Avrupa, aşılama kampanyaları ve vaka sayılarındaki düşüşe rağmen hala ‘kırılgan’ bir durumda

Bir Alman dün Berlin’de aşı olduğu esnada. (EPA)
Bir Alman dün Berlin’de aşı olduğu esnada. (EPA)
TT

Avrupa, aşılama kampanyaları ve vaka sayılarındaki düşüşe rağmen hala ‘kırılgan’ bir durumda

Bir Alman dün Berlin’de aşı olduğu esnada. (EPA)
Bir Alman dün Berlin’de aşı olduğu esnada. (EPA)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dün Avrupa ülkelerinin çoğunu “Kovid-19” salgını karşısında hala “kırılgan” bir durumda olduğu konusunda uyardı. Örgüt, bugüne kadar yüze yakın ülkede 151 milyon dozdan fazla uygulanan aşılama kampanyalarının sahip olduğu “yanlış bir güvenlik hissi” konusundaki endişelerini dile getirdi.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, Avrupa ülkelerinin büyük bir kısmının hala kırılgan durumda olduğunu söyledi. Kluge, “Şu anda aşı umudu ile yanlış güvenlik hissi arasında ince bir çizgi var” dedi.
Resmi kaynaklara dayanarak AFP tarafından hazırlanan verilere göre salgın Aralık ayından bu yana dünyada 2,35 milyondan fazla kişinin ölümüne neden oldu.
Salı günü sembolik eşik olarak kabul edilen 500 bin ölüm eşiğini aşan rakamlar, birkaç gün içerisinde tersine döndü. Vaka sayılarında, 3 ila 9 Şubat arasında yüzde 16 oranında, ölümlerde ise yüzde 7 oranında azalma kaydedildi.
WHO, vaka sayılarına ilişkin son dört haftada, ölümlere ilişkin ise son iki haftada aynı eğilimi kaydetti.
Örgütün rakamları, 29 Avrupa ülkesinde nüfusun yalnızca 1,5’inin aşılandığını gösteriyor. AFP’nin haberine göre, dünyada 91 ülke veya bölgede Kovid-19’a karşı 155,7 milyon doz aşı yapıldı.
İsrail nüfusunun yüzde 42’si aşılama oranıyla listenin başında yer alıyor. Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 16’sına aşı yapıldı. Dünya Sağlık Örgütü dün bir kez daha, aşılara haksız bir şekilde erişimin, geri tepebileceği konusunda uyardı. Kluge, “Virüs ne kadar uzun süre kalırsa, tehlikeli mutasyon riski o kadar artar” açıklamasını yaptı.
Öte yandan 2020 salgın yılı, Kovid-19’a karşı aşı geliştiren başlıca ilaç grupları arasında bulunan İngiliz şirket “AstaZenaca” için karlı bir yıl oldu.
Şirketin CEO’su Pascal Soriot, 2020 yılında 3,2 milyar dolarlık net kar açıklamasının ardından, “Salgının büyük yankılarına rağmen, çift haneli kazançlar elde ettik” dedi.
Soriot, “İlaçlarımızı geliştirme, performansımızı hızlandırma ve Kovid-19 aşısındaki ilerlememiz, neleri başarabileceğimizi gösteriyor” ifadelerini kullandı. Şirket Kovid-19 aşısı satışlarına ilişkin rakamları ayrıca açıklayacağını belirtti.
WHO Çarşamba günü, AstaZenaca aşısını destekleyerek, mutasyonlu virüsün yayıldığı bölgelerde 65 yaş üzeri kişiler için aşılama önerisinde bulundu.
SAGE Başkanı Alejandro Cravioto yaptığı açıklamada, “Virüsün yaşlı insanlarda etki göstermesi daha olası. Yapılan denemeler, aşının bu yaş grubu için güvenli olduğunu gösteriyor” dedi.
Örgüt, aşının 65 yaş üzerindeki kişilerde etkinliği konusunda daha net sonuçlar beklediğini, ancak “binlerce insan ölürken” beklemenin “uygun olmadığını” ifade etti. Bu açıklamalara rağmen Güney Afrika birinci faz aşı çalışmalarına, “AstaZenaca” aşılarının yerine “Johnson&Johnson” aşılarıyla başlanacağını açıkladı.
Avrupa İlaç Ajansı (EMA), Çarşamba günü yaptığı açıklamada, aşı geliştiren tüm şirketlerin, virüsün mutasyona uğramış varyantına karşı etkisini ölçme noktasında, değerlendirme talebini duyurdu.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen yaptığı açıklamada, “Siparişlerimizin zamanında teslim edileceğinden fazlaca emindik” dedi.
Öte yandan Almanya Başbakanı Angela Merkel dün akşam, ülkesindeki kısıtlamaların çoğunun, 7 Mart’a kadar devam edeceğini duyurdu.
Alman yetkililer, dün (Perşembe) virüsün mutasyona uğramış varyantının yayılması nedeniyle, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti gibi komşu ülkelerle sınırları kapatma ihtimali uyarısında bulundu.
Bavyera Eyalet Başbakanı Markus Söder, “Hem Avusturya hem de Çekya’nın riskli bölge ilan edilmesi muhtemel” açıklamasını yaptı.
Yunanistan ise başkent ve çevresinde, sıkı tedbirler almaya başladı. Atina’daki kısıtlamaları protesto eden göstericilerden birinin elinde bulunan pankarttaki “Boğuluyoruz” yazısı dikkat çekti.
İrlanda’da kısıtlamaların, Nisan ayı başındaki Paskalya tatiline kadar uzatılacağı açıklandı.
ABD’de Joe Biden’ın küçük ve orta ölçekli işletmelere ve muhtaç ailelere yönelik 1,9 milyar dolarlık acil yardım paketi tartışmaları hala devam ediyor.
Amerikalılar Perşembe gününden itibaren ülkede bulunan eczanelerden aşı satın alabilecek. New York’taki büyük oditoryum ve stadyumlar neredeyse 1 yılın ardından, 23 Şubat’ta kapılarını kısmi olarak açıyor.
Önümüzdeki yaz Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapacak olan Japonya’da aşı kampanyasının önümüzdeki haftadan itibaren başlayacağı bildirildi.
Rusya’da yaklaşık 1,7 milyon kişi aşılandı. Çarşamba günü itibariyle ülke, 4 milyon vaka sayısı sınırını geçti.
AFP’nin haberine göre, Ortadoğu’da Kovid-19 salgını nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 100 bin eşiğini aştı.



Pezeşkiyan Türkmenistan'da Putin ile görüşecek

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)
TT

Pezeşkiyan Türkmenistan'da Putin ile görüşecek

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda), Moskova'daki görüşmeleri sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile (Reuters)

İran medyası dün, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın önümüzdeki hafta Türkmenistan'da Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile görüşeceğini bildirdi.

Resmi IRNA haber ajansının haberine göre Muhsin Hacı Mirzai, Pezeşkiyan'ın önce Kazakistan'a, ardından da birçok devlet başkanının katılacağı barış odaklı bir zirveye katılmak üzere Türkmenistan'a gideceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Devrim Muhafızları'na bağlı Fars haber ajansından aktardığına göre İran'ın Moskova Büyükelçisi Kazım Celali, Pezeşkiyan'ın zirve görüşmeleri sırasında Putin ile görüşeceğini açıkladı.

2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin başlamasından bu yana Moskova ve Tahran arasında bir yakınlaşma gözlemlendi ve iki ülke, özellikle askeri bağları güçlendirmeyi amaçlayan stratejik ortaklık anlaşması imzaladı.

Batı ülkeleri ve Kiev, İran'ı Rusya'ya Şahid insansız hava araçları (İHA) ve kısa menzilli füzeler tedarik etmekle suçladı; Rusya bu silahları Ukrayna'daki savaşında kullandı.


Trump'ın Venezuela petrol tankerine el koyma hamlesi ne anlama geliyor?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)
TT

Trump'ın Venezuela petrol tankerine el koyma hamlesi ne anlama geliyor?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Venezuela açıklarında bir petrol tankerine el koyması, Venezuela Devlet Başkan Nicolas Maduro’ya yönelik askeri baskı kampanyasının en dramatik gelişmelerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığına göre, yabancı bir gemiye çıkma adımı alışılmadık bir hamle niteliğinde ve daha önce Karayipler ile Pasifik’te uyuşturucu taşıdığı iddia edilen 20’den fazla tekneyi hedef alan operasyonların ötesine geçerek ABD’nin müdahale alanını genişletiyor.

İlk raporlar, sahil güvenlik unsurlarının, donanma ve diğer kolluk kuvvetlerinin desteğiyle gerçekleştirdiği bu baskının, ABD’nin tekne operasyonları ya da Trump’ın Venezuela topraklarında askerî harekât tehdidinde bulunmasına kıyasla daha az hukuki ve anayasal risk barındırdığını gösteriyor.

Üst düzey bir ABD’li yetkili, ‘Skipper’ adlı gemiye uluslararası sularda el konulduğunu ve geminin Venezuela menşeli ham petrol taşıdığını belirtti. Daha önce bir federal mahkeme, gemiye İran destekli terör gruplarıyla bağlantılı olduğu şüphesiyle el konulması yönünde karar çıkarmıştı.

rgt
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)

Buna rağmen, Trump’ın gemiye el konulduğunu duyururken sergilediği coşku ve Adalet Bakanı Pam Bondi’nin, ABD’li personelin bir helikopterden halatlarla geminin güvertesine indiğini gösteren videoyu paylaşması, operasyonun siyasi boyutunu öne çıkarıyor.

Trump, her zamanki üslubuyla gazetecilere, ABD’nin ‘çok büyük bir tankere… bugüne kadar ele geçirilen en büyük gemiye’ çıktığını ilan etti.

Tankerin Trump ile Maduro arasındaki mevcut gerilimle doğrudan bağlantılı olmayabileceği belirtilse de, bu müdahalenin Karayipler’deki geniş çaplı ABD deniz konuşlandırmasının bir parçası olarak okunacağı ifade ediliyor. Bu konuşlandırma, Maduro’yu istifaya zorlamayı ya da çevresindeki dar çemberi onu devirmeye teşvik etmeyi amaçlayan daha geniş bir çabanın parçası olarak görülüyor.

Bu durum Trump ve Venezuela için ne anlama geliyor?

Washington’da Trump’ın Venezuela planlarıyla ilgili tartışmalar, Maduro’nun seçim sonuçlarını reddetmesinin ardından görevden ayrılmasının gerekliliğinden ziyade, ABD’nin attığı adımların yasal olup olmadığı üzerinde yoğunlaşıyor. Eleştirmenler, Trump’ın neredeyse sınırsız yürütme yetkilerini kullanarak ABD’yi yeni ve uzun bir dış maceraya sürüklemeye hazırlandığını düşünüyor.

Özellikle Karayipler ve Pasifik’te uyuşturucu kaçakçılarına ait olduğu öne sürülen teknelere yönelik saldırılar ciddi hukuki sorular doğuruyor. Bu operasyonlarda 87 kişi öldü. Yönetim, ‘uyuşturucu teröristleri’ olarak nitelendirdiği gruplara karşı askeri güç kullanımının yasal ve ulusal güvenlik açısından gerekli olduğunu savunuyor. Ancak Venezuela, yönetimin iddialarının aksine, ABD’ye ‘fentanil’ sevkiyatında ana rota olarak görülmüyor.

İnsan hakları örgütleri ise bu saldırıların mağdurların hukuki güvencelerini ihlal ettiğini ve devlet destekli yargısız infaz niteliği taşıyabileceğini belirtiyor.

2 Eylül’de düzenlenen saldırı, Demokratlar ve insan hakları örgütlerinin yönetimi savaş suçu işlemekle suçlamasına yol açtı; zira ikinci saldırının, ilk Amerikan saldırısından kurtulanları hedef aldığı iddia edildi.

Demokratlar, Savunma Bakanı Pete Hegseth’i saldırının video kaydını Kongre’ye vermeye zorlamak için baskıyı artırıyor. Trump, kameralar karşısında görüntülerin paylaşılmasına karşı çıkmadığını söylemiş, ancak daha sonra bu açıklamayı yapmadığını iddia ederek geri adım atmıştı.

Tankere el konulduğuna dair haberler ve çift saldırıyla ilgili artan tartışmalar, Trump’ın Venezuela’daki hedeflerinin hâlâ belirsiz olduğu bir döneme denk geliyor. Venezuela kıyılarında konuşlandırılan geniş ABD deniz gücü güçlü bir sembolik etki yaratıyor ve Maduro’nun gitmediği herhangi bir çözümün Washington için geri adım, Trump içinse prestij kaybı olarak görülmesine yol açıyor.

Aynı zamanda Trump, Venezuela topraklarında uyuşturucu kaçakçılığı noktaları olduğunu iddia ettiği hedeflere yönelik saldırıların yakında başlayabileceği uyarısını sürdürüyor. Ancak bu hafta Politico’ya verdiği röportajda askerî planlara ilişkin detayları paylaşmaktan kaçındı ve yalnızca ‘Venezuela halkına iyi davranmak istediğini’ söylemekle yetindi.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığına göre, Trump yönetimi Maduro’nun devrilmesi veya görevden çekilmesi ihtimaline karşı Venezuela’da sonrasına yönelik planlar hazırlıyor. Eleştirmenler, bu yaklaşımı, ABD’nin 2003 Irak işgalinden sonra rejim değişikliği sonrasına hazırlık yapmamasına benzetiyor.

rgty
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. (AFP)

Bazı analistler, Maduro yönetiminin çökmesi durumunda Venezuela’nın şiddet ve istikrarsızlığa sürüklenebileceği ve bunun geniş çaplı bir mülteci krizine yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Ancak durumun ciddiyetine rağmen Venezuela’nın mevcut koşullarının, savaş sonrası Bağdat’tan oldukça farklı olduğu belirtiliyor.

Bu arada, Maduro yönetimi üzerindeki baskıyı artırabilecek bir gelişme yaşandı. Venezuela muhalefet lideri Maria Corina Machado, ülke içindeki saklanma yerinden çıkarak Oslo’ya gitti. Daha önce Nobel Barış Ödülü’nü Machado adına kızı teslim almıştı.

Maduro hükümeti, Machado’yu Venezuela’dan ayrılması hâlinde ‘adaletten kaçan’ biri olarak değerlendireceğini söylemişti. Ancak onun ülke dışında yeniden kamuoyu önüne çıkması, Trump yönetimine Machado’nun durumuna dikkat çekmek ve uluslararası desteği artırmak için yeni fırsatlar sunabilir.

‘Normal bir olay’

ABD, ‘Skipper’ adlı tankere el koydu. Adalet Bakanı Pam Bondi’ye göre bu işlem, daha önce Venezuela ve İran’dan yaptıkları yaptırım kapsamındaki petrol sevkiyatlarıyla bağlantılı olarak çıkarılan bir arama ve el koyma emri çerçevesinde gerçekleştirildi.

Bondi, operasyonun Federal Soruşturma Bürosu (FBI), İç Güvenlik Soruşturma Ofisi (HSI) ve ABD Sahil Güvenlik birimlerinin katılımıyla, Savunma Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirildiğini açıkladı.

Tanker ele geçirme işlemi, bölgedeki diğer gemi kaptanlarına Venezuela limanlarından yük almak veya sularında seyretmenin riskleri konusunda dolaylı bir uyarı olarak görülüyor. Ayrıca, yaptırım kapsamındaki petrolü İran gibi ülkelere kaçıran ‘paralel tanker filosu’ için ciddi bir darbe anlamına geliyor.

Venezuela, dünyanın en büyük ham petrol rezervlerinden bazılarına sahip. Petrolün yasadışı yollarla satışı, hükümetin temel gelir kaynaklarından biri. Trump’ın ilk ve ikinci yönetimleri ile Biden yönetimi, Maduro rejiminin demokrasiye yönelik baskıları nedeniyle, devlet petrol ve gaz şirketi PDVSA da dahil olmak üzere Maduro rejimine yönelik çok katmanlı yaptırımları sürdürdü.

Karakas hükümeti, tankere el koyma işlemini kınayarak bunun Trump’ın baskı kampanyasının gerçek amacını ortaya koyduğunu belirtti. Hükümet açıklamasında, “Göç, uyuşturucu kaçakçılığı, demokrasi veya insan hakları değil. Her zaman doğal kaynaklarımız, petrolümüz, enerjimiz ve yalnızca Venezuelalı halka ait kaynaklar söz konusuydu” ifadelerine yer verildi.

Öte yandan, eski üst düzey ABD istihbarat yetkilisi Beth Sanner, CNN’e verdiği röportajda, Venezuela tankerlerine el konulmasının ‘yaptırım kapsamındaki petrolün taşınmasını engellemeye yönelik tamamen doğal bir adım’ olduğunu söyledi. Sanner, “Herkes bu tür tankerleri durdurmak istedi, ama daha önce bölgede bunu yapacak yeterli kaynağımız yoktu” dedi.

Kongre’deki Demokratlar ise Venezuela dosyasında yönetimin atacağı her adım konusunda son derece temkinli. Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Komitesi üyesi Chrissy Houlahan, CNN’e verdiği röportajda, ABD’nin Venezuela ile savaşın eşiğine gelip gelmediği sorusuna şöyle yanıt verdi: “Nasıl yaklaşmayalım ki? Askerlerimizi helikopterlerle başka bir ülkenin bayrağını taşıyan sivil tankerlere indiriyoruz. Bu kesinlikle tırmandırıcı bir adım ve başka şekilde nitelendirilemez.”

Houlahan, Trump’ın eğer rejimi askeri güçle değiştirmeyi hedefliyorsa, Anayasa gereği Kongre’den yetki almak zorunda olduğunu vurguladı; ancak bunun ABD’nin çıkarına olmayacağını belirtti.

Senato’daki Demokrat azınlık lideri Chuck Schumer, Trump’ın açıklamalarının o kadar belirsiz olduğunu, gerçek niyetlerini anlamanın neredeyse imkânsız hale geldiğini söyledi. Schumer sözlerini şöyle sürdürdü: “Başkan Trump birçok konuyu farklı yollarla dile getiriyor; öyle ki ne hakkında konuştuğunu bile anlamıyorsunuz. Eğer Maduro kendi isteğiyle kaçsaydı, herkes buna sevinirdi. Trump her yöne savrulurken, ‘Bunu destekliyorum ya da şunu destekliyorum’ diyemezsiniz.”

Trump’ın ikinci döneminde birçok konuda olduğu gibi, kamuoyu önünde Başkan’ın hedeflerine dair şeffaflık neredeyse yok denecek kadar az. Amaçlar çoğunlukla kişisel kaprislere bağlı gibi görünüyor. Trump, öngörülemezliği sık sık övüyor ve Amerikan halkına Venezuela kıyılarındaki bu kadar çok askerin neden konuşlandırıldığı ya da bu pahalı askeri varlığın neyi başarması gerektiği konusunda herhangi bir açıklama yapmadı.

Eğer Trump, Maduro’yu devirmeyi başarır ve Venezuela’yı demokrasiye taşırsa, büyük bir siyasi zafer kazandığını iddia edebilir. Ayrıca, Amerikan nüfuzunu Batı yarımküreye yayma hedefini güçlendirmiş olur; bu yönelim, yakın zamanda açıklanan ulusal güvenlik stratejisiyle uyumlu. Bu durum aynı zamanda Trump’ın Latin Amerika’yı kendi vizyonu ve MAGA projesi doğrultusunda yeniden şekillendirme girişimi ve bölgede Çin ile Rusya’nın etkisine karşı geleneksel stratejisinin bir uzantısı olarak görülüyor.

Ancak tarih, diktatörlük rejimlerinin, en zor koşullarda bile, dışarıdakilerin düşündüğünden genellikle daha dirençli olduğunu gösteriyor. Venezuela hükümeti sıklıkla çok katmanlı bir suç örgütüne benzetiliyor; üst düzey yetkililerin büyük mali çıkarları, güçlerini her ne pahasına olursa olsun koruma motivasyonu sağlıyor. Dışarıdan birçok kişi, Trump’ın baskısının meşru demokratik liderliği iktidara taşıyacağını umut etse de, kesin bir şey yok.

Buna rağmen, tankere el konulması Maduro üzerindeki baskıyı yeni bir seviyeye taşıdı ve Trump’ı, kişisel prestiji ve siyasi itibarını riske atacağı kaçınılmaz bir karşılaşma yoluna bir adım daha yaklaştırdı.


Gizli belge uyarıyor: Çin, Tayvan'da bir çatışma çıkması halinde ABD ordusunu geride bırakabilir

2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
TT

Gizli belge uyarıyor: Çin, Tayvan'da bir çatışma çıkması halinde ABD ordusunu geride bırakabilir

2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)

Son derece gizli bir ABD hükümeti değerlendirmesi, Çin'in Tayvan üzerindeki bir savaşta ABD ordusundan daha üstün olacağını ortaya koydu.

Gizlilik derecesi yüksek olan ‘Askeri Üstünlük’ raporu, ABD’nin, pahalı ve ileri teknoloji silahlara olan bağımlılığı nedeniyle, Çin’in çok daha ucuz sistemleri büyük miktarlarda üretebilme kapasitesine karşı savunmasız hale geldiği konusunda uyardı.

New York Times, eski Başkan Joe Biden döneminde ulusal güvenlikten sorumlu bir yetkilinin raporu incelediğinde, Pekin’in ‘akla gelebilecek her taktiğe karşı sayısız alternatife’ sahip olduğunu fark edince şaşkına döndüğünü aktardı.

Tayvan’ın kaybı, ABD’nin Batı Pasifik’te Çin’in etkisine karşı en önemli kalesi olarak stratejik ve sembolik bir darbe anlamına gelecek.

Rapor, ABD’nin en gelişmiş uçak gemisi USS Gerald R. Ford’un, Başkan Donald Trump’ın uyuşturucu kaçakçılarına karşı Karayipler’de yürüttüğü operasyon çerçevesinde bölgeye gönderilmesine rağmen, imha edilebileceğini öngörüyor.

7u
USS Gerald R. Ford (CVN 78) uçak gemisi, ABD Virjin Adaları'nın St. Thomas limanına ulaştı. (AFP)

13 milyar dolarlık (9,75 milyar sterlin) ve 2022’de hizmete giren USS Gerald R. Ford uçak gemisi, dizel-elektrik tahrikli denizaltılar ve Çin’in yaklaşık 600 hipersonik füzeden oluşan cephaneliği karşısında risk altında. Bu füzeler, ses hızının 5 katına kadar hızlara ulaşabiliyor.

Pekin, eylül ayında düzenlenen bir askeri geçitte, gemilere yönelik yıkıcı YJ-17 füzelerini sergiledi; bu füzelerin hızı ses hızının 8 katı olarak tahmin ediliyor.

Buna rağmen ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Ford sınıfından dokuz ek uçak gemisi inşa etmeyi planlıyor; ABD’de şu ana kadar hiçbir hipersonik füze geliştirilmiş değil.

Tayvan Güvenlik İzleme Merkezi’nden araştırmacı Eric Gomez, olası bir Tayvan çatışmasını simüle eden bir savaş tatbikatına katıldığında nihai sonucun net olmadığını söyledi, ancak ABD’nin ağır kayıplar verdiğini belirtti.

Gomez, Telegraph gazetesine verdiği demeçte, “ABD bu operasyon sırasında çok sayıda gemi kaybediyor. F-35’ler ve diğer taktik uçaklar da operasyon sahasında hızla hasar görüyor” dedi.

Gomez, “Operasyon sonrası özetleri hazırladığımızda maliyetin gerçekten şok edici olduğunu fark ettik. 100’den fazla beşinci nesil uçak, birkaç muhrip, iki denizaltı ve iki uçak gemisini kaybettiniz” ifadelerini kullandı.

sdefrgt
Çin'in ilk uçak gemisi Liaoning, Hong Kong'a doğru yola çıktı. (AP)

Çin, ABD uçak gemilerini ‘dakikalar içinde’ imha etme kapasitesine sahip

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth geçen yıl, Pentagon’un Çin’e karşı düzenlediği savaş tatbikatlarında ‘her seferinde kaybettiğini’ açıkladı. Hegseth, Çin’in hipersonik füzelerinin uçak gemilerini dakikalar içinde imha edebileceğini öngördü.

Çin, kısa, orta ve uzun menzilli füze cephaneliğini büyük ölçüde genişletti; bu durum, ABD’nin gelişmiş silahlarının Tayvan’a ulaşmadan önce yok edilebileceği anlamına geliyor.

Öte yandan, New York Times’a göre, 1990’larda sayıları 10 kat fazla iken şimdi azalan savunma sanayii şirketleri, hâlâ ABD hükümetine daha pahalı gemi, uçak ve füzelerin üst versiyonlarını satmaya devam ediyor.

Savunma Bakanlığı yetkilileri, ABD’nin bu gelişmiş silahları büyük miktarlarda üretmesinin neredeyse imkânsız olduğunu fark etti. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşı gibi son çatışmalar, nispeten ucuz silahların, örneğin insansız hava araçlarının (İHA) yıkıcı etkisini gösterdi.

Kongre, önümüzdeki iki yıl içinde 340 bin küçük İHA üretimi için yaklaşık 1 milyar dolar (750 milyon sterlin) ayırdı.

Başkan Donald Trump, Dan Driscoll’u İHA’lardan sorumlu kılarak, Amerikan teknolojisini güncelleme ve rakiplerin bu alandaki çalışmalarına karşı koyma görevini verdi.

Buna rağmen ABD hâlâ rakiplerinin gerisinde bulunuyor. Telegraph’a konuşan uzmanlar, ABD’nin, Çin gibi düşük işçilik maliyeti ve daha az sıkı düzenlemeye sahip ülkelerle rekabet edemediğini belirtti.

Herhangi bir köklü Amerikan savunma politikasının değişikliği büyük yatırımlar gerektirecek; ancak savunma harcamaları yaklaşık 80 yılın en düşük seviyesinde, GSYİH’nin yalnızca yüzde 3,4’üne denk geliyor.

Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD’nin Çin ile olası bir savaşta temel mühimmat, örneğin top mermilerinin hızla tükeneceği uyarısında bulundu.

Pentagon içi değerlendirmeler, Çin’in ABD’ye kıyasla çoğu seyir ve balistik füze türünde sayıca üstün olduğunu gösteriyor. Her iki süper güç yaklaşık 400 kıtalararası balistik füze stokuna sahip.