Kuveyt Ulusal Meclisi’nin yüzde 60'ı değişti... Başkanlık savaşı başladı ve kadınlar temsilciliğin dışında kaldı

Kuveyt Emiri hükümetin istifasını kabul ederek geçici süreliğine işlerle ilgilenmesini emretti… Yeni Ulusal Meclis’e ayın ortasında toplanmak üzere davet gönderildi

Kuveyt'in Abdullah es-Salim bölgesinde seçim sonuçlarını açıklayan bir hakim (AFP)
Kuveyt'in Abdullah es-Salim bölgesinde seçim sonuçlarını açıklayan bir hakim (AFP)
TT

Kuveyt Ulusal Meclisi’nin yüzde 60'ı değişti... Başkanlık savaşı başladı ve kadınlar temsilciliğin dışında kaldı

Kuveyt'in Abdullah es-Salim bölgesinde seçim sonuçlarını açıklayan bir hakim (AFP)
Kuveyt'in Abdullah es-Salim bölgesinde seçim sonuçlarını açıklayan bir hakim (AFP)

Resmi sonuçları dün açıklanan Kuveyt Ulusal Meclisi seçimleri, Körfez'deki parlamentolar arasında en hararetli olan meclisin yapısında büyük bir değişiklikler yaşandı.
Parlamento üyelerini temsil eden 50 milletvekilinden 31 yeni milletvekilinin parlamento çatısı altına girmesiyle değişim oranı yüzde 60’ın üzerine çıktı. Kuveytli kadın adaylar, oylamaya yoğun kadın katılımı olmasında rağmen ağır bir yenilgi yaşadı. Hiçbir kadın yeni meclise giremedi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı alınan önlemlere rağmen oy verme oranı en az yüzde 62’ye ulaştı ve gençler büyük bir katılım gösterdi. 45 yaşın altında 30 meclis üyesi seçildi. Bu da değişim ve reform yapılmasını uman gençler için bir gösterge oluşturabilir.
Beş bölgeye dağılan 29’u kadın olmak üzere 326 aday, tek oy sistemine göre Parlamento’da üyelerini temsil edecek 50 milletvekili seçmek için yarıştı. Kuveyt’te oy kullanma hakkı olan 567 bin 694 seçme bulunuyor.
Başbakan, parlamento seçimlerinin ardından dün hükümetinin istifasını rutin bir prosedürle sundu ve Kuveyt Emirlik Divanı, Kuveyt Emiri Şeyh Nevvaf el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın, Şeyh Sabah El-Halid El-Hamad es-Sabah hükümetinin istifasını kabul ettiğini ve yeni kabine kurulana kadar geçici olarak işleri yürütmesini emrettiğini bildirdi.
Kuveyt Emiri, yeni ulusal meclisi 16. yasama döneminin ilk olağan oturumu için 15 Aralık Salı sabahı toplanmaya çağıran bir kararname imzaladı.
Şeyh Nevvaf el-Ahmed kazanan milletvekillerini tebrik ederek “Vatandaşlar, anayasal seçim haklarını kullanma konusunda etkili bir katılım gösterip kolay bir şekilde oy kullanmalarını sağlayan yönergelere bağlı kalarak vatanseverlik duygularını gösterdiler. Bu da bu demokratik törende vatanın medeni yüzünü gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Meclis üyelerini temsil edilen yeni güçlerin haritasının açıklanmasıyla başkanlık savaşı hemen başladı. Milletvekili Bedr Nasır el-Hamidi meclis başkanlığına adaylığını koyduğunu duyurdu böylece Bedr şu anda parlamento başkanı olan Merzuk Ali el-Ganim’e rakip olmuş oldu.
El-Hamidi Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Allah’a tevekkül ederek Ulusal Meclis Başkanlığı’na adaylığımı koyduğumu açıklıyorum” ifadelerini kullandı. El-Hamidi, Kuveyt toplumundaki çeşitli mezhepler arasında büyük bir nüfuza sahip ve 2003-2006 yılları arasındaki dönemde bakanlık pozisyonlarında bulunmuş eski bir bakan. Kendisi Bayındırlık Bakanı, İskan İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı ve Enformasyon Bakanı olarak görev yaptı.
Kuveyt Emiri Şeyh Nevvaf el-Ahmed el-Cabir es-Sabah liderliğindeki yeni dönemde mevcut parlamentonun, ekonomik reform ve yolsuzlukla mücadele yasalarını geçirme sorumluluğu bulunuyor.
Yeni meclis, özellikle dengeli bir blok toplamak için saflarını sıkıştırabilirse değişimi desteklemek için güçlerini seferber edebilir. Ancak bölünmelerin etkisi meclisi oluşturan güçlerde görülmeye devam ediyor.
İslami eğilimli milletvekillerinde bir gerileme görüldü. Selefi İslami Blok’u, ikinci ve üçüncü seçim bölgelerinde Fahd el-Mesud ve Hamad el-Abid adaylarının kaybetmesi ile üst üste ikinci kez Ulusal Meclis’e temsilci gönderemedi. İslami Anayasa Hareketi (İhvan) milletvekili Abdullah Fahad’ın kaybetmesine rağmen Parlamento’da 3 sandalye kazanmayı başarırken milletvekili Muhammed Hayef bu akımın şansız olan isimlerinden biri oldu.
Meclisteki Şii temsilciliği üçü birinci, ikisi ikinci bölgede ve biri üçüncü bölgeden olmak üzere altı milletvekilini korudu. Liberal eğilimli milletvekili Hasan Cevher, bölgesinde en çok oyu alan aday oldu. Cevher,  tanınmış bir parlamenter ve Kuveyt Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında doktora yapmış bir siyaset bilimi profesörüdür.
Milletvekili Halef Dumeysir, 40 yılı aşkın süredir (1981’den beri) bulunduğu koltuğunu ilk kez kaybetti.
Siyasi analist Ayed el-Manaa, “Yeni Ulusal Meclis’in yapısında çok büyük bir değişiklik var. Bu, seçmenlerin önceki meclisin görevini yerine getirmemesine karşı duyduğu öfkenin ve ekonomik, sağlık, eğitim ve hizmet koşullarını değiştirme arzusunun bir göstergesi” ifadelerini kullandı.
Bu değişikliğe rağmen değişimin hala biçimsel olduğuna inanan Anayasa Uzmanı Dr. Muhammed el-Feyli “Mevcut mecliste bazı yüzler değişti, ancak eğilimler aynı ve akımlar geçmişte katılanlarla aynı” ifadelerini kullanarak bu meclisin bir öncekinden farklı olmadığına işaret etti. Muhammed “Kuveytliler sadece bu seferlik yeni sesler duymak istedi. Halk sanki çeşitli nağmeleri olan bir müzik dinlemek istiyor gibi” dedi.



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.