Mossad’da neler oluyor? 2021’de siyasi ağırlığını koruyacak mı?

Önceliklerin sırası, güvenlik, stratejik ve siyasi görevlerin belirlenmesi, hükümetin zayıflığı ve istikrarsızlık konusunda çatışan iki akım rolünü artırıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
TT

Mossad’da neler oluyor? 2021’de siyasi ağırlığını koruyacak mı?

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)

Tarık Fehmi
Mossad’a İsrail içerisinde karar alma konusunda büyük bir rol verilmesiyle birlikte önümüzdeki dönemde siyasi ağırlığının nasıl olacağına ilişkin kafalarda bazı soru işaretleri oluşmaya başladı. Özellikle de bu rol, yalnızca İsrail’de değil, dünya ülkelerinin pek çoğunun yeni tip koronavirüs (Kovid-19) krizinin yanı sıra kendilerine zarar veren pek çok engeller, sıkıntılar ve tehlikelerle mücadele etmek için istihbarat servislerine ve ordularına güvenmesi açısından siyasi ve istihbarat tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor.

Kulislerin arkası
Şu anda Mossad’ın içerisinde liderlik pozisyonlarını kapsayan çok büyük değişimler yaşanıyor ve bunun bir kısmı da bir dizi ülkede hayati öneme sahip bazı istasyonların görevlerini değiştirmeyle ilgili. Mesele istihbarat birimi başkanı Yossi Cohen’in varlığı ya da duyuru yapılmadan başka bir pozisyonda kalmaya devam etmesi ihtimalleri ışığında resmi olarak emekliye ayrılmasından ibaret değil. Zira Cohen’in emekliye ayrılma ihtimali temelde uzun yıllar onunla birlikte çalışan ve etkilediği diğer liderlerle ilişkili başka değişiklikleri de beraberinde getirebilir.
Bölgedeki en önemli dosya ve sektörlerde Mossad uzmanlarının siyaset ve diplomasi uzmanlarından daha önemli bir rolü olduğu açık bir şekilde görüldü. Bunun bir sonucu olarak hedef, birimin liderlerinin ve operasyonlardan sorumlu olan subayların rollerinin kapsamını genişletmekti. Bu da dışarısı ile birlikte İsrail’deki siyasi düzeyde meydana gelecek bir çatışmayı temsil ediyor. Nitekim İsrail diplomasi temsilciliği son yıllarda bir temizleme operasyonuna maruz kaldı. Ulusal Güvenlik Araştırmaları Merkezi'nin yanı sıra Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi ile Herzliya Kamu Siyaseti Merkezi’ne katılan pek çok uzman ihraç edildi ve siyasi-stratejik analizler yapmaya başladı.
Aynı zamanda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bilgi servislerinin rolünü artırmaya yöneliyor ancak “güvenlik” askeri istihbarat liderleri ile Netanyahu arasında siyasi bağ yok. İstihbarat liderleri siyasi arenadan uzak durmaya ve İsrail’deki bütün bilgi servislerinin yaşadığı krizin ortasında son zamanlarda yaşanan büyük çatışmalara rağmen istihbarat birimlerinin tipik rolünü oynamaya özen gösterdi. Nitekim bilgi servisleri şu an kendi içlerinde bölünmüş durumda ve her birim kendi başına hareket etmeye çalışıyor. Bu da örneğin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) dosyasının yönetilmesini etkiledi. Bunun sonuçları barış anlaşmaları dosyasına ve bölgede gerçek başarılara ulaşma hedefine yansıyacak. Özellikle de İsrail’deki istikrarsızlık durumu ve dördüncü kez seçimlere gidilmesi siyasi karar alma mekanizması üzerinde daha olumsuz yansımalara yol açacak. Aslında bu, Arap ülkeleriyle yeni anlaşmalar imzalama konusundaki başarı adımlarını engelleyebilir.
İsrail Genel İstihbarat Kompleksi "Mossad Lee", tüm birimlerin en tepesinde bulunduğu için neler olup bittiğini izliyor, koordine ediyor ve takip ediyor. Ancak İsrail Başbakanı Netanyahu, bu birimin liderleri ile açıklanmayan tartışmalara girmiş ve henüz çözüme kavuşmamış çatışmacı bir strateji izlemeye çalışmıştı. Yapılacak herhangi bir değişiklik sadece Mossad’ı değil aynı zamanda Netanyahu’yu görevi devralmaya ve devam etmeye layık birisi olarak görmeyen, yolsuzluk ile suçlandığını ve yargılanmasına rağmen İsrail’in onun hükümetinin dairesi içinde kalmak zorunda olmadığını düşünen diğer tüm birimleri de etkileyecek. Sonuç olarak, birimlerin liderleri maruz kaldıkları tüm baskılara rağmen büyük seçeneklerden oluşan dairenin içinde hareket ediyor ve Netanyahu bunlara yatırım yapmaya çalışıyor.

Çatışan iki akım
Mossad’ın içerisinde istikrarı sağlamak için iki akımın varlığına dayanan mevcut sahnenin çözülmesi gerekiyor. İlk akım başta Mossad olmak üzere istihbarat birimlerinin rolünün övülmesi, dünyaya açılınması, duyurulan rollerin yerine getirilmesi, gölgede kalmaması ve her cephede savaşan, İsrail güvenliğinin korunmasına hizmet etme rolünü oynayan, silah ve ilaç anlaşmaları imzalayan ve her türlü görevi yerine getiren Mossad’ın rolünü yücelten hikayelerin ve dizilerin üretilmesi gerektiğini savunuyor. Bu nedenle Mossad liderlerinin isimlerini duyurmak, istikrarsızlıktan musdarip olan, siyasi ve ekonomi alanlarında büyük çatlaklar yaşayan İsrail halkının moralini yükseltmek için önemli sayılıyor. Zira hükümet, sahada elde edemediği gerçek başarılarla halka hitap ediyor. Bu nedenle istihbarat servisleri, hükümetin zayıf performansı ve partilerin devam eden mücadelesinin gölgesinde kaybolan siyasi ve ekonomik boşluğu yönetmek ve doldurmak için çeşitli görevlerde yer alıyor.
İkinci akım fiili olarak duvarların içine geri dönmeyi, siyasi alanda üzerine yüklenen dahili rolü oynamaktan vazgeçmeyi ve özellikle de birimin karar alma merkezlerindeki rolünü yeniden tanımlarken öncelikler konusunda çatışmak yerine karar verirken meseleleri siyasi düzeye bırakmayı savunuyor. Bu nedenle isimlerin ortaya atılması ya da liderliklerin değiştirilmesinin üzerinde durulması gerekmiyor çünkü bu yeni çatışmaları sürdürmek Mossad’ın yararına değil.
Ancak bu akım, İran ile yaşanan en büyük çatışmanın devam etmesi ve İsrail’in kısa vadede ulusal güvenliği tehlikeye atabilecek yeni tehlikelere maruz kalma ihtimalinin ışığında birimin her seviyede karşıt tarafları caydırmak için daimi galip rolünü geri alarak medyatik ve siyasal açıdan övülmeye devam edilmesinde bir sorun görmüyor.
Bu yüzden mesele, geçtiğimiz yıllarda gerçek krizlere, isyanlara, ayaklanmalara ve siyasi düzeyde çatışmalara girilmesine tanıklık eden birimin içerisindeki sorunlar, krizler, çatışmalardan ziyade Mossad’ın önümüzdeki dönemde yapacağı çalışmalar, İsrail’in karşı karşıya olduğu zorluklar ve bunlara derhal cevap verilmesini öncelikleri arasına koyacak olmasıdır.

2021 görevleri
Mossad her yıl İsrail’in güvenliğine yönelik en önemli tehlikeleri gözlemlediği pozisyonu değerlendiriyor. Bu da birimin liderlerinin kısa ve uzun vadede nasıl düşündüklerinin anlaşılmasına katkı sağlayabiliyor. Bu yüzden orta menzilli füze savunma sistemi olan Davud Sapanı ve Demir Kubbe dönemi sona erdikten sonra Kızıl Gökyüzü adıyla bilinen tam savunma sistemine erişene kadar Gazze Şeridi ile sukuneti koruma ve Filistinli gruplarla çatışmama seçeneğinin izlenmeye devam edilmesi bekleniyor.
Bu sisteme ulaşana dek sükunet devam ediyor. Ayrıca İsrail ile barış ve uzlaşma anlaşmaları imzalayan ülkelerle birlikte başta doğalgaz hatları, limanların birbirine bağlanması, Hayfa’da sıvılaştırma tesisi kurulması, Arap ülkeleri ile İsrail arasında tıbbi ve bilimsel kuruluşların birbirine bağlanması, barış yolunun hızla tamamlanması, yatırım anlaşmalarının uygulanmaya başlanması ve önümüzdeki dönemde Fas’ın rolünün sadece ikili düzeyde değil tüm bölgede etkinleştirilmesi olmak üzere uzlaşma sağlanan noktalar geliştirilmeye ve uygulanmaya devam ediyor. Aynı zamanda Mossad tarafından olayların merkez noktasında Fas’ın olacağına işaret eden güvenlik ve stratejik öneriler geliyor.
Bu da 2021 yılının Mossad adına mevcut durumda yaşananları atlatacağı ve belki de Arap medyasını belirli basın ayrıntıları ile boğmaya çalışıp olup bitenler karşısında Arapların verdiği tepkiyi inceleyeceği başarılarla dolu bir yıl olacağını gösteriyor.
Öyleyse, Mossad’ın ve hatta diğer bilgi servislerinin içerisinde var olan bölünmenin devam etmesi ya da bir bütün olarak İsrail’deki istikrarsızlık durumu ışığında devam etmemesi önemli değil. Önemli olan şey Mossad liderlerinin devleti dize getirip boyun eğdirmek ve yalnızca İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturan ülkelere karşı değil, aynı zamanda bölgedeki tüm ülkelere yönelik güvenlik, siyasi ve stratejik başarılar elde etmeye çalışmak için nasıl plan yaptığı. Bu da Arap ülkelerine karşı gerçekte yapılan planların tekrar takip edilmesini ve her şeyden önce İsrail’in çıkarlarının dayatılmaya çalışılmasını gerektiriyor.

Sonuç
Neyin geldiğini görmek için birden çok öngörü ile ortaya atılan Mossad’ın siyasi ve stratejik değerlendirmeleri, şu anki bilim servisleri krizi çıkmazından kurtulmak için krizi dışarı göndermek ve Mossad’ı daha büyük bir şekilde tekrar gösterecek olan başarılara doğru yönelmek gerektiğini gösteriyor.
Bu yüzden Mossad, dikkatleri aslında yeni yılda hedeflenen başarılara yönelik planlardan başka bir yöne çekmek için elinden geldiği kadar daha büyük “renkli” haberler yayınlamaya yönelebilir ki bu da, Mossad’ın kolayca çözülemeyecek ihtilaflara aldırmaksızın sahnenin ön saflarında kalacağını gösteriyor. Tüm bunlara rağmen bunun birimin lehine olacağına şüphe yok. Ancak bu, bir bütün olarak İsrail’e son derece pahalıya patlayacak ve siyasi alandan tutun güvenliğe ve stratejik alanlara kadar etkisini gösterecektir.

* Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.



ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
TT

ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)

Fransız Haber Ajansı (AFP), ABD Temsilciler Meclisi dün, ülke geneline yayılan Filistin’e destek protestolarının ardından Eğitim Bakanlığının Uluslararası Holokost Anma Birliğinin (IHRA) kabul ettiği antisemitizm tanımını benimsemesini öngören ‘Antisemitizm Farkındalık Yasası’ adlı yasa tasarısını onayladığını bildirdi.

ABD’de bazı siyasetçiler, ülkedeki üniversitelerde düzenlenen Filistin yanlısı protestolara katılanları antisemitizmle (Yahudi karşıtlığı) suçlarken protestocuların, ABD'nin Ortadoğu'daki başlıca müttefiki olan İsrail karşıtı sloganlar atmasını bunun bir kanıtı olarak görüyorlar.

Temsilciler Meclisi, hem Cumhuriyetçi Parti hem de Demokrat Parti’nin oylarıyla Eğitim Bakanlığının IHRA tarafından belirlenen antisemitizm tanımını baz almasını öngören yasa tasarısını kabul etti.

IHRA’nın tanımına göre antisemitizm, Yahudilere karşı nefretle kendini gösterebilen belirli bir Yahudi algısıdır ve antisemitizmin sözel ve fiziksel tezahürleri, Yahudi olan ya da Yahudi olmayan bireyleri ve/veya onların mülklerini, cemaat kurumlarını ve ibadet yerlerini hedef alır.

Tasarıyı eleştirenler, IHRA’nın savunduğu bu tanımın, İsrail Devleti'ne yönelik bazı eleştirileri engelleyerek ifade özgürlüğüne müdahale ettiğini öne sürüyorlar.

Tasarıya karşı çıkanlar Temsilciler Meclisi üyelerini, ABD’deki üniversite kampüslerinde ifade özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla yasayı hızlı bir şekilde geçirmeye çalışmakla suçluyorlar.

Tasarı karşıtlarından biri olan Demokrat Partili Temsilciler Meclisi Üyesi Jerry Nadler, İsrail’e yönelik eleştirilerin tek başına hukuku ihlal eden bir ayrımcılık teşkil etmediğini vurguladı.

Tasarının yasalaşması için Senato'nun onaylaması gerekiyor. Ancak Senato’nun tasarıyı onaylayıp onaylamayacağı halen belirsizliğini koruyor. Eğer Senato da onaylarsa tasarı imzalanmak üzere Başkan Joe Biden'a gönderilecek ve ardından yayınlanacak.


Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
TT

Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, silahlı çatışmalardan uzak durmuş bir şehir için alışılagelmemiş bir manzaraydı.

İtidalli olunması, yükselen tansiyonun düşürülmesi ve doğrudan çatışmaların yaşanmaması çağrıları, Suriye'nin güneyindeki Arap Dağı bölgesi sakinlerinin tedirginliğini dindirmiyor. Protesto gösterileri her geçen gün daha fazla bölgeye yayılarak devam ederken, özellikle Suveyda şehrinin merkezindeki el-Kerame Meydanı’nın savaş alanına dönüşmesi nedeniyle, halk çevreleri, Suriye rejim güçlerinin harekete geçmesini bir ölüm kalım savaşı korkusuyla karşıladı.

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, ülkede 2013 yılından beri devam eden silahlı çatışmalardan uzak duran, gösterilerden ve yetkililere karşı silahlanmaktan kaçınan bir şehir için alışılmadık manzaraydı. Ancak kötüleşen hayat şartları; gıda maddeleri, emtia ve yakıt fiyatlarının artırılma kararları, halkı ayaklanmaya ve hükümeti kararlarını geri almaya zorlamak için yaklaşık bir yıldır devam eden barışçıl gösteriler düzenlemeye itti. Fakat başarıya ulaşamayan halk hareketi, hükümet karşıtı gösterilere ve iktidarın düşmesi çağrılarına dönüştü.

Piyade ve seçkin birliklerden oluşan rejim güçlerinin, Şam kırsalındaki kışlalarından çıkıp başkente yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunan Suveyda’ya doğru ilerlediği bildirildi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre gözlemciler bunu tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyor ve Suriyelilerin kuzeydeki birçok şehirde, silahlı muhalefeti ortadan kaldırmayı amaçlayan şiddetli çatışmalar öncesinde yaşadıkları askeri hareketliliğe benzer bir sahne olarak görüyorlar.

Askeri araçların geçişi

Yerel kaynaklar, zırhlı personel taşıyıcıları, otobüsler ve zırhlı ekipmanların, halk protestoları devam ederken kısa bir süre önce serbest bırakılan Suriye ordusu subaylarının gözaltına alınması olayıyla örtüşen bir zamanda Suveyda-Şam otoyolunda ilerlediğini gördüklerini bildirdiler.

Suveyda’ya gelen takviye birlikler, es-Sa’lebe ve el-Halile hava üsleri ile Özel Kuvvetler Alayı Karargâhı da dahil olmak üzere, askeri ve güvenlik karargahları ile hava üslerine dağıtıldı. Gözlemciler, askeri takviyelerin beşinci gününde 50 askeri araçlık yeni bir askeri konvoyun, protestoculara karşı gövde gösterisinden, hükümet ve emniyet binalarını herhangi bir sabotaj saldırısından korumak için atılmış adımdan başka bir şey olmadığını düşünüyorlar.

Suveyda'daki halk ayaklanmasının medya direktörü Independent Arabia’ya, Suveydalıların on yılı aşkın bir süredir zorunlu askerlik hizmetinden kaçındıklarını, güvenliklerini sağlamak ve çöl bölgesinden gelen terör tehdidine, özellikle de DEAŞ saldırılarına karşı koymak için yerel gruplar kurduklarını söyledi.

Yakın askeri gerilim ve bunun halk hareketini etkileyip etkilemeyeceği, meydanları protestoculardan boşaltıp boşaltmayacağına ilişkin sorulara yanıt veren Murhaf eş- Şair, böyle bir gerilimin Suveyda'daki hareketi etkilemeyeceğini söyleyerek, Şam hükümetinin önünde sonunda askeri seçeneğe başvurmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Şair, özellikle kontrol noktaları kurma ve Suveyda’yı dış dünyadan koparma gibi niyetlerin olduğuna dair bilgilerin yayılmasının ardından, doğrudan çatışmaların yaşanabileceği tahmininde bulundu.

Şair, sözlerini şöyle sürdürdü:

Suveyda’da subayların gözaltına alınmasının yetkililerle hiçbir ilgisi yok. Zira siyasi tutumları nedeniyle gözaltına alınanların serbest bırakıldığı yüzlerce benzer vakaya tanık olundu. Yerel gruplar, tutukluların serbest bırakılması için yetkililere baskı yapmak amacıyla bu eyleme başvuruyorlar. Gençlerin özgürlüğünü ve serbest bırakılmalarını sağlayana kadar gözaltına alınan subaylara misafir muamelesi yapıyorlar.

Gergin atmosfer

Suveyda, geri planda durmayı ve sınırlarını DEAŞ da dahil olmak üzere aşırılık yanlısı grupların saldırılarından korumayı tercih etti. Çok sayıda terör eylemine ve intihar saldırısına uğradı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR)  25 Nisan'dan bu yana Suveyda’da, subayların gözaltına alınmasının ve Şam-Suveyda otoyolu üzerinde birkaç grubun konuşlandırılması sonucu gözaltına alınma korkusuyla, rejim güçlerinin Suveyda’ya girmesini engelleme kararının alınmasının ardından, gerginlik yaşandığını bildirdi.

Suriye Ulusal Uzlaşı Komitesi Sözcüsü Ömer Rahmun, Suveyda’da son günlerde yaşanan gerginliğin ve özellikle de subayların kaçırılmasının ardından halk hareketinin artık barışçıl çerçeveden çıktığını söyledi. Rahmun, “Bu son gelişmeler, halk hareketinin devlet görevlilerini alıkoyan ve kurumlarını tehdit eden grupların hareketi haline geldiğini teyit ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Rahmun, sözlerini şöyle sürdürdü:

Devleti güç kullanmaya zorlama çabası var. Ancak Şam bunu istemiyor. Çünkü Suveyda'nın akil insanlarına güveniyor. Protesto hareketi, hayat şartlarını protesto etmek amacıyla başladı.  Ancak bugün bir silahlı isyana dönüştü. Yabancı ülkelerden, özellikle de et-Tanf Üssü, İsrail ve Fransa tarafından desteklenen Hizbul-Liva’dan destek alıyor.

Hizbul-Liva, geniş kapsamlı bir askeri çözümün içinde yer almayı reddederken, Şam’ın siyasi çözüm için baskı yapmaya devam etmesi bekleniyor.

Bu gelişmeler yaşanır ve bölgeye yoğun askeri takviyeler yapılırken Suveyda’daki Dürzi cemaatinin ruhani lideri Hikmet el-Hicri, herhangi bir gerilim, askeri seferberlik, sabotaj saldırısı ya da taraflardan herhangi birinden herhangi bir şekilde gelebilecek zararın sonuçlarına karşı uyardı.

Hicri, açıklamasında şunları söyledi:

Bazı hak ihlallerine tanık olurken, herhangi bir aptalca davranış ya da kötü niyetli eylemden kaynaklanabilecek olumsuz, zararlı ve yıkıcı sonuçların tüm sorumluluğunu da üstleniyoruz. Halk, en gür, en barışçıl ve en sofistike sesiyle anayasa, özel ve uluslararası yasalar çerçevesinde barışçıl bir şekilde haklı itirazlarını dile getirerek, haklarını talep etmeye devam ediyor ve bunda sebat gösteriyor.

Avrupa uyarısı

ABD ve Avrupa Birliği (AB), Şam’ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda’da protestoculara karşı, özellikle de güney bölgesine büyük askeri takviyelerin gelmesinin ardından aşırı güç kullanabileceğine karşı uyarıda bulundu.

AB’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü Luis Miguel Bueno, tüm tarafları şiddetten kaçınmaya çağıran bir açıklama yaptı.  ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ise güç kullanılmasını kınadı ve barışçıl gösteri düzenleme ve ifade özgürlüğü haklarının kullanılması çağrısında bulundu.


Bogdanov'un Port Sudan ziyareti Moskova ve Kiev'in Sudan'daki kartlarını karıştırdı

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)
TT

Bogdanov'un Port Sudan ziyareti Moskova ve Kiev'in Sudan'daki kartlarını karıştırdı

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov’un geçtiğimiz Cumartesi günü Port Sudan'a yaptığı ziyaret, özellikle Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Sudan Egemenlik Konseyi lehine yaptığı açıklamalar ve ziyaretinin bir dizi alanda iş birliğinin artmasına yol açabileceğini duyurmasının ardından Sudan sahnesinde kartları yeniden kardı. Ukrayna tarafından da desteklenen Sudan ordusunun, halihazırda savaş halindeki iki devlet olan Rusya ve Ukrayna tarafından da destekleniyor oluşu çarpıcı bir çıkar çatışmasını gözler önüne seriyor.

Bogdanov Port Sudan'a gerçekleştirdiği iki günlük ziyaretinde, aralarında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi, Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar ve Dışişleri Bakanı’nın yanı sıra aralarında Arap diplomatik misyonlarının da bulunduğu birçok Sudanlı yetkiliyle bir araya geldi ve savaş ışığında iki ülke arasındaki ilişkileri ele aldı.

Sudan Egemenlik Konseyi'nin meşruiyetinin tanınması

Bogdanov'un açıklamaları, ülkesinin Sudan Egemenlik Konseyi'nin meşruiyetini ‘tanıdığını’ ve hükümeti desteklediğini; ziyaretinin ‘yabancı müdahalenin ve Batılı güçlerin halkların kaderleri üzerindeki kontrolünün reddini ifade etmek için’ geldiğini söylemekle sınırlı kaldı. Sudan Dışişleri Bakanlığı'nın aktardığına göre Bogdanov, Burhan'a ziyaretinin ‘sonuçlarının’ olacağı ve Moskova'nın Sudan'ı uluslararası forumlarda destekleyeceği ve Sudan-Rus ortaklığını stratejik bir ortaklığa dönüştüreceği sözünü verdi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Moskova'nın Sudan ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesine büyük önem verdiğini yineledi. Askeri krize dış müdahale olmaksızın Sudanlılar arasında diyalog yoluyla bir çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.

Medya organlarına göre Bogdanov’un Port Sudan'a yaptığı ziyaret ve Sudanlı yetkililerle gerçekleştirdiği görüşmeler, Rusya'nın Sudan'daki çatışmanın bir tarafına destek verdiği yönündeki haberler ve Wagner Grubu’nun ülkede oynadığı rol konusundaki belirsizlik nedeniyle gölgelenen ilişkileri yeniden düzenlemeye yönelikti.

ıuöık8ö
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)

Medya kuruluşları ziyaretin gidişatı hakkında ayrıntılı bilgi verirken, yorumcular Bogdanov'un ziyaretinin, meşru makamlarla daha fazla iş birliği önererek Sudan'daki Rus nüfuzunu yeniden tesis etme çabasını yansıttığını ifade etti.

Analizlere göre Bogdanov'un açıklamaları, Moskova'nın daha önce Moskova'yı ziyaret eden Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) askeri destek sağladığına dair haberlerin arka planında, Moskova'nın Sudan ile ilişkilerindeki belirsizliği ortadan kaldırma çabasını yansıtıyordu. Raporlar ayrıca Wagner Grubu'nun Sudan'da, özellikle de altın madenciliği sektöründeki faaliyetlerinin daha önce bir gerilim unsuru olduğuna işaret ediyordu.

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali arifesinde Moskova'yı ziyaret eden HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile ilişkileri nedeniyle, Rusya'nın Sudan'daki pozisyonu konusunda belirsizlik olduğu dikkat çekiyor.

Hartum'daki Batılı diplomatların açıklamalarına göre Rus paralı asker grubu Wagner'in HDK'yi desteklediği ve Sudan'da yasadışı altın madenciliğine karıştığı biliniyor. Wagner geçen yıl artık Sudan'da faaliyet göstermediğini açıklamıştı.

Diğer yandan Londra Menkul Kıymetler Borsası Grubu verilerine göre Rusya bu ay Sudan'a dizel yakıt sevkiyatına başladı.

Rusya’nın siyasi flörtü

Moskova, Sudan'ın Kızıldeniz kıyısında bulunan bir deniz üssüne ilgi gösteriyor. Öyle ki Rus savaş gemileri Şubat 2021'de Port Sudan'a yanaşmış ve Rus fırkateyni Amiral Grigorovich, Port Sudan'ın kuzeyindeki Flamingo Deniz Üssü’ndeki bir askeri tesis için ekipman boşaltmaya başlamıştı. Aynı zamanda ABD destroyeri USS Winston Churchill de Rus fırkateyninin gelişi sırasında Port Sudan'a demirlemişti.

Flamingo Deniz Üssü operasyonuna eşlik eden gerginliğin bir sonucu olarak Sudan hükümeti, Rus kuvvetlerinin komutanına, eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin arasında 2017'de askeri üsle ilgili yapılan anlaşmayı seçilmiş parlamento tarafından onaylanana kadar askıya aldığını bildirdi. Bu kararın ardından Rus kuvvetleri geri çekildi, ancak Moskova kendi payına anlaşmayı halen sürdürüyor.

dfbtgry
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Şubat 2023'te Hartum'da bir araya geldi. (AFP)

‘Rus flörtünü’ sürdüren Bogdanov, Sudan ordusunu desteklediğini açıklarken, Rus Wagner Grubu da lideri Yevgeniy Prigojin'in ölümünden önce HDK'yi desteklediğini duyurmuştu.

Wall Street Journal, Burhan'ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'den HDK ile savaşında kendisine yardım etmesini istemesi üzerine Ukrayna özel kuvvetlerinin Sudan ordusuyla birlikte HDK'ye karşı savaştığını bildirdi.

Gazete, Ukrayna güçlerinin orduyla birlikte savaşmasının asıl nedeninin Rusya'nın Sudan'daki çıkarlarını hedef almak olduğunu, bu nedenle Hartum'daki Wagner güçlerini hedef almak için 100 özel kuvvet mensubunu gönderdiğini, çatışmalara katıldığını ve Burhan'ın HDK tarafından Ordu Genel Komutanlığı’na uygulanan kuşatmadan kurtarılmasına yardımcı olduğunu ve daha sonra Omdurman'daki Radyo ve Televizyon Kurumu binalarının geri alınmasına katkıda bulunduğunu bildirdi.

Rusya'nın Kızıldeniz'deki arzusu

İki savaşan devlet arasındaki rekabet karşısında analistler, (Rusya ve Ukrayna’nın) savaşlarını çoktan Sudan'a taşıdıklarını savunuyor. Wagner halen HDK'yi; Ukrayna ise orduyu desteklemekle suçlanıyor.

Ancak Bogdanov'un açıklamaları ortalığı karıştırdı. Moskova orduyu desteklediğini açıklarken, Wagner Grubu, liderinin öldürülmesinden sonra Rus ordusunun bir aracı haline gelmesine rağmen HDK ile birlikte kaldı.

Avukat ve siyasi analist Hatim İlyas Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Rusya'nın Sudan ordusuna destek açıklamasının Kızıldeniz'deki arzularından ve eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile arkasındaki Sudanlı İslamcıların vaatlerini yerine getirmesinden kaynaklandığını söyledi.

İlyas, Sudanlı İslamcılar ile İran arasındaki ideolojik yakınlaşmaya dikkat çekerek, Kızıldeniz'deki nüfuz karşılığında ortak çıkarlar doğrultusunda İran-Rusya ittifakına yöneldiklerini belirtti. İlyas, “Öyle görünüyor ki Beşir döneminde Rus ve İranlı müttefiklerine verdikleri Kızıldeniz'de askeri üs sözünü yerine getirmek istiyorlar” ifadesini kullandı.

Rus üssü korkusu

Uluslararası ilişkiler alanında uzman gazeteci el-Fatih Vedidi, Bogdanov'un açıklamalarını, Rusya'nın Sudan kıyılarında bir deniz üssü karşılığında orduya destek sağlama sinyali olarak nitelendirdi. Vedidi, “Bogdanov'un görüşmeleri Moskova için özel bir önem taşıyor. Çünkü Rusya, Kızıldeniz kıyısında bir üs kurmak istiyor” ifadelerini kullandı.

Vedidi'ye göre Sudan'ın Kızıldeniz'deki uluslararası varlığa ilişkin politikaları Moskova ile manevra yapmaya dayanıyor. Sudan Rus varlığını prensipte reddetmiyor, ancak mevcut kesişme noktaları içinde kabul edemiyor. Bu nedenle süreci ertelemeye ve Kızıldeniz'de bir Rus üssünün ‘seçilmiş bir parlamentonun’ onayını gerektirdiği bahanesiyle ilişkiyi sürdürmeye başvuruyor. Vedidi, “Sudanlı politikacılar, elde edebilecekleri faydalara rağmen, aynı zamanda konunun ciddiyetinden ve sonuçlarından endişe ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Sudan'ın ‘jeopolitiğinin’ ve bölgesel ve uluslararası güvenlikle olan bağlantılarının halen İslamcı rejimin damgasını taşıdığına inanan Vedidi, “Askeri konsey hâlâ her türlü ip üzerinde dans etmekte usta olan eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in eski kataloğundan ve not defterlerinden ilham alıyor” dedi.

dvferbfr
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)

Vedidi, Bogdanov'un Port Sudan'daki açıklamalarının, Putin'in Afrika'nın bilinmeyenlerini kendisine açacak bir ortaklık arayışının bir parçası olarak son on yılda başlattığı ‘Rus siyasi flörtünün’ bir uzantısı olduğuna inanıyor.

Vedidi, Rusya'nın bir ticaret ortağı olarak düzenlediği çok sayıda Afrika-Rusya zirvesine atıfta bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Moskova, Afrikalı liderleri egemen devletlerin iç işlerine karışmaktan koruyarak onlara kur yapıyor. Rusya'nın Afrika ortaklıkları, ilgili ülkelerin vatandaşlarına zarar vermenin yanı sıra doğrudan Batı'nın eleştirilerine maruz kalıyor. Batı bunları eski Wagner lideri Prigojin tarafından önü açılan tepeden inme ortaklıklar olarak görüyor.”

Afrika'da Rus ortaklıkları

Vedidi, Rusya-Afrika ortaklıklarının üçüncü dünya ülkelerinin güvenlik ve ekonomilerine zarar verdiğini, başta değerli madenler olmak üzere kaynaklarını kuruttuğunu, insan hakları ihlallerini, yolsuzluğu ve bu toplumların demokratikleşmesinin erozyona uğramasını şiddetlendirdiğini savunuyor.

Vedidi’ye göre Sudan, Rusya'nın izolasyonuyla yüzleşmesinde ortağı haline geldi. Zira Sudan, 17 Afrika ülkesi arasında tek başına, Rusya'yı Ukrayna'daki askeri operasyonlarını durdurmaya çağıran Birleşmiş Milletler (BM) kararına karşı oy kullandı. Bunun karşılığında Kremlin'den, BM Sudan Entegre Geçiş Yardım Misyonu’nun (UNITAMS) lağvedilmesinde ve UNITAMS Başkanı Volker Perthes'in ülkeden ayrılmasında önemli bir siyasi destek aldı.

Vedidi'ye göre Ukrayna'nın Sudan ordusuna verdiği destek, Rus paralı askerlerine karşı savaş taktiklerine dayanıyor ve Ukrayna, Rusya'nın Afrika'daki çıkarları için ‘uzun kollu operasyonlar’ taktiğini kullanıyor. Bu nedenle asıl amacı Rusya tarafından finanse edilen gruplarla savaşmak olan Ukrayna, Burhan'ın Zelenskiy'den yardım talebine olumlu yanıt verdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir siyasi analist, Bogdanov’un Sudan ziyaretiyle ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Bu yabancı bir yetkilinin yaptığı en garip ziyaret. Zira, sanki aralarında çelişkili vizyonlar olduğunu ve ziyaretten gizlenenlerin açıklanandan çok daha fazla olduğunu biliyormuş gibi bir dizi Sudanlı liderle ayrı ayrı görüştü.”


ABD'de Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu

UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
TT

ABD'de Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu

UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)

Amerikan üniversitelerindeki Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu.

Kaliforniya Politeknik Eyalet Üniversitesi Humboldt'ta geçen hafta yaşanan olayda polisler, kampüs binasında protesto gösterisi düzenleyen öğrencilere copla müdahale etti. 

Aktivistlerden biri de boş damacanayla polisin kaskına vurarak saldırıya karşılık verdi.

Olayın görüntüleri sosyal medyada viral olurken, eylemciler internette damacana fotoğrafıyla "Polisi indirin" ve "Bu makine faşistleri indiriyor" sloganlarını kullanmaya başladı.

Washington eyaletindeki Seattle Üniversitesi'nde bazı eylemciler, çadırlarına üzerinde damacana çizimi yer alan örtüler astı.

Ayrıca internette "Polisi indir" yazan damacana çizimli tişörtler de satılıyor.

Başka bir üniversitede protesto düzenleyen öğrenciler, kendilerini alandan dışarı çıkarmak için açılan fıskiyelerin üzerine damacana geçirdi.

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian'ın aktardığına göre dün Kaliforniya Politeknik'te en az 35 kişi gözaltına alındı, kampüs de dönem sonuna kadar erişime kapatıldı.

New York şehrindeki Columbia Üniversitesi'nde 18 Nisan'da başlayan olaylarda güvenlik güçleri en az 108 öğrenciyi gözaltına almış, 80 öğrenciye de disiplin cezası verilmişti. 
 

Bunun ardından aralarında Princeton, Yale, MIT ve Harvard gibi prestijli eğitim kurumlarının da yer aldığı birçok üniversitede Filistin'e destek eylemleri hızla yayıldı.

Columbia'nın Hamilton Hall kampüsüne dün giren polisler, aktivistleri işgal ettikleri binalardan çıkardı ve yerleşkedeki çadırları söktü. ABD'nin tanınmış medya kuruluşlarından CNN, en az 200 kişinin gözaltına alındığını bildirdi. 

BK'nin kamu yayıncısı BBC, Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles'ta (UCLA) İsrail yanlısı protestocuların, Filistin'e destek veren eylemcilerin kurduğu barikatlara saldırdığını aktardı. Polisin olaya müdahale ettiği, kampüste çok sayıda kişinin gözaltına alındığı belirtildi. 

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), son iki haftada aralarında öğrenci ve akademisyenlerin yer aldığı en az bin kişinin gözaltına alındığı bilgisini paylaştı. 

Diğer yandan ABD üniversitelerinde başlayan Filistin'e destek eylemleri, Avrupa ve Ortadoğu'daki kampüslere de yayıldı. 

WP'nin aktardığına göre Kuveyt, Lübnan, Mısır ve Batı Şeria'da öğrenciler Filistin'e destek vermek için protesto gösterileri düzenledi. 

Avrupa'da Fransa'nın başkenti Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nin yanı sıra İtalya, BK ve Avustralya'da da eylemler yapıldı.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Washington Post, CNN


Biden: Hindistan ve Japonya'nın ekonomileri yabancı düşmanlığı yüzünden duraklıyor

Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)
Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)
TT

Biden: Hindistan ve Japonya'nın ekonomileri yabancı düşmanlığı yüzünden duraklıyor

Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)
Bu arşiv fotoğrafında Başkan Joe Biden 8 Mayıs 2023'te, Washington'daki Beyaz Saray'ın Doğu Odası'nda "American Born Chinese" dizisinin gösteriminden önce Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı kutlamaları münasebetiyle konuşuyor (AP)

Joe Biden, Asyalı müttefikleri Japonya ve Hindistan'ın göçmenlere yönelik "yabancı düşmanı" politikalarının ekonomilerinin duraklamasına neden olduğunu iddia etti.

2024 yeniden seçim kampanyası için Washington'da düzenlenen bir bağış toplama etkinliğinde konuşan Biden,"Ekonomimizin büyümesinin nedenlerinden biri de sizin ve diğerlerinin sayesinde. Neden mi? Çünkü göçmenlere kucak açıyoruz" dedi. 

Çarşamba günü Biden, "Çin neden ekonomik olarak bu kadar kötü bir şekilde duraklıyor, Japonya neden sorun yaşıyor, neden Rusya ve Hindistan sıkıntı çekiyor? Çünkü yabancı düşmanlığı yapıyorlar. Göçmenleri istemiyorlar. Bizi güçlü kılan göçmenlerdir" dedi ve Asyalı Amerikalılar, Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları Yerlileri Miras Ayı'nı başlattı.

Biden geçen ay Washington'da Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida'yla bir araya gelerek askeri işbirliği planlarından füzelere, aya inişten önlemlere odaklanarak Çin ve Rusya'ya karşı ittifaklarını güçlendirmeye kadar uzanan projeleri açıklamıştı.

Toplantı, Washington ve Tokyo arasındaki ikili ilişkilere kayda değer bir ivme kazandırarak, II. Dünya Savaşı'ndaki düşmanları onlarca yıl önce müttefik olduklarından bu yana sahip oldukları en yakın işbirliğine taşıdı.

Başkan'ın Asya'daki kilit müttefikleri Hindistan ve Japonya'ya yönelik son açıklamaları, Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump'ın göçmen karşıtı tutumuna karşı kampanya yürüttüğü bir dönemde geldi.

Biden aynı zamanda küresel rakipleri Çin ve Rusya'ya karşı her iki ülkeyle de geniş çapta ekonomik ve siyasi ilişkiler kurmaya çalışıyor.

Göç, geniş kesimler tarafından Biden-Trump rövanşı olması beklenen Kasım 2024'teki seçimin başkanlık kampanyalarının hızla merkezine oturan bir konu haline geliyor ve her iki taraf da sınır sorunlarını kendi siyasi avantajı için kullanmaya çalışıyor. Biden, Amerikan ekonomisine fayda sağladığı için yasal göçü savunuyor.

Ancak Uluslararası Para Fonu'nun geçen ay yaptığı tahminde, ekonomik açıdan her iki ülkenin de 2024'te bir önceki yıla göre büyümesinin yavaşlayacağı belirtilmişti. 

Bu yavaşlama son derece gelişmiş Japonya'da yüzde 0,9, gelişmekte olan Hindistan'da ise yüzde 6,8 arasında değişecek.

Aynı zamanda ABD, geçen yılki yüzde 2,5'lik oranından biraz daha hızlı bir şekilde yüzde 2,7 oranında büyüyecek. Pandemi sonrası trendleri izleyen ekonomistlere göre beklenenden daha iyi bu performans, kısmen göçmenlerin desteğiyle genişleyen işgücüne bağlanıyor.

Trump, Beyaz Saray'a geri dönme çabalarında göçmenlere sık sık aşağılayıcı ifadelerle saldırmış, onları Amerika'nın "kanını zehirleyen" tehlikeli suçlular diye nitelendirmiş ve sık sık göçle ilgili yalanlara başvurmuştu.

Trump sınır duvarının inşasını tamamlama ve "Amerikan tarihindeki en büyük sınır dışı operasyonunu" başlatma sözü vermişti.

Independent Türkçe


Türkiye’den bir ayda 16 bin Suriyeli sınır dışı edildi

Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)
Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)
TT

Türkiye’den bir ayda 16 bin Suriyeli sınır dışı edildi

Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)
Rakka'nın kuzeyine girmek için Akçakale Sınır Kapısı önünde bekleyen Suriyeliler (arşiv)

Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetine yönelik muhalefet saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde, Suriyelilere vatandaşlık vermeyi durdurdu ve oturma izni yenileme koşullarını sıkılaştırdı. Bu hamle, bir ay içinde yaklaşık 16 bin Suriyelinin sınır dışı edildiğine dair haberler karşısında resmi sessizliğin hâkim olduğu bir dönemde geldi.

Türkiye ile Suriye arasında dört sınır kapısındaki (Babu’l Heva, Babu’s Selame, Cerablus ve Tel Abyad) idari kaynaklar, sadece nisan ayında yaklaşık 16 bin Suriyelinin sınır dışı edildiğini söyledi. Bu gelişme, Suriyeli aktivistlerin sosyal medyada Ankara'nın Türk vatandaşlığı alma sürecinde olan kişilerin dosyalarını aylardır dondurduğunu doğrulaması ve bunun nedenlerini açıklamamasıyla aynı zamanda meydana geldi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) salı günü yaptığı açıklamada Türk makamlarının, çoğu geçici koruma kimlik kartı sahibi olan 50 Suriyeli mülteciyi, Halep'in kuzeyindeki Azez kırsalında bulunan Babu’s Selame Sınır Kapısı’ndan sınır dışı ettiğini bildirdi.


Demokratlar İsrail'in Refah'ı işgal etmesini engellemesi için Biden'a baskı yapıyor

Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)
Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)
TT

Demokratlar İsrail'in Refah'ı işgal etmesini engellemesi için Biden'a baskı yapıyor

Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)
Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırları (AFP)

İsrail'in, Gazze Şeridi'ndeki 2,3 milyon insanın neredeyse yarısının sığındığı Refah kentine yönelik geniş çaplı bir işgal başlatmasını engellemek için Demokrat politikacıların ABD Başkanı Joe Biden yönetimi üzerindeki baskısı sürüyor.

Temsilciler Meclisi'ndeki 212 Demokrattan 57'si dün (Çarşamba), yönetime, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetini Mısır sınırı yakınındaki şehre kapsamlı bir saldırı başlatmaktan caydırmak için mümkün olan her türlü tedbiri almaya çağıran bir mektuba imza attı.

Mektupta, "Sizden, Refah'a yönelik büyük çaplı bir saldırıyı önlemek için, hali hazırda onaylanmış yasalarda yer alan yardımlar da dahil olmak üzere, İsrail hükümetine yönelik belirli askeri yardımları derhal durdurmaya yönelik mevcut yasa ve politikaları yürürlüğe koymanızı talep ediyoruz" denildi.

Beyaz Saray, temsilciler Pramila Jayapal ve Madeleine Dean'in öncülük ettiği mektupla ilgili yorum talebine henüz cevap vermedi.

Biden'ın Hamas'a karşı savaşında İsrail'e verdiği destek, özellikle genç Demokratlar açısından onun üzerinde büyük bir siyasi yük oluşturuyor.

Bu durum, Biden'ın Cumhuriyetçi selefi Donald Trump'a karşı zorlu seçim rekabetine hazırlandığı bir dönemde Demokrat Parti içinde endişeleri artırıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a yönelik saldırı tehdidinde sivillerin korunmasını da içeren bir plan görmediğini belirterek, Washington'un böyle bir saldırıyı destekleyemeyeceğini yineledi.

Blinken dün Kudüs'te Netanyahu ile 2,5 saatlik bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantının ardından İsrail, Amerika'nın tutumuna ve Birleşmiş Milletler'in bunun bir “trajediye” yol açacağı uyarısına rağmen, Refah operasyonunun devam edeceği yönündeki tutumunu yineledi.


Rusya'nın Ukrayna'nın Odessa limanına düzenlediği saldırıda 13 kişi yaralandı

Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)
Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)
TT

Rusya'nın Ukrayna'nın Odessa limanına düzenlediği saldırıda 13 kişi yaralandı

Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)
Rusya'nın Odessa limanına düzenlediği saldırı sonucu yükselen dumanlar (AFP)

Reuters'in haberine göre Ukrayna Odessa bölgesi valisi Oleh Kiper, Rus balistik füzesinin dün (Çarşamba) Ukrayna'nın Odessa limanını hedef aldığını, en az 13 kişinin yaralandığını ve saldırının büyük bir yangına neden olduğunu söyledi.

Telegram uygulamasında yayınlanan fotoğraf ve videolarda, saldırı yerindeki alevler ve gökyüzüne yükselen büyük duman bulutlarını görülüyordu.

Bir medya kanalı, büyük bir posta ve kurye hizmetleri şirketi olan Nova Pushta'nın deposunun bombalandığını belirterek, tesisin içinde uçuşan enkazı gösteren bir video yayınladı.

Odessa sık sık Rus saldırılarının hedefi oluyor ve atılan füzeler son iki gün içinde sekiz kişinin ölümüne yol açtı.


Washington, Rusya'yı Ukrayna’da "kimyasal silah" kullanmakla suçluyor

Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)
Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)
TT

Washington, Rusya'yı Ukrayna’da "kimyasal silah" kullanmakla suçluyor

Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)
Ukraynalı subaylar, Harkiv bölgesindeki bir köyü hedef alan saldırı sonrası bir cesedin yanında (AFP)

ABD, Rus ordusunu, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ni (CWC) ihlal ederek, Ukrayna kuvvetlerine karşı kloropikrin adlı bir "kimyasal silah" kullanmakla suçladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Rus güçlerinin genellikle isyan kontrolüne yönelik kullanılan önemli riskler oluşturan kimyasal maddelere (göz yaşartıcı ve boğucu gaz bombaları) başvurduğunu ve bunları Ukrayna kuvvetlerine karşı "Ukrayna'da bir savaş yöntemi olarak kullandığını ve bunun da anlaşmanın ihlali anlamına geldiğini" belirtti.


Pentagon: Gazze'deki deniz iskelesinin yüzde 50'si tamamlandı

Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

Pentagon: Gazze'deki deniz iskelesinin yüzde 50'si tamamlandı

Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerika'nın Gazze açıklarında inşa etmeye başladığı deniz iskelesinden ilk fotoğraflar (ABD Merkez Komutanlığı)

Reuters'in haberine göre Pentagon dün (Çarşamba), ABD ordusunun Gazze Şeridi'ne insani yardım akışını hızlandırmak amacıyla Gazze Şeridi açıklarında inşa edilen deniz iskelesi inşaatının şu ana kadar yüzde 50'den fazlasını tamamladığını duyurdu.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Sabrina Singh gazetecilere, "Bugün itibarıyla birçok farklı bileşenden oluşan iskele inşaatının yüzde 50'sini tamamladık. Yüzer iskelenin tamamı tamamlanıp kuruldu. Köprüde çalışmalar devam ediyor" açıklamasında bulundu.

Pentagon daha önce yaptığı açıklamada, iskeleyi inşa maliyetinin 320 milyon dolardan aşağı olmayacağını belirtmişti.

Maliyetin proje için kaba bir tahmin olduğunu ve inşaat operasyonları ve yardım teslimatına ilave olarak ekipmanın ve iskelenin bazı bölümlerinin ABD'den Gazze’ye taşınmasını da içerdiği ifade edildi.

ABD ordusunun planına göre yardımlar, yüzer havuza nakledilmek üzere Kıbrıs'tan ticari gemilere yüklenecek.