Tahran’dan düşürülen Ukrayna uçağı hakkındaki ses kaydına yalanlama

 8 Ocak 2020'de, Tahran'ın güneyinde iki füzeyle vurulan Ukrayna uçağına müdahale eden ilk yardım ekipleri. (EPA)
8 Ocak 2020'de, Tahran'ın güneyinde iki füzeyle vurulan Ukrayna uçağına müdahale eden ilk yardım ekipleri. (EPA)
TT

Tahran’dan düşürülen Ukrayna uçağı hakkındaki ses kaydına yalanlama

 8 Ocak 2020'de, Tahran'ın güneyinde iki füzeyle vurulan Ukrayna uçağına müdahale eden ilk yardım ekipleri. (EPA)
8 Ocak 2020'de, Tahran'ın güneyinde iki füzeyle vurulan Ukrayna uçağına müdahale eden ilk yardım ekipleri. (EPA)

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'e atfedilen ve geçen yıl Devrim Muhafızları tarafından vurulan Ukrayna uçağının kasıtlı olarak hedef alınması olasılığına dair konuşmaların yer aldığı gizli ses kaydının Kanada tarafından ifşa edilmesine Tahran’dan tepki geldi. Söz konusu ses kaydı, şuanda Kanadalı yetkililerin ve güvenlik teşkilatlarının elinde bulunuyor.
Kanada merkezli CBC News, salı günü yayınladığı haberde Kanada hükümetinin söz konusu kaydı incelediğini bildirmişti. Nitekim ses kaydında konuşan kişinin İran Dışişleri Bakanı Zarif olduğu ve “uçağın neden düştüğüne dair binlerce olasılığın bulunduğundan” bahsettiği belirtiliyor. Kayıtta uçağın casuslar tarafından kasıtlı olarak düşürülmüş olabileceği de belirtiliyor.
Söz konusu uçak, Devrim Muhafızları’na ait uçaksavar sistemi Tor M2 tarafından fırlatılan iki füze ile düşürülmüştü. Nitekim bu olay, Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs gücü lideri Kasım Süleymani'nin ABD eski Başkan Donald Trump'n emriyle Bağdat’ta öldürülmesine karşılık İran’ın ABD güçlerinin de içerisinde bulunduğu iki farklı Irak üssüne balistik füze fırlatmasının hemen ardından yaşanmıştı.
CBC News, Zarif’in İran hükümetinin üst düzey yetkilileri veya Devrim Muhafızları tarafından gerçeğin açığa çıkarılmayacağını, olup bitenin kolayca ifşa edilmeyeceğini söylediğini aktardı. Farsça ses kaydında ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“Gerçeğin açığa çıkmamasının birçok nedeni var. Ne bize ne de bir başkasına söylemeyecekler. Zira açıkladıkları takdirde ülkenin savunma sistemlerine dair bazı kapılar açılacak. Bu da kamunun yararına olmayacak.”
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif konuya ilişkin ilk açıklamasında, ses kaydının ‘sahte’ olduğunu öne sürdü. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade de ses kaydının geçerli olmadığını vurgulayarak Kanada'yı Ukrayna uçağı dosyasını profesyonelce ve ‘karmaşadan uzakta’ takip etmeye çağırdı. Resmi haber ajansların bildirdiğine göre Hatipzade açıklamasında “Kanada, bu tür adımlarla ve bu tür söylentiler yayarak kurbanların ailelerinin üzüntü ve yaslarını her gün derinleştirmeye neden olmasın istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau tarafından uçak kazasına dair özel danışmanı olarak görevlendirilen Ralph Goodale ise hükümetin kayıttan haberdar olduğunu, Kanadalı bir adli inceleme ve değerlendirme ekibinin geçtiğimiz kasım ayında kaydın bir kopyasını aldığını söyledi.
Ses kaydının hassas bilgiler içerdiğini, bu nedenle ayrıntıları hakkında kamuya açık yorum yapmanın hayatları riske atabileceğini belirten Goodale, Kanada Kraliyet Atlı Polisi (RCMP), Kanada Güvenlik ve İstihbarat Servisi (CSIS) ve İletişim Güvenliği Kuruluşu’nun (CSE) kaydın doğruluğunu değerlendirdiğini de sözlerine ekledi. Goodale açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Tüm gerçek ve olası kanıtları hak ettikleri ciddiyetle ele alıyoruz. Ailelerin hakikate olan taleplerini anlıyoruz. Biz de bu hakikati elde etmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağız.”
Eski bir Birleşmiş Milletler Başsavcısı ve Lahey Daimi Tahkim Mahkemesi (PCA) üyesi Payam Akhavan ise ‘oldukça önemli olan’ bu kaydın artık Kanada istihbarat teşkilatlarının elinde olduğunu belirttiği açıklamasında şu iadeleri kullandı:
“Kayıtta, uçağın düşürülmesinin düzenli ve kasıtlı bir eylem olduğuna değinilmesi oldukça önemli. Konuşan kişi bunu gerçekçi bir olasılık olarak görüyor. Bu noktanın üzerinde durmalı ve konuyu ciddiye almalıyız.”
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, geçen ay yaptığı açıklamada, Ukrayna uçağının güney Tahran'da düşmesine neden olan ‘insani hata’ nedeniyle ‘toplu kötü yönetimi’ suçlamıştı. Nitekim uçağın düşmesi sonucu 85’i Kanada vatandaşı olmak üzere aralarında Kanada’da oturma izni de bulunan 176 kişi yaşamını yitirmişti.
Devrim Muhafızları, Batı istihbarat verileri ve İran sokağının bu konuda baskı kurması ardından uçağın düşürülmesinin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalmıştı. İranlı çevrelerin ABD aleyhindeki üstü kapalı suçlamalarda bulunmak için öne sürdükleri varsayımlar arasında ise siber sızıntı iddiası vardı.
Nitekim söz konusu ses kaydı ifşası, Kanada Soruşturma Komitesi’nin yayınladığı ve İran'ın soruşturmalardan kaçınmak ve trajedi hakkında birçok soruyu yanıtlamamakla suçlandığı kapsamlı raporun iki ay sonrasında gerçekleşti.
Goodale, söz konusu raporda şu ifadeleri kullanmıştı:
“Bunun sorumluluğu İran’da. Zira İran, güvenlik, suç veya başka konulardaki soruşturmalarını tam bağımsız, nesnel ve şeffaf bir şekilde yürütmedi. Kritik soruların ise cevapları mevcut değil. Sorumlu taraf soruşturmayı gizli bir şekilde yürütüyor. Bu da güven uyandırmıyor.”
Goodale açıklamasında ayrıca Tahran'ı hava sahasını açık bırakma ve Devrim Muhafızları’nın uçağı vurma kararının nedenini açıklamaya çağırmıştı.
Ukrayna'nın Ottawa Büyükelçisi Andrey Şevçenko ise CBC News'e verdiği demeçte, RCMP’nin cezai soruşturmada Ukrayna'ya yardım etmesine rağmen Ukrayna'nın bu kaydı ilk kez duyduğunu söyledi. Ayrıca Ukrayna'nın bu bilgileri dikkatle incelemesini istediğini vurguladı.



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.