Yeni Mars araştırmasından çarpıcı sonuç: "Geçmişteki büyük uydusu parçalandı, enkazı gezegene yağdı"

Phobos ve Deimos, isimlerini Yunan mitolojisinin savaş tanrısı Ares'in çocukları olan iki kötü karakterden alıyor (NASA)
Phobos ve Deimos, isimlerini Yunan mitolojisinin savaş tanrısı Ares'in çocukları olan iki kötü karakterden alıyor (NASA)
TT

Yeni Mars araştırmasından çarpıcı sonuç: "Geçmişteki büyük uydusu parçalandı, enkazı gezegene yağdı"

Phobos ve Deimos, isimlerini Yunan mitolojisinin savaş tanrısı Ares'in çocukları olan iki kötü karakterden alıyor (NASA)
Phobos ve Deimos, isimlerini Yunan mitolojisinin savaş tanrısı Ares'in çocukları olan iki kötü karakterden alıyor (NASA)

Bilim insanları, Mars'ın uyduları Phobos ve Deimos'un bir zamanlar Kızıl Gezegen'in yörüngesinde dönen daha büyük bir uydunun parçalanmasıyla oluştuğunu düşünüyor.
Gökbilimciler daha önce Mars'ın iki uydusunun biçimsiz şekilleri ve pürüzlü yüzeylerini açıklamak için birçok teori ortaya attı. Bunlardan biri, söz konusu uyduların Kızıl Gezegen'in çekim kuvvetine kapılan göktaşları olduğu ileri sürmüştü. Ancak sonraki araştırmalar bu uyduların, göktaşlarına kıyasla daha düzenli yörüngelere sahip olduğunu gösterince bu fikir kanıtlanamamıştı.
Şimdiyse İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü'nden gezegenbilimci Amirhossein Bagheri ve meslektaşları yeni bir çözüm önerisi sundu. Araştırmacılar geçmişte Mars yörüngesinde bulunan büyük bir uydunun parçalanarak bu iki cismi oluşturduğunu, parçalarından bir kısmınınsa gezegene yağdığını öne sürdü.
Araştırmacılar bu cisimlerin nasıl evrimleştiğini anlamak için NASA'nın şu anda Kızıl Gezegen'de bulunan InSight uzay aracının elde ettiği sismik veriler de dahil olmak üzere Mars, Phobos ve Deimos'la ilgili son verileri analiz etti.
Bunun sonucunda uyduların yörüngelerinin 1 ila 2,7 milyar yıl önce kesişmiş olabileceği saptandı. Araştırmacılar buradan hareketle iki uydunun atasının, şiddetli bir çarpışma nedeniyle parçalanan daha büyük bir uydu olduğu sonucuna vardı.
Bagheri, "Mars'ın eskiden daha büyük bir uydusu olduğu ve ona doğru yaklaşan cisimlerden biriyle çarpıştığı fikrini, çok heyecan verici ve şaşırtıcı buluyorum" diye konuştu.
Bu çarpışmanın yarattığı enkazın, Mars yüzeyine düşmüş olabileceği tahmin ediliyor. Bagheri, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Mars'ın yüzeyi çarpışmaların meydana getirdiği kraterlerle dolu. Bunların çoğu da büyük uydunun parçalanması için hesapladığımız zaman aralığı içinde oluşmuş."
Araştırmacılar ayrıca Deimos'un yörüngesi nedeniyle Mars'tan yavaşça uzaklaştığını, Phobos'un ise gezegene yaklaştığını keşfetti. Phobos'un gelecekte Mars'la çarpışacağı ya da 39 milyon yıl içinde gezegenin çekim kuvveti yüzünden parçalanacağı tahmin ediliyor.
Bulgularını saygın bilim dergisi Nature'da yayımlayan Bagheri, ileri araştırmalarla, teorize ettikleri bu büyük uyduya dair daha fazla bilgi edinebileceklerini aktardı.
Araştırmacı, Japonya Uzay Ajansı'nın Phobos'tan örnekler toplamayı hedeflediği Marsian Moons Exploration (Mars Aylarının Keşfi) görevinin de yeni veriler sağlayacağını umuyor.
 
Independent Türkçe, Space



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy