Irak’ta Kazimi’nin silahlı gruplarla yaşadığı gerginlikten Sadr ne kazanacak?

Iraklı Şii lider Mukteda es-Sadr (Reuters) / Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AP)
Iraklı Şii lider Mukteda es-Sadr (Reuters) / Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AP)
TT

Irak’ta Kazimi’nin silahlı gruplarla yaşadığı gerginlikten Sadr ne kazanacak?

Iraklı Şii lider Mukteda es-Sadr (Reuters) / Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AP)
Iraklı Şii lider Mukteda es-Sadr (Reuters) / Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi (AP)

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi, uluslararası bir bölgenin ve ABD Büyükelçiliği’nin bombalanmasından silahlı grupları suçlayarak bu gruplarla sözlü çatışmaya girdi. Peki, Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın, sonuçları her ne olursa olsun bu çatışmadan kazancı nedir?
Kazimi, rutin bir şekilde bombalanan ABD Büyükelçiliği’ne 21 füzeyle düzenlenen saldırının sonrasında hükümetine yapılan uluslararası baskıyı hafifletmek ve popülaritesinin zarar görmesinin üzerinden haftalar sonra bir siyasi zafer elde etmek için kendini önce içerdeki düşmanıyla sonra da İran ile sözlü çatışmaya girerken buldu. Kazimi, füze fırlatan grubun unsurlarını (yetkililer bu kişilerin Kays el-Hazeli liderliğindeki Asayib Ehlil Hak’a mensup olduğunu açıklamıştı) tutuklamadan önce bu çatışma için kendisini koruyacak bir siyasi olguya ihtiyaç duydu.
Gelişmeler hakkında bilgi sahibi olan kaynakların aktardığına göre, Kazimi, Bedir Örgütü mensubu Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci’yi, Irak’taki ABD varlığına karşı ateşkesin korunması hususunda silahlı grupların liderleriyle müzakere etmekle görevlendirdi. Kazimi ayrıca Sadr ve kendileriyle çatışmak isteyen kişiler ile olan koalisyonunun kırılgan olduğunu bildiği için Sadr'la iletişime geçerek bu gruplarla karşı karşıya gelme niyetini bildirdi ve güvenlik durumunun bozulmasını önlemek amacıyla siyasi destek talebinde bulundu.
Bu dönemde Sadr, ‘Şii platformunu yeniden yapılandırma’ hususunda yaptığı çağrıya Şii parti liderlerinden olumsuz sinyaller almaktaydı. Nuri el-Maliki, Ammar el-Hakim ve Hadi el-Amiri gibi isimlerin tamamı Sadr’ın çağrısına mesafeli yaklaştı. Bu nedenle Sadr, Kazimi’nin içinde bulunduğu zor durumu pragmatik becerilerini de kullanarak bir siyasi kazanıma dönüştürme fırsatı buldu. Sadr destekçileri, Sadr’ın bu hamlesini gelecek seçimlerden sonra iktidarı, meclisin çoğunluğunu ve başbakanlık makamını alma yolunda atılmış bir adım olarak niteliyorlar.
Yetkili makamlar, başkent Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’ne 21 füze fırlatma suçlamasıyla Hüsam ez-Zircavi ve beraberindeki 5 kişiyi tutukladı. Tutuklamalardan saatler sonra Asayib Ehlil Hak militanları, hükümeti bu kişileri serbest bırakmaya zorlamak için Bağdat şehir merkezinde araçlar ve silahlarla gövde gösterisi gerçekleştirdi.
Hükümet kaynakları Zircavi’nin hiçbir gruba teslim edilmediğini, soruşturmayı yürüten yetkililerin elinde Zircavi ve arkadaşlarının füze rampası kurarak bu füzeleri fırlattığına dair fotoğraflı delil bulunduğunu belirtti. Bununla eşzamanlı olarak Kazimi, Twitter hesabından sert bir çıkış yaparak, “karşı karşıya gelmeye hazır oldukları” mesajını verdi. Kazimi’nin mesajından birkaç saat sonra Sadr da Twitter hesabından “İran’a son çağrı” diye isimlendirdiği bir paylaşımda bulundu. Sadr, paylaşımında, “Çatışmalarınızı bizden uzak tutun. Aksi takdirde siyaseten ve halk nezdinde bir tavır alacağız” dedi. Tahmin olarak görünen gerçeğe dönüştü; Kazimi ve Sadr, farklı hesaplarla ve Irak’taki İran-ABD geriliminin oluşturduğu baskıyla silahlı gruplara ve siyasi rakiplere karşı cephe aldı. Sadr’ın bu seferki taktiği, Kazimi ister başarılı olsun ister başarısız olsun her iki durumda da kazançlı çıkmaya dayanıyor. Eğer Kazimi, silahlı grupları dizginlemeyi başarabilirse, Sadr, devletin saygınlığını yeniden kazanmasına yardımcı olma sıfatına kavuşacak. Eğer Kazimi başarısız olursa -ki herkes bu konuda endişe duyuyor ve Kazimi’nin silahlı gruplar karşısında tökezlemesinin siyasetin ve güvenliğin çöküşüne neden olacağından korkuyor- Sadr ülke kaos içine sürüklense bile Kazimi’nin bırakacağı koltuğu doldurmakta tereddüt etmeyecektir.
Kazimi, bölgesel çatışmanın ve Irak’taki etkili siyasi aktörlerin hırslarının oluşturduğu karmaşık denklemden uzak görünmüyor ve ortaya çıkan fırsatı değerlendirmek, göreve geldiğinden beri kaçırdığı fırsatları telafi etmek istiyor. Kazimi’ye yakın kişilerin ifadelerine göre, silahlı gruplarla girilen bu sözlü çatışma, gücün ve rejimin son sınavı niteliğinde ve gelecek seçimlerde hakim olacak güvenlik ortamının nasıl olacağını belirleyecek.
Kazimi’nin başkanlık ettiği ve kıdemli komutanlar ile Seçim Komiserliği yetkililerinin hazır bulunduğu son Bakanlar Kurulu toplantısında konuşulanlar hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar, Kazimi’nin nasıl sonuçlanacağı kestirilemeyen bu çatışmaya girme kararı verdiğinde oldukça rahat ve özgüveni yüksek bir halde olduğunu aktardı. Toplantı sonrası yapılan resmi açıklamada da Kazimi, sert üslubunu koruyarak, ‘kontrol dışı silahlarla hareket edilmesine ve bu silahların vatandaşın özgürlüğünü, güvenliğini ve seçim sürecine olan güvenini tehdit etmesine izin vermeyeceklerini’ vurguladı. Sadr’ın koruyucu şemsiye açtığı bir ortamda Kazimi, gerilimi tırmandırma çabalarının önünü kesmek için silahlı gruplara karşı daha önce uyguladığı bir politikayı yeniden canlandırarak, bu gruplardan devlete yakın bazı liderlerle ortak hareket etmek istiyor. Sadr ise bu olasılığı büyük bir ihtiyatla takip ediyor.
Haşdi Şabi içinde önde gelen yöneticiler, gerilimin düşürülmesi için girişim başlatmış durumda. Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci, gerginliğe son vermek adına son krizle ilgili Velayet Grupları ile günler süren yoğun temaslar yürüttü.



Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
TT

Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in İran'a karşı başlattığı saldırıdan önce, ABD, İsrail, Hamas ve İran arasında Gazze konusunda geniş kapsamlı müzakereler yürütüldüğünü açıklamıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Gazze'de tutulan rehinelerin durumuyla ilgili ciddi ilerlemeler kaydedildiğini doğruladı.

Ancak İsrail'in İran'a sert bir askeri darbe indirmesi, Gazze meselesinin çözülmesine ve ateşkes anlaşmasına varılmasına katkıda mı bulunacak, yoksa bölgedeki ateşkes müzakerelerini olumsuz yönde mi etkileyecek?

Darbe öncesi çabalar

İsrail, İran'ı 7 Ekim 2023 saldırılarını finanse etmekle suçluyor. Bu suçlamayı dayandırdığı nedenlerden biri Hamas Hareketi’nin Tahran'ın bölgedeki uzantılarından biri olarak görmesi ve Hamas ile İran arasında uzun soluklu ve güçlü ilişkiler olmasıdır.

Mevcut bilgilere göre ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Filistin asıllı Amerikalı akademisyen ve siyasi aktivist Bishara Bahbah, İsrail İran'a ağır bir darbe indirmeden önce, ABD ile İran arasında İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerle eş zamanlı olarak Gazze konusunda bir anlaşma metni üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmışlardı. Bu çabalar, ABD ile İran arasındaki müzakerelerle eş zamanlı olarak yürütülüyordu.

İsrail'in İran'a yönelik askeri saldırısı öncesinde, arabulucular Katar ve Mısır, ABD ile Gazze ve İran meselelerine dair görüşmeler yaptılar. Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, Washington ile Tahran arasındaki müzakerelerin gelişmeleri ve Gazze'deki savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varılması için Witkoff ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Tüm bu çabalar, Katar'ın Witkoff'un ateşkes önerisine ilişkin yenilikçi ve değiştirilmiş bir formül sunmasının ardından gerçekleşti. O sırada Hamas'ın geçici lideri Halil el-Hayya, "Gazze'deki savaşı durdurmaya yönelik bir dizi fikir aldık. Witkoff'un önerisine açığız. Ancak savaşı kalıcı olarak sona erdirmek ve İsrail ordusunun Gazze'den çekilmesini sağlamak için daha güçlü güvenlik garantileri gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre bu çabalar Tahran'ın doğrudan bilgisi dahilinde gerçekleştirildi. Trump, ilk kez Gazze'de ateşkes dosyasına doğrudan müdahale ederken bunu, “Gazze şu anda bizim, Hamas ve İsrail arasında yürütülen büyük müzakerelerin ortasında ve İran da bu müzakerelere katılıyor. Gazze'de neler olacağını göreceğiz. Rehineleri geri almak istiyoruz” şeklindeki heyecan verici açıklamasıyla duyurdu.

Ardından Netanyahu, esir takası ve Gazze'deki ateşkes müzakerelerinde önemli ilerleme kaydedildiğini söyledi ve ardından üst düzey bakanlarıyla bir toplantı yaptı. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, rehinelerle ilgili anlaşmayı sağlamaya kararlı olduklarını ve ilerleme kaydedildiğini söyledi.

İsrail şartlarını koyuyor

Ancak İsrail'in İran'a saldırmasının ardından Gazze dosyasıyla ilgili tüm bu gelişmelere endişeyle bakılırken, Hamas bu eksene olan bağlılığını yeniden teyit etti ve tutumunda değişiklik yapmadı. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının tehlikeli olduğunu, bölgede patlamaya yol açabileceğini ve bunun Netanyahu'nun bölgeyi açıkça bir savaşa sürükleme konusundaki kararlılığını yansıttığını söyledi.

İsrail'in saldırısı, Gazze'deki savaşın gidişatını etkiliyor. Siyasi ve askeri gözlemciler, savaşın gidişatı ve ateşkesin Tahran ile Tel Aviv arasındaki askeri gelişmelere bağlı olarak değişebileceğini ve bir anlaşmaya varılabileceği gibi, tarafların tutumlarının sertleşebileceğini belirtiyorlar.

Siyasi araştırmacı Macid Ebu Herbid, değerlendirmesinde şunları söyledi:

“İsrail, bölgede zaferler kazandığına ve İran'a karşı ezici bir galibiyet elde ettiğine inanıyor. Bu durum Netanyahu'yu, kazanan tarafın şartları belirlediği kuralına göre şartlarını ve taleplerini sertleştirmeye iten bir coşkuya kapılmasını sağlarken Gazze konusunda yenilgiye uğradığına inandığı Hamas'ın bu şartlara uyması gerektiğini düşünüyor.”

Ebu Herbid, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hamas her şeyi kaybettiğini düşünüyor olabilir ve bu yüzden tek seferde kapsamlı bir anlaşma imzalamakta ısrarcı bir tutum sergileyebilir. Bu durum toprak üzerindeki kontrolünü kaybettikten sonra kaybedecek başka bir şeyi kalmadığından kaynaklanıyor."

Ebu Herbid'e göre İsrail'in İran'a yönelik saldırıları Gazze dosyası üzerinde hızla etkili olmayacak. Yani ne Hamas ateşkes için acele edecek ne de İsrail anlaşmaya varmak ve rehinelerin serbest bırakılması için acele edecek. Siyasi araştırmacı, her iki tarafın da önceliklerini değiştirmek için Tahran'daki çatışmalardaki gelişmeleri beklediğini belirtti.

“İran ateşkesi engelleyebilir”

Askeri bilimler alanında öğretim görevlisi Muaviye Vasif ise İsrail ile İran arasındaki gerginliğin Gazze'deki ateşkes sürecine hizmet etmediğini söyledi. Vasif’e göre Netanyahu, Tahran'ı vurma planlarıyla meşgulken, Hamas durumu izliyor ve müzakere edecek birini bulamıyor. Bu yüzden Gazze'deki durum olduğu gibi kalabilir.

Vasif, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Trump'ın açıkladığına göre İran, İsrail ile Hamas arasında Gazze konusunda yürütülen görüşmelere dahil olduğundan, herhangi bir öneriyi reddederek Hamas’ı etkileyecektir. Ayrıca ABD ile yürüttüğü görüşme ve müzakerelerde şartlarını sertleştiriyor ve bunları hiçbiri, kısa süreliğine de olsa bir ateşkese varılmasını isteyen Gazze halkının yararına olmayacak.”

Hamas'ın şu anda zayıf bir konumda olduğunu ve Tel Aviv'in İran'la savaşla meşgul olması nedeniyle İsrail'e Gazze'de ateşkes için baskı yapamayacağını söyleyen Vasif, Tahran'daki gerginliğin Gazze'deki çatışmaları hafifletebileceğini, ancak Netanyahu'nun şu anda zafer kazandığına inandığı için ateşkes görüşmelerini etkilemeyeceğini belirtti.

Güvenlik araştırmacısı Vail el-Mubeyyed ise farklı bir görüşe sahip. İsrailli bakanların İran'a yönelik saldırıyla meşgul oldukları bir ortamda Netanyahu'nun Gazze'deki ateşkes dosyasını gündeme getirebileceğini söyleyen Mubeyyed, “Tel Aviv hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar İsrail'in Tahran'a yönelik saldırılarıyla meşguller ve şu an Gazze ile ilgili hiçbir şeye karşı çıkmıyorlar. Bu yüzden yakında Gazze'de bir ateşkes sağlanabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Hamas ne düşünüyor?

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları yok oluyor. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının Gazze'deki sükuneti bozduğunu, Netanyahu'nun kibirli bir tavır sergilediğini ve Gazze'deki krizi kasıtlı olarak derinleştirerek bölgedeki gelişmelerle ilişkilendirdiğini söyledi.

İran’a yönelik saldırının Gazze'ye bazı yansımaları söz konusu ve Netanyahu, Hamas'ın müzakere turlarında gösterdiği esnekliğe rağmen savaşı sona erdirmek istemiyor. İsrail'e göre Gazze'deki savaşın sona ermesi bölgesel meselelerle ilişkili ve Tel Aviv bölge haritasını kendi istediği şekilde yeniden çizmeyi planlıyor. Gazze'de olanlar da bu planın sadece bir parçası.