İran: Gerekirse yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretiriz

İran: Gerekirse yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretiriz
TT

İran: Gerekirse yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretiriz

İran: Gerekirse yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretiriz

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) İran’ın Fordo nükleer tesisinde yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum ürettiğini teyit etmesinden iki gün sonra, İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, ülkesinin yüzde 40 ila 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretebilme kapasitesine sahip olduğunu söyledi.
Kemalvendi, ülkesinin ‘gerekirse’ uranyumu yüzde 40 ila 60 oranında zenginleştirme ihtimalinin bulunduğunu belirtti.
Kemalvendi, İran Meclisi’nde kabul edilen ve yüzde 20 oranında 120 kilogram uranyum üretilmesini öngören yeni yasa doğrultusunda İran Atom Enerjisi Kurumu’nun 4 tona ulaşan uranyum stoğunu yüzde 3.5 ila 4 arasında artırmaya çalışacağını dile getirdi. Bu açıklamadan kısa süre önce İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, ülkesinin ayda 9 kilogram yüzde 20 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum üreteceğini ifade etmişti.
Salihi, açıklamasında, “Her saat 17 ila 20 gram arasında zenginleştirilmiş uranyum üretiyoruz. Biz, yasada belirtilen 120 kilograma ulaşmak için ayda yaklaşık 8-9 kilogram arasında yüzde 20 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum üretme kapasitesine sahibiz” dedi.
İran, pazartesi günü Fordo nükleer tesisinde uranyumu yeniden yüzde 20 saflıkta zenginleştirmeye başladığını duyurdu. Bu adım, ABD Başkanı Donald Trump’ın görev süresinin son günlerinde Tahran ile Washington hattında tansiyonun yükseldiği bir döneme denk geldi.
Nükleer anlaşma, İran’ın yüzde 3,67 saflıkta uranyum zenginleştirmesini yasaklıyor. Anlaşmaya göre, İran’ın Natanz tesisinde herhangi bir nükleer faaliyet yürütmesi de yasak.

İran Meclisi’nin kabul ettiği yasadaki birçok adımdan biriside uranyum üretme kararı
İran’ın yüzde 20 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum üretme kararı, muhafazakarların çoğunlukta olduğu İran Meclisi’nin geçen ay kabul ettiği yasadaki birçok adımdan sadece biri. İran bu adımları, nükleer anlaşmaya dönme sözü veren ABD’nin seçilmiş Başkanı Joe Biden’a baskı uygulama girişimi olarak değerlendiriliyor.
Anlaşmanın imzalandığı tarihte dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın yardımcılığını yapan Biden, Tahran’nın tüm taahhütlerine bağlı kalması halinde ABD’nin yeniden anlaşmaya dönme niyeti olduğunu ifade etmişti. Ancak bununla birlikte Biden’ın yanı sıra Paris ve Berlin de Tahran ile özellikle füze programı ve bölgedeki etkisinin de aralarında yer aldığı daha geniş kapsamlı müzakereler yürütmek istediklerini açıklamıştı.
Fransa’nın eski Tahran Büyükelçisi Francois Nicoullaud, AFP’ye verdiği demeçte, “Ruhani hükümeti yasayı uygulamada açık bir şekilde ayak sürüyor (…) Fakat hükümet bunu tamamen görmezden gelemez. Bu nedenle yeniden zenginleştirmeyi yüzde 20 olarak seçti (…) Fakat çok acele etmeden ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetçilerinin sıkı denetimi altında” ifadelerini kullandı.
Paris'teki Sciences Po Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde (CERI) İran uzmanı Clement Therme, “Yerel politikada en katı taraflara göre, İran’ın uranyum zenginleştirme adımı, suikastların İran’ın nükleer programını yavaşlatmadığını bilakis hızlanmasına neden olduğunu göstermenin bir yoluydu” dedi.
Tahran’ın “Biden yönetimi ve aynı şekilde Paris ve Berlin’in nükleer sınırları aşan meselelerde müzakere etme arzusuna karşı kartlarını artırmaya çalıştığını” belirten Therme, İran’ın uranyum zenginleştirme konusunda attığı adımla, Batı’nın nükleer takıntısının, müzakerelerin odağını Tahran üzerindeki yaptırımların kaldırılması ile İran’ın nükleer hırslarını kısıtlanması arasında değiş tokuşa çevirmesini ve böylece başka dosyaların masaya gelme ihtimalini ortadan kaldırmayı umduğunu söyledi.
Eski Tahran Büyükelçisi Nicoullaud, “İlk nükleer bombanın yapımını mümkün kılacak şeye sahip olmak için, yüzde 20 oranında 250 kilogram uranyumun üretilmesi ve daha sonra bunun yüzde 90 zenginleştirilmesi gerekir. Son adımın güçlü olmakla birlikte sembolik olduğunu düşünüyorum. Washington ile anlaşmaya varılır varılmaz uranyumun zenginleştirilmesi yüzde 20’de duracaktır” dedi.
Therme ise İran’ın, müzakerelerin sadece nükleer dosyası ile sınırlı kalması için Batı’ya baskı uygulama konusunda önceden belirlediği stratejisini uygulamaya devam ettiğini kaydetti.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.