Mecburi adım ve gözlenen görev

Arap ülkeleri, yeni siyasi zeminin şekillenmesine ve uluslararası hesaplarda yerlerinin sağlamlaştırılmasına katkıda bulunmalı

Arap ülkelerinin liderleri, bölgenin sorunlarını çözmek için yeni ABD yönetimi ile birlikte fırsatları değerlendirmekle sorumludur (AFP)
Arap ülkelerinin liderleri, bölgenin sorunlarını çözmek için yeni ABD yönetimi ile birlikte fırsatları değerlendirmekle sorumludur (AFP)
TT

Mecburi adım ve gözlenen görev

Arap ülkelerinin liderleri, bölgenin sorunlarını çözmek için yeni ABD yönetimi ile birlikte fırsatları değerlendirmekle sorumludur (AFP)
Arap ülkelerinin liderleri, bölgenin sorunlarını çözmek için yeni ABD yönetimi ile birlikte fırsatları değerlendirmekle sorumludur (AFP)

Nebil Fehmi
Ülkelerin birçoğu, Ortadoğu’yu sorunlar ve çatışmalarla boğulmuş bir bölge olarak görüyorlar. Ne yazık ki bunda da haksız sayılmazlar. Bölge, İsrail’in Arap topraklarındaki işgalinin getirdiği sorunlar ve Filistinlilere karşı uzlaşmazlığının yanı sıra Libya, Suriye, Irak ve Yemen'deki gelişmelerle birlikte İran ve Türkiye’nin politikalarıyla boğuşuyor.  
Bazıları bölgedeki siyasi ilginin artık Filistin meselesinden kaydığına ve birçok Arap ülkesinin karşılaştıkları zorluklarla uğraşmakla meşgul olduğuna inanıyor. Bu konuda kısmen de olsa haklılar. Bazılarına göre de Filistinliler, Filistin Yönetimi ve Hamas arasında uzlaşı için yapılan girişimlerle yakında yapılması planlanan ve Filistinlileri İsrail ile müzakere sürecinden uzaklaştıracak olan seçimler arasında kalmış durumdalar. Bunun da bir dereceye kadar geçerli bir görüş olduğunu söyleyebiliriz. Üçüncü bir kesim ise başta İsrail olmak üzere bölgedeki birçok sorunun kaynağını aynı anda ele almanın uygun olmadığını, bu nedenle Filistin meselesinin başka bir zamana bırakılması, daha kolay ve daha gerçekçi önceliklerin belirlenmesi gerektiğini savunuyor. Ancak Filistin meselesinin başka bir zamana bırakılması, ‘hükümsüz kalması amaçlanan bir hak’ ifadesini geçerli hale getirecektir.
Bense tam tersine tüm bu konuları aynı anda ele almanın bir zorunluluk, görev ve çıkar olduğunu düşünüyorum. Çalınan hakkın güvence altına alınmasının ve eski haline getirilmesinin yanı sıra sorunları gelecekte daha karmaşık hale getirecek şekilde ertelemenin de bir sorumluluğu vardır.
Filistin tarafının karşılaştığı tüm güçlüklerle birlikte Filistin-İsrail barış sürecinin başlıca sorumlusu, Tel Aviv'deki iki devletli çözümü desteklemeyen sağcı harekettir. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 1990'ların ortalarında Filistinlilerin en fazla Andorra gibi tam olarak kendi kendini yönettiği söylenemeyecek bir özyönetim biçimini hayal edebileceklerini söylediğini hatırlıyorum.
Farklı ülkelerin, farklı meselelerle ilgili müzakerelere öncülük etmeleriyle, meseleleri eşzamanlı olarak ele almalarıyla ve Arap ülkelerinin çeşitli konulardaki desteğiyle sorunların daha fazla gecikmeden çözülebileceğine inanıyorum. Bu aynı zamanda Arap ülkelerinin konumlarını güçlendirecektir. Öte yandan Mısır, Tunus ve Cezayir'in Arapların Libya ile ilgili söylemlerine öncülük etmesi bekleniyor. Filistinliler, Mısır ve Ürdün ile birlikte, Filistin davasını ilerletme ve Arap topraklarındaki işgalini sona erdirme konusunda başı çekerken Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Körfez Arap ülkeleri, İran'dan talep edilenlerin ortaya konulmasına öncülük ediyor. Aynı şekilde Suudi Arabistan ve Umman, Yemen meselesinde öne çıkarken Mısır ve BAE, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilgili politikalarının ele alınmasında ön safta yer alıyorlar.
Daha önce Arap ülkelerine, bölgenin gelecekte yönelimlerini belirleme ve mevcut çatışmalarla ilgilenmeleri için çağrıda bulunulmuştu. Çağrı, bir yandan ABD’de yeni bir başkanın seçilmesinin ardından uluslararası dengelerin yeniden düzenlenmesi, diğer yandan geçmişte egemen olan Arap siyasi kimliği pahasına bölgemizin siyasi sistemini Ortadoğu kimliği temelinde yeniden düzenleme girişimi çerçevesinde daha da büyük bir önem kazandı.
Rusya, Ortadoğu’daki durumu ABD ile yeni denklemine hizmet edecek şekilde istikrara kavuşturmaya çalışırken ABD, Rusya’nın artan nüfuzundan endişe duyuyor. Ayrıca İran dosyası dışında bölgemizle ilgili birçok gelişmenin olmasını bekliyor. Buna karşın Filistin-İsrail barış süreci için baskı yapması beklenmiyor. Bu da ABD’nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın yaptığı bir açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden’ın iki devletli çözümü desteklediğini, ancak İsrail ve Filistinlilerin kapsamlı bir çözüme ulaşmaktan halen uzak oldukları şeklindeki sözleriyle teyit ediliyor. Yapılan anketlerde önde olan Netanyahu liderliğindeki İsrail ise barış süreci yerine İran'a odaklanmayı tercih ederken Türkiye ve İran, nüfuzlarını genişletmeye çalışıyorlar. Başta Fransa ve İtalya olmak üzere Avrupa ülkeleri ise ekonomik ve güvenlik çıkarlarını güvence altına almaya çabalıyorlar.
İsrail, İran ve Türkiye’nin politikalarına dair çekincelerimle birlikte belki de Arap ülkelerinin bazı diplomatik uygulamaları takip edebileceklerini düşünüyorum. Bunların başında ise bölgesel meselelerin tartışılmasına yönelik yol haritasını sabırlı ve öngörülü bir şekilde çizilmesini sağlayacak hızlı taktiksel bir hamlede bulunulması geliyor.
İranlı üst düzey liderler, ABD’nin ön koşulsuz ve başka tarafların katılımı olmadan nükleer anlaşmaya dönmesi ve tazminat ödemesi halinde İran’ın da nükleer anlaşmaya geri dönebileceğini belirterek yeni ABD yönetiminin dikkatini çekmeye ve Arap Körfezi’yle ilgili gündemini etkilemeye çalıştılar. Bunu, New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) ile iki taraf (İran ve ABD) arasındaki görüşmeler yapıldığına ilişkin basında yer alan haberler takip etti. Ardından (İran Dışişleri Bakanı) Cevad Zarif'in İran ve ABD'nin anlaşmayı yeniden canlandırmak için paralel adımlar atabileceklerine dair açıklamaları geldi. İran tüm bunlarla birlikte ABD’nin nüfuzunu dengelemek amacıyla başka seçeneklerin oluşması için Rusya ile temaslarını sıkılaştırmanın yanı sıra Çin ve Avrupa Birliği (AB) ile olan temaslarını geliştirmeyi de ihmal etmiyor.
Öte yandan İsrail, yaşanan gelişmeler karşısında boş durmadı. İsrail İstihbarat ve Özel Operasyonlar Enstitüsü (Mossad) Direktörü’nün, yeni ABD yönetimi yetkilileriyle, özellikle İran konusundaki tutumlarını görüşmek üzere ABD’yi ziyaret edeceği açıklandı. Bu arada İsrail'in, Genelkurmay Başkanı’nın açıklamaları da dahil olmak üzere İran'la doğrudan yüzleşmeye hazırlandığına dair çelişkili bilgiler ve açıklamalar sızdırıldı. Diğer tarafta ise ABD yönetimi, İran’a yönelik azami baskı politikasını sürdürmeyi tercih ediyor.

Peki, Arap dünyası tüm bu gelişmelerin neresinde yer alıyor?
İran veya Türkiye’nin politikalarına ilişkin vizyon konusunda genel çerçevede büyük ülkelerle, özelde ise yeni ABD yönetimiyle muhatap olundu mu? Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye’nin yeni ABD yönetimiyle durumu düzenlemeye başladığını ima ettiği açıklamalarını, diğer liderlerin Filistin tarafının yeni yönetimle nasıl iletişim kuracağına dair tartışmaların henüz ilk aşamada olduğunu belirten açıklamaları takip etti. Peki, Filistin tarafı bunu kendi davası için mi yaptı?
Filistin Yönetimi ile ilgili ABD’li bir yetkili, birkaç gün önce, 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti kurulması ve iki devletli çözüm çerçevesinde barış sürecinin kurallarını yeniden tesis etmek için yeni ABD yönetiminin kendisine yönelik açılımını değerlendirmesi gereken Filistinli yetkililerle görüşerek ABD'nin BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’na (UNRWA) yönelik mali yardımları yeniden başlatacağını söyledi. ABD’li yetkili diyalog ve insani yardım konusunda daha fazla çaba sarf edilebileceğini de ifade etti. Buna karşın Filistin Yönetimi, ABD yönetiminin barış sürecine ciddi bir şekilde katılmak isteyip istemediğinden veya bunun için hızlıca hareket edip etmeyeceğinden emin olmalıdır.
Her ne kadar ABD’nin Ortadoğu’daki temel endişesi İran’la nükleer anlaşmanın yeniden başlaması olsa da İran’da yaklaşan seçimler çerçevesinde, muhtemelen böyle bir durum çabuk gerçekleşmeyecektir. Bu da Arap ülkelerinin gerek ABD ile gerek anlaşmaya bağlı diğer ülkelerle müzakereler için bir çerçeve oluşturmak amacıyla görüşlerini ve taleplerini belirlemeye başlaması için değerlendirmesi gereken bir fırsattır.
Tüm bunların ardından Arap ülkelerinin ilk adım olarak bölgedeki yeni siyasi zeminin oluşumuna, uluslararası hesaplardaki yerlerini sağlamlaştırmaya ve özellikle bölgesel anlaşmazlıkların çözümüne yönelik çabaların sürdürülmesine katkıda bulunmaları gerekiyor. Aynı şekilde barışçıl çözüme yönelik müzakerelerin yanı sıra Filistinlilerin veya Arapların özlemlerinin gerçekleşmesi, İran ve Arap ülkeleri arasındaki mevcut durumun değişmesi, Yemen'deki şiddetin durdurulması ve Libya'daki durumun istikrara kavuşturulmasının tohumlarının atılması için daha ayrıntılı, yenilikçi ve cesur adımlar atılmasının önünü açan hızlı ve taktiksel diplomatik bir adımla bölgesel anlaşmazlıkları çözme çabalarının yeniden başlaması gerekiyor. Diğer tarafların harekete geçme konusunda ciddi olduklarının sinyallerinin verilmesinin ardından uluslararası ve bölgesel olarak uygun zamanda ve acele etmeden söz konusu adımlar atılmalı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktarılmıştır.



İsrail askerleri Batı Şeria'da ‘cesetleri çatılardan aşağı atmakla’ eleştiriliyor

TT

İsrail askerleri Batı Şeria'da ‘cesetleri çatılardan aşağı atmakla’ eleştiriliyor

İsrail askerleri Batı Şeria'da Cenin yakınlarındaki Kabatiya kasabasına askeri operasyon düzenledi. (Reuters)
İsrail askerleri Batı Şeria'da Cenin yakınlarındaki Kabatiya kasabasına askeri operasyon düzenledi. (Reuters)

ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP), İsrail ordusuna bağlı askerlerin, Batı Şeria'nın Kabatiye kasabasında gerçekleştirdikleri bir operasyon sırasında ‘cesetleri evlerin çatılarından aşağı attığını’ gözlemledi. Bu durum eleştirilere yol açtı ve İsrail ordusunun olayı ‘insani değerlerle bağdaşmayan ciddi bir olay’ olarak tanımlayarak, ‘inceleme altında’ olduğunu duyurmasına neden oldu.

Şarku’l Avsat’ın Sky News'ten aktardığı habere göre AP'den bir gazeteci, operasyon sırasında askerlerin üç cesedi çatılardan attığına tanık olduğunu ve bir askerin de cesetleri tekmelediğini söyledi.

Aynı gazeteci, gözleri bağlı, göğsü açık bir Filistinlinin İsrail ordusuna ait bir cipin ve silahlı askerlerin önünde diz çöktüğünü gördüğünü de belirtti.

Olay yerindeki diğer gazeteciler, cesetlerin çatılardan atıldığına tanık olurken, ölenlerin kimlikleri ve ölüm nedenleri bilinmiyor.

Görgü tanıklarının aktardığına göre İsrail ordusuna ait bir buldozer, cesetlerin atıldığı binaların yakınında ilerliyordu.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada olayın ‘inceleme altında’ olduğu belirtildi. Ayrıca açıklamada, “Bu, değerlerimize ve askerlerimizden beklentilerimize uymayan ciddi bir olaydır” denildi.

dsfv
İsrail askerleri Batı Şeria'da Cenin yakınlarındaki Kabatiya kasabasına askeri operasyon düzenledi. (Reuters)

İsrail, operasyonlar sırasında dört militanın öldürüldüğünü açıklarken, Ramallah'taki Filistin Sağlık Bakanlığı kasabada bir kişinin öldüğünü ve on kişinin de hastaneye kaldırıldığını bildirdi.

Uluslararası hukuka göre askerler, düşman cesetleri de dahil olmak üzere cesetlere uygun şekilde muamele edilmesini sağlamakla yükümlüdür.

İnsan hakları örgütleri, İsrail ordusunun Filistinlilere zarar verdiği bildirilen vakalarda askerleri nadiren kovuşturduğunu söylüyor.

Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da 700'den fazla Filistinli İsrail ateşiyle öldürüldü.