerle irtibatı olan veya sahada ittifak kuran kişilerin yaptığı ve yapmakta olduğu terör eylemlerini tamamen reddetme” ve “ekonomik terör de dahil (Batı’nın yaptırımlarına atı yapılıyor) bazı ülkelerin Suriye halkına uyguladığı terörü… ve tek taraflı zorlayıcı önlemleri reddetme” yoluyla “terörün tüm tezahürleriyle mücadelenin sürdürülmesi” ifadelerine yer veriliyor.
“Türkiye, İsrail ve ABD’den Suriye topraklarına yapılan yabancı işgalinin kınanması ve mümkün olan tüm yollarla bu işgalin sonlandırılması, işgal ile ayakta duran ve her ne sebeple olursa olsun yabancı müdahalesi çağrısında bulunan otoritelerin tanınması veya ilişki kurulmasının suç sayılması” ifadelerinin kullanıldığı ikinci maddede, İran ve Rusya’nın varlığına değinilmiyor. Şam, söz konusu iki ülkenin Suriye hükümetinin talebi üzerine Suriye topraklarında bulunduğunu söylüyor.
Belgenin üçüncü maddesinde, Komite’ye katılanlardan “Suriye Arap Ordusu’nun görevlerini yerine getirmesi için orduyu tüm yollardan desteklemesi” talep ediliyor. Dördüncü maddede “yapısı ne olursa olsun her türlü ayrılıkçı veya yarı ayrılıkçı projeyi ve oldubittiyi empoze etme girişimlerini reddetme” ifadeleri kullanılıyor. Belgenin devamında bu maddenin 3 yolla yapılacağı belirtiliyor: “Toprak bütünlüğüne zarar veren her türlü siyasi veya askeri eylemi reddetme, her türlü ayrılıkçı veya yarı ayrılıkçı projeyi düşürmek, ayrılıkçı olan her türlü eğitim, öğretim, kültürel, toplumsal, siyasi veya askeri tedbirin reddedilmesi ve herhangi bir ayrılıkçı projeyi destekleyen ve arkasında duran örgütler ve gruplarla savaşılması ve bunların suçlu kabul edilmesi.”
Belgenin, dördüncü maddede Özerk Yönetim’e işaret ettiği düşünülüyor. ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun desteklediği ve Arap ve Kürt bileşenlerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kurduğu Özerk Yönetim, Suriye’nin kuzeydoğusunda ülke toprakların dörtte birini kontrol ediyor. SDG’nin kontrolündeki bölgeler, doğal kaynaklar bakımından zengin bölgelerden oluşuyor.

Devletin sembolleri
Belgenin beşinci maddesinde, “Her türlü dini, mezhep, bölgesel, kabile ve etnik aidiyetin üstünde olan ulusal kimlik, tüm Suriyeliler için birleştirici potayı temsil ediyor” denilerek, bu kimliğin 5 durumda “ortaya çıktığı” belirtiliyor. Belgede 5 durum şöyle tarif ediliyor:
1- Devletin ismi: Suriye Arap Cumhuriyeti
2- Resmi dil: Arapça
3- Vatana bağlılık ve vatanın savunmasına sadakat göstermek
4- Bireyin vatan toprağının tamamı için genel bir aidiyet hissetmesi
5- Bayrak ve milli marş gibi ulusal sembollere zarar verilmemesi
Belgenin altıncı maddesinde “ulusal birliği güçlendirme özelliğine sahip olan kültürel çeşitliliğin korunmasının” önemine vurgu yapılıyor. Yedinci madde, “mültecilerin dönüşlerinin mümkün olan her yoldan teşvik edilmesi ve bu hakkın teminat altına alınmasına, bazı grupların ve hükümetlerin bunu zayıf gerekçelerle engellemesi veya dönüşü siyasi gündemlerle irtibatlandırmasını reddetmeye” odaklanıyor. Yedinci maddede ayrıca “uluslararası toplumdan, Suriye Devleti’nin dönüş için uygun koşullar hazırlama çabalarını desteklemesi” talep ediliyor.
Belgenin sekizinci maddesi, insani durumlara tahsis ediliyor. Bu maddede, “Suriye Devleti’nin, yaklaşık 10 yıldır dayatılan sistematik terör savaşının sebep olduğu sıkıntıları Suriye halkının üzerinden kaldırma çabalarının desteklenmesi” talebi dile getiriliyor. Ayrıca bu meselenin siyaset malzemesi olarak kullanılmasının kınanması gerektiği ifade ediliyor.
Suriye Politik Araştırmalar Merkezi (SCPR), savaşla geçen 9 yılda Suriye’deki toplam ekonomik zararın 530 milyar dolar olduğunu açıkladı. Merkez’in raporuna göre, bu süreçte ülke altyapısının yüzde 40’ı zarar gördü, sayıları yaklaşık 22 milyona ulaşan Suriyeliler arasında yoksulluk oranı yüzde 86’ya ulaştı. Çatışmalarda 690 bin kişi öldü, 570 bini doğrudan katıldığı savaş sonucunda hayatını kaybetti. Savaş, 13 milyon kişinin evini terk etmesine ve mülteci konumuna düşmesine neden oldu. Ülke içinde 2,4 milyon çocuk eğitimden mahrum. Bunların yaklaşık yüzde 35’i okul çağındaki çocuklardan oluşuyor. Benzer oranlar ülke dışındaki Suriyeli çocuklar için de geçerli.
Cenevre’de bulunan kaynaklar, söz konusu belgenin dağıtılmasının ardından hükümet ve muhalefet temsilcileri arasında sert tartışmaların meydana geldiğini bildirdi. Kaynakların aktardığına göre, Müzakere Heyeti temsilcileri, Anayasa Komitesi’nin anayasayı tartışması gerektiğine vurgu yapan İlkeler ve Prosedürler Anlaşması’na bağlı kalınmasını talep etti. BM Temsilcisi Pedersen’in ekibinin bu tartışmalara katılmadığı ve katılımcıların çalışma referanslarını dile getirmediği belirtiliyor. Pedersen iki ay önce BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı bir konuşmada, Şam ve muhalefet heyetlerinin üzerinde uzlaştığı İlkeler ve Prosedürler Anlaşması’na bağlı kalınmasının önemini vurgulamıştı.
Muhaliflerden bazı katılımcılar, fikirler için "anayasal güvence" talep ederek "tartışmayı" anayasal alana taşımaya çalıştı ve bu çerçevede mültecilerin ve yerinden edilenlerin durumlarıyla ilgilenecek bağımsız ulusal bir heyetin kurulması, söz konusu kişilerin evlerine dönmesi için güvence verilmesi ve uygun ortamın hazırlanması ve İnsan Hakları Bağımsız Ulusal Heyet’in kurulması gibi somut öneriler sundu.
Dördüncü turun kapanışının ardından gözler 2021’in başlarında düzenlenecek beşinci tura çevrildi. Zira beşinci tur, ABD’de yeni yönetimin başa geleceği tarihlere denk geliyor. Yeni yönetim, seçim döneminde “siyasi sürece daha fazla yatırım yapma” sözü vermişti. Özellikle Suriye’de başkanlık seçimlerinin 2021’in ortasına denk gelmesi göz önüne alındığında, beşinci tur görüşmelerindeki tartışmaların, 2254 sayılı karar uyarınca seçimlere hazırlık amacıyla anayasal reformlara yaklaşıp yaklaşmayacağı sorusunun cevabı önem kazanacak.



Sudanlılar savaşın acımasızlığına rağmen hayatlarını geri kazanmaya çalışıyor

Hartum'da bir sokakta su dolu kovalar taşıyan çocuklar (AFP)
Hartum'da bir sokakta su dolu kovalar taşıyan çocuklar (AFP)
TT

Sudanlılar savaşın acımasızlığına rağmen hayatlarını geri kazanmaya çalışıyor

Hartum'da bir sokakta su dolu kovalar taşıyan çocuklar (AFP)
Hartum'da bir sokakta su dolu kovalar taşıyan çocuklar (AFP)

Sudanlılar bu ay ikinci yılına giren savaşın ağır koşullarına rağmen hayatlarını yeniden rayına oturtmaya çalışıyor. Hartum eyaletinin ikinci büyük kenti Omdurman'ın en kuzeyindeki Kerri bölgesinin coğrafi ve idari sınırları içinde yer alan bazı yerleşim birimleri, sokaklarda ve pazarlarda sınırlı hareketlilik, bazı sağlık merkezlerinin ve eczanelerin açılmasıyla asgari sağlık hizmetlerinin sunulması, ulaşım ve toplu taşıma araçlarının sınırlı bir kapsamda hareket etmesiyle birlikte yeniden canlanmaya başladı. Ordudan bir askeri kaynak Şarku’l Avsat'a, ordunun Omdurman'ın eski mahallelerindeki varlığına rağmen, el-Muhendisin banliyösünde Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) mevzilerinin bulunduğunu ve bunların Mühendisler Kolordusu karargahını kuşatmak için orduya karşı özel operasyonlar yürüttüğünü söyledi. Mahalleyi terk etmeyen birkaç genç dışında bölge sakinlerinin evlerine döndüğünü görmediğini de sözlerine ekleyen kaynak, insanları geri dönmeye teşvik edecek hiçbir hizmetin olmadığını ve içme suyunun da bulunmadığını belirtti.

dserg
Omdurman'ın kuzeyindeki Kerri bölgesinde Suudi Arabistan’dan gelen yardım kolilerini taşıyan Sudanlılar (SPA)

Yerel yetkililer Omdurman şehrinin geniş alanlarına yayılan çürümüş cesetleri kaldırmak için gönüllü kampanyalar başlatmış olsa da, acil servislerin şehrin bazı bölgelerinde yaşayanlar arasında cilt hastalıkları salgını olduğunu duyurmasının ardından birçok hastalığın yayılmasından endişe ediliyor.

Kerri bölgesi

Bölge sakinlerinin ifadesine göre Kerri bölgesinin çoğu mahallesine, birkaç çatışma ve uzak mevzilerinden yapılan top atışları dışında HDK tarafından girilmedi. Bu nedenle yaşam, dış mahallelerde devam eden savaştan büyük ölçüde etkilenmedi. Bu da bazı sakinleri, şehrin diğer bölgelerinde olduğu gibi evlerini terk etmemeye teşvik ederken, başkentin birçok bölgesi iletişim, internet kesintileri, sağlık, gıda ve içme suyu hizmetlerinden mustarip.

dvrf
Keskin fiyat artışları ve yakıt sıkıntısı Sudanlıların acılarını daha da artırıyor. (AFP)

Nispeten güvenli olan Kerri bölgesi, Hartum eyalet hükümetinin geçici karargâhı ve Omdurman'daki askeri bölgeleri sık sık ziyaret eden üst düzey ordu komutanlarının uğrak yeri haline geldi. Görgü tanıkları, vatandaşların güvenliğini sağlamak için Kerri mahallelerine ordu ve polis güçlerinin konuşlandırıldığını bildirirken, yetkililer çeşitli yasal kurumların savcılık, mahkeme, nüfus kayıt işlemleri ve kimlik belgelerinin halka verilmesi için çalıştığını duyurdu. Bazı mahalle sakinleri, güvenlik ve hizmet eksikliğinin başkent sakinlerinin karşılaştığı başlıca sorunlar olduğunu söyledi.

Korkutucu derecede yüksek fiyatlar

Bölgede yaşayan bir kişi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, geçen yıl Nisan ayı ortalarında savaşın patlak vermesinden önce olduğu gibi ‘sokakların hayatla dolup taştığını’ söyledi. Korkutucu derecede yüksek fiyatlara rağmen her türlü malın bulunabildiğini kaydeden bölge sakini, bu durumu (fiyat yüksekliğini) ülke genelinde kötüleşen ekonomik koşullar nedeniyle yüksek dolar kuruna bağladı.

sdvbfethr
Hartum'un güneyinde topçu ateşi sonrası enkaza dönen bir evi inceleyen insanlar (AFP)

Öte yandan Omdurman'ın eski kentindeki diğer mahalleler, ordu ve HDK arasındaki karşılıklı top atışları sonucunda büyük yıkıma uğradı. Bu mahalleler sakinlerinin kitlesel göçüne tanık oldu. Birden fazla kaynağa göre, çatışmalar sırasında meydana gelen hasarın onarılmasının ardından telefon ve internet hizmeti stabil durumda, ancak vatandaşların karşı karşıya olduğu en büyük sorun devam eden içme suyu krizi.

Hava ve topçu bombardımanı

Omdurman sakinlerinden el-Fadıl Hamad, Sudan Ordusu Hava Kuvvetleri tarafından yapılan bombardıman ve HDK tarafından meskûn mahallelere yapılan topçu atışlarında onlarca kişinin öldüğünü ve yaralandığını söyledi. Evlerin bombalarla yıkıldığını, elektrik direklerinin ve su şebekelerinin tahrip edildiğini, marketlerin ve dükkanların yağmalandığını ve soyulduğunu belirten Hamad, ordu güçlerinin mahallelere girip güvenliği sağlamasından sonra bile insanların evlerinde büyük çaplı soygunlar yaşandığını kaydetti.

Hamad, bazı komşularının evlerine dönmeye çalıştığını, ancak ordunun bölgenin tamamen güvenli olmadığı ve HDK'nin karşı saldırıları olabileceği gerekçesiyle onları engellediğini söyledi. Hamad ayrıca, ülke içinden ve dışından herkesin geri dönmek istediğini, ancak elektrik, su ve eğitim gibi hizmetlerin eksikliğinin şu anda geri dönmelerini zorlaştırdığını ifade etti.


BAE, Sudan'ı ‘istikrarsızlaştırma’ iddialarını reddetti

Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)
Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)
TT

BAE, Sudan'ı ‘istikrarsızlaştırma’ iddialarını reddetti

Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)
Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektupta, Sudan’ın BM Daimî Temsilcisi tarafından yapılan açıklamaları kategorik olarak reddettiğini ve bunların ‘temelsiz iddialar’ olduğunu ifade etti. Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Lana Zeki Nuseybe, BAE'nin, ‘Sudan’ın BM Daimî Temsilcisi tarafından yapılan yanlış iddiaları kategorik olarak reddettiğini’ vurgulayarak bunların ‘temelsiz iddialar’ olduğunu kaydetti.

Şarku’l Avsat’ın BAE resmi haber ajansı WAM’dan aktardığı habere göre Nuseybe dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, “BAE, 21 Nisan'da BM Güvenlik Konseyi'ne bir mektup göndererek, çatışmadan bir yıl sonra yanıltıcı bilgiler ve yanlış anlatılar yaymanın sorumluluktan kaçmayı ve Sudan'daki insani krizi ele almaya yönelik uluslararası çabaları baltalamayı amaçladığını vurguladı” ifadelerini kullandı.

Sudan Tribune gazetesine göre Sudan, BM Güvenlik Konseyi'ni BAE'yi resmen kınamaya ve Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) savaş malzemesi ve finansman sağlamayı durdurmaya çağırdı. Sudan 29 Mart'ta BM Güvenlik Konseyi'ne BAE aleyhinde bir şikâyette bulunarak, BAE'yi savaşı ateşlemeyi planlamak ve Çad'ın yardımıyla HDK'yi desteklemekle suçladı. BAE, BM Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektupta “Sudan'daki çatışmaya barışçıl bir çözümü desteklemeye kararlı olduğunu, tüm paydaşlarla birlikte çalışmaya devam edeceğini belirtti. Sudan'ı kalıcı çözüme ulaşmak ve sivil bir hükümet kurmak için ulusal mutabakat sağlamak üzere siyasi yola sokmayı amaçlayan her türlü süreci destekleyeceğini” vurguladı.


Devrimci Uyanış Konseyi lideri HDK'ye karşı Sudan ordusuna katıldığını duyurdu

Darfur'da Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların yol açtığı yıkımdan (AFP)
Darfur'da Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların yol açtığı yıkımdan (AFP)
TT

Devrimci Uyanış Konseyi lideri HDK'ye karşı Sudan ordusuna katıldığını duyurdu

Darfur'da Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların yol açtığı yıkımdan (AFP)
Darfur'da Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların yol açtığı yıkımdan (AFP)

Devrimci Uyanış Konseyi Başkanı ve Sudan'ın batısında bulunan Darfur bölgesindeki Mahamid kabilesinin lideri Musa Hilal, dün (Pazartesi), Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı mücadelede Sudan ordusuyla tam bir ittifak içinde olduğunu açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı’ndan (AWP) aktardığı habere göre Hilal, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'de Devrimci Uyanış Konseyi askerleri ve HDK Komutanı Muhammed Hamdan Daklu'nun (Hamideti) da mensubu olduğu Rizeygat kabilesinin en büyük aşireti olan Mahamid aşiretinin erkeklerinden oluşan bir kalabalığa hitap ettiği konuşmada şunları söyledi: “İyi bir vatandaş için vatanını yok etmek ya da işgalini kabul etmek kabul edilemez. Buradan devletin, vatanın ve egemen kurumlarının yanında olduğumuzu ilan ediyor ve yerimizin herhangi bir milisin yanı değil, Sudan ordusunun yanı olduğunu duyuruyoruz.”

Hilal, Darfur bölgesindeki Arap kabilelerinden oluşturulan ve 2003 yılında bölgede patlak veren iç savaşta Sudan ordusunun yanında silahlı hareketlere karşı savaşan Cancavid milislerinin kurucusudur.

Daha sonra Sudan hükümeti ile Hilal arasında, Hilal'in karşı çıktığı silah toplama projesi konusunda keskin anlaşmazlıklar yaşandı. O dönemde hükümetin kendisine arabuluculuk teklif etmesinin ardından, Devrimci Uyanış Konseyi'nin yürütme ve yasama makamlarına katılmasını, göçebe bölgelerde kalkınma ve hizmet için gerçek projelerin oluşturulmasını ve kuvvetlerinin HDK ile entegrasyonuna ilişkin askeri dosyanın çözülmesini talep etti.

Hilal, Nisan 2006'da emrindeki silahlı adamlara ve gönüllülere, Kuzey ve Batı Darfur'daki köylere saldırı başlatma yetkisi verdiğine dair haberlerin ardından Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından arananlar listesine alındı.

O dönemde devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'e bağlı olan HDK, Darfur bölgesinde silah toplamayı reddetmesi üzerine Hilal'i Kasım 2017'de tutukladı. Hilal, Sudan Egemenlik Konseyi tarafından affedildikten sonra 11 Mart 2021 tarihinde başkent Hartum'daki bir cezaevinden serbest bırakıldı.


Lübnan: Basil, iki yıl süren anlaşmazlıkların ardından Busaab'ı hareketinden dışladı

 İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)
İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)
TT

Lübnan: Basil, iki yıl süren anlaşmazlıkların ardından Busaab'ı hareketinden dışladı

 İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)
İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)

Lübnan Meclis Başkan Yardımcısı İlyas Busaab'ın, taraflar arasında iki yıldır süren ve parti liderlerinden parlamento bloğunun temsilcilerine kadar uzanan ‘sessiz anlaşmazlıkların’ ardından, Cibran Basil başkanlığındaki Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) ile ilişkisi resmen sona erdi. Bu durum, tanınmış ve önde gelen isimleri ÖYH'den dışlayan iç gerilimlere ışık tutuyor.

Busaab , geçtiğimiz yıllarda ÖYH'nin parlamento bloğunun en önde gelen isimlerinden ve eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın kilit danışmanlarından biri idi. Busaab'ın ‘artık ÖYH’de olmadığını’ belirten ÖYH'nin önde gelen kaynakları, Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, Busaab'ın ‘aylardır parlamento bloğunun toplantılarına katılmadığını’ ve ‘bu ayrılığa yol açan derin farklılıkların ardından’ ilişkinin sona erdiğini belirtti.

Son gelişme Busaab’ın ÖYH’den dışlandığını gösterirken, ÖYH içinde milletvekilleri ve parti liderleriyle yaşanan anlaşmazlıklar dosyasını yeniden açtı. Bu durum, son seçim döneminde ortaya çıkan ve ÖYH içindeki krizi yansıtan; ‘istifa’, ‘görevden alınma’ ya da ‘dışlanma’ ile sonuçlanan anlaşmazlıkların ardından geldi. Bu dalgayı, Basil'in 2015 yılında Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın yerini alarak ÖYH’nin başına geçmesinden beri kamuoyu önünde ortaya çıkmaya başlayan ÖYH liderlerini etkileyen başka bir dalga takip etti.

ÖYH’ye yakın kaynaklar, bu gelişmeleri ‘parti iç meseleleri’ çerçevesinde değerlendirirken, Busaab olayından sonra diğer milletvekilleriyle aralarına mesafe koyan başka bir grup olduğuna dair bilgileri ise reddediyor.


Kabile gerilimi Sudan'ın doğusuna ulaştı

Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)
TT

Kabile gerilimi Sudan'ın doğusuna ulaştı

Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)

Sudan Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı'ndan eski bir üst düzey yetkilinin yerli unsurların kimliğini sorguladığı açıklamaları ülkenin doğusunda gerginlik ve aşiret gerilimine yol açtı. Bu durum, siyasi ve sivil güçlerin, söz konusu açıklamaları ‘ırkçı ve nefret söylemini körükleyici’ olarak nitelendirerek eski rejimin destekçilerini ülkede devam eden savaşla bağlantılı olarak doğu bölgesindeki durumu karmaşık hale getirmekle suçlamasına sebep oldu.

Kassala Eyaleti Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı eski direktörü emekli Tümgeneral Bedreddin Abdulhakem'in Sudan'ın doğusundaki belirli bir kabilenin üyelerini komşu bir ülkeden gelen mülteciler olarak tanımlaması ve Sudan vatandaşlıklarının derhal iptal edilmesi çağrısında bulunması, doğudaki üç eyalet olan Kızıldeniz, Kassala ve el-Gadarif'te büyük bir nüfus ağırlığına sahip olan bu grupları kızdırdı.

Bu açıklamalar üzerine söz konusu kabilelerin gençleri hem Port Sudan'da hem de Kassala'da halka açık toplantılar düzenleyerek güvenlik yetkilisinin Sudan'a aidiyetlerini sorgulayan açıklamalarından dolayı yasal olarak sorumlu tutulmasını talep etti.

Sudanlılar, sosyal medya platformlarında, el-Ubeyd şehri yakınlarında ordu üniforması giyen bir grup insanın, sivil kıyafetli bir dizi erkeğin katledilmesini alkışladıkları ve kurbanların Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) komutanları olduğunu iddia ederek bağırdıkları bir videoyu paylaştı.

Daha önce yaşanan benzer bir olayın ardından Sudan Ordu Komutanlığı olayla ilgili soruşturma başlattığını duyurmuş, ancak sonuçlar henüz açıklanmamıştı. Siyasi liderler ve insan hakları grupları olayı ‘terör suçu’ olarak kınarken, Ulusal Ümmet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Salah Menna da suçun el-Ubeyd'de işlendiğini doğruladı.


UNRWA: Bağımsız İnceleme Grubu’nun hakkımızdaki raporunun sonuçlarından memnunuz

Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)
Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)
TT

UNRWA: Bağımsız İnceleme Grubu’nun hakkımızdaki raporunun sonuçlarından memnunuz

Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)
Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, dün yaptığı açıklamada Bağımsız İnceleme Grubu tarafından UNRWA hakkındaki raporunun sonuçlarından duyulan memnuniyeti ifade etti. Lazzarini, Bağımsız İnceleme Grubu raporunda, UNRWA’nın tarafsızlığını ‘insanların hayatlarını kurtarmaya devam edebilmesinin temeli’ olarak nitelendirildiğini vurguladı.

Lazzarini, sözlerini şöyle sürdürdü:

Rapor, UNRWA'nın disiplin cezaları da dâhil olmak üzere tarafsızlık ilkesini uygulamak için önemli mekanizmaları ve süreçleri olduğunu teyit ediyor. Ayrıca UNRWA'nın 2022 ve 2024 yılları arasında tüm iddiaları gözden geçirdiğini ve görevi kötüye kullanma noktasında kanıt olduğunda soruşturma açtığını ortaya koyuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1949 yılında kurulan UNRWA'nın Genel Komiseri, UNRWA'nın Bağımsız İnceleme Grubu raporunda yer alan tavsiyeleri yerine getirmek üzere bir takvimi de içeren bir eylem planı üzerinde çalıştığını şunları vurguladı. Lazzarini, UNRWA’nın eşitlikçi ve kaliteli eğitim sağlamak için çaba göstermeye devam edeceğini, bunun yanında barış, hoşgörü ve insan haklarına katkıda bulunan değerlere bağlı kalmasını sağlamak için eğitim programının içeriğini düzenli olarak gözden geçireceğini ve geliştireceğini belirtti.

Filistin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ise Bağımsız İnceleme Grubu'nun raporu, BM ve uluslararası toplumun UNRWA’nın yetkilerini koruma ve devamlılığını sağlama konusundaki kararlılığının bir göstergesi olduğu vurgulandı. Bakanlık rapordan duyulan memnuniyeti dile getirildi.

Bakanlık, açıklamasında UNRWA'ya fon sağlamayı bırakan ülkelere, kararlarını acilen gözden geçirmeleri ve gerekli desteği sağlamak, UNRWA'nın sürdürülebilirliğini ve etkinliğini desteklemek ve mültecilerin bakımını, haklarını, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarın korunması için üstlendiği hayati rolü oynamasına izin vermek üzere UNRWA' ile yeniden temasa geçmeleri çağrısında bulundu.

Açıklamada “Bu rapor, BM ve uluslararası toplumun UNRWA'nın yetkilerini koruma ve Filistinli mültecilerin hakları sağlanıp uluslararası hukuk ve BM kararları uyarınca adil bir siyasi çözüm bulunana kadar devamlılığını sağlama konusundaki kararlılığının bir kanıtıdır” denildi.

BM, dün sabah, UNRWA'nın çalışmalarına ilişkin Bağımsız İnceleme Grubu tarafından hazırlanan raporun, İsrail'in UNRWA personelinden bazılarının ‘terör örgütlerine’ üye oldukları ve 7 Ekim'de İsrail'e yönelik saldırılarda Hamas Hareketi ile suç ortaklığı yaptıkları iddialarına ilişkin kanıt sunmadığını bildirdiğini açıkladı.

Raporda, 1949 yılında BM Genel Kurulu kararıyla kurulan UNRWA'nın çalışmalarında tarafsızlığı sağlamak için birçok mekanizmaya sahip olduğu ve çalışanlarının listesini periyodik olarak İsrail'e sunduğu belirtilirken İsrail hükümetinin ‘2011 yılından bu yana bu listelere dayanarak UNRWA personelinden herhangi biri hakkında herhangi bir endişesini UNRWA'ya bildirmediği’ de vurgulandı.


Grundberg Husilere gerilimi azaltma çağrısında bulundu

Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)
Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)
TT

Grundberg Husilere gerilimi azaltma çağrısında bulundu

Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)
Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)

BM'nin Yemen elçisi Hans Grundberg, Yemen'deki çatışmaya yeni bir sayfa açacağını umduğu barış planına destek çabaları kapsamında tekrar Maskat'a döndü.

Grundberg'in ofisi, "X" platformundaki bir tweet'te, Umman'ın başkentinde Husi grubunun sözcüsü ve baş müzakerecisi Muhammed Abdul Salam ile ve Umman’dan bir grup üst düzey yetkiliyle BM'nin Yemen yol haritasında ilerleme sağlama ve Ortadoğu bölgesinde gerilimin azaltılmasını müzakere ettikleri ifade edildi.

Diğer yandan Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Raşid el-Alimi, ABD'nin Yemen Büyükelçisi Stephen Fagin'i Riyad'da kabul etti ve İran'ın Husi grubuna gönderdiği silahlara karşı uluslararası mücadelenin gerekliliğini vurguladı. Yemen Haber Ajansı SABA’nın haberine göre toplantıda "terörist Husi milislerinin nakliye gemilerine, uluslararası nakliye hatlarına yönelik saldırıları ve bu saldırıların Yemen ve bölge halkları ile ulusal ekonomilerinin yaşam koşulları üzerindeki feci yansımalarının" ele alındı.”


Gişede iyi başlayan yeni korku-komedinin devamı gelecek mi?

Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
TT

Gişede iyi başlayan yeni korku-komedinin devamı gelecek mi?

Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)

Tutsak Abigail'in (Abigail) yıldızı Melissa Barrera, yeni vampir filminin devamının mümkün olup olmadığını açıkladı. 

1936'da çekilen Drakula'nın Kızı (Dracula's Daughter) filminin öyküsünden esinlenen korku-komedi, 28 milyon dolarlık yapım bütçesine karşılık dünya çapında şimdiden 15 milyon dolar hasılat elde etmeyi başardı. 

Tutsak Abigail, Çığlık 6'nın (Scream 6) da yönetmen koltuğunda oturan ikili Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett'in imzasını taşıyor. 

Barrera'nın başrolünü üstlendiği film, bir çete liderinin kızını kaçıran bir grup suçluyu merkeze alıyor. 12 yaşındaki kızın vampir olduğundan habersiz ekip, bir anda kendilerini büyük bir tehlikenin ortasında buluyor.

IndieWire'a verdiği röportajda Barrera, filmin finansal açıdan başarılı olması halinde Abigail'in devamının çekilebileceğini söyledi. 

"Sadece dişlerimi takıp uçmak istiyorum"

Bir devam filminde neler olabileceğini düşündüğünü anlatan Barrera, katliamdan kurtulan kişi üzerinden ilerlenebileceğini ve canlandırdığı karakterin vampire dönüşmesiyle neler olabileceğini açıkladı.

Film yeterince başarılı olursa ve bir devam filmi yapmak isterlerse, bir vampir Joey olma ihtimali var. Eve dönüyor, vampire dönüşüyor ve Abigail'in peşine düşüyor. Bu kesinlikle olabilir. Ben sadece dişlerimi takıp uçmak istiyorum.

Eleştirmenlere göre Tutsak Abigail'in beklenmedik sonu, anlatı açısından bir devam filminin kolayca çekilmesine olanak tanıyor. 

Hem eleştirmenler hem de sinemaseverler beğendi

Gişede umut vaat eden bir başlangıç yapan film, eleştirmenlerden de övgü dolu yorumlar aldı.

Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 84 gibi yüksek bir puana sahip olan Tutsak Abigail, sinemaseverleri de memnun etti. Filmin izleyici skoru 88. Eleştirmenlere göre bu başarılı puanlar da izleyicilerin bir devam filmi görmek isteyebileceği anlamına geliyor.

Gazze yorumları yüzünden Çığlık serisinden kovulmuştu

33 yaşındaki Melissa Barrera, 2022 yapımı Çığlık (Scream) ve geçen yıl gösterime giren Çığlık 6'da rol almıştı. Meksikalı oyuncu, sosyal medyada Gazze Savaşı'yla ilgili yaptığı yorumlar nedeniyle serinin 7. filminden çıkarılmıştı. 

Independent Türkçe, ScreenRant, IndieWire


Esad: ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz

Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)
Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)
TT

Esad: ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz

Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)
Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı İnal Ardzınba'yla söyleşisinde, Suriye'nin 10 yılı aşkın süredir devam eden yalıtılmışlığının ardından açılım arayışları çerçevesinde Washington'la "zaman zaman" görüşmeler yaptığını söyledi.

Abhazya Dışişleri Bakanı Ardzınba, Suriye Devlet Başkanı Esad'la Rusya Devlet Televizyonu için bir söyleşi gerçekleştirdi.

Rusya Devlet Televizyonu Kanal 1'de dün yayımlanan söyleşide Esad, "Amerika şu anda topraklarımızın bir kısmını hukuka aykırı olarak işgal ediyor, terörizmi finanse ediyor ve topraklarımızı işgal eden İsrail'i destekliyor. Ama zaman zaman onlarla görüşüyoruz, her ne kadar bu toplantılar bizi bir yere götürmese de her şey değişecek" ifadelerini kullandı. 

Görüşmelerde kimlerin yer aldığı ya da neler konuşulduğuna dair daha fazla ayrıntı vermeyen Esad, "Batı'yla diyaloğu yeniden kurma olasılığı var mı", sorusunu şöyle yanıtladı:

Umut her zaman oradadır, denememiz gereken bir sonuç olmayacağını bilsek bile. Siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır. Onlarla ilgili kötü düşüncelerimize rağmen çalışmalı ve onlara haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi anlatmalıyız. Onlarla ancak eşitlik temelinde işbirliği yapacağız.

Uzun süre Batı'da yaşadığını belirten Esad, sözlerine şöyle devam etti:

Onların bilimsel ve kültürel başarılarına saygı duyuyorum ve bu başarılar sayesinde güçlendiler. Ancak güç onları yozlaştırdı ve siyasi sınıfta yozlaşma ortaya çıktı. Kişisel kariyerleriyle daha fazla ilgilenmeye başladılar ve artık halklarını umursamadılar. Ve medyaları aileyi yok eden ve insanları çevrelerinden soyutlayan bir sanal gerçeklik yaratıyor. Bütün bunlar onları gelecekte başarılarına odaklanmaya itebilir.

ABD, 2011'de Suriye iç savaşının başlamasıyla Esad yönetimiyle bütün diplomatik bağlarını koparmış ve Suriye'ye yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. ABD'nin bu kararının ardından pek çok Batılı ülke ve bazı Arap ülkeleri de Suriye'yle ilişkilerini kesmişti.

Diğer yandan Suriye geçen yıl Arap dünyasıyla ilişkileri yeniden kurmaya yöneldi. 11 yıl aradan sonra Aralık 2023'te Suudi Arabistan'a büyükelçi atayan Suriye, ABD'nin müttefiki zengin Körfez ülkeleriyle Suriye'nin yeniden inşasını finanse edebilecekleri umuduyla daha iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. 

Ancak, ABD'nin başını çektiği Batı dünyasının yaptırımları bu ilişkilerin ilerlemesinin engeli olarak görülüyor. ABD, 2020'de Suriye hükümetiyle herhangi bir finansal ya da teknolojik işbirliği yapan kişi veya kuruluşların yaptırma tutulmasını içeren Sezar Yasası'nı çıkarmıştı. Yasaya göre, ilgili kişi ya da kuruluşun ABD'deki mal varlığı dondurulabiliyor ve ABD'den vize alması yasaklanıyor.

Esad'la söyleşiyi gerçekleştiren Ardzınba'nın Dışişleri Bakanlığı görevini üstlendiği Abhazya Cumhuriyeti, Rusya, Nikaragua, Venezuela, Nauru ve Suriye tarafından bağımsız devlet olarak tanınıyor ancak Birleşmiş Milletler'de bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiyor. Abhazya, 1994'te Rusya'nın desteğiyle Gürcistan'dan bağımsızlığını ilan etmişti.

Independent Türkçe, Sana, AFP, Times of Israel


Hamas lideri Haniye'nin kız kardeşi mahkemeye çıktı

İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)
İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)
TT

Hamas lideri Haniye'nin kız kardeşi mahkemeye çıktı

İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)
İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)

Hamas lideri İsmail Haniye'nin kız kardeşlerinden Zeba Abdulselam Haniye, terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla yargı karşısına çıktı.

İsrail'in güneyindeki Beerşeba şehrinde dün yapılan duruşmada Haniye'nin WhatsApp mesajları ele alındı

Mahkemede, 57 yaşındaki Haniye'nin, Hamas lideri abisi de dahil bazı kişilere WhatsApp üzerinden 7 Ekim'de yapılan Aksa Tufanı saldırılarını öven mesajlar attığı savunuldu.

Haniye'nin 9 ve 10 Ekim'de WhatsApp gruplarına gönderdiği mesajlarda, buradaki kişilerden "düşmanın yok edilmesini sağlayacak dualar paylaşmasını istediği" öne sürüldü. 

Haniye hakkında teröre teşvik ve örgüt propagandası suçlarından toplamda 20 yıl hapis istendi.

Savcılıktan yapılan açıklamada, Haniye'nin hukuki süreç tamamlanana kadar hapiste tutulması da talep edildi. 

Katar'da sürgündeki Hamas lideri Haniye'nin üç kız kardeşi de İsrail yurttaşlığına sahip ve Tel Şeva'da yaşıyor. Times of Israel'in aktardığına göre üçü de İsrailli Araplarla evli.

İsrail polisi, iç istihbarat teşkilatı Şin Bet'le düzenlediği "Şafak Operasyonuyla" Zeba Abdulselam Haniye'yi 1 Nisan'da gözaltına almıştı.

Polis, Haniye'nin evine yapılan baskında "ciddi güvenlik ihlallerine işaret eden" birçok belge, görsel ve telefon ele geçirildiğini savunmuştu. 

Gazze savaşı 

İsrail, Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı operasyonuna, Demir Kılıçlar operasyonuyla yanıt vermişti. 

Filistin Sağlık Bakanlığı'nın paylaştığı rakamlara göre, İsrail ordusunun bombardımanlarında Gazze'de 14 bin 685'i çocuk, 9 bin 670'i kadın en az 34 bin 97 kişi öldürülürken, 76 bin 980 kişi de yaralandı. 

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de İsrail askerleriyle yasadışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 485 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ise Gazze'den düzenlenen saldırılarda 604'ü asker en az 1200 kişinin öldürüldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını duyurdu.

Independent Türkçe, Times of Israel, AA