Uzaylıları aslında 2017'de bulduklarını söyleyen Harvard profesörü: Bilim insanları 'Oumuamua'dan vazgeçti

TT

Uzaylıları aslında 2017'de bulduklarını söyleyen Harvard profesörü: Bilim insanları 'Oumuamua'dan vazgeçti

Harvard Üniversitesi'nin Astronomi Bölümü başkanı Avi Loeb, tartışma yaratan gök cismi 'Oumuamua'nın uzaylı teknolojisine dair bir işaret olduğuna inanıyor. Gökbilimci, gizemli nesneyle ilgili görüşlerini yeni kitabında anlattı ve bazı bilim insanlarının ondan “vazgeçtiğini” ifade etti.
Hawaii dilinde "izci" anlamına gelen 'Oumuamua isimli gök cismi, ilk kez 2017'de keşfedilmiş ve Güneş Sistemi’ne dışarıdan geldiği görülen ilk nesne unvanını almıştı.
2017’den beri nesnenin ne olduğunu belirlemeye çalışan bilim insanları, bir dizi teori ortaya atmış, bunlar arasında nesnenin bir kuyruklu yıldız, bir hidrojen dağı ve bir göktaşı olduğu iddiaları yer almıştı.
Ancak bu iddiaların hiçbiri gökcisminin sıradışı özelliklerini açıklamaya yetmemişti. Bu nedenle önce gelen gökbilimci Loeb, nesnenin özelliklerinin uzaylılarla açıklanabileceğini öne sürmüş ve konuyla ilgili bir kitap hazırladığını duyurmuştu.
Extraterrestrial: The First Sign of Intelligent Life Beyond Earth (Dünya Dışı: Dünyanın Ötesinde Akıllı Yaşamın İlk İşareti) isimli o kitap, 26 Ocak'ta çıktı ve bilim camiasında kayda değer bir yankı uyandırdı.

"'Oumuamua uzaylılara ait bir ışık yelkenlisi"
Loeb bu kitapta gizemli gök cisminin uzaylılara ait bir “ışık yelkenlisi”nden koptuğunu ve 25 ışıkyılı uzaktaki Vega yıldızı yönünden, Güneş Sistemi’ne doğru savrulduğunu ileri sürüyor. 
Gökbilimci ışık yelkenlisini, kitabın tanıtımı için verdiği bir röportajda şöyle tanımlamıştı:
"Işık yelkenlisini rüzgar gücünden yararlanan bir yelkenli gibi düşünebilirsiniz. Rüzgar yelkenliyi iter. Işık yelkeni söz konusu olduğunda ise onu iten şey, yüzeyinden yansıyan ışıktır."
Gökbilimci, Literary Hub’ın bir bölümüne yer verdiği kitabında, insanların bilmediği çok fazla şey olduğunu vurgulayarak söze başladı:
"Bilmediğimiz o kadar çok şey var ki... Bir milyar yıl boyunca bilimin peşinde koşmanın yararını görmüş başka bir medeniyetin bizi zeki olarak kabul edip etmeyeceğini merak ediyorum. Bize bu nezaketi gösterme olasılıkları, sanırım, bildiklerimizle değil, onu nasıl bildiğimizle, yani bilimsel yönteme olan bağlılığımızla belirlenecektir."

“Bilim insanları 'Oumuamua’dan vazgeçti”
Normalde bilim insanları, uzayda tespit edilen cisimleri veya radyo sinyallerini uzaylılara atfetmede aceleci davranmamaya özen gösteriyor. Yeterli bulguya ulaşmadan önce bu nesnelere sıradan nesnelermiş gibi yaklaşıyor. Bu da Harvardlı profesörün, 'Oumuamua’yı uzaylılarla ilişkilendirmek için bazı verileri ve bilimsel kaynakları olduğu anlamına geliyor.
Loeb bu bilimsel süreçlerin nasıl işlediğini kitabında şöyle açıklıyor:
"Bu tür durumlarda çeşitli alternatif açıklamalar öneririz ve ardından bunları yeni kanıtlar doğrultusunda, doğru yorum saptanana kadar tek tek dışlarız. (...) Öte yandan bu durumda bilim insanlarının yeni kanıt elde etme olasılığının çok düşük olduğunu açıkça kabul etmeli. Oumuamua'yı yakalamak ve fotoğraflamak imkansız. Sahip olduğumuz tek şey elimizdeki veriler. Bu da bize, kanıtlara uygun açıklamalar bulma görevi bırakıyor. Bu elbette, tamamen bilimsel bir girişimdir. Hiç kimse yeni kanıt icat edemez, bir hipotezle çelişen kanıtı görmezden gelemez ve hiç kimse ekleme yapamaz."
Gök cismine dair iddialarını uzun süredir dillendiren Loeb, kitabında bilim insanlarının 'Oumuamua’dan vazgeçmiş gibi göründüğünü de ifade ediyor Nesne, 19 Ekim 2017'de Robert Weryk tarafından keşfedildiğinde büyük heyecan yaratmıştı. Ancak Loeb’e göre o heyecan sönümlenmiş gibi görünüyor:
"Belki de en tehlikeli, en endişe verici seçenek, ''Oumuamua’da görülecek bir şey yok, öğreneceğimizi öğrendik ve en iyisi eski meşguliyetlerimize geri dönelim’ demek. Ne yazık ki, bu yazı itibarıyla birçok bilim insanının yapmaya karar verdiği şey bu."

Nesneyi ilginç kılan ne?
Loeb’in aktardığına göre gökbilimciler ilk başta 'Oumuamua’nın bir kuyruklu yıldız olması gerektiğini varsaydı. Ama bu görüşte bir sorun vardı. Çünkü bu nesnenin bir kuyruğu yoktu.
Bunun anlaşılmasının ardından nesne, “kuyruklu yıldız” statüsünden çıkarıldı ve asteroit olarak sınıflandırıldı. Fakat Loeb’e göre bu görüşte de bir sorun vardı. Zira daha sonra Güneş'in uyguladığı çekim kuvvetine ek olarak, nesnenin son derece büyük bir güçle itildiği de anlaşıldı.
Bu da Güneş'in çekim kuvvetinin yanında nesneyi iten başka bir kuvvetin de bulunduğu anlamına geliyor. Normalde bu kuvvetin, kuyruklu yıldızın kuyruğundaki roket etkisinden kaynaklanıyor ama bu nesnenin kuyruğu bulunmuyor. Bu nedenle Loeb, “Bu büyük itiş gücünü ne yaratıyor?” sorusunun peşine düştüğünü ifade ediyor.
Loeb kitabında bu süreci şöyle açıklıyor:
"Basit bir nedenden ötürü kendimi bu dedektif hikayesine katılmaktan alıkoyamadım. 'Oumuamua’nın en dikkat çekici anomalisiyle ilgiliydi bu neden. Daha önce de bahsettiğim gibi 'Oumuamua Güneş'in etrafında adımlarını hızlandırdığında yörüngesi saptı. Bu yörünge, Güneş'in çekim kuvvetinden beklenenden farklıydı. Nedenine dair de net bir açıklama yoktu. Bu, benim için, 'Oumuamua'yı gözlemleyebildiğimiz yaklaşık iki hafta boyunca elde edilen en dikkat çekici veriydi. Bilim insanlarının bir araya getirdiği diğer bilgilerle birlikte 'Oumuamua’nın bu anormalliği, beni bilimsel kuruluşların çoğuyla ihtilaflı hale getiren bir hipotez oluşturmaya yöneltecekti."
Loeb’in bahsettiği bu hipotez, nesnenin uzaylılara ait bir ışık yelkenlisi olduğunu ve insanların yıllardır aradığı Dünya dışı yaşama dair ilk ipucunu 2017’de yakalamış olabileceğini öne sürüyor.
Kitabında nesneyi neyin ittiği sorusunda odaklanan Loeb, kitabın çıkmasından kısa süre önce hipotezini şöyle özetlemişti:
"Aklıma gelen tek şey, bu itiş gücünün Güneş ışığının yansımasından kaynaklandığı. Işık yelkenini meydana getirecek doğal bir süreç gelmiyor aklıma. Hatta kendi uygarlığımız da uzay araştırmalarında bu teknolojiyi hayata geçirebilmek için çabalıyor. (...) Işık, foton adı verilen parçacıklardan oluşur. İşte bu parçacıklar nesnemizi, tıpkı bir duvardan seken bilardo topları gibi itiyor."
 
Independent Türkçe, Literary Hub, The Salon



Bilim insanlarından küresel ısınma uyarısı: Uyku apnesi vakaları iki katına çıkacak

 (Pexels)
(Pexels)
TT

Bilim insanlarından küresel ısınma uyarısı: Uyku apnesi vakaları iki katına çıkacak

 (Pexels)
(Pexels)

Stuti Mishra Asya İklim Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, iklim krizinin yol açtığı daha sıcak geceler, yüzyılın sonuna gelindiğinde uyku apnesini çok daha yaygın ve tehlikeli hale getirebilir.

Araştırmacılar artan sıcaklıkların, dünya çapında yaklaşık 1 milyar kişiyi etkileyen ve kalp hastalığı, demans ve erken ölümle bağlantılı bir uyku bozukluğu olan obstrüktif uyku apnesini (OUA) kötüleştirebileceğini söylüyor.

Flinders Üniversitesi araştırmacılarının yürüttüğü ve hakemli dergi Nature Communications'ta yayımlanan çalışma, iklim değişikliğinin OUA'nın şiddetini ve sağlık üzerindeki etkisini nasıl artırabileceğini modelleyen ilk araştırma.

Flinders Üniversitesi FHMRI Uyku Sağlığı'ndan çalışmanın başyazarı Dr. Bastien Lechat, "Bu çalışma, ortam sıcaklıklarının OUA'nın şiddetini etkileyip etkilemediğini araştırarak iklim gibi çevresel faktörlerin sağlığı nasıl etkileyebileceğini anlamamıza katkı sağlıyor" diyor.

Araştırmacılar uyku sırasında solunum düzensizliklerini izleyen bir yatak altı sensörü aracılığıyla, 29 ülkeden en az 116 bin kişiden elde edilen 58 milyondan fazla gece uykusu verisini kaydetti.

Birkaç yılda toplanan veriler, küresel iklim modellerinden elde edilen saatlik iklim verileriyle eşleştirilerek farklı ısınma senaryoları altında OUA şiddetindeki değişikliklerinin simülasyonu oluşturuldu.

Dr. Lechat, "Genel olarak ortam sıcaklığıyla OUA şiddeti arasındaki ilişkinin büyüklüğü bizi şaşırttı" diyor.

Yüksek sıcaklıklar, kişinin belirli bir gece OUA yaşama olasılığının yüzde 45 artmasıyla ilişkiliydi.

Görsel kaldırıldı.Grafik, çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından ölçülen, endüstri çağından itibaren küresel ortalama sıcaklık artışını gösteriyor (WMO)


Çalışma, OUA şiddetindeki sıcaklıkla ilişkili artışın, Avustralya veya ABD'ye kıyasla Avrupa ülkelerinde bilhassa belirgin olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar bunun, klimaya erişimdeki farklılıklardan kaynaklanabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar engelliliğe ayarlanmış yaşam yılı (disability-adjusted life years / DALY) kullanarak iklimin şiddetlendirdiği uyku apnesinin sağlık ve ekonomi üzerindeki yükünü tahmin etti. Sadece 2023'te, sıcaklık artışının araştırmadaki 29 ülkede yaklaşık 800 bin sağlıklı yaşam yılının kaybıyla bağlantılı olduğunu saptadılar.

Dr. Lechat, "Bu rakam, bipolar bozukluk, Parkinson hastalığı veya kronik böbrek hastalıkları gibi diğer tıbbi durumlardakine yakın" ifadelerini kullanıyor.

Toplam ekonomik kayıp yaklaşık 98 milyar dolar olarak tahmin edilirken bunun 68 milyar doları sağlığın bozulmasından, 30 milyar dolarıysa işyerindeki verimlilik düşüşünden kaynaklanıyor.

Kıdemli araştırmacı Profesör Danny Eckert, veriler çoğunlukla soğutma ve sağlık hizmetlerine erişimi daha iyi olan yüksek gelirli bölgelerdeki bireylerden elde edildiğinden, örneklemin düşük gelirli ülkelerde OUA'nın gerçek dünyadaki yükünü yeterince yansıtmayabileceğini söylüyor.

Profesör Eckert "Bu, tahminlerimizi yanıltarak sağlık ve ekonomi üzerindeki gerçek maliyetin düşük tahmin edilmesine yol açmış olabilir" diyor.

Sadece Avustralya'da, OUA dahil uykuyla ilgili sağlık sorunlarının maliyeti daha önce yılda 66 milyar Avustralya doları (yaklaşık 1 trilyon 700 milyar TL) olarak tahmin edilmişti.

Ekip halihazırda soğutmaya erişimin veya davranışsal değişikliklerin, ısınan hava koşullarında uyku apnesinin şiddetini nasıl azaltabileceği gibi olası müdahaleleri araştırmayı planlıyor.

Profesör Eckert, "İleride, ortam sıcaklığının uyku apnesinin şiddetine etkisini azaltacak stratejiler araştıran ve altta yatan fizyolojik mekanizmaları inceleyen müdahale çalışmaları tasarlamak istiyoruz" diye belirtiyor.

Çalışma, daha güçlü küresel iklim eylemleri olmadan uyku apnesinin yükünün muhtemelen keskin bir şekilde artacağı ve bunun da halk sağlığı sorunlarını şiddetlendirerek ekonomileri zorlayacağı uyarısında bulunuyor.


Independent Türkçe, independent.co.uk/climate-change