İran’da meclis, reform sürecine hız verdi

Reformcular, Laricani'nin adaylığını destekleyebilir. Ahmedinejad seçim yarışına katılmayı planlıyor.

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, 2017 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhafazakar kanattan aday olduklarını ilan etmişlerdi. (Tesnim)
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, 2017 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhafazakar kanattan aday olduklarını ilan etmişlerdi. (Tesnim)
TT

İran’da meclis, reform sürecine hız verdi

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, 2017 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhafazakar kanattan aday olduklarını ilan etmişlerdi. (Tesnim)
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, 2017 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhafazakar kanattan aday olduklarını ilan etmişlerdi. (Tesnim)

İran Meclisi dün, bir yandan siyasi çevrelerin eleştirileri diğer yandan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yönetiminin sessizliği devam ederken, gelecek haziran ayı başlarında yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerine altı aydan kısa bir süre kala seçim yasasıyla ilgili reform sürecine hız verdi. Diğr yandan rejim çevreleri, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası için aday listelerini ölçüp biçmeye başladı.
Cumhurbaşkanlığı seçim yasasında reform süreci iki hafta önce başladı. Milletvekilleri dün, adaylık için başvuru yapacak kişilerin seçim programlarını sunmalarını gerektiren bir öneriyi oyladılar. İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı’na göre milletvekilleri adayların adaylık başvurularını yaparken yazılı bir program sunmalarını zorunlu kılan seçim yasası reformunun 5’inci maddesine karşı çıktılar. Bu arada İçişleri Bakanlığı da henüz aday başvuruları için bir tarih belirlemedi. 
İçişleri Bakan Yardımcısı Muhammed Cevad Kulivend, oylama öncesi yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Anayasaya göre cumhurbaşkanı adayının seçimlerle ilgili programlarını sunması gerekiyor. Ancak İçişleri Bakanlığı başvuru yapanlardan sadece onaylanan adayların seçim programlarını alacak ve İran Anayasayı Koruyucular Konseyi’ne (AKK) aktaracak. Çok sayıda programın yayınlanmasını önlemek için sadece başvuruları onaylanan adayların seçim programlarını yayınlamak daha iyi.”
Milletvekilleri, AKK’nın seçimleri düzenlemekten sorumlu İçişleri Bakanlığı'nı bilgilendirerek sonucu açıklaması şartıyla, seçim yasası reformunun 10’uncu maddesi uyarınca adayların adaylığa uygunluğuna karar vermesi için AKK’ya 15 günlük süre verilmesi önerisini onayladılar. Milletvekilleri ayrıca seçim sürecine ilişkin endişeleri olan mevcut yetkililere, adaylık başvurusunda bulunmaları halinde mevcut görevlerinden istifa etmeleri için üç aylık bir süre verilmesine de onay verdiler.
Muhafazakarların çoğunlukta olduğu meclisin seçimlerle ilgili adımları hız kazanırken İran atmosferine sisli bir hava hakim. Bunun nedeni, hükümetin ve destekçilerinin General Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin birinci yıl dönümünde bir kez daha gerginlik sarmalına düşmeden, ABD Başkanı seçilen Joe Biden’ın gelecek ay yönetimi devralmasıyla ekonomik baskıları hafifletecek şekilde buzların erimesini umut etmeleri.
Ayrıca hükümet kurumu ISNA, muhafazakar hareketin siyasi aktivisti Cevad Arin Munch'un dün Meclis Başkanı Muhammed Bakir Kalibaf'ın yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olacağını söylediğini aktardı. Muhafazakar isim ayrıca ılımlıların (mevcut Cumhurbaşkanının akımı) eski meclis başkanı Ali Laricani'yi cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday göstermeyi oy birliğiyle kabul ettiklerine dikkat çekti. Kalibaf’ın son aylardaki eylemleri ve hükümete yönelik eleştirilerine işaret eden Arin Menş, kendisinin ülke ekonomisinin kötü yönetim nedeniyle zayıfladığını ve yönetimde yeniliğe gitmenin sorunları çözeceğini söylemesinin yaklaşan seçimlere aday olacağının bir göstergesi olduğunu belirtti.
Bununla birlikte Arin Menş, Laricani’nin cumhurbaşkanlığı adaylığı için Muharip Ruhban Derneği çatısı altındaki muhafazakar din adamlarıyla istişarelerde bulunduğunu söyledi. Ancak Fararu adlı haber sitesi tarafından aktarılan Muharip Ruhban Derneği Halkla İlişkiler Ofisi’nden yapılan açıklamada, üyelerinin seçimlerde aday olabilecek hiçbir isimle görüşmedikleri veya herhangi bir adayın desteklenmesinin konuşulmadığı kaydedildi.
Reformistlere gelince Tahran Belediye Konseyi üyesi ve reformist lider Mehdi Kerrubi'ye ait İtimad-ı Milli gazetesi yöneticilerinden Muhammed Cevad Hakşinas, reformistlerin Laricani'nin seçimlerde adaylığını destekleyeceğini öne sürdü.
Asriran adlı haber sitesi tarafından aktarılan açıklamalarında Hakşinas, ‘bir sonraki hükümetin muhafazakar olmayacağını’ söyledi. Ancak ‘asker kökenli adayların sahayı kolay kolay terk etmediklerini’ de sözlerine ekleyen Hakşinas, yönetimin eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın seçim yarışını kazandığı 2009 seçimlerindeki ‘hataları’ tekrarlamaktan kaçınmasını umduğunu ifade etti.
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney tarafından belirlenen bir takım maddelerin cumhurbaşkanlığı seçim yasasına eklenmesiyle ilgili bir öneri birkaç gün önce İran Meclisi’nden geçti.
Öte yandan cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı geçenler arasında geçtiğimiz ay cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olup olmayacağı sorusunu ‘şu anda yalnızca yargıyı düşündüğü’ söyleyerek yanıt veren Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi de yer alıyor. Bu cevap, 4 yıl önce Hamaney tarafından atandığı dini bir kurumun başında iken cumhurbaşkanlığına aday olduğunda benzer bir soruya verdiği cevabı akıllara getirdi. Reisi o dönem, ‘devrimci güçlerden’ gelen talepler üzerine aday olduğunu söylemişti.

Ahmedinejad'ın müttefiki adaylığını doğruladı
Bu arada Modora adlı reformist eğilimli internet sitesi, eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın müttefiki ve akrabası Ahmed Hurşidi Azadın önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayı planladığını ve AKK’nin daha önce Ahmedinejad'a yaptığı gibi adaylığını engellememesini umduğunu aktardı. Sitenin haberine göre Hurşidi Azad, “Hamaney, sandıklardan çıkan isimle değil, seçimlere katılanlarla ilgileniyor” dedi. AKK, Hamaney'in 2017 yılındaki seçimlerden 8 ay önce aday olmaması yönündeki tavsiyesini görmezden gelerek adaylık başvurusunda bulunan Ahmedinejad'ın başvurusunu reddetmişti.
Diğer yandan Kültür Devrimi Yüce Konseyi üyesi ve Devrim Muhafızları Ordusu’nın (DMO) eski komutanlarından İzzetullah Zergami, Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin birinci yıl dönümü yaklaşırken cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili faaliyetlerde bulunduğu şüphesinden kaçınmak amacıyla Süleymani'nin doğum yeri olan Kerman kentinde konuşma yapması için kendisine gönderilen daveti reddetti.
Humeyni Vakfı’na bağlı Cedran adlı internet sitesi Zergami'nin sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımı ‘üstü kapalı olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olabileceğinin işareti’ olarak yorumladı. Laricani'ye yakınlığıyla bilinen Khabar Online adlı haber sitesi ise Zergami'yi Ahmedinejad’a benzeyerek “Zerhami seçimlere hazırlanıyor. Cumhurbaşkanlığı hayalleri kuruyor. Muhafazakarlara koalisyon oyunlarına girmesi planlanmadığını söyleyerek sinyaller göndermeye başladı” ifadelerini kullandı.
Zergami, Hamaney’in kararıyla 10 yıldır İran Radyo Televizyon Kurumu (IRIB) Başkanlığı görevini yürüttü. Ardından yerine yeni bir başkan getirildi.
Diğer yandan Hamaney'in askeri danışmanı ve eski Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan, bir ayı aşkın bir süre önce cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıklamıştı. Ancak Dehkan dışında şu ana kadar hiç kimse adaylık duyurusunda bulunmadı.
İran Dini Lideri’nin ofisi tarafından birkaç gün önce ‘gayri resmi’ başlığı altında yayınlanan bir belgeselde Hamaney'in geçtiğimiz günlerde ülkenin ‘genç cumhurbaşkanına ve devrimci bir hükümete’ ihtiyacı olduğu şeklindeki açıklamaları hatırlatıldı.
Diğer yandan Hamaney’in ofisine yakınlığıyla bilinen siyasi aktivist Yasir Cebraili, Zergami’ye cumhurbaşkanlığına aday olma niyetinden vazgeçmesi çağrısında bulundu. Cebraili şunları söyledi:
“Rejimin ve yönetimin bir devrime ihtiyacı var. Hizbullah’a yakın genç bir hükümet dönüşüm bayrağını taşıyabilir. Böyle bir hükümete ulaşmanın ilk adımı, mevcut durumdan sorumlu olanların sorumluluklarını kabul etmeleri ve gelecekteki sorumluluklardan çekilmeleridir. Yetkililer, içinde bulunulan kötü durumun üstesinden gelmek için ilk adımı kabul ediyorlar.”

İnsanların gözünün korkutulması
Tahran Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü olan Sadık Zibakelam, Fararu haber sitesi tarafından cuma günü aktarılan açıklamalarında, asker kökenlilerin seçimlere adaylıklarını koymalarının ‘insanları sindirmeyi ve oy vermeye zorlamayı’ amaçladığını belirterek, “General Said Muhammed gibi askeri kökenli birinin aday olması olasılığı, insanları ordunun yönetimi ele geçireceği yönünde korkutmayı ve seçimlere katılımı artırmayı amaçlıyor. Ama bu numarayı ne zaman kullansalar işe yarıyor” dedi.
Zibakelam sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geçtiğimiz yıl yapılan milletvekili seçimlerinde oy kullananların sayısının en düşük seviyeye gerilemesine rağmen, Hamaney’in son birkaç yıldır sağlığının kötüleştiğine dair artan haberlerin ardından yerini kimin alacağıyla ilgili bekleyiş çerçevesinde, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hassasiyeti öncekilerden farklı olmayabilir.”
Diğer yandan İslam Koalisyonu Partisi (Hizb-i Mutelife-yi İslami) Genel Sekreteri Esedullah Badamçiyan, seçim yasasında yapılan reformu eleştirerek Meclis’i ve milletvekillerini halkın desteğini arkasına alan kapsamlı bir yasa üzerinde çalışmaya çağırdı.
Badamçiyan, partisinin AKK’ye bir mektup göndererek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olanlarla ilgili ‘siyasetçi ve dindar bir adam’ tanımını netleştirilmesini talep ettiğini söyledi.
Tahran’ın nüfuzlu çevrelerine yakınlığıyla bilinen İslam Koalisyonu Partisi, önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Seyyid Mustafa Mir Selim’i aday göstermişti.
Diğer yandan Meclis Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi eski sözcüsü Hüseyin Nakvi Hüseyni, cumhurbaşkanlığı seçim yasası reformunun bazı insanları seçimlere dahil etme girişimi olduğunu ve sadece kendi adaylarının yarışmasını istediklerini bildirdi. İran'ın resmi haber ajansı IRNA’nın haberine göre Hüseyni, “Hamaney, genç bir cumhurbaşkanı istiyor, ama aday olacakların en az 40 yaşında olabileceği kuralı getirdiler” diye konuştu.  Hüseyni, seçim yasasını değiştirmeye yönelik bazı önerileri ‘garip ve tuhaf’ olarak nitelendirdi.
Armane Meli gazetesi ise İran Meclisi’nin seçim yasası reformunu ‘muhafazakarların önüne kırmızı halı’ sermek için onayladığını öne sürdü. Gazete, reform taslağının ‘kanatlardan birinin çıkarı için’ hazırlanmış olmasından duyduğu endişeyi dile getirdi.
Muhafazakar eğilimli Cumhuri İslami gazetesi de meclisten geçen seçim yasasında yapılan reformun ‘kamuoyunda alay konusu’ olduğunu belirtti. Gazete, “İnsanlar ‘Meclis, nasıl seçim yasasında bu kadar hızlı reform yapabilir? Ekonomik problemleri çözmek için de bu kadar hızlı çalışabilir miydi?!’ sorusunu soruyor” ifadelerine yer verdi.



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.