Suriye hükümet heyeti başkanı Ahmed el-Kuzberi’nin, Cenevre’deki Anayasa Komitesi toplantılarında sunduğu ve Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı belgenin, hükümetin daha önce sunduğu belgelerden daha detaylı ve daha sert bir tutumun yer aldığı görülüyor. Nitekim hükümet, bu belgede, muhalif Suriye Müzakere Heyeti ve sivil toplumun temsilcilerinden “DEAŞ ile İhvan-ı Müslümin’i (Müslüman Kardeşler) eşit görme” dahil olmak üzere “ekonomik terörü” ve “terör eylemlerini reddetmelerini” ve Rusya ile İran’a hiçbir şekilde işaret etmeden “ABD, İsrail ve Türkiye’den yapılan yabancı işgalini kınamalarını” talep ediyor. Hükümet, belgede ayrıca “her türlü ayrılıkçı gündemleri” reddettiğini belirterek, Özerk Yönetim’e karşı olduğunu dile getiriyor.
Suriye hükümeti, muhalefeti ve sivil toplumun katıldığı Anayasa Komitesi toplantılarının dördüncüsü dün sona erdi. 5’inci toplantı 2021’in başlarında yapılacak. Ekim 2019’da Anayasa Komitesi’nin kurulmasının ve “çalışma kriterleri” üzerinde anlaşma sağlanmasının ardından, hükümet heyeti “ulusal parametreleri” tartışmakta ısrar etti. Hükümet heyeti, önceki toplantılar boyunca bu parametrelerin nelerden oluştuğunu, anayasayı tartışmaya geçmeden önce “terör ve işgalleri” reddederek ve Suriye’nin egemenliğine ve birliğine bağlı kaldığını dile getirerek gösterdi. Hükümetin bu tutumu, Komite çalışmalarının Ağustos’ta yapılan üçüncü toplantıdan bu yana donmasına sebep oldu.
‘Ulusal ilkelere bir daha dönülmesin’ talebi reddedildi
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, geçen ay Moskova, Şam ve diğer bazı ziyaretlerinin ardından ilgili taraflarla yazılı bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmada, dördüncü turda, üçüncü turun gündeminin aynısının takip edileceği kabul ediliyor. Anlaşmanın ilgili maddesinde, dördüncü turda “Komitenin yetkilerine, Anayasa Komitesi tüzüğünün referans kriterlerine ve temel unsurlarına göre ulusal temeller ve ilkeler tartışılır” ifadeleri kullanılıyor. Ancak beşinci turun gündemi ile ilgili maddede “(150 kişilik komiteden 45 üyenin bulunduğu) Küçük grup Anayasa Komitesi’nin yetkilerine, tüzüğün referans kriterleri ve temel unsurları ile uyumlu olarak, anayasal ilkeleri (anayasanın temel ilkeleri) tartışacak” deniliyor.
Hükümet heyeti, süre noktasında bir üst sınır olmadan görüşmeleri “ulusal ilkeler” çerçevesinde sürdürmeyi isterken, Müzakere Heyeti ise anayasanın giriş kısmıyla ilgili görüşmelere geçmeyi istiyor. Pedersen’in taraflar arasında yaptığı son anlaşma, muhalefetin, dördüncü turdan sonra “ulusal ilkelerin” tartışılmasına bir daha dönülmemesi talebiyle ilgili onaylama ibaresi içermiyor.
Bununla birlikte, Kuzberi’nin önceki gün sunduğu ve Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı iki sayfalık belgedeki 8 madde, “ulusal ilkelerin esaslarını” detaylı bir şekilde açıklıyor. Belgenin birinci maddesinde, “DEAŞ, En-Nusra ve İhvan-ı Müslimin dahil olmak üzere terör örgütlerinin ve Suriye topraklarının tamamında bu örgütlerle irtibatı olan veya sahada ittifak kuran kişilerin yaptığı ve yapmakta olduğu terör eylemlerini tamamen reddetme” ve “ekonomik terör de dahil (Batı’nın yaptırımlarına atı yapılıyor) bazı ülkelerin Suriye halkına uyguladığı terörü… ve tek taraflı zorlayıcı önlemleri reddetme” yoluyla “terörün tüm tezahürleriyle mücadelenin sürdürülmesi” ifadelerine yer veriliyor.
“Türkiye, İsrail ve ABD’den Suriye topraklarına yapılan yabancı işgalinin kınanması ve mümkün olan tüm yollarla bu işgalin sonlandırılması, işgal ile ayakta duran ve her ne sebeple olursa olsun yabancı müdahalesi çağrısında bulunan otoritelerin tanınması veya ilişki kurulmasının suç sayılması” ifadelerinin kullanıldığı ikinci maddede, İran ve Rusya’nın varlığına değinilmiyor. Şam, söz konusu iki ülkenin Suriye hükümetinin talebi üzerine Suriye topraklarında bulunduğunu söylüyor.
Belgenin üçüncü maddesinde, Komite’ye katılanlardan “Suriye Arap Ordusu’nun görevlerini yerine getirmesi için orduyu tüm yollardan desteklemesi” talep ediliyor. Dördüncü maddede “yapısı ne olursa olsun her türlü ayrılıkçı veya yarı ayrılıkçı projeyi ve oldubittiyi empoze etme girişimlerini reddetme” ifadeleri kullanılıyor. Belgenin devamında bu maddenin 3 yolla yapılacağı belirtiliyor: “Toprak bütünlüğüne zarar veren her türlü siyasi veya askeri eylemi reddetme, her türlü ayrılıkçı veya yarı ayrılıkçı projeyi düşürmek, ayrılıkçı olan her türlü eğitim, öğretim, kültürel, toplumsal, siyasi veya askeri tedbirin reddedilmesi ve herhangi bir ayrılıkçı projeyi destekleyen ve arkasında duran örgütler ve gruplarla savaşılması ve bunların suçlu kabul edilmesi.”
Belgenin, dördüncü maddede Özerk Yönetim’e işaret ettiği düşünülüyor. ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun desteklediği ve Arap ve Kürt bileşenlerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kurduğu Özerk Yönetim, Suriye’nin kuzeydoğusunda ülke toprakların dörtte birini kontrol ediyor. SDG’nin kontrolündeki bölgeler, doğal kaynaklar bakımından zengin bölgelerden oluşuyor.
Devletin sembolleri
Belgenin beşinci maddesinde, “Her türlü dini, mezhep, bölgesel, kabile ve etnik aidiyetin üstünde olan ulusal kimlik, tüm Suriyeliler için birleştirici potayı temsil ediyor” denilerek, bu kimliğin 5 durumda “ortaya çıktığı” belirtiliyor. Belgede 5 durum şöyle tarif ediliyor:
1- Devletin ismi: Suriye Arap Cumhuriyeti
2- Resmi dil: Arapça
3- Vatana bağlılık ve vatanın savunmasına sadakat göstermek
4- Bireyin vatan toprağının tamamı için genel bir aidiyet hissetmesi
5- Bayrak ve milli marş gibi ulusal sembollere zarar verilmemesi
Belgenin altıncı maddesinde “ulusal birliği güçlendirme özelliğine sahip olan kültürel çeşitliliğin korunmasının” önemine vurgu yapılıyor. Yedinci madde, “mültecilerin dönüşlerinin mümkün olan her yoldan teşvik edilmesi ve bu hakkın teminat altına alınmasına, bazı grupların ve hükümetlerin bunu zayıf gerekçelerle engellemesi veya dönüşü siyasi gündemlerle irtibatlandırmasını reddetmeye” odaklanıyor. Yedinci maddede ayrıca “uluslararası toplumdan, Suriye Devleti’nin dönüş için uygun koşullar hazırlama çabalarını desteklemesi” talep ediliyor.
Belgenin sekizinci maddesi, insani durumlara tahsis ediliyor. Bu maddede, “Suriye Devleti’nin, yaklaşık 10 yıldır dayatılan sistematik terör savaşının sebep olduğu sıkıntıları Suriye halkının üzerinden kaldırma çabalarının desteklenmesi” talebi dile getiriliyor. Ayrıca bu meselenin siyaset malzemesi olarak kullanılmasının kınanması gerektiği ifade ediliyor.
Suriye Politik Araştırmalar Merkezi (SCPR), savaşla geçen 9 yılda Suriye’deki toplam ekonomik zararın 530 milyar dolar olduğunu açıkladı. Merkez’in raporuna göre, bu süreçte ülke altyapısının yüzde 40’ı zarar gördü, sayıları yaklaşık 22 milyona ulaşan Suriyeliler arasında yoksulluk oranı yüzde 86’ya ulaştı. Çatışmalarda 690 bin kişi öldü, 570 bini doğrudan katıldığı savaş sonucunda hayatını kaybetti. Savaş, 13 milyon kişinin evini terk etmesine ve mülteci konumuna düşmesine neden oldu. Ülke içinde 2,4 milyon çocuk eğitimden mahrum. Bunların yaklaşık yüzde 35’i okul çağındaki çocuklardan oluşuyor. Benzer oranlar ülke dışındaki Suriyeli çocuklar için de geçerli.
Cenevre’de bulunan kaynaklar, söz konusu belgenin dağıtılmasının ardından hükümet ve muhalefet temsilcileri arasında sert tartışmaların meydana geldiğini bildirdi. Kaynakların aktardığına göre, Müzakere Heyeti temsilcileri, Anayasa Komitesi’nin anayasayı tartışması gerektiğine vurgu yapan İlkeler ve Prosedürler Anlaşması’na bağlı kalınmasını talep etti. BM Temsilcisi Pedersen’in ekibinin bu tartışmalara katılmadığı ve katılımcıların çalışma referanslarını dile getirmediği belirtiliyor. Pedersen iki ay önce BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı bir konuşmada, Şam ve muhalefet heyetlerinin üzerinde uzlaştığı İlkeler ve Prosedürler Anlaşması’na bağlı kalınmasının önemini vurgulamıştı.
Muhaliflerden bazı katılımcılar, fikirler için "anayasal güvence" talep ederek "tartışmayı" anayasal alana taşımaya çalıştı ve bu çerçevede mültecilerin ve yerinden edilenlerin durumlarıyla ilgilenecek bağımsız ulusal bir heyetin kurulması, söz konusu kişilerin evlerine dönmesi için güvence verilmesi ve uygun ortamın hazırlanması ve İnsan Hakları Bağımsız Ulusal Heyet’in kurulması gibi somut öneriler sundu.
Dördüncü turun kapanışının ardından gözler 2021’in başlarında düzenlenecek beşinci tura çevrildi. Zira beşinci tur, ABD’de yeni yönetimin başa geleceği tarihlere denk geliyor. Yeni yönetim, seçim döneminde “siyasi sürece daha fazla yatırım yapma” sözü vermişti. Özellikle Suriye’de başkanlık seçimlerinin 2021’in ortasına denk gelmesi göz önüne alındığında, beşinci tur görüşmelerindeki tartışmaların, 2254 sayılı karar uyarınca seçimlere hazırlık amacıyla anayasal reformlara yaklaşıp yaklaşmayacağı sorusunun cevabı önem kazanacak.