İran, Irak'a ihraç ettiği doğalgazdan elde ettiği gelirle aşı satın alacak

İran Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyan
İran Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyan
TT

İran, Irak'a ihraç ettiği doğalgazdan elde ettiği gelirle aşı satın alacak

İran Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyan
İran Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyan

İran Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyan, ülkesinin Avrupa’dan yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirilen aşıları satın almak için Irak’a ihraç edilen doğal gazdan elde edilen gelirleri kullanmayı planladığını duyurdu.
İran’ın resmi ajansı IRNA’ya göre bakanın bu açıklamaları, Irak’ın önceden birikmiş borçları yüzünden İran’ın Irak’a yaptığı doğal gaz ikmalini kısmasının akabinde dün Bağdat’a yaptığı ziyaret çerçevesinde geldi.
Erdekaniyan Irak’ta Elektrik Bakanı Macit Hantuş ve Merkez Bankası ile Irak “Ticaret Bankası” yetkilileriyle toplantılar yaptı ve aynı şekilde Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi ile de görüştü. Erdekaniyan görüşmelerin başarılı geçtiğini belirtti.
Şarku’ul Avsat’ın Bloomberg TV’den aktardığı habere göre bakan, İran’ın temel malları satın almak için fonlarını kullanacağını söyledi.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bu hafta bir açıklama yaparak Washington’un, Kovid-19 aşısı satın almak için İran’ın paralarının hepsinin ABD bankaları üzerinden geçmesini şart koştuğunu duyurarak “Görünüşe göre Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC) bunda bir sorun olmadığını söyledi ancak geri adım atarak fonların havale yapılmadan önce ABD bankaları üzerinden geçmesi gerektiğini söyledi. (ABD’lileri işaret ederek) sizin gibi insanlara kim güvenebilir? Bulduğunuz her yerde paralarımızı çaldınız” ifadelerini kullandı.
Ruhani’nin aksine İran Merkez Bankası Başkanı Abdunnasır Himmeti geçtiğimiz hafta bir açıklama yaparak ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı OFAC’ın Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından takip edilen bir aşıyı satın almak için Güney Kore’de dondurulmuş halde bulunan İran varlıklarının kullanılmasına onay verdiğini duyurmuştu.
Himmeti ülkesinin bir ABD ve Güney Kore bankası üzerinden İsviçre’deki bir bankaya 180 milyon euro değerinde bir para gönderebildiğini söyleyerek “Bu havaleyi OFAC’tan izin alarak Türkiye ve Avrupa’daki 3 banka ve İran bankasının bir şubesi aracılığıyla gönderebildik; çünkü ABD’liler para transferlerinde bize her zaman çok fazla sorun çıkarmıştır ve bu sefer de mali kaynaklarımıza el koymamaları için oldukça dikkatli davrandık” ifadelerini kullandı. Geçtiğimiz günlerde İranlı bazı yetkililer, uluslararası kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele kuruluşu FATF’ın (Mali Eylem Görev Gücü) İran’ı kara listeye almasından ötürü para transferinde sorun yaşandığını belirtmişti.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.