Ziyad el-Fifi
İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace’nin geçtiğimiz yılın sonlarında Londra’da yapılan bir savunma konferansına katılıp Libya savaşından söz etmesi, İngiltere’nin 2011’den beri bu ülkede devam eden krizle ilk kez ilgilenmesi değildi. Zira Akdeniz’in güney yakasında olup bitenler, İngilizleri 10 yıl önce Kaddafi’nin devrilmesine katkı sağladıklarından beri ilgilendiriyor.
Ancak Wallace’nin konuşmasında dikkat çeken şey, insansız hava araçlarının (İHA) ve bu İHA’ların silahlı versiyonları olan SİHA’ların Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Hafter güçleri ve destekçileri arasındaki son savaşın seyrini değiştirmedeki rolüne değinmesi oldu.
Wallace savunma bütçesinin artırılması ve askeri sanayiye yatırım yapılması çağrısında bulunurken “Başka ülkelerden ders almalıyız. Modern teknoloji oyunun kurallarını değiştirdi ve biz de onun bir parçası olmalıyız. Türkiye son Libya savaşında yerli olarak geliştirdiği İHA’lar sayesinde istihbarat bilgileri topladı, gözlem ve hedefleri belirleme görevleri gerçekleştirdi ve düşmanlarının ön cephelerini ve lojistik üslerini hedef aldı” ifadelerini kullandı. İngiliz bakana göre bu durum, Türkiye’nin Trablus’ta etrafı sarılmış olan müttefikini kurtararak taraflar arasındaki güç dengesini değiştirmesini sağladı.
Bu konuşma küçük hacmi olan ancak büyük bir etki yaratan “robot serçelerin” liderlik ettiği ve savaşın seyrini değiştirdiği yeni nesil savaşlar hakkındaki bir tartışmanın kapısını aralıyor. Ancak sanayileşmiş “kuzey” güçleri her zaman yaptıkları gibi bu yeni nesil savaşlarda kontrolü elinde bulundurmuyor. Genelde aralarında uzlaşabilen ülkeler askeri teknolojiyi tekeli altına alır ve böylece üreticilerin sınırlamaları nedeniyle güç dengelerini idare etme becerisini kullanarak satış ve ambargo sürecini siyasi koşullara göre kontrol ederdi.
Üreticiler için sınırsız bir harita
Sanayileşmiş ülkelerin haritasına bakıldığında Libya savaşında SİHA’larındaki niteliksel özellikleri sergileyen Türkiye, köklü bir sanayi mirası olan Ukrayna’nın yanında karşımıza çıkıyor. Ukrayna modernleşmeyi engelleyen ekonomik unsurlardan dolayı geride kalmış olsa da bu durum SİHA’lar konusundaki gücüne gölge düşürmüyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Körfez'de Riyad bu tür sanayilere büyük yatırımlar yapıyor. Science Technology firması tarafından Çinli bir ortakla 3 aşaama halinde geliştirilen ve son aşamasının da 1 milyar riyali aşan (266,6 milyar dolar) bir anlaşmayla Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı’nın aldığı “Eagle” İHA ailesi tanıtıldı.
Çin’den bahsetmişken batı tecrübelerini klonladığı eski sanayi devrimi döneminden farklı olarak bu sanayiye yön vermedeki rolü göz ardı edilemez. Çin günümüzde İHA teknolojileri geliştirmek için bir kaynak sayılıyor.
Ancak bu tür silahlarda sanayi dengelerini dağıtma tehlikesi tek endişe kaynağını oluşturmuyor. Zira her zaman silah pazarında var olan Batı ülkeleri ve Rusya’nın yanı sıra Güney Amerika, Afrika ve bazı Orta Doğu ülkeleri ile Asya ve Doğu Avrupa’daki pek çok ülkenin bu silahları kopyalamadaki gelişmelerini dikkate alırsak milisler tüketicilerin haritasında değil de askeri sanayi haritasında görünüyorlar.
Askeri cephaneliğinin eski olmasından yakınan İran bu boşluğu savaş uçakları ve balistik füzeler gibi kendisine uzaktan hedef alma gücü sağlayan silahlara yatırım yaparak kapatmaya çalışıyor.
Bu durum dünyanın, Tahran’ın silahlarını ve teknolojisini aktardığı düzensiz gruplara silahların sızdırılmasını kontrol etmede başarısız olmasına yol açtı. Dolayısıyla bu alanda Hizbullah, Hamas ve Iraklı milislerin faaliyet göstermesinin yanı sıra Yemen’de Husiler ortaya çıktı. Husiler askeri yetenekleri ve ileri düzey teçhizatı bakımından kendisine üstün gelen Suudi Arabistan’ı hedef almak için bu teknolojiyi kullanıyor. Bununla birlikte Tahran, başta Husi ve Iraklı milisler olmak üzere bölgesel ve uluslararası kesimler tarafından kendisine yöneltilen bu suçlamaları reddediyor.
Suudi Arabistan sınırı ve Yemen’in bitişiğinde bulunan bölgelerde İHA’lar ile gerçekleştirilen eylemlerde bir artış görülüyor. Bu eylemlerin bazıları hayati sivil tesislerin zarar görmesiyle sonuçlandı. Suudi Arabistan’ın hava savunma sistemleri saldırıların çoğunu engellemeyi başarsa da saldırıyı engellemenin maliyeti, etkisiz hale getirilen uçağın değerinden onlarca kat daha fazla oluyor.
Savaşta belirleyici avantaj
Bu ufak uçaklar, bazı sebeplerden ötürü savaşçıların gerçekleştiremeyeceği rolleri yerine getirebildikleri için yalnızca düşük maliyetlere indirgenemez.
Washington Ulusal Savunma Üniversitesi tarafından yayınlanan bir rapora göre savaş alanında her cihazın, motorlarının yaydığı ısıdan ötürü kendisini hedef haline getiren bir radar imzası bulunuyor.
Rapora göre her cihazın kendine has bir imzası bulunuyor ancak İHA’ların “özel bir avantajı bulunuyor o da tespit edilmesini zorlaştıran düşük bir radar imzasına sahip olmaları. Bu durum İHA’ların savaşçıların kolayca tespit edilebildiği alanlarda gizlice görev yapma şansını artırıyor.” Özellikle de karşı tarafın gözetleme gücü yeterli değilse.
Bu Türk uçakların çevik bir şekilde yapabileceği diğer bir görev de “daha az maliyete daha doğru ve etkili vuruşlar yapabilmesi. Bunu da operasyon sahasının yakınlarına zarar vermeden hayati yerleri etkili bir şekilde vurmasını sağlayan düşük radar imzasından ötürü üst düzey sızma kabiliyeti sayesinde gerçekleştirebiliyor.
Ancak en önemli özellik, halklar ve insan hakları örgütlerinde savaş karşıtı genel eğilimlerin artması ile ortaya çıkıyor. Zira askerlerin saflarında insani kayıpların olması ve uluslararası düzeyde istikrar bozucu bir üne sahip olması sonucu ülke başkanının popülaritesinin düzeyinde siyasi bir karşılığı olmadan sınır dışına asker gönderme kararı almak oldukça zorlaşmış durumda.
Düzensiz gruplara karşı savaş
İHA’lar başta milisler tarafından kullanılmak yerine kendilerine karşı kullanılıyordu. ABD’nin yaptığı gibi bu teknoloji siyasi rejimlere uluslararası savaşlarında bir alternatif sağladı.
İçinde bulunduğumuz yüzyılın başlarında Irak ve Afganistan’daki savaşçıların saflarında ağır kayıplar yaşanmasının ardından ABD’de halkın Ortadoğu’ya asker gönderme karşıtı tutumunun gittikçe artması sonucu Washington, Yemen’deki el-Kaide örgütünü açık bir şekilde hedef almak için İHA’ları ile operasyonlar gerçekleştirmeye karar verdi. Bunun üzerinde Washington ülke içerisinde örgütün kamplarını hedef alacak şekilde “robot eşek arılarına” hava sahasının açılması için dönemin Yemen Başbakanı ile bir anlaşma imzalamıştı. Afganistan ve Irak’ta da bu operasyonlarını daha az dikkat çekici bir şekilde yürütmeye karar vermişti.
Sessiz katiller olan SİHA’lar, 2020 yılının Ocak ayında Irak’ta İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’yi hedef alırken de kullanıldı ve böylece dikkat çeken ekipmanların taşınmasına gerek kalmadı.
Türkiye kendi topraklarında PKK’ya karşı, Libya savaşında, Irak’ta DEAŞ örgütüne karşı, örgütün Nijerya’daki kolu Boko Haram’a karşı İHA’larını konuşlandırdı. Aynı şekilde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Yemen’de bunları kullanıyor.
Bu uçaklar, son düzenli savaşlardan birinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ bölgesinde çıkan çatışmalarda ortaya çıktı. Azerbeycan düşmanlarının ağır silahlarını hedef almak için SİHA’larını etkili bir şekilde kullandı ve çatışmalarda büyük bir zafer kazandı.
Çin’in ABD’ye üstünlüğü
Çin’in SİHA’ları başta ABD olmak üzere batılı rakiplerini gölgede bırakarak uluslararası silah pazarında daha fazla yer alıyor. Ancak bu durum Washington’un bu tür silahları geliştirme ve ihraç etmedeki gücünü azaltmıyor.
Sorun, “insan haklarını” ihlal eden ülkelere yönelik silah ihracatını denetleme yönetmeliklerinin yorumlanmasında yatıyor. ABD’nin 1987 yılında kurulan Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi’ni (MTCR) onaylamasının ardından SİHA’larını satma gücü ciddi oranda düşmüştü.
MTCR Soğuk Savaş sırasında füze teknolojisinin yayılmasını kontrol etmek için tasarlanmıştı. Hedef nükleer bomba taşıma gücü yüzünden o yıllarda neredeyse üçüncü dünya savaşının fitilini ateşlemek üzere olan bu ölümcül füzeyi kontrol altına almaktı.
MTCR, anlaşmada imzası bulunan ülkelerin 300 kilometreden fazla menzil ve 500 kilogramdan fazla savaş başlığı olan füzeleri satmasını yasaklıyor.
Füze teknolojisinin yayılmasını önlemek için çıkarılan bu yasalar, 1987 yılında görevleri açısından füzeleri andıran SİHA’ları da kapsayacak şekilde genişletildi. ABD merkezli Foreign Affairs dergisi tarafından yayınlanan ve bu kısıtlamaların açıklandığı bir makaleye göre benzerlik, yasanın o zamanlar hala başlangıç aşamasında olan SİHA’lar ile füzeleri tek bir yöne sahip insansız teçhizatlar olarak nitelendirmesi olabilir. Zira SİHA’lar füzelerin hassaslığını ölçmede ve yakından izleme görevlerinde kullanılıyorlardı. Makalede “Ancak modern İHA’lar havada zekice uçtukları ve ardından yerlerine geri dönebildikleri için uçak sınıfında değerlendiriliyor. Bu da SİHA’ların tek yönlü olma özelliğini geçersiz kılıyor. Bununla birlikte yine de 1987 yılında kurulan MTCR’ye bağlıdırlar” ifadeleri yer alıyor.
Bu istenen savaş ürünü, eski ABD Başkanı Donald Trump Çin’in kontrolü altında bulunan pazara atılmak için bu pazara yatırım yapmaya ve kuralları yeniden gözden geçirmeye karar verinceye dek bu kısıtlamalara tabi kaldı.
Sivil İHA’lar
Hayati görünen ve gittikçe gelişen “droneların” askeri alanda kullanımının yaygınlaşmasına rağmen sivil bir tarafı da bulunuyor. Fotoğrafçılıkta yaygın bir şekilde kullanılmasının yanı sıra, meteoroloji ve uzay bilimi ajansları rüzgar hızını ve sıcaklığını ölçmek gibi iklimle ilgili amaçlar için dronelara başvuruyor.
ABD’deki kargo şirketleri teslimatlarında bu teknolojiyi kullanmak üzere yatırım yapmaya başladı. Amazon, “siparişlerin hava yoluyla güvenli bir şekilde teslim edilme sürecini tamamlayabileceğinden emin olmak için sıkı testler” yaptığını duyurdu.
İnternet üzerinden satış yapan dev şirket, bu duyuruyu yapan son şirket oldu. Zira kendisinden önce posta hizmetleri UPS şirketi ve başka posta şirketleri dronelar kullanarak trafik sorununu aşmayı hedeflediklerini duyurmuştu.
Bununla birlikte, bu şirketlerin dronelarını hayati kurumların üzerinden geçmeden ya da başka uçaklarla çarpışmadan belli güzergahlarda kullanmak üzere ABD Federal Havacılık Otoritesi’nden (FAA) izin almak için katı prosedürlerden geçmeleri gerekiyordu.
İşte bu noktada droneların barışçıl amaçlar için kullanılmasının büyüyen ikilemi ortaya çıkıyor. Nitekim dünya çapında lisans verme ve özel yol yasaları henüz olgunlaşmış değil. Bu da teknoloji şirketlerinin askeri üretim alanlarına yatırım yapmasını daha anlamlı hale getiriyor.