Norveç, yeni okul müfredatı nedeniyle Filistin Yönetimi’ne sağladığı yardım bütçesini azalttı

Norveç, Filistin Yönetimi’nin hazırladığı müfredata tepki gösterdi.
Norveç, Filistin Yönetimi’nin hazırladığı müfredata tepki gösterdi.
TT

Norveç, yeni okul müfredatı nedeniyle Filistin Yönetimi’ne sağladığı yardım bütçesini azalttı

Norveç, Filistin Yönetimi’nin hazırladığı müfredata tepki gösterdi.
Norveç, Filistin Yönetimi’nin hazırladığı müfredata tepki gösterdi.

Norveç Parlamentosu, Filistin Yönetimi’ne sağladığı yardım bütçesinden 30 milyon kron (yaklaşık 3 milyon dolar) kesilmesini onayladı. Gerekçe olarak da Filistin’in okul müfredatına İsrail’e yönelik kışkırtıcı materyaller dahil etmesi gösterildi.
Parlamento bu kararı, Norveç Araştırma ve Politika Enstitüsü (IMPACT-se) tarafından yürütülen bir araştırmanın ardından aldı. Enstitünün araştırmayla ilgili parlamentoya yaptığı sunumda Dışişleri ve Güvenlik Komitesi, Norveç Dışişleri Bakanlığı ve tüm partilerden milletvekilleri yer aldı. Enstitü tarafından yayınlanan bir raporda, bu yıl Filistin’in yeni eğitim planında hiçbir radikal değişikliğin yapılmadığı ve Filistinlilerin uluslararası topluma verdiği taahhütlere rağmen eğitim planının "tahrik edici ve aşırılıkçı" olarak kaldığı ileri sürüldü.
Enstitünün İsrail medyasına dayandırdığı raporunda, ders kitaplarının halen şiddeti, anti-Semitizmi, cihadı ve ölümü teşvik ederek terörü yüceltme ve ona meşruiyet vermeyi içerdiği, söz konusu mesajların fen ve matematik kitaplarında dahi yer aldığını belirtti. Raporda Arapça dersleri kapsamında okutulan bir hikayede intihar bombalamalarının övüldüğü ve olimpiyat oyuncularına yönelik Münih'te düzenlenen katliamın olumlu ve meşru bir şekilde tasvir edildiği kaydedildi.
Norveç hükümetinin, Filistin Eğitim Bakanlığı'na sağladığı finansmanın yüzde 50'den fazlasını geçtiğimiz haziran ayında dondurduğunu belirten Norveç Dışişleri Bakanı Eriksen Soreide konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Yardımın devam etmesi bu yıl ders kitaplarında yapılacak olumlu değişikliklerle bağlı. Eğitim programlarında iyileştirmeler yapılmaması, Norveç tarafından sağlanan fonun geleceğini belirleyebilir. Filistin eğitim programında makul bir süre içinde değişiklik yapılmazsa mali destek durabilir."
Filistin eğitim müfredatı, İsrail ile siyasi, ekonomik, güvenlik ve sahada olmak üzere farklı alanlarda kendini gösteren büyük çatışmanın merkezinde yer alıyor. İsrail, yıllardır şiddetin en büyük tetikleyicisi olarak nitelendirdiği Filistin müfredatı konusunda ABD, Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer bağışçı örgütlere ve ülkelere birçok şikayette bulundu. Müfredat birkaç kez değiştirilmesine rağmen İsrail bu yöndeki suçlamalarını sürdürdü.
İsrail, BM'ye ilettiği şikayetlerinde, Filistin eğitim müfredatının ders kitaplarında bir İsrail buldozerinin bir zeytin ağacını kökünden söktüğü görsele yer verdiğini belirtti. Bunun dışında matematik dersinde şehit sayıları ile ilgili soruların sorulduğu, coğrafya dersinde ise haritalarda İsrail'e yer verilmediği kaydedildi. İsrail, Filistin eğitim müfredatını nefrete ve cinayete teşvik etmek ve katilleri yüceltmekle suçluyor.
Tel Aviv daha önce de AB’ye, Filistinli şehitlerinin isimlerini taşıyan okulların inşaatının finansmanının durdurulması yönünde şikayette bulundu. İsrail medyası da halihazırda Filistin müfredatına odaklanmış durumda. Filistin müfredatında geçtiğimiz ekim ayında önemli bir değişiklik olduğunu gösteren IMPACT-se çalışmasını yayınlayan İsrail gazetesi Yediot Aharonot, “Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'ndeki” Filistinli öğrenciler için hazırlanan yeni ders kitaplarından "Oslo Anlaşması’nın" kaldırıldığını ileri sürdü.
Gazete, Filistin Eğitim Bakanlığı'nın son üç yılda birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar tüm ders kitaplarını 3 aşamada değiştirdiğini, Oslo Anlaşması ile ilgili küçük bir bölüm hariç, İsrail ile barış sürecine ilişkin tüm içeriği kaldırdığını iddia etti. Eski ders kitaplarında ise İsrail ile barış sürecine ilişkin birçok ayrıntının yer aldığını aktardı.
Gazete, Oslo anlaşmalarının daha önce Filistin okul kitaplarında yer anlatıldığını ve İsrail Başbakanı İzak Rabin'in 1993 yılında Yaser Arafat'a yazdığı mektubun tam metninin de bu kitaplarda yer aldığını ifade etti. Gazeteye göre Filistin ile İsrail arasındaki barış ilkelerinin yer aldığı bu mektup son zamanlarda basılan kitaplarda sansürlendi.
Yediot Aharonot gazetesinin aktardığına göre Filistin tarihinin yer aldığı kitaplar yeniden hazırlandı. Yeni hazırlanan kitaplarda barış planları ve girişimleriyle ilgili bölüm çıkarıldı. Bunun dışında barış anlaşmalarıyla ilgili ikinci bölüm de müfredattan kaldırıldı. Diğer yandan iki taraf arasında imzalanan geçici anlaşmalar okul kitaplarından tamamen çıkarıldı. Kahire Konferansı, dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Yaser Arafat arasındaki Camp David Zirvesi, Hebron Protokolü, eski ABD Başkanı George W. Bush yönetiminin yol haritası, Annapolis görüşmeleri ve diğer anlaşmalar da yeni müfredatta yer almadı.
Diğer yandan barış sürecinin bir parçası olan İsrailli ve Filistinli liderler arasındaki görüşmeler de yeni müfredata dahil edilmeyen konular arasında bulunuyor. Yeni ders kitaplarında İsrail'den birkaç kez bahsedildiğini ancak isminin parantez içinde “(İsrail)” şeklinde yazıldığını ileri süren gazete bunun ağırlıklı olarak Hamas ve İslami Cihad gibi örgütlerin uyguladığı “yasa dışı durumu” ifade eden bir uygulama olduğunu belirtti. Eski kitaplarda İsrail adı paranteze alınmadan yazılıyordu.
Gazeteye göre yeni kitaplarda eskilerinin aksine İsrail ve Kudüs'teki "tarihsel Yahudi varlığından" bahsedilmiyor. Kitapta Kudüs’te Yahudi mahallesinin adı anılmazken "Müslüman, Hıristiyan ve Ermeni" mahalleleri ifadelerine yer veriliyor. Ayrıca Kral Davut, Yahuda Krallığı, İsrail Krallığı ve Yahudi lider Bar Kokhba İsyanı ile ilgili bölümler de yeni kitaplarda yok.
Yediot Aharonot, İsrail ile bir arada yaşama ve barış olasılığına yönelik olumlu tutumu temsil eden anlaşma maddelerinin okul ders kitaplarından çıkarılmasının, yeni Filistin neslinin İsrail konusunda yaşadığı tam ayrılık hususunda bir başka endişe verici adım olduğunu aktardı. Yeni ders kitapları üzerinde araştırma yürüten IMPACT-se İcra Direktörü Marcus Schiff konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları öyledi:
“Yeni yaklaşım İsrail ile barış olasılığını ortadan kaldırıyor. Şiddeti ve nefreti her zamankinden daha fazla geçerli kılıyor ve pekiştiriyor. Filistin Yönetimi, İsrail'in suçlamaları ve Norveç'in pozisyonu hakkında yorum yapmadı. Ancak Eğitim Bakanlığı yetkilileri Filistin müfredatının Filistin söylemini benimsediğini ve herhangi bir kışkırtma içermediğini bildirdiler.”
 



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.