İran nükleer anlaşmanın Ek Protokül’ünü askıya aldı

Batı dörtlüsü, Tahran’ı UAEA ile işbirliği yapmaya çağırıyor

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 23 Şubat’ta Tahran’da gazetecilere konuştu (AFP)
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 23 Şubat’ta Tahran’da gazetecilere konuştu (AFP)
TT

İran nükleer anlaşmanın Ek Protokül’ünü askıya aldı

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 23 Şubat’ta Tahran’da gazetecilere konuştu (AFP)
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 23 Şubat’ta Tahran’da gazetecilere konuştu (AFP)

İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile ‘ABD yaptırımlarının 3 ay içerisinde kaldırılması şartıyla Birleşmiş Milletler (BM) müfettişlerine hassas faaliyetleri denetlemesi izni veren’ geçici bir anlaşmaya varmasından iki gün sonra Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın (NPT) ‘Ek Protokolünü’ askıya aldı.
İran’ın UAEA’daki Temsilcisi Kazım Garipabadi, ülkesinin, ajansa verilen tüm ek denetimleri askıya aldığını açıkladı. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, “UAEA’ya, ‘parlamento yasasının’ 23 Şubat itibariyle yürürlüğe gireceğini 15 Şubat’ta resmen bildirdik” dedi.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, ABD’nin İran’a ‘UAEA ile derhal iş birliği yapma’ çağrısını yinelediğini vurguladı. Price, Tahran’ın nükleer anlaşma koşullarından uzaklaşacak adımlar atmasına karşı uyarıda bulundu.
Sözcü, Washington’un, ajansın Tahran ile ilişkilerini desteklemek için uygun eylemi görüşmek üzere UAEA ile yakın istişarelerde bulunacağını duyurdu.
Tahran’a, beyan edilmemiş materyallerle ilgili olarak ajansa bağlı müfettişlerle ‘derhal iş birliği yapması’ çağrısında bulunan Ned Price’a göre UAEA, ‘İran’da beyan edilmemiş nükleer maddelerle ilgili bir dizi ciddi sorunu araştırmaya’ devam ettiğini bildirdi. Sözcü, Washington’un, bu sorunları daha fazla gecikme olmadan çözmek için İran’ın UAEA ile iş birliğinde ısrar ettiğini belirtti. İran’ın yanlış yönde ilerlediğini savunan Price, “İran nükleer anlaşması konusunda tutumumuz, Avrupalılarla birdir” diyerek, İran ile diyalogdan önce müttefiklerle anlaşmanın öncelik olduğunu vurguladı.
Fransa, İngiltere ve Almanya, Tahran’ın adımının ‘tehlikeli doğasına’ karşı uyarırken, İran’a UAEA ile tam iş birliği yapmaya çağırdı.
Üç Avrupa ülkesinin dışişleri bakanları, 23 Şubat’ta yaptıkları ortak açıklamada, “İran’ın bugünden itibaren ek protokolü ve nükleer anlaşma kapsamında öngörülen şeffaflık önlemlerini askıya almaya başlamasından büyük üzüntü duyuyoruz. İran’ı, şeffaflığı azaltan tüm uygulamaları durdurmaya, UAEA ile tam ve zamanında iş birliği yapmaya çağırıyoruz” dedi.
UAEA Başkanı Rafael Grossi de İran ile imzaladığı anlaşma hakkında, “Ajans, buna göre veri toplayacak, ancak üç ay sonrasına kadar bunlara erişemeyecek” dedi.
Grossi, ABD Nükleer Risk Girişimi Kuruluşu tarafından düzenlenen bir faaliyette, “Bu durum, tüm bu verileri sonunda alabilmemiz için bu dönemde gerçekleşen tüm ana faaliyetleri izlemeye ve kaydetmeye devam etmemizi sağlayan bir sistemdir. Bir başka deyişle, tam olarak ne olduğunu, kaç parçanın üretildiğini ve ne kadar malzemenin işlendiğini veya zenginleştirildiğini bileceğiz” dedi.
ABD Başkanı Joe Biden’in zaferinden sonra İran parlamentosu, nükleer anlaşmanın yükümlülüklerinden uzaklaşma yolunda ileri bir adım attı. Parlamento, Tahran’ın nükleer anlaşmadan önceki uranyum zenginleştirme oranına (yüzde 20) geri dönmesi için anlaşma yükümlülükleri azaltmak amacıyla hükümeti bağlayıcı bir yasayı onayladı. Ayrıca nükleer programında ilk kez düşük miktarda uranyum metali üretti. Yasa, İran’ın faaliyetlerini takip eden UAEA ile iş birliğinde bir azalma öngörüyor.
UAEA Başkanı Rafael Grossi, diplomasiye yer açmak için İranlı yetkililerle ‘gerekli’ denetlemenin 3 aya kadar devam etmesine izin verecek bir anlaşma imzaladı. Bu şu anlama geliyor; Diğer koşulların yanı sıra İran, yasa dışı nükleer faaliyetlere ilişkin bir şüphe varsa, askeri tesisler dışında müfettişlere nükleer olmayan tesislere erişim izni vermeyecek.
Uygulama, UAEA’nın nükleer tesislerdeki gözetleme kamera kayıtlarını almasının durdurulmasını da içeriyor. Geçici anlaşmaya göre UAEA, ABD yaptırımlarının kaldırılması durumunda kayıtları 3 ay sonra alacak, aksi takdirde bunlar kalıcı şekilde silinecek.
Öte yandan Zarif, 23 Şubat’ta yaptığı açıklamada, anlaşmanın temelinde ‘nükleer programa ilişkin kayıtların koruması ve ajansa teslim edilmemesi’ olduğunu söyledi. Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre İran Dışişleri Bakanı, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, anlaşmanın ‘İran’ın iyi niyetini gösterdiğini’ belirtti.
Aynı şekilde İran parlamentosu, UAEA ile geçici anlaşmaya yönelik sert eleştirilerden kaçınmaya çalıştı.  
Geçen pazartesi günü İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yönetiminin politikalarını savunan bir açıklamada İran rejim lideri Ali Hamaney, muhafazakar parlamentonun öfkesini kontrol altına almaya çalıştı.
Hamaney, İran’ın, ihtiyaç duyması halinde uranyumu yüzde 60’a kadar zenginleştirebileceklerini söyledi.
Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Hamaney’in açıklamasını önemsiz görerek, bunu ‘varsayım ve tehdit’ olarak nitelendirdi. Biden yönetimi de anlaşmaya geri dönüşü görüşmek için İran ve dünya güçleriyle görüşmeye hazır olduğunu açıkladı. Muhammed Cevad Zarif ise, 23 Şubat’ta bu öneriye temkinli bir yanıt verirken, “İran, ABD’nin üye olmayan bir devlet vasfıyla davet edilebileceği, anlaşmanın taraflarıyla resmi olmayan bir toplantı düzenleme fikrini değerlendiriyor” dedi.
İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii, Avrupa’nın ‘müzakere’ önerisini reddederken, ‘4+1’ görüşmeleri çerçevesinde resmi olmayan bir toplantı yapıldığını söyledi.
Geçen hafta Washington, İran’a karşı uluslararası yaptırımların etkinleştirilmesi için eski yönetimin Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) yaptığı tekliften geri adım attı. New York’taki İranlı diplomatlara yönelik hareket kısıtlamaları kaldırıldı. Avrupa ülkeleri de tarafların İran ile müzakere etmeye yönelik ‘5+1’ nükleer anlaşmasına katılma davetini memnuniyetle karşıladıklarını bildirdi.
Rebii, ‘geç gelen ve büyük ölçüde yetersiz olan’ bu uygulamaları memnuniyetle karşılarken, Biden yönetiminin de ‘yapıcı bir yolda’ olduğunu vurguladı. Ali Rebii, “ABD ile iş yapması gerekenler biz değiliz. Aksine o, uluslararası yasalara düşmanlığı bir kenara bırakmalıdır” dedi. ABD yönetimine seslenen İran Hükümet Sözcüsü, “Eylem olmadan, konuşmanın da bir anlamı yok. 2231 sayılı karar uyarınca çalışmaları gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Rebii, Grossi ile imzalanan anlaşmanın İran ile UAEA arasındaki iş birliğinin korunmasına izin verdiğini de dile getirdi. Gazetecilere yaptığı açıklamada, “Sayın Grossi ile etkili ve güven verici bir anlaşmaya varıldı” diyen Ali Rebii, anlaşmanın ‘ilişkilere zarar vermekten kaçınmaya, İran ile UAEA arasında karşılıklı güven ve pozitif iş birliğini geliştirmeye’ izin verdiğini de vurguladı.
Öte yandan İran Dışişleri Bakanı, İran parlamentosunun eleştirilerini kınayarak, “Ajansla yapılan anlaşmada şüpheli bir durum yok” dedi. Muhammed Cevad Zarif, “(İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı) Ali Ekber Salihi’nin UAEA ile yaptığı anlaşma bir başarıydı. Eğer İran Meclisi’ndeki milletvekilleri, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin kararını görmüş olsalardı Meclis’te bu gereksiz davranış meydana gelmezdi” dedi. Zarif ayrıca, “Eki okursanız, Hiçbir şey şüpheli değil” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın İran üniversite öğrencileri haber ajansı ISNA’dan aktardığı habere göre Rebii, bu konuya ilişkin olarak “Büyük sorunlar, intikamdan uzak şekilde çözülebilir” dedi.
‘İran’ gazetesi de geçen pazartesi günü Tahran’ın anlaşmasını ve UAEA’yı protesto eden milletvekillerini eleştirdi. Gazete, Batı ile olan nükleer anlaşmazlığa ilişkin abartılı davranışların, son adımın ardından ülkenin izolasyonuna yol açabileceğini vurguladı.
Reuters’a göre gazete, “İran’ın nükleer anlaşma konusunda hızlı ve katı adımlar atması gerektiğini söyleyenler, İran’ın geçmişte olduğu gibi yalnız bırakılmayacağını garanti etmelidir. Bu durum, İran’a karşı bir fikir birliğine yardımcı olmaktan başka bir şeye yol açacak mı?” ifadelerine yer verdi.
Reformist gazete ‘Etemad’ ise, anlaşmanın ‘diplomasiye yardımcı olmak için 3 aylık bir girişim’ olduğunu söyledi. Gazete, ‘teknik anlayışın’, nükleer anlaşmanın tarafları arasındaki ‘diplomatik yollara’ yansıyacağını belirtti.
Diğer taraftan İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Galibaf, UAEA ile Tahran arasında imzalanan geçici anlaşmada hükümet organlarıyla iş yapmak için, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin katılımıyla bir ‘Anlaşmazlıkları Çözme Komitesi’ kurulduğunu duyurdu.
Geçen pazartesi günü 200’den fazla milletvekili, İran Cumhurbaşkanı ve nükleer yetkililere karşı dava açılmasını tetikleyici bir şikayette bulundu.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.