Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko ile bir araya geldi

Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko ile bir araya geldi
TT

Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko ile bir araya geldi

Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko ile bir araya geldi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile Rusya’nın Soçi kentinde bir araya geldi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko'yu Rusya'nın Soçi kentindeki Başkanlık Konutu'nda ağırladı. Putin görüşmede, Belarus'un Rusya'nın en iyi ticari partneri olduğuna dikkat çekerek, “Burada ayrı ayrı anlatmaya gerek yok ama biz birbirine yakın halklarız. Kültür, din, dil ve tarihlerimiz aynı. Bu sadece yakın tarihteki büyük vatanseverlik savaşında değil, yüzyıllardır böyleydi” dedi.

İki ülke arasındaki ticaret payı yüzde 50”
Belaruslu gençlerin Rusya'da doğrudan üniversite eğitimi görebileceklerini ifade eden Putin, “Belarus'taki birçok gencin yeni bir hayata başlamak için Rus üniversitelerinde okuma imkanı olmasından memnunum. Rusya ile Belarus arasında stratejik ve ticari ortaklık konusunda en iyi partner. Bu konuda etkileşimimiz çok iyi. İthalat ve ihracatta iki ülke arasındaki ticaret payı yüzde 50. Başkanın büyük projeleri üzerinde görüşüyoruz. Geleneksel pazarımızda yani Belarus'un tarım ürünleri Rusya'da oldukça rağbet görüyor” ifadelerini kullandı.

Lukaşenko'dan Putin'e teşekkür
Putin'in özellikle ekonomi alanında yaptığı açıklamaların ardından söz alan Lukaşenko, “Ülkelerimiz arasındaki ticari ciromuz 70 milyar dolar civarında. Rusya ile en çok ticaret yapan ülkeler sıralamasında dördüncü sıradayız. Biz Rusya'dan hammadde ve bileşenlerini satın alıyoruz. Planlanan projelerin hayata geçmesi durumunda Rusya ile pazar payımız daha da artacak. Bu nedenle Sayın Putin'e teşekkür ediyorum. Korona virüs salgınından sonra Rusya ile Belarus arasındaki demiryolu ulaşımı durdurulmuştu. 8 Şubat itibarıyla bu hat açıldı. Ayrıca havayolu ulaşımındaki engel de kaldırıldı. Sırada kara ulaşımı var. Kısa zamanda karayolu ulaşımı ile ilgili engeller de kaldırılacak” dedi.

En etkili aşı Rusya'nın ürettiği aşılardır”
Rusya'nın Covid-19'a karşı geliştirdiği aşılara değinen Lukaşenko, “Kayıtlı üç aşınız var ve bu yolda çalışmaya devam ediyorsunuz. Rus bilimi en yüksek seviyede verim gösteriyor. En etkili aşı Rusya'nın ürettiği aşılardır. Belarus'ta Covid-19 vakaları keskin bir şekilde azalmaya başladı. Yaz veya sonbahara doğru artık sıfır vakaya yaklaşacağız” ifadelerini kullandı.
Putin'in kendisine verdiği sözü tuttuğunu ifade eden Lukaşenko, “Bana aşının gönderileceği ilk ülkenin Belarus olacağını söyledin ve bunu yaptın. Sputnik V aşısı olan ortalama 100 Belaruslu'dan 2 veya 3 kişide tekrar virüs görüldü. Onun da etkileri ancak 1 buçuk gün sürdü. Bu nedenle en etkili aşının Rus aşısı olduğunu söylüyoruz” dedi.



Baba İran’ın dağılmasının ardından yetimlerin kaderi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Baba İran’ın dağılmasının ardından yetimlerin kaderi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Rüstem Mahmud

Bölgede şu anda İran ile bağlantılı siyasi grupların ve silahlı örgütlerin kaderinde radikal bir değişime yol açacak iki bileşik olay yaşanıyor.

İran rejiminin bölgede bir asrın üçte biri boyunca askeri bir istisna olarak övündüğü stratejik askeri yapının “örümcek ağından daha zayıf olduğu” kanıtlandı. Bu durum, devlet yapılarının, kurumlarının ve toplumlarının İran’a bağlı olan grup ve örgütlere karşı seslerini yükseltmelerinin kapısını aralayacaktır.

Diğer olay da açıklanan ve üzerinde mutabakata varılan Türkiye ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasındaki askeri/siyasi bağlamdır. Bu bağlam, özellikle uzun vadede İran için büyük bir jeopolitik meydan okuma oluşturacaktır.

PKK'nın en zorlu coğrafi bölgelerden birinde 40 yıl boyunca biriktirdiği silah cephaneliği ile askeri altyapıyı dağıtması, özellikle bölgemizde, direniş hareketlerinin nihayetinde, başarabileceklerine dair bir model sunmaktadır ve bu hareketlerin çoğu İran ile siyasi araçlarına bağımlıdırlar.

PKK'nın olağanüstü kararıyla inşa edeceği şey, bölgemizin siyasi deneyimleri boyunca eksik olan bir “model” sunmak olacaktır. Zira yaşanacak olan bölgenin, 40 yıldır silahlı eylemde bulunan bir örgütün deneyimiyle, çözümsüz sorunlarını çözmek için tamamen farklı bir mekanizma ve süreçle karşılaşacak olmasıdır. 40 yıldır silahlı eylemini sürdüren ve bölgenin askeri açıdan en güçlü ve uluslararası karar alma merkezleriyle en yakın bağlantıları olan ülkelerinden birinin, bu süre boyunca kendisini yenemediği bu örgüt, buna rağmen, silahlı örgütlerin devletlere karşı askeri eylemlerinin etkisizliğini kabul ederek silahlarını bırakmaya, açık ve şiddet içermeyen siyasi eylemle temsil edilen farklı bir faaliyet alanına girmeye karar verdi.

Burada İran’a, Lübnan Hizbullahı, Irak Haşdi Şabi Güçleri, Yemen'de Husi hareketi ve diğerleri gibi örgütlerin davranışları hakkında büyük sorularla karşı karşıya kalacağı için büyük bir  parantez açılmalı. “Bu örgütlerin nihai kaderi ve etkinliği nedir?” türünden sorular sorulacak ve bunlar, bu ülkelerde siyasi faaliyetlerde bulunan çeşitli tarafların yanı sıra, uluslararası alanda bu tür modellere net bir biçimde son verilmesini isteyen, aktif güçler tarafından gündeme getirilecektir. Ancak herkesten önce bu yerel silahlı örgütlere sadık ve onlarla bağlantılı olanlar başta olmak üzere, bu ülkelerdeki yerel topluluklar, bu soruları dillendirecektir.

Başka bir düzeyde, örneğin Türkiye ile PKK arasındaki anlaşma, özellikle bölgesel olarak Kürt sorununun tarihinde bir dönüm noktası oluşturacaktır. Bu da onlarca yıldır durgun ve şiddetli baskının baskısı altında kalan İran'ın kendi içindeki Kürt sorununda meydana gelebilecek dönüşümlere kapı açacaktır.

Devletin kimliğine ve yerleşik coğrafyasına temas ettiği, Türk devletinin kuruluşunu, resmi tarihini ve devlet yapısını inşa eden kuruluş mitlerini yerle bir etme gücüne sahip olduğu için, Kürt meselesinin “dördüncü imkansız” olarak görüldüğü Türkiye, şimdi tüm bunların bulunduğu sayfayı çeviriyor. Siyasi sistemi ile Kürt toplumu arasında daha ılımlı, değerli ve ortaklığa dayalı bir ilişki öngörüyor. Geçmişin mirasını aşıyor ve devletin yapısının, tarihi boyunca olduğu gibi, mutlak milliyetçilik, merkezileşme ve kendi içine kapanma olmayacağını vaat ediyor.

İran'ın askeri gücünü kaybetmesi, Irak gibi hükümetleri bu örgütleri dağıtma ve açık dış desteğe güvenmelerinden korkmadan onları ulusal bağlama tabi kılma konusunda daha cesur ve cüretkar yapacaktır

 Bunu yaparak Türkiye, imkansız görüneni başarmış olacaktır ve bunun ardından İran, uzun süreli ve etnik kökenli bir protestolar aşaması yaşamayı beklemelidir. Bu protestoları öncelikle kendi Kürtlerinden, ancak aynı zamanda Farslıların yanı sıra ülkenin kurucu etnik grupları olan Azeriler, Araplar ve Beluciler’den de beklemelidir. Bu etnik gruplar, Fars milliyetçiliğinin dini/mezhepsel söylemle örtülü olsa da merkeziliği nedeniyle ulusal benlikten dışlanma ve bir marjinalleştirilme mirasını taşımakta ve biriktirmektedir. Uzun zamandır araştırma merkezlerinde “tarihin son iki milliyetçi devleti” olarak Türkiye ve İran anılırken, bundan sonra tek bir devlet, İran anılacaktır. Bu ise rejimin istikrarı için önemli bir meydan okuma oluşturacaktır.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İran, zayıflıklarının biriktiği bir dönemde buna karşılık vermezse, şüphesiz uzun vadeli ve kökleşmiş iç isyanlara tanık olacaktır.

Bu aynı zamanda, genel bağlamda bu barış süreci aracılığıyla Kürt-Türk uyumu ve sadece Türkiye'dekiler değil, bölgedeki tüm Kürtlerin siyasi, ruhsal ve kültürel olarak Türkiye ile yakınlaşması anlamına gelecektir. Bu ise Türkiye'nin bölgesel konumuna doğrudan önemli bir siyasi değer katacaktır hem de İran’ın payını azaltarak. Bütün bunlar İran için en hassas ve önemli ülkelerde yani Suriye ve Irak’ta, ama aynı zamanda İran'ın kendisinde de yaşanacaktır. Zira Türk-Kürt uyumu, İran içindeki Kürtler ve Azeriler arasındaki geleneksel gergin ilişkilere dramatik bir gelişme olarak yansıyacaktır ki İran siyasi rejimi onlarca yıldır bundan kaçınmaya çalışıyor.

Son olarak, İran'ın stratejik askeri cephaneliğini kaybetmesi, Irak gibi bazı hükümetleri, bu örgütleri dağıtma, birkaç gün öncesine kadar askeri gücü fazla olan bir devletin açık dış desteğine güvenmelerinden korkmadan, onları ulusal bağlama tabi kılma konusunda daha cesur ve cüretkar yapacaktır.