Gorbaçov, SSCB dönemindeki politikaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde

Gorbaçov, SSCB dönemindeki politikaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde
TT

Gorbaçov, SSCB dönemindeki politikaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde

Gorbaçov, SSCB dönemindeki politikaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde

Rusya da dahil tüm dünya, koronavirüs salgınının ikinci dalgası ve bunun neden olduğu ekonomik yankılar ve ağır yaşam şartları ile yüzleşiyor. Bu nedenle Sovyetler Birliği'nin (SSCB) dağılmasının ve iki kutuplu uluslararası düzenin sona ermesinin 29’uncu yıl dönümü sessiz sedasız geçti. Tüm gözler, zamanın önde gelen küresel politika yapıcılarından biri olan eski Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'a çevrildi. Gorbaçov, 29 yıl önce bugün görevinden ve yetkilerinden feragat edeceğini açıkladığında Sovyetler Birliği’nin ölüm belgesini de imzalamıştı..
Gorbaçov, 25 Aralık 1991 akşamı yaptığı bir televizyon konuşmasında devlet başkanlığı görevini bırakacağını duyurdu. Gorbaçov’un duyurusu, aynı ay peşi sıra gelen gelişmelerin ardından yaşandı. Ayın başında Sovyetler Birliği’nin Anayasa Gözetim Komitesi, "Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Kuruluş Anlaşması’nın" imzalanmasını kınamıştı. Sovyetler Birliği'ni sona erdiren ve kısaca “Belovejsk Antlaşması” olarak bilinen bu anlaşma Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında imzalanmıştı. Komite temsilcileri, bazı cumhuriyetlerin diğer cumhuriyetlerin hak ve çıkarlarıyla ilgili konularda karar verme hakkına sahip olmadığını belirttiler.
Sovyetler Birliği içerisindeki tartışmaların yoğunlaşmasıyla rota hızla birliğin feshi kararının onaylanmasına çevrildi. 24 Aralık'ta, Cumhuriyeçiler Meclisi Başkanı yazar Anurbek Alimjanova Sovyetler Birliği’ni sona erdirmek için belirlenecek yasal prosedür hakkında bir karar alınması gerektiğini açıkladı.
Parçalanmış ve yetkisiz bir ülkenin başkanı olan Gorbaçov, olan biteni onaylamaktan başka bir şey yapamadı. Televizyonda yaptığı bir konuşmada görevlerini bırakacağını duyurdu. Bir kararname imzalayarak Sovyetler Birliği Silahlı Kuvvetleri Yüksek Komutanlığı görevinden istifa etti. Kremlin'den Sovyetler Birliği bayrağı indirildi ve yerine Rus bayrağı çekildi.
Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti’ne tabi Cumhuriyet Konseyi 26 Aralık 1991’de,  Bağımsız Devletler Topluluğu'nun kurulması nedeniyle SSCB'nin varlığının sona erdirilmesine ilişkin bildirgeyi kabul etti.
O zamandan bu yana siyasi sahnenin ön saflarında yer almayan Gorbaçov, Rusya'nın tanık olduğu tüm gelişmelerde en az görünen kişi olarak kaldı. Ancak ismi her fırsatta tekrar edilir oldu. Gorbaçov son olarak bir televizyon programında yakalandığı koronavirüsün semptomları sebebiyle zayıf düşmüş bir şekilde görüldü. Bir zamanlar dünyada değişimin seyrini başlatan, duvarları ve Avrupa Kıtası’nın iki ucu arasındaki çelik perdeyi kaldıran adam olarak kabul ediliyordu. Şimdi Moskova'da etrafı ağaçlarla çevrili ve yüksek duvarların bulunduğu, dışarıdan görülemeyen bir alanda, kocaman bir evde tek başına yaşıyor.
Gorbaçov, devlet tarafından ömür boyu kullanım için ikamet izni verilen geniş evinin oturma odasından, evinin önündeki zarif meydanda yağan karı seyrediyor. Burada basit günlük ilgi alanlarıyla dünya haberlerini takip ediyor. Salgının patlak vermesi nedeniyle ortaya çıkan “kapatma ve tecrit” haberleri bu sefer kendisini de yakından ilgilendiriyor.
“SSCB Başkanı” unvanını ilk elde eden ve birkaç ay sonra dağılmış olan devletin "ilk ve son" başkanı olan Gorbaçov, sadece koronavirüs semptomlarını ve zorunlu izolasyon koşullarını değil, aynı zamanda siyasi performansının tarihsel “incelemelerini” ve kendisine yöneltilen sert eleştirileri de takip ediyor. Gorbaçov’a yönelik bu eleştiriler Avrupa ile dünyayı bölebilecek yeni bir "Soğuk Savaş" bulutlarının etrafı kaplaması ve silahlanma yarışının ve ittifakların tekrar konuşulmaya başlaması sebebiyle yapıldı.
Rusya dışında yaşayan torunları tarafından ziyaret edilmesinin bir gün yasaklanacağı Gorbaçov'un aklına dahi gelmezdi. Kapatma ve tecrit kararları sonucunda son bir yıldır kendisini ziyaret edemediler. Bu, politikacının yaşadığı tecrit atmosferini iki kat zorlaştırdı. Eski yardımcılarından yalnızca biri Gorbaçov ile doğrudan iletişime geçebiliyor. Yardımcısı Gorbaçov'un önümüzdeki Mart ayında akrabalarının da katılımıyla 90’ıncı yaş gününü kutlamasını umduğunu ancak bu kutlamanın sanal olarak gerçekleşme ihtimalinin de bulunduğunu aktardı.
Gorbaçov, tanınmış Rus yönetmen Vitaly Mansky tarafından belgesele dönüştürülen röportajında bazen yavaş bazen belirsiz ifadelerle konuşan, sorulardan kaçan, gülen, sohbetten yorulan, konuyu değiştiren yaşlı bir kişi olarak göründü. Yönetmenin planı, kahramanın anlatacağı bir otobiyografi sunmaktı. Ancak bunu yapamadı. Gorbaçov yorgun görünüyor, özel tasarlanan bir cihaz yardımıyla evinde zar zor hareket ediyor ve ikinci kata geçmek için asansörü kullanması gerekiyor.
Bununla birlikte, belgesel önemli unsurları da yansıtıyordu. Gorbaçov, "eski Sovyet cumhuriyetlerinin halklarının kurtuluşuna" katkıda bulunmaktan gurur duymakla birlikte aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin çöküşünden pişmanlık duyan belirsiz pozisyonunu sürdürüyordu.
Gorbaçov iki durumdan birini seçmesi gerektiği fikrini inatla reddetti. Yönetmen ise bunun "ikileme henüz bir çözüm bulamayan Rus siyasetinin ve Rus tarihinin durumu" olduğunu dile getirdi.
Gorbaçov, güçlükle ve biraz kafa karışıklığıyla, mümkün olan en kısa sürede iktidarı (Rusya Devlet Başkanı Boris) Yeltsin'e nasıl devrettiğini anlatıyor. Ancak anlattıkları, iktidarının ilk zamanları, hatta selefi Leonid Brejnev dönemiyle ilgiliydi.
Kendisine ısrarla "özgür adam" diyor ve "başkalarına özgürlük tanıdıktan sonra özgürlüğü kendisi için arzuladığını" saklamıyor. Koltuğu bir özgürlük tezahürü olarak bıraktığını söylüyor.
Kafasını meşgul eden ikinci konu ise yaş, yaşlanma ve hayatın yavaşlaması... Mansky bazen bu nedenle pencerenin dışındaki hava ve siyasi iklime kayıtsız göründüğünü söylüyor. Ancak bu uzun sürmüyor. Hemen 30 yıl önceki politikalarına yönelik dile getirilen sert eleştirilerle yüzleşiyor.
Moskova, son zamanlarda Gorbaçov'un hamlelerinin Berlin Duvarı'nın çöküşüyle ve Soğuk Savaş'a bir son vermenin yolunun açılmasıyla sonuçlandığı şeklindeki yaygın tartışmalara tanık olmuştu. Bu hamlelerin Berlin Duvarı’nın yıkılmasının üzerinden iki yıl geçtikten kısa bir süre sonra, dünyadaki iki kutuplu sistemin altının oyulmasına ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasına yol açtığı öne sürüldü.
Rus siyasi çevreleri eski defterleri açtılar ve o dönemde Sovyet liderliğinin Batı ile ilişkilerinde ciddi hatalar yaptığını gösteren açıklamalar ile karşılaştılar. Söz konusu siyasi çevreler, Sovyet liderliğinin Batı'nın vaatlerini yerine getirmede "saflık" gösterdiği görüşündeler. Bu kanıya varmalarında daha önce Gorbaçov'un performansına hiç benzer bir eleştiri getirmemiş olan Devlet Başkanı Vladimir Putin'in açıklamaları etkili oldu.
Gorbaçov’un, Sovyetler Birliği çatısı altındaki ülkeleri de dahil ederek NATO’nun doğuya doğru genişleme politikası izlememesi için yazılı taahhüt talep etmemekle hata yaptığını belirten Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin açıklamasının devamında şunları söyledi:
“Sovyetler Birliği'nin Batı'dan gelen parlak vaatleri yerine getirmede ortaya koyduğu saflık, "NATO’nun" genişlemesinin ve Rusya'yı askeri olarak kuşatmak için çaba göstermesinin yolunu açtı.”
Putin’in bu görüşünü Rusya'daki birçok kişi benimsiyor. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov birkaç hafta önce gazetecilere verdiği röportajında şunları söyledi:
“Rusya (Sovyet) Avrupa'nın yeniden birleşmesinde ve duvarların yıkılmasında kilit rol oynadı ve onlar (Batı) şimdi yeni duvarlar inşa ediyorlar.”
Doğu Almanya'da ve Sovyet bloğundaki diğer ülkelerde demokratik değişimin yaşanmasından gurur duyduğunu ancak duvarın bu kadar çabuk yıkılacağını düşünmediğini belirten Gorbaçov, NATO’nun daha sonra genişleme politikası izlemeyeceğini garanti eden "yazılı bir anlaşma" talebinde bulunmamasına yönelik eleştiriyi ise kayda değer bulmadı. Gorbaçov, bu talebin o zamanlar saçma göründüğünü ve Sovyetler Birliği önderliğindeki askeri ittifakın (Varşova Paktı) miadının dolduğunun erken duyurusu anlamına geleceğini söyledi. Varşova Paktı 1991 yılının temmuz ayında resmen dağılmıştı.



Suudi Arabistan'ın ‘NATO üyesi olmayan başlıca müttefik’ olarak tanımlanması ne anlama geliyor?

Askerî geçit töreninde ABD ordusu tankları (AFP)
Askerî geçit töreninde ABD ordusu tankları (AFP)
TT

Suudi Arabistan'ın ‘NATO üyesi olmayan başlıca müttefik’ olarak tanımlanması ne anlama geliyor?

Askerî geçit töreninde ABD ordusu tankları (AFP)
Askerî geçit töreninde ABD ordusu tankları (AFP)

ABD ile Suudi Arabistan arasındaki stratejik ilişkinin derinliğini yansıtan bir adım olarak, ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan’ı ‘NATO üyesi olmayan başlıca müttefik’ (Major Non-NATO Ally – MNNA) ilan etti. Bu kararla Suudi Arabistan, Arjantin, Avustralya, Bahreyn, Brezilya, Kolombiya, Mısır, İsrail, Japonya, Ürdün, Kenya, Kuveyt, Fas, Yeni Zelanda, Pakistan, Filipinler, Katar, Güney Kore, Tayland ve Tunus gibi ülkelerin bulunduğu bu statüyü resmen alan yirminci ülke oldu.

Bu statü, ABD’nin NATO üyesi olmayan bir ülkeye verebildiği en yüksek askeri ve güvenlik iş birliği seviyesini ifade ediyor. ABD Kongresi bu unvanı 1987 yılından bu yana, ABD Yasası’nın 22. maddesi uyarınca tanımlıyor.

NATO üyesi olmayan müttefik olmanın avantajları

NATO üyesi olmayan müttefikler, gelişmiş ABD silahlarına ve askeri teknolojisine öncelikli erişim ve ABD askeri teçhizatını indirimli fiyatlarla veya uygun koşullarda satın alma veya kiralama imkânı gibi birçok önemli avantajdan yararlanıyor. Bu sınıflandırma, NATO üyesi olmayan müttefiklerin ABD ile ortak silah geliştirme programlarına katılmalarına ve askeri araştırma ve geliştirme projeleri için ABD'den finansman almalarına da olanak tanıyor.

Söz konusu sınıflandırma, ortak askeri eğitim ve istihbarat iş birliğini kolaylaştırmanın yanı sıra, müttefik ülkenin topraklarında acil durumlarda kullanılmak üzere ABD askeri teçhizatının depolanmasına izin verdiği için ABD'ye de belirli avantajlar sağlıyor.

Suudi Arabistan, ABD ile uzun süredir devam eden stratejik ortaklığı nedeniyle bu ayrıcalıkların çoğundan onlarca yıldır fiilen yararlanıyor. Ancak resmi olarak bu statüye sahip olması, bu ayrıcalıkların yasal olarak garanti altına alınmasını ve ABD yönetimlerinin keyfi kararlarına tabi olmamasını sağlıyor.

‘Karşılıklı savunma anlaşmasından’ farkı

‘NATO üyesi olmayan başlıca müttefik’ statüsü ile ‘karşılıklı savunma anlaşması kapsamındaki müttefiklik’ kavramları benzer ifadeler taşısa da aralarında önemli bir fark bulunuyor. NATO dışı müttefik statüsünde ABD’nin söz konusu ülkeyi savunma yükümlülüğü bulunmazken, karşılıklı savunma anlaşmaları taraflara karşılıklı ve açık bir yasal savunma taahhüdü getiriyor. Bu yükümlülük, NATO Anlaşması’nın beşinci maddesinde yer alan ve üye ülkelerin herhangi bir saldırıya uğrayan üye devleti savunmasını şart koşan maddeyle benzerlik gösteriyor.

‘NATO dışı müttefik’ sınıflandırmasındaki taahhütlerin niteliği, yakın askeri iş birliğinin ötesine geçmez, ancak karşılıklı savunma anlaşması kapsamında, imzacı devleti savunmak için ABD kuvvetleri gönderme taahhüdüne eşdeğerdir.

Bu nedenle aradaki fark, ‘NATO dışı müttefik’ sınıflandırmasının silahlanma, eğitim ve iş birliği alanlarında ‘çok ileri düzeyde stratejik ortaklık’ olması, ancak ‘savunma ittifakı’ olmamasıdır. ‘Karşılıklı savunma anlaşması’ ise imzacı devlete yönelik herhangi bir saldırının ABD'ye yönelik bir saldırı olarak kabul edilmesi ve ABD'nin yasal olarak askeri müdahalede bulunma yükümlülüğü anlamına gelir.

Suudi yetkililer bu tanımlamanın “kapsamlı bir stratejik ortaklığa doğru atılmış önemli bir adım” olduğunu söylerken, ABD Dışişleri Bakanlığı ise bunun ‘bölgedeki ortak güvenliğe yönelik uzun süredir devam eden taahhüdü yansıttığını’ doğruladı.


BM, Trump’ın Gazze planına ilişkin karar taslağını büyük çoğunlukla onayladı

ABD Başkanı Donald Trump, Knesset'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile tokalaşırken, 13 Ekim 2025 (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Knesset'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile tokalaşırken, 13 Ekim 2025 (AP)
TT

BM, Trump’ın Gazze planına ilişkin karar taslağını büyük çoğunlukla onayladı

ABD Başkanı Donald Trump, Knesset'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile tokalaşırken, 13 Ekim 2025 (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Knesset'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile tokalaşırken, 13 Ekim 2025 (AP)

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze için hazırladığı yol haritasını büyük çoğunlukla onaylayarak, 20 maddelik planına uluslararası meşruiyet kazandırdı.

Taslak karar, Rusya ve Çin'in çekimser kalmasına rağmen, pazartesi akşamı BMGK’da 15’e 13'lük çoğunlukla kabul edildi. Bu gelişme, Trump yönetimi için önemli bir diplomatik zafer oldu.

Filistin Yönetimi, kararın onaylanmasını memnuniyetle karşılarken, Hamas ve diğer Filistinli gruplar, bunu ‘Filistin’in milli iradesinin dışında sahada düzenlemeler yapılmasının önünü açan bir karar’ olarak değerlendirerek, ortak ve ayrı ayrı açıklamalarla kararı reddettiklerini bildirdiler. Ayrıca Gazze'ye konuşlandırılacak herhangi bir uluslararası gücün ‘bir tür vesayet veya dayatılan yönetim’ haline geleceğini söylediler. Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli gruplardan kaynaklar, söz konusu uluslararası gücün rolü ve bu grupların üyelerini takip etmek ve tutuklamak için potansiyel olarak kullanılabileceği konusundaki endişeleri dile getirdiler.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İngilizce olarak Trump ve Gazze planını öven bir blog yazısı yayınlarken, hükümet üyeleri sessizliğini korudu. Bu durum, İsrail'de Trump'ın planından duyulan memnuniyetsizlik ile onu kızdırmamak arasındaki ikilem arasında gerçek bir krizin yaşandığını gösterdi. İsrail televizyonu Kanal 12 muhabiri Barak Ravid, “İsrail-Filistin çatışmasının bir daha asla eskisi gibi olmayacağını söylemek mümkün” ifadelerini kullandı.


ABD, Tayvan'a 700 milyon dolar değerinde hava savunma füzesi satışını doğruladı

Norveç savunma ve uzay silahları fabrikasında üretim aşamasındaki bir Nasams roketatar (AFP)
Norveç savunma ve uzay silahları fabrikasında üretim aşamasındaki bir Nasams roketatar (AFP)
TT

ABD, Tayvan'a 700 milyon dolar değerinde hava savunma füzesi satışını doğruladı

Norveç savunma ve uzay silahları fabrikasında üretim aşamasındaki bir Nasams roketatar (AFP)
Norveç savunma ve uzay silahları fabrikasında üretim aşamasındaki bir Nasams roketatar (AFP)

Amerika Birleşik Devletleri, Ukrayna'da test edilen yaklaşık 700 milyon dolar değerindeki gelişmiş bir hava savunma füze sisteminin Tayvan'a satışını onayladı. Bu, ABD'nin Taipei ile bir hafta içinde yaptığı ikinci silah anlaşması.

ABD, geçen yıl Tayvan'ın 2 milyar dolarlık bir silah anlaşması kapsamında RTX tarafından üretilen üç orta menzilli karadan havaya füze (NASAMS) alacağını duyurmuştu. Bu, Tayvan için yeni bir silah, çünkü şu anda bölgede yalnızca Avustralya ve Endonezya kullanıyor.   

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) pazartesi günü yaptığı açıklamada, şirketin NASAMS üniteleri satın almak için sabit fiyatlı bir sözleşme imzaladığını ve tahminlere göre çalışmanın Şubat 2031'de tamamlanacağını belirtti. RTX henüz yorum talebine yanıt vermedi. 

Ukrayna'da Rus saldırılarını püskürtmek için kullanılan NASAMS sistemi, ABD'nin talebin arttığı Tayvan'a ihraç ettiği hava savunma kabiliyetlerine önemli bir katkı sağlıyor.

ABD, perşembe günü Tayvan'a 330 milyon dolarlık savaş uçağı ve diğer uçak parçaları satışını onayladı. Bu, Başkan Donald Trump'ın ocak ayında göreve gelmesinden bu yana yapılan ilk anlaşmaydı. Bu hamle Pekin'i öfkelendirdi.

Tayvan ordusu, adayı kendi toprağı olarak gören Çin'den gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı daha iyi savunma sağlamak için hayati önem taşıyan deniz ikmal hatlarını savunmak üzere, özel olarak tasarlanmış denizaltılar inşa etmek gibi çabalarla yeteneklerini güçlendiriyor.

Resmi diplomatik ilişkilerin olmamasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri'nin Tayvan'a kendini savunması için gerekli araçları sağlamakla yasal olarak yükümlü olması, Pekin'in tepkisini çekmeye devam eden bir tartışma konusu. Tayvan hükümeti, Pekin'in ada üzerindeki egemenlik iddialarını reddediyor.