İranlı diplomatın Belçika’daki davası Şubat’a ertelendi

İranlı diplomat Esedullah Esedi
İranlı diplomat Esedullah Esedi
TT

İranlı diplomatın Belçika’daki davası Şubat’a ertelendi

İranlı diplomat Esedullah Esedi
İranlı diplomat Esedullah Esedi

Belçika'daki Antwerp Ceza Mahkemesi, 2018'de Fransa'da yaşayan İranlı rejim muhaliflerini hedef alan bir saldırı planlamakla suçlanan İranlı diplomatın davasındaki kararını 4 Şubat'a erteledi.
Kararın tarihi olarak  22 Ocak'ta belirlenmişti. Ancak Antwerp Ceza Mahkemesi yaptığı açıklamada kararın 4 Şubat'a ertelendiğini duyurdu.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Kasım ayı sonunda gerçekleşen duruşmada Cumhuriyet Savcılığı temsilcisi, olayın gerçekleştiği dönemde İran'ın Viyana Büyükelçisi olan 48 yaşındaki Esedullah Esedi'ye 20 yıl hapis cezasına çarptırılmasını talep etmişti.
Esedi son olarak mahkemeye çıkmayı kabul etmemiş ve güvenlik güçleri tarafından engellenen terör eylemine karıştığını reddetmişti. Savcılık davada suçlanan diğer 3 kişi hakkında 15 ile 18 yılları arasında hapis cezası talep ederken sanıklar ise beraatlerini istediler.
Belçika polisi, İran kökenli Belçikalı çift Amir Saadouni ve Nassima Naami'yi, Fransa'ya giderken arabalarında 500 gram patlayıcı aseton peroksit ve çok sayıda şok tabancası bulundurmaktan dolayı tutuklamıştı. Savcılık tarafından Esedi'nin suç ortağı olduğu iddia edilen ve  bombanın patlatılacağı yerde söz konusu çiftle buluşmak için  görevlendiren Mehrdad Arefani de tutuklandı.
Bombanın, 2018 yılında, Paris yakınlarındaki Villepinte'de, İran Ulusal Direniş Konseyi’nin (NCRI) bir mitinginde patlatılması planlanıyordu.
İran Ulusal Direniş Konseyi ve onu destekleyen yaklaşık 20 siyasi figür hakkındaki kovuşturmayı yürüten resmi makamların ifadesine göre, sözkonusu çiftin eylemle aynı gün Brüksel'de son anda tutuklanması, miting alanının kan gölüne dönmesini engelledi.
Esedi, Belçika yargısının yürüttüğü soruşturmaya, Lüksemburg’ daki olaylardan iki gün önce İran kökenli çifte bomba içeren bir paket teslim etmesiyle dahil oldu. Akabinde 1 Temmuz’da ise diplomatik dokunulmazlığının olmadığı Amanya’da tutuklandı.
Bu dava dosyası İran ile birkaç Avrupa ülkesi arasında gerginliği artırırken, Paris, İran İstihbarat Bakanlığı'nı, Tahran'ın şiddetle reddettiği başarısız planın arkasında olmakla suçluyor.



Washington: Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail'e yönelik soruşturmasını desteklemiyoruz

Washington DC'deki Beyaz Saray (Reuters)
Washington DC'deki Beyaz Saray (Reuters)
TT

Washington: Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail'e yönelik soruşturmasını desteklemiyoruz

Washington DC'deki Beyaz Saray (Reuters)
Washington DC'deki Beyaz Saray (Reuters)

ABD, İsrailli yetkililerin Lahey merkezli Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) kendileri hakkında tutuklama emri çıkarmasından korktukları yönündeki haberlerin ortasında, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerine yönelik bir UCM soruşturmasına karşı olduğunu dile getirdi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre düzenlediği basın toplantısında, ABD'nin tutumunun ‘UCM soruşturmasıyla ilgili olarak çok net olduğunu, bunu desteklemediklerini ve bunun UCM'nin yetki alanına girdiğine inanmadıklarını’ söyledi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden'ın Gazze'de ateşkes ve Hamas tarafından tutulan bazı esirlerin serbest bırakılmasını amaçlayan anlaşmaya varma çabalarının bir parçası olarak dün (Pazartesi) Katar Emiri ve Mısır Cumhurbaşkanı ile görüştüğü bildirildi.

Jean-Pierre gazetecilere yaptığı açıklamada, son birkaç gün içinde esir değişimi anlaşmasının sağlanması yönünde ilerleme kaydedildiğini ve İsrail'in son teklifini kabul etme sorumluluğunun Hamas'a ait olduğunu ifade etti.

Biden ve Mısırlı mevkidaşı yaptıkları telefon görüşmesinde, Filistin'in Refah kentinde yaşanan askeri gerilimin ciddiyetini vurguladılar.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi, Sisi'nin dün akşam Biden ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini bildirdi. Fehmi, görüşmede Gazze Şeridi'nde ateşkes ve esir takası için devam eden müzakereler ve Mısır'ın çabalarıyla ilgili son gelişmelerin ele alındığını ve Filistin'in Refah kentinde artan askeri gerilimin, Gazze Şeridi'nde kötüleşen insani krizin yanı sıra, bölgenin güvenlik ve istikrarı üzerindeki etkilerinin de felaket boyutlarına ulaşacağı tehlikesinin vurgulandığını söyledi.

Sisi, insani yardıma tam ve yeterli erişimin gerekliliğini vurgulayarak, Mısır'ın bu konudaki yoğun çabalarını özetledi.

İki cumhurbaşkanı ayrıca çatışmanın genişlemesinin önlenmesi gerektiğini vurgulayarak bölgede güvenlik, barış ve istikrarın sağlanmasının yolu olarak iki devletli çözümün önemini yineledi.

Görüşme sırasında Mısır ve ABD arasındaki stratejik ortaklığın ve ikili iş birliği ilişkilerinin çeşitli düzeylerde geliştirilmesi için ortak çalışmaların sürdürülmesinin de altı çizildi.


7 ay süren savaşın ardından Gazze'de ateşkes sağlanmasına yönelik umutlar artıyor

Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Han Yunus kentinde İsrail bombardımanı sonucu meydana gelen yıkımdan (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Han Yunus kentinde İsrail bombardımanı sonucu meydana gelen yıkımdan (Reuters)
TT

7 ay süren savaşın ardından Gazze'de ateşkes sağlanmasına yönelik umutlar artıyor

Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Han Yunus kentinde İsrail bombardımanı sonucu meydana gelen yıkımdan (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Han Yunus kentinde İsrail bombardımanı sonucu meydana gelen yıkımdan (Reuters)

İsrail ile Hamas arasında yaklaşık yedi ay süren savaşın ardından dün (Pazartesi) Gazze Şeridi'nde ateşkes ve takas anlaşmasına varılması yönünde umutlar yükseldi.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Hamas'ın ‘çok cömert’ olarak nitelendirdiği son ateşkes ve takas önerisini kabul edeceği yönündeki umudunu dile getirdi.

Kahire'de dün, ABD ile arabuluculuk yapan Mısır ve Katar temsilcileri ile İsrail ve Mısır arasında müzakere edilen ve aylar süren sonuçsuz tartışmaların ardından teklife yanıt vermesi beklenen Hamas heyeti arasında bir toplantı yapıldı.

AFP'ye konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir Hamas kaynağı, Hamas heyetinin Mısır'dan ayrılarak ‘fikir alışverişinde bulunmak ve mümkün olan en kısa sürede yanıt vermek üzere’ Katar'a döndüğünü söyledi.

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalı, Hamas heyetinin Kahire'den ayrıldığını ve Gazze Şeridi'ndeki son ateşkes önerisine yazılı bir yanıt ile cevap vereceğini bildirdi.

Cömert teklif

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron, Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) özel oturumunda yaptığı konuşmada, Gazze'deki İsrailli esirlerin serbest bırakılması karşılığında ‘40 günlük ateşkes ve binlerce Filistinli mahkûmun serbest bırakılmasını içeren çok cömert bir teklif’ sunulduğunu söyledi.

Diğer taraftan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, “Herhangi bir ateşkesin geçici değil kalıcı olması gerekli. Tüm esirlerin serbest bırakılmasından yanayız” ifadelerini kullandı.

Faysal bin Ferhan’ın açıklamasından önce Blinken Riyad'da, “Hamas'ın İsrail'den çok cömert bir teklifi var. Karar vermek zorundalar ve hızlı karar vermeleri gerekiyor. Umarım doğru kararı verirler” şeklinde konuştu.

Blinken'ın Suudi Arabistan'ın ardından, büyük bir insani krizin yaşandığı kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde ateşkes sağlanması için bastırmayı amaçlayan yeni Ortadoğu turunun bir parçası olarak bugün (Salı) İsrail'e gitmesi bekleniyor.

Kalıcı ateşkes

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Gazze'deki yeni ateşkes önerisi konusunda ‘iyimser’ olduğunu ifade ederek, önerinin ‘her iki tarafın pozisyonlarını dikkate aldığını ve ılımlılık sağlamaya çalıştığını’ kaydetti.

Hamas'ın siyasi büro ve müzakere ekibi üyesi Zahir Cebbarin ise “Müzakerelerde olumlu bir atmosferden bahsetmek için henüz çok erken” dedi.

“Hamas İsrail'in yanıtını aldı ve buna yanıt vermek için istişare sürecinde” diyen Cebbarin, Hamas'ın koşullarını yineledi: “Kalıcı ateşkes, Gazze Şeridi'nden çekilme, yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü, yeniden inşanın başlaması için net bir takvim ve başta Gazzeli mahkumlar olmak üzere Filistin halkının mahkumlarına yönelik adaletsizliği ortadan kaldıracak gerçek bir takas anlaşmasına varılması.”

Serbest bırakılacak esir sayısı

Basında yer alan haberlere göre İsrail Savaş Kabinesi savaşın başlangıcından bu yana Gazze Şeridi'nde tutulan 40 esirin serbest bırakılmasını talep etti, ancak daha sonra müzakerecilerin bu sayıyı azaltmasına izin verdi.

Amerikan haber sitesi Axios, İsrail'in insani nedenlerle sivil ve asker kadınlar ile 50 yaş üstü ya da sağlık durumu kötü olan erkeklerin serbest bırakılmasını talep ettiğini belirtti.

Siteye göre Hamas sadece 20 esirin bu kriterlere uyduğunu söylüyor. Ayrıca ateşkesin gün sayısının serbest bırakılan esir sayısına eşit olacağı ifade ediliyor.

Diğer yandan Hamas tarafından Cumartesi günü yayınlanan videoda yer alan iki İsrailli esirin yakınları dün, esirlerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Hamas tarafından 7 Ekim'de kaçırılan 64 yaşındaki Keith Siegel'in kızı Ilan Siegel, “İsrail, Mısır, Katar ve ABD'yi sevdiklerimizi hemen eve getirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çağırıyoruz” dedi.


ABD UCM’yi İsrailli yetkililere tutuklama emri çıkarması halinde "Amerika'nın tepkisi" konusunda uyardı

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lahey'deki) genel merkezi. (AP)
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lahey'deki) genel merkezi. (AP)
TT

ABD UCM’yi İsrailli yetkililere tutuklama emri çıkarması halinde "Amerika'nın tepkisi" konusunda uyardı

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lahey'deki) genel merkezi. (AP)
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lahey'deki) genel merkezi. (AP)

Axios internet sitesi bugün (Salı) kaynaklarına atıfta bulunarak, Kongre üyelerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni üst düzey İsrailli yetkililer için tutuklama emri çıkarmasının Amerika'nın tepkisiyle karşılanacağı konusunda uyardığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan aktardığı habere göre Kongre, bu adımı atması halinde Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yanıt verecek yasayı hazırlıyor.

Axios, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun ABD Başkanı Joe Biden'ı üst düzey İsrailli yetkililere karşı tutuklama emri çıkarılmasını önlemek için müdahale etmeye çağırdığını bildirdi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi hem İsrail ordusu hem de Filistinli gruplara karşı 2014 yılından beri savaş suçları işledikleri konusundaki iddiaları araştırıyor.

Beyaz Saray, Netanyahu'nun Biden'a ilettiği talebine ilişkin haberler hakkında yorum yapmaktan kaçındı, ancak "Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin bu konuda yetkisi yok ve soruşturmasını desteklemiyoruz" açıklamasında bulundu.


İsrail: Üst düzey askeri görevleri Dini Siyonizm Partisi’ne ve yerleşimcilere yakın generaller üstlenecek

Yahudi yerleşimcilerin hükümetin sağ görüşlü bakanlarının katılımıyla Batı Şeria'nın kuzeyindeki Evyatar karakoluna düzenledikleri yürüyüşten, Nisan 2023 (AP)
Yahudi yerleşimcilerin hükümetin sağ görüşlü bakanlarının katılımıyla Batı Şeria'nın kuzeyindeki Evyatar karakoluna düzenledikleri yürüyüşten, Nisan 2023 (AP)
TT

İsrail: Üst düzey askeri görevleri Dini Siyonizm Partisi’ne ve yerleşimcilere yakın generaller üstlenecek

Yahudi yerleşimcilerin hükümetin sağ görüşlü bakanlarının katılımıyla Batı Şeria'nın kuzeyindeki Evyatar karakoluna düzenledikleri yürüyüşten, Nisan 2023 (AP)
Yahudi yerleşimcilerin hükümetin sağ görüşlü bakanlarının katılımıyla Batı Şeria'nın kuzeyindeki Evyatar karakoluna düzenledikleri yürüyüşten, Nisan 2023 (AP)

İsrail'deki askeri yetkililer Başbakan Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcı Dini Siyonizm Partisi’nin üyesi ve Batı Şeria'daki yerleşimci liderlere yakın bazı subayları atama çabalarından duydukları endişeyi dile getirdiler. İsrail basınının sızdırdığı haberlere göre güvenlik teşkilatlarını siyasileştirme girişimleri söz konusu ve bu durum tek başına tehlike arz ediyor. Buna karşın İsrail'e siyasi ve stratejik zarar verecek aşırılık yanlısı bir ideolojinin yayılmaya çalışıldığının anlaşılması durumu daha da tehlikeli hale getirdi.

Sızıntılara göre önümüzdeki iki ay içinde üst düzey askeri görevlere atamalar yapılması ve Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'in güneyine düzenlediği ani saldırının önünü açan güvenlik zafiyetlerinin sorumluluğunu üstlenen subayların istifa etmeleri bekleniyor.

İsrail Askeri İstihbarat Dairesi (AMAN) Başkanı Aharon Haliva, AMAN'ın Hamas'ın saldırı hazırlıklarını öngörememesi ve izleyememesi nedeniyle yerine biri atanır atanmaz ordudan istifa ettiğini açıkladı. İsrail Kanal 12 televizyonu pazartesi günü Başbakan Netanyahu'nun Güvenlik Kabinesi'nden General Eliezer Toledano'yu AMAN'ın başına getirilmesini istediğini bildirdi.

AMAN Başkanı Aharon Haliva, geçtiğimiz aralık ayı sonlarında Gazze'deki İsrail askerlerini ziyaret ederken (İsrail ordusu internet sitesi)

Kanal 12, Netanyahu'nun bu tutumunun İsrail ordusunda şaşkınlık yarattığına dikkat çekti. Çünkü General Toledano, İsrail'de Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ndeki ekonomik durumu iyileştirmekle ilgilendiği ve caydırıldığı düşüncesini destekleyenlerden biri olarak biliniyor. General Toledano, İsrail ordusunda Gazze Tümeni’nin ve ardından Güney Bölgesi Komutanı olarak görev yapmıştı. Yani İsrail ordusunun başarısızlıklarına tamamen bulaşmış durumda.

Netanyahu, AMAN'ın Hamas'ın saldırı hazırlıklarını öngörememesi ve izleyememesinden kısmen sorumlu tutularak iki hafta önce istifa eden AMAN Başkanı Aharon Haliva'nın yerine General Eliezer Toledano'yu atamayı planlıyor.

Başbakan Binyamin Netanyahu ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich (Reuters)

Kanal 12'nin dün aktardığına göre Netanyahu'nun bu konudaki tutumu İsrail ordusunda kuşku uyandırıyor. Zira General Toledano'nun üç yıl boyunca Gazze Şeridi'nden de sorumlu olan Güney Bölgesi Komutanlığı görevini yaptığı ve Hamas saldırısından birkaç ay öncesine kadar bu görevde kaldığı biliniyor. General Toledano, aynı zamanda İsrail'de Hamas'ın itidalli davrandığı, Gazze Şeridi'ndeki ekonomik durumu iyileştirmekle ilgilendiği ve bu nedenle savaşmaya niyeti olmadığı düşüncesini savunanlardan biri. İsrail ordusu Güney Tugayı'ndaki Gazze Tümeni'nin komutanlığını yapan General Toledano, bu sebeple İsrail'de Gazze'yi en iyi bilen ve son altı yıldır Gazze'yle ilgilenen bir isim. Eğer bir başarısızlık olursa bu Toledano’nun başarısızlığı olacaktır. Bununla birlikte Toledano'ya Netanyahu döneminde başbakanın askeri sekreterliği görevinin de verilmiş olması, onu büyük işlere aday yapıyor.

Kanal 12, Netanyahu’nun geçtiğimiz ağustos ayında görevinden istifa edeceğini açıklayan General Yehuda Fox'un yerine ise eski Genelkurmay Başkanı General David Zinni'yi ya da Batı Şeria'dan sorumlu Merkez Komutanlığı Komutanı Tuğgeneral Ofer Winter'i atamak istediğini ima etti.

Kanal 12’ye göre Zinni ve Winter, Yahudi yerleşimcilere komuta etmek için diğer subaylardan daha elverişli görülen iki subay. Winter, 2014 yılındaki Gazze saldırısı öncesinde askerlerine yaptığı ve Tanrı'ya hitaben "Senin adından nefret eden bir düşmana karşı halkın İsrail için savaşacağız” dediği dini söylemlerle harmanlanmış konuşmasıyla tanınmıştı.

Gazze'deki çatışmalar sırasında bir keşif uçağı tarafından sağlanan görüntüleri izleyen İsrail askerleri (Arşiv – İsrail ordusu)

Öte yandan siyasi kaynaklar, 7 Ekim başarısızlığının sorumlularından biri olarak görev süresi dolmadan istifa etmesi beklenen ve sırası gelen Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin yerine ise üç adayın olduğunu belirttiler.

Şarku'l Avsat'ın İsrail Yedioth Ahronoth gazetesinin internet sitesinden aktardığına göre aday isimler arasında Kuzey Komutanlığı Komutanı General Ori Gordin, daha önce Netanyahu'nun askeri danışmanı olarak görev yapan mevcut Güvenlik Bakanlığı Genel Müdürü Yedek General Eyal Zamir ve daha önce Kuzey Komutanlığı görevini üstlenen ve şu an Genelkurmay Başkan Yardımcılığı görevini yapan General Amir Baraam yer alıyor.

Genelkurmay Başkanlığı için General Zamir’in ismi öne çıkıyor. İsrail haber sitelerinden Ynet, Güvenlik Bakanlığı'ndan bir genel müdürün en son İkinci Lübnan Savaşı'nın sonunda, bir güvenlik başarısızlığının ardından Dan Halutz'un istifası sonrası Genelkurmay Başkanı olarak atandığını ve bu kişinin de Gabi Aşkenazi olduğunu hatırlattı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli'yi ziyaret etti

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar / TCCB
Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar / TCCB
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli'yi ziyaret etti

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar / TCCB
Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar / TCCB

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi ziyaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 15.50'de, Bahçeli'nin Beytepe'deki konutuna geldi. Devlet Bahçeli, Erdoğan'ı konutun kapısında karşıladı.

Basına kapalı yapılan görüşme 45 dakika sürdü.

Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, konutun kapısından aracına kadar uğurladı.

Erdoğan'ı uğurladıktan sonra basın mensuplarının yanına gelen MHP Lideri Devlet Bahçeli, gazetecilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.

Gazetecilerin, sağlık durumunu sorması üzerine Bahçeli, "İyiyim" dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özel'i 2 Mayıs'ta kabul edecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özel'i 2 Mayıs'ta kabul edecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i 2 Mayıs'ta kabul edecek.
Edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Özel görüşmesi, 2 Mayıs Perşembe günü yapılacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de düzenlenen 23 Nisan Resepsiyon sonrası, aralarında Özgür Özel'in de bulunduğu siyasi partilerin temsilcileriyle bir araya gelmişti. Özel'in görüşme talebiyle ilgili sorular üzerine Erdoğan, "CHP Genel Başkanı Özel ile önümüzdeki hafta bir araya geleceğiz." açıklamasını yapmıştı.


ABD’deki üniversite protestolarına kimler ve hangi gruplar katıldı?

Columbia Üniversitesi Rektörü Nimet Minuşe Şefik (AP)
Columbia Üniversitesi Rektörü Nimet Minuşe Şefik (AP)
TT

ABD’deki üniversite protestolarına kimler ve hangi gruplar katıldı?

Columbia Üniversitesi Rektörü Nimet Minuşe Şefik (AP)
Columbia Üniversitesi Rektörü Nimet Minuşe Şefik (AP)

ABD'nin New York şehrinde Columbia Üniversitesi'nde 18 Nisan'da Filistin’i destekleyen 100’den fazla protestocunun polis tarafından gözaltına alınmasından sonraki günlerde, üniversite kampüsünde protestolar yeniden başladı. Kampüste protesto amacıyla çadırlardan oluşan bir dayanışma kampı kuruldu. Bu süre zarfında ise Kaliforniya'dan Massachusetts'e kadar birçok üniversitede yüzlerce protestocu daha gözaltına alındı.

Reuters’ın haberine göre İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin protestolar ve üniversite yöneticileri, öğretim üyeleri, öğrenciler ve siyasetçilerden gelen tepkiler, kampüsleri karıştırırken Amerikan halkını da ikiye böldü.

İşte Filistin yanlısı protestolara katılan bazı önemli isimler ve gruplar:

Öğrenci grupları

Kolombiya Üniversitesi’ndeki protestolar, kendisini 100'den fazla öğrenci grubunun tek çatı altında toplandığı bir ittifak olarak tanımlayan Columbia University Apartheid Divest (CUAD) tarafından organize edildi. 2016 yılında kurulan CUAD, Columbia Üniversitesi'nin silah üreticilerine ve İsrail'in Filistin topraklarını işgalini destekleyen diğer şirketlere yaptığı yatırımların sona ermesi için çeşitli girişimlerde bulunmuş, ancak bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Aralarında Yahudilerin, Müslümanların ve Filistinlilerin de bulunduğu öğrenciler, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim'de İsrail'e saldırması ve İsrail'in bu saldırıya Hamas’ın kontrolündeki Gazze Şeridi'ne savaş açarak karşılık vermesinin ardından CUAD’ı harekete geçirirken üniversitenin söz konusu şirketlere yönelik yatırımlarının sonlandırılması taleplerini yinelediler.

Öğrencilerin kampüste kurdukları Gazze Dayanışma Kampı’nda Müslüman ve Yahudi öğrenciler bir arada ibadetlerini gerçekleştirirken öğrencilerden bazıları, İsrail’i ve Siyonizmi kınayan ve silahlı Filistin direnişini öven konuşmalar yaptı.

CUAD'ın baş müzakerecisi Columbia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Okulu’nda yüksek lisans ikinci sınıf öğrencisi olan Filistinli Mahmud Halil, protesto amaçlı kurulan Gazze Dayanışma Kampı’na insanlarla ve gazetecilerle konuşmak için sık sık uğrasa da kampta kalmıyor. CUAD’ın önde gelen öğrenci grupları arasında Filistin'de Adalet için Öğrenciler (SJP) ve Barış için Yahudilerin Sesi (JVP) adlı kuruluşların Columbia Üniversitesi’ndeki şubeleri de yer alıyor. Yirmi yıl önce Siyonizm ve İsrail işgaline karşı kurulan ABD genelinde şubeleri bulunan bu gruplar, diğer üniversitelerde de protestoların düzenlenmesinde önemli roller üstleniyorlar.

Columbia Üniversitesi, SJP ve JVP’yi kasım ayında üniversitede protesto gösterisi düzenleme kurallarını ihlal eden bir protestonun düzenlenmesine yardımcı oldukları gerekçesiyle üniversiteden uzaklaştırdı. Bunun üzerine öğrenciler, kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan New York Sivil Özgürlükler Birliği'nin (New York Civil Liberties Union/NYCLU) yardımıyla, üniversitenin gerekli prosedürleri takip etmediği ve cezanın orantısız olduğunu gerekçesiyle üniversite yönetimine dava açtı.

Nimet Minuşe Şefik (Nemat Minouche Shafik)

Mısır asıllı Uluslararası İlişkiler ve Kamu İşleri profesörü Nimet Minuşe Şefik, geçtiğimiz temmuz ayında Columbia Üniversitesi'nin rektörlüğüne getirilmişti. Şefik, kampüste antisemitizm iddialarıyla ilgili olarak 17 Nisan'da ABD Temsilciler Meclisi Eğitim ve İşgücü Komitesi önünde ifade vermek üzere çağrıldı. Şefik, ifadesi sırasında ABD’li temsilcilere “Toplumumuzdaki bazı kişilerin değerlerimizle bağdaşmayacak şekilde davranması üzücü” dedi.

sdvfe
Columbia Üniversitesi kampüsünde İsrail'in Gazze'deki savaşını protesto amacıyla kurulan Gazze Dayanışma Kampı’dan bir kare (AFP)

Üniversite rektörü, Temsilciler Meclisi’nde ifade verdikten sonraki gün protesto kampını boşaltmak üzere New York polisinin kampüse girmesine izin verdi. Filistin destekçisi Amerikalı bir grup, söz konusu tutumu nedeniyle üniversite hakkında şikayette bulundu.

ABD Temsilciler Meclisi Eğitim ve İşgücü Komitesi

ABD Temsilciler Meclisi’ndeki Eğitim ve İşgücü Komitesi ve diğer komiteler, Gazze’deki savaşı karşıtı öğrenci protestolarıyla ilgili olarak Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelen üyelerinden biri olan Temsilci Elise Stefanik'in kilit rol oynadığı en az dört oturum düzenlediler.

Pennsylvania Üniversitesi Rektörü Liz Magill ve Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Gay, geçtiğimiz yılın sonlarında Temsilciler Meclisi Eğitim ve İşgücü Komitesi önünde verdikleri ifadeler nedeniyle eleştiri oklarının hedefi olduktan sonra istifa etmişlerdi.

Stefanik'in kampüslerde ‘antisemitizm’ (Yahudi karşıtlığı) olarak nitelendirdiği protesto gösterilerinin, yönettikleri üniversitelerin zorbalık ve tacizle ilgili davranış kurallarını ihlal edip etmediği sorusuna "evet" ya da "hayır" diye yanıt vermeyi reddeden Magill ve Gay, ifade özgürlüğünü koruyarak bir denge kurmak zorunda olduklarını söylediler.

dfvb
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Columbia Üniversitesi'ni ziyaretinde konuşurken, 24 Nisan 2024 (EPA)

Komite Başkanı Virginia Foxx, Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Başkanı Mike Johnson'a 24 Nisan'da Columbia Üniversitesi’ne yaptığı ziyarette eşlik etti. Foxx, kampüste gazetecilere yaptığı açıklamada, “Columbia Üniversitesi serbest düşüşte” ifadelerini kullandı.

Asna Tabassum

Güney Kaliforniya Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğrencisi olan ve soykırıma karşı direniş alanında da çalışmalar yapan Asna Tabassum, okul birincisi seçilmişti ve mezuniyet töreninde geleneksel olan okul birincisi konuşmasını yapması gerekiyordu. Güney Asyalı bir aileden gelen Müslüman bir genç kız olan Tabassum, Instagram’daki hesabından Filistin yanlısı bir sayfanın linkini paylaştı.

Bunun üzerinde Güney Kaliforniya Üniversitesi 15 Nisan'da güvenlik risklerini gerekçe göstererek Tabassum’un birincilik konuşmasını yapmasına izin vermeyeceğini açıkladı.

zxsdverg
Güney Kaliforniya Üniversitesi'nin Asna Tabassum'un birincilik konuşmasını yapmasını engellemesini protesto etmek için Tabassum'un resmini taşıyan göstericiler (Reuters)

Tabassum ise yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Bu karar beni derinden sarstı, hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü üniversite beni susturmak için bir nefret kampanyası yürütüyor.”

Güney Kaliforniya Üniversitesi, kampüsteki öğrenci protestolarının ardından 25 Nisan'da mezuniyet törenini tamamen iptal etme kararı aldığını duyurdu.


İskoçya Bölgesel Başbakanı Yusuf istifa etti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İskoçya Bölgesel Başbakanı Yusuf istifa etti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İskoçya Bölgesel Başbakanı ve İskoçya Ulusal Partisinin (SNP) lideri Hamza Yusuf görevlerinden istifa etti.
Yusuf, İskoçya'nın başkenti Edinburgh'ta başbakanlık resmi konutu Bute House'da düzenlediği basın toplantısında, başbakanlık görevini ve parti liderliğini bırakacağını duyurdu.

Partisi SNP ile koalisyon ortağı İskoçya Yeşiller Partisi arasındaki güç paylaşımı anlaşmasını geçen hafta bitirdiklerini hatırlatan Yusuf, iptalin, Yeşiller Partisinde sebep olduğu üzüntü ve hayal kırıklığını tahmin edemediğini söyledi.

Yusuf, sadece iktidarı elinde tutmak için ilkelerinden vazgeçmeyeceğini belirterek, bir anlaşma yaparak güven oylamasını kazanmasının mümkün olduğunu, ancak hafta sonu pozisyonu üzerine düşündükten sonra devam etmemeyi tercih ettiğini bildirdi.

"Siyasi uçurumun ötesindeki ilişkiyi onarmanın ancak başka birinin görevde olmasıyla mümkün olabileceği sonucuna vardım" diyen Yusuf, halefi seçilene kadar görevini sürdüreceğini kaydetti.

İskoçya Bölgesel Başbakanlığı görevinin kendisi için büyük bir onur olduğunu dile getiren Yusuf, İskoçya'nın İngiltere'den bağımsızlığının yakın hissedildiği bir zamanda istifa ettiğini vurguladı.

Birleşik Krallık'ta İngiltere Başbakanının Hindu, Londra Belediye Başkanının Müslüman, Galler Bölgesel Başbakanının ise Afrika kökenli olduğunu anımsatan Yusuf, ülkede çok kültürlülüğün başarısız olduğunu söyleyenlerin tezinin bu durum ile çürüdüğüne dikkati çekti.

"Sesini her zaman duyuramayanların sesi olmaya devam edeceğim"
Parlamento üyesi olarak çalışmalarını sürdüreceğini kaydeden Yusuf, "Dünyanın gözü önünde en korkunç insani felaketi yaşayan ve yaşamaya devam eden Gazze gibi ülke içinde ve dışında sesini her zaman duyuramayanların sesi olmaya devam edeceğim." dedi.

Partisinin çalışmalarına da destek vermeyi sürdüreceğini anlatan Yusuf, özellikle İskoçya'nın bağımsızlığının önemine işaret etti.

SNP ile İskoçya Yeşiller Partisi, koalisyonu bozma kararı almıştı
Hamza Yusuf'un istifa kararı, partisi SNP ile İskoçya Yeşiller Partisinin, aralarındaki güç paylaşımı anlaşmasını geçen hafta perşembe günü bitirdikleri açıklamasının ardından geldi.

SNP ile İskoçya Yeşiller Partisi, emisyon hedeflerindeki anlaşmazlık sonrası 3 yıldır süren koalisyonu bozma kararı almıştı.

Hamza Yusuf, İskoçya'nın ilk Müslüman başbakanı olmuştu
Eski İskoçya Bölgesel Başbakanı ve SNP lideri Nicola Sturgeon'ın istifası sonrası başlayan liderlik yarışını 27 Mart 2023'te kazanan Yusuf, iki gün sonra yemin ederek 29 Mart'ta resmen görevine başlamış ve "İskoçya'nın ilk Müslüman başbakanı" olmuştu.

Babası Pakistan kökenli olan ve 1960'larda İskoçya'ya göç eden Hamza Yusuf'un annesi ise Kenya'da Güney Asyalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.


Uluslararası alan ile Ortadoğu'daki tehlikeli göstergeler

Soğuk Savaş sırasında bile Rusya ve ABD gelişigüzel bir şekilde nükleer silah kullanımı ile tehdit etmekten kaçındı (AFP)
Soğuk Savaş sırasında bile Rusya ve ABD gelişigüzel bir şekilde nükleer silah kullanımı ile tehdit etmekten kaçındı (AFP)
TT

Uluslararası alan ile Ortadoğu'daki tehlikeli göstergeler

Soğuk Savaş sırasında bile Rusya ve ABD gelişigüzel bir şekilde nükleer silah kullanımı ile tehdit etmekten kaçındı (AFP)
Soğuk Savaş sırasında bile Rusya ve ABD gelişigüzel bir şekilde nükleer silah kullanımı ile tehdit etmekten kaçındı (AFP)

Nebil Fehmi

“Ne yazık ki bu tehlikeli göstergeler, başkalarıyla siyasi bir arada yaşamanın reddedilmesiyle Orta Doğu'ya kadar uzandı. İsrail tarafının Filistin kimliğini yalnızca siyasi kimlik açısından değil, aynı zamanda toplumsal kimlik açısından da ortadan kaldırmaya yönelik açık girişimleri de bunu yansıtıyor.”

Son aylarda birçok toplantı ve konferansta Ukrayna savaşı, Ortadoğu'daki durum ve Gazze'de tanık olduğumuz soykırım girişimleri çerçevesinde uluslararası sistemin geçirdiği dönüşümler ve istikrarından bahsediliyor. Bu toplantı ve konferanslara bizzat katılım ya da kendisi hakkında bilgi alma yoluyla, yasakların tehlikeli bir şekilde ihlal edildiğini, hem Doğu hem de Batı bloğunda yer alan ülkelerin pozisyonlarında bariz ve tuhaf çelişkiler görüldüğünü takip ediyorum. Bu bende uluslararası sistemin temellerinin ve kurallarının içerik ve biçim açısından asgari düzeyde bile saygı ve ilgi görmediği, şiddetli huzursuzlukların ve ciddi tehlikelerin yaşanacağı bir döneme girdiğimiz hissini uyandırdı.

Uluslararası sistemin Avrupa ve Ortadoğu arenalarının ötesine uzandığına dair kesin inancıma ve her zaman sonuçların genelleştirilmesinden veya tahminlerin abartılmasından kaçınmaya özen göstermeme rağmen, Ukrayna ve Gazze olaylarında yaşanan gelişmelerin, içerisinde son derece tehlikeli ve çalkantılı bir dönemeçte olduğumuzun sinyallerini taşıyor olmasından derin endişe duyuyorum. Bu sinyallerin en önemlilerinden biri, ülkeler arasındaki ilişkilerin seyrinin sıfır toplamlı oyun ve denklemler (zero sum game) olarak adlandırılan, tarafların karşı tarafa karşı tam zafer kazanmaya çalıştığı bir yöne geri dönmesidir.

Rusya, Batı'nın eğilimlerine tepki olarak Ukrayna'yı işgal ederek hata yaptı, süper güç ve ihlalleri kavramına göre hareket etti. Batı, tamamen durmuş olan diplomasi yerine askeri çatışmaya öncelik vererek bir hata yaptı. Nitekim Rusya ile diyaloğa girmeyi, hatta çoğu forumda temsilcileriyle birlikte bulunmayı reddediyor. Her ikisi de Batı-Rusya çatışmasının varoluşsal hale geldiğini düşünüyor. Bu çatışmada Batı, uluslararası toplumda büyük bir ülke olarak Rusya ile bir arada yaşamayı reddediyor ve ona diz çöktürmek, siyasi ve ekonomik olarak orta ölçekli bir ülke rolünü kabul ettirmek istiyor. Diğer tarafta Rusya, Batı'nın tüm hamlelerinin bu hedefe ulaşmaya ve Batı hegemonyasını güvence altına almaya yönelik entegre bir plan çerçevesinde olduğuna inanıyor. Şu anda her bir tarafın diğerine dair bakış açısında açık bir çelişkinin ve diğeriyle birlikte yaşama ve barışçıl siyasi rekabete yönelik azalan arzunun yönettiği bir çatışmanın içinde bulunuyoruz.

Bazıları hemen Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından beri uluslararası ilişkilerin her zaman bir galibi ve bir kaybedeni olduğuna dikkati çekebilirler, ancak bu eksik bir özettir. Soğuk Savaş sırasında bile güç dengesi teorileri, rakip devletlerin ayakta kalmalarına ve onlar ile bir arada var olma varsayımlarına dayanıyordu. Soğuk Savaş Batı bloğunun lehine sonuçlandığında, tanınmış nüfuz alanlarına ve başkalarının çıkarlarına en azından geçici olarak saygı gösterildi. Güç dengesi tamamen Batılı ülkeler lehine ve diğer bloğun aleyhine çökene kadar ve hatta Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra bile bir arada yaşama, en azından resmi olarak devam etti. Nüfuzunun büyük ölçüde azalmasına rağmen, Rusya'ya 1991'de Madrid Barış Konferansı'na ev sahipliği yapması davetinde bulunulması bunun kanıtıdır. Nüfuz alanlarının etrafındaki resmi olmayan bariyerler kaldırılıncaya ve Ukrayna çatışmasının işaretleri hazırlanıncaya kadar, göreceli bir arada yaşama devam etti. Son zamanların en tehlikeli uluslararası göstergelerinden biri de uluslararası ilişkilerde artan militarizasyondur. Bu tehlikeli gösterge, en tehlikeli ve öldürücü silahlar olan nükleer silahlara sahip olmanın ve kullanımının haklı gösterilmesini, sadece caydırıcı bir silah değil, askeri operasyonların gereklerine göre operasyonel olarak kullanılabilecek bir silah olduğu gerekçesinin kullanılmasını, bir tarafın kullanmakla tehdit etmesini, diğerinin ise bu silahları karşı tarafın sınırlarına yakın bir yere konuşlandıracağını söyleyerek karşılık vermesini kapsıyor.

Nükleer silahın Japonya'ya karşı kullanıldığını, nükleer silaha sahip ülkelerin her zaman nükleer silahların askeri çatışma ve savaşlara karşı caydırıcı olduğunu söyleyerek övündüklerini herkes biliyor. Ancak BM'nin kuruluşundan bu yana nükleer alanda yaşanan gelişmeler ve olaylar, sınırlı istisnalar dışında tam tersi yönde oldu. Bu istisnaların en belirgin olanları Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore, İsrail ve İran'ın nükleer programıyla ilgili bazı çekincelerdir.

Soğuk Savaş sırasında bile Rusya ve ABD gelişigüzel bir şekilde nükleer silah kullanımı ile tehdit etmekten kaçındı. Stratejik silahların sınırlandırılması için çeşitli müzakereler yapıldı ve hatta nükleer silaha sahip devletler 3 Haziran 2022'de bir bildiri yayınlayarak "nükleer savaştan kaçınmanın ve stratejik riskleri azaltmanın en önemli sorumlulukları arasında olduğunu" teyit ettiler. "Nükleer bir savaş kazanılamaz ve bundan kaçınılmalıdır" diye eklediler.

Ne var ki, şimdi artık nükleer silahların meşru müdafaa için meşru bir araç olarak kullanılması tehdidi tekrarlanıyor. Bu konudaki konuşmalar, söz konusu silahların kullanılmasına karşı en iyi caydırıcının "karşılıklı imha tehlikesi" olduğu yönündeki yarı çılgın teorilerin ötesine geçiyor. Ukrayna savaşı bağlamında, Rusya'ya ve uluslararası sahnede önemli bir ülke olarak konumuna yönelik artan tehditler karşısında, taktiksel nükleer silah kullanma olasılığına defalarca atıf yapıldı. Rusya’nın Sözcüsü son olarak ülkesinin Polonya'da konuşlandırılacak her türlü NATO nükleer silahını hedef alacağını belirtti.

Ne yazık ki bu tehlikeli göstergeler, başkalarıyla siyasi bir arada yaşamanın reddedilmesiyle Orta Doğu'ya kadar uzandı. İsrail tarafının Filistin kimliğini yalnızca siyasi kimlik açısından değil, aynı zamanda toplumsal kimlik açısından da ortadan kaldırmaya yönelik açık girişimleri de bunu yansıtıyor. Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmesi, Batı Şeria'daki İsrail yerleşim yerlerinin genişlemesi, İsrailli yetkililerin Filistinlileri zorla göç ettirmenin daha iyi olacağına ilişkin birçok açıklaması, yerleşimcilerin yerleşim yerlerinin gelecekte Gazze'ye doğru genişletilmesine yönelik arzularını dile getirmelerinin yanı sıra Batı Şeria'da yaşananlar yoluyla İsrail, toplumsal ve siyasi Filistin kimliğini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Buradaki amaç, ne Filistinlilerle müzakerelerde müzakerelerin gidişatını İsrail'in lehine çevirmek ne de sadece İsrail’in yanında bir Filistin devleti kurulması fikrini ortadan kaldırmak değil. Aksine, İsrail bağımsız veya işgal altındaki Filistin toplumuyla bir arada yaşamayı kabul etmediği için Filistin kimliğini tamamen yok etmeyi ve Filistin kişiliğini silmeyi amaçlıyor.

Bölge aynı zamanda nükleer silahların ve modern teknolojilerin kullanılması, nükleer silahlara sahip olunmasının meşrulaştırılması, bunların nükleer veya diğer öldürücü silahlara sahip olmayan toplumların aleyhine, güçlü tarafın kayıplarını sınırlamak için operasyonel olarak askeri denkleme dahil edilmesi tehdidinde de bir artışa tanık oluyor. Bu bağlamda İsrailli yetkililerin Gazze'de taktik nükleer silah kullanılması yönünde aleni ve açık çağrılarını duyduk. Eski Doğu Bloğu ülkelerinde bile bazı uzmanların, İsrail'in nükleer güce sahip olmasının etkili ve yararlı bir caydırıcı olduğunu, İsrail'i Hizbullah, Suriye ve İran’dan gelebilecek tehlikeli saldırılara karşı güvence altına alan bir savunma olduğunu açıkça iddia etmesi şaşırtıcı olabilir. Nitekim geçtiğimiz günlerde katıldığım toplantılardan birinde bu iddiayı bizzat duyarak şaşırdım ve şu yorumu yaptım; bu tehlikeli öneri, nükleer silah sahibi olmayan ülkelere karşı nükleer silah kullanılabileceğini üstü kapalı olarak kabul etmekte, ülkeleri bu silahları kullanmaya teşvik etmekte, tüm sonuçları ile birlikte nükleer silahların yayılması için ilave bir motivasyon oluşturmaktadır.

Bu satırları, uluslararası alanda ve Ortadoğu'da durumun uçurumun eşiğine geldiğine ve çok tehlikeli olduğuna dair endişe verici bir uyarıyla bitiriyorum.


Blinken: Hamas'ın önünde olağanüstü derecede cömert bir ateşkes teklifi var, hızlı karar vermeleri gerekiyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu özel toplantısında konuştu (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu özel toplantısında konuştu (Reuters)
TT

Blinken: Hamas'ın önünde olağanüstü derecede cömert bir ateşkes teklifi var, hızlı karar vermeleri gerekiyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu özel toplantısında konuştu (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu özel toplantısında konuştu (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Washington’ın İsrail'in Refah'a saldırmasına karşı olduğunu bir kez daha ifade ederken Hamas Hareketi’nin Gazze'de ateşkes konusunda ‘doğru kararı’ vereceğine inandığını söyledi.

Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) Riyad'daki özel toplantısında konuşan Blinken, İsrail’in Washington'a Refah’taki olası kara operasyonu için sivilleri koruyacak bir plan sunmadığını söyledi.

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanı, Hamas'ın ateşkes ve esir takası konusunda ‘olağanüstü derecede cömert’ olarak nitelendirdiği anlaşma teklifini kabul edeceğine inandığını söyledi.

Hamas'ın önünde İsrail’den gelen ‘olağanüstü derecede cömert’ bir teklifin olduğunu söyleyen Blinken, “Bir karar vermek zorundalar ve hızlı karar vermeleri gerekiyor. Umarım doğru kararı verirler” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Hamas'ın bugün, kuşatma altında olan ve açlıkla boğuşan Gazze'deki savaşta, rehinelerin serbest bırakılmasını da öngören ateşkes teklifine yanıt vermesi bekleniyor. AFP'ye konuşan Hamas’tan üst düzey bir yetkili, Kahire'de Mısır, Katar ve Hamas arasında üçlü bir toplantı yapılmasının planlandığını söyledi. AFP’nin aktardığına göre Kahire’deki Hamas heyetine Hamas Siyasi Büro Üyesi Halil el-Hayya başkanlık ediyor. Hayya, Gazze’de ateşkes için gerçekleştirilen müzakerelerde yoğun bir şekilde yer alıyor.

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen yetkili AFP'ye yaptığı açıklamada “Şu an müzakerelerde olumlu bir hava hakim ve İsrail yeni engeller koymadığı sürece devam etmesi bekleniyor. Zira Hamas'ın İsrail'in cevabında yer alan hususlara ilişkin sunduğu notlarda ve sorularda önemli bir sorun yok” dedi. Mısır tarafından hazırlanan bu öneri, İsrail tarafından değiştirilmişti. Hamas'ın nisan ayı ortalarında Gazze Şeridi'nde kalıcı bir ateşkese ulaşılmasında ısrar etmesi ve İsrail'in bu şartı reddetmesi üzerine yeni bir öneri sunuldu.