Yorum, açıklama ve onay

Yorum, açıklama ve onay
TT

Yorum, açıklama ve onay

Yorum, açıklama ve onay

Bugüne kadar iki kitap halinde yayınlanan anılarımı kaleme almaya karar verdiğimde bu anıların, birbiriyle çelişen öyküler ve zıt anlatılarla dolu dünyamızda liderlerin, politikacıların, entelektüellerin ve kültürel şahsiyetlerin benzer eylemleriyle bilinen sorunlardan uzak olması için siyasi ve ahlaki açıdan gerekli gördüğüm üç ilke çerçevesinde olmasını kendime görev bildim.
Bu ilklerden ilki, herhangi bir siyasi olay anlatılırken resmi kaynaklara ve kesin kanıtlara dayanması gerekliliğiyle ilgiliydi. İkincisi, bir yandan kişisel izlenim ile analiz, diğer yandan doğrulanmış gerçekler arasında açık bir ayrımın olmasıydı. Üçüncüsü ise, bu anlatıların başka herhangi bir düşünceye değil, gerçeğe ve ulusal çıkarlara bağlı olması gereğiydi.
Belki de profesyonel bir gazeteci olan Profesör Halid Ebu Bekir'den sadece makale notlarını düzenlemek için değil, aynı zamanda gerçekleri orijinal kaynaklarından uygun bir şekilde belgelemeye çalışmak için yardım almamın en önemli nedenlerinden biri de bu üç ilkeydi.
Anılarımı kaleme aldığım ve Daru’ş-Şuruk yayın evi tarafından yayımlanacak olan ‘Senevatu’l-Camiati’l-Arabiyye’ (Arap Birliği Yılları) adlı kitabının bazı bölümlerinin Şarku’l Avsat gazetesi tarafından kısa süre önce yayınlanmasıyla birlikte eski Irak Dışişleri Bakanı Sayın Naci Sabri’nin 13 Aralık'ta gazetenin internet sitesinde yayımlanan kitabımdaki bir bölümle ilgili yorumunu okudum. Bu, kitapta yer alan gerçekleri teyit etmek, gerekli delil ve kanıtlara dayanmalarını sağlamak ve gerçekleri açıklığa kavuşturmak için cevap vermeyi gerekli gördüğüm bir yorumdu.
Öncelikle, Sayın Naci Sabri’nin Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığım sırada merhum Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile 19 Mart 2002'de Bağdat'ta yaptığım görüşmeyle ilgili yorumunda hedef aldığı gerçekleri, benim 18 yıl önce olanları hatırlama çabamla yanıtlanmadı. Ancak kitabın editörü Halid Ebu Bekir'in, rahmetli olmadan bir yıl önce 2016 yılında Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Ahmed Bin Helli'den bir kopyasını aldığı Arap Birliği resmi toplantı tutanakları, olduğu gibi aktarıldı.
Ancak resmi rapor, soyut teknik bir dil kullandığından, ziyaret sırasında neler olduğunu ve mevcut atmosferi anlatmak için Halid Ebu Bekir, Ahmed Bin Helli'den bir ses kaydı aldı. Helli, görüşmenin atmosferini, Irak Devlet Başkanı ile konuştuğu üslubu ve toplantı tutanaklarında belirtilmeyen diğer bazı ayrıntıları Şarku’l Avsat gazetesinin internet sitesinde yayınlamak istediğini aşağıdaki kayıtta anlattı.
Arap Birliği Genel Sekreterliği görevimi bıraktıktan beş yıl sonra Helli’nin ses kaydıyla yaptığı tanıklık, resmi toplantı tutanaklarını, görüşmeyle ilgili kitapta anlatılanları ve Sayın Neci Sabri’nin sorguladığı Irak krizi dosyasında sonraki gelişmeleri doğruluyor. Kitabın doğruluğu ve tutarlılığı konusunda hiçbir şüphe bırakmıyor.
Aslında, liderlere kişisel olarak sadık olma fikrine saygı duymayı yanlış bulmuyorum. Bir fikre, ilkeye veya lidere bağlılık gösterenleri, bu yönelimlere katılmalarını bile çok takdir ediyorum. Kamu işinde, siyasette ve diplomasi alanında geçirdiğim onlarca yıl, bana kişisel sadakatin ve siyasi yetiştirilmenin bazı diplomatların algıları ve tavırları üzerindeki etkisini anlama yeteneği kazandırdı.
Bu gerçekler kitabımda belirtildiği gibi gerçekleşti. Resmi kayıtlara geçmiştir ve halen hayatta olan tanıkları bulunmaktadır. Anılarımın kaleme alınmasının başlıca nedeni ise tıpkı diğerleri gibi tarihe dair tanıklığımdan başka bir şey değildir. Bu, benim hayat felsefeme ve eğitimime uygun ve ulusal çıkarlara hizmet edecek şekilde açık ve dürüst olduğumdan emin olduğum bir tanıklıktı.

- Eski Arap Birliği Genel Sekreteri ve eski Mısır Dışişleri Bakanı

Eski Irak Dışişleri Bakanı’ndan Amr Musa’nın anılarıyla ilgili açıklama: Ziyaretin ve görüşmenin gerçekleri



Reuters: Suriye’de Alevi kadın ve kız çocukları kaçırılıyor

2011’de patlak veren iç savaş, Suriye’nin birçok bölgesini harabeye çevirmişti (Reuters)
2011’de patlak veren iç savaş, Suriye’nin birçok bölgesini harabeye çevirmişti (Reuters)
TT

Reuters: Suriye’de Alevi kadın ve kız çocukları kaçırılıyor

2011’de patlak veren iç savaş, Suriye’nin birçok bölgesini harabeye çevirmişti (Reuters)
2011’de patlak veren iç savaş, Suriye’nin birçok bölgesini harabeye çevirmişti (Reuters)

Suriye’de kadın ve kız çocuklarının kaçırıldığı olayların arttığı aktarılıyor.

Reuters’ın haberinde Tartus, Lazkiye ve Hama vilayetlerinde bu yıl en az 33 Alevi kadın ve kız çocuğunun kaçırıldığı ya da kaybolduğu belirtiliyor. Bu kişilerden yarısının sonradan geri döndüğü, geri kalanlarınsa akıbetinin belli olmadığı yazılıyor.

Analizde, bu olayların Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’de yaşanan siyasi kaos ve mezhepsel gerilimlerin bir yansıması olduğu yorumu paylaşılıyor.

Haberde, 29 yaşındaki Abir Süleyman’ın 21 Mayıs’ta Şafita kentinde kaçırıldığı, daha sonra ailesine Irak numaralı bir telefondan “Onu beklemeyin, geri dönmeyecek” diye mesaj atıldığı belirtiliyor.

Kadını kaçıran kişilerin Süleyman’ın hayatı karşılığında 15 bin dolar fidye talep ettiği, ailenin de parayı İzmir’deki üç banka hesabına gönderdiği ancak sonra iletişimin tamamen kesildiği aktarılıyor. Ailenin, Süleyman’dan hâlâ haber alamadığı ifade ediliyor.

Başka bir olayda da 17 yaşındaki Zeynep Kadir’in Lazkiye’de okula giderken 27 Şubat’ta kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldığı belirtiliyor. Kadir’in bir kez ailesini aramasına izin verildiği fakat daha sonra kendisiyle iletişim kurulamadığı yazılıyor.

Tartus Valiliği’nde medyadan sorumlu yetkili Ahmed Muhammed Kahir, bunların kaçırma olayı olmadığını savunarak şunları söylüyor:

Bu vakaların çoğu kaçırma olayı değil, kişisel veya ailevi sebeplerden kaynaklanıyor. Bazı kadınlar sevmedikleri kişilerle evlendirilmek istenince kaçıyor. Bazılarıysa ilgi çekmek için evlerini terk edip kayboluyor.

Lazkiye Valiliği’nden yetkililer de çoğunlukla kadınların sevdikleri kişilerle birlikte kaçtığını, ailelerin de toplumsal baskı görmemek için çocuklarının zorla kaçırıldığına dair hikayeler anlattığını iddia ediyor.

Suriye'de Alevi nüfusunun yoğun olduğu Lazkiye ve Tartus'ta martta çatışmalar yaşanmıştı. 

Birleşik Krallık merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü (SOHR), yaklaşık 1600 kişinin Şam destekli milisler tarafından öldürüldüğünü öne sürmüştü. Bunlardan 600'den fazlasının sivillerden oluştuğu savunulmuştu.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ise iddiaları reddederek saldırıları Esad rejimi destekçilerinin düzenlediğini ileri sürmüş, olayla ilgili inceleme başlatıldığını ve tüm sorumluların cezalandırılacağını duyurmuştu.

Independent Türkçe, Reuters, Guardian